Horace Akademisi

By New_Stone

18.5K 1.5K 371

Misty'nin yaşadığı dünyada 6 farklı tür vardı elfler, şeytanlar, periler, şekil değiştirenler, element kullan... More

0
1
2
3
4
5
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17

6

949 94 6
By New_Stone

İyi okumalar

Medya: Jeremy

------------------------------------

**Hatırlatma**

" Neyse artık bir daha görüşmemek üzere ikinize de bay bay sizi de bi yarım saate çözerim merak etmeyin." diyerek çocuğun elinden tavşanı kapıp arkamı döndüm. Ancak karşımdaki aç ve vahşi bakışlarla bu tarafa doğru bakan yaratıkları görünce yutkunmak zorunda kaldım. Karşımda her türden onlarca yaratık vardı ve ben gücümün çeyreğini harcamıştım bile.

****

O yüzden sözlerimi yutup arkamdakilerin bedenlerini özgür bıraktım. O yaratıklarla tek başıma savaşacağıma onlarla birlikte savaşmaya razıydım. "Ya fazla ses çıkardığımız için buradalar yada kanın kokusunu aldılar" dedim tavşanı göstererek.

"Şuanda neden burada olduklarıyla ilgilenmiyorum nasıl kurtulacağımızla ilgileniyorum" dedi kız.

"Bölüşelim işte sağ tarafı ben alırım" dedi çocukta. Omzumu silktim "Bana fark etmez"

"Tamam o zaman sol taraf benim" dedi kız bir yandan da kemerindeki fırlatma bıçaklarını çıkartıyordu.

"Ortada bana kal-" ben daha lafımı bitiremeden normal bir kaplandan çok daha iri ve güçlü olan beyaz rengindeki hayvan üzerime atılmıştı. Son anda fark edip kendimi geriye çekmiştim eğer çekemeseydim zaten bu kitap burada bitmiş olurdu.

Tavşanın kafasında hala asılı duran bıçağı çekip çıkardım ve tavşanı çalılıkların arasına fırlattım. Buradaki hiçbir hayvanın tavşanın arkasından gideceğini düşünmüyordum. Sonuçta biz onların gözünde daha büyük bir et parçasıydık.

Kaplan kükreyerek tekrar üstüme atıldı bende vakit kaybetmeden elimdeki fırlatma bıçağını kaplana doğru fırlattım. Kaplan tam havadayken gözüne saplanan bıçağın etkisiyle acılı bir ses çıkartırken ben rahatlamaya fırsat bulamadan başka bir yaratık harekete geçmişti.

Artık herhangi bir silahım olmadığından güçlerimi kullanmak zorundaydım. Karşımdaki hayvanlara bir bakış attım. Hepsiyle ayrı ayrı savaşmak hem çok uzun sürer hem de bir süre sonra bizi yorgun düşürürdü. Bu işi hızlıca tek bir seferde halletmem lazımdı.

"Hey elf kız ve element kontrolcüsü buraya bakın" diye seslendim. Bir yandan karşımdaki ne olduğunu anlamadığım yaratıktan kaçmaya çalışarak konuşmaya devam ettim "Bu işi çok kısa sürede halledebilirim ama ondan sonra çok bitik bir durumda olacağım bana ben düzelene kadar yanımda durup bana yardım edeceğinize söz vermelisiniz" dedim.

Birkaç saniye ikisinden de ses gelmedi nasıl bir durumda olduklarına bakamıyordum çünkü karşımdaki yaratık beni bir türlü rahat bırakmıyordu.

"Tamam hallet şunları artık"

"Söz veriyoruz" ikisi de aynı anda konuşmuştu, bunun üzerine olduğum yerde durdum ve başta benimle uğraşan yaratıkla birlikte karşımdaki bütün yaratıkların gölgelerini görünür hale getirdim. Kendilerinin tıpkısının aynısını gören yaratıklar ne olduğunu anlamayarak gölgelerine bakarken emri verdim "Öldür" Gölgeler kendi bedenlerinin sahiplerine benim emrimle birlikte acımasızca saldırmaya başladı. Saldırıya uğrayan yaratıklar başta hazırlıksız yakalansa da karşılık vermeleri uzun sürmemişti.

Şuanda karşımdaki görüntü beni o kadar tatmin ediyordu ki gülümsemeden duramadım. Kendi siyah gölgelerim benim için savaşıyorlardı ve kazanacaklardı çünkü onlar gölgeydi yara almazlardı ama karşılarındaki etten beden alırdı.

Artık bizimle ilgilenmeyen yaratıklardan bakışlarımı ayırarak yaratıkların dövüşmesini izleyen kıza ve oğlana çevirdim bakışlarımı. Elf kızın elindeki hançerden yere kanlar damlıyordu ve yerde iki tane ölü yaratık vardı. Yara almamış gibi duruyordu gerçi alsa da gücüyle kendini iyileştirirdi, onda pek oyalanmayıp çocuğa baktım bu sefer. Nefes nefese kalmıştı ve onun olduğu tarafta toprak küçük tepeciklerle doluydu. Bir sürü çıkıntı vardı ama görünüşe göre hiçbir yaratığı öldürememişti.

"Hadi gidelim buradan" diye seslendim onlara doğru. Gücümün yavaş yavaş bittiğini biliyordum o yüzden kaybedecek zamanımız yoktu.

"Tamam geliyorum" dedi çocuk ve çalıların arasından tavşanı çıkartıp yanımıza geldi. "Uzaklaşabildiğimiz kadar uzaklaşmamız lazım, çok fazla gürültü çıkardık başka yaratıklarda gelebilir." dedi elf kızda.

Onu onaylayıp rastgele seçtiğimiz bir tarafa doğru koşarcasına ilerlemeye başladık. Koşacak gücüm kalmamıştı ama bunu onlara çaktırmamaya çalışarak arkalarından gitmeye çalışıyordum. Biz koşarken çocuğun bakışları birkaç kez bana kaymıştı ama bir şey demeden yola devam etmişti. Sonrasında konuşmaya karar vermiş olacak ki temposunu yavaşlatıp durdu "Ben çok yoruldum koşmadan gitsek olur mu?" diye sordu bize bakarak. Yorulmuş gibi bir hali yoktu hatta aksine oldukça enerjik duruyordu.

Beni düşünerek söylediğini anladığımdan ona tebessüm ettim. Elf kızda bana kısa bir bakış atarak önden yürümeye başladı "Tamam yürüyelim" dedi. Bir süre aramızda hiçbir konuşma geçmedi sessizce yan yana karanlıkta yürüyorduk.

"Adınız ne" diye sordu çocuk sessizliği bozarak. Bu soruyu beklediğimden hızlıca cevap verdim "Misty Roth"

Elf kız "Yoko" dedi ve duraksamadan yürümeye devam etti. Çocukta "Bende Jeremy Karter tanıştığımıza memnun oldum" gülümseyerek karşılık verdim.

"Hey bence artık bir yerde oturup şu tavşanı yiyelim açlıktan bayılacam artık." dedi Yoko bize dönerek.

"Olur, bende çok acıktım" dedim onu onaylayarak.

"O zaman siz tavşanı halledin bende ateş için odun toplayayım" dedi Yoko ve uzaklaştı. Kendimi vakit kaybetmeden yere attım artık ayakta duracak gücüm kalmamıştı.

Herhangi bir ışık kirliliği olmadığından yıldızlar çok rahat bir şekilde görünüyordu. Kollarımı başımın altına koyarak bu güzel görüntünün tadını çıkardım. Jeremy'de herhalde bana acıdığından hiçbir şey söylememişti tek başına hallediyordu tavşanı.

Gözlerim kapanıyordu, uyumak istiyordum ama yanımdakilere güvenemeyeceğimi bildiğimden gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum. Baktım bu böyle olmuyor oyalanmak için gölgelerin ne durumda olduğunu kontrol etmeye karar verdim. Odaklanmak için gözlerimi kapattım, aramızdaki o bağı bulmam gerekiyordu. Aramızdaki o soyut bağı bulduğumda o bağa sıkı sıkı tutundum ve içlerinden birinin gözlerinden etrafı kontrol etmeye çalıştım.

Bu beni biraz zorluyordu, gölgeler etrafı kırmızı hafif bulanık görüyordu o yüzden alışmam biraz zaman almıştı.

Alıştığımdaysa gördüğüm ilk şey bir ceset yığınıydı. Yaratıkların parçalanmış bedenlerinin etrafındaki uçuşan birkaç sinekle birlikte ölü bedenleri üst üste bir yığın olacak şekilde ormanda öylece duruyordu.

Gölgelerse başka emir vermediğinden öylece başlarında duruyorlardı.

Neden bilmiyordum ama kontrol ettiğim bir gölgenin bedeni ben onu kontrol ederken ölürse gölge yok olmuyor ve bu dünyada kalmaya devam ediyordu ve benim emirlerimi gerçekleştirmeye devam ediyordu. Ayrıca normalde bir gölgeyi kontrol ederken yorumlama rağmen bedeni ölmüş gölgeleri kullanırken hiç yorulmuş hissetmiyordum.

İşte bu tür gölgeler benim favorim oluyordu. Bedavadan uğraş vermeyen uşakları kim sevmezdi ki?

Gölgelere ormanın çeşitli yanlarına dağılma emrini verdim. Benim için gözcülük yapabilirlerdi böylece.

Aslında onları ve daha önceden olan gölgeleri yanıma çağırıp etrafıma dizip beni korumalarını sağlayabilirdim ama izlenmek en nefret ettiğim his olduğundan bu seçeneği asla gerçekleştirmeyecektim. Zaten yanımdakilerin gölgeleri bana yetiyordu.

"Misty hadi gelsene sana sesleniyorum iki saattir." Diyen Yoko'nun sesiyle irkilip doğruldum. Ateşi yakıp tavşanı pişirmişlerdi.

Ayağa kalkmadan yerde dizlerimin üzerinde onlara doğru yaklaştım yaklaştıkça burnuma dolan koku karnımdaki açlığı hatırlatıp guruldadı. Vakit kaybetmeden Jeremy'nin elinden benim için ayırdıkları payımı aldım ve ısırdım.

Ben ağzımı tıka basa doldurup yemeğimi yerken Yoko Jeremy'le uğraşıyordu. Onları umursamayarak yemeğimi bitirdim ve tokluğun verdiği o keyifli hissiyatla sırtımı ağaca yaslayarak karşımdakileri izledim. Yoko onun çok şanslı olduğunu ve hazıra konduğunu söyleyip ona takılıyordu Jeremy'se dalga geçtiğini anladığından tavşanı hazırlarken ne kadar uğraştığıyla ve neredeyse ölmek üzere olduğuyla ilgili yakınıyordu.

Tam bende konuşmalarına dahil olacaktım ki yer bir anda şiddetle sarsılmaya başladı. Panikle yanımdaki ağaca tutunmaya çalıştım.

"Ne oluyor" Dedi Yoko bir yandan da belinden bıçaklarını çıkartıyordu.

"İnan hiçbir fikrim yok" Dedi Jeremy.

Neyseki fazla sürmeden sarsıntının şiddeti azalarak durdu.

"Bu neydi şimdi" Dedim.

"Eee çocuklar ağaçlar her zaman kırmızı rengindemiydi yoksa bendemi bi sorun var? "

"Neden bahsediyorsun sen" Dedi Yoko önüne gelen saçlarıyla uğraşmayı bıraktığında ama gördüğü manzara onu susturmaya yetmişti.

Gözlerimi karşımdaki manzaradan ayırmadan konuştum "Bu normalmi? "

"Buranın büyülü orman olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak oldukça normal" Dedi Jeremy.

Az önce yeşil olan çimler ve ağaçların yaprakları şu anda kırmızı rengindeydi ve etrafta hafif bir sis dalgası vardı. İtiraf etmek gerekirse güzel gözüküyordu ancak bu pek normal bir durum olmadığından ister istemez acaba bu neyin işareti? Bundan sonra bir şeyler mi olacak yoksa sadece renklerimi değişti? Gibi akıllara birçok soru geliyordu.

Bu sorularımın cevabınıysa çok yakın bir gelecekte öğrenmek zorunda kalmıştım.

-----------------------------------------

Bu bölümde bitti

Jeremy ve Yoko karakterlerini nasıl buldunuz?

Bu zamana kadarki karakterlerden en çok kimi sevdiniz?

Yoko

Jeremy

Misty

Aster

Elena

Bir sonraki bölümde görüşürüz ❤

Continue Reading

You'll Also Like

238K 10.2K 53
İronisine yazılmış bir gerçek ailem+mafya kitabıdır düzenlenmeye alınmış olmasına rağmen saçma kısımları vardır 'Kraliçe Elsa' isimli ilk ve tek kurg...
275K 18.6K 32
"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria. Sen ölmek istesen bile o buna izin verme...
534K 52.1K 49
Yıllar önce kurtlara atılan bir darbede tüm omegalar katledilmişti ama Efendi Jeon; saklanmayı başaran genç ve güzel bir omega bulmuştu. #ukeV #Seme...
342K 5.5K 28
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...