Before All

By Boipoi

22.2K 2.3K 3.4K

After All'dan önceki her şey More

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
13. Bölüm

12. Bölüm

936 106 95
By Boipoi

Deccal yazarınız döndü 

İyi okumalar


----



"Chanyeol soyun."

Bir yıl önceki bana, az önce kuracağım cümleyi kuracaksın deseler muhtemelen onlara inanmaz ve küfür ederdim. Ama şu an söylüyordum işte. "Baekhyun iner misin üstümden?"

"Hayır inemem, sen soyun." Soyunmamı söyleyen Baekhyun'u reddediyordum şu an biliyorum ancak elimden gelen bir şey yoktu.

"Baekhyun lütfen." Kucağımda oturan Baekhyun'a mızmızlandım. İtmek için en ufak bir güç bile uygulayamıyor oluşuma içten içe güldüğünü biliyordum.

"Ders çalışmam lazım, soyun Chanyeol." Karşı koyamayacağımı bilmenin güvencesiyle sırıttı ve üzerimdeki tshirtün eteklerini sıyırdı.

"Tek başına çalışsan olmaz mı? Çünkü benim şu an tam olarak tek başıma çalışmam lazım."

"Kaslara çalışmam lazım. Yalnız çalışamam. Başkasının kaslarıyla mı çalışayım?" Baekhyun üzerimde çalışmasıyla ilgili sorunum yoktu. Fakat acil bitirmem gereken bir rapor vardı ve üzerimden kalkmayan sevgilimle bunu yarına kadar nasıl bitirebileceğimi düşünüyordum. Ve tüm bunlar yetmezmiş gibi başkasıyla çalışacağı düşüncesi ile beni kahrediyordu.

"Aşkım tıp okuyan herkesin kaslı sevgilisi olmak zorunda değil. Kitaptan da çalışabilirsin." Huysuzluk etmek istemiyordum ama gerçekten stresli bir günümdeydim. Birkaç gün sonra sunumum vardı ve daha hiçbir şeyim hazır değildi.

"Elimde imkan varken niye kullanmayayım ki?" İkna yeteneğim etkisiz kaldığı için üzgün şekilde başımdan sıyrılıp yere düşen tshirtüme baktım. Anlaşılan o ki bu gece de sabahlayacaktım. "Artık beni sevmiyorsun sanırım."

Vücuduma iğneler batırılmış gibi bir rahatsızlıkla doğruldum. "Sakın Baek, böyle bir şeyi aklından bile geçirme."

"Eskiden seninle çalışmama izin veriyordun. Şimdi sürekli söyleniyorsun." Büzdüğü dudaklarından öptüm. Onu eskiden bile daha çok seviyordum. Onu her geçen gün daha çok seviyordum.

"Son senem olduğu için yapmam gereken çok şey var sadece." Yeni döneme başlamıştık. Raporlarım, sınavlarım, bitirme tezim ve yüksek lisans için yaptığım çalışmalar... Hepsini yetiştirecek vaktim vardı elbette. Daha dönemin başındaydık ama biliyordum ki şimdiden kendimi sıkıştırmazsam son anlara doğru sıkışacak ve Baekhyun'a hiç vakit ayıramayacaktım.

"Tamam öyleyse." Bir anda geri adım atması beni şaşırttı. "Kendim çalışacağım ama biraz böyle kalalım." Kollarını boynuma dolayıp sıkıca sarılması ile şaşırdım. Baekhyun elbette diğer zamanlarda da temas kuran biriydi ancak bir anda böyle bir isteğinin olması şaşırttı.

"Bir şey mi oldu?"

"Hayır, sıcacıksın ve çok güzel kokuyorsun. O yüzden sarılmak istiyorum." İçime yayılan sıcaklıkla saçlarını okşayıp boynunu kokladım.

"Seni seviyorum." Diye fısıldadım kulağına. Hafif ürperdi ve kıkırdayarak karşılık verdi.

"Ben de seni seviyorum."

"Ama gerçekten, çok üzgünüm." Omzumda ve göğsümde dolaşarak beni tahrik etmekle uğraşan elini kapıp dudaklarıma götürdüm. "Bu ve önümüzdeki birkaç akşam Byun Baekhyun dozumu azaltmam lazım. Yoksa dersten kalacağım."

Kollarını benden ayırarak kin duyarcasına gözlerini dikti üzerime. "Ben d kalacağım. Çünkü çalışmama yardımcı olmuyorsun." Her sevgili, sevdiği kişiye ders çalışırken yardımcı olmayı isterdi. Ben de istiyordum elbette ama bu dersleri birlikte geçmemiz gerekiyorsa kucak kucağa çalışmamamız gerekirdi.

"İyi ki veterinerlik okumuyorsun." Camın kenarında baygın şekilde dünyadan habersiz yatan köpeğime baktım.

"Ben onda da senin üzerinde çalışırdım, merak etme." Kalbimi hoplatır şekilde göz kırpmasına bakılacak olursa bu bir hakaret değil iltifattı.

Ona ve onunla sevişmeye bayılıyordum.

Ama şu an değil.

"Bu konuşmaların beni ikna edemeyecek biliyorsun değil mi?"

"Hiç mi?" Başımı salladım.

"Hiç."

"Ne kadar ateşli, büyük, iri ve harika olduğunu söylesem de mi?" Biraz daha devam ederse beni kesinlikle ikna ederdi ama bunu bilmesine gerek yoktu.

"Sen de harika ve ateşlisin aşkım ama ciddiyim. Bir an önce üstümden kalkman lazım."

"İyi. Öyle olsun. Bunun acısını çıkartırım senden." Üzerimden kalkıp görüş alanımdan kayboldu.

"Zevkle bekliyor olacağım." Gittiği yere doğru seslendiğimde kapı çarpması ile karşılık aldım. Onu reddetmekten dolayı memnun olmasam da ciddi olmadığını biliyordum. O ders çalışırken ben de ona aynı şekilde davranıyordum fakat günün sonunda birbirimizin yapmak istediği şeye saygı duyup zaman veriyorduk.

Birkaç gün sonraki sunumum için hazırlıklarıma devam ettim. Bu sırada Baekhyun biraz salonda kitap okumuş biraz da telefonuyla vakit geçirmişti. Benim yerime Alex'i akşam dolaşmasına çıkmasından bahsetmiyordum bile. Özgür ruhlu, kendi kafasına estiğini yapan biri olmasına rağmen söz konusu ilişkimiz olduğunda dünyanın en sorumluluk sahibi kişisiydi.

Hala onu evimde kalmaya ikna edememiştim. Hala haftanın bir iki günü yurtta kalıyordu ancak burasını yavaş yavaş kendi evi olarak gördüğünü fark edebiliyordum. Mutfakta kendi sevdiği yiyeceklerin bulunduğu bir alanı bile vardı artık. Dolabımdaki kıyafetlerin boyu küçülmeye başlamıştı giderek. Hala bana ait ne varsa onları giyiyordu ama yine de evime yerleştiği kıyafetlerinin varlığından memnundum.

"Ben yatıyorum." Baekhyun yanımdan geçerek odaya giderken kollarımı açtım. Beni bekletmeden kucağıma geldi ve kollarını yeniden boynuma doladı. "Çok mu daha?" Diye sordu üzgün bir tonla. Onunla vakit geçiremediğim için şikayet etse de kendisi de yoğunken aynı duruma düştüğü için beni çok iyi anlıyor ve her zaman halime üzülüyordu.

"Birkaç şey çevirmem gerek. Sonra ben de yatarım." Saçlarını severek birkaç kere öptüm. Saçlarının yumuşaklığını seviyordum. Hala aynı şampuanı kullanıyorduk ama onun saçları benimkinden daha güzel kokuyordu.

"Çok yorma kendini. Daha okulun ilk haftalarından niye bu kadar yoğunsan..." Aslında tamamen kendi yaptığım bir şeydi. Sırayla sunum yapmamız gerekecekti ve ben bir an önce aradan çıkartmak için ilk yapmaya gönüllü oldum.

"Bir an önce bitsin de kurtulayım ve sonra da seninle vakit geçireyim diye yapıyorum." Işıl ışıl olan gözlerine baktım. Herkese mi böyle güzel bakıyordu yoksa bana özel bu bakışları bilmiyordum. Ama yüzü gülmese de bana bakarken gözlerinin her zaman güldüğünü görüyordum.

"Yarın yurtta kalacağım." Bunu duyunca benim de bir anda suratım asıldı.

"Daha bugün geldin. Niye hemen gidiyorsun?"

"Yarın Yixing ile yurtta saçlarımızı boyayacağız. Sonra yine gelirim."

Derin bir iç çektim. "Baekhyun kuaföre mi gitsen artık saçlarını boyamak için?" Açık kahveye dönen saçlarına baktım. "Saçlarını yakacaksın."

"Bir de onun için kuaföre para mı vereceğim? Bu dönemin kitap parasını zor ödedim." Bu durum beni rahatsız edip sinirlendirmemeliydi belki ama yine de içimde yükselmeye hazır bekleyen öfkeyi hissedebiliyordum.

"Baekhyun biliyorum bu konuşmadan hoşlanmıyorsun ama biliyorsun değil mi? Erkek arkadaşın çok zengin."

"Biliyorum." Yanaklarımı tutup avuçlarının arasında ezdi. "Erkek arkadaşım adına çok mutluyum. Ama senin de dediğin gibi erkek arkadaşım çok zengin ben değilim."

"Demek istediğim o değil biliyorsun. Kuaföre gidip kitap almakla aile servetimiz zarar görmeyecek. Ya da kendimi kullanılmış hissetmeyeceğim. Aksine mutlu olurdum paramı harcasan."

"Chanyeol zengin olmana bayılıyorum. Birlikte pahalı yerlere gidip vakit geçirmeyi de seviyorum. Ancak kişisel ihtiyaçlarım için senin paranı kullanırsam bu beni huzursuz eder. Maddi sorunlarımı kendi başıma çözmem lazım. Her zaman hayatımda sen olmayacaksın."

"Geri al!" Diye bağırdım. "Hemen söylediğini geri al. Ben her zaman hayatında olacağım." Daha fazla sokularak çenemin altında kıkırdadı.

"Tamam geri alıyorum." Gülüşerek birbirimize minik öpücükler verdik.

"Hadi şimdi seni yatağa yatıralım." Kucağımdayken ayağa kalkarak odaya götürdüm. Yatağa yatırıp üzerini örttükten sonra biraz da yatakta öpüştük. Hatta neredeyse daha fazla ileri gidecekken Baekhyun beni durdurdu.

"Dersine devam et sen." Çok haklıydı. Her zaman böyle haklı olmak zorundaydı.

"Son bir öpücük daha." Boynunu uzatarak beni bir kere daha öpmesiyle odadan ayrıldım. Başta onu bırakıp ders çalışmak zor gelse de kısa sürede tekrar derse odaklandım.

Ayakucumda uyuyan köpeğim ve yatağımda uyuduğunu bildiğim Baekhyun benim gerçek ailemdi. Başka hiçbir şeye ihtiyacım yoktu.

Gerinerek saate baktım. 3'ü geçmişti ve yaklaşık 15 dakikalık bir işim kalmıştı. Yarın da çıkardığım notları toplayıp sunuma eklersem her şey hazır olacaktı.

"Çalışıyor musun hala?" Odadan çıkan Baekhyun'u görünce irkildim.

"Yine mi uyku tutmadı?" Baekhyun'un uyku sorunlarına alışsam da hala üzülmeden edemiyordum.

"Uyandım öyle yine." Koltuğa yayıldı ve onun çıkmasıyla uyanan Alex de Baekhyun'un yanına kıvrıldı. Yeni ismine alışmakta çok sorun yaşamıyor gibiydi.

"Az bir işim kaldı, geliyorum şimdi."

"Tamam." Uykusu bölündüğü çok fazla arkadaş canlısı olmadığı için daha fazla konuşmadık ve ben kalan son paragrafı düzenledim. İşimi bitirip bilgisayarı kapattığımda Baekhyun kızarmış gözleriyle tavanı izliyordu. Onu uykusuz görmek ve bir şey yapamamak beni ilişkimizde en çok rahatsız eden şeydi. Uyku ilaçlarına veya terapiye kesinlikle karşıydı. Bu da bana çok fazla bir seçenek bırakmıyordu.

Mutfağa geçerek ocağı yaktım. "Bize süt ısıtıyorum. Ballı mı istersin çikolatalı mı?"

"Ballı." İkimiz için de ballı süt yaparak sehpaya koydum. Yattığı yerden doğrularak başını omzuma yasladı. "Sen yat. Birazdan geri gelir herhalde uykum, ben de yatarım sonra."

"Birlikte yatarız. Ben de şu an uyursam rüyamda sadece makale görürüm gibi." Sessizce sütlerimizi içtik ve yeniden uyumaya başlayan kızımın hırıltılı nefes seslerini dinleyip arada birbirimize güldük. "Kart oynayalım mı? İkimizin de dikkatli dağılır hem." Başını sallayınca çekmecedeki kartları çıkardım.

Genelde uyuyamayınca Baekhyun'u fiziksel ya da zihinsel olarak yormaya çalışırdım. Şu an fiziksel bir şeyler yapamayacak kadar yorgun görünüyorduk ikimiz de.

"Nesine oynuyoruz?" Dedi Baekhyun bir anda heyecanla. Söz konusu rekabet olunca benden aşağı kalır bir yanı yoktu.

"Her zamanki gibi yapalım, kaybeden kazananın bir isteğini yerine getirsin." Ben normalde de Baekhyun'un her dediğini yaptığım için kaybetmem çok büyük değişikliğe neden olmuyordu hayatımda. Fakat kazanmak cidden güzel bir ödül oluyordu benim için.

Koltukta birbirimize dönük şekilde oyuna başladık. Oyun ya da spor gibi şeylerde çok fazla kaybeden biri olmadığım için oyunun sonuna yaklaştığımızda kazanacak kişi az çok belli olmuştu. Keyifle güldüm. "İstersen burada da bitirebiliriz?"

"Hayır." Dedi öfkeli bir şekilde. "Bitireceğiz." Son 3 dakika içinde de sonuç değişmedi ve oyunu kazandım. "Ne istiyorsun söyle de yatalım."

"Ne istiyorsam her zamanki gibi yapmak zorundasın ama bak. İtiraz etmek yok." O kadar keyifliydim ki yanaklarım sırıtmaktan acıyordu. Böyle bir anlaşma yaptığımız zaman koşulsuz şartsız kabul etmek zorundaydık.

"Tamam, yapacağım. Söz."

"Kartımı alıp kuaföre gideceksin." İçinden milyon tane şey geçirdiğine şahit oldum. Ama hiçbirini diyemedi.

"Seni öldüreceğim." Beni öldürmek isteyen birine göre fazla güzeldi ve fazla güzel bakıyordu. Onu yeniden öptüm dudaklarımız birleşir birleşmez geri çekildi. Surat asıp trip atarken bile güzeldi.

"Beni öldürebilirsin ama öldürsen de kuaföre gitmek zorundasın." Yanımdan kalktı ve sinirli adımlarla yatak odasına ilerledi. Peşinden onu takip ettim. Yatağa girdiğinde hala bana kızgın sayılırdı ancak yine de birbirimize sarılarak uyumuştuk.

"Erkencisin." Gömleğimin düğmelerini iliklerken Baekhyun'un uykulu sesini duydum. Yatağa yaklaşarak saçlarına günün ilk öpücüğünü bıraktım.

"Dersimin erkene alındığını sana söylemeyi unutmuşum." Pantolonumu da giyip üzerime son kez baktım. Acelem olduğu için çantama kitaplarımı apar topar doldurdum. "Sabah spordan dönüşte kimbap aldım. Onu yemeden okula gitme."

Yemek lafını duyunca gözlerinin içi daha fazla parladı. "Seni seviyorum." Yatakta önce yuvarlandı, beni geçirmek için kalkacak mı diye baktım ama sadece daha iyi bir yer beğenmeye çalışıyormuş gibi yerleşince başını yeniden yastığa gömdü.

Tatlılığına güldüm ve artık çok daha sık söylediği iki kelimenin verdiği mutlulukla evden çıkmaya hazırlandım.

"Ben de seni seviyorum. Dersten sonra haberleşiriz." Havada öpücük gönderip odadan çıktım. Tam kapıdan çıkmak üzereydim ki aklıma dünkü konuşma geldi. "Cüzdanımı buraya bırakıyorum." Diye bağırdım kafamı içeri uzatarak. Kartımı bulmaya vakit ayırmak istememiştim. "Yixing'le birlikte kuaföre gidersiniz." Cevap vermesine izin vermeyerek evden çıktım.

Evden çıkıp okula vardığımda Kyungsoo'yla kapıda karşılaştım. Sadece derslerde değil anlaşılan geç kalma konusunda da yarışıyorduk. Geç kalma konusuna oldukça takıntılı hocanın dersine geç kalmamak için koşarken elbette birbirimize sataşmadan duramamıştık ve her ne kadar uzun bacaklarımla yarışı ben kazanacak gibi görünsem de Kyungsoo tüm gücüyle beni duvara ittiğinden ondan geç girmiştim.

En azından hocadan önce varmıştık ve Kyungsoo'dan bunun intikamını alacaktım.

"Beynimi yitireceğim galiba." Dersin bitmesine yakın arkamda oturan arkadaşıma ne kadar istesem de katılamadım. Derslerini güzelce dinleyen bir inek olduğum için uslu uslu not alarak derse katılıyordum. Not alamasın diye Kyungsoo'nun kalemini camdan aşağı atmak dışında başka bir yaramazlık yaptığım yoktu.

Yanındaki tek kalem olduğu için birinden kalem bulana kadar dersin başını kaçırmıştı. Beni duvara itmesinin intikamı alınmıştı.

"Bir an bayılacağım sandım." Ders bitip hocanın gözden kaybolmasının ardından bir diğer arkadaşım yüksek sesle bağırdı. Sınıftaki birkaç kişi ona hak verirken blok derse maruz kalmamış gibi dinç görünen Kyungsoo'ya baktım. Kesin beni öldürecekti.

"O kadar yılın ardından ilk defa düzenli bir ilişkim ve ona bakmak zorunda olduğum bir köpeğim var. Lütfen beni öldürme. Yuva yıkanın yuvası olmaz."

"Bırakın kavgayı da inip kahve içelim. Bir sonraki derse kadar ayılmam lazım." Arkama dolanan kollar beni bir saniye bile şaşırtmadı. "Chanyeol bize kahve alsın." Bölüme başlayıp arkadaş edindiğimden beri Kyungsoo hariç bir kere bile kendi kahvesini almayan arkadaşlarım bu plana gayet doğal bir şekilde uyum sağladı. Ben de aynı şekilde çantamı toparlayarak ayağa kalktım.

Altı kişinin günlük kahve ihtiyacını karşılayacak kadar zengin olduğumuzu düşünüyorum. Bu yüzden şimdiye kadar sorun ettiğim bir durum değildi. Bazen Kyungsoo benim yerime sorun edip diğerlerine laf etse de günün sonunda yine yemek ya da kahve ısmarlayan ben oluyordum. Ancak benim gibi biri için böyle şeyleri ödemek herhangi bir sorun oluşturmuyordu. Aksine bazen arkadaşlarım adına üzülüyordum çünkü ben okuldan sonra eve gidip sevgilimin anatomi modeli olurken çoğu arkadaşım yarı zamanla işine gidiyordu. Şanslı doğduğumu biliyordum ve biraz olsun bu şansı paylaşmak istiyordum.

Bu yüzden aynı şeyi Baekhyun da yapsın istiyordum ama-

"Bir dakika." Koridorda yürüdüğümüz sırada ben bir anda durunca diğerleri de durdu. "Size kahve alamam." Arkadaşlarım şaşırarak bana baktı. Hatta hemen yanımda kolunu omzuma dolamış arkadaşım ateşime baktı. "Cüzdanım yanımda değil." Bu ders bitince nasılsa eve geri dönerim diye cüzdanıma ihtiyaç duyacağım aklıma gelmemişti.

"Ne demek cüzdanımızı evde unuttun?" Arkadaşımın yaptığı şakaya normalde gülmezdim ama bu sefer güldüm çünkü aptal gibi hissetmiştim kendimi. Bir süre daha gülmeye devam ettim. Arkadaşlarım ben ısmarlamıyorsam kahve içmeyeceklerini söyleyerek takıldılar ve ben yine güldüm.

Gülüyordum çünkü cidden cüzdanımı bırakıp gidebileceğim biri girmişti hayatıma. Bir an bile düşünmeyip cüzdanımı öylece bıraktığım ve buna rağmen onu almaya hevesli olmayan biri vardı hayatımda.

Ben hayallerimde Baekhyun'la bininci kez evlenmiştim gerçekten.

"Niye gülüyor bu hala?" Okulun girişindeki kafe yerine binanın altındaki kantine inip kola alıp içtiğimiz sırada hala gülüyor olmam sonunda birilerinin dikkatini çekmişti.

"Cüzdanım Baekhyun'da kaldı." Dedim kıkırdayarak. Oyunda kaybedip paramı kullanmaya ikna olduğuna göre başka bir oyun daha kazanıp evlenmeye mecbur bıraksam? Bence iyi bir plandı.

"Delirmiş bu. Hala orada mısın sen? Jaemin evden kovuldu diyoruz, biraz ciddiyet lütfen."

"Dün ben çalışırken köpeğimi yürüyüşe çıkardı bugün de cüzdanımı evde bıraktım. Sizce benimle evlenmek ister mi?"

"Ben dayanamıyorum. Hadi gidelim şunun yanından." Dayanamadıkları için değil geçen sene veremedikleri derse geç kalacakları için yanımızdan kalktılar ama onlara laf atamayacak kadar mutluydum.

Dönemden dersi benim gibi geçen tek arkadaşıma, yani Kyungsoo'ya döndüm. "Sence evlilik teklifi etmek için çok mu erken? Geçen gün yeni taşınan komşularımıza daire sekizde yaşıyoruz da demişti. Bence o da ister benimle evlenmek."

"Chanyeol kendine gel. Evlenmek istiyorsan okulu bitirip bir işe girmek zorundasın. Okulu bitirebilmek için de yarınki sunumunu bitirmelisin."

Sunum kelimesi beni tetiklediği için saniyesinde hayal dünyasından ayrıldım. "Doğru, sunum!"

"Bence de sunum. Yarına kadar bitirmen gerek. Burada kola içerek evlilik planları yapacak vaktinin olduğunu sanmıyorum." Elimdeki kola şişesine baktım. Ben niye kola içiyordum ki? Tatlı içecekleri sevmezdim bile.

"Kyung ben kalkıyorum. Yarın görüşürüz." Apar topar kalkarak arabama gittim. Eve döndüğümde Baekhyun çoktan gitmişti.

Bıraktığım yemekleri yediğini görünce gülümseyerek atıştırmalık bir şeyler yapıp bilgisayarın başına oturdum. Dün çıkardığım özetleri bir bütün haline getirdim öncelikle. Ki bunu yapmam bile beş saatimi aldığı için alev alan gözlerimi dinlendirmek adına köpeğimi dışarı çıkardım.

Eve geri dönüş yolunda normalde kızımın attığı adımları izlerdim. Fakat bir anda başımı yukarı kaldırmam gerektiği hissine kapıldım ve sonra onu gördüm. Kader diye bir şey belki yoktu belki vardı. Fakat şuna emindim ki biz birlikte olmak için doğmuştuk.

Cırt pembesi saçlarıyla yolun karşısından bana doğru yürüyen Baekhyun'u görünce adımlarım şaşırdı. O saçla nereye gitse dikkat çekerdi zaten ama saçları siyahken bile etrafına ışık yaydığı için onu fark etmesi zor olmazdı. Yanıma gelene kadar birçok bakışı üstüne çekmişti bile çoktan.

Daha önce tozpembeyi denemişti ama daha canlı bir pembe ile onu görmeyi beklemediği için afallayarak saçlarına baktım. "Nasıl?" Diye sordu enerjik bir şekilde. "Çok kötü olmuş değil mi?" Yüzü güldüğüne göre bu onun için pek de sorun değil gibiydi.

"Sende hiçbir şey kötü olamaz." Dedim düşünmeden. Çünkü kötü görünmüyordu. Sadece fazla pembeydi.

"Yixing'i gör bir de. Mosmor oldu saçı." Kahkahası sokağın kalabalığını yardı ve ben kendimi ona sarılırken buldum. Hayat doluydu ve beni kendisine çekiyordu.

"Şikayetçi değil gibisiniz?" Eve yürümeye başladık.

"Saçımızı istediğimiz renge boyayacak yaştayız. Birkaç yıla işe başlayıp sonra da giderek yaşlanacağız. Bir daha ne zaman saçımı pembe yapabileceğim ki?"

Haklıydı ve ben her zamanki gibi onun yaşam sevincine kapılıp gidiyordum.

"Bu saçla doktor olsam muhtemelen kimse bana muayene olmak istemezdi. Toplumun yargılarını yıkmamız gerek." Koluma girdi. "Tabii ondan önce karnımızı doyurmamız lazım." Beni markete sürüklemesine izin verdim. Görünüşe göre planını değiştirip benimle kalmaya karar vermişti. "Evinde ramyun bitmişti. Ramyun ve yumurta alalım."

Manav reyonunun orta yerinde durdum ve çocuk gibi bağırarak ağlamamak için kendimi zor tuttum. Baekhyun başını kaldırıp bana baktı.

"Chanyeol ne oldu? Bir şey mi unuttun?"

"Evimiz." Diye düzelttim onu. Sonra da suya düşen evlilik hayallerimi de alıp rafların arasına daldım. Baekhyun beni izleyerek gönlümü almaya çalıştı ama ona küstüğüm için cevap vermedim.

Yani bir 10 dakika kadar.

"Böyle bir şeye küstüğüne inanamıyorum." Dedi eve girdiğimizde. Surat asarak mutfağa geçtim ve tencereye su koydum.

"Baekhyun bu evi, evin gibi görmen için ne yapmam lazım?" Sinirle açtığım için noodle parçaları tezgaha saçıldı. Parçaları topladığım sırada arkamdan sarılması içimi biraz bile yumuşatmadı.

Emin olabilirsiniz. Biraz bile.

Tamam, biliyorsunuz beni işte.

"Burayı hala evim olarak görmediğim doğru evet. Fakat seni evim olarak görüyorum. Yetmez mi?" Buraya kadardı işte.

Yine aptal aşık halime geri dönüp daha kaynamamış suya paketi boşaltıp arkamı döndüm ve Baekhyun'u kucaklayıp tezgaha kaldırdım.

"Dikkatimi dağıtma. Yarın sunumum var ve daha bitmedi." Hiçbir şey yapmamış gibi omuz silkti.

Onu yukarı kaldırıp bacaklarının arasına girmek benim fikrimdi evet ama her şeyin suçlusu oydu. "Sunum yüzünden dört gündür sevişmiyoruz." Bunu hatırlaması hiç hoş değildi. Doğru bir bilgiydi ama benimle sevişmeyi özlediğini söylemese daha iyi dayanabilirdim bu duruma.

"Senin komiten olduğunda günlerce sevişemiyoruz."

"İntikam mı alıyorsun?"

"Hayır." Şiddetle başımı iki yana salladım. "Hayır, asla. Asla bu konuda böyle bir şey yapmam. Sensiz yapamıyorum çünkü." Uzanıp kulağımı öptü.

"Bunu duyduğuma sevindim. En azından bana dünyanın en berbat ramyununu yedirdiğin sırada bunu düşünerek senin hatırına katlanacağım." Soğuk suda can çekişen eriştelere baktım.

"Dışardan söyleyelim en iyisi." Rahat bir nefes aldı.

"Hiç söylemeyeceksin sandım." Omuzlarıma tutundu. "İndir beni de duşa gireyim." Kısa değildi, yere inmesi zor değildi ama böyle şeyleri hep bana yaptırırdı.

Ben kaldırdığıma göre benim indirmem doğru olurdu gerçi.

"Bakalım bakalım dünyanın parasını verdiğim saç ilk yıkamada akacak mı?" Böylelikle kuaföre gittiğini anlamış oldum. "Cüzdanını buraya bırakıyorum." Girişteki dolabın üzerine cüzdanımı bırakıp banyoya girdi.

Gelen siparişi cüzdanımdaki parayla ödedikten sonra unutmamak için cüzdanımı ceketimin cebine koydum. Baekhyun'la akşam yemeğimizin ardından ben yeniden işime döndüm. Baekhyun da biraz tekrar yapıp sonra televizyon izledi.

"Off." Birkaç saatinden ardından telefonunu halının üstüne fırlatıp koltukta tepindi. Onu sinirlendirebilen çok az şey olduğu için neye böyle tepki verdiğini merak ettim.

"Ne oldu?"

"Çocuklar Deep'e gidecekmiş." Deep buraya neredeyse yarım saat uzaklıkta olan bir gece kulübüydü. Genelde ünlü DJ'lerin geldiği ünlü bir yerdi. Yani çok da benlik bir yer değildi.

"Ve?"

"Ve ben gidemeyeceğim. En sevdiğim DJ gelecekmiş bugün bir de. Jongdae benim gelemeyeceğimi bildiği halde yine de haber verdi." Sinirlenip surat asmasına anlam veremedim.

"E git aşkım? Dersin falan yok nasılsa değişiklik olur." Baekhyun gece kulüplerine gitmeyi severdi. Arkadaşlarıyla içip geç saatlere kadar oynamayı da. Benim tarzım olan bir şey olmasa da onun eğlenmesini istiyordum.

Hoş, sonrasında aklımdan tut karaciğerime kadar her şeyim onda kalıyordu. Erkek kadın fark etmeksizin insan magneti olduğu için eve gelene kadar kıskançlıktan ömrüm en az 3 yıl daha azalıyordu ama bunu bilmesine gerek yoktu.

"Tek sorun dersimin olmaması mı?" Diye beni terslemesini beklemiyordum. "Bursumu almadım daha param yok." Para konusu açılınca derin bir iç çektim. "DJ Hyo gelecekmiş. Deep'in giriş ücretini kim bilir ne kadar yapmışlardır bu yüzden. Oradaki içki fiyatlarının buranın iki katı olmasından bahsetmiyorum bile." (yeongwonhi sonyuhshidae ajdkdjask sorry)

Baekhyun'un cidden canı sıkılmış görünüyordu. Kuaför konusunun üzerine bir kez daha para konuşması yaşarsak sorun olabileceğini düşündüğüm için para vermeyi teklif etmedim. "Baek-"

"Ne diyeceğini biliyorum. Hayır, senden hayatta borç almam." Benden zaten hayatta borç alamazdı bu doğru.

"İstersen tabii ki para verebilirim ama onu demeyecektim." Başını kaldırıp bana baktı. "Birlikte gidebiliriz diyecektim." Paramı kabul etmezdi ama ortak içtiğimiz için içkileri benim ödememe bir şey demezdi.

"Yarın sunumun var, olmaz."

"Sunum öğleden sonra sabah kalkıp eksik kısımları bitiririm yeter."

"Daha bitiremedin bile. Sunumdan önce prova yapman da gerekir. Hayatta olmaz."

Israrcı olmayı sevmezdim normalde ancak Baekhyun'a karşı bir şekilde ısrarcı olmadan edemiyordum. "Benim için cidden sorun değil, birlikte gidebiliriz."

"Benim için sorun ama. O yüzden konu kapandı. Dersine devam et." Tabii ki söz dinledim. Baekhyun bir iki defa telefonda arkadaşlarıyla konuştu.

Bu hali bile bana tatlı geliyordu ama diğer yandan maddi anlamda ona destek olamadığım için kendimi rahatsız hissediyordum. Baekhyun'la yetiştirilme tarzımız tamamen farklıydı. Bizim ailemizde para ortak kullanılan bir şeydi. Belki de bu yüzden nesillerdir güçlü bir aile şirketimiz vardı. Bizim için cidden para sorun yaratacak bir şey değildi. Bu yüzden Baekhyun'u anlamak için ayrı bir çaba gösteriyordum. Normal olan o diye hatırlatıyordum kendime. Ben milyonda bir görülen bir şansa sahiptim sadece.

"Bitti." Diye gerindim arkama yaslanarak.

"Sonunda!" Dedi Baekhyun benden daha canlı şekilde.

"Ama gözlerim alev alıyor." Gözlerimi ovaladım.

"Senin her yerin alev alıyor." Birkaç saniye öncesine kadar kahkaha atacak halim yok derdim. Ama beni güldürmeyi başarmıştı.

Yanına gidip saçlarını öptüm. "Çok uykum var, sen yatacak mısın?" Çenesiyle televizyonu işaret etti.

"Sen yat, ben şunu bitirip öyle yatacağım. Sonunu merak ettim."

"Tamam, öyleyse. İyi geceler."

"İyi geceler sevgilim." Bana o kadar güzel sevgilim diyordu ki her seferinde ağzını öpmek istiyordum. Onunla tanışmamın ve sevgilim olmasının benim için ne büyük bir şans olduğunu düşünerek uyuyakaldım.

Çok yorgundum. Bu yorgunluğuma rağmen gece uyandığımda yan tarafımın hala boş olduğunu fark ettim. Baekhyun ya hala uyuyamamıştı ya da koltukta uyuyakalmıştı. Salonda uyuma ihtimaline karşılık sessizce kapıyı açtım. Fakat karşımda bomboş bir ev vardı. Banyoda olma ihtimali bile yoktu. Banyonun kapısı açıktı.

Alex'le bakıştık. "Baek'in nerede olduğunu bilmiyorsun değil mi?" Elbette köpeğim Baekhyun nerede bilmiyordu. Ama ben sanırım biliyordum. Gecenin bu saatinde Deep'e gitmeyi planlamıyordum ancak sırf beni uyutup gece kulübüne giden erkek arkadaşımın peşine düşmek bana fazlasıyla eğlenceli gelmişti.

Üzerimi değiştirip cüzdanımı almak için kapının arkasındaki ceketimin cebine uzandım ve bu bana büyük bir sürpriz oldu. Cüzdanım yoktu.

Cüzdanım yoktu.

CÜZDANIM YOKTU.

Deli gibi gülmeye başladım. Baekhyun cüzdanımı çalmıştı.

Bu nasıl gelişmişti bilmiyorum ama cüzdanım çalındığı için hiç bu kadar mutlu olabileceğimi düşünmezdim. Gerçi üzülmezdim de çok.

Ama asıl konu bu değildi. Baekhyun sonunda benim paramı kullanma konusunda ikna olmuştu. Dünyanın en mutlu adamı olarak kaçak sevgilimin peşine düştüm.

Deep'in önüne gelip arabamı valeye bıraktım. Büyük bir yer olduğu için Baekhyun'u bulmam biraz zaman almıştı. Daha doğrusu önce Jongdae'yi bulmuş, Minseok'tan lavaboya gittiğini öğrenmiş, sonra da iç tarafta kalan tuvaletlere doğru yürüdüğümde Baekhyun'a sürpriz yapmayı düşünmüştüm ama asıl sürprizi Baekhyun bana yapmıştı.

"Chanyeol?" Gömleği sıyrılmış bir çocuğa sarılmış ve göğüslerini elliyordu.

Hayatımda her zaman ne yapacağını bilen kişi olmuştum ama o an ne yapacağımı bilemiyordum. Beynim kan sıçramak üzereydi ama aynı zamanda da buz tutmuş gibiydim. Kaç saniye orada öyle kaldım ve ellediği çocuğa öldürecek gibi baktım bilmiyordum ancak nefes alma ihtiyacım vardı. Boğulabilirdim her an.

Bunun bir açıklaması olduğunu düşündüm. Bir açıklaması olabileceğini biliyordum. Baekhyun'u tanıyordum ve mutlaka bir açıklaması vardı. Göz göze geldiğimiz an kendimi toparlayabildim. Bir açıklaması vardı. "Buraya gel."

Bileğinden tutarak onu dışarı götürmeye çalıştım. Yürüyemeyecek kadar sarhoş olduğunu birkaç defa düşme tehlikesi yaşadığında fark ettim. Kollarımın arasına alıp hızla temiz havaya çıkardım.

Sinirliydim ancak sinirim tuvalette karşılaştığım görüntü değil gibiydi. Sadece ayakta duramayacak kadar çok içmesine sinirlenmiştim. Kendisine zarar verebilirdi.

Bana odaklanarak bakamıyordu bile. Kim bilir ne kadar içmişti. Ama hala çok güzeldi.

"Sen uyumuyor muydun?" Neredeyse olduğum yerde bağıracaktım. Bana dediği ilk şey gerçekten bu muydu? Sinir bozucu şekilde komikti. Ben uyurken evden giderek birini elliyordu ve dediği şey buydu. Gerçekten aklımı alıyordu.

Sonra dediği şey komik gibi gelmiş olacak ki gülmüş ve dudaklarıma bakmıştı. Bu halde bile onunla öpüşmek için can attığıma inanamıyordum.

"Baekhyun!" Onu mu uyandırmaya çalıştım kendimi mi bilmiyordum. Saçlarımı çekiştirdim. "Eğer seni ve soyduğun o herifi orada öldürmediysem nedeni mantıklı bir açıklama yapabileceğine inanmam. O yüzden beni çıldırmadan önce bir şeyler söylesen iyi edersin." Kimseyi öldüremezdim hele ki ellerine krem sürüp öyle uyuttuğum çocuğu. Fakat öyle sarhoştu ki otoriterimi korumam için biraz korkutucu görünmem gerekiyordu.

"O mu?" Bir anda gülme krizine girdiğine göre çok da koruyabildiğim söylenemezdi.

Küçümseyici ses tonuna bakılacak olursa endişe edebileceğim çok fazla bir şey yoktu. Ancak yine de bir an önce neler olduğunu öğrenmem lazımdı. Sabırsızlanarak "Bu hale gelebilmek için ne kadar içtin sen?" diye sordum.

Yine güldü ve "Çok!" diyip dönmeye çalıştı. Daha ilk hareketinde muhtemelen kendi ayağına bastı ve düşmesin diye hızla tuttum. Evet, gerçekten çok içmişti, bu her halinden belliydi. "Sanırım bugün kartının limitini zorlamış olabilirim. Diğer çocuklara içki ısmarladığım için bana kızmazsın değil mi?"

Doğru ya şu konu vardı bir de. Sert davranmaya çalışsam da gülümseye çalışan kaslarıma engel olamadım. Cüzdanımı çaldığını tuhaf bir şekilde itiraf etmişti anlaşılan. Ayrıca görünen o ki böyle bir şey yaptığı için rahatsızlık değil gurur duyuyordu. Halinden memnun gibiydi.

Konunun yine kaynadığını fark edince gerildim tekrardan. Hala cevap alamamıştım. "Bana bir açıklama yap hemen!" Omuzlarından tuttum. Aslında onu sarsmak gibi bir niyetim yoktu. Sesimi bile yükseltebildiğim söylenemezdi ama ben omuzlarını tuttuğum anda tüm yükünü bana bıraktığı için onu biraz uyarmak zorunda kalmıştım.

"Sehun." Rahat bir nefes aldım." Sehun'la abi kardeş gibi büyüdüklerini biliyordum. Bu cevap benim için fazlasıyla yeterliydi. Ciğerlerime temiz hava girdiğini fark ettim. "Şu hep bahsettiğim arkadaşım." Ama sonrasında yine boğulmaya başladım.

Baekhyun ağlıyordu.

"Üvey babası onu dövmüş. Tanrım onu öldürmek istiyorum. Canı çok acımıştır değil mi? Ne kadar öpersem öpeyim geçmez değil mi? O bir bebek gibi benim gözümde, canı çok yandıysa ben ne yaparım?" Onu ağlarken ilk defa görüyordum. Daha önce bir kere annesiyle tartıştığı için ağlamak üzereydi onda da bir şekilde dikkatini dağıtmıştım.

Şu an ise ilk defa ağlarken görüyordum ve ne yapacağımı bilemedim. Baekhyun'un aksine hazırda bekleyen gözyaşlarım gözlerimi zorlamaya başlamıştı. Onu ve sevdiği herkesi üzen her şeyden nefret ediyordum.

"Sana ağlamayı yasaklamadım mı ben?" Yüzündeki yaşları temizleyip sıkıca sarıldım. "Sen üzüldüğünde dönüştüğüm kişiyi tanıyamıyorum çünkü."

Neye üzüldüğünü tam olarak bilmiyordum bile. Sehun'un başına kötü bir şeyler geldiği belliydi, halledebilirdik birlikte olduğumuz sürece. Fakat ben gerçekten Baekhyun'u bir an bile üzülürken görmeye dayanamıyordum. Elimden gelse her kimse gidip onu öldürebilirdim işte.

"Nasıl üzülmeyeyim? Gidecek yeri bile yok." Başını kaldırıp yüzüme baktı.

"Bende kalır, sorun değil. Yeter ki sen üzülme." Saçlarını okşadım. Dert ettiği tek şey bu olsun isterdim. Çünkü çözümü kolaydı.

"Teşekkür ederim." Uzanıp yanağımdan öptü. Düşmemesi için sıkıca sarıldım. Üzerinden birden fazla alkolün kokusu geliyordu. Kim bilir ne ile neyi karıştırıp bu hale gelmişti. İçebileceği şeyleri hayal edip yüzümü ekşittim. "Özür dilerim. Berbat görünüyorum değil mi?" Bunu ona yaptığımı sandı. Mümkün olmayan bir şeydi berbat görünmesi.

"Hayır, çok güzel görünüyorsun." Dağılan saçlarını okşayarak kırmızı yanaklarının güzelliğine odaklandım. "İçtiğinde çok güzel oluyorsun. Yanakların kızarıyor, gülmekten dudaklarının kenarındaki çizgiler daha da belirginleşiyor. Gözlerin ışıl ışıl oluyor ve o tatlı kahkahan kulaklarımı dolduruyor."

Gülerken belirginleşen göz ve dudak kıvrımlarında dolaştırdım başparmağımı. Ondan önce nasıl yaşadığıma dair pek bir fikrim yoktu ancak ona sarıldığımda her şeyim tastamammış gibi hissediyordum. Hayatım onsuz pek de anlamlı değilmiş gibiydi. Oysaki o yokken de iyi yaşadığımı düşünürdüm.

"Seni seviyorum. Çok iyisin, arkadaşımın evinde kalmasına izin veriyorsun, bir de kartını bana veriyorsun elbette." Baekhyun çok fazla duygularını sözlü olarak söyleyebilen biri değildi. En çok da içtiği zaman bu yönü hoşuma gidiyordu. Kartımı vermeye çalışmamdan rahatsız oluyormuş gibi davranırdı hep ama anlaşılan çok da sorun ettiği bir şey değilmiş gibi.

"Kart demişken." Burnumu burnuna sürttüm." Kartım limitsiz, aklında bulunsun. İstediğin kadar kullanabilirsin." Alnını da öptüm. Daha çok öpmek istediğim yerleri de vardı ancak o sarhoştu ve ben kontrolden çıkmaya hazırdım.

"Bundan emin misin?"

Hiçbir şeyden emin olmadığım kadar emindim. Onunla bir hayat paylaşmak istiyordum. Benim olan her şey onun olsun istiyordum. Ben de tamamıyla onundum çünkü. "Oldukça eminim. Farkında mısın, ilk defa paramı kullandın. Bu sonunda bizim bir olduğumuzu kabullendiğini gösteriyor."

"Sen delisin.".

"Üzgünüm, gecenin yarısı sevgilim kollarımın arasından gidip başka çocukların göğüslerini öptüğü için sağlıklı düşünemiyorum."

"Hey! Durum öyle değil." Daha kolunu bile kıpırdatamazken bana karşı çıkmaya çalışıyordu.

"Bu konuyu sen ayıldığında konuşacağız küçük bey. Şimdilik sarhoş halinden yararlanmayı düşünüyorum." Dışarıda çok fazla insanın dikkatini çektiğimizi fark ederek onu içeri götürdüm.

Sehun'u bularak onu da aldım ve arkadaşlarına haber vererek ikisini de dışarı çıkardım. Vale arabayı getirene kadar kapıda beklediğimiz sırada Baekhyun kaldırıma oturmuş bir şeyler mırıldanıyordu.

"Araba geldi. Hadi gidelim." Baekhyun'u kaldırmaya çalıştığım sırada Sehun tarafından durduruldum.

"Orada dur bakalım. Ne malum senin bizi kaçırmaya çalıştığın? Sarhoş halimizden mi faydalanmaya çalışıyorsun?" Sehun öyle çok içkili görünmüyordu. Muhtemelen şu andaki hali her zamanki suratsızlığıydı. İç çekerek ona döndüm.

"Kaçırmaya çalışmıyorum aksine sevgilimi ve onun arkadaşını kimsenin onlardan faydalanmayacağı bir yere götürmeye çalışıyorum."

"Peki ne malum senin Baek'in erkek arkadaşı olduğun? Yalan söylüyor olabilirsin."

"Reşit olmadığına göre buraya girerken bir başkasının kimliğini kullanmışsındır. İşte ben muhtemelen o kimliğin sahibiyim. Ayrıca az önce tuvalette Baekhyun'un bana Chanyeol dediğini duymuşsundur. Yani kendimi özel olarak tanıtmama gerek olmadığını düşünüyorum."

Bana verecek cevap bulamayınca ayağını yere vurdu. "Fotoğrafına mı baktım sanki kimliğindeki." Kollarını önünde buluşturdu. "İyi. Sen Baek'i al. Ben kalacak bir yer bulurum." Arkasına döndüğünde ensesine yapıştım.

Ergenlerle savaş tecrübem vardı. Yohang hala o dönem çıkamamıştı dahası Jongin gibi bir belayla uğraşıyordum. Bu yüzden Sehun benim için kolay bir hedefti ama tek sorun Sehun'la yaşayabileceğim herhangi bir sorunda Baekhyun'u karşıma alırdım.

"Baekhyun seni de götürmemi istedi." Kaldırımda sızmaya hazır sevgilime baktım. Sehunsuz eve dönersem beni bu haliyle bile öldürebilirdi.

Baekhyun'un cebindeki cüzdanımı bulup ufak anlaşmazlığımızı bekleyen valeye yüklü bir bahşiş bıraktım. Baekhyun arkaya geçerek yol boyunca Sehun'un dizinde uyudu. Şu an hangisi büyük hangisi küçük pek anlaşılmıyordu.

Sokakta durunca Baekhyun'u sırtlanıp yukarı çıktım. Sehun son katta oturmamla ilgili bir şeyler söyledi kesin ama Baekhyun kulağımın dibinde şarkı söylediği için odaklanamadım.

"İçeride dolapta temiz kıyafet ve çarşaf var, üzerini değiştirebilirsin. Mutfaktaki alt dolapların birinde de su ve atıştırmalık bir şeyler var. Açsan ye." Dedim eve girince. Ama Sehun eve ilk gelen diğerleri gibi Alex'e odaklandı. "Ben Baekhyun'u ayıltmaya çalışacağım."

Sırtımdaki Bekhyun'u küvetin yanına bıraktım. Sehun içeriden "Başından aşağı soğuk su dök. Anında ayılır" diye bağırınca kapıyı suratına çarptım. Sanki ben onun kadar tanımıyormuşum gibi...

Baekhyun neden Jongin'le tanıştıkları ilk gün sinirlenmişti şu an anlıyordum.

Baekhyun küvetin kenarına oturmuş bir şekilde kıkırdamaya devam ediyordu. Birazdan başına geleceklerden habersizdi elbette. Ceketlerimizi alıp kenara koydum. Baekhyun'un tshirtünü de çıkarttım. Soğuk suyu açıp başını aşağı eğdiğimde bağırıp kaçmaya çalışsa da bunu yapmazsam yapmadığım için yarın kızacağını biliyordum. Yarın tüm gün migreni tuttuğunda beni neden ayıltmadın diye kızacağını da.

İşimiz bittiğinde ayılmış sayılmazdı ama en azından artık gözleri birkaç saniye de olsa odağını koruyabiliyordu. Havluyla saçlarının ıslaklığını aldım. Bana baygın bir şekilde bakıp gülme krizine girerek arada öpmeye kalkmasa işimiz çok daha kolay olurdu.

Nihayet banyodan çıktığımızda sandığımın aksine Sehun'u koltukta kendine yatak hazırlamış ve üzerini değiştirmiş bir halde buldum. Alex de hemen yanına kurulmuştu. Alex çok insan canlısı bir köpek sayılmazdı. Kolay bağ kurduğu insanlar genelde benim de fazlasıyla güven duyduğum kişilerdi.

Baekhyun'u yatağa götürüp salona geri döndüm. Saat beşe gelmek üzereydi ve şu saat, içinde bulunduğumuz bu durum çok fazla derin konuşma yapmaya müsait değil gibiydi. O yüzden açık olmaya özen gösterdim.

"Başına gelenleri az da olsa Baekhyun'dan duydum. Şu an bir şey sormayacağım ama burada rahatça kalabilirsin. Az çok nasıl biri olduğumu bildiğini düşünüyorum. Açsan bir şeyler pişirebilirsin, bilgisayarımın şifresi Baek'in doğum günü; uyku tutmazsa oynayabilirsin, çizgi roman da okuyabilirsin. Yarın hastaneye ve karakola gideceğiz. Biraz dinlenmeye çalış. Bir şey olursa da uyandır. İyi geceler."

"İyi geceler." Dedi Sehun, sonra da hayali bir ses gibi gelse de teşekkür ettiğini duydum. Omzumun gerisinden baktığımda ise Alex'e sarıldığını gördüm.

Ciddi problemleri olan bir çocukla nasıl ilgileneceğimi bilemiyordum. En azından şu an ona hiçbir şey sormayıp sadece yanında olabilecek bir köpeğim olduğu için mutluydum.

İçeri girdiğimde Baekhyun'un oturduğunu ve daha iyi göründüğünü gördüm. Düşünceli olduğu her halinden belliydi. "Daha iyi misin?"

Başını salladı. "Evet, teşekkür ederim. En azından başım daha az dönüyor." Dolaptan giymesi için bir şeyler buldum. "Sehun gerçekten burada kalabilir mi?"

"Tabii ki." Dedim ona dönüp. "Sehun burada kalacak." Çatık kaşlarının arasına hafifçe vurdum. "Başka bir ihtimal düşünme bile."

Boynuma sarılarak teşekkür etti. "Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum." Aynı şeyi aylardır ben de düşünüyordum.

"Benim de düşünmek istemediğim bir şey o. İyi ki hayatımdasın." Önce mutlulukla öptük birbirimizi, sonra mutluluğumuz tutkuya dönüştü ve vücutlarımız birleşti. Birkaç saat sonra kalkıp Sehun'la ilgilenmem ve sonrasında sunum yapmam gerekiyordu ama hepsi önemsizleşmişti bir anda. Sadece ben ve Baekhyun'duk o an. Dünyadan bağımız kopmuş sadece ikimiz kalmıştık.

Onu seviyordum çünkü onunla birlikteyken yaşadığımı hissediyordum. Onu seviyordum çünkü aynı zamanda onunlayken hayata dair her şey önemsiz geliyordu. Önce hiç olmadığım kadar kendim oluyordum, sonrasında ise biz oluyorduk. Ben Baekhyun'la biz olmaya bayılıyordum.

Sabah sekize kurduğum alarmı Baekhyun'u uyandırmadan kapatmayı başararak üzerimi giyindim. Dünkü yorgunluğun ve içkinin üstüne birkaç saat daha uyuyacağından emin olarak odadan çıktım ve Sehun'u uyandırdım. Uyuduğu uykudan çok bir şey anlamadığı için şiş gözlerle bana bakıp kim olduğumu ve neler olduğunu anlamaya çalıştı.

"Önce Baekhyun'u uyandırmadan evden çıkalım açıklayacağım." Evden sessizce çıkarak öncelikle mezun olduğum liseye sürdüm. Yolda giderken Sehun'a darp raporu alacağımızdan bahsettim. Bu durumdan pek memnun olmadığı ruh halinden belliydi. Korkması ve endişe duyması çok normaldi düşündüklerini, aklından geçenleri hayal bile edemezdim ben şu an. Ne demem ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ama kimin ne yapması ve ne demesi gerektiğini bildiğini çok iyi biliyordum.

"Hastaneye gideceğiz sanıyordum?" Mezun olduğum okulun önünde durduğumuzda sordu.

"Gideceğiz zaten. Birini almamız gerekiyor."

Okulun önünde biraz durduktan sonra beklediğim kişi görünce kornaya bastım. Yoldaki birkaç liseliyi korkutsam da Jongin arabayı fark edince hızla koştu. Yanımdaki koltuğun dolu olduğunu görünce arkaya geçti.

"Çıtır sevgini anlayabiliyorum babacık ama Baekhyun'a bunu yapamazsın. Sonunda düzgün birini buldun diye seviniyordum. Kim bu? Hemen arıyorum Baekhyun'u." Cebinden telefonu çıkarınca aynadan öldürücü bakışlar attım.

"Saçma sapan konuşma." İşte konuşmayı bilen o kişi. "Sehun'la tanış, Baekhyun'un çocukluk arkadaşı." Şaşkınlıkla nefes aldığında o konuşmaya başlamadan ben konuştum. "Hayır Baekhyun'u arkadaşıyla aldatmıyorum." Jongin tam olarak bunu diyecekti çünkü. "Baekhyun'un birlikte olduğumuzdan haberi var."

"Tamam, soracaklarım bu kadardı." Gülerek Sehun'a döndü. " Sehun memnun oldum. Jongin ben de. Lise sondayım. Sen kaça gidiyorsun?"

"Ben de son sınıfım." Sehun çekinerek Jongin'in uzattığı elini tuttu.

"Harika! Sonunda arkadaşım oldu." Demiştim, Sehun'la konuşmayı başaracak tek kişi Jongin'di. Aynı dili konuşuyorlardı çünkü. "Lütfen hemen gitmeyeceğim de."

Ergen bir çocukla ilgilenmesi için ergen kuzenimi okuldan kaçırmam her ne kadar doğru bir davranış olmasa da kendimden emin bir şekilde cevapladım. "Sehun artık bizimle kalacak."

"Tanrım! Hem dersi ekiyorum hem de yeni arkadaşım oldu. Bugün hayatımın en güzel günü." Sehun Jongin'in sevincini anlayamadığı için tuhaf tuhaf bakmakla yetiniyordu. "Şey ben bütün kuzenlerimin içinde tek liseli olanım da. O yüzden çok arkadaşım yok."

"Sürekli okulu asmasan okulda da belki arkadaşların olurdu." Huysuz kuzen modumu açmıştım.

Omuz silkti. "Okuldaki erkekler bana sinir oluyor. Neymiş hem çok yakışıklı hem de zenginmişim. Ailemizi biz seçemiyoruz. Ne yapalım yani?"

"Doğru seçemiyoruz." Dedi Sehun dalgın bir şekilde. Bize bakmadığı için Jongin'i bakışlarımla uyardım. Neyse ki böyle şeyleri çabuk kavrardı.

"Ee, nereye gidiyoruz?"

"Hastaneye." Dedim.

"Öyle mi? Gitmişken ben de rapor alayım. Yoksa sınıfta kalacağım." Gözlerimi devirerek annemin yönetim kurulunda olduğu hastaneye gittim. Bu işi en hızlı ve en sorunsuz şekilde orada çözebilirdik. Babamın istediği sorunsuz hayatın bugün biraz darbe alacağını biliyordum ama iyi bir amaçla yaptığımı öğrenince sorun etmeyeceğine emindim.

Hastanedeki herkes ve özellikle Jongin Sehun'a gayet özenli bir şekilde davrandığı için hastaneden sorunsuz bir şekilde çıktık. Sehun'un gerginliği biraz azalmış gibiydi. Jongin'le iletişim kurmaya başlamış, bizim tartışmalarımıza ise gülmeye başlamıştı.

Aile avukatımızın yardımıyla karakoldaki işimiz kısa sürmüş, iki ergeni doyurmaya yetecek kadar kahvaltılık alarak eve dönmüştük. Tahmin ettiğim gibi Baekhyun hala uyuyordu. Kahvaltı yapıp okula geri dönmem gerekiyordu. Neyse ki hala vaktim boldu.

"Ben kahvaltı hazırlayacağım, ses yapıp Baekhyun'u uyandırırsanız bitersiniz, ona göre." İkisi de benim uyarımı çok dikkate almamıştı ama Sehun Baek'in uyandırıldığındaki sinirini biliyor olmalıydı en azından.

Kahvaltıyı hazırladığım sırada odanın kapısı açıldı. Baekhyun esneyerek ve gerinerek konuşmaya başladı.

"Chan bence şu senin ilk tanıştığımızda alkollüyken seks yok kuralına geri dönmeliyiz. Zaten başım yeterince ağrımıyormuş gibi dün gece yüzünden bacaklarım hala titriyor." Elimdeki yumurtaları neredeyse yere atmak üzereydim.

"Baek! Yalnız değiliz." Baekhyun esnemeyi kesip gözlerini açtı. Kendisine pis pis bakan çocukları görünce hiçbir şey demeyerek hızla yanıma geldi ve tezgahtan bıçağı kaptı.

"Ağzını açanı ve güleni öldürürüm. Dişleriniz bile görünmeyecek." Jongin ve Sehun ikilisi gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmış burnundan nefes almaya çalışıyordu. "Yok olmak istiyorum." Fısıldayarak bıçağı yeniden yerine bıraktı.

Konu dağılsın diye konuşmaya başladım. "Sabah Sehun'la karakola gittik. Suç duyurusunda bulunduk. Jongin'i niye aldık bilmiyorum. Pişman olmadım değil." Jongin sessizce benim taklidimi yaparak Sehun'u güldürdü. Baekhyun niye aldığımı anlamış gibiydi.

"Keşke beni uyandırsaydın. Bugün sunumun da vardı. Ben halletmeye çalışırdım."

"İnan bana benim halletmem çok daha hızlı olurdu." Yanağından makas alarak düşürme riski yaşadığım yumurtaları kırdım. "Jongin ben kahvaltıyı hazırlayana kadar Alex'i dışarı çıkarsanıza." Aslında Baekhyun'la yalnız kalmak istemiştim. Sehun konusunu Sehun varken konuşmak istememiştim.

"Adı Alex mi? Dişi sanmıştım erkek miydi?"

"Dişi zaten." Diye yanıtladı Jongin Sehun'un sorusunu. "Sadece berbat bir isim koydular."

"Hayır dünyanın en harika ismi dedim gururla."

"Kusura bakma ama berbat bir isim annecik." Jongin Baekhyun'a döndü. "Kimin en sevdiği melek Alex olur ki?"

"Bir dakika." Diyerek araya girdi Sehun. Annecik Baekhyun mu burada? Niye Baek annecik oluyor? Chanyeol olsun?"

Kahkahama engel olamadım. Baekhyun ise tabureye yığılmış ağrıyan bağını ovalıyordu. Bende pek annecik kumaşı yok gibiydi.

"Hayır bak öyle değil." Açıklamaya başladı. "Sürekli huzur kaçıran huysuz bir baba." Beni işaret etti. "Ve sürekli elinde bıçak ölümle tehdit eden asabi bir anne. Başının ağrımasından bahsetmiyorum bile!"

Baekhyun masadaki meyve sepetinden portakal fırlattı Jongin'e. Huzur kaçıran birine göre keyfim oldukça yerindeydi. Gülerek yemek yapmaya devam ettim.

Baekhyun'la hayatım gittikçe daha eğlenceli bir hal almaya başlıyordu ve sanırım artık bir çocuk ve iki köpek babasıydım.

Jongin ikinci köpek, evet. 


------


JONGIN NOLUR GERİ DÖN BU BÖLÜM SANA GELSİN ASKER MEKTUBU OLARAK GÖR OFFFFFF

Neyse arkadaşlar çok yorgunum ve çok üzgünüm şu an bu notu yazarken bile bir yandan mail cevaplıyorum iş kolik oldum

Iban atsam bölüm karşılığında beni maaşa bağlar mısınız acaba çok ciddiyim istifa peroları geldi bana yine az ağlıyım gitcem 

Ama cidden ya istifa etcem ya da chanbaek artık oynaşmayı bırakacak bunun başka yolu yok :( 

Başka yolu var tabii ki(bana para vermeniz) bunu düşünebiliriz bence ya aranızda 18k toplasanız bana yeter maaşım 20 bin ama çokta gözüm yok

Veee sizi hala çok seviyorum siz beni sevmeseniz de 

İyi geceleeerrrrrrr

Continue Reading

You'll Also Like

85.8K 3.5K 30
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
55.2K 7.5K 41
The Babysitter kitabının, 2. Kitabıdır. Felix evine bebek bakıcısı olarak girdiği ünlü iş adamına aşık olur. Ama hisleri karşılık bulduğunda, sonunda...
16.8K 1.8K 10
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
199K 19.9K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.