MAHPERİ IV +18

By Twilight267

592K 25.5K 16.2K

-Tamamlandı- [+18 cinsellik, hayali varlıklar vardır. ] O gece Tanrı küçük kızın gözyaşlarına kıyamadı, Bir a... More

Tanıtım
I. ~Çehresiz~
II. ~Bileklik~
III.~Hades'in Yasak Meyvesi ~
IV. ~Şeytanın İni~
V. ~Cerberus~
VI.~Ölüm Ensesinde~
VII. ~Güller Ve Dudaklar~
VIII. ~Mührün ilk adımı~
IX.~Efendi Ve Kurbanlar ~
X.~ Sen Acı Verecek Kadar Güzelsin ~
XI .~ Sözler ve Yalanlar~
XII.~Beyaz Güller ~
XIII. ~Kül ~
XIV. ~ Açık Yaralar~
XV.~Tanrı'nın Gölgesi ~
XVI. ~Kanlı Ayna Parçaları ~
XVII~ Kanlı Ayda Çekilen Kartlar~
XIIX.~Ruhlar Hanı~
XIX.~Gece Güneşi Bitkisi ~
XX. ~Gerçek Sahip~
XXI. ~Çaresizlik ~
XXII .~Bıçak Yarası ~
XXIII. ~İlk Tanışma ~
XXIV. ~Bazı Yaralar Kanamaz~
XXV.~ Zincirlerin Kırılması ~
XXVII. ~Asılı Kalan Ruh~
XXVIII. ~Buzlar Vadisi~
XXIX. ~ Kristal Oklar~
XXX.~Soğuk Dokunuş ~
XXXI.~Ay Işığında Süzülen Bedenler~
XXXII. ~ Kana Bulanan Okyanus ~
-AÇIKLAMA-

XXVI.~Sır Perdesi~

5.5K 442 146
By Twilight267

Şimdiden keyifli okumalar.
♡ Oy ve yorum yapmayı unutmayın ♡

Duygular insanları ölümün eşiğine getirebilir miydi?

Sevgi, acı, öfke...

Her şey Ares'e aşık olmam ile başlamıştı.  Gerisi aynı çorap söküğü gibi ard ardına sıralanmıştı.  Tüm duygular bir olup keskin tırnaklarını bilemişler boğazıma saplamışlardı.

Her nefes alışımda biraz daha kısalıyordu hayatım. İşte  Ares'e aşık olmak böyle bir şeydi. Ares'e  aşık olmak sizi öldürebilirdi.

Bakışlarımı hâlen karşımda benden cevap bekleyen Gusion ve Miya'nın üzerinde tutuyordum. Üçümüzden de tık ses çıkmıyordu.  Ortamdaki tek ses az önce onları takip ederek gelen Cerberus'un nefes sesleriydi. Kalın derisi ile karların içine yatmış alttan bakışları ile beni süzmekteydi.  Bunca fırtınadan etkilenmeyerek aynı duruşta önümde uzanmaktaydı.

Arkamdaki geçit çok küçük bir parça halinde kalmıştı.  Ben ise olduğum yerde çakılı kaldığım için ne ileriye adım atabiliyordum ne de geriye...

Zaman ilerliyordu.  Kendi hayatımı düzene sokmak için Araf'tan ayrılamam mı gerekiyordu? Yoksa dedikleri gibi Ares'e yardım mı etmeliydim?
O kadar karmaşık bir hâl almıştı ki olaylar...
Nasıl sıyrılacaktım bu olaylardan?

"Lina" dedi yalvarır bir ses tonu ile Gusion.

Gözlerini ilk kez dolu görmüştüm.  Kalbimin  acıdığını hissettim.

"Bir karar ver lütfen.  Ares'in felaketi herkesi yok edecek. " kalbini nasıl kontrol edemiyordu ki?

"Ben..n ne yapacağımı biliyorum Gusion. Ares beni bu kadar kırmış  iken ona dönmek ne kadar doğru?"  Ortam kısa bir anlığına sessizleşti.

"Kalbinin sesini dinle Lina. O sana doğru  yolu gösterecek. " bu sefer aynı ses tonu ile Miya konuşmuştu.

Dediğini yapmayı seçtim.  Gözlerimi kısa bir anlığına kapattım ve kalbimin sesini dinledim.
Kalbimin ne dediği aşikardı zaten.

Ona aşıksın. Git ve bul onu yoksa ikiniz de yok olmaktan beter olacaksınız...

Derin bir şekilde yutkundum. Kalbim daha da acımaya başladı. 

"Neden siz gitmiyorsunuz?"

"Çünkü Lina Ares bizi kendinden uzak tutmaya çalışıyor. Bize zarar verme ihtimali olduğu için bizimle görüşmeyi reddetti. Belki seninle konuşur.  Ona yardım et Lina. Onu kaybetmek istemiyoruz."  Miya'nın sesi iyice alçaldı.

Yapacaktım. Bu sefer kalbimin sesini dinleyip ona bir şans daha verip bu felakete son verecektim.

Şimdi Ares'e tekrar gidecektim. Onu savaş gününe çıkarmam gerekiyordu.  Şimdi ona bir şey olursa şeytan sonsuza kadar egemenliği eline geçirecekti. Savaş diye bir şey olmayacak Ares zaten o güne çıkmayacaktı.  Buna son vermek istediğim için şimdi olan her şeyi bir kenara bıraktım.

"Gideceğim. Ares nerede peki?" Dediğimde Miya ve Gusion derin bir şekilde gülümsediler.

"Dağ evinde.  Orayı seni hızlı bir şekilde  Ares'in köpeği götürür.  Atları getirmeden gelmiştik. Zaman az Lina." Kısa bir süre köpeğe  odaklandım.

"Dediğin gibi olsun ben önden gideceğim.  "

"Biz de diğerlerine haber edip hemen geleceğiz. " Miya ve Gusion az bir süre sonra  beni köpek ile baş başa bırakarak geldikleri yollardan geri gittiler.

Elimdeki saksıyı daha sıkı tutarak bata çıka köpeğin uzandığı yere vardım.

"Beni sahibine götür oğlum. " elimi nazikçe başının üzerine koydum ve okşadım. Üç kafasını da önümde eğdi ve yattığı karların içinden ayaklandı.

Köpeğin üzerine atladım ve köpek hızlı bir şekilde koşmaya başladı.  Kar taneleri fırtına eşliğinde sert ve keskin bir şekilde yüzüme çarpmaya devam etti.

Gökyüzü cidden yarılmış , yerlere kadar uzanan kızıl bir ışık saçılmaktaydı. Korkum ikiye katlanmaya devam ederken yerdeki biriken karlar sanki kan ile sulanmış gibi görünüyordu.  Ellerim titremeye başladığında iyice köpeğe sarıldım. Köpek başlarından birini  bana doğru uzattı kısa bir anlığına.

Tek elimle iyice çiçeğe sarıldım. Soğuk yüzüme çarpmaya devam ederken dağılan saçlarımı iyice fırtınanın etkisi ile birine karışmıştı .

Ares her neyi saklıyor isen saniyeler sonra bunu öğrenecektim. Ve içimden bir his nedense bunu beni göndermesi ile alakası olduğunu söylüyordu.

Aklımda şekillenen onlarca karmaşaya son vermek için de gidiyordum ona.

Tek başına çözmeye çalıştığı bu sorunun ne olduğunu öğrenmek için de gidiyordum.

Kalbimin sesini dinlediğim için gidiyordum. 

Ares'in bazı şeyleri düzeltmek için yalan söylediğini düşündüğüm için gidiyordum.

Bu gece tüm geri dönüş kapılarını kapatarak üç günün ardından tekrar onun ile yüzleşmek için gidiyordum.

Duygularımın beni öldüreceğini bildiğim halde risk alıyordum.  Belki de diğerlerini kabul etmediği gibi beni de kabul etmeyecekti.  Bunu göze alarak gitmekteydim. Ne yapıp edip o eve girecektim. Her şey onun istediği gibi olmak zorunda değildi sonuçta.

🍃

Az bir süre sonra nihayet dağ evinin önüne gelmiştim. Köpek beni bıraktıktan sonra gözden bir anda kayboldu.

Güçlü bir şekilde camlara çarpan ses kukalarım ile aşina oldu.

Ares'in kalbinin sesi evin dışından bile duyulacak kadar  yüksek ve hızlıydı.  Koca bir boşluğa düştüm. 

Şu anda evin içinde benim için atan bir kalp vardı.

Hem de Ares'in uzun zamandan beri atmayan kalbi...
İki katlı olan evde yukarı katında cılız bir ışık yanmaktaydı. Kar ise şu anda diz boyu olmuştu.  Fırtına yavaş yavaş durmaya başlasa da hâlen şimşekler çakmakta , gökyüzündeki devasa yarık yerinde durmaktaydı.

Bakışlarımı tekrar eve odakladım.

"Ares kapıyı aç!" Yüksekçe bağırdığımda içeriden ne yazık ki ses gelmedi. Tekrar seslendim kapıya vurarak .

"Ares içeride olduğunu biliyorum kapıyı aç!" Yine bir sessizlik hakim oldu . Yukarı kattaki cılız ışık hâlen  titremekteydi.

"Ares... lütfen kapıyı aç. " sesim bir tık da olsa yalvarır tonda çıktı.

Kapıyı yumruklamayı sürdürdüm, kırarcasına.

"Git buradan Lina." Sonunda bana cevap vermişti. Üç günün ardından nihayet sesini duyabilmiştim.  Çatlayan sesinde inanılmaz bir yorgunluk ve ızdırap mevcuttu. Bu beni daha da endişelendirdi. Ama hiç de gitmeye niyetim yoktu. Buradaydım. Tüm sır perdesini aralamadan hiç bir yere gitmiyordum.

"Gitmeyeceğim Ares. İçeriye al beni dışarısı çok soğuk."

" Senin burada olmaman gerekiyor . Senin kendi dünyanda olman gerekiyordu. Git. sana onlarca söylediğim şeyden sonra hala buraya gelmen kendine saygısızlık." bam telimden vurmaya çalışıyordu beni. Ama bu dediklerine kulak asmayacak kadar zeki bir kadındım ben.

"Söylediğin her şeyin bir nedeni var öyle değil mi? Beni uzaklaştırmak istemenin nedeni savaş mı?" sesim azda olsa soğuktan dolayı titremişti. Ne kadar üzerimde kalın kıyafetler olsa da soğuğun keskinliği tenim ile sevişmekteydi.

"Sana bunu kim söyledi?" 

"Bunun bir önemi yok eğer beni içeriye almazsan donup öleceğim."

"Git buradan Lina. Sana yalvarıyorum. Kaç kurtar kendini." derin bir iç çekiş geldi kapının ardından.

Onun kapıyı açmadığını gördüğümden dolayı pes ederek içeriye girmek için arkaya dolaştım. Bata çıka sonunda arkaya ulaşmıştım. Ve şansım vardı ki arka kapı kilitli değildi. İçeriye süzüldüğümde yüzüme çarpan sıcaklık ile tüm bedenim gevşedi. Salon oldukça karanlık ve  sessizdi lakin yüzüme vuran bu sıcaklık şömineden gelmiyordu. Çünkü şömine yanmıyordu. Bu işte bir gariplik vardı. 

"Ares" yine ortamda sessizlik hakim iken yukarı kattan acı dolu bir feryat duyuldu. Yere çakılı  olan bedenim doğruca yukarı kata yöneldi . Kısa olan merdiveni ikişer ikişer çıkarak dar koridorun sonuna doğru ilerledim .Sadece bir oda vardı . Her adım attığımda Ares'in kalbinin sesini daha net  duyuyordum . O kadar hızlı atmaktaydı ki. Normal biri olsa kesinlikle kalp krizi geçirirdi. Odanın hafif aralık olan yerinden cılız bir ışık sızmıştı.  Ve bu ışık az önce evin dışından  gördüğüm ışıktı. Büyük ihtimal mum ışığıydı. Odanın artık tam önündeydim ve eve yayılan sıcaklık buradan geliyordu. Yaydığı bunaltıcı sıcaklık ile iyice bunalmaya başladım. 

Ares'in sesi artık iyice acı ile karışmıştı. Kapıyı  ittirerek  içeriye süzüldüm. Ares genişçe olan tek kişilik yatakta boylu boyunca  uzanmış gözleri hafif arlıktı. Yüzünün her tarafını boncuk boncuk ter kaplamış sağ eli kalbinin olduğu  yerdeydi.

 Koşar adım önünde diz çökerek yanına vardım. Elimi anlına götürdüğümde  yaydığı sıcaklık ile elimi ışık hızı ile çekmek zorunda kaldım. Sıcaklık Ares'in bedeninden yayılmaktaydı. Elimi bu sefer atan kalbinin üzerine koyduğumda cidden kalbinin ritmini net bir şekilde hissetmekteydim.  Kalbinden yayılmaktaydı bu güçlü sıcaklık lakin hemen alt bölgesi buz dağını aratmayacak cinsten soğuktu. Sanki bedeni kendi içinde şu anda savaş vermekteydi.  Kalbinden yayılan tüm sıcaklık  bedenini kuşatmış iken kalbinin hemen altındaki soğukluk bunu engellemek ister gibiydi. Ares başını zorlukla bana çevirdi. 

"Lina" sesindeki yorgunluk bana kadar ulaştı.

"Ares neden bu haldesin. Kalbinden yayılan bu sıcaklık seni yok ediyor. Onu kontrol edemiyorsun." 

"Kalbim senin için atıyor. Ama beni yok ediyor Lina. Bu sıcaklık beni bu gece cehennem ile tanıştırıyor."

"Öyle söyleme . Yok olmak yok. Sana yardım etmek için buradayım. Lütfen dayan Ares. Sen tanıdığım en güçlü kişisin. Böyle yıkılmazsın. " derin bir şekilde nefes aldı. Az biraz doğrulamaya çalışsa da pek bir işe yaramadı. 

"Bu gece yenildim Lina. Sana yenildim. Sol tarafımı sana feda ettim. " kurduğu her cümleden sonra her iki gözünden de yağmur misali yaşlar akmaya başladı. 

Aynı şekilde benden de.

" Ağlama lütfen. Senin ağlaman beni daha da üzüyor. Seni hiçbir zaman hak etmedim ." uzun bir süre sadece güzel hüzünlü çehresine odaklandım.

"Affet beni. Sana yalvarıyorum yaptığım onlarca şeyden sonra sadece affet beni."

"Böyle konuşma Ares. Yok olacak gibi konuşma seni bu gece bu durumdan kurtaracağım. Bana ne yapmam gerektiğini söyle sadece. Zamanımız daralıyor. Sonra aramızda ki sorunlara çözüm bulabiliriz. Ama şimdi inan sırası değil." tek kelime etmedi ve bana bakmayı sürdürdü kısık gözlerinin arasından. Güzel çehresi çökmüştü.  Gözlerinin altı mosmor olmuştu. Gözbebekleri ise tamamen yeşillikten çıkmış silik bir beyaz halini almıştı.

" İşlediğim günahın bedelini en ağır şekilde ödüyorum Lina.  Bu benim bir nevi sınavım." 

"Kendini yormayı kes.  Bana ne yapacağımı söyle, cayır cayır yanıyorsun. Bedenini soğutmam gerekiyor."

" Vücut ısımın düşmesi için aşıdaki buzluktan tüm buzları al ve küvetin içine doldurduğun soğuk  suyun içine at. Bu belki işe yarayabilir."

" Tamam." koşarak aşağı kata indim. Buzlukta bulunan tüm buz kalıplarını alarak doğruca  banyoya girdim. Küvete yaklaşık ağzına kadar çelik gibi soğuk su ile doldurdum. Elimdeki tüm buzları suyun içine döktüm.  Sudan yayılan soğukluk bile insanı titretecek cinstendi.

Ares'in yanına  tekrar döndüm . Onu zorlukla yataktan kaldırdım ve banyoya götürmeye başladım sarsak adımlar ile.

Nihayet banyoya geldik. Ares'i küvetin kenarına oturttuğumda  sırtını duvara yasladı. Bedeni cidden çökmüştü. Sanki ceset gibiydi. Belki de üç günden beri yemek bile yememişti.

Kıyafetlerini çıkarmaya yeltense de gücü buna ne yazık ki yetmedi.

" Sen kendini yorma ben çıkartırım."  bana karşı çıkmadı. Sadece boxerı kalana dek üzerindeki tüm kıyafetlerden kurtuldum.

Yavaşça kolundan tutarak buzlu suyun içine yatırdım bedenini. Boğazına kadar yükselen buzlu suyun içinde uzanmaktaydı cayır cayır yanan bedeni. Gözümden akan birkaç damla yaş suyun içerisine karıştı.  Elini uzattı gözyaşlarımı silmek için lakin buna bile gücü yetmedi. Buzlu suyun içine doğru birkaç büyülü söz fısıldadı ağır bir şekilde. Sol tarafından yayılan kızıl ışık ile buzlar iyice bedenini sarmaya başladı. 

"Ahhhh!" bir çatırdama sesi ile Ares'in ağzından acı dolu inlemeler yükseldi. Göz bebekleri artık tamamen beyaza bürünmüştü. Suyun içinde bedeni zangır zangır titremeye devam ederken dışarıda çakan şimşekler içeriyi aydınlatmayı sürdürdü.

Bir çatırdama sesi daha... 

Artık korkum ikiye katlanmaya başlamıştı ,neler oluyordu?

"Ares bu ses de ne?" Ares hafif kısık gözlerini zorlukla aralamaya çalıştı. Göğsünün üzerindeki ışık her çatırdamada daha keskin bir hal almaktaydı.

"Kaburgalarım ayrılıyor. Kaburgalarım tek tek parçalanıyor." o kadar normal bir şekilde söylemişti ki.

Şimdi korkudan küçük dilimi yutacaktım. Ne demekti bu?

Nasıl kaburgaları parçalanıyordu? Çektiği bunca acının sebebi bu muydu yani?

"Ares neden kaburgaların parçalanıyor bana aşık olduğun için mi?" acı dolu yüz ifadesi her ağzını açışında daha da değişmekte bir öncekinden daha kötü bir hal almaktaydı.

Başını olumlu bir şekilde salladı. Gözümden korku ile bir damla yaş daha akıp suyun içerisine karıştı. Buruk bir şekilde gülümsedi.

"Sana aşık olmak kolay mı sandın Linam?" aitlik ekinin üzerine öyle bir baskı uygulamıştı ki...

Ne kadar da özlemiştim bana böyle seslenmesini. Sadece üç gün ayrı kalmıştım ondan ama sanki bir yıl gibi gelmişti. Üç gün bana işkence gibi gelmişti. 

Ona ne kadar kırgın olursam olayım şu durumda ona kızamayacak kadar karışıktı aklım. Bildiğim tek şe vardı onu çok özlemiştim. Yanı başımda olsa bile yine özleyecektim.

"Her zaman sorunlarla tek başına mücadele edeceğim inadını bir kenara bırak Ares. Sevdiklerinin sana yardım etmesini , yanında olmasına karşı çıkma lütfen" diğerleri ile görüşmek istemediğini biliyordum.

"Ben gelmesem ne olacaktı? Kalbin ile başa çıkamıyorsun çünkü daha önce hiç aşık olmadın."

" Başa çıkamıyorum Lina . Sana aşık olmak konusunda çok tecrübesizim. Sevgi ne demek aşk ne demek hiç bilmedim sen gelesiye kadar. Seninle tanışana kadar kimseye ilgi duymadım aşık olacak." bunlar büyük itiraflardı. Kalbimin ritmi daha da hızlandı.

Artık uzun bir süre sonra  sesi eski tonuna döndü küvetin içinde oturur pozisyona geçti. Şimdi diğer halin göre biraz olsun toparlanmıştı.

Ama hala kaburgaları tek tek parçalanmaya devam etti. Bedeni soğuk suyun içerisinde eski sıcaklığına geri kavuştu.

Ares'in elini sıkıca tutmaya devam ettim. Burada olduğumu, yanında olduğunu hissetmesi için her kaburgası parçalandığında daha da sıktım elini.

"Ares korkuyorum. Canın acıdığı için çok korkuyorum."

"Artık o kadar da acımıyor  yanımda sen varsın. Artık tüm acılara katlanabilirim. Korkma." 

"Ares şimdi biraz toparladığına göre sorduğum soruları yanıtlamanı istiyorum." baygın bakışlarını altından bana bakmayı sürdürdü. Gözlerinin rengi nihayet eski rengine dönmüştü. 

Yeşile...

"Sor bakalım." ondan önce sıcaklığını kontrol ettim. Artık tamamen bedeni eski haline geri dönmüştü. Onu kaybedeceğim diye ödüm kopmuştu.

"Şu anda kaburgalarının parçalanma nedeni ne?"

Derin bir şekilde yutkunduktan sonra ağzını araladı. Elimi ani bir hareketle tuttu ve tam kalbinin altında yer alan buz gibi yere koydu. Az bir ötede atan kalbinin ritmini net bir şekilde duymaktaydım. İçimde kelebekler şahlandı.

"Tam burada yer alan Buz Taşı'nı çıkarmak için parçalanıyor kaburgalarım."

Buz Taşı mı? Elimi otomatik olarak dediği yere götürdüm.  Buz gibiydi.  İçim ürperdi.

"Lina keşke biraz sözlerimi dinleyip kendini kurtarsaydın. "

"Gitmek istemiyorum Ares.  Senin gibi korkaklık yapıp kaçmak değil savaşmak istiyorum. " beni izlemeyi sürdürdü.

"Haklısın.  Ama ben de haklıyım."

"Haklı olman beni kırmanı gerektirmez." Bakışlarımı ondan çektim ve yere odakladım.  Islak elini çenemin altına  dayadı ve yerdeki  bakışlarımı kendine odakladı tekrardan.

"Gözlerini benden kaçırma Lina. Sana ne söylesem biliyorum ki boş.  Beni affetmeni beklemiyorum. Bu çok yüzsüzce olur. Ama benim ile konuşurken okyanus mavisi gözlerini lütfen benden kaçırma.  İzin ver gözlerinde boğulayım. " kalbinin ritmi bile değişti kurduğu bu cümle sonrası.

Kanımın hızlandığını hissettim.  Ondan  uzak durmak cidden aşırı derecede  zordu.

"Ares" dudaklarıma çarpan soğuk esinti sonrası bakışları bile değişmişti.  Artık anlamıştım ki kalbinin üstesinden gelmişti. Sadece şu bahsettiği taştan dolayı kaburgaları parçalanmaktaydı.

"Canın  acıyor mu Ares?"

"Kalbimin oluşması ve atması kadar  bana acı veren hiçbir  şey daha yoktu. Kaburgalarımın parçalanması hiçbir şey  diğer acının yanında. "

"Vücut ısın eski hâline döndü. Kalbini kontrol edebiliyorsun şu anda.  Buzlu su işe yardı. " sesimde az da olsa bir heyecan mevcuttu.

"Senin sayende teşekkür ederim.  Ne kadar git desem de beni dinlemeyip geldiğini için.  Belki de sen gelmesen kendimi yattığım yerden bile kaldırmayacaktım" buruk bir gülümseme  yolladım ona.

"Gusion ve Miya beni yolumdan çevirmese cidden gitmiştim.  Sonra bir anda kar yağmaya gök yarılamaya başladı.  Garip bir şeylerin döndüğünü işte o zaman fark ettim." Kaşları havalandı.

"Gusion'ı napıp edip seni göndermesi  için  yollamıştım o seni göndermek yerine bir takım olaylardan bahsetmiş olmalı. "

"Kızma onlara. Doğru olanı yaptılar.  Senin yok olacağından endişelendikleri için beni ikna ettiler.  İnanmayıp gide de bilirdim. Ama bak buradayım. "

"Neden sana onca kırıcı söz söyledikten sonra yine beni kurtarmak için arkanı dönüp yanıma geldin Linam? Gitmen için  senden vazgeçmiş  iken sen neden kalmak için, benim için  hayatından vazgeçtin. " gözlerimin dolduğunu hissettim.  İlk defa Ares'in sesinin konuşurken titrediğine şahit olmuştum.  Bu çok garip gelmişti.

"Hayatımdan vazgeçmedim  Ares." Onun da gözleri dolmuştu.

"Senden vazgeçmedim..." bir sözcük her şeyi ifade  edebilirdi. Tüm kalbi etkisi altına alabilecek  kadar güçlü bir cümle kurduğumun farkına varmıştım.  Ve o da bunun farkına varmıştı.

"Aramızdaki  en büyük  fark da bu ya.  Sen kırmayı  tercih ettin Ares. Başarılı  oldun da. Benim duygularım ile güzelce oynadın. "  ses tonum  bir anda değişmişti. Gözlerimi kırpıştırdım. Derin nefesler alarak küvetin yanından kalktım ve elini bıraktım.

"Şu anda  gayet iyi gözüküyorsun. Artık üzerini giyinebilirsin. "  banyodan çıktım.  Ter basmıştı.  Yatak odasına geri geldim.  Onun için kalın temiz kıyafetleri çıkartıp yatağının üzerine bıraktım.

Az bir süre sonra suyunu akıta akıta odaya geldi.

Uzun bir süre odanın içinde dikilse de gözlerim direkt olarak artık kırmızı değil buz mavisi renk almış göğsündeki bölgeye kaydı.  Cidden de kaburgalarının arası  açılmıştı.  Dişlerini sıktığı içinde  çenesi bir hayli beyazlanmıştı.  Gözlerim tekrar kalbinin tam üzerindeki kelebek dövmesine kaymış  iken gözüme ilişen hemen altındaki yazı dikkatimden kaçmadı.  Daha önce nasıl oldu da fark etmemiştim ki?

Ares ne kadar  uzağımda olursa olsun yazan şey net bir şekilde okumaktaydı.

Lina...

Tam kelebek dövmesinin altına ismimi kazımıştı .

Aklıma Zern'in dedikleri geldi.  Eğer abisi  bir gün bir kadına gerçekten  aşık olursa onun ismini göğsüne kazıyacaktı.  Öyle de yapmıştı bunun en büyük kanıtı kaburgalarının  altında cidden benim için atan kalbiydi.

"Üstümdekini çıkaracağım Lina."

"Çıkar." Sesimde bir umursamazlık mevcuttu.  Arkasına döndü ve boxserını sıyırdı.  İlk  defa biçimli kalçası gözlerimin  önüne  serildi. Kısa biran geniş  omuzlarına toplandı bakışlarım.  Derin bir şekilde yutkundum.   Sonra önüme döndüm azda olsa utandığım için.  Ares elini çabuk tutarak kıyafetlerini giydi. Kaburgalarının acısı o ne kadar acımıyor  dese de onu zorladığını görmemek için kör olmam gerekiyordu. 

Tüm kalın kıyafetlerini üzerine geçirdikten sonra zorlukla heybetli vücudunu yatağının üzerine bıraktı.
Ben ise oturmuş olduğum tekli koltukta bir hayli yayılmıştım.

Bedenini yan yatırarak bana iyice odaklandı.  Kısa bir süre dilini dudaklarının üzerinde gezdirdiği için bakışlarım dudaklarında takılı kalsa da hemencecik çektim. 

"Buz Taşı ne zaman çıkacak kaburgalarının altından? Sen ne kadar acımıyor desen de her kırılma sesinde benim bile canım acıyor Ares"

"Buz Taş az bir süre sonra nihayet elime geçecek . Peki merak etmiyor musun bu taşı?"

"Ediyorum. Lakin aramızdaki sır perdesini aralayacak olan kişi sensin. Artık tüm yalanlar ve benden sakladığını her şeyi kendi ağzın ile anlatacaksın.  "

"Anlatacağım.  Her şeyi en baştan eksiksiz olarak sana anlatacağım. Benden nefret edebilirsin. Senden beni affetmeni bekleyeceğim. Kırgınlık ve kızgınlığın geçene kadar yemin ederim yanına bile yaklaşmayacağım. "

Uzun uzun yeşil gözlerini seyrettim.  Az sonra bildiğim bazı gerçekler bile değişebilirdi.  Bizim hikayemiz ben buraya adım atmadan başladığını artık daha net bir şekilde kestirebiliyordum. Ares'in benim geleceğimi bildiğini biliyordum. Lakin nasıl benden haberdar olduğunu ve hayatıma nasıl dahil olduğunu ne yazık ki bilmiyordum.

Ama saniyeler sonra her şey ortaya dökülecekti. Tüm merakım ortadan kalkacaktı.

"Nasıl başladı aslında bizim hikayemiz? Nasıl ben ilk geldiğimde benim adımı defterleri açmadan zaten biliyordun?" Biraz düşündü.  Acı dolu yüz ifadesini az da olsa düzeltmeye çalıştı.  Pek de başarılı olamadı tabi.

"Bundan bir bir buçuk yıl öncesinde tam zamanını hatırlamıyorum bir günah işledim.  Yapmamam gerek bir şey yaptım.  Buna mecburdum gerçi. Sen zaten günahın ne olduğunu biliyorsun."

Biliyordum.

Diana'yı Ölüm Yiyenler'e vermesi....

"Devam et." Diyince boğazını temizledi.

"Günahı işledikten sonra başka bir boyutta sen de istemsiz bir şekilde günah işledin."

Annemin ölmesine vesile olmuştum , şeytana inanarak benim günahım buydu.

"O gece farklı evrenlerde olsak da Tanrı seni affetti lakin benim günahıma karşılık seni kaderim kıldı.  Aynı kardeşimin sevdiği kadın gibi ölümlü bir kadın seçti bana."

Bazı şeyler yavaş yavaş oturuyordu.

"Sonra bir gece aynı bugün olduğu gibi Kanlı Ay yükseldi. Doğruca Asiha'yı ziyarete gittim. Benim gelmemi beklediğini söyledi. Yüzünü hâlâ hatırlıyorum.  Kireç gibiydi.  Korkmuştu. " aklıma Asiha denen büyücünün yüzü belirdi.

"Daha sonra bana bu gece kaderimin tekrar şekilleneceğini  bahsetti.  Tabi ben o zaman saçma bulmuştum. Kader Kartı dediği tarot kartlarını dizdi önüme ve seçmemi istedi. "

"Sonra ne oldu Ares seçtin mi kartları?"iyice heyecanlanmıştım.

"Evet seçtim." Arkasına doğru uzandı ve çekmeceden bir şeyler aldı. Dikkatli bir şekilde baktığımda seçmiş  olduğu kartlar olduğunu anlamam uzun sürmedi.  Onları daha önce onun odasına gizlice girdiğim zaman gördüğümü anımsadım.

Ama o zaman yakalanma korkusu ile pek de ne anlama geldiklerini anlayamamıştım.  Kartlar önemli oldukları için Ares onları odasında tutuyor olmalıydı.

"Seçmiş olduğum kartlar ile o gece Asiha benim kaderimin tekrar yazılacağından  bahsetti. Tabi  ben hâlâ aşırı saçma buluyorum. Daha sonra kartları tek tek seçtim. O da seçmiş olduğum kartları yorumladı. "

"Kartların içeriği neydi peki?" Artık aklım iyice bulanmıştı.

"Kartların hepsini de bir kadının geleceği, üzerine Ölüm Yiyenler'in laneti bulunacağı ve uzun zaman güneşi laneti ile küstüreceği geçmekteydi." Evet ilk geldiğim zaman meydana gelen olayların bütünüydü bunlar.

"Daha sonra ne oldu. "

"Asiha gelecek olan kişinin benim kalbimin sahibi olacağını  dile getirse de bu bana çok saçma ve komik gelmişti  o zamanlar, çünkü ben baştan beri yalnızdım. Ölümlü birinin kalbimin sahibi olacağına ihtimal bile vermedim."

Beklediği gibi  gitmemişti işler.  Bana aşık olmuştu.

"Daha sonra en son seçmiş  olduğum kartın benim felaketim olacağını yorumlardı.  Ben yine buna da ihtimal vermedim. Lakin içime de bir kurt düştü.  "

"Devam et." Bana bahsetmiş olduğu son kartı uzattı.

Üzerinde iki kafatası vardı.  Kadının kucağında diğerinin kafası bulunmaktaydı.  Sanki birinin ölümü diğerinin elinden olmuşa benziyordu.  Eğer dediği gibi kartlardaki kadın ben isem Ares'in sonunu kendi ellerim ile getirecektim.  Kalbim hızlandı.

Bu olmamalıydı. Ellerim titredi. Ares'in gözlerinde kesişti bakışlarım.

"Ares..."

"İşte her şey bundan dolayı. Bu kart gerçekleşmesin diye başladı bu olanlar."

"Ben..."

"Sen Araf'a ayak basarak beni yok edeceksin, bu kaderimin bir parçası . Son  kartın gerçekleşmemesi için her gün gelmeni bekledim Lina."

Uzun bir süre sırf bunu engellemek için gelmemi bekledi.

"Kartların gerçekleşmemesi için Asiha'nın bana söylemiş olduğu sözcüklere her zaman dikkat ettim. Günah işlememek için çok uğraşsam da bir şekilde bu günaha bulandım ve kartlar bir bir  gerçek olmaya başladı. "

İşlemiş olduğu günah; Diana'nın ölümü idi.

Ares o günahı işledi ve kaderi o gece tekrar yazılmaya başladı.

Yavaş yavaş yüzü iyice değişmeye başladı.  Kaburgaları, kıyafetleri ne kadar kalın olursa olsun ayrıldıklarından  dolayı katran karası kanı kazağına bulaşmaya başlamıştı.

"Ares kanaman var. Bir şeyler yapalım. "

"Otur Lina. Bunun olması gerek." Dişlerini iyice sıktı .

"Sonra anlatırsın dinlen istersen lütfen kötü görünüyorsun. "

"Lina... iyiyim. Bu gece her şeyi öğreneceksin. Yarın sabaha çıkarsam aramızda sır olsun istemiyorum. " ne dersem diyeyim burnunun dikine gidecekti daima.

"Peki."

Ayaklandığım için tekrar yerime oturdum.

"Sen daha sonra tam üç yılın ardından tam umudumu kesmiş iken bir gece yarısı çıkıp geldin. Araf'a beni yok etmek için ayak bastın Lina."

"Ama ben bunu istemiyorum Ares. Seni cidden asla yok etmek istemedim."

"Sakin ol. Biliyorum  seni çok iyi biliyorum.  Daha sonra senin gelmen ile son kart hariç tüm olaylar senin ile birlikte gerçekleşmeye başladı. "

Her birini net bir şekilde hatırlıyordum.

"Peki o zaman bana başından beri bunları neden anlatmadın?"

"Benim her boyutta birçok  düşmanım var Lina. Şeytan ile birlik olan bir sürü düşmanım var.  Seni onlardan biri sandığım için  asla sana ilk başlarda güvenmedim."

Aslında kendi çapında haklıydı.

"Gün geçtikçe olaylar yavaş yavaş yerine oturdu. Her birinin üstesinden bir şekilde geldim lakin son kart gerçek olmasın diye seni yanımda tutmaya çalıştım. Böylece bana zarar vermen engellenecek şeytan senin ile irtibata  geçemeyecekti. "

Doğruydu.

"Peki Ares beni o yüzden mi Araf'ta zorla da olsun tutmaya çalıştın?Son kart gerçek olmasın diye."

"Dürüst olacağım Lina. Sana yakın olmak için ilk başlarda söylemiş olduğum kelimler bir şey ifade etmiyordu. "

Bunu zaten daha öncede dile getirmişti.

"Ya bana imzalatmış  olduğun o anlaşma? "

"Seni lanetten kurtarmak için  anlaşma  yaptık.  Bu da benim plânlarımın başında geliyordu. "

"Benden aslında ne isteyecektin Ares ? Geçen gün gitmemi istedin ama aslında gerçek istediğin bu değildi öyle  değil mi?"

"Evet aslında gerçek isteğim bu değildi. Gerçek istediğim senden sonsuza kadar Araf'ta benim ile kalmandı. Böylece gözümün önünde olacaktın.  Beni yok etmen ortadan kalkacaktı lakin anlaşmayı  bozdum.  Seni kendime mühürleyerek burada tutma planımı kendi ellerim ile bozdum. "

Ares'in yapmış olduğu bazı şeyler cidden olan şeylerdi. Yalan falan değildi .

"Neden peki neden yaptın bunu?"

"Çünkü çok adice geldi. Sana bunu yapmak adilce değildi.  Geldiğin gün bile seni karşımda gördüğüm ilk an ve daha fazlasında benim kalbimin sahibi olacağına ihtimal bile vermedim."

Beni cidden o gece ormanda karşılamaya gelmişti.

"Neden peki o gece Ölüm Yiyenler'in bana saldırmasına engel olmadın? Bu da planının bir parçası mıydı?"

"Dalgınlığıma denk geldi. Ölüm Yiyenler'in sana lanet bulaştırması  ile kartın biri daha gerçek oldu. "

Kalbim artık daha hızlı atıyordu.

"Ateş Kadehi'nden ismimin çıkmasında ve senin kurbanın olmamda hatta baloda eşin olmamda bile senin parmağın vardı değil mi?"

"Vardı. " artık yalanlar yoktu.

"Peki ne zaman bana karşı bir şeyler hissetmeye başladın? Tam olarak ne zaman? Ve neden mührü bozdun?" 

Ellerinde yer alan kartları tekrar çekmeceye geri koydu.  Ve bana döndü.  Kazağının belli bir kısmı kanı ile bulamıştı.  Bu beni hala çok tedirgin ediyordu.

"Balo gecesi seni ilk o gün öptüm.  Aklımda bile yoktu.  Oyunun bir parçası bile değildi.  O gün seni öpmek o kadar çok istedim ki. Öptüm de ve kaburgalarımın altında bir acı belirdi.  Oracıkta kast katı kesildim. Aklımın ucundan bile geçmezken senin o kadın olduğun seni öptüğüm anda anladım.  İlk kez kaburgalarımın altında bir acı canımı fena bir şekilde yaktı. Sonra sana gösterdiğim duygular ve  dokunuşlar hepsi gerçekti.  Çünkü sana çekildim Lina. Sende bana ait bir şeyler vardı. "

Aklım o görüntülere gitti. Beni cidden hiç beklemediğim anda öpmüştü. Ve aslında o geceden sonra bana içten içe aşık olmaya başlamıştı.

"Mührü bozdum çünkü buna gerek kalmadı.  Tanrı bir gün beni yanına çağırdığı vakit senin hakkında konuştuk. Benim ile senin ruhunu mühürlediğini seni Araf'ın kraliçesi,benim yıllardan beri atmayan kalbimin sahibi olduğundan bahsetti."

Ares ile ruh eşiydim...

"Peki bu kader nasıl oldu da bu hale geldi?"

"Sen bir günah işledin ben de. Aslında sen şeytanın oyununa geldiğin için Yasak Bölge'ye gitmen gerekiyordu.  Lakin annenin mezarı başında çektiğin acıdan dolayı Tanrı seni affetti.  Ama seni soğuğa aşık etti yağmura mecbur bıraktı. "

Soğuk Ares'ti...

"Sen ve ben iki günahkar bedeniz. İkimiz ruh eşi olduk."

"Evet tam da böyle.  Ben nasıl ölümlü birini yasak olduğu için öldürürdüm ve günah işlediğim için aynı onun gibi ölümlü birine bağlandım."

Artık her şey yavaş yavaş şekilleniyordu.

"Asla sana bu kadar bağlanacağımı düşünmedim Lina. Sen bana aşık iken bana öyle şeyler yaptın ki..."

Derin bir şekilde yutkundu.

"Beni ilk öpen, bana ilk dokunan, başıma türlü türlü işler açan ve en önemlisi yıllardan beri atmayan kalbimi attıran kadın sensin. Bana öyle duygular yaşattın ki..."

Ve devam etti.

"Ben sevmeyi senin ile öğrendim Linam. Bana yanımda iken bile özlemeyi, kaybetme korkusunu ,aşkı sen öğrettin.  İyi ki bana geldin. İyi ki bana eş olarak seçildin. "

Söylediği cümleler karşısında iyice oturduğum yerde hareketlendim.

"Bir kart uğruna sana ilk başlarda yaptığım şeylerden dolayı özür dilerim.  Hayvanlık ettim. Ama her şeyin bir sebebi var.  Senin böyle biri olduğunu bilsem sana güvenirdim"

"Senin  yok olman durumunda neler olacak peki?"

Bana yapmış olduklarını kolay kolay affedemezdim.

"Ben yok olursam sen de yok olursun. Çünkü bana bağlısın.  O yüzden seni savaştan uzak tutmaya çalışıyordum. "

"Gusion bana bir kehanetten bahsetti.  O ne?"

"Tanrı'nın Buz Taşı'nı içimden  çıkarmam için söylemiş olduğu kehanet. Biliyorsun ki Diana'yı kurtarmak için de çıkarmaya çalıştım onu lakin yerini bilmiyordum. "

Kendi bedeninde olduğunu bilmiyordu. Onu hep yanlış yerde aramıştı.

Bulmadığı için de büyü yapmıştı.

"Şimdi çıkıyor  içinden o zaman neden çıkmadı?Bana neden hiç bahsetmedin Buz Taşı'ndan?"

"Taşı  her kim için çıkarmak istiyorsan o kişiye  aşık olman gerekiyor kehanet bunun üstüne kurulu. Sana söylememin iki sebebi var. Birincisi söylersem asla gitmezdin ve kehanet gerçekleşmezdi. İkincisi ise eğer kalbim atmasaydı boşu boşuna umut vaad ederdim."

Bana aşık olduğu için taş onun içinden çıkacaktı.  Kehanetin içeriği neydi peki? Kalbi ile birlikte Buz Taşı tetiklenmişti.

"Kehanet neydi Ares?"

"Kaybetmeyi göze aldığın vakit,
Parçalanacak kaburgaların tek tek,
Sol tarafından yaratılacak Efendi'nin
Gelini,
Aşk başlayacak, gökler huzurunda yarılacak,
Ve işte o zaman Buz Taşı sana ulaşacak..."

Nutkum tutulmuştu.  Bu gece her şey gerçek olmuştu kehanette geçen. 

"Kehaneti gerçekleştirmek için mi beni göndermek istedin?"

"Hem savaştan dolayı hem de kehanetin içeriğinden dolayı.  Kalbim attı ve Buz Taşı'na da az bir süre sonra ulaşacağım. "

"Savaş için  kullanmak dışında neden bu taş bu kadar önemli senin için. "

"Benim gelinim olacaksın Lina. Seni elinde bir yasemin çiçeği ile uğurlamamak için  , seni ölümsüz  yapmak için bu uğraşım. "

Artık sanırım kalbim durmuştu.  Ares beni taşı kullanarak ölümsüz yapacaktı.  Onun gibi  olacaktım.  Onun gelinini mi olacaktım cidden?

"Ya seni istemezsem ?" Böyle bir şey dememi beklemiyordu. Yüz ifadesinde inanılmaz bir değişiklik meydana geldi.

Ama bozuntuya vermemek için ağzını araladı.

"Beni tamamen affedene kadar beklerim seni sorun değil.  Seni beklerim bu beni usandırmaz ."

"Aramızda ki sır perdesinin kalkması ile bazı şeyler yine de de düzenlemeyecek Ares.  Yapmış olduğun şey ne kadar mecburluktan da olsa aşırı kırıcıydı. " bakışlarını pişmanlık ila aşağıya eğdi.

"Biliyorum Lina. Ama kendimi affettireceğim."

"Sen beni soğuktan ve yağmurdan nefret ettiğimi bildiğin halde bir gece yarısı buz gibi havada terk ettin." Ellerimin titremesi ile yine o görüntüler canlandı aklımda.  Sol gözümden bir damla yaş aktı.  Diğerinin akmasına izin vermeden hemencecik sildim.

"Yaptığım şeyler senin ve benim iyiliğin içindi evet canını fazla yaktım.  Ne desem boş özür dilerim. " onun da gözleri dolmuştu.

Ayaklandım ve kanaması arttığı için  yanına oturdum elimdeki bezi kanayan yarasına bastırdım.  Lakin pek de bir işe yaramıyordu.

"Bazı yararlar kanamıyor Ares. " ne demek istediğimi gayetde anlamıştı.  Çünkü o asla aptal bir adam olmamıştı.

"Biliyorum Lina.  Çok iyi biliyorum. Senin içinde dinmeyecek yarar açıldı o gece lakin aynı şekilde benim de açıldı.  Ben o gece sadece seni kaybetmedim. " kaşlarımı çattım.

"Ne demek istiyorsun Ares?"

"Zern tamamen yok oldu Lina."  ve acı dolu bir inilti duyuldu.

"Ares. " elimin üzerine koydu elini. Artık ikimizin de eline kan bulanmıştı.

"Nasıl Ares?" Elimin altında kırılan kaburgalarının acısı bana bile yansımıştı.

"Şeytan seni bırakıp gittiğim gece Zern'i yok etti. Ruhu tamamen bedeninden ayrıldı. Artık sadece savaş günü Zern'in bedenini bir müddet kalkan olarak kullanacak." Sesi titredi.  Koskoca Ares Labrenos  yıkılmıştı. 

Cidden dediğim doğruydu. Bazı yaralar kanamıyordu. Ares'in bile kanamayan içinde o kadar yarası vardı ki...

Her şeyi bir kenara bıraktım ve ona sıkıca sarıldım.  Ne kadar ikimizde acı çekersek çekelim yine gideceğimiz yer belliydi. İkimizin de birbirimizden başka kimsesi kalmamıştı.

Tek elini belime dolandı , başını dağınık saçlarımın arasına soktu.  Titreyen bedeni eşliğinde hüngür hüngür ağlamaya başladı.  Bu gece Ares Labrenos  benim kollarımda tamamen yok oldu. Ona iyice sarıldım.  Bende onun ile ağlamaya başladım.

"Ne ara bu kadar kötü ve işe yaramaz bir adam oldum Lina ben?" Kendi nefesinde boğulmaya başladı. Sesi iyice boğuklaştı.

"Sen kötü biri asla olmadın Ares. Sen büyük hatalar yaptın tüm sorunları kendin halletmeye çalıştın.  Başardın belki ama çok yara aldın. Kardeşini kaybettin.  Ama bak her şeye rağmen savaşmak için senin yanında olmak için ben geri döndüm. "

"Sana aşık olmak ne kadar da güzel hissettiriyor Lina bir bilsen.  Keşke daha önceden atsaydı kalbim."

Ondan ayrıldım ve yaş olan çehresini ellerim ile sildim.

"Kalbinin sesini duymak çok güzel Ares. "

"Aramızdaki duvarlar yıkılsın Lina. Senin ile tekrardan sıfırdan başlayalım.  Seni kırdım bunu çok iyi biliyorum ama senin için atan kalbimin sesine kulak ver." Onu ne olursa olsun affedileceğimi ikimizde biliyorduk.

"Zamana ihtiyacım var Ares."

"Anlıyorum Lina."

Artık ikimizin de ellerinin üzeri tamamen kan ile kaplanmıştı.  Elimi nazikçe çektim.  Ares'in bedeninden güçlü buz rengi ışık artık daha keskin bir şekilde yayılmaktaydı.

"İşte başlıyoruz Lina. "Biraz ondan geri çekildim.  Ares kazağını çıkardı.  Göğüskafesi  kan ile kaplıydı. Kalbi ise küt küt atıyordu.  Daha da heyecanlandım.

"Korkacaksan bakma Lina."

"Sorun yok Ares." 

Elini kana bulanmış bedeninde dolandırdı kısa bir an.  Daha sonra elini aniden göğsünün içine soktu.  Hemen üzerinde yer alan  kalbi daha da hızlı atmaya başladı.  Ares 'in anlından boncuk boncuk terler akmaya başladı.
Onun acı dolu bedeni titrerken benim de iyice ellerim titremeye başladı. Gözlerim tekrar doldu.

"Ağlama Lina. Sen ağlarsan işim daha da zorlaşacak. Lütfen..."

"Tamam ağlamıyorum  Ares." Aslında yalandı. Eli iyice göğsünün içinde yerini aldı.  Kanlar her yere bulandı. 

Acı ile sarsılamaya devam ederken  nihayet taşı bedeninden çıkardı.  Kaburgaları ise taşı çıkarır çıkarmaz aniden sanki hiç açılmamış gibi kapandı.  Şaşkınlık ile bakmaktaydım .

Taş avuç içindeydi. O kadar parlaktı ki...
Kanla kaplı olsa bile aşırı keskin bir yansımaya sahipti.

"Sonunda çıkardım Lina."

"Başardın Ares."

"Başardık Linam. Rivayetlerden ibaret olan sadece büyü kitaplarında yer alan o taşı bu gece ikimiz bir gerçeğe döktük. Nihayet tüm uğraşım gerçek olacak." Gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı. Taşı çıkarır iken çok fazla acı çektiği için  bilinci kapanmaya bedeni yorgun düşmeye devam etti.

"Sonunda..."

"Kendini yorma Ares. Uzan lütfen. " elimi sıkıca tuttu.

"İyi ki döndün Lina. İyi ki aşık oldum sana her şeye rağmen yine yanımdasın. Yarın seni ölümsüz yapacağım. "

Bedeni geri geri gitti avuç içinde taşı iyice sıktı . Gözleri kapanmadan önce son kez ağzını araladı.

"Seni seviyorum, Linam." İlk kez onun ağzından duydum sözcüğü.  Ne kadar da güzel hissettirmiş. O görmese de yine akmaya başladı gözyaşlarım .
Lakin bu sefer ne üzüntüden ne de endişendi .

Mutluluktandı...



Ares ne kadar da güzel sevecek ya...

Eveeettt sonunda Lina ölümsüz olacak.

Ayy çok heyecanladım şimdi bak jdndnd

Bölüm hakkında ki düşünceleriniz nelerdir?

Kitabı nasıl buluyorsunuz?

Continue Reading

You'll Also Like

269K 23.7K 43
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
39K 2K 29
Gece yarısı sokakta karşısına çıkan evsiz bir kediyi evine alan bir kız en fazla kediyle ne yaşayabilirdi? "ben aslında evine aldığın kediyim, " ger...
274K 5K 32
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...
48.2K 3.4K 44
Bir yanda töre yüzünden hiçbir suçu olmadığı halde kan bedeli olarak Karabeylere verilen, aslında üvey evlat olan ve hayatı çalınan güzeller güzeli...