Kara Melek

By hayaletelf

297K 20.1K 2.8K

"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria... More

1.Bölüm "Kara Melek"
2. Bölüm "Balo"
4. Bölüm "Kahvaltı"
5. Bölüm "Misafir"
6. Bölüm "His"
7. Bölüm "Melek Heykeli"
8. Bölüm "Eldiven"
9. Bölüm "Sarı gözler"
10. Bölüm "Lanet"
11. Bölüm "Kaçış"
12. Bölüm "Mavi Ateş"
13. Bölüm "Zindan"
14. Bölüm "Adımı an"
15. Bölüm "Gölge"
16. Bölüm "Kara Meleğe İnanır mısınız?"
17. Bölüm "Bağ"
18. Bölüm "Mühür"
19. Bölüm "Gerçekler"
20. Bölüm "Karanlık Taraf"
21. Bölüm "Karanlık Güç"
22. Bölüm "Beyaz Gelin"
23. Bölüm "Yolculuk"
24. Bölüm "Köle ve Efendisi"
25. Bölüm "Hain Varis"
26. Bölüm "Altın Pazarı"
27. Bölüm "Can Pazarı"
28. Bölüm "Gözlerini Kapat"
29. Bölüm "Söz"
30. Bölüm "Geri Dönüş"
31. Bölüm "Geçmişten Sayfalar"
32. Bölüm "Masum Yalanlar"

3. Bölüm "Efsane"

11K 611 85
By hayaletelf

"Tanrıçam evlenmemizi istiyor." Cümle beynimde yankılanıp duruyordu. Kalbime bir yumru oturmuştu. Dediği şeyi içimde bitirmeye çalışıyordum.

Annem böyle birşey yapmazdı değil mi? Neden böyle bir şey istiyordu?

Belkide benimle dalga geçiyordu fakat çok ciddiydi.

Bir hışımla onu ittirdiğimde sendeleyerek geriledi. Hayır böyle birşey olmayacaktı.

Bakışlarım annemi aradı. Babamın yanında herşeyi izliyordu. Nefretle ona baktım. Nasıl benim haberim dâhi olmadan böyle bir şeye karar verebilirdi.

Bakışları bomboştu, herşeyi öğrendiğimi biliyordu. Demek benimle Tetsu'yu görüştürmek için ısrarla baloya gelmemi istiyordu.

Bir anda hiddetle arkamı dönerek hızla ve öfkeyle kapıya doğru ilerlemeye başladım. Salondaki bakışlar üzerimdeydi şuan bunları umursamayacak kadar sinirliydim.

Salonun büyük kapıları açıldığında kendimi geniş koridora attım. Kapılar ardımdan kapandı.

Büyük merdivenleri çıkmaya başladığımda hizmetçi melekler servis yapmak için salona giriyorlardı. Merdivenleri neredeyse koşarak çıkarak yarıladım.

"Aria nereye!?" Dedi arkamdan bir ses. Bu Petra teyzenin sesiydi.

Sakinleşmeyi deneyip yavaşça arkamı döndüğümde durmuştum. Merdivenlerin aşağısında hem sinirli hem de endişeli bakışlarını bana gönderiyordu.

"Odama!" Dediğimde sesim gereğinden fazla yüksek çıkmıştı bu Petra teyzeyi afallatırken önüme dönüp bitmek üzere olan merdivenleri çıktım. Tanrı aşkına bu merdivenler neden bitmek bilmiyordu!

"Ne demek odama! Aria hemen buraya gel!" Duymamazlıktan gelip düz koridorda yürümeye başladığımda Petra teyzenin görüş alanından uzaklaştığım sırada tökezleyip yeri boyladım yüz üstü.

Sinirden gözlerim dolmaya başladı. Diz kapaklarım sızlıyordu. Burnumu çekerek doğruldum. Evet, düz yolda yürüyemeyecek kadar sakardım.

Diz kapaklarımdaki daha yeni kabuk bağlamış yaralarım açılmış ve elbiseme kanım bulaşmıştı. Harika!

"Aria?" Yerimde sıçradığımda sesin geldiği tarafa baktım. Dedem Harolad karşımdaydı. Bana yüzünde küçük bir tebessümle bakıyordu.

"Yine mi düştün sakar kızım?" Başımı anında 'hayır' anlamında salladım fakat elbisemdeki kanlar ve dağılmış kızıl saçlarım beni ele veriyordu. Anlamış olacak ki "İçeriye geçte şu yaralarına bir bakalım." Dedi ve kütüphane kapısından içeriye girdi. Anlaşılan aşağı balo salonuna hiç inmemişti bile.

Bende arkasından girdiğimde kapıları kapattım. Diz kapaklarım hâlâ sızlıyordu.

Kütüphane üç kattan oluşuyordu ce oldukça büyüktü. Bir sürü kitaplık ve kitap vardı yani bu yerde kaybolmam iki saniyemi almazdı. Şimdi aklıma geliyordu da ben burda küçükken kaybolmuştum. Labirent gibi yerdi.

Etraf karanlık ve sessizdi. Dedemi takip ederek ilerlemeye başladığımda küçük ahşap masanın yanında durduk. İlk başta beni sandalyesine oturtturdu ardından masanın üzerinde duran lambayı yaktı.

Masanın üzerinde kitaplar yığılıydı. Dedem dağınık biri değildi, peki neden şimdi heryer heryerdeydi? Masanın üzeri, ahşap zemin, heryer kitap ve kağıtlar ile doluydu.

Devasa kütüphanenin içerisinde sadece küçücük masa lambası yanıyordu. Küçük bir alanı aydınlatıyordu ama diğer heryer kapkaranlıktı. Bu kadar karanlık bir yerde ne yapıyordu?

Tırsmaya başladığımda masanın çekmecesini açtı ve içerisinden ilk yardım kutusunu çıkardı.

"O kadar da önemli bir yara değil aslında." Desemde onaylamayan bakışlarını bana dikti.

Pes ederek elbisemi diz kapaklarıma kadar sıyırdım. Düşündüğümden daha kötü görünüyordu yaralarım. Kapanan yaralar tekrar açılmıştı.

Dedem bir sandalye çekerek önüme koyduğunda tam karşıma oturdu.

Bakışları diz kapaklarımda gezindi hemen ardından kutuyu açıp karıştırmaya başladı. Dedem açık sarı saçlara sahipti. Ara ara saçlarının arasında beyazlıklar vardı. Yaşının ilerlemesinden olsa gerek saçları beyazlıyordu. Yeşil gözleri her zaman yorgun bakıyordu.

Dedem yüzyıllardır yaşamış olan bir melekti fakat otuz küsür yaşındaymış gibi görünüyordu.

İnsan dünyasındaki gibi burada yaşlanmak yoktu. Melekler ve şeytanlar büyüme evrelerini istedikleri zaman durdurabiliyirlardı. Zaman ne kadar geçse de görüntülerimiz hep aynı kalıyordu yani yaşlanmıyorduk.

Kutunun içerisinden aradığını bulmuş olacak ki bir pamuk ve içerisinde su olan camdan bir şişe çıkardı. Pamuğu hafif ıslatıp şişeyi masaya bıraktı.

"Yaranı sadece temizlicem." Dediğinde pamuğu dizimdeki yaraya bastırdı. Sızlanmaya başladığımda söylenerek "Yaralarının biri kapanmadan bir diğeri açılıyor." Dedi. Umursamayıp arkama yaşlandığım da bütün kanları temizleyip kanlı pamuğu masaya bıraktı. Aklım hâlâ baloda yaşanan olaydaydı.

"Aria?" Bakışlarımı dedeme çevirdim. "Balodayken birşey mi oldu?" Dedi sakin bir sesle. Sadece başımı salladım.

Meraklı bakışları ne olduğunu öğrenmek ister gibi bakıyordu fakat üstümede gitmiyordu, söylemem için bana zaman tanıyordu.

"Annemin beni biri ile evlendireceğini öğrendim." Bakışları değişmeden sakin bir şekilde beni dinlemeye devam etti. "Bende salonda daha fazla durmadan çıkıp gittim."

"Peki sen bu evlilik hakkında ne yapmayı planlıyorsun?" Durgunlaştım.

"Evlenmek istemiyorum fakat ne yapacağımı da bilmiyorum eğer karşı çıkarsam gözden daha çok düşeceğim."

İkimizde derin bir nefes aldığımızda o konuşmaya başladı. "Ablan krallık için babanın isteği üzerine bir mantık evliliği yaptı. Sende yap demiyorum. Aria krallık tarafından istenen bir Tanrıça değilsin. Seni istemiyorlar. Krallık için biriyle evlenme. Yine de ablan gibi olmak istediğini saygı görülmek, sevilmek istediğini görüyorum fakat bu istediklerin hiçbir zaman olmayacak. Krallık için uğraşmayı, onların gözüne girmeye çalışmayı bırak. Sana işlenmiş birşey bu. Her zaman istenmeyen bir varis olur. Krallığa, annene, babana hiçbir zaman yaranamayacaksın." Derin bir nefes aldı. "O yüzden ne istersen onu yap. Gözden çoktan düşmüş olan biri daha ne kadar derine düşebilir ki? Krallık için kendini paralama. Seni gözden düşürenler onlar. Onlar için deymez sakar kızım."

Söylediği herşeyin farkındaydım.
"Ne kadar güzel tavsiye veriyosun öyle." Dedim sinirle.

"Bunlar gerçekler diyelim."

Haklıydı. Ben istenmeyen bir varistim. Ne kadar acıtsada gerçekler buydu. Bunları umursamayı çoktan bıraktığımı sanıyordum fakat öyle olmamıştı. Kırgındım.

Çoğu zaman bana baskı yapan bu saraydan kaçıp Violet'e sığınırdım.
O benim tek dostumdu.

Dedemin de dediği gibi ben kendimi hep krallığa ve anneme sevdirmeye çalışmıştım fakat bunun karşılığını hiçbir zaman alamamıştım.

Dedemle konuştuktan sonra fikirlerim yerine oturmaya başlamıştı.

Bu görmezden gelindiğim yerde neden herkes bana zorla birşey yaptırmaya çalışıyordu?
Ben enayi miyim yani?

Oturduğum yerden kalkıp dikildiğimde dedemin yorgun bakışları üzerimdeydi.

"Şimdi daha net düşünüyorum. Teşekkürler söylediğin şeyler için." Dedim iğneleyici bir sesle. Yanından geçip gittiğimde kapıya doğru yöneldim.

"Aria." Dedi dedem arkamdan. Ona doğru döndüğümde bakışlarında saniyelikte olsa bir korku yakaladım fakat bu çok kısa sürdü. Bir anda o korkuyu sakladı. Dedem duygularını gizlemekte çok iyiydi hatta çoğu zaman ne hissettiğini bile anlayamazdım fakat şimdi saklayamamıştı. Saniyelik birşey de olsa onun korkusunu yakalamıştım. İşte şimdi deli gibi merak etmiştim. Neyden korkuyordu?

"Duygularını ve hislerini bastırmaya çalış Aria. Bu sıralar duyguların karmaşık bir halde. Üzüntü, kin ve endişe baskın. Kendi iyiliğin için bunları yoğun bir şekilde hissetmemeye çalış." Elini masaya koyarak alnını ovmaya başladı ve gözlerini kapattı. "Yoksa büyü artık onu daha fazla tutamayacak." Dediğinde kaşlarımı çattım. Son söylediğini fısıldayarak söylemişti fakat ben duymuştum. Sesi bıkkın ve endişeliydi. Bu beni daha çok meraklandırırken çenemi tutamadım ve "Büyü artık kimi daha fazla tutamayacak? Ne demeye çalışıyorsun?" Dediğimde anında gözlerini açıp kirpiklerinin altından bana bakmaya başladı. Sarı ve uzun saçları yüzüne doğru dökülmüştü. Mavi gözleri korkutucu bir hal aldığında bir adım geriledim.

"Sadece dediğimi yap. Duygularını bastır yoksa onu artık nasıl durdurabiliriz bilmiyorum." Kimden, neyden bahsediyordu?

Onu bu halleri beni korkuturken
"Oldu o zaman ben artık gideyim." Dedim ve resmen kaçarak kütüphaneden dışarıya çıktım, ardımdan da kapıyı hızla kapattım.

Dedemi ilk kez bana karşı böyle görüyordum. Bahsettiği kişi kimdi?
Delirmiş olmasın adam yoksa o kütüphanede dura dura! Olabilirdi. Orada beni bıraksalar iki gün kalmaz bende delirirdim. Umarım düzelirdi.

Sarayın geniş koridorunda yürümeye başladım. Odam, koridorun sonundaydı.

Kapımın önünde nöbet tutan iki muhafız beni gördüklerinde kapıyı aralayıp açtılar. İçeriye girdim ve kapılar ardımdan kapandı.

Etraf karanlıktı ışığı açmadım. Balkonun kapıları açıktı ve içeriye giren rüzgar perdeleri ahenkle dans ettiriyordu. Ay ışığı hafif bir şekilde içeriye vururken gri bir ışık yayıyordu etrafa.

Yavaş adımlarla yatağıma doğru ilerleyip kadife kumaşın üzerine oturdum. Sıkıntıyla nefesimi verdiğimde yatağa kendimi sırt üstü bıraktım. Kanatlarım yatak ve benim aramda sıkışıyordu. Kollarımı iki yana doğru açmıştım ve ayaklarım yere değiyordu.

Boş boş tavanı izlemeye başladığımda sağ kolumu havaya kaldırıp beyaz eldivenime baktım. Bu eldiven saçmalığından sıkılmaya başlamıştım.

Benim güçlerim ortaya çıkmamıştı. Bunun nedenini eldivenlerime bağlıyordum. Ne diye ellerime bunları giymek zorundaydım ki?
"Saçmalık!" Dedim elimi yatağa tekrar bırakırken.

Bu eldivenler sanki gücümün ortaya çıkmasını engelliyor gibi hissediyordum. Yada sadece benim beceriksizliğimdi. Bir türlü ortaya çıkaramıyordum.

Göstermelik, bir kaç gün güç eğitimi verilmişti fakat sonrası yoktu.

İçimde birşeylerin olduğunu hep hissetmiştim. Kendim çalışmaya başladım fakat yine, ne buz gücü, ne de ışık gücü bana uğramıştı...

Gözlerimi kapattım. Aklımda bazı şeyler dolanıyordu. Bunlardan biri eldivenlerimi tekrar çıkartmaktı. Eğer bana bunları zorla taktırıyorlarsa bir sıkıntı vardı. Bakalım ne oluyordu.

Diğeri ise onun adını öğrenip, söylemekti. Merak ediyordum. Bir efsane olarak anlatılsa bile onu elimde olmadan merak ediyordum.

Dedem ve büyük anneme bu efsane hakkında hep sorular sorardım küçükken fakat onlar bu efsaneyi daha fazla kurcalamamam gerektiğini zırvalayıp durmuşlardı.

Adını anan herkese sahip olan bir canavar olarak tanıtmışlardı bana onu.

Kara melek efsanesini ilk kez bana sekiz yaşımdayken büyük annem anlatmıştı.

Onun adını kimse anmıyordu fakat bir şekilde zihnimizin en derinlerinde o isim kazılıydı. Artık o nasıl oluyordu bilmiyordum.

Herkes ona farklı şekillerde hitap ediyordu. Bazıları Kara Melek, bazıları yıkılışın meleği, bazıları ise gölgelerin meleği ve daha fazlası.

O doğduğu an gökyüzü kızıla bürünmüş, bunu herkes bir kıyamet alameti olarak algılamış ve en sonunda onu bulmuşlar.

Annesi ve babası idam edilecekmiş çünkü onlar kuralları çiğneyip bir melek ve şeytanın yapmaması gereken birşeyi yaparak birlikte olmuşlar.

Annesi bir kale zindanında onunla birlikte tutsakken adını koymuş ve şöyle demiş 'Adını anan herkese sahip ol.' Hemen ardından intikam almasını istemiş.

Çocuğunun ölmeyeceğinden adı gibi eminmiş. O sırada annesi ve onu almışlar. Annesi idam edilmiş fakat sıra babasına geldiğinde onun kaçırıldığını duyurmuşlar. Babası ile birlikte o da kaçırılmış.

Anlatılana göre her ikisinide şeytanlar kaçırmış ve onları meleklerden uzaklaştırarak götürmüşler.

Bazıları melek ve şeytanların birbirlerine düşman olmalarını bu olaya bağlıyor.

Melekler bunları yapanların şeytanlar olduğunu anlamışlar ve savaş kaçınılmaz olmuş.

Melekler ve şeytanlar arasındaki ilk büyük savaşın da böyle çıktığı söylentiler arasında.

Daha sonrası ise çocuk büyümüş ve güçleri gelişmiş. Kimse bu çocuğun nasıl bir güce sahip olduğunu bilmiyormuş. Söylenene göre, hem sıcak ve güzel, hem de ölüm kadar soğukmuş.

Melekler bu çocuğun daha fazla büyüyüp güçlerinin gelişmesinden rahatsızlık ve korku duyuyorlarmış çünkü melekler biliyorlarmış ki zamanı geldiğinde şeytanlar bir savaş başlatacak ve onu meleklere karşı savaştıracaklarmış.

Melekler bu savaşın son bulmasını dileyerek şeytanlara bir kez daha savaş açmışlar.

Bu savaşa o da katılmış ve yüzlerce meleğin kanına girerek onları yok etmiş.

Bu savaş önceki savaşlardan daha büyük ve kanlıymış. Öyle büyükmüş ki binlercesi yok olmuş.

Sonunda Meleklerin Tanrıçası ve o savaşmışlar ve galibi Tanrıça olmuş.

Efsanede bir Tanrıçadan bahsediliyordu fakat bunun kim olduğu söylenmiyordu.

Milyonlarca yıl öncesine dayanan bu efsaneye inananlar ve inanmayanlar var. Ben sadece meraklı olanlardandım.

Yine söylenene göre desava kanatları simsiyahmış. Ne kafasından çıkıp uzanan bir boynuzu ne de başının üzerinde bir halkası varmış. En hayran kalınanı ve korkulanı ise gözleriymiş. Sapsarı gözleri hem bir ateş kadar sıcak, hem de bir buz kadar soğukmuş.

Gözbebekleri sivri ve keskinmiş. Bakışları ise kin ve nefret doluymuş.

Sağ omzunun üzerinde de bir işaret olduğu söyleniyordu fakat nasıl birşey olduğu hiçbir yerde anlatılmıyordu.

Hem muazzam, hem de korkutucu şekilde güzelliği olan bir erkek çocuğuymuş.

İç çekerek gözlerimi yumdum. Yaşasaydı veya gerçek olsaydı sanırım çok yakışıklı olurdu.

Gözlerimi yavaşça yumdum. Uyku bastırmaya başlamıştı, belkide artık uyumalıydım.

Continue Reading

You'll Also Like

83.8K 6.6K 64
"James lütfen öyle söyleme o bizim aşkımızın meyvesi" "NE AŞKI?" Diye bağırdı James 1. #Dracomalfoy 02/01/2024 1. #Harrypotter 31/08/2023 1. #Slyther...
21.3K 3.3K 7
abilerim kurgusu, erkek versiyon. Bu kurgu reenkarnasyon içerir! 🐈⬛ Deniz'in, Egemen olarak yeniden doğduktan sonra hayalinde ki resme kavuşma hikay...
46.6K 4.2K 32
Beş asırdır kayıp olan Ay ve Yıldız Prensesleri yeniden Gökyüzü'ne dönerler. Başlarına ne geldiğini kendileri dahil kimse bilemez. Kayıp hatıralar ye...
9.7K 925 32
ALFA - OMEGA HİKAYESİ. Yılardır ruh eşimi bekliyordum . Köpekler gibi tasma takmak zorunda kalıyordum çünkü hala ruh eşimi bulamadım. Ama bir gün oku...