Coffe Değil Latte Macchiato
[WhatsApp Grubu]
hyunjin:
Antrenmana gidiyorum ben
changbin:
Dün ne oldu anlatmadın
hyunjin:
Önemli şeyler olmadı
O yüzden
jisung:
Niye çağırmış seni peki
hyunjin:
Yardım almak için
minho:
Ne konuda
hyunjin:
Arkadaş edinme
changbin:
Niye
Arkadaşı yok mu onun
hyunjin:
Yokmuş
changbin:
Oha
Nası lan
Neyse dur
Nasıl yardım edebilirsin ki
hyunjin:
İnsanlara olan tavrını değiştirse her şey çözülüyor aslında
changbin:
Haklısın
Doğru
Biraz fazla tuhaf biri
jisung:
Demeyin öyle
Bilmediğimiz şeyler olabilir
minho:
Jisung haklı
changbin:
Çıktın mı sen
Hyun
hyunjin:
Evet evet
5 dklik yolum kaldı
changbin:
İyi güzel
jisung:
Lino hyung
Sen çıktın mı evden
Soru bankanı unutma
minho:
Otobüsteyim
changbin:
O aşağılık evde neler dönücek merak ediyorum
hyunjin:
Al benden de o kadar
changbin:
Jisung
Bende geleyim mi
minho:
Hayır
Neden
changbin:
Sen Jisung musun
minho:
😾🔪
changbin:
Matematik dersi için🤗
jisung:
Matematik en iyi olduğun ders
changbin:
Size yardımcı olmak için
hyunjin:
Aptal
Matematik Jisung'un da en iyi dersi
changbin:
Doğru lan
minho:
Sonuç;
Gelemezsin🤗🤗
changbin:
Bak çok tuhaf hareketlerin var çocuk senin😡
Ne dönüyor o evde😡
Öğrenmek, görmek, bilmek, en doğal hakkım😡
jisung:
Matematik dersi veriyorum işte hyung
Başka ne olacak?!?!?!?!?!?!!!
changbin:
Yani ne bileyim
Öpretmek falan
jisung çevrimiçi
changbin:
AL İŞTE YA
BÖYLE KAÇIYORLAR
BENİM O EVE GİDİP BİZZAT GÖRMEM LAZIM HER ŞEYİ
hyunjin:
ĞGLSKGLFKAŞJFŞZJZŞAJŞG
minho:
Abartma Changbin
Bir şey olduğu yok
Jisung benim kardeşim
jisung çevrimdışı
changbin:
Aferin sana kedi adam
Aferin
hyunjin:
Cidden bravo hyung ya
Cidden
minho:
Ne oluyor lan
NE OLUYOR
hyunjin:
Neyse
Ben gençlik merkezine geldim
Hadi size bye
changbin:
Buraları ben toparlarım bebeğim
Sen antrenmanına odaklan
hyunjin:
Gözüm arkada kalmaz tatlım😘
minho:
🥴
changbin:
Sus sen!
görüldü+iletildi
•-°-•
Vakit kaybetmeden soyunma odasına girdim. Birkaç dakika geç gelmiştim ama sorun değildi sanırım. Nasıl olsa Felix bana ayrı olarak veriyordu ders.
Çantamı alıp kabinlerden birine girdim. Çantamda getirdiğim taekwondo kıyafetlerini çıkarıp hemen giyindim. Diğer kıyafetlerimi katlayıp çantanın içine koydum.
Kabinden çıkıp dolapların olduğu tarafa gittim. Boş olduğunu düşündüğüm bir tanesini açtım. Tahmin ettiğim gibi olduğunu gördüğümde içine koydum çantayı. Telefonumda içindeydi. Dolabın kapağını kitleyip salona gitmek için çıktım soyunma odasından.
Ayakkabılarımı bir çırpıda çıkarıp ayakkabılığa koydum. Salona girdiğimde Felix'in yerde oturup ellerine baktığını fark ettim. Başı eğik olduğu için geldiğimi fark etmemişti ancak nedensizce Somi uyarı amaçlı seslenince, benim olduğum tarafı kafasıyla işaret etmişti, direk göz göze gelmiştik.
Somi'nin koşturduğu diğer kuşakların arasından geçerek yanıma geldi Felix. Yüz ifadesi biraz değişikti.
Tam karşımda durup hevesli bir şekilde konuştu.
"Hyunjin be özür dilerim. Dün biraz fazla şaçmaladım."
Kaşlarımı çattım. Hatasını bilen bir Felix ha? Güzelmiş.
"Sorun yokta, nerden çıktı bir anda. Yani gelip böyle bir şey için özür dilemezsin diye düşünüyorum." dedim açık açık.
Çünkü sivri dilliydi ve böyle birinden, kim olursa olsun özür beklemezdim.
"Somi fark etmemi sağladı. Senden sonra ona yazdım. Anlattım her şeyi, o da yardımcı olucak bana. Ama önce senin gönlünü almam gerektiğini söyledi."
"Ne yani, o söylemese gelip özür dilemeyecek miydin?"
Duraksadı. Ciddi ciddi düşünüyordu ya!
"Sanırım hayır." dedi.
"Kalsın o zaman." Onu arkamda bırakarak bizim için boş olan alana geçmek için adım attım.
Ancak Felix sağ bileğimi iki eliyle tutup beni durdurdu.
"Hyunjin, bak Hwang demiyorum. Hyunjin diyorum. İçtenlikle özür diliyorum. Seninle arkadaş oluyor gibiyiz ve ben bunu kendi elimle yok edemem. Lütfen."
Ne olmuştu buna bugün. Konuşma tarzı olsun, sarf ettiği cümleler olsun... Fazla mı nazikti?
"Bu Lix bana yabancı, Felix'i geri getir." dedim kolumu kendime doğru çekip. Boş alana ilerlediğimde peşimden geldiğini aynadan görüyordum.
"Hyunjin, gerçekten üzgünüm. Beni alçaktan aldın hep, normalde iki konuşmamdan sonra kimse yanaşmaz bana."
"İyi sabrettin diyorsun yani?"
"Biraz..."
"Koş Felix, koş!"
Bu sefer yer değiştirmiş gibiydik. Be önde, o arkada, koşuyorduk. Diğerleri çoktan esnemeye başlamıştı.
"Dün ful k-drama izledim." dedi Felix.
"Neden?"
"Bir yazı gördüm internette. Şey diyordu; bence erkeklerin kadınlara nasıl davranacağını öğrenebilmesi için k-drama izlemesi gerekiyor diye."
"Yani?" Onun sorunu sadece kadınlar değildi ki. Hatta diğer onun sorunu bu tarz bir şey değildi. Onun sorunu kabalığı ve bencilce hareketleriydi.
"Ben herkese karşı sertim. Kadınlar için olmasa bile izlemeliyim diye düşündüm." dedi. Ardından devam etti, "Açıkcası hayatımla alakalı bilmediğin çok şey var."
Ona, hadi canım dercesine baktım aynadan. Hakikaten yeni fark etmiştim de, bu çocuk beni hep aynadan izliyormuş ya koştuğumuz süre boyu.
"Bilmesemde olur Lix. Nefesini boşa harcama. Koşuyoruz şurda."
Aniden adımlarını durdurdu. Yine bana bakıyordu ama aynadan değil.
"Ne yani, yardım etmeyecek misin bana?" Koştuğumuz için ikimizde nefes nefeseydik ve göğüs kafesimiz hızlıca inip kalkıyordu.
Gözlerinin için de anlamdıramadığım bir kırgınlık fark ettim. Neden böyle bakıyordu ki?
"Edicem Lix. Edicem. Ama önce bir şey için söz ver bana."
"Ne için?"
"Bana karşı hep Lix ol. Felix değil. Yoksa valla sınırlarıyla oynadığım sabrım biter. Bırakırım seni yalnız."
Susup bana baktığında bu nazik halinin sırf gönlümü almak için olduğunu düşünmeden edemedim. Yarın yine tatlı ama psikopat haline bürünecekti değil mi?
"Söz veremem. Ama denerim. Beni de anla. Yabancıyı bu tarz şeylere." dedi.
Haklıydı. Onu tam tanımıyordum. O da beni tam tanımıyordu.
"Neyse, ben sana yardım edeceğim. Yardımım bittiğinde zaten konuşmayız artık. Dersten derse. Bu kadar." dedim. Narsist üstüne bipolar tavırlar sergiliyordu. Pek güven olmazdı bu tiplere.
"Neden ki?" Çocuksu bir masumlukla konuşmuştu.
Şaşkınca ona bakıp, "Neden mi?" dedim.
"Tuhaf davranıyorsun Felix. Valla bak oynuyorsan en başından söyle, hatta ben direk seni uyarayım, oynama benle. Dün tersleyip bugün böyle davranman sencede tuhaf değil mi?"
"Somi de böyle dedi. Neyse haklısın sanırım. Zamanla belki her şey daha da değişir ha?"
"İşte şimdi özüne dönmeye başlıyorsun." dedim gülerek. Dediğime karşılık sadece burukça gülmüştü.
On dakika içerisinde esneme hareketlerini yapıp diğerlerinin yanına geçtik.
Salonda herkes otururken yeni geldiğini fark ettiğim yeşil kuşak olan çocuk fazla tanıdık gelmişti bana. Arkasında oturduğum için yüzünü göremiyordum ancak bir yerlerden gözüm ısırıyordu çocuğu.
Bugün Kyujin hoca da yoktu. Yeni biri gelmişti. Kim olduğu hakkında bilgim yoktu ancak adam küçük bir açıklama olarak, Kyujin hocanın üçüncü gruba geçtiğini söylemişti. WhatsApp grubundan çıkmamıştı ama hala.
"Adım Jung Seohoon. Artık ikinci grubun antrenörü benim. Aranızda beni tanıyan bir kişi tek var sanırım. Neyse bu önemli değil. Önceki programınız nasılsa öyle devam edeceğiz. İmtihanlar hafta, öğretmeninizin önceden yaptığı gibi bende uyarıyı yapayım. Bu hafta içinde ya da haftaya antrenman olduğu herhangi bir gün kimlik belge fotokopisi, iki vesikalık fotoğraf ve sağlık raporunu getirmeyi unutmayın. Şimdi kuşaklar renklerine göre ayrılsın bakayım." dedi hoca.
En üst kuşaklardan başlayıp sırayla ayrılınca gözüm hala yeni gelen yeşil kuşaktaydı. Bu sırada Felix'te bana doğru geliyordu.
Yavaşça ayağa kalktığında kendi grubunun olduğu tarafa doğru ilerledi. Karşısındaki aynadan yüzünü görebiliyordum artık.
"San?-" dememe kalmadan arkamdan tanıdık bir ses geldi. Noluyordu lan bu lanet yerde?!
"Baba!"
Arkamı dönüp kapı girişinden babasına seslenen Wooyoung'a baktım.
"Woo?"
"Hyun? A selam Felix?!" Tanışıyorlar mıydı?
"Oha Wooyoung?! Hyunjin?" dedi San. Ne ara bizi görmüştü?
Ne oluyor lan burada?!!
***
TA DA DA DAAAAAAA
NOLUYOR CİDDEN😾
Selamlar😉 Nasılsınız????
Bölüm nasıldı hatam varsa affola
Nasıl attık ama yb, ben dedim düzenime dönersem hayat daha güzel olur diye, artık her gün ybleniceksiniz haberiniz olsun😽💕
Felix bipolar mısın yavrum????????🧐
Neyse görüşürük canlarım diğer bölüm💗💘❣️