KALP ZANLISI

suisdd द्वारा

2K 1.1K 1.2K

Cinayet ve icra suçlarından dolayı her yerde adı geçen ve aranan adam ile polis merkezi amirliğinde özel ajan... अधिक

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm (ÖZEL)
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm (Final)
17. bölüm
18. Bölüm

12. Bölüm

57 43 29
suisdd द्वारा

Selamlar💞
İyi okumalar güzellikler!

Asansörden saat sesi gibi bir ses çıkınca, kapı yavaşça açılmaya başladı. Refleks olarak onu ittim ve saçımla kıyafetimi düzelttim. Az önce ne yaşadığımızın bilincine vardığımda nefesimi tutmaya başladım. Gerçek anlamda utanıyordum, hem de iliklerime kadar.

"Ne oldu ajan biri görür diye korktun mu? Bir suçluyla öpüştün diye itibarın falan mı kirlenir yoksa?" dedi, yarım ağız gülümsemesiyle. Sesindeki tonlama alay ettiğini bas bas bağırıyordu.

"Böyle bir şey olmadı. Unuttum gitti; ne sen yaşadın, ne de ben. Üç maymunu oynuyorsun bu saatten sonra." dedim, yüzüne ciddi bir şekilde bakarak.

"Beş maymunda oynasak, unutmam artık. O nasıl öpmekti be. Kalbime işledi." söylediği cümleler kalbimde ki sıcaklığı yaysa da, umursamazlıktan geldim.

"Bu işe artık bir son vermem gerekiyor," diyerek silahımı sıkıca kavrayarak Barlas'ın şakağına dayadım. "oyun oynamıyoruz. Ya bana Yiğit Dağlı kim, gösterir söylersin. Ya da seni bu koca holdingin içinde öldürürüm. Ne dersin? Hangisi daha cazip geliyor?"

"Öpüştüğün adamların kafasına silah mı tutarsın ajan? Fantezi dünyan oldukça renkli." dedi, hala benimle alay edip bundan gayet memnun bir şekilde eğleniyordu.

İnsanlar, beni ciddiye almadıklarında tek bir şey olurdu.
Canları yanardı.

"AHHH! DELİRDİN Mİ BE KADIN?" öyle de olmuştu. Karşımda ciddiyetsizce duran bu adamın erkekliğine dizimle sert bir tekme indirmiştim. Oh olsundu.

"Delirdin mi değil, zaten deliyim. Şimdi söyle nerede bu Yiğit Dağlı?" dedim, saçlarımı düzeltirken.

Katta güvenlik ve korumaların olmamaları da şaşırtıcıydı. Sanırım burada güvenlik açısından oldukça geniş davrandıkları için genelde adamlarını dışarı işlerinde yanlarında bulunduruyorlardı.

Anıl Barlas duruşunu düzeltmekte zorlanıyordu, nasıl çarptıysam artık, topallamadan edemiyordu. Utanmasa anne diye bağırıp ağlayacak gibi duruyordu. Bu hali ağzımı şişirmeme neden oldu. Her an kahkaha patlatacak güce sahiptim.

"İleride ikinci koridorun sağındaki odada." dedi ama onu yanımda götürecektim. Defalarca kaçıp elimden kurtulmuştu sonra ise bir de yoluma tuzaklar kurmuştu. Hedefine yaklaşan bir okçu gibiydim. Önce nişan alıyordum, oku yayın üzerinde gerdiriyordum ve işlem tamamlandığında oku bırakıp tam on ikiden tahtaya saplıyordum. Ama henüz o kısıma daha gelmemiştik.

Anıl hala firari bir zanlıydı, yanımda.

Onu takip ederek etrafı inceliyordum. Oldukça sessiz bir ortamı vardı. Sanki çalışanlar yoktu da sadece birkaç kişi koskoca şirketi yönetiyordu. Nihayet dediği kapının önünde durduğumuzda, hoşnutsuzca yüzümü inceleyip kapıyı tıklattı.

"Müsait değilim Lale, sonra gel." dedi, içerideki sesin sahibi.

Anıl Barlas kapıyı açarak bir odun parçası gibi önümden girdi. Neredeyse çarpışıyorduk.

"Ah, sen miydin abi. Gel gel." dedi, görüş alanıma sadece silüetinin yarısı düşüyordu. Neden tanıdık geliyordu? Hatırlamıyordum ama yüzünü tam görsem hatırlayacak gibiydim.

Yeşile çalan gözler, aklımdaki şimşeklerin çakmasına neden oldu. Siyah dağınık saçlarıyla, asla oturduğu koltuğa yakışmıyordu. Daha çok hovardalık yapan erkek tipini andırıyordu. Yüzü pürüzsüzdü, çenesi oldukça keskindi.

"Misafirinde mi vardı? Sen şu depoya baskın yapan polis değil misin?" dedi, sorduğu soruları ikimize de yönelterek.

"Yiğit Dağlı sensin demek." dedim, tekrardan baştan aşağı süzerek.

"Evet, beklentini karşılayamadım sanırım." dedi, tek kaşını kaldırmış dalga geçer gibi gülüyordu. Barlas boğazını temizlerken konuşmayı böldü.

"Tartışmanız başlamadan bitse iyi olur." dedi, yüzünde kızgınlığın izlerini taşıyan belirgin damarları görünüyordu.

"Abi söyler misin, bir polisin bizim bulunduğumuz konumda işi var? Bu sarışın kadınla olan alakamız arıyorum şuan." dedi Yiğit, bir açıklama bekliyordu.

"Birinci ben polis sayılmam, özel bir büronun ajanlığını yapıyorum ve abin bunu fark etmeseydi şuan çoktan dört duvar arasında kafayı sıyırmıştınız. İkincisi siz, gerçekten kardeş misiniz? Üçüncüsü merak etme senide o hücrelerden en soğuğuna tıkacağım." dedim, nefret ve öfke bütün bedenime işlemişti. Eğer işinde başarılı ve planlı olmak istiyorsan ve seni aşağıya çekmek için çabalayan insanlar da varsa bu hırs öfke ve sinire dönüşerek size negatif şeylerde katabiliyordu. Kötü şeyler olsun istemezdim ama iyi şeylerinde olduğu yoktu. Ya tamamen dibe batacaktım ya da bu işi temelinden yok edip ben kazanacaktım. Sadece ben.

"Eğer işini düzgün yapabilseydin bu soruların cevabını çoktan almış olurdun. Bizim şirkette değil, hapiste olmamız gerekirdi. Her şey eline böyle kolay mı geçer Cansın? Şimdi sen bu sorduğun sorulara cevap alacağına inanıyor musun?" dedi, yeşil gözlerin sahibi.

"Kimse, kimsenin kafasının içini göremez. Görebilseydi zaten, kim suçlu kim suçsuz hemen anlaşılırdı." dedi, Barlas elindeki dosyayı karıştırırken.

"Öyleyse neden aylardır bu dava elimde? Masumsan kanıtla, olsun bitsin!" dedim, ellerimi saçlarıma geçirdim ve yeniden konuştum.

"Amacın ne Barlas? İçeri girdin fenalaştın, çıkmak istediğini söyledin; dışarıda aranıyorsun ve herkese suçlu olarak görünüyorsun, ayrıca masum olan bir insan nasıl katil olabilir?" dedim, yüzümü ekşiterek sorgulayıcı bakışlar atıyordum.

"Gerçekten öğrenmek istiyorsan bizimle bir iş birliği yapman gerekiyor." dedi Barlas, başını kaldırdığında dikkatimi çeken ilk şey dudakları olmuştu. Olamaz, bu psikolojiden çıkmam gerekiyordu yoksa her asansör gördüğümde aklıma bu hata gelecekti ama hata olarak görmekte gelmiyordu içimden.

"Devletin polisini kendi suçlarına alet etme girişiminde de bulunduğunda göre, masumsan da artık değilsin demektir." dedim, kollarımı göğsümde birleştirerek.

"Az önce ben polis değil, ajanım diye cırlayan kimdi ya?" dedi, Yiğit. Ellerimi yumruk yapıp ileri adım atacakken Barlas elini göğsüm ve boynum arasında bir yere koyarak beni durdurdu.

"Planıma seni dahil etmedim ajan. İstersen dahil olabilirsin dedim. Zorlama yok." dedi.

"Ve cevaplarda yok." diyerek sevimli bir surata bürünmeye çalıştı Yiğit.

"Siz şaka mısınız ya? Ben neler yaşıyorum, bilmiyorum. Şuan burada bu konuşmanın geçmesi bile başlı başına saçmalıktan ibaret!" dedim, oflayarak.

"Senin bizi sorgulamanda bir saçmalık Cansın." dedi Yiğit.

"Demek ki masumluğunuzu kanıtlayamayacak kadar suçlusunuz, yoksa neden inkar edesiniz ve neden bunu şuan şimdi dile getiresiniz ki?" dedim.

"Hey, ben nedense suçlu oldum şimdi?" dedi Yiğit, şaşırmışa benziyordu.

"BİRAZ DAHA BURADA DURURSAM AKLIMI OYNATACAĞIM! SİZİ YAKALAMA RADDESİNE GELDİĞİM AN, FARE GİBİ KAÇIYORSUNUZ BİR ŞEKİLDE. BARİ KAYBOLMAYINDA TEKRAR ARADIĞIM YERDE BULABİLEYİM!" dedim, kapıyı açarak dışarı çıktım.

"Teklifi kabul etmek için mi, yakalaman için mi polis? Ona göre şey edelim biz." Yiğit'in sesiyle burnumdan soludum ve Barlas'ı es geçerek yüzüne bakmadan holdingten dışarı çıktım. Arabaya bindikten sonra bir süre sakinleşmem için derin nefesler alıp verdim. Bacağım gerginlikle aşağı yukarı sallanırken telefonum çaldı.

"Alo?"

"Cansın, büroya gelir misin? Seninle bir şeyler konuşmamız lazım." dedi Can, o da benim gibi gergindi sanırım.

"Kötü bir şey yok değil mi?" dedim.

"Yani sayılır. Yarı iyi, yarı kötü." dediğinde gerçekten meraklanmıştım. Arabayı çalıştırdığım da bulunduğum yerden çıkmak için direksiyonu sağ elimle döndürdüm.

"Ekin benimle gelecekti ama?" dedim, bunu daha çok soruma cevap arar gibi sormuştum.

"Onu polis bir arkadaşa emanet ettim. Çocuklar için yapılan çeşitli etkinlik için meydana götürdü. O zamana kadar süremiz var." dedi.

"Allah, Allah... Merak ettim. Önemli olmalı telefonda konuşulmayacak bir şey değilse." dedim ve nihayet bulunduğum yerden yaklaşık yarım kilometre uzaklaşmıştım.

"Evet Cansın. Araba kullanırken telefon kullanma, bekliyorum seni. Görüşürüz." dedi.

Görüşürüz dedikten sonra telefonu kapattım ve uzun yolda arabamı hızlandırarak büroya doğru yola çıktım.

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

YAKAMOZ Gizem Aslan द्वारा

किशोर उपन्यास

174K 28.2K 56
Yakamoz nasıl oluşur bilir misiniz? Denizde yolunu kaybetmiş, yalnız kalmış ve ışık saçan canlıların bir araya gelmesiyle, onların birbirlerine dokun...
4.3K 283 9
yılların ardından karşılaşan çocukluk arkadaşlarının aralarında oluşan kederin ve sevincin bir araya geldiği bir hayat.
SANRI Semrasancar द्वारा

रहस्य / थ्रिलर

5.9K 573 25
Aisha yetenekli bir müzik öğretmenidir. Darian ile atölyesinde müzik derslerine devam ederken bir gün işler kötüye gider. Aisha kendini iyi hissetmem...
3.3M 211K 52
Okyanus mavisi gözlerinin içerisinde kaybolmak isterken kendimi tamda orada buldum. "YÜZBAŞI KARAY!" Adını duyduklarında tüyleri diken diken olur, y...