Hasbelkader

By zeyyyazar

92.9K 6.6K 5.1K

Genç kız ne anne sevgisi görmüştü, ne baba sevgisi. Sevgi kavramını bile bilmiyorken Allah'ı çok sevmişti. Di... More

Tanıtım - Hasbelkader
1.bölüm - Ölüm Haberi
2.bölüm - Yıldız Yıldırım
3.bölüm - İş Bulmak
5.bölüm - İş Görüşmesi
6.bölüm - Üç Ayrı Dünya
7.bölüm - İki Aşık
8.bölüm - İlk Mektup
9.bölüm - Yalçın Ailesi
10.bölüm - İlk Buluşma
11.bölüm - Bozkurt Ve Yalçın Ailesi
12.bölüm - İsteme Günü
13.bölüm - Ömer Yıldırım
14.bölüm - Evlenme Teklifi
15.bölüm - Ceza Meselesi
Alıntı
16.bölüm - İmam Nikahı Ve Resmi Nikah
17.bölüm - "Baba."
18.bölüm - 4 Mayıs
19.bölüm - İntikam Uğruna
20.bölüm - Vazgeçmemek
Yeni Kurgu - Mahperi
21.bölüm - Gökay
22.bölüm - Çizgi Film
23.bölüm - Meryem Kara
24.bölüm - Hüma Ve Ubeydullah
Kara ailesinin yeni üyesi - Kübra
25.bölüm - "Canım, canımın içi, can parem."
Akkurt Ailesi - Mert
26.bölüm - Mutlu Aile Olmak
27.bölüm - 'Ali Bozkurt'
28.bölüm - "Hoş geldin."
29.bölüm - Çokça Sevgi
30.bölüm - Son
Sonsöz&Açıklama
Albüm 1 📷
ÖNEMLİ!
Yeni Kurgu - Vuslat
Yeni Kurgu - İntikam Aşkı
Yeni Kurgu - Yarım
Soru - Cevap (Part 1)
Duyuru
!ÖNEMLİ!

4.bölüm - Sarı Zarf ve 42 Tane Mektup

3.1K 265 105
By zeyyyazar

"Selamün aleyküm, Meryem'im. Nasılsın?"

"Aleyküm selam, Kübra. İyiyim şükürler olsun, sen nasılsın?" diye sormuştum gülümseyerek. Elif ve Zehra da Kübra'ya selam söylemiş ve merakla Kübra'nın diyeceklerini beklemişlerdi.

"Elif ve Zehra da selam söylüyor, Kübra'm." dediğimde gülümsemişti telefonun ardından.

"Aleyküm selam canlarım. Çok şükür bende iyiyim ve abimle konuştum az önce. Hemen gelip sana haber vereyim dedim." dediğinde heyecanlanmıştım.

"Ne dedi? Kabul etti mi?" diye sorduğumda Elif ve Zehra da meraklı gözlerle beni izlemeye başlamıştı.

"Evet! Yarın iş görüşmesine gelebilirsin. Abim razı oldu!" dediğinde içimden şükür etmiştim.

"Çok teşekkür ederim, Allah razı olsun, Kübra'm! Birtanesin sen!" diye sevindiğimde Elif ve Zehra da gülümsemişti.

"Yarın mahallenin yanındaki parka gelirim, ordan şirkete gideriz beraber. Olur mu?"

"Olur, Kübra'm. Çok teşekkürler her şey için. Senin için dua edeceğim namazlarımda."

"Allah razı olsun, Meryem'im. Hadi görüşürüz o zaman, kendinize iyi bakın. Allah'a emanetsiniz. Yarın konuşuruz."

"Görüşürüz, Kübra'm. Sende Allah'a emanetsin." diyerek telefonu kapatmıştım.

"Kabul etmiş mi, Ali abi? Gidiyorsun değil mi iş görüşmesine?" Elif'in heyecanlı sesine gülümsemiştim.

"Evet, kabul etmiş! Çok mutlu oldum gerçekten, şükürler olsun. Gerçekten Allah razı olsun onlardan. Bu yardımlarının karşılığını nasıl ödeyeceğim?" dediğimde Zehra sessizce gülümsemişti.

"Bir şey derdim ama neyse. Sen bir şekilde ödersin. Olmadı dua et onlar için hep, bence en güzeli birisi için dua etmek." dediğinde Elif ile onaylamıştık Zehra'yı.

"Ben artık eve gideyim. Malum annem merak eder." diyerek Elif ayağa kalkınca, Zehra da ayaklanmıştı.

"Bende gideyim. Daha bitki çaylarını araştırmam gerek."

"Hemşirelik bölümünde bitki çayının çeşitlerini de mi öğreniyorsunuz?" diye sorduğumda Zehra kafasını sallamıştı.

"Allah zihin açıklığı versin, Zehra'm. Bizde daha yeni ödevleri teslim ettik ama muhtemelen yine ödev verecekler." dediğimde üçümüzde artık dış kapının yanına gelmiştik.

"Üniversiteye gitmeyi düşünüyor musun? Rapor alsaydın bir haftalık, dinlenmiş olurdun. Hemde iş görüşmesine falan gideceksin." Elif'in konuşması ile derin nefes aldım.

"Dinlenmek istemiyorum. Evde oldukça daha da bunalacağım. Hem iş, hem üniversite bir şekilde hallolur. Kafam dağılır hemde." dediğimde Zehra  ayakkabılarını giyerken konuşmaya başladı.

"Ali abi biliyor mu yarım gün iş yapacağını?" diye sorduğunda şaşkınca gözlerimi araladım.

"Hayır! Kübra söyledi mi acaba?"

"Merak etme, hallolur bir şekilde. Kübra konuşmuştur, ayrıca Ali abi sanki bilmiyor mu üniversiteli birinin nasıl çalışacağını? Eğer uygun olmasaydı kabul etmezdi, demek ki uygun görmüş." Elif'in söylediklerinin mantıklı olduğunu düşündüğümde kafamı sallamıştım sadece. İkisine de sarılmıştım sımsıkı.

"Allah'a emanetsiniz." dediğimde gülümseyerek çıkmışlardı evden. Onlar gittikten sonra kendi odama doğru gitmiş ve yatağıma uzanmıştım. İkindi namazından biraz öncesine yatağımın baş ucundaki saati kurduktan sonra gözlerimi kapatmıştım. Biraz uyumaya ihtiyacım vardı. Bir günde o kadar ağır olaylar olmuştu ki bedenim çökmüştü. Yatağıma uzanır uzanmaz yorgunluktan uykuya dalmıştım.

***

İkindi namazını kılmış ardından balkona çıkıp bir şeyler atıştırmıştım. Akşam yemeği yemek istemiyordum o yüzden hafif bir şeyler atıştırmayı tercih etmiştim.

Bulaşıkları yıkadıktan sonra odama dönmüştüm. Bu evde ilk kez bu kadar yanlız hissediyordum çünkü artık benden başka kimse yaşamıyordu. Çünkü artık bu eve arada da olsa babam gelmeyecekti, artık annem odasında olmayacaktı. Bu evde tamamen yanlız kalmıştım ama çok şükür ki, yanımda her daim Allah vardı. İçim daraldığı için biraz Kur'an okumaya karar vermiştim. Hazır abdestim bozulmamışken çalışma masama oturmuş ve Kur'an'ı Kerim'i elime almıştım.

Yarım saat kadar Kur'an' okuduktan sonra çalışma masamdan kalkmış ve eşarbımı çıkarıp dolabıma koymuştum. Kıyafet dolabımın yanında annemin odasından getirdiğim küçük mektup dolabını gördüğümde içimdeki meraka engel olamadım.

Aslında bu çekmeceye annem neden hep küçük dolap derdi hiç bilmiyordum ama bende de alışkanlık olmuştu. Garip kısmı ise sadece bu çekmeceye küçük dolap diyordum. Annemden bulaşan bir alışkanlık.

İlk bölümüne baktığımda beyaz zarfların olduğunu gördüm ama gözüme çarpan sarı zarftı. Sarı zarfı elime aldığımda üzerinde ismimim olduğunu gördüm. Annem bu mektupu bana bırakmış olmalıydı. Zarfı açtığımda içerisinde yazılan mektup kâğıdın da sarı renkte olduğunu gördüm. Besmele çekip mektupu okumaya başladım.

Bu mektupu okuyorsan demek ki, kaçmayı becermişim. Nasıl yaptığım hakkında bir fikrim yok ama sen bunu okurken, nasıl kaçtığımı benden iyi biliyorsundur.

Bu küçük dolabı neden sana bıraktım biliyor musun, Meryem? Çünkü anıların seninle kalsın istedim, çünkü küçüklüğünden beri annen hakkında merak ettiğin her şeyi öğren istedim. Bana geçmişte neler yaşadığımızı sormuştun. O zamanlar daha 12 yaşındaydın. Ama annen ve babanın geçmişini merak etmiştin. Bir çocuk için çok meraklı değil miydin, küçük? Küçük olman benim için önemli değildi. Sana tüm yaşadıklarımızı anlatmıştım. O zamanlar pek anlamamıştın. Sadece benim gözlerimin dolduğunu gördüğünde gelip bana sarılmıştın. Bu kadar iyi olma, Kenan'ın kızı. Senin ne annen iyi birisi, ne de baban. Sen neden iyi bir çocuksun peki, küçük?

Küçüklüğünden beri geçmişimizi bildin ama kendi kalbindeki soruları bana soramadın, biliyorum. Çünkü her gece gökyüzüne bakarak konuşuyordun. Bana, babana sormak istediklerini gökyüzüne anlatıyordun. Sende Allah'a inanıyor musun, çocuk? O zamanlar Allah'ı bile tanımıyordun ama büyüdükçe Allah'ı tanıyorsun, değişiyorsun. Yine de küçüklüğünde merak ettiğin sorular değişmiyor, bunu da biliyorum. Çünkü bu sefer seni dua ederken duydum, küçük.

Küçüklüğünden beri merak ettiğin tüm soruların cevabı bu mektupların içinde saklı, çocuk. Bu mektup ve kaçtığım gün sana bırakacağım mektup dışında 42 tane mektup var bu dolapta. 21 tane zarf var ama her zarfın içerisinde iki tane mektup var. Sarı mektuplar benim sana yazdıklarım, beyaz mektuplar ise postacı abinin sana ve bana yazdıkları. Postacı abinin ismini ve soy ismini de öğreneceksin, çocuk. Hep ismini öğrenmek isterdin ama izin vermezdim, büyüdüğünde onu bulursun diye korkardım. Ben gittikten sonra istesen de bulamazsın, o yüzden ben gittikten sonra öğreneceksin, küçük. Bu mektupu okuyorsan öğrenmen yakındır.

42 tane mektup seni hem ağlatacak, hem gülümsetecek, ama gülümseten mektuplar asla benim mektuplarım olmayacak, çocuk. Ağladığın tüm mektuplar bana ait olacak, gülümsediğin tüm mektuplar ise postacı abine. Neden biliyor musun? Sen benim gözümde Kenan'ın kızısın, ama postacı abinin gözünde benim kızımsın. Fark bu, çocuk. Annenin babanı hiç sevmemesi ve babandan olan çocuğu da sevmemesi, ama postacı abinin annene aşık olması ve ona ait olmadığı halde sırf sevdiği kadının çocuğu diye o çocuğu sevmesi. Fark bu. Anlıyor musun, küçük? Seni baban bile doğru düzgün sevmedi. Seni annen hiç sevmedi. Baban en azından doğru düzgün sevmeyi bilemedi. Seni bir tek postacı abin sevdi.

İlk önce benim mektuplarımı sonra ise postacı abinin mektuplarını oku, küçük. Çünkü benim mektuplarım kalbinde yara bırakacak ve sonra postacı abinin mektuplarını okuduğunda gülümserken bile o yarayı hissedeceksin. Annen hep senin acı çekmeni istedi, çocuk. Anneni sevme , annende seni sevmiyor. 42 tane mektup ile sana iyi yaşamlar. Kalbinde hep yara olarak kalacağım, çünkü sen benim kalbimin en büyük yarasısın, küçük. Annen sana asla kızım demeyecek, küçüğüm demeyecek, çocuğum demeyecek. Sen hep Kenan'ın kızı, çocuk ve küçük olarak kalacaksın.

Seni asla sevmeyen ve asla sevmeyecek olan, kalbinde hep yara olarak kalacak, annen olmayan, Yıldız Yıldırım.


Annemin küçük harfleri ile yazmış olduğu ağır kelimeler kalbime bıçak gibi saplanıyordu. Bir insan, bir anne çocuğunu bu kadar mı sevmezdi? Ağlıyordum. Annemin kelimelerine ağlıyordum. Annemin anne olamamasına ağlıyordum. Ben ne yapmıştım? Benim suçum neydi ki? Neden annem beni sevmiyordu? İnsan evladını hiç mi sevmezdi?

Kalbim ağrıyordu, canım yanıyordu. Elimde mektup yere çökmüş belimi duvara yaslanmış şekilde ağlıyordum. Allah'ım sen bana sabır ver.  Ya Rabbim sen bana güç ver. Ne olur beni annemle sınarken kalbime güç ver. Bu kulun çok güçsüz, Ya Rabbim, bu kulun annesi ile imtihan oluyor. Allah'ım anne ile imtihan olunmak ne zormuş böyle. Ya Rabbim sen bana sabır ver.

İçimden dua ederek yerden kalkmış ve banyoya gitmiştim. Elimi yüzümü yıkamış biraz kendime geldikten sonra abdest almıştım. Odama geri dönüp seccademi yere sermiş ve namaz elbisemi giyerek, secdeye kapanıp ağlamaya başlamıştım. Allah'ın karşısında ağlamak rahatlamanın en iyi yoludur. Çocuk gibi karşısında ağlıyordum çünkü benim ondan başka kimim vardı?

"Ya Rabbim, bu kulun Sen olmadan ne yapar? Her şey olmadan yaparım, Sen olmadan yapamam. Sen bana bu dünyanın imtihanlarında sabır ver. Sen benim kalbime güç ver. Allah'ım! Kalbim çok acıyor ama Sen annemi affet, Sen babamı affet! Onların günahlarını bağışla! Annemi doğru yola davet et, yüreğinde din sevgisi yaransın, Ya Rabbim! Allah'ım canım yanıyor. Sen derdi veripte aynı zamanda dermanı da verensin. Allah'ım... Sen beni güçlü eyle. Bana yardımcı olarak gönderdiğin tüm kullarının da günahlarını bağışla, Ya Rabbim! Allah'ım benim de bilerekten ve bilmeyerekten işlediğim günahlarımı bağışla! Benim din kardeşlerimin, bu zor zamanlarımda bana yardım eden insanların dualarını kabul et, günahlarını bağışla. Ya Rabbim, şükür verdiğin tüm nimete ve şükür Seni tanıdığıma. Her şey için teşekkür ederim, Yüce Rabbim. Sen olmasan bu fani dünyada yetim kulun ne yapardı? Şükür... Şükür, Ya Rabbim..."

🤍

Herkese merhabalar! Nasılsınız?

Yine yazarken kalbimin ağrıdığı, canımın yandığı bir bölüm oldu. Cidden Meryem'in annesiyle alakadar sahneleri yazarken çok zorlanıyorum ama en içten yazdığım sahnelerde onlar olabilir. Çok garip bir durum. 🩹

Bir şeyden bahsetmek istiyorum. 42 rakamı benim için özel rakam. Kaybettiğim tüm sevdiklerimi sakladığım rakamdır 42 rakamı. Anlamı bende çok büyüktür çünkü yanımda olmayan, yani kaybettiğim tüm canlarım, kalbimin en güzel köşesinde olan kişilerin saklandığı bir rakamdır. 42 diyerek geçmeyin, ardında ne acılar vardır. Meryem'in de benim gibi 42 rakamına ayrı bir hassasiyeti olsun istedim. Elbette ki benim yaşadıklarım ve kaybettiğim insanlar ile Meryem'in yaşadıkları ve kaybettiği insanlar arasında dağlar kadar fark var. Ama sonuçta ikimiz içinde acı bir rakam. İkimizinde küçüklüğü o rakamda hapsolmuş. Sarı rengin anlamı ise benlik bir durum değil, tamamen hikaye ile ilgili bir durum. Gelecek bölümlerde bunu öğreneceğiz. ❤️🩹

Ve Meryem'in Allah ile arasında olan duaları, ağlayarak sevdiği insanların günahlarının bağışlanmasını dilemesi... O sahne beni daha da duygulandırdı. Bazen bende öyle anlar yaşıyorum ve Allah'ın huzuruna gitmek en güzel çözüm yolu oluyor. Bunu Meryemde de yansıtmak istedim. Sizin aranızda da öyle yapanlar var mı? Varsa lütfen bana bildirin, merak ettim. 🤍

Tüm destekleriniz için şimdiden çok teşekkür ederim, Allah hepinizden razı olsun. Yorumlarınız da eksik etmeyin, lütfen. Yorumlarınızı okumak terapi gibi. 🥺❤️

Sizce iş görüşmesi nasıl geçecek?

Sarı zarfın anlamının ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Meryem'in annesinin küçük dolap ve çekmece arasında fark koyma sebebi sizce ne olabilir?

Meryem'in ailesinin geçmişi ile alakalı teorleriniz var mı? Varsa neler? Sizce ailesi geçmişte ne yaşamış olabilirler?

Meryem sizce diğer mektupları okuyacak mı?

Sorularıma cevap vermeyi unutmayın, lütfen. Sizin düşünceleriniz benim için çok önemli. Şimdiden teşekkür ederim. Kendinize dikkat edin, diğer bölümde görüşmek üzere! Sizleri çok seviyorum, iyiki varsınız, Allah sizden razı olsun canlarım. 🩹❤️

Allah'a emanetsiniz!❤️

Continue Reading

You'll Also Like

2.9M 204K 53
Kayra: Kuryeniz çok yakışıklıydı vallahi! Çiçek Pastane: Lütfen, kuryemizin aklını çelip iş performansını düşürmeyiniz Çiçek Pastane: Hem kuryelerin...
3.2K 303 20
"Umudunun kırıldığı yerde sakat kalmaya mecbursun." Anladığımı belirten harekette başımı salladım. Her günüm bir önceki günden berbat geliyordu gözüm...
365K 14K 35
Elindeki tüfeği Serdar'ın göğsüne yapıştırıp yanıma geldi. Bir kolunu belime koyup kendine çekti ve bir elini de yüzümün çarpacağı şarjörlerin üzerin...
Helalim By Merve

Teen Fiction

9.7K 582 15
Sevginin en güzel haliydi Meryem ile Yusuf... Onlar, Allah'ı anmadan gün geçirmezdi. Birbirlerini çok severlerdi ancak Allah'a olan sevgilerini asla...