Kara Melek

By hayaletelf

297K 20K 2.8K

"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria... More

1.Bölüm "Kara Melek"
2. Bölüm "Balo"
3. Bölüm "Efsane"
4. Bölüm "Kahvaltı"
5. Bölüm "Misafir"
6. Bölüm "His"
7. Bölüm "Melek Heykeli"
8. Bölüm "Eldiven"
9. Bölüm "Sarı gözler"
10. Bölüm "Lanet"
11. Bölüm "Kaçış"
12. Bölüm "Mavi Ateş"
14. Bölüm "Adımı an"
15. Bölüm "Gölge"
16. Bölüm "Kara Meleğe İnanır mısınız?"
17. Bölüm "Bağ"
18. Bölüm "Mühür"
19. Bölüm "Gerçekler"
20. Bölüm "Karanlık Taraf"
21. Bölüm "Karanlık Güç"
22. Bölüm "Beyaz Gelin"
23. Bölüm "Yolculuk"
24. Bölüm "Köle ve Efendisi"
25. Bölüm "Hain Varis"
26. Bölüm "Altın Pazarı"
27. Bölüm "Can Pazarı"
28. Bölüm "Gözlerini Kapat"
29. Bölüm "Söz"
30. Bölüm "Geri Dönüş"
31. Bölüm "Geçmişten Sayfalar"
32. Bölüm "Masum Yalanlar"

13. Bölüm "Zindan"

8.7K 608 17
By hayaletelf

Gözlerimi karanlıkta açtım.

Sert bir zeminin üzerinde yatıyordum.

Neredeydim?

Ne olmuştu en son?

Bayılmış mıydım?

Zorlukla doğruldum. Karanlık olan bir yerdeydim. Sadece demirlerin diğer tarafında bir meşale vardı.

Bir dakika demirler mi?

Neredeydim ben!?

Ellerim çok sıkı bağlanmıştı. Etrafa göz gezdirmeye başladım.

Zindandaydım!

O adam beni bayılttıktan sonra beni buraya getirmişlerdi.

Zorlukla ayağa kalktım.

Zindan demirlerini çürütmeyim diye ellerimi bağlamışlardı.

Demirliklere doğru ilerledim.

"Kimse yok mu?" Diye bağırdım fakat hiçbir hareketlilik veya bir ses olmadı.

Bir kaç saatim sadece bağırıp ve çağırmakla geçti.

En sonunda pes edip yere oturdum. Sırtımı duvara yaslayıp başımı duvara dayadım.

Gördüğüm o rüya... yine onu görmüştüm.

Enzo diye seslendiğim o çocuk ve ben.

Aslında Enzo Kara Meleği andırıyordu.

Gökyüzünü kızıla bürütüyordu. O yakınımdayken gölgeler dalgalanıyordu. Görünüşü herkesten farklıydı. Muazzam bir güzelliği vardı.

Gözleri çok güzeldi.

Peki ya ben ne alakaydım? Ben neden onun yanındaydım üstelik onun gerçek bile olduğundan emin değildim...

Bazı şeyleri anlamlandıramıyordum.

Derin bir nefes aldım.

Ellerimi çözmeye çalışıyordum. Kanatlarımı bile bağlamışlardı!

Kendimle cebelleştiğim sıralarda kapının kilidi açıldı. Anında durup kapıya doğru baktım.

Tahta kapı yavaşça açıldı. Bakışlarım gelen kişiyi arıyordu.

Bir an onun geldiğini sandığımda kalbim sıkıştı. Sarı gözleri elmas gibi parlayan o çocuğun geldiğini sandım fakat sadece bir hayalden ibaretti. Görüntüsü bir anda kayboldu yerini ise babama bıraktı.

Yüzüm anında düştü.

Bana doğru ilerlemeye başladığında kapı ardından kilitlendi.

Demirlerin karşısında dikiliyordu ve bana küçümseyen bakışlarını atmaktan çekinmiyordu.

Kaçarsam beni bulacağını söylemişti ve bulmuştu da.

Bu yeni fark ettiğim ayrıntıyla yüzüm daha çok düştü.

Bana karşı olan zaferini belli edercesine bakıyordu.

Yüzüne nasıl bakıyordum bilmiyordum ama dudakları yavaşça kıvrıldı.

"Seni bu kadar öfkelendiren şey ne? Seni yakaladığım için mi yoksa öleceğin için mi?"

"Ölmemi bu kadar çok istediğinizi bilmiyordum majesteleri."

Ona artık baba demek istemiyordum. Gerçi şuana kadar hiç babammış gibide davranmamıştı. Ona baba demem onu tiksindiriyordu. Aslında düşünüyordum da beni aile hiç dahil etmemişlerdi. Gerçi onlarada hiç benzemiyordum ama neyse.

"Öleceksin Aria."

"Öyle mi dersin?"

Büyük bir kahkaha attı.

"Hâlâ karşıma geçmiş ölmeyeceğini söylüyorsun. Yoksa kaçmayı falan mı düşünüyorsun?" Acırmış gibi bana baktı. "Boşa uğraşma. Bu sefer kaçamazsın."

Hayır yapacaktım. Bir şekilde halledecektim.

Asla öleceğime inanmıyordum. İçimdeki bir ses beni buna inandırıyordu.

Garip değil miydi? Sanki o ses beni güvende tutacağını söylüyordu. Bana güven veriyordu.

Majestelerinin dediklerini umursamadım.

Ona yine meydan okurmuş gibi baktım. Içimdeki o ses beni buna itiyordu.

"Seni anlayamıyorum. Nasıl hâlâ kurtulabileceğine inanırsın?"

Beni ciddiye bile almıyordu.

Arkasını döndü ve hiçbir şey demeden dışarıya çıktı. Kapı ise ardından kapanıp kilitlendi.

Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım.

Beni hemen idam etmeye çalışmaları çok saçmaydı. Sorgulanmamıştım bile!

Sanki hemen ortadan kaldırılmam gerekiyormuş gibiydi.

Birisi büyü ile bütün bu olanları herkese izletmişti. Kim olduğunu tahmin bile edemiyordum. Bunu yapmak çok güçlü bir büyüye sahip olmaktan geçiyordu.

En önemlisi Shota, Violet ve diğerleri neredeydi?

Her zaman nöbetleşe yanıma gelen kişiler neden o günlerde yanıma hiç gelmemişlerdi.

Onlara bir şey olmuş olabilir miydi?

Işte bu düşünce beni bitiriyordu.
Ya onlara bir şey olduysa?

Tanrıça kesin bir şey yapmıştı. Zaten Shota şüphelendiğini söylemişti.

Başım ağrıyordu. Gözlerimi kapatıp kafamı duvara daha çok bastırdım.

Yorgundum. Ne yapacağımı bilmeden sadece öylece oturuyordum.

Kapının kilidinin tekrar çevrildiğini işittim.

Kimin geldiğini tahmin etmek zor değildi.

Ahşap kapının çıkarttığı gıcırtılı ses eşliğinde kapı açıldı.

İçerisi o kadar boştu ki sesler yankı yapıyordu. Yerin dibindeydim.

Topuklu ayakkabının çıkarttığı tıkırtılı ses kulaklarımı doldurmaya başladı. Gitgide bu ses yaklaşıyordu.

Parfüm kokusu burnuma ulaştığında kimin geldiği konusunda yanılmadığımı anladım.

Tanrıça gelmişti.

Topuklu ayakkabı sesi durduğunda gözlerimi araladım.

Demirliklerin karşısında, majestelerin durduğu yerde durmuştu.

Bakışları üzerimdeydi.

"Neden geldin?" Dedim sakin olmaya çalışarak. Sinirliydim.

Derin bir nefes alarak sanki bu soruyu hiç sormamışım gibi "Yarın sabah idam edileceksin." Dedi. Güldüm.

"Benden bu kadar çabuk mu kurtulmak istiyorsunuz?"

Hiçbir şey demeden mavi gözlerini üzerimde gezdiriyordu.

Gülmem soldu. Bir anda ciddeştim.

"Nerede olduğumu en başından beri biliyordun değil mi? Belki beni gözetleyen birini bile dikmişsindir."

Öfkem yatışmıyordu.

"Onlara bir şey yapmadın değil mi?"

Kaşları çatıldı.

"Kimlere?"

"Bilmemezlikten gelme!" Dedim bağırarak.

Kaşları havalandı.

"Sana yardım etmeye çalışanlardan mı bahsediyorsun?" Dudakları kıvrıldı.

Zorlukla yerimden kalkıp hızla ona doğru yürüdüm. Aramızda sadece demirler vardı.

"Ne yaptın onlara?" Dedim dişlerimin arasından.

Aramızda demirler olmasına rağmen iyice birbirlerimize yaklaşmıştık.

"Hiçbir şey." Dedi omuz silkerek. "Sadece küçük bir ceza verdim."

"Ne yaptın onlara!" Bu sefer bağırıyordum.

"Zindana kapattım. Aslında bana minnettar olman gerek Aria. Senin gibi infaz kararı çıkmış bir idam mahkumuna yardım ettikleri için onları da asmam gerekiyordu." Kafasını bana doğru yaklaştırdı.
"Ama yapmadım." Dedi ve geri çekildi.

"Senin yüzünden onlarda ölseydi kötü hissetmez miydin?" Dedi. Yüzündeki gülümsemesi büyümüştü.

Eski yerime tekrar dönüp oturdum ve gözlerimi kapattım.

"Onları ne zaman bırakıcaksın?"

"Çoktan bıraktım. Cezaları sen yakalana kadardı."

Beni baştan aşağı süzdüğünü hissettim.

"Zindana atıldığından beri saygısızlaşmışsın."

Gözlerimi açıp ters ters ona baktım.

"Onu bunu bırakta sen bana laneti anlat. Üzerimde bir lanet varmış mesela neden bunlardan bahsetmiyoruz da senin saçma sapan saygı meselelerinden bahsediyoruz?"

Sinirlerim bozuluyordu. Idam edilecektim ve hâlâ bana saygıdan bahsediyordu.

"Gerçekten anlatmamı ister misin nasıl korkunç bir şeye sahip olduğunu?"

Ürperdiğimi hissettim.

Benden cevap alamayınca konuşmaya devam etti.

"Geçmişte korkunç şeyler yaşandı Aria. Sana yıllarca özel bir eldiven takdırdık. Laneti etkinleştirip gökyüzünü kızıla bürüme diye."

Küçük bir kahkaha attı.

"Gökyüzünün kızıla bürünmesi sanada tanıdık gelmiyor mu Aria?"

Kaşlarım çatıldı. Neden bunları bana anlatıyordu?

"Hâlâ anlamadın mı? Sen kara meleğin la-" dedi ve bir anda yüzünü buruşturup alnını tuttu. Başı mı ağrıyordu?

"Devam et!" Dedim sinirle.

Bir kaç saniye sadece başını tutmaya devam etti. Neden başı ağrımaya başlamıştı bir anda?

"Söylesene! Ben hariç herkes bir şeyler biliyor!"

"Bir şey bildiğiniz yok sizin!" Dedi acıyla benim gibi sesini yükseltirken.

Yerinde sertçe sendeledi.

Kaşlarım çatıldı.

Neler oluyordu ona?

"Ah! Söylememi engelliyorlar." Dedi sinirle.

"Neyi söylemeni?"

Gözlerini açıp bana baktı. Ağrı hâlâ sürüyor olmalıydı.

"Lanetin nasıl oluştuğunu."

Kaşlarım çatıldı. İçimdeki korku büyüyordu.

"Kim neden engelliyor!?"

"Bilmem, belki gerçekleri öğrenmenden korkuyorlardır." Dedi büyük bir soğuklukla.

Ağrısı hafiflemiş gibiydi.

"Ne gerçeği?" Dedim dehşetle.

"Kısa bir süren kalmasına rağmen sana bazı şeyleri anlatamamam ne acınası." Dedi küçümseyerek ve acıyarak.

"Sana anlattığım Kara Melek efsanesini hatırlıyor musun?
O zamanlar bile hayranlıkla dinlemiştin. Ne garip değil mi? Onun gücüne hayrandın." Kafasını sallayarak sırıttı. "Anlaşılan bazı şeyler hiç değişmiyor Aria, sence de öyle değil mi?" Dedi gülümseyerek.

Ardından arkasını bana dönüp kapıya doğru yürümeye başladı.

Benden ne sakladıklarını bilmiyordum ve bu beni deli ediyordu.

"Kara Meleğe inanır mısın?" Dedim sakince.

Adımları anında durdu.

"Ne o birden durdun?"

Yüzümde sebepsiz bir gülümseme vardı.

"Ondan bahsederken korkmalı mıyım? Sonuçta sadece bir efsane." Dedim dalga geçerek.

"Öyle mi dersin?" Dedi fısıltıyla. Duymuştum.

Bana doğru döndü.

"Sen?" Dedi. "Sen inanıyor musun ki ona?"

Omuz silktim.

"Bilmem. Rüyalarıma bir çocuk girip duruyor aslında."

Gözlerinin büyüdüğünü fark ettim. Tepkilerini inceliyordum ve o şuanda tam da gözlerini büyüttüğü için kendini ele vermişti. Bir şeyler biliyordu.

Anında kendini toparlayarak "Yani?" Dedi. Dik durmaya özen gösteriyordu.

"Efsanelerde anlatılan Kara Meleğin görüntüsü ile rüyamdaki gördüğüm o çocuğun görüntüsü aynı. Gücü bile bi garip, daha önce kimsede görmediğim bir gücü var." Dedim sırıtarak. "Ne garip ama değil mi? Rüyanın içerisinde bende varım."

Yine tepkisini saklamayıp nefes alış verişleri hızlanmaya başladığında baştan aşağı onu süzdüm. Sırıtışım büyüdü. Kesinlikle ber şeyler biliyordu.

"Ve ne garipse bana adını söylemiyor!" Dedim onunla dalga geçer gibi.

"Ne garip ama değil mi anne? Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?"

Yüzüne yine o donuk ifadesini taktı.

"Ne demeye çalışıyorsun sen?"

"Hiç, sadece rüyamdan bahsetmek istedim." Omuzlarımı aşağı yukarı hareket ettirerek.

Suratıma bir kaç saniye bakıp hiçbir şey demeden yine hızlı hızlı kapıya doğru ilerlemeye başladı ve dışarıya çıkıp gitti. Kapılar ise yine ardından kapanıp kitlendi.

Anlaşılan yine yalnız kalmıştım.

Derin bir nefes alarak arkama yaslanıp gözlerimi kapattım.

Bana karşı olan bu tavırlarına alışmıştım. Artık beni üzmüyordu. Halbuki daha küçükken tek derdim kendimi onlara sevdirmekti. Gerçi hiçbir zaman bunu başaramamıştım o ayrı konuydu.

Zihnimi boşaltmaya çalıştım. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum sadece uyumak istiyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

57.5K 1.8K 76
Gecenin bir yarısı tuhaf bir olay yaşayan Deniz, ertesi gün hafızasını kaybetmiş bir şekilde uyanır. Anımsadığı bir kaç şey ona geri kalan hayatında...
46.5K 4.2K 32
Beş asırdır kayıp olan Ay ve Yıldız Prensesleri yeniden Gökyüzü'ne dönerler. Başlarına ne geldiğini kendileri dahil kimse bilemez. Kayıp hatıralar ye...
2.7K 702 26
Eski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gabl...
8M 511K 121
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...