7 DAKİKA 17 SANİYE - DAVA OYU...

De ashlesstorches

1K 339 313

"İlk karşılaşmamızın böyle olmasını istemezdim Afra." Maskenin altından çıkan boğuk ve bir o kadarda etkileyi... Mai multe

1.BÖLÜM: DAVA OYUNU
3.BÖLÜM: ÖLÜM YAKIN
4.BÖLÜM: ANİ KAÇIRILMA
5.BÖLÜM: GÖZLER VE DUDAKLAR
6.BÖLÜM: BELİRSİZLİK
7.BÖLÜM: KAN KARDEŞİ
8.BÖLÜM: YENİDEN
9.BÖLÜM: RAKİP

2.BÖLÜM: YABANCI BAKIŞLAR

177 59 77
De ashlesstorches

Merhabalarr

Bu bölümde sizi mükemmel şeyler bekliyor. Lütfen bölüme oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

!Kitabı çevrimiçi halinde okuyun!

{Playlist; Isabel LaRose - Older, SZA - Kill Bill, G-Eazy & Halsey - Him & I, Melanie Martinez - Pacify Her}

İyi Okumalar!


🔪


Merhaba Sevgili Günlük

Evet, bizim akıl sağlığını kaybetmiş çocuklarla yine başımıza iş alıyoruz. Zaten sana genelde çocuklarla ya başımız beladayken ya da başımıza bela alacakken yazarım. Bugün Melis adlı varlık sayesinde başka bir belaya adım atmış bulunmaktayız. Melis'in çok istediği dava oyununu aldık. Kahretsin o gözler.. Evet o gözler sabahtan beri asla aklımdan çıkmıyor. Kendine gel Afra o sadece bir oyun. Oyun için tasarlanmış bir göz işte gerçek değil ya.. Her neyse yarın çocuklarla oyunu oynamaya başlayacağız. Ve biliyorsun ki bizim çocuklar oyun oynarken fazla abartarak oynarlar. Ne kadar mı abartarak oynayabilirler? Oyunun içerisinde yer alan mekanlara gidecek kadar abartılı ve belalı oynayabilirler. Tamam kabul ediyorum benimde onlardan bir farkım yok. Farkım yok çünkü grubumuzu kurarken birbirimizi asla yarı yolda bırakmayıp, birbirimize destek olacağımıza beraber aynı yollardan geçeceğimize dair söz vermiştik. Yarın için fazla heyecanlıyım sanki daha önce hiç başımıza bela almamış gibi hissediyorum. Şimdi ise hepimiz Cengizlerin evindeyiz, bu gece burada kalacağız. Yarın oyuna başlayacağız. Artık uyumalıyım yoksa Melis "ışığı kapat" diye söylenmeye devam edecek. İyi Geceler.

Günlüğümü kapatıp uykulu gözlerle beni izleyen Melis'e baktım. "Ne var?"

"Afra ne zaman şu ışığı kapatıp uyumayı düşünüyorsun?"

"Bir kerede sen kapatsan ışığı olmaz mı?"

"Sorun sadece ışık değil sürekli yatağında hareket ediyorsun sonra yatağından sesler çıkıyor uyuyamıyorum."

Saçma sapan dertlerine göz devirip masanın üzerine günlüğümü bıraktım. Şu an aşırı üşeniyorum kalkıp günlüğümü çantama koymaya. Evet fazla güveniyorum bizim çocuklara eminim ki bir salaklık yapıp günlüğümü okumazlar.

Yatağımın yanındaki kominin üzerindeki abajuru kapattıktan sonra gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

Geç saate kadar Cengizlerde kaldığımız için burada, Cengizlerin evinde kalmaya karar verdik, yapmadığımız bir şey değildi bu. Cengiz'in ailesinin yurt dışında işi çıktığından evde sadece kendisi kalıyordu. Bizde ailemizden izin alıp bu gece burada kalacaktık. Geçenlerde de bizim evde saatin farkında olmadan okey oynuyorduk. Saatin gece yarısını geçtiğini fark ettiğimizde çocuklar mecburen bizim evde kalmıştı. Genelde aynı evde uyuduğumuzda sabahlardık. Fakat sabah erkenden kalkıp aldığımız oyuna başlayacağımız için uykumuzu almamız gerekiyor. Sanki çok önemli.

"Afra uyu artık!"

"Ya ama bu yatak hiç rahat değil. Ne zaman burada kalsak bu yatakta rahat etmediğimi bilmenize rağmen bu yatağı bana veriyorsunuz. Sabah kalkınca da boynum tutuluyor."

Uykulu gözleriyle bana zıbar dercesine bakıyordu. Yapma be usta ölmemi bu kadar mı istiyorsun? Bu kızla aynı oda da kalmakta ayrı bir dertti.

"Cengiz'e söyleseydin ya."

"Söyledim."

"Ne dedi?"

"Ağzına peçete sokmamı istemiyorsan sus dedi."

Birden odanın içini kahkahalar doldurunca şok içinde Melis'e bakıyordum.

"Kızım bu saatte bu kahkaha atılır mı Allah aşkına ya!"

"Kesin aşık." Ne diyor bu kız?

Yastığı ona fırlattığımda hala gülmeye devam ediyordu. "Gülme lan!"

Attığı kahkahalar arasında can çekişip konuşmaya çalıştığında fok balığından bir farkı olmadığını ifadesiz suratımla izlemeye devam ettim. Keşke beş dakikalığına sağar olsam diye düşünmedim değil.

"Şey yapıyormuş birde şey, ağzına senin için yazdığı aşk mektubu sokuyormuş."

"Hani senin uykun vardı!"

"Uykum kaçtı."

"Şansıma tüküreyim."

"Kovalasana belki bulursun." Hay ben senin yaptığın espiriyi...

"Melis! Ya konuşmaz olaydım sen gece gece ne içtin kızım bu nasıl bir enerji patlaması."

Kahkahaların arasında can çekişen Melis'i görmek için acaba ne tür bir günah işledim?

"Ya da şey yapıyormuş şey, sana-"

"Uyu!" Kafam şişti.

İkimizde bir süre sonra yorgun düştüğümüzden uyumaya çalışıyorduk.

Birden kapının açılmasıyla bakışlarım kapıya yöneldi. O kadar çok karanlıktı ki kimin geldiğini göremiyordum. Yavaş yavaş yatağıma doğru yürüyen cisim tam ödümde durdu.

Sadece ikimizin duyabileceği şekilde konuştu. "Mal mısın kızım? Niye gözlüğünü kaybeden dedeler gibi yüzüme bakıyorsun?" Sesin Bukete ait olduğunu anlayınca bir rahatlama geldi bana.

Yanıma uzanıp kafasını göğsüme koydu. Bu kız tam bir koalaydı! Temas bağımlısı koala!

"Ne oldu niye uyumadın?" Sorduğum soruyla cevap vermek istemiyormuş gibi ofladı.

"Uykum yok."

"Sanki daha çok uykunu kaçıran şeyler olmuş gibi." Sustu, cevap vermedi.

"Onu düşünüyorsun değil mi?" Sessizliğini korumaya devam etti.

"Senin için doğru birisi olmadığını hepimiz biliyoruz. Sana düşünme artık demeyeceğim çünkü sen yine düşüneceksin. Ama değmez yapma kendine bunu. Çocuk ilk önce seni aldatıyor sonra sözleneceğim diyor. Saçmalığa bakar mısın? O mutlu, huzurlu bir şekilde uyurken sen kâbus görüyorsun. Yapma bunu kendine zor olabilir ama yapmamaya çalış ruhun ve bedenin en önemlisi de kalbin bunu hak etmiyor."

Ağlıyordu. Ağlamasını omzuma düşen gözyaşlarından anladım. Fakat bu ağlama normal ağlayışı değildi sinir ağlamasıydı.

"Ağlama, siktir et."

"Sinirden ağladığımı ve düşünmemin de intikam düşüncesi olduğunu biliyorsundur umarım." Bilmez olur muyum? Acaba bu sefer kimlerin burnundan getireceksin?

Buket göründüğü gibi bir kız değildi. Dışarıdan ne kadar tatlı görülse de içinde acımasız ve intikam alma hırsıyla yatan bir kız vardı. Bir yıllık sevgilisi onu aldattı diye onun hayatını mahvetmeyi planlıyordu.

Telefonumdan gelen titreme ile uykulu gözlerimi açıp komidi'nin üzerindeki telefonumu aldım.

Telefonumu açtığımda gelen mesajın Cengiz'den olduğunu gördüm.

"Kimden mesaj gelmiş?"

"Cengiz'den."

"Bu çocukta sana karşı boş değil çok belli."

"Buket ne olursun şöyle şeyler düşünmeyin. İkimizin de niyeti farklı."

"Senin niyetini bilmem ama onun niyeti gayet belli."


Zengiz

"Pişt."

"Uyudun mu?"

"Belli ki uyumuşsun."

"Eğer uyumadıysan bahçeye gel oradayım. Beraber kahve içeriz."

"Uyumadım ve geliyorum."

"Bekliyorum."


"Ben biraz hava alacağım."

"Tamam, dikkat et."

Buketin yanağına minik bir öpücük kondurduktan sonra Odadan çıkıp yavaş ve sessiz adımlarla bahçeye, Cengiz'in yanına gittim. Tekli puf koltukta oturmuş karşısında çimenlerin üzerine yere oturan beni izliyordu.

Koltuğun kenarına kayıp koltuğa oturmamı bekledi. "Yerde oturma, yanıma gel."

"Yok böyle iyi."

"Afra."

"Zengiz."

"Yanıma gel."

"Hayır."

"İnatçı tavşan seni."

"Ya ne alaka ya. İnatçı tavşan deyip durmayın bana."

"Küçüklüğünden beri sana neden inatçı tavşan dediğimi açıklıyorum ama sen yine inat edip aynı soruyu bin defa soruyorsun."

Sırf inat olsun diye devam edeceğim! "Bana niye inatçı ta-"

"Gece gece kendine gelirsin." Koşarak yanımıza gelip suyu yüzüme atan Alper sayesinde kendime gelmek yerine daha çok kendimden geçmiş gibiydim. Portalla geçiş gerçekleştirdim sanırım. Ödüm koptu!

"Alper bu ne!"

"Su." Zeki varlık seni.

"Hadi canım ciddi olamazsın!" Ben Alper'e, Alper ise gülmemek için kendini zorlayıp kafasını koltuğa gömen ve kalçası bize dönük olan Cengiz'e bakıyordu. Cengiz'i görünce aklıma kafalarını kuma gömen deve kuşları geldi. Cengiz aslında bir deve kuşu olabilir miydi?

"Ben gecenin dördü beşiyim sözü bu olsa gerek." Ne alaka evladım?

"Çocuğun kalçasına bakmayı bırakıp bana mı baksan Alper! Üstelik ben gecenin dördü beşiyim sözüyle deve kuşuna dönüşen Cengiz ne alaka?"

"Saat gece dört ve Cengiz çok..."

"Alper!" Öyle bir bağırdım ki az önce dedikoducu teyzeler gibi bizi çatıdan izleyen kargaların hepsinin kaçtığını gördüm.

Bakışlarımı gökyüzünden ayırıp Alper'e baktığımda hayalet görmüş gibi bana bakıyordu. Ben aslında hayalet olabilir miydim?

"Dağılan saçlarıma bakıyorsan abartma o kadar dağınık ve korkutucu değiller üstelik sesim gayet kısık çıktı." Tabi efendim.

"Şu an sesine veya saçlarına takılmış olmayı çok isterdim." Bir Alper'e bir de Cengiz'e baktığımda ikisinde gözlerini irice açmış, korkuyla arkama baktıklarını fark ettim.

"Gecenin dördü beşiyim derken bunu kastetmemiştim arkadaşlar." Alper yine ve yine saçmalıyordu. Bence ikisi de muhteşem sesimin etkisi altında kaldı.

"Cengiz az önce deve kuşu gibiydin kardeşim sana çok delirmişsin diyecektim. Umarım sen sana çok seksisin diyeceğimi sanmamışsındır. Hatırlatırım ben heteroyum." Gözlerini iyice açmış saçmalamaya devam eden Alper'i ifadesizce izlemeye devam ediyordum.

"Alper yine saçmalamaya başladın. En iyisi biz eve geçelim."

"Cengiz'le aynı yatakta uyumam."

"Ne yatağı be! Ev diyorum ev. Eve girelim artık sabah olacak. Biraz oturayım dedim ona da izin vermediniz ya."

Cengiz koltuktan kalkıp arkama bakmaya devam ediyordu. "Kes sesini Alper ben seninle aynı odada kalmam."

"Saçma sapan konuşmayı ve şöyle bakmayı kesin!"

Alper arkama bakmaya devam ederken beni yanıtladı. "Nasıl bakıyormuşuz?"

"Canavar görmüş gibi!"

"Çünkü arkanda canavar var!" Ne?

Alper'le Cengiz korkuyla geriye sendelediğinde ensemde bir nefes hissettiğim nefesle sertçe yutkundum. Gölgesini görüyordum. Arkamda birisi vardı!

Ne yapacağımı bilmeyerek arkamda duran kişiye döndüğümde bir eliyle ağzımı kapatıp diğer eliyle ise düşmemem için belimden tutuyordu. Gözlerimi korkuyla açmış, kaskatı kesilmiştim. Normalde korkak birisi değilimdir. Şu an tek korktuğum şey yüzünün tamamını kar maskesiyle kapatıp sadece yeşil gözlerin gözükmesiydi.

Gözler... Bu gözler fazla tanıdık geliyordu. Yeşil ve keskin bakan gözleri gözlerime öyle bir bakıyordu ki sanki gözlerini unutmamı istemiyor gibiydi. Gözleri çok tanıdıktı fakat bakışları fazla yabancıydı.

"İlk karşılaşmamızın böyle olmasını istemezdim Afra." Maskenin altından çıkan boğuk ve bir o kadarda etkileyici çıkan sesi yüzünden gözükmeyen dudaklarına bakışlarımı diktim. Hayatımda böyle bir ses duymadığıma yemin edebilirim. Eşsiz bir ses.

Belimi tutan eliyle ince belimi sıkınca yeşil gözlerimi onun yeşillerine diktim.

"Dudaklarımı görememen çok üzücü papatya."

Düşünmeye çalış Afra, düşünmeye çalış. Düşünemiyorsun bari konuş.

Zorlukla konuşmasını karşıladım. "Kimsin ve adımı nerden biliyorsun?" Konuşmamla yeşilleri ıslattığım dudaklarıma kaydı.

"Sana neden papatya diye hitap etmemi sormayacak mısın?"

"Papatyaları sevmem. Şimdi soruma cevap ver. Kimsin ve adımı nerden biliyorsun?"

Bakışlarını dudaklarımdan ayırıp gözlerime baktı. "Sana harika bir haberim var sadece adını değil her şeyini biliyorum." Omuzlarını dik tutup bana bakmaya devam etti. Yüzümü ezberliyor gibiydi. "Ecelinim desem, nerdeyse avucumun içine sığacak olan ince belin daha çok kasılır değil mi?"

Alper ve Cengiz nerede? Herkes nereye kayboldu? Kimse mi çıkan sesleri duymaz!

Yavaş yavaş kendime geldiğimde sinirle konuşmaya başladım. "Kimsin?" Buradan kurtulacaksan tek başına kendini kurtaracaksın Afra başka şans yok.

Kulağıma yaklaştığında farkında olmadan nefesimi tutma gereği duydum.

"Kim olduğumu bilmek istemezsin ve nefesini vermeyi unutma."

Bulunduğum durumdan rahatsız olup onu ittiğimde yüzünü göremesem de attığı yabancı bakışları alaylıydı.

"Merak etme güzelliğine aldanıp sana dokunmam." Söylediğine sertçe yutkunup arkamı döndüm eve doğru yürümeye başladım. Kahretsin çocukların hiçbiri ortada yok umarım bu psikopat onlara bir şey yapmamıştır. Her neyse ilk önce kendini, sonra çocukları kurtar Afra. Tabi onlarında başları seninki gibi beladaysa. Başlarına bir şey gelmemiştir demek isterdim fakat ben ve yakınımda duran adamdan başka kimsenin sesleri duyulmuyordu. Bir şeyler dönüyor burada.

"Bastığın yere dikkat et papatya." Dediğiyle yere bakmamla ayağımın kapana sıkışması bir oldu. Acıyla inleyip elimi ağzımla kapattım. Güçsüz olduğumu düşünmemesi gerekiyordu. Eğilip çıplak ayağıma baktığımda kan içinde kaldığını gördüm. Bu neydi şimdi! Nasıl bir düzenekti bu? Daha önce kapan açmışlığım var fakat bu farklı bir şey. El yapımı. Sanırım şu bilinmez adamın kendi yaptığı bir kapan. Buradan net sağ çıkamayacağım kesin o psikopat mafya falan çıkacak.

Yanıma yaklaşan ayak sesleriyle kapanı açmak için daha hızlı uğraştım. Yorulmamdan dolayı nefes alışverişlerim düzensizleşip sesli çıkıyordu.

Yanıma geldiğinde önümde eğilip kapanın üzerine parmağını koydu. Yok artık parmak iziyle mi açılıyordu bu lanet şey!

Tuzağı açtığında hemen hızla buradan uzaklaşacağımdan yerimde duramıyordum.

"Hareket etmeyi kes."

"Yapmam gerekenlere sen mi karar vereceksin?" Cevabına karşılık verdiğim soruyla kafasını kaldırıp bana baktı. Ne diyorsun Afra kendine gel. O bir mafya olabilir.

"Malum yerlerde evet." Açtığım iri gözlerime bakıyordu. Ne! Hayır, hayır ben bunu demek istememiştim.

"Gözlerindeki mavilikleri daha önce fark etmemiştim." Söylediklerini artık anlamıyordum.

"Şöyle aptal aptal bakmayı kes! Her söylediğime kilitlenecek misin?"

"Saçma sapan şeyler söylemesen kilitlenmem!"

"Sesini alçalt küçük hanım yoksa kapanı çıkartmam." Susup göz devirdiğimde hala bana baktığını görebiliyordum.

"Süt dökmüş kediler gibi bakmaya devam mı edeceksin?"

"Bu durumda kedi olan sen oluyorsun yalnız." Kapanı sertçe çıkarttığında acıyla inledim.

Ayağa kalkıp karşıma geçti. Yeşilleri ilk önce dudaklarıma sonra gözlerime baktı.

"Sen şimdi beni sapık falan da sanıyorsundur." Seni oyalamaya çalışıyor Afra kendine gel. Derhal buradan uzaklaşmalıyım.

Gitmek için kenara geçtiğimde yine önüme geçti. Ona doğru yaklaştım. "Bir daha sakın karşıma çıkma! Daha bana kim olduğunu söylemeyen birisini sapıkta sanarım psikopatta, mafyada! Şimdi çekil önümden!"

"Ha yani ecelin olduğumu sanmıyorsun. Güzel."

"Benim ecelim olamayacak kadar manyaksın."

Ellerini cebine koyup diliyle damağına vuruyordu. Kaslarına da bakmadan edemedim. Afra kendine gel yanlışlıkla adam yerine sen psikopat olacaksın!

"Kelimelerine dikkat et ufaklık."

"Ufaklık mı? sensin be ufaklık!"

Masum ve bir o kadarda yabancı bakışlarıyla bana bakmaya devam etti. Eliyle vücudunu gösterdi. "Ben miyim ufaklık?" Tamam kabul ediyorum bir seksen beş varsındır. Artık kendine gelir misin Afra! Belki de bu çocuk seni kaçırmayı planlıyordur! Hey bir dakika bu bana niye bu kadar tatlı geldi ki?

Güldüğümü görünce afallayarak bana bakmaya devam etti. "Ben psikopatsam sen benden daha betersin."

Gülmeyi bırakıp ifadesizce yüzüne baktım sonra birden kahkaha attığımda üzerime doğru gelerek elini dudaklarımın üzerine koydu.

"Sen harbi kafayı yemişsin kızım. Sana bir şey de vermedim ki."

Elini ağzımdan çekerek gözlerine odaklandım. "Seni tanıyor muyum? Hayır. Daha önce karşılaştık mı? Hayır. Sana güveniyor muyum? Hayır. Beni kaçıracak mısın? Evet. Sen bir mafyasın!"

Bir süre yeşilleri yeşillerimde gezindi. Dudaklarını göremesem de bir şey söyleyecek fakat sonra söyleyeceğinden vazgeçmiş gibi duruyordu. "Bu kadar emin olma papatya."

Göz devirip çevik bir hareketle yanından geçerek eve girdim.

"Bir daha karşıma çıkmaman dileğiyle! Şimdi defol!" Kapıyı kapatmadan önce söylediklerime kendi kendime sinirlenip, kapıyı kilitledim. Güneş yavaş yavaş doğmaya başlıyordu, evin içerisini az da olsa aydınlatıyordu güneş ışığı. Karanlığı pek sevmem bu iyi oldu.

Umarım çocuklar burada, evdedir. Yaralı ayağım yüzünden tek ayak üzerinde sekerek üst kata çıktığımda hepsinin Cengiz'in çalışma odasındaki masanın etrafında oturduğunun ve masanın üzerindeki geçen gün aldığımız oyunu gördüm.

"Siz şaka mısınız!?" Bağırarak söylediğimden bakışlarını oyundan kaldırıp bana çevirdiler.

"Çok şükür geldin." Bana bir şey olup olmadığını anlamak için baştan aşağı beni süzdüler. Yaralı ayağımı gizlediğim için ayağıma dikkat etmediler. Şimdi sırası değildi.

"Lan ben gece gece dışarda ölüyordum siz oturmuş oyuna bakıyorsunuz! Hiç mi beni merak etmediniz! Hiç mi demediniz nerede bu Afra!"

Masadan kalkan Buket, beni yanındaki sandalyeye oturtturdu. Sonra o da yanımdaki sandalyeye oturdu. "Her şeyi gördük. Sakin olan gelenler polismiş."

"Ve sizde buna inandınız öyle mi? Dışarıdaki adam mafyaydı anasını satayım! Siz gelmiş burada 'onlar polisti.' Diyorsunuz!"

"Ya kızım polis olduklarını biliyoruz kartlarını bile gösterdiler." Cengiz bana bakarak konuşuyordu fakat ben onun ve Alper'in yüzüne bile bakmıyordum.

Cengiz söze girdi. "Afranın bahsettiği kişiyi ben ve Alper'de gördük. O adam bizim yanımıza gelen adamlardan farklıydı."

Cengiz ve Alper'e döndüm. "Beni orada bırakmamalıydınız."

Cengiz söze girdi. "Haklısın seni orada bırakamazdık fakat arkanda duran kişi bize bir kâğıt gösterdi. Eğer eve geri eve girmezsek buradan ceset çıkar yazıyordu. O yüzden Alper'le belli bir süre bekleyip düşündük."

"Peki aniden gitmenizin sebebi nedir?"

"Silah doğrultması." Yüzlerindeki endişeyi görebiliyordum. Yine de beni orada bırakmamalılardı. Eğer onlar benim düştüğüm durumda olsaydı ben bir şekilde onları kurtarırdım.

Kimse benim gibi olamaz sözümü bir kez daha kanıtlamış oldum.

"Kimdi o?" Melis'in gözleri karşısındaki bilgisayardaydı. "Ona göre bir şey söyleyeceğim."

Sahiden kimdi o çocuk? "Söyle sen."

"Araştırdıklarıma göre bizim aldığımız oyunu kim alırsa tehlikeli kişiler oyunu oynayan kişileri kendine tanıktı haline getiriyormuş." Bize döndü Melis. "Acaba içlerinden birisi katil olabilir mi? Mesela Afrayı öldüreceğini söyleyen kişi. O katil olabilir mi?"

"Sanmıyorum katiller hemen insanlara gözükmezler. Zaten aradığımız katil normal bir katil değil ki seri katil."

Sitemle masadan kalkan Alper'e döndüm. "Ya anasını satayım biz oyun oynamayacak mıydık bu niye şimdi gerçek oluyor ki?" Şans diyelim, bize olmayan şans.

"Size oynamayalım demiştim. Kapağını açmak bile büyük bir hataydı."

Oyunu açmış masanın üzerine koymuşlardı görselleri. Birkaç tane göz resmi vardı masanın üzerinde. Ürkütücü gözlerdi. "Buket sen bana önceden gözlerini gördün mü demiştin sanki?" Resimleri onlara gösterdi. "O gözler bunlar gibi miydi?" Melis'in teorisiyle, hepimiz şok ve endişe içinde kağıtlara bakıyorduk.

Onlar resimlere bakarken yaralı ayağıma bir kâğıt düştüğünü hissettim. Kâğıdın ayağıma düşmesiyle hafif inledim.

"Ayağına ne oldu?" Resimleri masaya bırakan Cengiz eğilip ayağıma bakıyordu.

"O çocuk tuzak kurmuştu ayağım kurduğu kapana takıldı."

Herkes birden şok geçirmiş gibi bana baktı ve hepsi bir ağızdan 'kapan mı?' dedi.

"Siktir bu oyunda da kapan kelimesi birçok yerde geçiyor!" İşte şimdi kelimenin tam anlamıyla bitmiştik.

"Afra yaranı temizleyelim gel." Cengiz beni kucağına alıp banyoya götürdü. Ayağıma pansuman yaptı.

"Seni orada bıraktığımız için özür dilerim."

"Sorun değil."

Derin bir nefes verdi. "Afra sende biliyorsun ki büyük bir sorunun içindeyiz. Sorun yok diye söylenme."

Şu an Cengiz'i dinleyemiyordum. Aklım o adamdaydı.

"Afra?"

Sargılı ayağım yüzünden sendeleyerek ayağa kalktım. "Biraz yalnız kalsam iyi olacak. Gelişme olursa haber verirsiniz."

Cengiz'in yardımıyla odaya çıktım. "Sağ ol."

"Bir şey lazım olursa seslen veya ara telefonun yanında."

"Tamam." Cengiz odadan çıktıktan sonra yatağa uzanıp uzun süre düşündüm. Kimdi o çocuk? Adımı nereden biliyordu? Üstelik sadece adımı bilmediğini de belirtmişti. Beni nerden tanıyordu? Nerden çıktı bu psikopat?

Masanın üzerinde duran dava oyununun kapağı gözlerime takıldı. O gözlerle sürekli karşılaşmak zorunda mıyım?

Ne...

Bu... Bu o gözler! Yeşil ve keskin gözler! Siktir! O an ki şokla aklımdan her şeyin uçtuğuna yemin edebilirim! Onu gördüğümde aklımdan her şey silinmişti! Tek aklımda olan şey yeşil gözlerin tanıdık gelmesiydi!

Katil... Katil o olabilir miydi?

Ve biz...

Biz büyük bir felaketin ortasında olabilir miydik?


🔪



~~~

Tekrardan merhaba

Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Bölümle ilgili düşüncelerinizi yorumlarda belirtinn.

Bir sonraki bölümde görüşürüz
🖤🖤

Instagram: ashlesstorches
7dakika17saniyeoffical

Kitabın parodisine katılmak için Instagramdan yazabilirsiniz :)

Continuă lectura

O să-ți placă și

4.5M 382K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
18.4K 131 12
Gökçen kitabındaki güzel hoşuma giden sözleri ekliyeceğim. DİKKAT SPOYLIR İÇERİR. :)
1.8K 246 4
Uzun bir yorgunluktan sonra dinlenmenin verdiği ilk heyecanı anlatan bu eser Mihail Goragor tarafından kaleme alınmıştır.
KARANLIK KOLEJ De S. LEO

Polițiste / Thriller

443K 7.8K 11
GİZEM/GERİLİM içinde #1 Yıllardır sessiz sakin, başarılı öğrencilere ev sahipliği yapan, huzur dolu bir okul. Şimdiye kadar kimsenin tek bir saç tel...