ARK

By RuyamG

1.4M 26.9K 3.1K

ARK, +18 detaylı anlatılan cinsellik, BDSM unsurları, şiddet ve küfür içermektedir. Geçmişinden kaçarak sakin... More

Bölüm 1: Koru Beni
Bölüm 2: Neden?
Bölüm 3: Boşanma Dilekçesi
Bölüm 4: Protokol
Bölüm 5: Fotoğraf Çekimi
Bölüm 6: Halüsinasyon
Bölüm 7: Başka biri mi var?
Bölüm 8: Çıplak ve Tutkulu (+18)
Bölüm 9: Dağ evi
Bölüm 10: Aşerme
Bölüm 11: Karar Zamanı
Bölüm 12: Karşılaşma
Bölüm 13: Kafa dinliyorum
Bölüm 14: Karın olduğuma emin misin?
Bölüm 15: Ultrason
Bölüm 16: Ev (+18)
Bölüm 17: Prova
Bölüm 18: Yaşıyorum
Bölüm 19: Havuz
Bölüm 20: Mangal
Bölüm 22: Buz ve Ceza (+18)
Bölüm 23: İlk tartışma
Bölüm 24: Gelin Bohçası
Bölüm 25: Kader
BİRİNCİ VE İKİNCİ KİTAP - ÖNEMLİ DUYURU
YENİ YIL ÖZEL BÖLÜMÜ
SEVGİLİLER GÜNÜ ÖZEL BÖLÜMÜ

Bölüm 21: Alyans

21.7K 787 175
By RuyamG

Ailemizde yerini almak için Instagram: ARK.Kitap

(Özel videolar, bölüm alıntıları ve tüm detaylar instagram'da paylaşılıyor. Profilimde link var.)

RuyamG <— Ailemiz burada toplanıyor.

Okumaya başlamadan sol alt köşedeki yıldıza tıklayarak oy vermeyi unutma 💜

Satır arası yorumlarını bekliyorum. ⭐️

Ne kadar yorum olursa, o kadar motive oluyorum. 😍

Arya ~

Gün ışığı yüzüme vururken uyandım. Kafamı Kalender'e kaldırdığımda uyanmış beni izlediğini fark ettim. "Günaydın, güzelim." dedi dudaklarıma buse kondurarak. "Günaydın, aşko." dedim. Kalender aşko kelimesine, 'tam senden beklenen hitap işte bu' bakışı attı.

"Sıradanlığım, başkalarının sıradanlığından farklıysa, bu beni ilgilendirir mi? Hayır, hiçte bile." dedim Kalender'e koala gibi sarılarak.

"Sen ve sıradanlık? Sen hayatımda gördüğüm, en değişik karakterli insansın." dedi.

Bana güzel bir iltifat yolladığı için, "Teşekkür ederim." dedim. Kafasını iki yana sallayıp, saçlarımı öptü.

"Banyo mu yaptın? Bensiz? İnanamıyorum." dedim gülerek. "Daha önce hiç birlikte banyo yapmadık, Arya." dedi o da cevap olarak. "Yaparız ama değil mi?" dedim kafamı kaldırıp, arsız ve arzulu gözlerle ona baktım.

O da bir kahkaha patlatıp, "Sabah sabah bu enerjiyi nereden buluyorsun?" diye sordu. "Enerciiiii diyorum soldan soldan geliyor." dedim sırıtarak. "Dün içki oyununda ne oldu? Resmen beynim uyuşmuş." dedi.

"Oooo sarhoş olup neler neler yaptın. Zor durdurduk seni, bana aşkını haykırıp haykırıp durdun. Ha bi de kaybettiğin için ceza alacaksın." dedim. "Sarhoşken kendimi senin gibi kaybetmem, yeme beni." dedi inanmayarak.

"Ben mi kaybediyormuşum cıkss cıkss. Bugatti alacağım sana söz diyordun bir de, hıh istemez kalsın." dedim yalandan trip atarak yataktan çıktım, ve banyoya gittim.

Aşağıya indiğimizde kimse meydanda yoktu. "O kadar içtiniz ki, düşman mafyalar evi bassa sizi benim korumam gerekecekti. Neyse ki iyi silah kullanırım, ama hepinizi tek başıma nasıl savunacağım canım?" dedim gülerek.

"Sen çok şey okuyorsun." dedi ama aklına gelmeyince yüzüme bakıp, "Şey işte neydi o uygulama, turuncu olan canlı yayında okuyodun hani?" dedi. "Wattpad canım. Kaslı, yakışıklı watty erkeklerimizin olduğu yer. Sen benim canlı yayınlarımı da mı takip ediyordun? Kıyamam." dedim sırıtarak.

"Bana wattpad'i satın aldırıp kapattırma Arya." dedi kızarak. "Ayy tamam, ben ne dedim ki şimdi." dedim hızlıca. Wattpad kırmızı çizgimiz, gençler.

"Kaslı yakışıklı erkekmiş. Bu saatten sonra sana erkek sinek bile yaklaşamaz. Bitti o devir." dedi azarlayarak. "Neee? Wattpad kitabı da mı okumayalım?" dedim şok olarak.

"Okuma! Benden başka hiçbir şey okuma. Ben varım bak cilt cilt. Kaslıyım, yakışıklıyım, zenginim, şirketlerim var, seni çok seviyorum ve ne istersen sahibim. Beni sev sadece, o aptal kitap erkeklerini değil." dedi. "Aşko, onlar gerçek bile değil. Sakin ol çok yükseliyorsun." dedim bende.

"Ben senin aklından geçen erkeklerin hepsini kıskanıyorum. Aklından geçirme o zaman." dedi. "Beni kısıtlayıp değiştirmeye çalışacaksan, seninle sevişemem." dedim ve mutfağa gidip çay suyu koydum. Bir watty erkek koleksiyonum var. Ufff size anlatamam. Sizin watty erkek koleksiyonunuzda kimler var?

🎮

Kahvaltıyı hazırlayıp, yeniden çardağa kurduk. Ama bizimkiler hala ortalıkta yoktu. "Kalender, merak ediyorum artık. Gidip bir baksak mı? Aayyy çocuklarımın başına bir şey geldiyse?" dedim panikle.

Kalender telefonu ile uğraşırken, "Kocaman adamlar ya, uyanırlar şimdi." dedi. Yarım saat daha bekledikten sonra, Kalender'de işkillenmeye başlamış olacak ki, arkadaki misafir evine bakıp bakıp duruyordu. Bekledikçe daha da sinirleniyor gibiydi.

"Başlarına bir iş geldi kesin, amına koyayım. Onların beni koruması gerekirken ben onları koruyorum. Napıcam bunlarla." diye söylenerek sinirle ayağa kalktı, ve misafir evine ilerlemeye başladı.

"Küfür etme, bebek duyuyor." dedim arkasından giderken. "Kapıyı bile kilitlememişler. Şunlara bak!" dedi arka kapıdan girerken.

"Sana dedim, silahlı çatışmaya girersek diye yanımda silah taşımalıyım. Bu ne böyle, bunlar beni savunamaz. Ölürüm bak ben orada, görürsün cesedime sarılıp ağlarken." dedim. "Saçma saçma konuşma. Sinirden köpürüyorum, kafalarına sıktıracaksın şimdi bana." dedi bağırarak.

İçeriye girdiğimizde efsane bir manzara bizi bekliyordu. Zevahir hariç hepsi, yerde birbirine sarmaş dolaş yatıyordu. Zevahir ise koltuklardan birinde uyumuştu, diğer koltuk boştu. Odalarına bile çıkmamışlar, acayip komik bir durumdalardı.

Kalender bağırıp uyandıracaktı ki, "Ölümü gör dur!" dedim. "Kızım ölünü falan karıştırma diyorum sana, bak pancara döndüm." dedi kıpkırmızı yüzünü göstererek. "Eee anı bunlar, sonra kızarsın bi' dur." dedim.

Elimdeki telefonun kamerasını açıp hepsinin bu halini çektim. Hem de böyle klip gibi çektim, yılların sosyal medya fenomeniyim, işim bu sayılır.

Ömer Mert'e dayanmış, sevgilisine sarılmış gibi arkadan sarılıyordu. Batu Bekir abinin göğsüne sarılmış yatıyordu. Batu'nun karnının üstüne ayağını atmış, ellerinin arasına yastığını almış şekilde, en masum yatan Emin'di.

"Dur hayatım, bizi de çekeyim" dedim. Selfie şeklinde bize de tutarak. "Bunlarla ne yapacağım bilmiyorum." dedi bir etrafına bir bana baktı. "Sana da eğlence çıktı karıcığım." dedi. Bende anlamlı anlamlı ona baktım.

Bana karıcığım diyordu, başkasına değil. Beni KARISI görüyordu. Ben öyle bakınca, o da burnuma minik bir öpücük kondurdu. Bende yalandan utanıp, kafamı omzuna dayadım.

"O zaman şimdi çocuklarımızı uyandırayım mı?" dedim kıkırdayarak. "Hadi buyur." dedi o da gülerek. Beni ve Kalender'i anlatan bir şarkı seçmeye karar verdim. 'Rasputin' hemen youtube müzikden buldum.

Kalender'e dönüp kulağına, "Eğer sende oynamazsan gece bensiz yatarsın." diye tehdit ettim. Yüzüme hayretle baktı, sonra kafasını olumsuz olarak salladı. Böyle bir şeyin düşüncesi bile hoşuna gitmemiş gibiydi.

Kalender'den telefonunu alıp parmağımı okutup kilidini açtım. Televizyonun oraya herkesi görecek şekilde, videoyu başlatıp sabitledim.

Şarkıyı son ses kendi telefonumdan açıp, bir yandan sözlerine eşlik ederek oynamaya başladım. Herkes salonun ortasına bomba atılmış gibi, bir anda uyandı. Bekir abi ve batu ayaklanırken, diğerleri yattığı yerden bize bakıyordu.

There lived a certain man in Russia long ago
He was big and strong, in his eyes a flaming glow
Most people looked at him with terror and with fear
But to Moscow chicks he was such a lovely dear

Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Ama Mert uyku sersemi ayağa kalkıp, benim gibi oynamaya başladı ve benimle şarkıya eşlik etti.

He could preach the Bible like a preacher
Full of ecstasy and fire
But he also was the kind of teacher
Women would desire
Hey, hey, hey, hey, hey, hey, hey, hey
Hey, hey, hey, hey, hey, hey, hey, hey

Sonra Kalender'in elleriyle ritim tuttuğunu gören herkes, coşarak oynamaya başladı. Biz Mertle, Emin'in kolundan tutmuş kahkahalar ile zıplatıyorduk. Bir ben, bir Mert söyleyerek şarkıya eşlik ediyorduk. Ömer ve Zevahir elleriyle garip bir dans yapıyordu. Bekir abi, 'Allah bunları ıslah etsin' bakışları ile bize bakarken, Kalender'e 'Abi şu an napıyoruz' bakışları atarak oynamaya çalışıyordu.

Ra ra Rasputin
Lover of the Russian queen
There was a cat that really was gone
Ra ra Rasputin
Russia's greatest love machine
It was a shame how he carried on

Kalender bile sinirini unutmuştu. Beni yanına çekip belimden sarılıp hafif tempoda zıplayıp gülerek sallanıyordu. Ama benim zıplamama izin vermiyordu. Tahmin edelim? Bebeğe zarar gelebilir diye, beni nazikçe kısıtlıyordu?

"Yenge bak bu şarkı tam senlik. Eurovision da Norveç'in şarkısı. Bence bu kız birinci olmalıydı, zaten jüri en yüksek puanı verdi." deyip Queen of Kings (Gabry Ponte Remix) açtırdı.

Bu şarkıyı duymamıştım, ama onların hepsi biliyor gibiydi. İsmi hoşuma gitmişti, Kralların kraliçesi ya da ufak bir kesme işareti ile Kral'ın Kraliçesi olabilirdi.

She, queen of the kings
Runnin' so fast, beatin' the wind
Nothin' in this world could stop the spread of her wings
She, queen of the kings
Broken her cage, threw out the keys
She willbethewarrior of Northand
Southern Seas

Hepsi tek bir ağızdan söylüyordu. Bu bana çok ilginç geldi. Bekir abi bile, ''Bu şarkıyı o kadar dinledim ki, ben bile ezberledim. Her yerde çalıyor.'' dedi gülerek. Ben niye bilmiyordum? Üzüldüm şimdi.

Kalender kulağıma eğilip, ''Bence bu senin şarkın, çünkü sen benim kraliçemsin.'' dedi. Herkesin içinde öpsem çok mu garip olduğumu düşünürlerdi. Şu adamın endamına boyuna posuna bakın. Yok bakmayın, benim çünkü. Kimseye vermeyi düşünmüyorum. Düşünmeyin dedim, kızlar!

Gotraven hair, it's dark as night
Icy eyes, out of sight, out of sight
Her heart in spite, is warm and bright
Her smile awakes the Northern Light
Lookin' out she calls
Lai, lai-da-dai-dai-da
Who will conquer all, all?

Yavaşladığı yerde onlar da yavaşladı. Ve bir anda Mert'in işareti ile nakaratta coştular. Bende kafamı Kalender'e yaslamış, yaramaz çocuklarını izleyen bir anne gibiydim. En son Batu, koltuktan Emin'in tepesine atlıyordu.

Her name is she, queen of the kings
Runnin' so fast, beatin' the wind (Hey!)
Nothin' in this world could stop the spread of her wings
She, queen of the kings
Broken her cage, threw out the keys (Hey!)
She will be the warrior of North and Southern Seas

Sonra bir sürü şarkı dinleyerek çardağa gittik. Enerjimiz o kadar yüksekti ki, kahvaltıda da çok eğlenmiştim. Sanki bu masaya hiç hüzün, karamsarlık, kötü bir duygu uğrayamaz gibiydi.

''Bana bak Emin, bu şarkıyı ezberlemezsen sana ne yapacağımı biliyorum ben, demedim mi?'' dedi Zevahir bağırarak. ''Yahu altı üstü Ali Cabbar, ezberleriz ne kastın.'' deyince, Zevahir o kocaman kaslı kollarıyla tuttuğu gibi Emin'i havuza fırlattı.

Ben gülerken bir anda kahkaha atmaya başlayınca su boğazımda kaldı. Kalender sırtıma vururken, ''Bunların beni öldüresi var, Kalender.'' dedim üzgün bir bakışla, şikayet ederek.

Zaten halihazırda gözlerim dolduğu için, Kalender muhteşem bir sinirle 'sanki babaları gibi' hepsini tek tek azarladı. Batu 'yenge şimdi biz ne yaptık?' bakışları atarken ona omuz silkip, nispet yapar gibi kafamı Kalender'in omzuna dayadım. Sonra hatırladığım şeyle dikleşip el çırptım.

"Ee Kalender'in cezası? Ne ceza vereceğiz?" diye sordum. Telefon şifresine ihtiyacımda kalmamıştı ki. Emin havuzdan sırılsıklam çıkıp üstünü göstererek, "Bana kıyafet alsın. Bayramlık çocuk gibi baştan aşağı giydirsin." dedi gülerek. Kalender kafayı sallayınca, ben hemen atladım.

"Bunun neresi ceza? Kıyafet toplasan ne kadar tutacak ki? Kalender Kandemir'e hakaret bu!" dedim kızarak. Kalender yerinde dikleşip, gururla etrafına baktı. Benden bunu duymak onu övdüğümü hissettirmiş gibiydi.

"Şimdi burada ki herkes onun çalışanı değil mi? Sadece Emin'in faydalanması doğru olmaz. Ceza, herkese fazladan 2 maaş ikramiye olsun." dedim önerimi sunarak. Hepsinin kafası anında Kalender'e döndü, zevkle onaylamasını bekliyorlardı.

"Karım öyle istiyorsa, cezam bu olsun." dedi ve Bekir'e kafasıyla işaret yaptı. Yani sanırım 'Bekir bu işi hallet' talimatı verdi.

Bu haberin coşkusuyla çardakta saatlerce zaman geçirdik. Türk kahveleri içildi, halay çekildi, hatta bir ara Batu, Bekir abi, Ömer, Zevahir okey bile oynadılar. Mert, Batu ve ben yancı olarak ortalığı karıştırdık.

Kalender ise bu aralarda işleriyle ilgileniyordu, bize göz kulak olup telefonuna bakıyordu. Bizi dinlemediğini düşündüğüm bir an, götün götün Mert'e yanaştım. Batu da beni fark edip, aramıza kafasını soktu.

''Abinizin doğum günü ne zaman?'' diye sordum. Birbirleriyle bakıştılar. ''Ne? Söylemedi ki?'' dedim kendimi haklı çıkartmak için. ''Oyun fuarının son günü yenge.'' dedi Mert. ''Ohaaa o kadar yakın mı? Ne hazırlayacağız?'' dedim.

''Biz niye hazırlıyoruz?'' diye sorunca, ''Kutlamıyor musunuz?'' dedim. ''Genelde başka bir işi oluyor yazlıkta, o nedenle biz sabah kutlarız öyle ayak üstü.'' dedi.

''Doğum gününde işe gitmiyor mu?'' dediğimde, ''Yok o gün ortadan kayboluyor.'' dedi Batu. ''Eee oyun fuarı var? Nasıl olacak?'' dedim şaşırarak.

''Yani bu yıl seninle kutlamak ister herhalde.'' dedi. ''Şu gittiği yazlığın adresini bana yollasana? Bir de anahtarı falan? Nasıl giriliyor?'' dedim Batu'ya. Bir bana bir abisine baktı, kararsız kaldı.

''Noldu?'' dedim. ''Sürpriz diyeceksin ama sorsa mıydık? Oraya hizmetli bile sokturmuyor çünkü.'' deyince ben bir işkillendim. ''Sen bana yolla, gerisine karışma.'' dedim.

Kalender'e göz ucuyla baktım. Doğum gününde kim, yalnız kalmak isterdi? Biriyle oraya buluşmaya mı gidiyor? Karısıyla mı? Belki de doğum gününü, her sene karısıyla kutluyordu.

Yok canım saçmalama. Bence çok çalıştığı için, o gün kendine zaman ayırıyordu. Benim doğum günümde fıldır fıldır gezip lunaparka gitmem, hayranlarımdan gelen hediyeleri açıp yayın yapmam gibi işte.

🎮

Akşam yemeğinden sonra herkes bir yere dağılmıştı. Bugün baya yoğun bir gün geçirdiğimiz için, bende yorulmuştum. Ayaklarımı havuza sokarak, bayadır kapalı olan telefonumu açtım.

Gelen bildirimleri ve mesajları kontrol ettim, gerekli kişilere dönüş yaptım. Sidcorn da modlarım ve abonelerim ile sesli sohbet ettim. Oyun fuarının iki gecesinde de parti vardı.

Biri holding çalışanları için, diğeri de özel davetlilerle. Özel davetliler kısmı için 10 kişi belirlemelerini istedim. Benim mod ekibinden 5 kişi+10 abone. Genelde uzun zamandır abone olanlar seçilirdi zaten.

Bunun dışında, doğum günü konusunda da fikir almıştım. Ben Mert'in bahsettiği yazlığı gidip süslemeyi önermiştim ama, bizimkiler uygun olmayacağını söyledi. Bu nedenle Kalender ile kalacağımız yeri süsletecektim. Otel ya da ev yani.

Bu sayede baş başa oyun fuarı yorgunluğunu çıkaracağız. Bu tarz süsleme işlerinde, Aynur abla iyi olduğu için onu aramayı düşünmüştüm. Kalp kalbe karşı gibi, o beni telefon kapalıyken aramış. Bende ona dönüş yaptım.

Oyun fuarından sonraki hafta, nişanına gittiğim kızının düğünü olduğunu bizi de davet ettiğini söyledi. Bende düğünleri olduğu için ondan rica edemedim.

Onun yerine bir organizasyon şirketi bulup, anlaştım. Kendi adımla para yollamamak için Utku'dan rica ettim. Yale'ye de söylemedim. Eee malum hala ajan olabilir. Gidip Kalender'e söylerse, o zaman sürprizim bozulur.

Saatlerce bunlarla uğraştıktan sonra Kalender'e bakmak için eve girdim. Yemekten sonra, işleri olduğunu söyleyerek hızlıca eve girmiş ve o zamandan beri ortalıkta gözükmemişti.

Öldüm mü kaldım mı kimsenin umurunda değil, vallahi. Kalender koltukta bir elinde tablet biriyle konuşuyordu. Sanırım kablosuz kulaklıkla, çünkü telefonu masanın üstünde öylece duruyordu.

"Evet, Mehtap'a söyledim Behram. Ben nasıl istiyorsam bire bir o şekilde ayarlayın." dedi. Beni gördüğünde gülerek yanına çağırdı. "Bitmek üzere hayatım, gel bakalım." dedi. Yanına giderken, "Bir ihalemiz vardı da Behram ile onu konuşuyoruz." dedi yeniden açıklayarak.

Mehtap kimdi ki? Bende yanına oturmak yerine ata biner gibi kucağına oturup, elimi boynuna sardım. Rahatsız olmak yerine, burnunu boynuma sokup kokumu içine çekti ve bir elini omzuma koyarak daha da yaklaştırıp, saçlarımı öptü. Ona kendimi bastırdığımda, beni hafif ittirip yüzüme uyaran bakışlarla baktı.

Haydi ama Kalender, ben hiç uslu bir kız olmadım. Uyarılarına, dudağımı dişleyerek karşılık verdim. Dudaklarıma bakan bakışları anında koyulaştı.

"Behram içecek bir şey alacağım, 1 dk." diyerek onu beklemeye aldı. Ve dudaklarıma yapıştı. "1 dk senin için kısa değil mi?" dedim kendimi geri çekerek.

"Hiç uslu değilsin, Arya." dedi beni kendine daha da çekerek. Bende inadına geriye çekildim. "Yaklaş bana, şu dudaklarını bir içeyim, susuzluğum gitsin." dedi.

Bende kıkırdayarak, "Hayır, sen pis bir sapıksın!" dedim. "Ben mi? Sensin sapık. Masum masum çalışıyorum burada, gelip üstüme çıktın." dedi.

"Doğru." dedim gülerek. Beni iyice kendine bastırıp dudaklarımı öptü. Gerçekten susamış gibiydi. "Dudaklarında eriyorum." dedi boynumu öperken, "1 dakikayı çoktan geçtik." dedim sırıtarak.

"Evet doğru, geçtik." dedi hiç acele etmeden. "Ama Behram?" dedim. "Senin yanındayken dünyadaki herkesi silip atarım. Sadece bana böyle kollarını dola diye, hayatımın sonuna kadar kimseyle konuşmam." dedi.

"Yalancıktan mı konuşuyorsun böyle? Düşüyorum çünkü." dedim bende cevap olarak. "Bu hayatta her şeyden şüphe edebilirsin, ama benim sana bakan gözlerimden edemezsin değil mi?" diye sordu.

Edemezdim, bana aşkla bakıyordu. Hem de her seferinde... Bu nedenle aklım daha da karışıyordu ya.

Söylediği sözü hatırlatarak, "Ama benimle evlenemezsin?" dedim. Yüzümü derinlemesine inceleyerek, "Benimle evlenmek mi istiyorsun?" dedi. Ne için sorduğumu mu merak ediyor?

"Neden olmasın? Sonuçta birbirimizi seviyoruz? Seninle yaşamamı istiyorsun? Ve bir bebeğimiz olacak. Olmayacak mı?" dedim bende.

"Elbette olacak. Seninle ve oğlumuzla çok mutlu olacağız. Sadece bana biraz zaman ver olur mu? Tutturamadığım zamanı, telafi edeceğim." dedi. Tutturamadığı zaman nedir? Anlamadım ki.

Yanağıma masum bir buse kondurup, "Biliyorum anlamadın, anlatacağım. Şu yoğunluk geçsin, evimize alışalım. Fuardan önce her şeyi sana anlatacağım." dedi.

"Beni zaten karın olarak görüyorsun değil mi? Yoksa karıcığım demezsin?" dedim bende masum masum. Cevap beklerken, elimi boynundan indirip göğsünde gezdirdim.

"Aslında biliyor musun Arya." dedi gözlerimin içine bakarak, ve devam etti. "Siktir et!" ne edeyim?

Otomatik kaşlarım çatıldı. Beni kucağından indirip yanına koydu. Sonra yukarıya çıkıp, yeniden aşağıya elinde bir yüzük kutusu ile geldi.

Beni yeniden kucağına alıp kutuyu açtı. İçinde biri taşlı, diğeri sade iki alyans vardı. Elimi eline alıp taşlı olanı geçirdi. Sonra anlamlı anlamlı baktı, bende garip bakışlarla karşılık verdim. Diğer alyansı parmağına takmamı mı istiyor?

Bende diğerini alıp, onun parmağına taktım. O benim sol parmağıma takınca, bende sol yüzük parmağını seçmiştim.

"Ne zaman hazırladın?" diye sordum. "Buraya kaçmasaydın, öğrenirdin." dedi omuz silkeleyerek. "O zaman şimdi sen benim kocam mı oldun?" dedim yüzüğü göstererek.

Zaten iddet süresi bitene kadar evlenmemiz yasal olarak imkansız, muhtemelen Kalender evli olmasa, yine de evlenemezdik. Ama bu yüzükler gönül bağımızın bir nişanesiydi.

Alnımı öperek, "Sen zaten benim karımsın." dedi. Onun bana daha önce söylediği gibi, "Helalin miyim?" diye sordum. O da benim gibi, "Helalim, karım, bebeğimin annesi, güzelim, gün ışığım, kraliçem, hayatım ve Arya'msın." dedi.

Gülerek, "Yer mi değiştirdik?" dedim.

"Sen hep gül Arya'm. Sen gül ki benimde kalbim atmaya devam etsin. Baharlarım gelsin, karlarım erisin. Sen hep böyle gül, benim yaşama sevincim artsın." dedi.

Onun yüzükle geri geldiğinde, muhtemelen kulaklıkla yaptığı nihai yüzleşmeye davet ettim.

"Telefonu beklemeye almıştın değil mi?" dedim sırıtarak. "Evet, ne oldu?" dedi bunu beklemiyormuş gibi. Gözümle telefonunu işaret ettiğimde, oraya baktı. Sonra şaşırarak bana döndü. Elimle telefonu hoparlöre aldım.

Behram, "Neden sustunuz, hayatıma az biraz romantizm girmişti. Bunun sonu nerede bitecek acaba? Bizim buzdağının buzları eriyince kızı boğdu mu Ebru, sesleri çıkmıyor. Bak hiç çıt sesi bile yok." derken sesi bile gülüyordu.

Kalender sinirle "Utanmadan dinliyor musun bir de? Madem duydun neden kapatmıyorsun kardeşim?" dedi.

"Ama Kalender, ben bu aşk için ne fedakarlıklar yaptım. Ben olmasam, sizin imkanı yoktu yan yana gelmenizin. Hala kızıyorsun peees." dedi dalganın dibine vurarak.

"Hatta o yüzükleri bile birlikte seçmedik mi? Kaç saat yüzüklere baktık, 5 saat mi 6 saat mi?" dedi Kalender'e. 5 saat mi yuh? O kadar saatte seçemediniz mi?

"Kes dalgayı, kapatıyorum." deyip Behram'ın yüzüne kapattı. Bana dönüp, "Abartıyor 2-3 saat falan sürmüştür maksimum, her zaman ki Behram işte." dedi. Ben Kahraman ile yüzüklerimizi, ilk girdiğim kuyumcu da, 10 dakikaya seçmiştim. 2-3 saat az mıydı yani?

"Behram haklı, o beni yukarıya çıkartmasaydı, muhtemelen şu an hala beni uzaktan seviyordun." dedim.

"Aslında tam olarak o gece, sen kollarımda uyurken, senden ayrı kalamayacağıma ve seninle konuşmam gerektiğine karar vermiştim. Sabah toplantıya gidip sonrasında otele döndüğümde, seni Buğra ile kahvaltı da görüp yanlış anladım." dedi eliyle yanağımı okşayarak.

"Beni her anımda takip ettiren sen, Buğra'yı nasıl sevgilim sandın? Yani eski sevgilim?" dedim şaşırarak.

"Evet, o konu biraz karışık. Ama sana sonra detaylı anlatırım. Kısacası yanlış veriler varmış elimde, yanlış kişilerden topladığım. Ama ben Buğra ile bile olsan, senden artık vazgeçebilecek durumda değildim." dedi kendinden emin şekilde.

"Nee? Beni mi kaçıracaktın? Psikopat mısın sen?" dedim ona garip garip bakarak. "Evet, senin kadar." diyerek cevap verdi. Paranoyak olabilirim ama hayır, psikopat değildim. Ya da öyle miyim?

"Arya, o gün toplantı da kulaklarımdan sesin gitmedi. Toplantıda neler konuşuldu, hala hatırlamıyorum." dedi kendisini bana anlatmaya çalışarak. Sesim? Ne demiştim ki?

Beni belimden tutup bacaklarımı beline sardı. Kalçama koyduğu bir eliyle uzanıp telefonları aldı. Ve yukarı kata çıkmaya başladı. "Ne? Söylemeyecek misin?" dedim merakla.

Benimle birlikte, altta ben, üstte o yatağa uzandık. Bacaklarım belinden kalçalarına kaymıştı ve penisi vajinama baskı yapıyordu. Ne ara ereksiyon oldun be adam? Kulağıma yaklaştı.

"Senin sesin, gülüşün, kokun benim için çok özel. Ama o gece altımda inlemelerini unutamıyorum. Zevk inlemelerinin, çığlıklara dönüştüğü her anı düşlerken buluyorum kendimi. Bana yalvarışlarını.. o an ki ses tonunu.

Bana dedin ki, 'Ne bekliyorsun? Siksene beni.' Seni domaltıp sikmemek için, kendimi ne kadar zorladım bilmiyorsun. İçine gömülüp, seni benim yapmalıydım. Bana, tenime karışan teninin yandığını söyledin. Halbuki ben kavruluyordum. İçine girmemi, en derinlerine ulaşmamı istedin." dedi arzulu sesi ve koyulaşan bakışlarıyla.

"Beni öyle azdırdın ki Arya. Şu an bile hatırlarken kendimden geçiyorum. Vücutlarımız bir bütün olsun, kokun üstüme sinsin, sabaha kadar benim adımı inle istiyorum. Seni, bana tattırdığın her bir zevk ile kuşatmak istiyorum." dedi.

"Bana hükmetmek istiyorsun?" dedim baştan çıkmış şekilde. O böyle konuştukça, ben tahrik oluyordum.

"Her bir zerren bana ait olduğunu bilmeli. Sen buna hükmetmek diyorsun. Ben teslim olmak diyorum. Bana teslim ol, uslu bir kız olursan seni zevkin doruklarında boşaltacağım." dedi vaatlerini vererek.

Kesinleştirmek için, "Tek istediğin, sana itaat etmem mi?" dedi . Kafasını sallayarak, "Teslim ol, sorgulama, itaat et." dedi.

"Ahhh siktir. Resmen zaaflarıma oynuyorsun." dedim hayıflanarak. "Sadece benim zaafım olman hiç adil değildi zaten." dedi gülerek.

Sorgulamadan teslim olmam ve itaat etmem gerekiyordu, ama ruhum hiç böyle bir kadına ait değildi. Kışkırtılmış ve tahrik olmuş bedenim ise, itaat etmeye tam anlamıyla hazırdı.

Bende, benden tam olarak bekleneni yaptım. "Kocacığım, içime gir ve inlet beni. Öyle bir inlet ki, senin olduğumu bilmeyen kalmasın." dedim kulağına fısıldayarak.

🌟 - Oy vermeyi unutma
👇🏻 - Satır arası yorumlarını bekliyorum

Ne kadar yorum yapabilirseniz, hikayemiz için o kadar iyi. 💜 Çok yorum, motive olan yazar demek.

Arya Reis?

Kalender Kandemir?

Korumalar?

Hikaye gidişatı?

.

Instagram: @ARK.Kitap
RuyamG

.

.

.

Continue Reading

You'll Also Like

32.5K 263 1
YAŞ ARALIĞI MEVCUT + YETİŞKİN İÇERİKTİR "Sen epey, yaşlısın," diye inledim. "Hayır, sen çok küçüksün." Dedi, sert bir şekilde, öperken.
90.3K 9.8K 27
Engin pejmürde bir adamdı. Zehra da onun kalbine sığacak kadar ufaktı. xxx İthaf: Balkonda oturmayı sevenlere. xxx 10 Mart 2018 - 25 Haziran 2019
12.2K 536 13
Ben kurtarılmayı bekleyen bir kadın değildim. Ben, doğru zamanda kendimi kurtarmayı bekleyen kadındım. Ruhumu bu esir tutulduğum zindandan kurtaracak...
74.4K 4.1K 21
Aşk, nefret ve intikam hırsıyla dolu kalplerde yer edebilir miydi? İskoçya ve İngiltere arasında yaşanan en kanlı savaşın ardından bir anlaşma yapıld...