MAHPERİ IV +18

By Twilight267

592K 25.5K 16.2K

-Tamamlandı- [+18 cinsellik, hayali varlıklar vardır. ] O gece Tanrı küçük kızın gözyaşlarına kıyamadı, Bir a... More

Tanıtım
I. ~Çehresiz~
II. ~Bileklik~
III.~Hades'in Yasak Meyvesi ~
IV. ~Şeytanın İni~
V. ~Cerberus~
VI.~Ölüm Ensesinde~
VII. ~Güller Ve Dudaklar~
VIII. ~Mührün ilk adımı~
IX.~Efendi Ve Kurbanlar ~
X.~ Sen Acı Verecek Kadar Güzelsin ~
XI .~ Sözler ve Yalanlar~
XII.~Beyaz Güller ~
XIII. ~Kül ~
XIV. ~ Açık Yaralar~
XV.~Tanrı'nın Gölgesi ~
XVI. ~Kanlı Ayna Parçaları ~
XVII~ Kanlı Ayda Çekilen Kartlar~
XIIX.~Ruhlar Hanı~
XIX.~Gece Güneşi Bitkisi ~
XXI. ~Çaresizlik ~
XXII .~Bıçak Yarası ~
XXIII. ~İlk Tanışma ~
XXIV. ~Bazı Yaralar Kanamaz~
XXV.~ Zincirlerin Kırılması ~
XXVI.~Sır Perdesi~
XXVII. ~Asılı Kalan Ruh~
XXVIII. ~Buzlar Vadisi~
XXIX. ~ Kristal Oklar~
XXX.~Soğuk Dokunuş ~
XXXI.~Ay Işığında Süzülen Bedenler~
XXXII. ~ Kana Bulanan Okyanus ~
-AÇIKLAMA-

XX. ~Gerçek Sahip~

9.7K 494 325
By Twilight267

[Şarkımız: Lana Del Rey ; Radio ]

Oy ve yorum yapmayı unutmayın ♡

                                                                                                        🍃

~Geçmişten bir kesit~

Ellerine bulanan kanlar ile kucağında taşıdığı kadını zorla getirmekteydi genç adam. Zor olan şey ise onu taşımak değil sevdiği kadının bu halde olmasıydı.

İlk defa Zern sevdiği kadının acı dolu çığlıklarını ve soğuyan ellerini teninde hissetmişti ve bu durum ona inanılmaz bir acı ile yüz yüze bırakırken adımlarını olabildiğince hızlandırmayı sürdürdü.

" Diana konuş benimle güzelim lütfen sakın uyuma" kadın onun boynuna daha fazla sardı kollarını tam göğüsünün üzerinden akan kanlar tüm vücudunu kirletiyordu. Aynı sevdiği adamın üzerini kirlettiği gibi. Her derin nefes alışında göğüs kafesi daha fazla acı ile kaplanırken bayılmamak için kendini olabildiğince sıktı.

"Zern seni ne olursa olsun her zaman seveceğim." sesinin titrediğini kadın kadar adam da hissetmişti. Daha sıkı kavradı bedenini. Neden durduk yere böyle konuşuyordu birden? Gidecek gibi konuşmuştu Zern'in Diana'sı .

"Böyle konuşma Diana lütfen, gidecek gibi konuşma bak abimin yanına gideceğiz . Kurtaracak seni, sen sakın kafana takma ." Genç adam artık konuşmakta bile zorlanmaya başlamıştı. Abisi her şeyin bir yolunu bulurdu her zaman onda bir çözüm mevcuttu. Kurtarsa kurtarsa Diana'yı Ares kurtarırdı. O Araf'ın sahibiydi. Tanrı ile her zaman bizzat iletişime geçen biriydi. En iyi şifacılar, en iyi büyücüler ile arkadaştı Ares illa birinden yardım alır bir çözüm bulurdu. Öyle umut ediyordu genç adam. Sadece baş başa zaman geçirmek için şatodan ayrılmışlardı bir süreliğine uzun bir süre güzel vakit geçirdikten sonra eve geri dönecekken arkalarına takılan Ölüm Yiyenler etraflarını kuşatmışlardı ormanda.

Ne kadar Zern Diana'yı korumak için çaba gösterse de sayıları o kadar fazlaydı ki elinden hiç bir şey gelmemiş onu koruyamamıştı. Ne kadar da zavallı bir adamım sevdiğim kadını bile koruyamadım diye düşünmeden edemiyordu Zern.

"Zern, uykum geliyor. "

"Uyumak yok bak az kaldı geldik sık kendini." Kadının kanı haddinden fazla akıyordu. Bu yüzden de beti benzi atmıştı kadının. Ölüm Yiyenler Diana'nın kalbine ulaşmak için göğsünün üst kısmını parçalamışlardı.

Zern'in de kolunda boylu boyunca tırnakları ile kesmişlerdi ama onun durumu Diana'ya göre biraz daha iyiydi. Çünkü o ölümsüzdü. Araf'ta ölümlü olan tek kişi Diana'ydı her zaman bu konu aklını karıştırmıştı Zern'in. Neden o olmak zorundaydı? Neden ölümlü olarak yaratılmıştı? Onu ölümsüz yapmanın bir yolu yok muydu?

Artık o kadar yorulmuştu ki her gün bunları düşünmekten cidden kafayı yemek üzereydi. Onu kaybetmekten çok korkuyordu. Böyle bir şey olursa asla dayanamazdı. O yüzden her zaman onu korumak için elinden geleni yapmaya hazırdı.

Peki ya zamanı dolunca ne olacaktı? O zaman Ares her faniye yaptığı gibi Diana'yı da elinde bir yasemin çiçeği ile kardeşinin gözleri önünde onu sonsuzluğa mı uğurlayacaktı?

Buz gibi bir ürpertiye neden oldu bu düşünce genç adama. Nihayet şatonun olduğu yola girmiştiler. Kadından damlayan kanlar ikisinin arkasında izler bırakmaya devam ederken Diana Zern'in ağladığını gördüğü için kanlı ellerine aldırış etmeden sildi göz yaşlarını.

"Zern lütfen ağlama. " bu kadar zor olmamalıydı onların aşkı. Kadın da farkındaydı bir gün sevdiği adamı yalnız bırakacağını. O zaman ona veda etmeden gidecekti. Ondan uzaklaşmalıydı. Her geçen gün sevdiği adamı karşısında yaşlanmak o kadar zordu ki. Tüm güzelliği yüzünden siliniyordu . Burada zaman sadece ona işliyordu diğer herkes aynı kalmaktaydı. Hiçbir zaman bu durum için, ölümlü olduğu için ve bir gün Tanrı'ya emanet olarak verilen ruhunu geri vereceği için kızgın değildi.

Onun hayatı da bundan ibretti. Her şeye rağmen Zern gibi güzel bir adamı sevmişti. Bu her şeye değerdi. Bir kadının en çok isteyeceği şey ona saygı gösteren, ona değer veren , ona sevildiğini hissettiren bir adamla birlikte olmaktı.

Bu yüzden kendini şanslı kadınlardan sayıyordu. Evet şu anda Ölüm Yiyenler tarafından çok feci bir şekilde yaralanmış acı dolu feryatlar içinde Zern'in kollarına yığılmıştı. Kötü olan şey ise ilk kez Zern'in ona olan bakışının aldığı haldi.

Ona öyle bir bakmıştı ki sanki orada canı çıkacak gibi hissetmişti oysa ki henüz daha ölmemişti.

Adamın gözlerine inanılmaz derecede korku sarmalamıştı. Zern'in en büyük zaafı da buydu. Diana'ya bir şey olacak korkusu ile yaşamaktaydı.

Onun da çektiği en büyük acı buydu işte.

"Ağlamıyorum ki Diana sen beni düşünme geldik güzelim. " evet gelmiştiler biraz sonra Ares'in evinden içeri gireceklerdi ama neden bu kadar uzun sürmüştü?

Zern hızlı gelmeye çalışsa da Diana'yı kucağında taşıdığından dolayı kanlar her ikisini de kirletmekte, Zern kadının kollarında ölmesinden çok korkmaktaydı. Birkaç dakika duraksadı ve şato görüş açısına girdiği için derin bir nefes alıp yoluna devam etti.

"Geldik Diana. Geldik güzelim." Kadın o böyle söyleyince bile mutlu olmasını bilen biriydi. Evet şu anda ölse bile huzurlu bir uykuya dalardı. Üzülürdü elbet onu geride bıraktığı için ama mutlu sonlar ancak masallarda olurdu diye düşünmeden de edemedi.

Az bir süre sonra nihayet bahçeden içeri girmişlerdi. Kapıdaki muhafızlar Zern'i görünce koşarak yanlarına geldiler ve hemen demir kapıyı açıp içeri geçmesi için ona yardımcı olmak isteseler de Zern gerek olmadığını söyleyip kadını kucağından indirmeden doğruca salona ilerledi. Evdeki hizmetliler Zern ve Diana'nın kana bulanmış hallerini hayretle izlerlerken Ares'e haber vermek için koşarak üst kata çıktılar. Evin içini bir telaş almıştı. Zern yere akan kanları gördükçe ağlamamak için kendini zor tutsa da Diana daha fazla üzülmesin diye kendini olabildiğince tutmaya çalıştı tabi ne kadar etkili olurdu o bile kestiremiyordu.

"Neler oluyor Zern bu halin ne!" Sorudan çok bir feryat gibiydi koşar adım gelen Ares'in sesi. Arkasından da evdeki tüm hizmetleler peşine takılmıştılar.

"Abi lütfen yardım et durumu çok kötü. " Zern'in çaresizliği her geçen dakika daha da artarken Ares kısa bir an gözlerini Diana'nın üzerinde gezdirip tekrar kardeşine döndü.

"Sakin ol aslanım. Neden bu hâlde Diana anlat önce. "

"Biz artık şatoya geri dönecekken bir anda Ölüm Yiyenler tarafından saldırıya uğradık sayıları çok fazlaydı onu koruyamadım. " ve işte o an artık uzun zamandan beri tuttuğu göz yaşları yanaklarını ıslatmaya başladı.

Bu hâlini gördüğü için kahrolan Diana da onun ile birlikte ağlamaktaydı.

"Onlar uzun bir süredir uykudaydı. Nasıl uyandılar. Tanrım delireceğim Zayn buraya gel çabuk!" Diye bağırmaya başladı Ares.

Zayn koşarak Ares'in yanına geldi ve selam verip komut almak için beklemeye başladı.

"Acilen git Arafta'ki en iyi şifacıları ve Asiha 'yı buraya getir."

"Hemen Efendim." Diyerek yanına bir kaç adam daha alarak Ares'in huzurundan ayrıldı Zayn.

Ares biraz öteye kardeşini kolundan tutarak kenara çekti ve Diana'nın duymayacağı şekilde bir kaç cümle sarf etti.

"Ölüm Yiyenler'in yaşadığı kuyuyu bizzat ben mühürledim nasıl oldu da çıktılar oradan?" Evet dediği doğruydu , Ares karanlık büyü kitaplarında felaket olarak bahsedilen Ölüm Yiyenler'i kuyuya hapsetmişti. Tanrı Ares'e bizzat konum vermiş onları tehilkeli ve Araf'ın düzenini bozacağı için yaşadıkları kuyuya mühürlemesini istemişti. Ares'te mühürlemişti tabi.

"Ben bilmiyorum abi sadece eve geri geliyorduk her şey bir anda oldu. " Araf'ı karıştırmak dengeleri altüst etmek için şeytanın dölleri mührü kırmış olmalıydılar. Babalarının yerlerini aratmayacak kadar tehlike barındırıyordular.

"Sana kaç defa benim haberim olmadan onu dışarıya çıkarma demem gerekiyor. Ölüm Yiyenler fani insanların ruhları ve bedenleri ile doyduktan sonra tekrar uykuya dalarlar bunu bildiğin halde sorumsuzca davrandın Zern. " abisi yine her zaman olduğu gibi haklıydı. Ama o böyle olsun istememişti. Sevdiği kadın ile güzel anılar biriktirmek için başlarını dinleyecek sakin bir yere gitmişlerdi. Böyle olacağını bilse asla uzak bir yere gitmezlerdi. Büyü kitaplarında yer alan o varlıklar o bildi bileli kuyuda uyumaktaydı Diana ile fark etmeden onların olduğu bölgeden geçmişler ikisi de bunun farkına dahi varmamışlardı.

" Yemin ederim abi o bölgeden geçtiğimizi fark etmedim hem nereden bilebilirdim uyanacaklarını bunca zaman hiç uyanmamıştılar."

"Şimdiye kadar uyuyor olmaları olmaları uyanmayacağı anlamına gelmez onları ya biri bilerek serbest bıraktı yada Diana'nın kokusunu ve vücut ısısını yakın bir yerden geçtiğiniz için fark etmiş olmalılar." Şu anda Ares bile net bir şey kestiremeyecek kadar şaşkındı.

"Ben özür dilerim abi başına iş açtım yine."

"Zern sen benim kardeşimsin , sana yaptıklarından dolayı hiçbir zaman kızamadım. Kızmam ama şu anda konumuz senin hatan değil. Şifacılar gelsin Diana'nın durumu ile ilgileneceğiz." Zern , Ares'in her zaman dediklerine inanır abisine her daima güvenirdi.

Az bir zaman sonra nihayet Asiha Dokata ve diğer bir kaç şifacı ile şatoya gelmişlerdi. Olayı duyan Drew, Lemort, Miya ,Gusion'da tabi.

"Neler oluyor burada Diana'nın hali ne böyle?" dedi koşar adım koltuğun kenarın çökerken Miya, kanlar içinde arkadaşını böyle gördüğü için ne yapacağını bilemez haldeydi.

"Zern ve Diana Ölüm Yiyenler 'in saldırısına uğramışlar. Onu korumak için her şey yapmış Zern ama sayıları çok fazla olduğu için Diana'yı yaralamışlar." dedi Ares kısa bir açıklama yaparken.

" Asiha Ölüm Yiyenler 'i tekrar mühürlememiz gerekecek. Dokata elinden gelenin fazlasını yap ve Diana'yı iyileştir."

" Kesik neyse ki kalbe zarar vermemiş onu tedavi edeceğim." dedi Dokata elindeki malzemeleri kenara bırakıp Diana'nın üzerindeki kanlı gömleği çıkartıp kenara koydu.

Acı ile kıvranan Diana tek kelime edemeyecek kadar yorgun hissediyordu.

"Bana sıcak su kabı ve temiz bez lazım." Diyerek Miya'ya daha fazla kan görmemesi için banyoya yolladı.

Miya sarsak adımlar ile girdiği şoktan çıkarak sıcak su ve bez almak için üst kata adımladı. Gusion'da onun bu halinden rahatsız olduğu için peşinden gitti. Miya hemen her şeyden etkilenecek bir tipti. Robert ve Lemort Zern'i toparlamak için destek olurken Diana'nın bu halde olduğu için defalarca küfür ettiler.

"Yeter artık kafamı şişirdiniz Diana iyi olacak ateşe körükle gitmeyi kesin Lemort ve Robert" dedi Drew, Dokata'ya yardımcı olurken.

"Amına koyduğumun yaratıkları nasıl küçük kız kardeşimizi bu hale getirebilirler aklımız almıyor siktiğimin canavarları şimdiye kadar hep uyuyorlardı şimdi mi buldular uyanmayı." diye sitem etmeye devam etti Robert. Tabi bu arada sinirden evin içinde gezmediği yer kalmamıştı.

Dediği bir yandan da doğruydu neticede uyanacak zamanı bulmuşlardı. Ares onları en güçlü büyüler ile kuyuya hapsetmişti. Diana'nın varlığı onları uykudan tekrar uyandırmıştı.

Diana'nın tedavisi biter bitmez Asiha ile tekrar onları kuyuya mühürlemek zorundaydılar.

Yoksa Diana'yı öldüresiye kadar durmayacaktılar.

"Canım çok yanıyor Dokata " diyerek sonunda çığlıklara bulandı tüm ev.

"Az kaldı Diana az sonra bitecek lütfen bana biraz izin ver." Dokata bile ilk kez birini tedavi ederken ağlıyor ve elleri tiyatroydu.

Defalarca Cesetler Bölgesi'ne gelen onlarca ruhun yarasını tedavi etmiş hiç sarsılmamış olan kadın arkadaşının bu hâlde acı dolu feryatlar ile karşısında öylece uzanmasına dayanamamıştı. Çok zordu onun için...

Kendini zorla olsa da tuttu ve yaranın etrafını güzelce temizlendikten sonra uzun iğneye uzunca bir iplik geçirdi.

Yarayı dikmesi gerekiyordu aksi taktirde açık kaldığı sürece daha da mikrop kapıp daha kötü bir hâl alabilirdi. Ellerinin titremesini es geçerek Drew'in elindeki temiz havluya ellerini sildi.

"Drew yanımdan uzaklaş canım karanlık olma dikiş atacağım yaraya." Drew diz çöktüğü yerden kalktı ve onu hastası ile yalnız bıraktı.

"Diana canın acıyacak ama bunu yapmak zorundaydım o yüzden dişini biraz sık olur mu?" Diana az önceki baygın hâlinden biraz olsun uzaklaşmıştı .

"Tamam , devam et sen Dokata ben dişimi sıkarım. " dedi ve derin bir nefes aldı.

Dokata dikişi atmadan önce Ares'e döndü.

"Ares herkesi odadan çıkar. " durum ciddiydi ve Zern ona böyle bakmaya devam ederken işini düzgün yapamazdı.

"Tamam Dokata. Herkes salondan çıksın. Onları yalnız bırakmamız gerek." Diyerek herkesi çıkardı salondan. Ve kendi de salonun kapısını arkasından çekerek Dokata ve Diana'yı odada yalnız bıraktı.

Dokata herkes çıktıktan sonra elindeki iğneyi özenle kesiğin üzerinden geçirdi.

Acı ile inleyen Diana'ya aldırış etmemek istese de bu oldukça zordu.

"Diana lütfen, şu anda bu benim için aşırı zor ama biraz daha dayan bitecek kardeşim. "

"Bana aldırış etme Dokata . Dayanabilirim. Lakin eğer iyleşemezsem Zern'e iyi bak tamam mı?" Çünkü kadın da biliyordu neler ile karşı karşıya geleceğini.

"Lütfen ölecek gibi konuşma. Yaran iyileşecek Diana. Tekrar eski hâline geri döneceksin." Acı ve buruk bir şekilde gülümsedi. Ne kadar inanmak istese de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını o çok iyi biliyordu. Çünkü içine doğmuştu.

"Dokata bu benim sonumun bir başlangıcı sadece . Benim Tanrı'ya vermem gereken bir ruhum var. Elbet bir gün zaten öleceğim. " buz kesti Dokata'nın ellerini ve dikiş atmayı bıraktı. Kendini zorlukla toparlardı.

"Ares bir yolunu bulacak büyü kitabında yer alan o mucizevi taştan elbet senin de haberin var. Ares Buz Taşı'nı bulur bulmaz seni ölümsüz yapacak. Sadece onu bulmasını beklememiz gerek."

Buz Taşı'nı dediği gibi Ares bulacak ve o zaman Diana ölümsüz olabilecekti. Çünkü o taş her şeyi değiştirecek mucizevi bir taştı.

" Bir umut belki..." dedi Diana ama bu dediğine kendi bile inanmadı. Yanlış bir yerde var olmuştu. Başka bir boyutta kendi gibi ölümü olması gereken yerde olması gerekirken Araf'ta onlarca ölümsüzün arasında olmak onun öleceği gerçeğini hiçbir zaman değiştirmeyecekti.

Dokata elini çabuk tutarak dikişe küçük bir düğüm attı. Masanın üzerindeki sargı bezine uzanıp aldı ve güzelce oldukça yavaş bir şekilde yaranın üzerini kapattı.

"Sen böyle uzan ve kolunu fazla hareket ettirme ben her gün yaranı düzenli olarak temizleyeceğim. "

"Teşekkür ederim Dokata iyi ki varsın." Başının üzerine bir öpücük kondurup geri çekildi Dokata .

"Lafını bile etme benim görevim bu. Ben şimdi sana evimden gidip ağrının geçmesi için özel hazırladığım bir ilaç getireceğim böylece uyurken bile iyleşesiye kadar ağrı çekmeyeceksin. "

"Tamam ." Dedi ve göz kapakları yorgunluktan dolayı uzun bir süre sonra kapandı.

Dokata'da malzemelerini alıp diğerlerinin yanına gitmek için bahçeye çıktı.

Ares ve diğerleri Dokata'nın geldiğini gördükleri için hep bir oturdukları yerden ayaklandı en önden de Zern.

"Durumu nasıl Dokata? Lütfen kötü olmadığını söyle. " Zern'in üzerindeki gömlek hâlâ kan ile kaplıydı.

"Şimdi uyuyor yarasını temizleyip diktim. Ama ciddi bir kesik o yüzden canı çok yanıyor Zern." Dokata açık olmayı seçmişti nede olsa yalan söylemeye gerek yoktu.

"Peki acısını dindirecek bir şey yapamaz mısın?" Dedi bu sefer Ares.

"Eve gideceğim şimdi rafta bugünler için hazırladığım güçlü bir ilaç var onu getireceğim. Siz de bu sürede onun yanından ayrılmayın. "

"Asla. Asla ayrılamam iyleşesiye kadar. " dedi Zern hemen atılarak. Diğerleri, Dokata Diana ile ilgilenirken Zern'in kolundaki yarayı sarmışlardı.

"Tamam öyleyse ben ilacı almaya gideceğim siz de Diana'nın yanına gidin."

"Abi o iyileşecek öyle değil mi?" Buruk bir şekilde çıkmıştı ağzından cümle Zern'in.

"İyileşecek kardeşim söz veriyorum iyileşecek. " elleri ile oynamayı kısa kesti Ares.

Drew'de Dokata ile gitmişti. Onu yalnız göndermek istemiyordu.

Zern içeri sessiz adımlarla Diana'nın yanına giderken Lemort ve Robert 'da çoktan içeri geçmişlerdi.

Miya biraz hava almak için arka bahçeye ilerlerken Gusion'da ona eşlik etmek için peşinden giderken koskoca bahçede sadece Asiha ve Ares kalmıştı.

İkisi aynı anda birbirlerine döndüler.
İkisinin de aklında tek bir soru belirmişti. Ve ikisi de yanıtı zaten biliyorlardı.

Büyü kitabına göre bu yaratıklar birini yaralar ise laneti yaraladığı kişiye bulaşır ve lanetlenen kişi delirerek acı çeke çeke yok olurdu.

Ares'in gözleri Asiha'dan uzaklaştı ve yerdeki ıslak çimlerde dolandı.

                                    🍃

~Lina Zerklus ~

Her şey herkes kaybolmuştu. Zern beni sonsuz bir girdaba çekmişti. Başımdaki inanılmaz acı ile cebelleşirken dizlerimin üzerine çökmüştüm.

Yüksekçe bir yerde oturan Ateş Lordu ile karşı karşıya gelmiştik. Ve her zaman olduğu gibi yine o iğrenç gülümsemesi yüzünde çoktan yerini almıştı. Vücudunun her bir yerinde yanan közler o kadar göz alıcıydı ki...

Yerlere kadar uzanan kanatları ve başının hemen üzerindeki keskin kırmızı boynuzları tüm vücudunu tamamlıyordu. Tüm çıplaklığı ile şeytan karşımdaydı.

Ağrıdan dolayı ellerimden ve ayaklarımdan derman kesilirken ne kadar karşısında dik durmaya çalışsam da buna izin vermeyecek kadar keskin bir zekaya sahipti.

Vücudumun üzerinde etkisi ne yazık çok güçlüydü. Bu ölümlü vücudum ile ona direnmek demek kendi ipimi kendim çekmem demekti.

Acı ile zorla başımı kaldırdım ve onun kan kırmızısı gözlerine odaklandım.

"Vay vay vay kimleri görüyorum. Ares Labrenos'un korumak için Karabüyü yaptığı zavallı fani" sesindeki tını etrafta hiçbir şey olamamasına rağmen boşluktan yansıyıp kulağıma ulaşınca beynimde inanılmaz bir zonklama oluştu.

Sesinde inanılmaz bir ızdırap vardı.

"Sen, Ares'in adını o günahkar ağzına almaya bile cesaret etme " dediğimde yüzündeki gülümseme bu sefer kibirli ve küçümseyici bir hâl alırken oturduğu her bir yanı farklı bir şekilde yontulmuş taştan tahtan indi .

İnişi ile yerkabuğu sallanmaya başlamasıyla yerdeki sabitli olan kök gibi olan dallara tutundum.

Yerden ne kadar doğrulmak istesem de yaydığı enerji o kadar kuvvetliydi ki kalktığım taktirde geri düşmem bir oluyordu. Dizlerimin üzerine defalarca düştüğümden dolayı artık pantolonumun dizleri parçalanmış kesiklerden kanlar damlamaya başlamıştı.

Acı ile yüzümü buruştursam da belli etmemek adına iyice dişlerimi sıktım ve gözlerimi tam karşımdaki yaklaşık üç metrelik dev varlığa çevirdim.

Kanatları yerde süründüğünden dolayı uçları cayır cayır yanmaya başlamıştı. Uzaktan o kadar korkutucu görünmese de yakına geldiği için artık net bir şekilde kestirebiliyordum şu anda kalbim durabilirdi.

Derin bir şekille yutkundum. Uzun siyah ayak tırnakları tam parmaklarımın ucuna değdi değecekti . Şayet biraz daha ayağını öne atsa tırnağı kesinlikle başparmağımı delip geçecekti.

"Bir faniye göre fazla dişli çıktın. Keşke bu tavrını annen ölürken de gösterseydin . Zavallı annen senin yüzünden evinin salonunda kanlar içinde can çekişe çekişe ölürken yaptığın tek şey koltuğun kenarına sığınıp zavallı gibi ağlamandı. "

Dediği günün tüm ayrıntıları aklımda bir bir canlanırken kalbimin atıştı bir hayli hızlandı. Biraz daha hızlı atarsa kalp krizi geçirecektim.

Her şey onun yüzünden olmuştu . Bana o bilekliği vermiş olmasaydı şimdi annem ile güzel bir hayat yaşıyor olabilirdim. Evet belki Ares ve diğerleri olmazdı ama bende annemim o günkü acı dolu feryatlarını duymak zorunda kalmazdım.

Hiçbir şey benim istediğim gibi olmamıştı. Ben bu satranç tahtasındaki ne yazık ki piyondan başka bir şey değildim.

"Annem senin yüzünden öldü. O bilekliği bana satmış olmasaydın şimdi burada senin karşında olmayacaktım" ağzımın içinden yuvarlanan küfürlerin ona ulaştığına emindim. Ve o bu kızgın halimden oldukça keyif almaktaydı.

"Sen benim kurbanımdın ölümlü gerçi şimdiye kadar çoktan günahkar bir beden olup benim tarafımda benim Cehennem'imde yer alman gerekirken nereden bilebilirdim ki Ares'in seni koruyacağını. "

"Gördüğün o ki ben iyi olanın tarafındayım Ares beni her daim korur. Bak göreceksin beni buradan çıkaracak."

Benim böyle söylediğimi duyduğu anda öyle kuvvetli gülmüştü ki sanki karşımdaki şeytan değil Zern'miş gibi hissettim. Artık kim kimin vücudunda ayrıt edemez olmuştum. Tek bildiğim şey ise Zern artık tamamen yok oluyordu.

"Ares seni kurutacak öyle mi ? Hem aptal hem zavallı. "

"Beni küçümsemeyi kes! Ne kadar Zern'in bedenini kullanırsan kullan Ares'i yenemeyeceksin ve o savaşta Ares galip gelecek. Zern'in beynini yıkamışsın. Onun duymaması için kulaklarını görmemesi için gözlerini kapatmışsın."

Yüzünden ışık hızıyla silindi tüm gülümseme. Bir anda kükremeye benzer bir ses yayıldı. O kadar keskin bir sesti ki dik duran başım yerlere kadar eğildi.

"Seni yemin ederim tam burada öldürürüm fani. Aynı şimdi olduğun gibi o savaş olduğu zaman da önümde böyle eğileceksin. Ares Labrenos'u yenmek için onun aptal kardeşini de oyuna dâhil etmem gerekti. Ve o bunun farkına varamayacak kadar aklını kullanamaz bir hâle gelmişti benim ile anlaşma yaparken."

"Neden böyle olmak zorundasın. Önceden sen de melek değil miydin Tanrı'ya hizmet eden. Neden kötü olmayı seçtin ki?"

"Siz insanlar o kadar aptal varlıklarsınız ki ben hiçbir zaman melek değildim. Ben her zaman bu bedende var oldum. Kötülük benim bedenimi besler. " demek ki bazı bildiklerimiz yanlıştı.

O dediği gibi hiçbir zaman melek olmamıştı.

"Zern ile işim bitince zaten onu serbest bırakacağım. "

"Evet onun bedenini ve ruhunu yok ettikten sonra serbest bırakacaksın, buna sen serbest bırakmak mı diyorsun?"

"Evet nasıl olsa benden sonsuza kadar kurtulacak belki gittiği yerde o çok sevdiği Diana'sı ile buluşur ha ne dersin fani?" Zevkten öyle bir kahkaha atmıştı ki gülüşü karşısında buz kesti bedenim.

Şeytanın kurduğu oyun oldukça zekiceydi. Ares'i yok etmek için bunca zamandır Zern'i kandırıyordu. Onun bedenini kullanarak , ruhundan beslenerek daha da güçleniyordu.

"Ares Labrenos'un kardeşini kullanarak kolayca Cehennem'den çıktım lakin onun bedeninde olduğum için tam özgür değilim. Ne zaman tam anlamıyla o sevmiş olduğun adamı yok edersem işte o zaman Cehennem'den çıkacağım. "

Ares'in yok olması düzenin altüst olmasıydı o zaman ne Cesetler Bölgesi kalacaktı ne de Araf...

Her yeri kendi düzenine göre tekrar inşa edecekti. Kötü ruhların olduğu bir evren yaratmak istiyordu. Bu düşünce ile eğik başım daha da eğildi.

Oyunun kazanını böylece şeytan olacaktı. Ve o bu amaç için tüm piyonlarını öne süremeye razıydı.

"Zern ile konuştuğum kişi aslında başından beri sensin öyle değil mi? Onun bedeninde benim ile iletişime geçen sensin. "

"Bu zekan karşısında başım dönüyor. Sana şimdilik bu kadar bilgi yeter. Artık birbirimizi daha iyi tanıdığımıza göre savaş zamanı görüşmek üzere. Kendine iyi bak fani çünkü sen bana lazımsın. "

Yüzüme doğru kanatlarını çırpması ile eski olduğum yere geri geldim. Tamamen bakışlarım kan kırmızısı gözlerden uzaklaştı. Ciğerlerime dolan keskin acı ile ard ardına öksürürken yerdeki bakışlarımı tepemde dikilen Zern'de topladım.

Başımdaki ağrı nihayet geçmişti.

Zern'in de dediği gibi gerçek sahip ile tanışmıştım.

Yerden kalktım ve tam karşısına dikildim.

"O sığınmış olduğun yaratığa benzemedik şey abini yok edecek abini yok etmekle kalmayacak seni de yok edecek. Asla Diana'ya kavuşmayacaksın. "

"Sen kimsin de bana akıl veremeye çalışıyorsun. Diana eğer sen onu fani olarak çizmeseydin Ölüm Yiyenler tarafından yararlanmayacak ve ben de şu anda bu durumda olamayacaktım. "

Resmen şeytanın kuklasıydı. Beyni yıkanmıştı . Bedende üstün olan şeytan olduğu için onun aklını yönetiyor olmalıydı. Şeytan ne diyorsa ona inanıyordu.

Ona laf anlatmak boşuna nefes tüketmekti.

"Sen artık geri dön biri burada olduğunu anlamsın. Senin bir işin kalmadı burada. Biz Lasley ile gerisini hallederiz. "

Arkadaki kişi hiç konuşmadan başını onaylar bir şekilde salladı ve arkasını dönerek sislerin arasına karıştı.

Artık sadece bu alanda Zern, Lasley ve ben kalmıştık. Bir de aynadaki görüntüler.

"Benim bir suçum yok. " dedim kendimi savunurken. Zern'in tek kaşı havalandı.

"O hâlde hatanı telafi et ve Diana'yı tekrar çiz ben de iblisin güçlerini kullanarak onu geri getireyim. "

"Yapamam. " yapamazdım eğer böyle bir şey olursa tüm dengeler altüst olurdu. Ya Ares ve diğerlerinden birini kaybedersem ne olacaktı o zaman? Bunu asla yapmazdım.

"Yapamazsın öyle mi? Sen nerden bileceksin ki sevdiğin birini kaybetmenin ne demek olduğunu? O acının nasıl bir şey olduğunu nereden bileceksin ki?" Bir anda sesini yükseltmesi ile irkildiğim için iki adım geri gitmek zorunda kaldım.

Nereden mi bilecektim? Ben de annemi kaybetmiştim.

"Senin bizi çizen parmaklarını tek tek kırmak istiyorum. Ama bize lazımsın bu yüzden sadece yakacağım. "

"Ne!" Hayretle sesim yükselse de Lasley arkama çoktan dolaşmış kollarımı sertçe tutup arkama doğru bükmesi ile acıyla inledim .

"Bırak beni seni aşağlık yaratık. Buradan bir kurtarsın Ares beni ilk senin kafanı ayıracak bedeninden. " acı bir feryat dudaklarımın arasından çıkarken Lasley bunu umursamadı ve iki bacağıma da birer tekme vurarak beni Zern'in karşısında diz çöktürdü. Ne kadar kalkmak için dirensem de omuzuma uyguladığı baskıdan dolayı yerimde sabit bir şekilde kalmak zorunda kaldım.

"Uğraştırma bizi her şeyin bir bedeli olmalı. Ares'in seni kurtaracağı falan yok. Bu ayandan geçmen için Ares'in seni özlemesi gerek. Ve bu ancak sana değer veriyorsa gerçek olur yani asla geri dökemeyeceksin. En güçlü Karabüyülerden birini yaptım. Özlem aynasını kırmak o kadar da kolay değil. " neden içimde kötü bir his vardı? Ares beni kurtarırdı öyle değil mi?

Aklıma yatakta uyku sersemi iken söylediği sözler geldi . Ya şu ana kadar yaşadıklarımızın hepsi koca bir yalandan ibaret ise?

Neden aklıma böyle bir düşünce gelmişti ki durup dururken?

"Ares beni buradan kurtaracak Zern o bana değer veriyor. Biz birbirimiz için yaratıldık. "

"Bu kadar saf olma Lina. Abimin kalbi asla birine ait olmayacak o daima yalnız biri olarak kalmaya devam edecek çünkü o baştan beri bu kader ile doğdu. Yıllarca öyle de kaldı. "

"Değişecek. " dedim ısrarla .

"Kendini kandırmaya devam et. Eğer Ares sana değer veriyor olsaydı şimdiye kadar yokluğunu çoktan fark ederdi ve beni sorgulamak için Yasak Bölge 'ye çoktan gitmiş olurdu ama bak ben hâlâ buradayım. Görünür o ki Ares'de senin yokluğunu fark etmeyecek kadar meşgul."

Yalan yalan Ares asla böyle değildi. Benimle oynamazdı ona güveniyordum. Kalbinin sahibi benim olacağımı zaten dile getirmişti.

Ağlamamak için kendimi olabildiğine sıktım.

"Senden nefret ediyorum Zern. "

"Sana gerçek Ares'in kim olduğunu hatırlattığım için mi? Ares her zaman böyledir söz verir sözünde durmaz . Arkadan bıçaklar ve haberin dahi olmaz. Seninle oynadı Lina." Son cümle ne kadar da ağır gelmişti ruhuma. Gerçek olamadığını düşünsem de neden kalbim durduk yere bu kadar acımıştı?

"İğrenç yalanlarına karnım tok. "

"Sana en basitinden sevdiğin adam hakkında bir şey söyleyeyim. Madem ona bu kadar güveniyorsun . Yıllar önce onun ile bir iddiaya girmiştik. Ben kazandım, eğer ileride sevdiği bir kadın olursa, kalbine sahip olacak bir kadın olursa sol göğüsünün olduğu bölgeye ismini yazdırmasını istedim o da bunu kabul etti, şimdi bana söyle orada ismin var mı yok mu?"

Ona cevap vermesem bile yanıtı ikimiz de çok iyi biliyorduk.

Yoktu...

Ne çizim yaparken kelebek dövmesinin olduğu yerde görmüştüm ismimi ne de bitkiyi ararken yakınlaştığımız zaman...

Zern haklı olmasın istedim, lüfen Ares beni kullanmamış olsun istedim. Onu bu kadar çok severken bana bu kadar değerli duygular hissettirirken bir anda her şeyin yalan olmasından şu anda o kadar çok korkmuştum ki...

"Yalan Ares'i tanıyorum o bana değer veriyor." neden kendi dediğime ilk defa inanmamıştım. Neden şu anda kurduğum cümle yalan gibi gelmişti? Ares yapmaz dedim bir kere daha içimden Ares'ti o bana kıyamazdı.

Beni incitmekten korkan bir adamdı o.

Hem böyle düşünürken kendim ile neden çelişiyordum?

"Kötü olan şey ise ne biliyor musun fani ben de senin gibi düşünmüştüm zamanında. Abim bana asla yalan söylemez söz verdiği gibi Diana'yı iyleştirecek umuduyla ona güvenerek yaşadım haftalarca. Ama ne oldu biliyor musun? O ilk defa o zaman sözünü tutmadı ve gözlerimin önünde Ölüm Yiyenler'e verdi onu. "

Kalbimin üzerine oturan büyük ağırlıktan dolayı gözlerimi kısaca kapayıp açtım. Benim de Ölüm Yiyenler tarafından yaralandığım geldi birden aklıma Zern isimlerini anınca.

Ne kadar acı çekmiştim bedenime bulaşan lanetten dolayı. İsimlerini bile duyunca içime bir ürperti yayılmıştı.

"Onu kurtarmak için ondan defalarca Karabüyü yapmasını istedim. Aynı bir zavallı gibi yalvardım ona ama o beni dinlemedi yasak olduğu için , düzen tehilkeye girer diye Asiha denen kadından büyüyü yapmasını istemedi bile. Bir odada her gün Diana'nın delirişini, o beni kurtarın diye attığı çığlıklarını dinlemek zorunda kaldım. Şimdi söyle bana bu siktiğimin yerinde adalet diye bir şey var mı?" tek celsede sarf ettiği cümlenin yükü o kadar ağırdı ki...

Ne kadar yaptığı şeyler doğru olamasa da kimse böyle bir şey ile karşı karşıya kalmak istemezdi.

"Şimdi söyle bana fani sence abim olacak kişi neden sen Ölüm Yiyenler tarafından yaralandığında düzeni es geçip Karabüyü yaparak bedeninden arındırdı laneti amacı seni kurtarmak mıydı, yoksa çok farklı bir amaç ile mi yasakları çiğnedi?"

Bir anda kurduğu cümle ile beni lanetten kurtarmak için yedi büyücü ile gece yarsısı yaptığı büyü geldi aklıma ışık hızıyla. Suyun içinde uzanan bedenime değen soğuk kanı halen tenimde etkisini sürdürürken girdiğim düşünceden Lasley denen kadının gülüşü ile sıyrıldım. Bu sorunun cevabını bilmediğim için bir çıkmaza sürüklenmeye başlamıştı bedenim çoktan.

Her şeyi gizlice öğrenmiş ve Zern'e yetiştiren kişi oydu nasıl olsa.

"Ne demek istiyorsun açık konuş Zern" dediğimde Zern'den önce söze girdi arkamda hala beni sıkı sıkı tutan Lasley.

"Şu demek oluyor Ares en aştan beri seni korumaya falan çalışmıyordu, senin ölmemen için uğraşıyordu" bu dedikleri ne anlama geliyordu? Neden içimdeki korku daha da büyüyordu?

Ares'in dediği cümleler tek tek dizilmeye başlamıştı aklımda.

Sana ölümü yasaklıyorum ölümlü...

Seni ne olursa olsun yaşatmam gerek...

Kendin için yaşamak istemiyorsan benim için yaşayacaksın...

Senin ruhunu kendimden bile koruyacağım...

Ne anlama geliyordu bunlar, bana sarf ettiği onlarca cümlenin altında yatan gerçeklik neydi? Ares baştan beri bana yalan mı söylüyordu ? Eğer öyle değilse neden böyle kesin bir şey gibi konuşuyordu ikisi?

Aklımda delice sorular dönüyordu.

"Ares beni yaşatmak için mi uğraşıyordu?"

" Ne sanıyordun sana aşık olacağını falan mı? Ares böyledir yaş tahtaya asla basmaz fani. Eğer onun işine yaramayacak biri olsaydın şayet çoktan seni zaten ortadan kaldırırdı." Her cümlesinin altında ezilmeye devam ederken ağlamak istediğimi fark ettim. İçimde körüklenen yangını , kızgınlığı dışa yansıtmamın başka yolu yoktu çünkü.

Ares'i ne kadar tanıyordum? diye aklımda delice bir soru dönmekteydi bu kadar öğrendiğim şeyden sonra? Kendini bana gösterdiği kişi değil miydi aslında? Öyleyse ben kime aşıktım? Uğruna her şeyimi feda edeceğim adam aslında kimdi ve beni yaşatmaktaki amacı neydi? Ölmemem için bu kadar uğraşan adam kimdi?

Gerçek Ares Labrenos kimdi?

"İlk şatoya geldiğin zamanı hatırlıyorum da Ares kesinlikle seni dışarıya çıkarmıyordu. Sence amacı seni korumak mıydı ? Yoksa senin geri dönmemen için mi uğraşıyordu?" Aklıma şatonun etrafında sur gibi yer alan yüksek duvarların kaçmak için yeltendiğim zaman her adım attığımda attığım adımın kat ve kat daha fazla duvarların yükseldiğini hatırladım.

Oradan kaçmamam için duvarlara bile büyü yapmıştı. O izin vermeden kapından bile çıkamıyordum çünkü kapıda zehirli bitkiler vardı.

Avuç içlerime battığını şu adan bile net bir şekilde derimde hissettim. Beni ormandaki geçite ulaşmamam için zorla şatoda tuttuğunu mu ima ediyordu yani?

Peki neden yalan gibi gelmemişti Lasley'in kurduğu cümle?

" Yani sen Ares'in beni neden yanında tuttuğundan haberdarsın öyle mi sana , neden inanayım Lasley yalan söylemediğini nereden bileceğim. Sen ve baban hatta Zern Ares'i yok etmek isterken neden sana durduk yere inanayım?" Körü körüne sorgulamadan bu dediklerine inanmayan bir yanımda vardı tabi.

" İnanıp inanamamak sana kalıyor tabi bana şu anda hain gözüyle ve Ares'in yok olmasını istiyorum gözüyle bakıyorsun haklısın da ama Ares hiç de masum biri değil bu hikayede ölümlü. "

Aklım iyice karışmaya başlamıştı. Neden şimdiye kadar Ares yattığı yerden uyanıp benim yokluğumu fark etmemişti? Beni dediği gibi acaba hiç umursamıyor muydu?

Ya da sırtına Dokata'nın sürdüğü merhem onu daha kötü bir hale mi sokmuştu, o yüzden mi beni buradan hala çıkarmamıştı?

Neden kendi kafamda saçma seneryolar kuruyordum ki kendim de çok iyi biliyordum umudum tükenmek üzereydi. Ares 'in hakkında çok fazla bir şey bilmediğimi fark ettiğimden dolayı içime inanılamaz derecede kurt düşmüştü. Korktuğum gibi olmasın istedim. Ares'in beni kandırdığı beni kullandığı düşüncesi ruhumun üzerine bir öküz gibi oturmuşken sol gözümden bir damla yaş süzüldü. Zer'in ilk defa yüz ifadesi donuk bir hal almıştı ve ilk defa acı çekmemden keyif almadığını fark ettim. Aklımda ki onlarca cevapsız sorulardan ve Ares'in bana söylediği sır dolu sözlerden dolayı kalbim acımaya başlamıştı aynı şekilde kalbimin hemen üzerinde yer alan dövmem de yanmaya başlamıştı.

"Daha ne kadar şey biliyorsun Lasley bana açık ol." dedim titreyen sesime aldırış etmeden çöktüğümün farkındaydım.

"Ares öyle basit bir adam olmadı hiç bir zaman . Evet korktuğun şey başına geldi seni kendi çıkarları için kullandı fani. Amacı hiçbir zaman seni korumak falan değildi onun en başından beri tek bir amacı vardı o hep kendi varlığını koruyamaya çalışıyordu." neden yalan diye haykıramıyordum. Buğazıma onlarca dizilen yumruyu ne kadar yutkunsam da geçmeyeceğini çok iyi biliyordum. Boğulmak üzereydim. Sözcükler buğazımda düğüm düğüm olmuştu zorlukla nefes alıyordum.

"Nasıl nasıl nasıl?" sonunda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

"Ares sen ilk geldiğin zaman diken üstündeydi ,seni napıp edip o lanetten kurtarması gerekiyordu. Senin aynı Diana gibi delirip yok olmanı engellemeye çalışıyordu. Senin yok oluşun onun yok oluşuydu fani. Düzeni korumak için büyü yapma yasağını çiğnedi . Yok olmamak için seni lanetten kurtardı. Ama sen onun iyi biri olduğuna inandın öyle değil mi? O seni lanetten kurtarıp seni yaşatarak kendi yok oluşunu önüne geçti" dedi tek solukta Lasley. Zern'in kırmızıya çalınmış gözlerindeki küçümseyici bakışı karşısında ne kadar da zavallı bir durumda olduğumu şimdi daha net bir şekilde anımsıyordum.

"İnanmak istemiyorum. Ares yapmaz o benimle oynamaz. Bana bunları söylemeni şeytan istedi öyle değil mi?" dedim hıçkırıklarımın arasından bağırarak Zern'in yüzüne tükürürcesine.

"Zavallı ,gerçek olduğunu düşündüğün halde direnmen ne kadar da komik gerçekler bunlar Ateş Lordu böyle küçük meselelere hele ki senin Ares'e olan saçma aşkın ile ilgilenmeyecek kadar meşgul biri." dedi Zern sözü Lasley'den devralarak. Her iki taraftaki satranç tahtasındaki piyon bendim. İki tarafın da önce kendi çıkarları için ilk feda edeceği kişi ben olmuştum.

Özellikle bu duyduğum şeyler karşısında büyük bir bozguna uğramıştım. Ares'in gerçek amacını öğrenmem ile bin yerimden bıçaklanmıştım. Ona güvenerek , ona yakınlaşarak , ona sarılarak, onu öperek belki de hayatımın en büyük hatasını yapmıştım.

O kadar güzel hissettirmişti ki bana onu sorgulamama bile zaman tanımamıştı.

Ares Labrenos

Sabahtan beri her yerde Lina'yı arıyordum. Bakmadığım yer kalmamıştı. Sanki yer yarılmışta yerin dibine girmişti. İçimdeki korku kendini iyice belli ederken umarım düşündüğüm şey olamaması için dua etmeye başladım. Salonda dört dönüyordum.

"Otur artık Ares başım döndü bulacağız onu tek başına nereye gidebilir ki?" diyince   Drew ona döndüm, uyanır uyanmaz Lina'nın odasında olmamasından dolayı Araf'ın her bir yanına muhafızlarımdan bir ekip göndersem de hiçbir sonuç alamamıştık. O yüzden de çocuklarda sabah erkenden evime gelmişlerdi.

"Drew sabahtan beri aramadığımız yer kalmadı artık en kötüsünü düşünmeye başlamam gerek." her birinin bakışları ışık hızıyla bende toplanmıştı. Ne demek istediğimi gayet iyi anlamışlardı.

Zern dediğini sanırım yapmıştı onu benden almıştı hem de en savunmasız olduğum zamanda. Gece sırtımdaki acıdan dolayı baygın düşmüş Lina'nın varlığını bile unutmuştum. İlk kez dün gece kendi yatağımda uyumuştum. Normalde her zaman onun odasındaki tekli koltukta uyur gece boyu onu korurdum gün doğasıya kadar ama dün gece ne yazık ki böyle olmamıştı. Tek bir gecede kaybetmiştim onu ve nerede olduğunu bilmediğim için elimden ne yazık ki hiç bir şey gelmiyordu .

Yapabildiğim tek şey bölgelere birlik göndermekti.

"Hemen en kötüsünü düşünme belki biraz kafa dinlemeye çıkmıştır henüz karanlık çökmedi karanlık çökesiye kadar dönmezse ekiplerle biz de ormanı aramaya gideriz en kötü ihtimal Yasak Bölge'ye Zern'nin yanına gideriz. Birlikte ama tek değil." diyerek beni sakinleştirmeye çalışıyordu Miya. Ama dediği gibi değildi Lina beni bırakıp gitmezdi ,bana haber vermeden çıkmazdı şatodan buna emindim onu tanıyordum. Gece bilmeden onu kıracak bir şey mi söylemiştim yoksa ? Aklım o kadar dolu ve karmaşıktı ki dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyordum.

"Siktiğimin kafası o kadar dolu ki onu kıracak bir şey söyledim mi dün gece hatırlamıyorum bile" kemikli parmaklarımı iyice şakaklarıma bastırdım.

"Dün gece senin için zor bir geceydi Ares kendini suçlamayı kes hem nereden biliyorsun kaybolduğunu belki cidden Miya'nın dediği gibi dolaşmaya çıkmıştır kız. Sen uyuyorsun diye de rahatsız etmemek adına bir şey dememiştir." Dokata'ya yandan bir bakış attım. Miya ile kafa yapıları hemen hemen aynı çalışıyordu. İyiye odaklı.

"Cidden de ikiniz çok masum düşünüyorsunuz. En başından beri Ateş Lordu ve Zern benim açığımı ararlarken nihayet buldular. Neden bunu kullanmasınlar ki Lina benim zayıf noktam. Ona olan ilgimi fark etmiş olmalılar." Artık benim zayıf noktamı biliyordu düşmanım. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Gusion arka cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal bana uzattı. Diğer elindeki ateşe uzanıp ucunu ateşledikten sonra derin birkaç nefes çektim. Başım iyice ağrımaya başlamıştı.

"Zern bir kere Lina'yı gördü demiştin nasıl olurda onun senin zayıf noktan olduğunu ,nasıl ona ilgi duyduğunu bir kere görüşte anlayacak ki müeccin mi amına koyduğumun bu?" dedi isyankar bir tonda Lemort. Onun görmesine gerek yoktu bunu bilmesi için ona burada gördüklerini ve duyduklarını ileten bir adamı olduktan sonra kendinin görmesine gerek yoktu.

"Onun şatoda bir gözü bir kulağı varken bunların hiç birine gerek yok Lemort" her birinin biçimli kaşları çatılırken ne demek istediğimi sorgular vaziyetteydiler.

"Ne demek oluyor bu yani sen demek istiyorsun ki şatoda bir hain var öyle mi? Senin evinde buna cesaret edecek biri var öyle mi? Eğer kim ise o canına susamış olmalı." Robert cümlesini sarf ederken oldukça şaşırmış durumdaydı.

" Evet senin de dediğin gibi Robert evimde bir hain var. " dedim.

"Ne zaman fark ettin peki bunu ve eğer kesin o aklından geçen kişi ise neden şimdiye kadar yok etmedin onu " Miya 'nın şaşkınlığı halen devam etmekteydi çünkü bu cümlesine bile yansımıştı.

"Ben de yeni fark ettim o olduğunu boş boşuna birini suçsuz yere yok etmek istemem. " uzun bir süredir fazla ortalıkta bulunmayan kişiydi. Su uyur düşman uyumazdı . Bu kadar sessizliğin hayrı alamet olmadığını şimdi yeni yeni fark ediyordum.

"Kim peki?"

"Evde yok olan biri uzun zamandan beri ayağıma dolanmayan biri. Sessiz sedasız tüm öğrendiklerini sahibine yetiştirecek biri. Benim güvenimi boşuna çıkaran biri..."derin bir şekilde yutkundum. Beni aptal yerine koymayı bana ihanet etmenin bedelini ödetecektim ona.

"Arin..." Dokata'nın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Bu ismi söylememi kesinlikle beklemiyordu.

"Bunca zaman yanında yaşayan sana tüm bağlılığı ile hizmet eden Arin mi?"

"Evet Dokata beni sırtımdan bıçaklayan kişi Arin"

"Vay orospu " diye çığırdı resmen Miya.

"Buraya girmesi oldukça kolay olduğu için ondan baştan beri işkillensem de şatoda başka bir hain varsa ve onun ile iletişime geçer diye ondan haberim yokmuş gibi davrandım ama bu yaptığı artık bardağı taşıran son damlaydı. Arin beni ayartmak için gönderilen şeytanın çocuklarından biri ."

"Şimdi o orospuyu elime geçireceğim var ya var olduğuna pişman edeceğim onu." Dokata iyice oturduğu yerden celalenmişti.

"Sakin ol Dokata o şu anda hala benim fark etmediğimi zannediyordur . Elbet yokluğunu fark etmemem için geri gelecek o zaman Zern'in Lina'yı nereye götürdüğünü öğreneceğim sonra da icabına bakacağım. Siz de bu süreçte sakın ona belli etmeyin geldiğinde."

"Sen nasıl istersen Ares belli etmeyiz merak etme." diyerek konuya dahil oldu Drew.

"Zayn atımı hazırlat Yasak Bölge'ye gideceğim." diye dış kapıya seslendiğimde Zayn tamam diyerek ilerleyişini sürdürdü.

"Yasak Bölge'ye falan gitmiyorsun Ares. En son oraya gittiğinde hasta olmuştun çok feci bir şekilde. Otur oturduğun yerde oradan içeri geçince kötü ruhların güçlerini emdiği için hasta olduğunu bilmiyorsun sanki. Toparlanamazsın sonra, savaş çok yakınken aptallığı kes Ares" Miya'nın ilk kez bu kadar ciddi olduğunu görmüştüm.

"Burada elim kolum bağlı bir şekilde bekleyecek değilim ya."

"Sana otur bekle diyen yok zaten dediğin gibi Arin gelsin tam olarak yerini öğreniriz hem Yasak Bölge'de olduğunu nerden biliyorsun ki? Zern'in o kadar aptal biri olmadığını sen de biliyorsun Ares. Ne kadar o senin düşmanın olsa da senin kanından biri o."

Dediğine korkarım ki katılıyordum. Korkulacak olan şey ise buydu Zern dediği gibi aptal biri değildi.

Umarım seni bulurum Linam , umarım iyisindir kraliçem şayet sana bir şey olacak olursa taş taş üzerinde bırakmayacağım.

🍃

Lina Zerklus

Öğrendiğim bazı gerçekler ile hâlâ elim ayağım titriyordu. Artık yanaklarımı ıslatan göz yaşlarım sürekli bir hâl almıştı.

"Lina ben  Ares'i zayıf düşürmek için gönderilen bir casustum. Ama Ares bunca zamandır ona sadık olmama rağmen bana hiç aşık olmadı. Çünkü kendisi aşkı zayıflık olarak gören birisi. Yani üzgünüm ama aşkın hiçbir zaman karşılık bulmayacak. "

Lasley' in kırmızı gözlerinde çeşitli duygular mevcuttu. Ona dönen bakışlarımı tekrar Zern 'de topladım.

Lasley kendi de dediği gibi onu ayartmak için gönderilen bir casustu. Ve Ares onun gibi bir kadından asla etkilenmemişti.

"Yani Lasley sen Ares'in bunca bana yaptıklarını beni kurtarmasından tut üzerime bulaşan laneti bedenimden ayırmasına kadar her bir şeyin kasten yapıldığını mı dile getirmeye çalışıyorsun?" Uzun soluklu cümlemden dolayı ard ardına güçlü bir şekilde öksürdüm .

"Evet öyle Ares'in sana yaptığı onca şey kasten yapılmış bir şey. Amacı hiçbir zaman seni korumak değildi. " tekrar aynı emin tavrı ile aynı cümleyi kurmuştu. Ve ben bir kere daha büyük bir bozguna uğramıştım .

"Asiha denen o büyücüyü sen evdeyken Ares odasına çağırmıştı. Hatırlar mısın bilmem."
Hatırlıyordum. O yaşlı kadını net bir şekilde hatırlıyordum .

"O kadın ve Ares'in odada ne konuştuğunu dinledim. " yaptığı şey çok normalmiş gibi bir de dile getiriyordu .

"Ne duydun peki? " zorlukla yutkundum. Duyacağım şey karşısında iyice yok olacağımdan, Ares'e daha fazla kırılacağımdan, ondan nefret edeceğimden korktum.

"Asiha Ares'e seni burada , Araf'ta tutulabilmesi için gerekirse kendine mühürlemesi gerektiğini falan dile getirmişti. " kalbime keskin bir acı saplandı aniden.

Ares'in anlaşma karşılığı beni mühürle kurtardığı aklıma geldi. Lasley yalan söylese Asiha'nın büyüyü yapan kişi olduğunu bilme imkanı yoktu. Ares nasıl bir oyun oynamıştı bana?

"Efendiler ve Kurbanlar oyununda ateş kadehinde o kadar kişin arasında senin ismin çıkması sence normal mi fani ?" Alaycı bir ifade belirmişti yüzünde. Dediği oyunda ateş kadehinde benim ismimin çıkmıştı ve o böyle söyleyince ismimin Ares'in avuç içine düşmesi hiç de normal gelmemişti .

Ares'in oyununun bir parçası mıydı yani ?

"Sen demek istiyorsun ki o gün benim ismimin çıkması tesadüf değildi. Ateş Kadehi' ne Ares büyü yaptı öyle mi?"

"Öyle." Şak diye cevaplamıştı sorumu. Gözlerindeki o keskin ve yırtıcı ifadeden kaçamamıştım tam karşımda yer alan Zern'den.

Daha doğrusu iblisten...

Buğazımda yer alan düğümler o her ağzını açtığında daha da artıyordu.

"Öyleyse balo gecesinde benim Ares'in eşi olmam da oyunun bir parçası öyle mi?"

O gece bana söylediği söz geldi aklıma.

Sei dolorosamente bella...

Bu söz bile yalan mıydı? Kalbimin hemen üzerinde cayır cayır yanan söz bile yalan mıydı?

Artık göz yaşlarımın yerini hıçkırıklara bırakmıştı. Kalbim sanki parçalanıyordu.

"O balo gecesi aynanın içindeki sen miydin Lasley?" Arkamdaki dik duruşluluğunu bir kere bile bozmamıştı.

"Bendim. Sana Ares'in yalan söylediğini seni asla geri göndermemek için geçiti yok ettiğini göstermek için ormana götürdüm. Lakin sen bunu anlamadın bile " o gece Ares'in görüntüsünü çalan kişi de Lasley'di.

Öğrendiğim her gerçekten dolayı beynim daha fazla bulanıyordu.

"Lasley sen geri dön gerisini ben halledirim . Ares yokluğunu fark etmesin. " dedi Zern duruşunu bozmadan .

"Emredersiniz Efendim. " ellerimi serbest bıraksa da acı hâlâ devam etmekteydi sıktığı yerde.

Tam sırtını bana dönüp sislerin arasına karışacakken küçümseyici son bir bakış attı bana ve birkaç dakika sonra gözden kayboldu.

Bana anlattığı şey kalmıştı ondan geriye.
En acı olan şey ise Ares 'ten öğrenmek yerine onun düşmanından öğrenmiştim onlarca gerçeği.
En çok bu acıtmıştı canımı...

En çok bu kırmıştı kalbimi...

Ares'e güvenmiştim. Her şeyin yalan olmasını isterken gece dediği cümle aklımda çınlıyordu.

'Beni asla affetmeyeceksin ölümlü..." bu cümle şimdi daha anlamlı bir hâle gelmişti . Ares kendinde değilken bu olanları kast ediyor olmalıydı.

Neden şimdiye kadar söylememişti peki neden susmuş bunca zaman beklemişti?

Öğrenmesem ne olacaktı. Böyle olmak zorunda mıydı cidden?

Ondan duymak yerine Lasley'den duymak daha da incitmişti ruhumu. Ruhuma acılan onlarca bıçak yarasını kendi ellerimle kapatmak istesem de hiçbir işe yaramıyor, yaralarım kanamaya devam ediyordu.

Zern'in üsten bakışı iyice sinirimi tepeme topluyordu.

"Böyle bana acıyan iğrneç bakışlarınla bakmak zorunda mısın?"

"Çok mu rahatsız oldun? Napalım Ares böyle biri işte , onu tanımadan sırıl sıklam aşık olan sensin "

Onu tanımdan aşık olmak....

Öyle olmuştu sanırım.

"Bazen merak ediyorum Zern acaba senin ile mi konuŞyorum yoksa içinde ki gerçek sahibin ile mi?" Tüm konu başka bir yere evrilmişti ve o bundan oldukça rahatsız olmuştu.

"O küçük aklın bunu ayırt etmeye yetmez o yüzden fani her şeye burnunu sokma yoksa kopar."

"Seni yok ediyor. Senin bedenini kullanıyor. Asla sana istediğini vermeyecek." Dedim bir anda ve sinir olduğu için iki adım öne geldi. Burun deliklerinin açılıp kapanması ile iyice sinir olduğunu net bir şekilde görebiliyordum.

"Sana o küçük aklınla her işe burnunu sokmaman gerektiğini dile getirmiştim. " iyice eğildi ve kırmızı gözleri ile karşı karşıya geldik.

Onun gözlerine bakmak cehenneme adım atmak kadar vardı.
O kadar kırmızıydı ki ateşin kızıllığını aratmayacak cinstendi.

Adamın gözlerinin içi resmen yanmaktaydı.

"Sana gerçekleri söylediğim için kuduruyorsun Zern. Seni yok edeceğini bildiğin halde aptalı oynamayı devam ediyorsun. " sert sözlerime karşılık bir anda buğazıma yapıştı kemikli parmakları.

"Yemin ederim senin soluğunu keserim. Dua et bizim işimize yarayacaksın yoksa şimdiye kadar seni çoktan öldürmüştüm. " onun sözleri benim kurduğum sözlerden daha sert ve acımasızdı.

Ben onların nasıl işine yarayacaktım?
"Ne demek istiyorsun sen ? Beni kullandığınız yetmedi mi rahat bırakın artık beni. " sesim buğazımı sıktığı için zar zor çıkıyordu.

"Abimi yok edeceğim. Asıl oyun şimdi başlıyor. Onu yok edince asıl Efendi ben olacağım. "

"Onu asla yok edemezsin. " gülümsedi. Diğer eli saçlarımı iyice kavradı ve çekiştirdi. Acıdan dolayı sol gözümden bir damla yaş akarken oldukça kendimi sıktım. Boşta kalan elimle ani bir hareketle yüzünde bir tokat indirmemle başı yana savruldu . Eli de saçlarımdan böylece ayrılmış oldu.

"Seni aşağılık sürtük. Seni seni orospu bana ne cüretle vurmaya cesaret edersin. Zamanı gelecek önümde tir tir titreyerek sen de abim gibi diz çökeceksin. " arka cebinden çıkardığı bıçağa benzer keskin aleti yanına koyarken diğer eline de çakmağını ateşlemiş bana yaklaşmaktaydı.

Ona vurduğum elimi sertçe kavradı. Onu ne kadar durdurmaya çalışsam da bir işe yaramıyordu.

"Yapma lütfen. " elimi yakacaktı.

"Her şeyin bir karşılığı olmalı. " dedi ve sıcak çakmak ile her parmağımın ucunu yakarken acıdan bayılacak hale gelmiştim. Çığlıklarım sislerin arasına karışırken ağlamaktan harap olmuştum.

Zern'in sesi tamamen değişmişti. Artık net bir şekilde görüş acıma giren kişi şeytandı.

"Ares'i elbet biz yok edemeyiz. Ama sen yok edebilirsin. Sen bizim en güçlü taşımız iken seni kullanmamak ayıp olur öyle değil mi? Bunları zaten hatırlamayacaksın savaş günü görüşürüz yeni kuklam. " Sesindeki tını bile değişmişti.

"Asla bunu başaramayacaksın. O her şeyi herkesi yenebilecek güçte. Asla size yardım etmeyeceğim. " hala bunca olan şeyden sonra onu düşünmem koca bir aptallıktı.

Eline almış olduğu keskin alet ile koluma kazıya kazıya bir şeyler yazarken ağzından çıkan hiçbir sözcüğü anlayamıyordum. Kanlar damla damla yere akarken sonunda tüm büyülü sözleri bitirdi ve çizmiş olduğu her bir iz bir anda derim tarafından emildi ve yok oldu. Acıdan dolayı gözlerim kapanırken başım gelmiş olduğum aynaya sertçe çarpıp bedenim ile birlikte yığıldı.

Aklımda dolanan onlarca ses bana sadece bir kaç kelimeyi fısıldıyordu. Korktuğum şeyi fısıldıyordu...

'Ares Labrenos seni Araf'a ilk ayak bastığından beri zaten tanıyordu...'



Kitap nasıl gidiyor?

Yavaş yavaş finale yaklaştığımızı fark eden var mı?

Ares hakkında bu bölümden sonra düşünceleriniz nelerdir?

Beni takip etmeyi unutmayın panodan duyuru paylaşıyorum çünkü♡

Sizleri seviyorum güzellerim ♡



Continue Reading

You'll Also Like

7.7K 842 31
GÖLGE SERİSİ 2. KİTABI SİYAH KANARYA KARANLIK AŞK +18 İLE DEVAM EDİYOR. BİR MAFYA/ ROMANTİZM KURGUSUDUR. Kendi karanlığınla yüzleşmeye hazır mısın? R...
91.9K 3.8K 31
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
2.2M 186K 79
•Yetişkin okurlar içindir• Kandan kıyafetlerimizi kuşanıp da, İçtiğimizde suyundan kehanetin, Biliriz hepimiz aslında, Ona ait bedenlerimiz. Apollon...
Yitik By Mely

Fanfiction

2.4K 150 11
İki kişi arasında bazı yaşanmışlıklar vardır, bir kişinin bilmediği. Büyük bir sır, büyük bir ayrılık, büyük bir felaket.. Aralarına soktuğu bu sırrı...