Taekwondo · HyunLix

By bluesreditar

100K 10K 15.1K

Taekwondo'da siyah kuşak olan Felix ve ilgilenmesi gereken yeni gelen beyaz kuşak Hyunjin »Text »Düz Yazı More

𝟏
𝟐
𝟑
𝟒
𝟓
𝟔
𝟕
𝟖
𝟗
𝟏𝟎
𝟏𝟏
𝟏𝟐
𝟏𝟑
𝟏𝟒
𝟏𝟔
𝟏𝟕
𝟏𝟖
𝟏𝟗
𝟐𝟎
𝟐𝟏
𝟐𝟐
𝟐𝟑
𝟐𝟒
𝟐𝟓
𝟐𝟔
𝟐𝟕
𝟐𝟖
𝟐𝟗
Ó⁠╭⁠𝟑𝟎╮⁠Ò
Öƶεℓ ɓöℓüɱ
Öƶεℓ ɓöℓüɱ

𝟏𝟓

3.2K 332 913
By bluesreditar

Bugün günlerden cumaydı. O gün olanlardan sonra Felixle aramız iyiydi ancak annemlerin son anda dahil olan yatılı misafir sürprizi yüzünden akşam antrenmanı yapamamıştık. Daha doğrusu o çalışmıştı ama ben gidememiştim.

Pazartesi günü olucak ilk sınava çalışmıştım. Konu tekrarlarımı yapıp test çözdükten sonra direkt hazırlanmıştım.

Şimdi ise gençlik merkezine doğru gidiyordum. Misafirlerimiz bu sabah erkenden gitmişler. Aslında kuzenlerimdi gelenler ama o kadar yakın değildik. Baba tarafı bir ayrı gıcıktı çünkü.

Bir kaç dakika sonra binaya girmiştim. Hemen merdivenlere yönelip bodruma indim.

Fitness bölümüne geçtiğimde taekwondo kısmının olduğu tarafa yöneldim.

Kıyafetlerimi giymiştim ve yanımdaki çantayı da  soyunma odasındaki dolaba yerleştirmeyecektim. Çünkü kimse yoktu ve salon boştu. Rahatlıkla oraya bırakabilirdim.

Ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim. Klima açık olduğu için serindi. Felix içerdeydi ama bu sefer oturmuyordu.

Ayaktaydı ve aynadan beni gördüğü gibi, "Hwang!" diyerek koştu. Kollarını boynuma doladığında şaşırdım.

"Lee? Napıyorsun?"

"Sarılıyorum? Sende sarılsana." Ellerimi emin olmayarak kaldırıp beline doladım.

Kafasını boynuma gömdüğünde huylandım.

"Çok güzel kokuyorsun." Hareket edenler dudakları boynuma değmişti.

"Ayrılıcak mısın?" dedim. Bu kadar samimi olduğumuzu düşünmüyordum.

"Neden?"

"Bilmem ki? O kadar yakın mıyız?"

Kendini geri çekerken, "Değil miyiz?" dedi.

"Yani... Neyse ya." Kestirip atmak en iyisiydi bu durumda. Çünkü ne demem gerektiğini gerçekten bilmiyordum.

"Sen benim ilk arkadaşımsın."

"Somi ve diğer çocuk?"

"Onlarla aram iyi değilken sen vardın."

"O zaman bizim aramızda o kadar iyi değildi." dedim.

"Olsun. Sonuçta var mıydın, vardın."

Bir süre yüzünü inceledim. Belkide çok abartıyordum bazı şeyleri. Karşımdaki çocuğun tavırlarının illa bir sebepleri vardı.

Yüzüme samimi bir gülüş yerleştirip aramızdaki mesafeyi kapattım. Kollarımı beline doladım.

Yüzünü görmesemde gülümsediğini hissettmiştim. Sıkıca sarıldı bana.

"En iyi arkadaşlar olalım Hwang! Lütfen." dedi.

Kıkırdarken, "Tamam lan! Olalım!" dedim.

Bir kaç dakikanın ardından ayrıldık.

"Hadi bakalım. Kokunu daha iyi alabilmek için seni iyice terletmem lazım. Koşmaya başlayalım!"

"Sapık mısın? Tövbestağfurullah!" Şaşırtıyordu bu çocuk beni ya! Ter kokuyordum ter, nasıl güzel kokabilirim?

Tam koşmaya başlayacağımız esnada bir gürültü sesi duyduk.

"Hwang? Duydun mu?" Fısıldamıştı.

"Duydum?" dedim bende fısıldayarak.

Birbirimize bakarak bir süre bekledik. Tekrar ses gelicek mi diye. Ve düşündüğümüz gibi gelmiştide.

"Bizden başka gelen oluyor mu?" dedim.

"Hayır. Ben babam sayesinde gelebiliyorum normalde belli bir saatten sonra güvenlik dışında kimse olamaz."

"Güvenliktir belkide?" Sonuçta sesi o da çıkarmış olabilir.

"Gidip bakalım mı?"

"Felix ben korkarım."

"Hyunjin ben daha çok korkarım." Sıçmıştık.

Yine de ikimizde yavaş adımlarla Fitness bölümünden çıktık. Ses tekrar gelmişti ve bu sefer yukarıdan geldiğini anlamıştık.

Yavaşça ana girişe geldiğimizde güvenliğin yerde yattığını gördük.

"Baygın mı o?" dedim fısıldayarak.

"Bilmem ki? Gel bakalım, sende etrafı kontrol et."

Başımı sallayıp onayladım onu. Şuan açıkcası her yerin karanlık olması beni ürkütüyordu. Sadece kurum kapalı olduğundan dolayı belirli led ışığımsı lambalar yanıyordu ve içerisi loş bir aydınlatma varmış gibiydi.

Adamın yanına vardığımızda ortamın el verdiği şekilde etrafı kontrol ediyordum. Felix adamın yanaklarını iki eliyle tutup yüzüne yaklaştırdı yüzünü.

"Napıyorsun?!" dedim onu tutup geri çekerken.

"Aptal! Nefes alıyor mu diye bakıcam! Sessiz ol!" İkimizde fısıldıyorduk ancak buna rağmen boş giriş yüzünden hafif yankı yapıyordu.

Felix adama bakarken ikinci katta bir fener ışığı gördüm.

"Lan! Felix! Orada!" Elimle etüt salonunun olduğu yeri gösterdim.

Gençlik merkezinin içine girdiğinizde büyük bir giriş vardı. Sağ ve sol tarafta olmak üzere hem üst kat için hem alt kat için merdivenler vardı. En köşelerde. İkinci katı girişten görebiliyordunuz. Balkonumsu şekildeydi.

İlk katta lavabolar ve salonlar vardı. Üç tane. Ama bahsettiğim salonlar boks maçları için ya da gösteri sergilemek için olanlardandı. Müdürün odası vesaire de bu kattaydı.

Üst katta etüt salonu vardı ve o etüt salonunun olduğu yerin içinde bir kapı daha vardı. Uzun bir koridora açılıyordu. Atölyelerde o kısımdaydı. Onun dışında orada da lavabolar vardı.

Bodrum kat ise okçuluk, taekwondo gibi sporlara ayrılmıştı.

Ve benim fener ışığı gördüğüm yer etüt salonunun içerisinde bulunan atölye kısmından geliyordu. Duvar yerine camla kapattıkları için içerisini rahatlıkla görüyordunuz ve bu karanlıkta o ışığı görmemek için kör olmam gerekiyordu.

İkimizde yavaşça yerlerimizden kalktık. Sol taraftaki merdivene ilerledik.

"Adam bayılmış." dedi bu sırada Felix.

Yavaş adımlarla basamakları çıktık. Kapıyı açmak biraz zor olucaktı. Daha doğrusu çok ses çıkaracaktı ve bu pek iyi değildi.

"Napıcaz?" dedim.

"Bilmiyorum. Yavaşça açsak ses çıkmaz belki?" Bu kapıların menteşelerini niye yağlamıyorlardı?! En azından böyle bir sorunla karşı karşıya kalmazdık.

Anın verdiği his yüzünden kalbim hızlı hızlı atıyordu.

Felix yavaşça kapıyı açmaya çalıştı. Dediği gibi, işe yaramıştı aslında. Açılan küçük aradan girdik içeri.

Etüt salonunda bulunan bilardo masasının arkasına saklandık. Önünde kutular olduğu için görünmezdik. Burada bilardo masası ne arıyordu?!

Sesleri tekrar duyduğumuzda iri gözlerimle Felix'e baktım. Tam konuşacakken sağ eliyle ağzımı kapattı.

Atölyelere açılan kapının açılma sesini duyduğumuzda kafamı hafif sola eğerek bakmaya çalıştım.

"Lan! Piyanoyu götürü-" Felix korkuyla tekrar ağzımı kapattı. Adamlar sesi duymuş muydu bilmiyorum ama hareket etmeyi bırakmışlardı. Dönüp Felix'e baktım.

İkimizde birbirimizden beterdik. İki korkak bir araya gelmiş neye bulaşıyorduk?!

Kendi kalp atış seslerimle Felix'inkileri duyuyordum. Yakın duruyorduk birbirimize ve duymamam imkansızdı.

Adamların adım seslerini tekrar duyduğumda yanımızda yerde duran uzun bir çubuk gördüm. Bilardo oynarken kullanılandan.

Belliki bunlar hırsızdı. Korkuyor olabilirdim ama buna izin vermezdim.

"Siz hayırdır?" dedim elimdeki çubukla çömeldiğim yerden kalkarak.

"Hyunjin napıyorsun?!" dedi Felix fısıldayarak.

Ona aldırış etmeden karşımdaki siyahlar giymiş iki adama bakıyordum.

"Piyano çalıyoruz kardeşim." dedi sağ taraftaki.

"Ya öyle mi? Hangi besteleri? Aslında siz pelte besteli şekilde çalıyor gibi durmuyorsunuz?"

Bilardo masasının arkasında çıkıp yanlarına gittim bu sırada elimdeki uzun çubukta gün yüzüne çıkmıştı.

"Tekrar soruyorum. Siz hayırdır?" Tek kaşımı kaldırıp ağır abiyi oynamaya çalışıyordum ama çok gergindim. Hala nasıl kaçmadığımı düşünüyordum.

"Çalıyoruz bunu. Oldu mu kardeşim? Napıcaksın?" Bu sefer sol taraftaki konuşmuştu.

"Polisi ararım." Felix arayabilirdi. Benim telefonum yanımda değildi. Taekwondo kıyafetinin cebi de olmadığı için çantama bırakmıştım.

"Lix polisi ara." dedim daha iyi anlasın diye.

"Lix?" Hırsızlar anlamamıştı. İşte böyle de kıvrak zekayımdır.

Ben komutu almış Felix'in saklanmaya devam etmesini beklerken o saklandığı yerden çıkıp ellerini kaldırarak yanımıza geldi. Teslim mi oluyordu?!

"Telefonum yanımda değil." dedi. Hassiktir... Çok güzel.

Bu sefer korku gerçekten tüm bedenimi sarmıştı. Kimseye kafa tutacak havada değildim.

"Erkekliğin yüzde doksanı nedir biliyor musunuz?" dedim sağ elimin parmaklarını Felix'in sol ellerine kitlerken.

"Elin niye bu kadar küçük?" Dönüp ona baktım. Avucumun içinde kaybolmuştu. Olduğumuz ortam aklıma gelince bunu sonra konuşmaya karar verdim. "Neyse, nedir biliyor musunuz?"

Adamlar susmuş cevap vermemi beklerken, "Kaçmak!" diye bağırdım ve kapıyı açıp Felixle beraber koşmaya başladık.

Amacım bodruma inip telefondan hemen polisi aramaktı. Güvenlik hala uyanmamıştı. İkinci kat balkonlu olduğu için girişte yatan adamı görebiliyordum.

Piyanonun yere koyulma sesinin ardından adamların peşimizden aynı bizim gibi koşarak geldiğine dair adım sesleri doldu kulağıma.

"Planın ne Hwang?!"

"Telefon!"

Hemen bodrum kata indik. Ellerimiz hala birleşikti. Fitness bölümüne girip çantamı almak için ayırdım elimi. Felix beni kapıda beklerken bir yandan da arkasına bakıyordu. Telefonumu elime aldığımda zafer için gülümsedim.

"Felix gelirlerse sen hallet. Siyah kuşaksın bir işe yara." dedim.

"Tamam."

Numarayı tam tuşlayacakken telefon kapandı.

"Lan! Noldu buna?!" Telefonu elime vuruyordum çalışsın diye ama tık yoktu. Şarjım bitmişti sanırım. Tam zamanı!

"Noldu?" dedi Felix. Bu sırada adamlar daha da yaklaşmıştı.

"Şarjım bitti. Senin telefonun nerde?"

"Tamam hallederim ben soyunma odasına gel." diyip diğer kapıdan içeri girdi.

Hemen ayakkabılarımı giyip peşinden gittim.

"Hwang neye yorarsın bilmiyorum ama benimde şarjım bitti..."

Sinirden gülünce yerimizi belli etmiştim.

Çünkü, "Ses buradan geldi." dedi adamlardan biri. 

"Müdürün odasında bir tane telefon var. Şu prize takılanlardan. Ondan arayalım." dedi.

Tekrardan ellerimizi birleştirip koşmaya başladık. Adamlar merdivenden inerken karşılaştık. Sağ tarafımızda salon, önümüzde gideceğimiz yer ama adamlar, arkamızda duvar, solumuzda okçuluk kulübüne ve diğer uçtaki merdivene giden koridor vardı.

Hemen sola doğru koşmaya başladım. Gece gece neler oluyordu ya?!

Onlarda peşimizden gelirken diğer çıkışa ulaşmıştık. İki üç tane birden merdiven atlıyordum. Neyseki Felix hızlıydı ve yetişebiliyordu bana.

Girişe geldiğimizde güvenliğin yeni yeni ayıldığını gördüm.

"Felix! Sen git müdürün odasına ben bakarım adama!" dedim.

"Tamam!"

O sağa ve sola giderken adamın yanına çömelip anlatmış son olanları.

"Başım çok ağrıyor evlat."

"Dayı ne başı? Hırsız var diyorum ya? Milyonluk piyano çalıcaklar ve bizi kovalıyorlar?!"

"Evladım başım-"

"Dayı başlatma başına, bak korkarım ben böyle şeylerden. Hiç çekemem valla kalk görevini yap. Hırsız var diyorum."

"Ne? Hırsız mı?! Evladım çok korkarım ben!"

"Lan dayı?! Şaka mısın sen?! Nasıl güvenliksin?!" dedim şaşkınca. Noluyor lan?! Ağlayacağım ha!

"Evladım beni vermeyin onlara."

"Dayı sen tekrar bayıl en iyisi. Ölü taklidi yap sana dokunmazlar."

"Hay aklınla bin yaşa! Tamam evladım." Adam tekrar hiçbir şey olmamış gibi yere uzanıp gözlerimi kapattı.

Gerçekten şaşkın bakışlarımla bakarken ne yaşadığımı düşünüyordum.

"Hwang!"

Felix'sin sesi gelince hemen müdürün odasına gittim.

"Söyle arkadaşına! Telefonu bıraksın yere yoksa vururum."

Felix kafasını tutuyordu. Darbe almıştı sanırım. Ama ne ara buraya gelmişlerdi anlamamıştım.

"Siyah kuşak dedim sana güvendim ama korkuyor musun?"

"Aptal mısın Hyunjin?! Ben hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyorum!" dedi. Haklıydı aslında.  Ama şok geçirmenin zamanı mıydı?!

Lan bir dakika!!! Adamın elinde silah mı vardı?!

"Bırak lan onu!" diye bağırdım. O kim okuyordu da benim... Benim? Benim nerden çıktı Hyunjin?!

Benim arkadaşım diyecektim dimi? Evet evet... Benim arkadaşıma silah tutuyordu?!

Adamın üstüne yürürken diğeri önüme geçti.

"Yaklaşma yoksa sıkarı-" adam sözünü tamamlayamadan siren sesleri geldi.

"Felix! Şimdi!" dedim bağırarak. Ardından önümdeki adamın bacak arasına tekme attım. İki büklüm kalmıştı.

Felix'te sonunda şoktan çıkmıştı ve adamı yere sermişti.

"Kim aradı lan polisi?" Dişlerini sıkarak konuştu adam.

Dönüp güvenliğe baktığımda onca gürültüye rağmen hala ölü taklidi yaptığını fark ettim.

"Bu moruğu kim işe aldı?" Gerçekten komikti.

Bu sırada kadrajıma hem polis hemde aynı bu hırsızlar gibi simsiyah giyinmiş birini gördüm.

"Lan! Sen mi polise verdin bizi Dayeong." dedi iki büklüm kalan adam.

"Kameralardan izliyordum bunları. İki telefonlarınında şarjı bitmişti. Güvenlikte pas vermeyince buradan aramaya çalıştılar. Yine olmadı. Üzüldüm bende. Arayayım dedim." Olduğumuz durum o kadar komikti ki, gülmeye başladım.

Polisler diğer iki hırsızı tutup götürürken kendi aralarında kavga ediyorlardı.

İçerisi tamamen boşalınca Felix yanıma geldi. Arkamdan sarıldı.

"Ay çok korktum ya Hyun." dedi.

"Bende bende." dedim. Dönüp önden sarıldım. Açıkcası arkadan sarılmak daha çok hoşuma gidiyordu ama ben sarılınca. Bu yüzden ona önden sarıldım.

Tekrar kafasını boynuma gömdü.

"Terlemişsin."

"Lan pis sapık! Uzak dur benden." dedim anında onu itmeye çalışırken.

"Ya hayır! Bak ısırırım boynunu!"

"Lan git!" Onu itmeye devam ederken şaka yapıyor sanmıştım ama ciddiymiş. Gözlerim bir kez daha irileşirken kalbim hızlanmıştı.

Boynumu ısırınca sesimi hafif yükseltip bağırdım. Çok pis ısırmıştı.

"Manyak mısın?! Ciddi değilsin sanmıştım? Niye ısırıyon? Acıdı canım!!" dedim.

Kolları hala boynumda duruyordu ama yüz yüze gelmek için kendini uzaklaştırmıştı benden.

"Özür dilerim arkadaşım ama uyardım seni." dedi.

Ortam bir farklı hissettirirken kalbim daha da hızlanmıştı.

"Öperim, geçer acısı." Bu çocuk niye böyle davranıyordu?

"Neden?"

"Arkadaşız çünkü, sana yardımcı olmak görevim." dedi gururla. Ardından öpmek için yaklaşırken nedensizce gözlerimi kapattım.

"Çocuklar kurtulduk mu?"

Felix'i hızla kendimden ittim.

"Hahahah! İlahi dayı!" dedi arkamdaki yaşlı adama dönerek.

"Çok yoruldum ya. İyi savaştık ama." dedi. Ay gerçekten kafayı yiyecektim.

"Felix sana iyi çalışmalar ben artık eve gideyim annem babam bekler! Dayı Allah sana iş verini bildiği gibi yapsın, polisler yarın büyük ihtimalle tekrar gelir, işin yaş. Had bay!" dedim. Felixle göz teması kurmamıştım bilerek.

Hemen bodruma inip çantamı alıp eve gitmek için çıktım oradan. Tuhaf hissediyordum. Felix bunları arkadaşça yaptığını her seferinde söylüyordu ama yine de farklı hissediyordum. Bu yaptığım doğru değildi... Arkadaşımdı o benim.

En iyisi bizim çocuklara danışmaktı ama çok yorgundum. Yarın anlatmalıydım onlara.

***

Selamlarr! Nasılsınız???

Bölüm nasıldı hatam varsa affola

Ya ben yine dün atamadım, çünkü internetim tam bitti üstüne 50tl lik 1GB aşımı yaptım ve o da bitti??????????? TURKCELL BAK ŞİKAYETÇİ OLACAĞIM BU NE?!!!!!?!?!?! SU AKAR GİBİ İNTERNETİM BİTİYOR????!!?!?!?!

Sakinim.

Açım.

Uykusuzum.

Ama yaşıyorum:)

Felix🤝🏻Friendzone

Diğer bölüm görüşürüzzz ❣️🫂

Öptüm sizi😽😽😽

Continue Reading

You'll Also Like

20.2K 1.8K 18
seungmin kaç cm? ana ship: hyunmin yan shipler: changlix - minsung
543 108 5
Uyku bozukluğu olan Kim Seungmin ve Yeme bozukluğu olan Lee Minho. "Yine uyumamışsın." "Yine yemek yememişsin." - Texting Angst
95.4K 5K 61
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...
457 65 5
zorba Felix zorbalık yaptığı hyunjin'e aşık olursa ne olur