Hasbelkader

By zeyyyazar

90K 6.4K 5K

Genç kız ne anne sevgisi görmüştü, ne baba sevgisi. Sevgi kavramını bile bilmiyorken Allah'ı çok sevmişti. Di... More

Tanıtım - Hasbelkader
1.bölüm - Ölüm Haberi
2.bölüm - Yıldız Yıldırım
3.bölüm - İş Bulmak
4.bölüm - Sarı Zarf ve 42 Tane Mektup
5.bölüm - İş Görüşmesi
6.bölüm - Üç Ayrı Dünya
7.bölüm - İki Aşık
8.bölüm - İlk Mektup
9.bölüm - Yalçın Ailesi
10.bölüm - İlk Buluşma
11.bölüm - Bozkurt Ve Yalçın Ailesi
12.bölüm - İsteme Günü
13.bölüm - Ömer Yıldırım
14.bölüm - Evlenme Teklifi
15.bölüm - Ceza Meselesi
Alıntı
16.bölüm - İmam Nikahı Ve Resmi Nikah
17.bölüm - "Baba."
18.bölüm - 4 Mayıs
19.bölüm - İntikam Uğruna
Yeni Kurgu - Mahperi
21.bölüm - Gökay
22.bölüm - Çizgi Film
23.bölüm - Meryem Kara
24.bölüm - Hüma Ve Ubeydullah
Kara ailesinin yeni üyesi - Kübra
25.bölüm - "Canım, canımın içi, can parem."
Akkurt Ailesi - Mert
26.bölüm - Mutlu Aile Olmak
27.bölüm - 'Ali Bozkurt'
28.bölüm - "Hoş geldin."
29.bölüm - Çokça Sevgi
30.bölüm - Son
Sonsöz&Açıklama
Albüm 1 📷
ÖNEMLİ!
Yeni Kurgu - Vuslat
Yeni Kurgu - İntikam Aşkı
Yeni Kurgu - Yarım
Soru - Cevap (Part 1)
Duyuru

20.bölüm - Vazgeçmemek

1.8K 146 133
By zeyyyazar

"Hazır mısınız?" diye sordu Ahmet Bey. Bugün ikinci oğlunun, Abdullah'ın sevdiği kızı istemeye gideceklerdi. Yine hanımlar hazırdı ama iki oğlan hala hazır değildi.

"Ben çoktan hazırım, baba!" diye bağırdı Abdullah.

"Abimi ilk defa erken hazırlanan gördüm, baba. Sanırım baya aşık olmuş Zehra'ya." diyerek Kübra gülmüştü. Ahmet Bey de kızına sıcak bir gülümseme sunmuştu.

"Ne güzel olmuşsun, Kübra. Gel sarılayım sana." diyerek yanına çağırmıştı kızını. Kübra hemen gülümseyerek babasının yanına gitmiş ve sımsıkı sarılmıştı.

"Sizde gelin bana sarılın." diyerek kollarını açmıştı Ayşe Hanım. Abdullah ve Ali annelerine gülümseyerek sarılmışlardı.

"Çok heyecanlıyım, anne." demişti Abdullah. Dün gece ailesiyle konuşmuş ve bugün Zehra'yı istemeye gitmeye karar vermişlerdi.

"Zehra'nın babası biraz sinirli bir adam. Gittiğimiz an kızını vereceğini sanmıyorum. Hem bizi doğru düzgün tanımıyor bile." demişti Ahmet Bey. Ayakkabılarını giyinirken bir yandan da ailesine bakıyordu.

"Ben abisiyle konuştum, baba. Gelin, babamla konuşun, dedi."

"Öyle diyorsan, öyle olsun, Abdullah. Sana güvenerek gidiyoruz." demişti Ahmet Bey. Herkes ayakkabılarını giyinip çıkarken Ahmet Bey Ali'ye döndü.

"Meryem nerede?" diye sorduğunda Ali şaşırmıştı.

"Meryem'i ne yapacaksın ki, baba?"

"Bizim aileden değil mi? İstemeye bizimle gelsin. Hem arkadaşlar onlar. Bir birlerini görmek iyi gelir." Ahmet Bey'in dediklerine gülümsedi Ayşe Hanım. Bir daha eşinin Ahmet Bey olmasına şükür etti.

"Tamam, söylerim hazırlanır." diyerek telefonu eline almıştı Ali.

"Ben o zaman yanına gidiyorum. Siz gidin, biz de arkanızdan geliriz."

"Hayır, bizimle geleceksiniz. Seni bilmiyor muyum sanki? Kızla vakit geçirmek için yapmadığın kalmadı. Hadi git söyle, hazırlansın gelin hemen."

"Tamam, baba." dedi Ali asık suratıyla. Ne olacaktı sanki eşiyle biraz vakit geçirse? Zaten iş yüzünden pek göremiyordu iki gündür. Yüzüne hasret kalmıştı yahu! İkişer adımlar ile merdivenleri çıkıp Meryem'in evinin önüne geldi. Kapıyı çaldıktan sadece bir kaç dakika sonra güzeller güzeli eşi onu karşıladı.

"Ali?" diye şaşırarak sormuştu Meryem. Üniversiteden daha yeni gelmiş, kıyafetlerini daha çıkarmadan kapı çalınmıştı. Ali'nin geleceğini bilmediği için şaşırmıştı.

"Çiçeğim." diyerek hemen Meryem'e sarıldı Ali.

"Hoş geldin." dedi ve gülümsedi Meryem. Ali de onun gibi gülümsedi ve konuşmaya başladı.

"Zehra'yı istemeye gideceğiz. Sende bizim aileden olduğun için, sana da hazırlanmanı söyleyecektim ama sen hazırsın."

"Üniversiteden yeni geldim. Hem bugün Zehra'yı istemeye gideceğinizi bilmiyordum. Zehra bana hiçbir şey söylemedi."

"Onlar da bilmiyor zaten. Sürpriz yapacağız gibi düşünebilirsin. Çantanı, telefonunu falan alda hemen gidelim. Yoksa babam benim yüzümden geç geldiğimizi düşünecek."

"Tamam o zaman." diyerek odasına gitti Meryem. Onu izleyen Ali'nin aklına gelen düşünceler ile kaşları çatıldı. Üniversitede onlarca erkek Meryem'i görüyordu. Bu güzel hâliyle Meryem tek başına üniversiteye gidiyordu ve ondan hoşlanan erkekler olabilirdi. Kesinlikle bugünden sonra Meryem'i kendi arabasıyla ile üniversiteye bırakacaktı.

"Geldim." diyerek gülümsedi Meryem. Kapıyı da kilitledikten sonra arkasını döndü ama Ali'nin sinirli yüz ifadesini gördüğünde neşesi söndü.

"Ne oldu?" diye sordu hemen.

"Üniversiteye ne zaman gidiyorsun?"

"Bilmem, program nasıl olursa öyle gidiyorum. Bazen öğlen, bazen sabah, bazen online dersler oluyor." dediğinde hala Ali'nin neden sinirlendiğini anlamamıştı.

"Bugünden sonra üniversiteye gidince bana haber ver. Seni ben götüreceğim." demiş ve Meryem'in elinden tutmuştu Ali.

"Ama sen bazen işte oluyorsun. Nasıl götüreceksin? Hem neden bir anda böyle sinirlendin ki? Hala anlamadım." dediğinde Ali Meryem'e döndü. Şu an ikinci katta merdivende olmaları hiçte önemli değildi.

"Çünkü çok güzelsin. Aşırı güzelsin. Bu güzellik ile seni üniversiteye tek göndermem. Eşin olduğumu bilmeleri gerek." dediğinde Meryem gülümsedi.

"Yani, kıskanıyorsun?"

"Evet, çiçeğim. Kıskanıyorum. Kıskanılacak kadar güzelsin."

"Baban kızacak." diyerek bakışlarını kaçırdı Meryem. Biraz daha konuşurlarsa tüm vücudu utanmaktan kızaracaktı.

"Tabi, babam kızmasın." diyerek sırıttı Ali. Eşinin utandığını görmek hoşuna gidiyordu. Onun yüzünden utanması hoşuna gidiyordu.

"Çok şükür, gelebildiniz." diyerek homurdandı Abdullah.

"Sinirlendirme beni, Abdullah. Geldik işte."

"Heyecanlıyım ben burada! Sen eşinle vakit geçirirsin sonra." diyerek yürümeye başladı Abdullah. Haklıydı sonuçta! Abisi onun yerinde olsaydı şu an ona sinirlenmişti.

"Haklı, oğlum. O şu an heyecanlı. Hemen gitmek istiyor. Sen sevdiğin kıza kavuştun ama  o daha kavuşacak mı onu bile bilmiyor. Biraz anlayışlı ol." diyerek oğlunun belini sıvazladı Ayşe Hanım.

"Bazen gerçekten sınırdan çıkıyorsun, Ali. Kendine dikkat et. Git kardeşinle konuş." dedi Ahmet Bey. Ali içinde doğan kötü hissle babasını onayladı ve eşinin elini bırakarak biraz önde yürüyen kardeşine yetişti.

"Kızdın mı bana?" diye sordu Ali. Abdullah abisine göz ucuyla baktı. Başını 'hayır' dermişcesine salladı. Kızmamıştı sadece anlayışlı olmalarını istiyordu.

"Özür dilerim, kardeşim. Son zamanlar Meryem ile vakit geçirmek istiyorum ama ya babam karışıyor, ya iş yüzünden göremiyorum, ben müsait olduğum da o üniversite de oluyor. Bende sinirleniyorum. Ama sana patladım. Özür dilerim." dediğinde Abdullah abisine döndü. Hemen gülümsedi ve kolunu abisinin omzuna attı.

"Affettim bile!" dediğinde Ali gülümsedi.

"Sence Aydın amca beni sever mi?" diye sordu Abdullah.

"Sever. Neden sevmesin?"

"Geçen sefer bi' yanlış yaptım. Beni sevmez, Zehra ile evlenememe izin vermez diye çok korkuyorum, abi. Onu helalim olmadan sevmek istemiyorum, helalim olmasını da hemen istiyorum."

"İmtihanımız ne zaman olur bilemeyiz, Abdullah. Eğer babası kızı sana vermese bile  kızını verene kadar gideriz. Dua ederiz, en çokta sen dua edersin. Allah'a sığın, o sana doğru yolu gösterir. Hem belki nasibin Zehra değildir?"

"Ben ilk kez birisini seviyorum, abi. Bu kişi Zehra ve ben başkasını sevmek istemiyorum. Onu sevdim, onu helalim olduğu halde sevmek istiyorum, onunla evlenmek, onunla yaşlanmak istiyorum. Çocuklarımın anne diyeceği kişi Zehra olsun istiyorum. Başkasına yer yok kalbimde." Kardeşinin dediklerine gülümsedi Ali. Sanırım sevmek konusunda en çok babalarına çekmişlerdi.

"Sen böyle sevdiğin ve kızdan vazgeçmediğin sürece, inşAllah evlenirsin onunla. Sadece Allah'a sığın, ona güven. O her şeyi bilendir, biz bilemeyiz. Hayırlısı nasılsa öyle olsun." dedi ve kardeşine gülümsedi. Abdullah arkasına baktı ve ailesini gördüğü an, şükür etti. Böyle güzel ailesi vardı. Ve içinden dua etti, 'N'olur, Ya Rabbim, Zehra ile helal olmamızı çabuk kıl. Onu çok seviyorum. Onunla evlenmek istiyorum. Sen bunu nasip et bize, inşAllah.'

***

Zehra heyecan içinde kahveleri hazırlıyordu. Abisi Abdullah ile, babası ise Ahmet amca ile konuşuyordu. Anneleri de bir biriyle sohbet ediyordu. Kübra, Elif ve Meryem Zehra'nın yanında onun stresini izliyordu. En son Elif dayanamadı.

"Neden bu kadar stres yapıyorsun, Zehra?"

"Babam kızacak, sinirlenecek. Ceza verecek. Korkuyorum. Ceza vermesini istemiyorum. Abdullah'ı gönderecek." diyerek başını salladığında, Elif Zehra için endişelenmeye başlamıştı.

"Neden öyle düşünüyorsun, güzelim? Hiçbir şey olmayacak, inşAllah. Hayırlısı nasılsa öyle olur." demişti. Meryem Zehra'ya sarıldığında Zehra elindeki kahveleri bıraktı ve ağlamaya başladı.

"Her defa istemeye gelen insanlar gittikten sonra bana kızıyor babam. Neden kendine dikkat etmiyorsun, neden bu kadar adam seni istiyor diyor bana. Ben ne yapabilirim ki? Hiçbir şey yapmıyorum ben. Abdullah kendisi istedi, ben onunla buluşmaya bile gitmedim." diyerek elleriyle yüzünü kapattı ve ağlamaya devam etti Zehra. Onun bu halini gören üç arkadaş dayanmadı ve Zehra'ya sımsıkı sarıldı.

"Eğer sana ceza verirse bize söyle. Ben halledeceğim, inşAllah." dedi Elif ve arkadaşına güven verici gülümsemesini sundu. Zehra Elif'in dediklerini onayladı ve gözyaşlarını silerek kahveleri hazırlamaya devam etti. Elif dediyse bir çaresini bulurdu, biliyordu.

"İnşAllah iyi olacak her şey. Seni böyle gördükçe bende üzülüyorum, Zehra'm. Ağlamanı görmek kalbimi parçalıyor." dedi Meryem ve dolu gözleriyle arkadaşına bakmaya devam etti.

"Beni umursamayın. Yarına iyi olurum."

"Nasıl umursamayalım? Sen bu haldeyken, bu kadar kötü hissediyorken, travmalar ile savaşırken biz neden umursamayalım seni? O zaman ne anlamı kalır dost olmanın? İnşAllah her şey iyi olacak. Bir şey olursa zaten Abdullah abi hemen yanına gelir. İzin vermez onun yüzünden bir daha kötü hissetmene." dedi Kübra ciddi ifadesiyle. Zehra arkadaşlarına baktı ve gülümsedi. Hiçbir şey demedi. Kahveleri yapmaya devam etti. Salondan şimdilik bağırma sesi gelmiyordu. Demek ki, babası daha kızmamıştı.

Kahveleri alıp arkadaşları ile beraber mutfaktan çıkmıştı. İlk kendi ailesine, sonra ise Kara ailesine kahveleri dağıtmıştı. Abdullah'ın yanına geldiğinde gözleri doldu. Sevdiği adama kavuşmak elbette istiyordu ama babasını hatırlayınca hemen bu düşünceden vazgeçiyordu. Babası onun düşüncesini anlarsa, ceza alabilirdi. Kahveyi hemen Abdullah'ın önündeki sehpaya koydu ve ailesinin yanına geçti. Ablasının yanına oturmuştu. Bakışlarını yerden kaldırmıyordu. Babasının bakışlarını görmek istemiyordu.

"O zaman gelelim sadete. Allah'ın emri Peygamberin kavli ile..." demişti ki Ahmet Bey'i Aydın Bey durdurdu.

"Kızımı sizin oğlunuza vermem. Kaç kişi kızımı istedi, çok sevdiğini, ondan vazgeçmeyeceğini söyledi ama kızımı vermediğimde daha ilk günden vazgeçtiler. Sizde öyle diyeceksiniz hiç kendinizi yormayın. Kızımdan vazgeçemediğini göstermen gerek, delikanlı. Yoksa kızımı sana vermem." dedi Aydın Bey ve kızına baktı. Kızı bakışlarını yerden kaldırmıyordu. Bu haraketi hoşuna gitti.

"Bize güvenmemekte çok haklısınız, Aydın amca. Sonuçta bizi çok iyi tanımıyorsunuz. Ama ben kardeşime güveniyorum. Kızınızı çok sevdiğini ve ondan vazgeçmeyeceğini kanıtlayacak inşAllah." dedi Ali. Ahmet Bey ise sadece gülümsedi ve tek kelime söyledi.

"Tamam." dedi sadece ve ayağa kalktı. Abdullah abisinin dedikleri ile gülümserken, babasının dedikleri ile şaşırmıştı.

"Kalkın, gidiyoruz." dedi Ahmet Bey ve ilk eşinin elinden tutarak koltuktan kaldırdı. Eşinden sonra kızı, sonra ise Ali kalktı. Abdullah'a baktığında Abdullah şaşkın bakışları ile babasını izliyordu. Ahmet Bey bakışları ile Abdullah'a kalkmasını söylediğinde, Abdullah kahvesini dahi bitiremeden koltuktan kalktı. Zehra'ya bile bakmadan ailesinin yanına gitti.

"Gelin, kızlarım." dedi Ahmet Bey ve Elif'i, Meryem'i yanına çağırdı. Mustafa işte olduğu için gelememişti, Elif'i Kara ailesine emanet etmişti. O yüzden Ahmet Bey Elif'i kendi elleriyle evine bırakmalıydı.

"Allah'a emanetsiniz, Aydın Bey." dedi Ahmet Bey ve ailesiyle birlikte evden çıktı. Geride kalan Zehra ise içindeki korku ile bakışlarını hala yerden çekmemişti. Babası ona kızacaktı.

"Abdullah'a güvendiğimi söylemiştim, baba." dedi Efe. Zehra abisinin dedikleri ile bakışlarını yerden kaldırdı.

"Biliyorum, oğlum. Sadece yine de emin olmam lazım." dedi Aydın Bey. Zehra'nın içinde savaşlar koptu, canı yandı. Babası sırf abisi onunla konuşmuş diye Zehra'ya zarar vermeyecekti. Çünkü abisi Abdullah'ı tanıyordu. Babası için önemli olan buydu.

"İki kardeşte yakışıklıymış." dedi yanında oturan ablası, Ece. Zehra ablasının dediklerini duyduğu an içinde kıskançlık hissi belirdi. Abdullah'ı yakışıklı bulması normaldi ama bunu ablası söylüyordu. Her gün bir erkekle takılan ablası.

"Ali Bey'in eşi var. Kendisi de buradaydı, ismi Meryem." dedi Zehra. Kendisi önemsizdi ama arkadaşını hep düşünürdü.

"Yani? Ne olmuş? Eşi olanlar yakışıklı olamaz mı?" diyerek saçlarını savurdu Ece. Kardeşine göz süzdükten sonra ayağa kalktı. Oturduğu an kısalan elbisesini çekiştirerek uzatmaya çalıştı ama elbiseyi biraz daha aşağı çekseydi yırtılacaktı.

"Ben gidiyorum, babacığım. Gece yarısı olmadan gelirim." dedi ve babasının yanaklarını öptü Ece. Ardından babasının ne diyeceğini bile  dinlemeden evden çıktı.

"Bak ne güzel arkadaşıyla buluşmaya gidiyor. Güzel güzel giyiniyor. Sen anca yerde sürünen kiyafetler giyin." diyerek kalktı koltuktan annesi. Yasemin Hanım ilk kızından çok memnundu, ama ikinci kızının neden böyle giyindiğini asla anlamıyordu. Kendisi de kapalıydı, namaz kılıyordu ama daha kızı gencecikti.

Zehra annesine hiçbir şey demedi. Deseydi kavga çıkardı. Allah'ın yanında kötü bir kul olmak istemiyordu. Ailesi ne kadar onu sinirlendirmeye çalışırsa çalışsın Zehra sakince oturuyor ve içinden salavat çeviriyor, besmele çekiyordu. Böylelikle sakinleşe biliyordu.

"İki kez daha gelirlerse vereceğim Zehra'yı. Ciddi düşündüklerini anca o zaman anlarım." dedi Aydın Bey. Zehra bakışlarını tekrar yere indirdi. Babası bir kez onun düşüncesini önemsese olmaz mıydı? Abdullah ile evlenmek istiyordu evet ama babası bir kez onun düşüncesini merak etse olmaz mıydı?

"Tamam, baba. Ama çok bıktırmayın insanları. Sonuçta Zehra da 21 yaşında olgun bir kız. Evlenebilecek yaşta." dedi Efe. Babası kafasını sallayarak onu onayladı ve Efe bundan sonra koltuktan kalkıp odasına gitti.

"Seni çok seviyoruz, Zehra. Biliyorsun değil mi? Hepsi senin iyiliğin için. Onlara güvenmeden seni evlendiremem." dedi sahte gülümseyle Aydın Bey. Zehra babasının dediklerini sadece yalandan gülümseyerek onayladı ve odasına gitti.

Tüm ailesi onu sevdiğini söylerdi ama sevmek böyle mi olurdu? Onun düşüncelerini eleştirmek, bazen düşüncelerini bile önemsememek, ceza vermek, hep nefret kusmak, kilosu ile hep dalga geçmek, güzel olmadığını hep yüzüne vurmak. Böyle sevgi mi olurdu?

Zehra ailesi tarafından hiçbir zaman sevilmemişti ama hep susmuştu. Allah'ın yanında iyi bir kul olmak için, ailesine karşı gelip günah kazanmamak için susuyordu.

***

Kara ailesi Elif'i evine bıraktıktan sonra kendi evlerine dönmüştü. Ahmet Bey Meryem'in de onlarla gelmesini isteyince Meryem itiraz etmedi.

İstemeden bir saat önce gelmişlerdi. Abdullah odasına kapanmış, diğerleri ise salonda oturuyordu.

"Gidip konuşalım mı, baba?" diye sordu Kübra. Abisinin o halde olmasına dayanamıyordu.

"İlk çağırın hepimiz konuşalım. Sonra siz konuşursunuz." dedi Ahmet Bey ve oğluna seslendi. Abdullah asık suratıyla salona giriş yaptığında herkesin yüzü düştü. Abdullah babasının yanına oturduğunda Ahmet Bey kolunu oğlunun omzuna attı ve konuşmaya başladı.

"Aydın Bey'i anlıyorum, oğlum. Kız babası olmak zordur. Doğru düzgün tanımadığı bir adama kızını emanet etmek istememesi çok normal. Bende kız babasıyım. Onu anlıyorum. Sende onu anla. Ama ne dediğini duydun. Eğer istemeye gitmekten vazgeçmezsen Zehra'yı verecektir. Sen vazgeçme ve dua et. Orada boş boşuna konuşmaya gerek yoktu. Konuşmak değil, icraat yapmak gerekli. İnşAllah yine gideceğiz. Babasının güvenini kazandığımız zaman da evleneceksiniz inşAllah. Sen endişelenme, oğlum. Allah dua edenlerin yanındadır." dedi ve oğluna sarıldı Ahmet Bey. Abdullah babasının konuşması ile rahatlamıştı. Babası haklıydı. O da babasına sımsıkı sarıldı. Ardından annesinin ona sarıldığını hissettiğinde gülümsedi.

"Senin üzgün olmana dayanamıyorum, oğlum. Sadece senin değil, hepinizin. Çocuklarımsınız, yavrularımsınız. Üzgün olduğunuz da yüreğim parçalanıyor. Üzülme, yavrum. Ölümden başka her şeyin çaresi vardır." dedi Ayşe Hanım ve oğlunun sırtına öpücük kondurdu. Abdullah annesine de sımsıkı sarıldı ve ayağa kalktı.

"Hadi, gelin. Sizinle de konuşalım." dedi ve kardeşlerini, yengesini odasına götürdü.

"Zehra'nın babasının öyle olduğunu biliyordum. O hep öyle söyler. Kaç kişi istemeye geldi, hepsi vazgeçti Zehra'dan o yüzden babası güvenmiyor." dedi Meryem. Abdullah yengesinin dediklerine göz devirdi. Tabiki vazgeçeceklerdi! Sonuçta Zehra onun eşi olacaktı.

"İnşAllah her şey iyi olacak, abi. Bende dua edeceğim bol bol." diyerek abisine sarıldı Kübra. Abdullah hemen kız kardeşine sımsıkı sarılıp, saçlarına öpücük kondurdu. Biraz sonra Ali eşinin yanından kalkıp kardeşlerine doğru gitti ve sarılan kardeşlerine Ali de katıldı.

"Sizi üzgün görmek istemiyorum. İnşAllah her şeyi halletmeye çalışacağız birlikte. Endişelenmeyin." dedi ve kız kardeşinin saçlarına bir tane de Ali öpücük kondurdu. Abdullah'ın ise saçlarını karıştırarak sevgisini göstermeye çalıştı.

O sırada Kara kardeşlerini izleyen Meryem gülümsedi. Onların kardeşliğini hayranlık ile izliyordu. Bir gün kendi kardeşi, Gökay ile böyle olmak en büyük hayaliydi. Eğer gerçekten kardeşi yaşıyorsa ve o kişi Gökhan ise, kardeşine hemen kovuşmak istiyordu. Belki babasına, yani Ömer abisine de kovuşabilirdi. Çünkü onları çok özlemişti. Çok fazla özlemişti.

🤍

Herkese merhabalar! Nasılsınız?

20.bölümü de tamamladık ve artık hikayemizin yarısına ulaşmış olduk. Hikayemi 40 bölümlük bir hikaye olarak yazmak en başından beri aklımdaydı. Hala da öyle. Ama ileride her şey olabilir. O yüzden kesin 40.bölümde final olacak diyemem ama yine de siz hazırlıklı olun. :)

Bu bölüm Abdullah ve Zehra'yı, birazcık da Ali ve Meryem'i okuduk. Zehra'nın da geçmişini yakında öğreneceğiz. Aslında çok açık yaşadıkları ama daha geniş öğreneceğiz. Geçen bölümlerde Zehra ile aynı şeyleri yaşadığımızı söylemiştim ama bu sadece kilo konusunda travmaları ile alakalı. Diğer hiçbir şeyi yaşamadım, çok şükür. Gerçekten böyle geçmişler ve aileler yazdığım da kendi aileme bakıp binlerce kez şükür ediyorum. ❤️

Abdullah kuşum çok üzüldü ama onu mutlu edeceğim en kısa sürede. Mustafa hala favorim ama bir anne olarak, çocuğumun üzülmesine dayanamıyorum. Hemen Abdullah ile Zehra'yı evlendirmeliyiz kznsosnzib

Bu arada yarın bölüm atamayacağım çünkü evde olmayacağım. Aslında dinlenmek ve diğer kurgularım ile uğraşmak istiyordum ama dedemin doğum gününü biraz erken kutlayacakmışız. O yüzden yarın bölüm yok maalesef. İnşAllah gelecek haftadan her gün bölüm yazıp atmaya devam edeceğim. 🤍

Ve yine Kara kardeşliğini, ailesini okumuş olduk. Onları yazmayı çok seviyorum. Mükemmel aile değiller, onlar da bazen hata yapabiliyorlar ama hemen özür dilemeyi, bir birlerine karşı anlayışlı olmaları gerektiğini biliyorlar. Bu çok hoşuma gidiyor. En çokta Ahmet amcanın davranışları o kadar hoşuma gidiyor ki, gerçekten baba olacak bir adam. Meryem'i ve Elif'i kızı gibi görmesi gülümsetti. Birde en son sahnede Abdullah ile olan konuşması duygulandırdı beni. Çünkü Ahmet amca her çocuğuna karşı sevgisini gösterir ama Kübra'ya karşı daha hassas. Bu kızı olduğu için böyle. Ama bu bölüm Abdullah'a karşı sevgisini, desteğini belli etmesi çok güzeldi. Sonuçta o bir baba, tüm çocuklarını seviyor. Ama kızına karşı hep daha hassas olduğunu gördüğümüz için bu bölüm biraz duygulandım. Dinimizde de zaten kız çocuklarına karşı daha hassas olun diyorlar. Tüm çocukları sevmek gerekir ama kız çocukları daha hassas olduğu için, onlara hassas davranmak daha güzeldir. Ve bunu Ahmet amca çok güzel şekilde yapıyor. Aynı şekilde Meryem'e ve Elif'e karşı da hassas olduğu, kızı gibi gördüğü bölümleri okuyacağız. Elif onun gelini değil ama onu da kızı olarak görüyor. ❤️🩹

Ve Meryem artık kardeşine kavuşsun değil mi? 🥲 İnşAllah en kısa sürede kardeşine kavuşacak. Ama Ömer abisine kavuşur mu, orası belli değil.

Bu arada yeni kitabım Mahperi'ye de sizi beklerim. Şimdiden tüm destekleriniz için teşekkürler. 🤍

Bölüm nasıldı?

Çetin ailesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Zehra'nın geçmişi hakkında başka teorileriniz var mı?

Ahmet amcanın kız istemede yaptığı davranışı doğru buluyor musunuz? (Bence çok havalıydı.)

Meryem'in Gökay'ı gördüğü an nasıl tepki vereceğini düşünüyorsunuz?

Gelecek bölüm hakkında teorileriniz var mı?

Sorularıma cevap vermeyi unutmayın, lütfen. Düşünceleriniz her zaman benim için çok önemli. Yorumlarınızı ve oylarınızı hikayemden eksik etmeyin. Hikayemin sizin desteğinize ihtiyacı var, unutmayın. Tüm destekleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum. Sizleri çok ama çok fazla seviyorum, kendinize çok iyi bakın. Gelecek bölümde görüşmek üzere! ❤️🩹

Allah'a emanetsiniz!❤️

Continue Reading

You'll Also Like

7.5K 1K 27
Büyük bir kusurum vardı. Bu kusurla kim beni sevebilirdi? Ben bile kendimi bu kusurum yüzünden sevmeyi becerememişken kim beni sevebilirdi? ...
119K 4.9K 30
Kapüşonunun altına gizlemek istediği gözleri değil korkularıydı. İçine kapanık, sürekli siyah giyinen bir kız... Kendini ona adamış bir adam.... Bir...
97K 3.2K 21
Diğer hastalarımı kontrol edip abim yanına aşağı indim. Beraber çardağa oturup çayımızı yudumluyorduk. " Gördün mü?" " Evet" " Konuştun mu?" dediğ...
58.1K 3.7K 33
Mısra Hatıl, bu benim! Hislerimi şiirlere nakşedip, adımında olduğu gibi mısralarında ağlayan biriyim ben. Ailesinin biricik oyuncağı bir bez bebeğim...