RED

By mokyooo

9.4K 883 810

21. yüzyılda bir arada yaşayan vampirler, kurt adamlar, elfler ve insanlar sosyal düzeni sağlamak adına belir... More

Giriş (M)
Yüzün çok tanıdık geliyor (M)
Mühürlenmemiş kurt (M)
Sakladığın sırlar ne?
Yalan söyleyen elf
Ellerini uzat bana
Gün doğumuna dek
Benimle kal
Çünkü seni bir tek ben koruyabilirim
Kızıl gözlü canavardan
Kaçmamız gerek
Söylesene kimi seçerdin?
Asla kendi kurduna sırtını dönme
Sıradaki av sensin
Peki seni avlayan kim?
Piyonlar
Bir vampiri ansızın öpersen...
Oyunun içine çekilirsin
Koruyucu elf
Alfanın dişleri seni parçalayacak
Ardına bakmadan kaç!
Çünkü sen hep yalnızdın!
Alfanın kardeşi
Sırrını sonsuza kadar saklayacağım
Zannettiğinden daha yakınındayım!

Pişman mısın?

215 21 51
By mokyooo

''Akşam yemeği an itibariyle bitti. Luhan nasıl? ''   Lider elf aracına doğru yürürken öfkesini dizginlemeye çalışıyordu eğer eve dönüp kardeşini görürse her şeyin sonlanacağını ve hayatına mükemmelliklerle süslenmiş, kimsenin parmak izleriyle dolu olmayan bir sayfa açacağına inanıyordu. Ancak atladığı, daha doğrusu , düşünmek istemediği küçük bir soru işareti vardı ve bu soru işareti onu günlerce uykusuz bırakmaya neden olabilirdi tek başına.

Eğer Luhan zihin kontrolünden kaçmayı başarıyorsa bir şeyleri kolaylıkla saklayabiliyordu Minsok'un anlatmak istediği şey bunun ta kendisiydi. Abisini seviyor ve  üstüne bu kadar çok titriyorken Luhan asla lider elfi atlatmaya çalışmazdı ancak işin içine kendi duyguları girdiğinde bunları Sehun'a göstermemek için vampirin olasılık olarak ortaya attığı korkunç şeyi yapabilirdi.

''Luhan gayet iyi, birkaç dakika öncesine dek saçlarımı örerek kendini oyalıyordu şimdi ise en sevdiği çayı içerken bir yandan da kitap okuyor. '' Seonghwa gözlerini bir anlığına genç elfin üzerinden çekti , yüz hattı daha da karanlık olmuştu o an.  ''Siz iyi misiniz? Gelip sizi almamı ister misiniz?''

Sehun 'evet ' dememek için dudaklarını birbirine basılı tuttu birkaç saniye boyunca. Şu an küçük bir çocuk gibi başkasının gölgesi ve koruması altında olmayı isterdi çünkü yorgun hissediyordu. Zihnindeki sinsi seslere ayak uydurup geriye dönülmesi zor bir şey yapmamaya çalışmak onu her şeyden daha çok zorluyordu.

''Teklifin için teşekkür ederim en zor kısmı atlattığım için artık daha rahatım. Geç kalmadan dönmüş olurum.''

Çağrıyı sonlandırdı ve park yerinde sapasağlam duran arabasına doğru hızlı adımlarla yürüdü. Böyle bir gecenin sonunda tek başına kalarak kendisiyle biraz yüzleşmesi ve ileriye dönük kararlar alması oldukça akıllı bir fikirdi ancak bu gece iyi bir lider gibi düşünüp, hareket etmek istemiyordu. Bir şey anlatmasa bile karşısındaki kişinin tek  bir bakışla onun üzgün olduğunu ve biraz ilgiye ihtiyacı olduğunu hızlıca anlamasını, hiç değilse bu gece yanından asla ayrılmayacakmış gibi onu kucaklamasını ve başına her ne geldiyse bunu zararsız bir şekilde atlattığı için onu sessizce tebrik etmesini istiyordu. 

Alfanın evine gitmek yanlış bir tercih değildi bu isteklere göre ama onu izleyen düzinelerce göz varken bunu yapıyor olması aptallıktı. 

Minseok'un  bu gece onu neden çağırdığını daha da iyi anlayabilimişti hiç değilse artık onlarla konuşması için kendine bir bahane aramayacaktı. Göz korkutma oyunları ve karanlıktan fısıldayan ses... O vampir ve ailesi tam olarak bunlara sahipti ve Sehun onların sahip oldukları her şeyi yerle bir etmek istiyordu artık. Chanyeol'ü öldüremezdi, bunu düşünmek bile onu hastalıklı hissettirirken eyleme geçirebilecek olması çok zordu ama Sehun o ana kadar fark edemediği bir şeyin farkına vardı akan trafikte şerit değiştirirken.

İlki, sıradaki hedef açık bir şekilde Park Chanyeol'dü ve onun liderliğinin düşmesiyle değil tamamen onun ölmesini isteyecek kadar  vampirler kötü bir halde gelmişlerdi. Aralarında bir sorun mu vardı? Chanyeol yapmaması gereken bir şeyi mi yapmıştı ya da ölen insanın üzerindeki ısırık izlerinin sahibinin Byun ailesine ait olduğunu mu anlamıştı? Neden şimdi onun peşindeydiler? Onu gerçekten öldürebilecekler mi?

İkincisi, birden çok araba tarafından takip ediliyordu.

Kırmızı ışıkta durmak yerine gaza yüklendi ve makas atarak sol taraftan ilerleyen arabaların arasından hızlıca geçip gitti. Bunun onu takip eden arabaları durdurmayacağını biliyordu ve öyle de olmuştu, durursa fiziksel temasa geçmesi gerektiğini ve o zaman işin oldukça çirkinleşeceğinin farkındaydı. Kim Minseok eğer piyonlarını devreye sokmuşsa perde arkasından olayları gözünü bile kırpmadan izlediğini ve emir verdiği şey her ne ise o olana dek piyonlarının durmayacağını iyi biliyordu güzel elf. Korna sesleri kulaklarında yankılanırken kaza yapmamak için ekstra çaba gösteriyordu, iki araç onu sıkıştırmaya başlamışken mantıklı kararlar vermeye çalışmak zorlayıcı olmaya başlamıştı. Bir anda arkadan çarpan araç yüzünden hem dikkati hem de zihninin içinde sis tabakası gibi yayılmış düşünceleri dağılmıştı. Direksiyona çarpan göğsü hakkında şikayet bile edemeden ikinci kez o araç tekrar arkadan Sehun'un arabasına çarpmış ve onun kısa bir süreliğine direksiyon hakimiyetini kaybetmesine neden olmuştu.  Kendini topladığı o minik anda sol tarafındaki arabanın çarpmasıyla sağ şeride savrulmuş başka bir arabaya çarpmaktan son anda kurtulmuştu. Onunla oyun oynadıklarını aslında onu öldürmek istemediklerini biliyordu ancak güzel elfin zihnindeki ses tamamen durdurulamaz olmaya başlamıştı. Asıl oyunu kendisi oynayabilirdi ve bu oyun en acımasız, en karanlık oyunlardan bile daha kötü olurdu.

Ancak bunu yaptığında Luhan onu kötü birisi olarak görebilir ve bir daha onunla karşılaşmak istemeyebilirdi. Kolay yoldan karşısına çıkan zorlukları aşan birisi olmak istemiyordu Sehun, şu an o vampirleri arabalarının içinde bile öldürebilirdi ancak bunu yaparsa cezalandırılacağı gibi Minseok'a istediğini vermişte olurdu. Doğruca elf topraklarına gidebilir ve vampirlerin hiçbir şey başaramamış halde geri dönmelerini sağlayabilirdi ancak Luhan abisini takip eden arabaları gördüğünde sakin kalamazdı, tıpkı Seonghwa'nın olmayacağı gibi.

Kurt adamların topraklarına bu halde gitmek pek akıllıca değildi, alfaya bu halde sığınıyor olmak onu küçük düşürecekti ancak Sehun bunu düşünecek halde bile değildi. Peşine takılmış kan emicileri atlatmaya çalışarak sık ormanlık alana girdiğinde gecenin bu halde sonlanacağına emin olmuştu. Peşindeki araç sayısı gözle görülür şekilde azalmış olsa bile umursamayarak sınıra doğru sürmeye devam etti. Dev sekoya ağaçları yol boyunca ona eşlik ediyordu ateş böcekleri ile birlikte, dikiz aynasından arkasındaki aracı izlediği anda kaputunun üzerine atlayan bir vampir her şeyi daha da berbat etmişti. İlk önce arabanın arkası havalandı, ön camı aynı anda kırılmış ve güzel elf arabası ters dönerken oturduğu şoför koltuğundan bir hışımla çekildi. Gecenin sessizliği ters dönen ve sürüklenen aracın çıkardığı gürültüyle bozulurken lider elf yere fırlatılmak üzereyken kendini toparlayabilmişti. Vampirin yaptığı saldırı esnasında başını çarpmıştı ve parçalanan camın verdiği zarar dokunulası yüzünün ve ellerinin her bir yerindeydi.

Kurt adamların topraklarının girişine çok az kalmışken böyle bir planla Jongin'den uzak kalmış olmak onu daha da öfkelendirmişti. Sağındaki vampir hızlı bir atak yaptığında Sehun sakinliğini bozdu, ceza alıp almaması ya da Luhan'ın ondan nefret edip etmemesini artık umursamıyordu. Dev ağaçların üzerinden doğruca üstüne atlayan ve 'kibarca' kısmını rafa kaldırmış gibi onunla dövüşen, onu ısırmaya çalışan vampirler kalbi sökülmüş bir halde ormanın içine fırlatılırken ormanın girişinde vahşetin göbeğine doğru koşan bir gölge belirdi. Her bir adımda ciğerlerine taşıdığı ağır kan kokusundan başı dönüyor , geç kaldığı için kurdu ona hakaretler ediyor, karşısında gördüğü katliamın gerçek olduğuna bir türlü inanamıyordu. 

Sehun zihnindeki sesi neden bastırmak istediği en çok ona söylemek isterdi belki de. Onu avlamaya çalışan ama felaket bir şekilde başarısız olan vampirlerin hepsi öldüğünde ruhunun verdiği savaştan dolayı yorgun olduğunu söylemek isterdi. O sesi çok uzun zaman önce  - büyük savaştan sonra-  susturmayı başarmış ve bir şeyleri elini kana bulayarak değil, mantık çerçevesinde halledeceğine söz vermişti ama şimdi o ses serbestti. 

Herkesi düşmanı olarak gören ses serbestti.

Solgun ruh ışığının etrafındaki sıcak kolları daha sonra göğsüne yaslanan rahatlatıcı kalp atışlarını hissetti Sehun. Dizlerinin tutmadığını ve eğer Jongin ona sarılıyor olmasa doğruca yere düşeceğini bile hissetmezdi. Parmak uçları karıncalanıyor, başı dönüyor, midesi kusmamak için direniyordu. Nefes almaya çalıştığı her an ciğerlerine taşıdığı hava vampir kanıyla doluydu ve kendisi yüzünden bunun gerçekleşmiş olduğunu bilmek onu daha çok yaralıyordu. Kesik kesik aldığı nefesleri, daha doğrusu nefes almak için çabaladığını fark ettiğinde Jongin onu daha sıkı kucakladı ve elfin yüzünü göğsüne bastırdı. Baskın alfa kokusu diğer tüm kokuların önüne geçtiğinde Sehun sanki dakikalardır boğuluyormuş ve birisi elini boğazından çekip nefes almasına izin vermiş gibi derin derin arada öksürük krizlerine girerek nefes almaya başladı. O kadar derin bir sessizlik oldu ki Sehun nefesini düzene sokup yaşadığı şokla daha sonra uyuyakalırken, Jongin onun kan damlalarıyla lekelenmiş yanaklarını ve saçlarını okşadı, birkaç metre ilerideki devrilmiş arabayı zihninin derinliklerine kazıdı. Sehun'un uyuduğundan emin olduktan sonra onu kolları arasına aldı ve yavaşça ayağa kalktı, giriş kapısında bekleyen tanıdık yüzleri gördüğünde bu gecenin düşündüğünden daha uzun ve aynı zamanda daha kasvetli geçeceğine emin olmuştu.

''Cesetleri toplayıp kullanılmayan soğuk hava deposuna kaldırın Kimsenin bu gece burada neler yaşandığından haberi olmasın, beni anladınız mı?''

San başını sallayarak onu onayladığında Jongin yürümeye devam etti. Ancak birkaç adım atabilmişti ki diğer kurdun sesini duydu. ''Onun için doktor çağırmamı ister misiniz? ''

''Hayır.'' Jongin şafak sökene dek her şeyin saklı kalmasını istercesine kolları arasındaki elfi kendisine bastırdı olabildiğince.  ''Onunla ben ilgileneceğim.''

Eve doğru yürürken kurdunun sözleri daha da net olmaya başlamıştı, biraz önceki olayın başkahramanı olmaya aday olan vampirlerin kimler tarafından gönderildiğini artık biliyordu. Sehun'un üzerindeki koku izleri ona az çok bu gece kim ile birlikte olduğunu açıklıyordu ne de olsa. Şarabın mayhoş ve keskin kokusu, biricik Sehun'un baş döndürücü tatlı kokusu ve üzerine tükürülmüş gibi hissettiren Kim Minseok'un çarpıcı kokusu...

Sehun gönderilen vampirleri öldürerek bir şeyleri çoktan başlatmıştı ve Jongin sessiz kalarak ona gölge olmayı hiç istemiyordu, bunu yapmak istese bile kurdu artık izin vermeyecek raddedeydi. Byun Baekhyun'un çirkin oyununu bilse bir saniye bile beklemezdi aslında ama şimdi daha dikkatli hareket etmeliydi çünkü Minseok bu olayı hiç olmamış gibi gösterebilir, Sehun'un şikayetçi olmamasından bile faydalanabilirdi. 

Ama bir noktayı atlıyordu.

Tüm bu olay alfanın sınırına yakın bir noktada gerçekleşmişti ve Jongin görgü tanığıydı. Eğer Sehun şikayetçi olmasa bile o olabilir ve Minseok'un başının derde girmesini sağlayabilirdi.

Eve girdiği anda annesi koşar adımlarla üst kattan inmiş, solgun elfi gördüğünde ne yapacağını şaşırarak merdivenin başında kalakalmıştı. 

''Onu odama götürüyorum, kimse içeri girmesin. Onu hiçbir şekilde rahatsız etmeyin olur mu?''

Annesinin parmakları Sehun'un saçlarına ulaştı, yumuşak tutamlar parmaklarının arasından kayıp giderken yavaşça Jongin'in önüne geçti. ''Ona ne oldu? Neden bu kadar solgun Jongin?''

''Saldırıya uğradı.'' Hikayenin geri kalanını kendine saklamayı seçti alfa. Annesi her an kırılabilecekmiş gibi korkuyla Sehun'a dokunurken onları izlemekten başka bir şey yapamadı. Üst kattaki gürültüyü duyduğunda hemen odasına gitmenin daha iyi olacağına karar vermişti ancak Kyungsoo hem korkmuş hem de acıyan gözlerle kucağında duran elfe yaklaşırken kıpırdayamadı. ''Onunla ilgilendikten sonra her şeyi anlatacağım . Lütfen hemen odama gitmeme izin verin.''

''Luhan...'' diye fısıldadı Kyungsoo o merdivenleri çıkmaya başladığında. ''Ona haber vermeli miyim?''

''Henüz değil abisini bu halde görürse çok üzülür ve korkar. Sehun kendine geldiğinde onu ararsın olur mu?''  Cevabı duymayı beklemedi ve merdivenleri çıkıp hızlıca odasına ulaştı. Açıkçası lider elfi bu şekilde odasına  getireceğini ve yatağına yatıracağını hiç hayal etmemişti. Şehvet dolu, her birinde parmaklarını penisinin etrafına sıkıca sardığı hayalleri düşünüp durmuştu zihninde ama gerçek çok farklı ve asla olmasını istediği gibi değildi. Sehun bilinçsiz bir şekilde kollarının arasındaydı, onu yavaşça yatağına bıraktığında göğsünü delip geçmeye çalışırcasına bir hisle baş başa kalmıştı yine. Daha erken fark edebilseydi, daha erken orada olabilseydi Sehun'un o vampirleri kendi elleriyle öldürmesine gerek kalmazdı. Jongin onu bu bataklıktan kurtarabilirdi ve o zaman Sehun kendisiyle çatışıp kriz yaşamaz ve yaptığı şey için kendinden nefret etmezdi. Temiz bir havlu ve kıyafetler onun vampir kanıyla lekelenmiş görünüşünü temizlemeye yetmişti ancak Sehun hala solgundu ve kalp atışı çok yavaştı. Jongin yatağın ucuna oturmuş bir halde onu izlerken kaç saatin geçtiğini ya da telefonunun kaç kez çaldığını bilmiyordu bile. Odasının kapısı açılıp içeri tanıdık bir yüz girdiğinde Jongin yatağındaki güzel elfi izlemeyi bir anlığına bıraktı ve kapıyı kapatmadan yatağa doğru koşarcasına yürüyen adamı izledi.

Seonghwa lider elfin koluna tutunmuş ona kendi dilinde bir şeyler söylerken Jongin yorgun gözlerle onu izliyordu. Sevgi sözleri miydi bunlar? Hayır. Af mı diliyordu? Kısmen. İyileşmesi için dua mı ediyordu? Belki. 

''Tüm bunlar olurken neredeydin?'' Alfa sorduğunda koruyucu elf onu duymadı bile. Tekrar ettiği kelimelere odaklanmıştı, Sehun'un ruh ışığını geri getirmek için dua etmeliydi. Jongin yanıt almış gibi başını aşağı- yukarı salladı yataktan kalkmadan önce. ''Onu sonsuza dek korursun zannetmiştim ama yanılmışım. Bir pislik olarak gördüğün benden, onun bu hale gelmesinden sorumlu olan vampirlerden ya da ona zarar verebilecek herhangi bir şeyden onu korursun zannetmiştim. Tüm bunlar olurken neredeydin Seonghwa?  Şu siktiğimin duasını okumayı kes ve bana cevap ver!''

Onu omzundan çekiştirdiğinde koruyucu elf ve lider elfin bağı kesilmişti, bir anlığına dengesi bozulan elf hızlıca ayağa kalkıp alfayı geriye itti. ''Vampirler ona senin topraklarının hemen dibinde saldırmadı mı? Sen neredeydin alfa? Uyuyor muydun yoksa sınırını geçmediği için bunun seni ilgilendirmediğini mi düşündün? ''

''Onu neden yalnız gönderdin?''  Daha sakin bir sesle sorduğunda elf geri çekildi ve üzgün gözlerle yataktaki liderine baktı. Böyle olmasını istemezdi ve kendisini suçluyordu ama Baekhyun'un planına uymak her şeyi daha da berbat hale getirirdi değil mi? Hiç değilse Sehun sığınmak için Jongin'i seçmiş ve vampirler saldırana dek sınıra kadar yaklaşmayı başarabilmişti, alfa ise geç olsa bile onu bulmuş ve evine getirmişti. Seonghwa her zaman yaptığı gibi Sehun'un dönmesini beklemek yerine onu takip edebilirdi, o zaman Sehun'un başına böyle bir olay da gelmemiş olurdu değil mi? 

''Tek başına gitmek istedi, biliyorum diretebilirdin diyeceksin ama bu kotamı çoktan doldurdum. Bir süre önce beni diğer koruyucu elflerin yanına göndermekle tehdit etti yani  eğer haddimi aşarsam, onu sinirlendirirsem görevimden alınmamı isteyebileceğini söyledi. Hayatımın tüm anlarında o vardı ve garip bir şekilde onsuz bir yaşam düşünemiyorum. Bu yüzden söylediklerini yapmamak gibi bir seçeneğim yok. ''

Jongin sakinleşmiş bir halde tekrar yatağın ucuna oturdu, Sehun hala aynıydı olabildiğince solgun ve neredeyse ölmek üzereymiş gibi.

''Bunu yapanların kim olduğunu biliyorum. Cesetler şu an soğuk hava deposunda ve olaydan kimsenin haberi yok. ''

''Vampirler...'' dedi, Seonghwa nefretini belli edercesine, sanki tıslamıştı. '' Sürekli onun üzerine oynuyorlar.''

''Başka bir şey  daha mı oldu?''

Koruyucu elf hiçbir şey söylememiş gibi başını diğer tarafa çevirdi ve ağır adımlarla yatağa ilerledi. Sehun'un belinin hizasına gelen bir yere oturdu ve onun soğuk elini avucunun içine aldı. Jongin karşı çıkmak istedi ancak diğerinin bunu öylesine yapmadığını fark ettiğinde durdu ve sessiz kalmaya devam etti. Seonghwa işe yaramayan duasını birkaç dakikanın ardından sonlandırdı ve Sehun'un elini yatağın içine bıraktı. 

''Dün Byun Baekhyun aniden Luhan'ı görmek için geldiğini söyledi. Davet edilmemişti ama sanki orada olmaya izni varmış gibi olabildiğince rahattı. Tuhaf bir şekilde Luhan'ın ondan rahatsız olduğunu bildiği halde onunla konuşmaya çalıştı, başta bunun kötü bir plan olduğunu anlayamamıştım çünkü istediği tek şey Luhan ile sohbet etmek gibi davranıyordu ancak kısa bir süre sonra banyoyu kullanmak istediğini söyledi. Baskın kurt kokusuyla Sehun'a ait olan banyoya girmiş ve onu kışkırtmış.''

''Ona ne söylemiş?''

Seonghwa alfanın yüzünün değiştiğini fark ettiğinde kelimelerini dikkatli seçmesini gerektiğini anladı. ''Luhan'ın kaçırıldığı zaman nasıl bir canavara dönüşmek üzere olduğundan ve Luhan'ın bu konuyu öğrenmek için onu çağırdığından bahsetmiş.''

''Minseok ile olan akşam yemeğinde...'' Jongin kaşlarını çatarak karşısında duran elfe baktı. Sehun'un tek zaafını kullanarak hareket ettikleri açıktı. ''Onunla kal!''

Kapıya yöneldiğinde Seonghwa hızlıca onu yakaladı. ''Nereye gidiyorsun? Düşünmeden hareket edemezsin! Büyük ihtimalle bu geceden kimseye bahsetmeyeceklerdir yani--''

''Ama ben bahsedeceğim! Onları paramparça edeceğim!''

Kolunu tutan elden kurtulup hızlıca odasından çıktığında artık vücudunun ve beyninin kontrolünü tamamen kurduna bırakmıştı. 

Daha hırçın, bencil ve öfkeliydi.

Byun Malikanesine giderken Sehun'un solgun yüzü ve zayıf kalp atışları aklından bir an olsun çıkmıyordu. Onun ne zaman kendine geleceğini bilmiyordu ya da kendisine gelip gelemeyeceğini. Seonghwa bunun için eğitim almış olsa bile onun ruh ışığını eski haline çeviremiyordu, Jongin  bu yüzden başka birisini aramasını gerektiğine karar verdi. Sehun şu an kimseye zarar vermemek için kendi enerjisini minimum düzeyde tutuyordu ayrıca geçirdiği şok ruh ışığını emmiş, onu neredeyse tüketmişti. Küçüklüğünden beri lider konumunda yetiştirilen bir elf her zaman diğerlerinden farklı olmak zorundaydı. Daha korkusuz, daha cesur, daha zeki ve daha az duygusal. Ancak Sehun Büyük Savaş'ta öldürdüğü her bir kişinin ardından kendinden biraz daha nefret etmeye başlamış ve bir o kadar da bir tarafı etrafa sıçrayan kandan haz duymaya başlamıştı. Kendi içinde iki farklı ruh olduğunu anlaması uzun sürmemişti, öylesine dururken bile bıçağını çekip masadaki herkesi öldürdüğünü düşündüğü anların hayali gözünün önüne geliyordu. Psikoloğu bunun travma olduğunu ve bir süre sonra atlatacağını söylemişti ancak Sehun atlatamadı. Onu kabullendi ve zihninin en derin köşesine hapsetti. O sesten geriye kalan izleri saklamak için vücuduna dövmeler yaptırdı ve bir daha kimseyi öldürmeyeceğine dair kendisine söz verdi. Ancak o söz bozulmuştu değil mi? Minseok'un istediği tam olarak bu muydu? Kibarca diyerek bunu mu kastetmişti?

Jongin arabasının kapısını açtı ve vücudunu baştan aşağıya titreten garip hisle birlikte derin bir nefes aldı. Hizmetkar bir vampirin ona doğru geldiğini gördü aynı hızla adama doğru yürüdü ancak birkaç adım sonra vampirin yüzündeki gülümseme tamamen silinmiş yerini korku almıştı. Titreyen ellerini havaya kaldırdığında Jongin ona acımadı bile, tek bir darbeyle vampirin başı bedeninden ayrılmıştı. Koşar adımlarla malikanenin giriş kapısına doğru yürüdü, onun için açmalarını bile beklemedi. 

Minseok ve Junmyeon gürültüyü duyduklarında aynı anda ayaklandılar. Yaklaşık on kişinin olduğu ileri gelen aileleri konuk ettikleri balo salonundaydılar , küçük kardeşleri Baekhyun ise yarı- cezalı bir halde odasındaydı. Bir dakika bile geçmeden balo salonunun, geniş ikili kapısı yerle bir olmuş yaralı vampir can çekişerek yerde sürünmeye başlamıştı. Şahit oldukları manzara ile salonun diğer tarafına doğru kaçışmaya başlayan vampirler henüz içeriye neyin girdiğini bile görememişlerdi. 

Hırlayan boğaz, sivri dişler, parlak tüyler...

Lider olurken kurdunu geride bırakan Kim Jongin değil miydi bu? Eğilmiş başı her bir vampirin yüzünü dikkatlice incelerken, dişlerinin arasından sarkan dili birazdan gidecekleri tek yolun bu olduğunu gösteriyordu. Tehdit edercesine yavaş yavaş yaklaşıyor, hepsinin yalvarışlarının ve çığlıklarının burada olmayan kişinin doğruca buraya gelmesini sağlıyordu. 

''Sen...''  diyebildi Junmyeon kaybolmuş sesini bulduğunda. Kurt ona doğru yürümeye başladığında birisinin ona eşlik etmesini diledi ama kimse onunla olmadı. Siyah tüyler onun kanına bulanmak için yanıp tutuşuyordu sanki.   ''Verdiğin söze karşı geldin! Dönüşememen gerekti.''

Hırlamayla uluma arasında bir ses çıkardığında Junmyeon geri çekilmiş ve sessizlik yemini etmiş gibi bakışlarını ondan kaçırmıştı. O anda kapıda ufak bir gürültü oluştu, Baekhyun içerideki kurda hem iğrenir hem de aşık olmuş gözlerle bakarken Minseok kalabalığın arasından fırladı onu uyarmak için ama geç kalmıştı. Jongin tehlikeliydi ancak kurdu daha da tehlikeliydi acı bir çığlıkla yere düştü küçük kardeş. Jongin ona saldırmak için tekrar bir hamle yaptığında Minseok tamamen kalabalığın arasından çıktı ve üvey kardeşini kurtarmak için öne atıldı. Ancak bu yetersizdi. Kurt kolaylıkla Baekhyun'un tüm uvuzlarını koparabilirdi her ne kadar Büyük Savaş'ta Baekhyun da savaşmış ve birçok kurdu öldürmüş olsa bile ama karşısındaki alfaydı her bir yönden daha güçlü ve yenilmezdi. Onu yerde bırakıp üzerine doğru koşan Minseok'a yöneldi Jongin, buraya gelmesinin asıl nedenine.

Yaşlı bir vampir birçok konuda daha da yetenekli olabilirdi elbette hipnoz etme, dövüş, akıl oyunları...

Jongin yere çarptığı vampirin yüzüne kendi içinde bağırırken dışarıdan duyulan havalama ve hırlama arası kulak tırmalayıcı seslerdi. Minseok'un bir kolu salonun ortasına doğru uçmuştu, ne Baekhyun ne de Junmyeon kıpırdayacak halde değillerdi. En büyük kardeş acı içinde kıvranırken alfa onun göğsüne pençelerini geçirdi istediği şey onun kalbini çıkarıp atmaktı ama bunu yapması gereken kişinin Sehun olduğunu hatırladı ve yavaşça geri çekildi. Kendisine korku dolu gözlerle bakmalarını sevmişti, kimi kandırıyordu bu hisse bayılmıştı. Tehdit dolu hırlamaları ve ulumaları salonun içinde yankılanırken Junmyeon görülmek istemiyormuş gibi , neredeyse sürünerek abisine ulaşmış ve ona sarılmıştı. 

Jongin malikaneden çıktığında sendeledi, en az onlar kadar şaşkındı çünkü kurt formuna dönüşebileceğini hiç düşünmüyordu. Kemikleri etlerine baskı yapıyor gibiydi, birkaç dakikalık ağrılar ve acılar hafifleyip kaybolduğunda tekrar yürümeye başladı. Ağzının içindeki kan tadından nefret etmişti her ne kadar kurdu bununla gurur duyuyor olsa bile. Tükürüp arabasına bindiğinde her şeyin hem yoluna girdiğini hem de olabildiğinde boktan bir hale geldiğini fark etti. Yaptığı şey için Sehun onu tebrik eder miydi bilmiyordu belki de işleri daha da karmaşık bir hale getirdiği için ona kızabilirdi. Kendi istediği şeyi yapmış olmanın verdiği huzur vardı üzerinde, aslında bu alfa kurdunun hakimiyetiydi. Verdiği kararlardan pişman olmaması ve sevdiği insanları ölümüne koruyor olmasından kaynaklanıyordu.

Geldiği gibi sessizce geri döndü.


Continue Reading

You'll Also Like

192K 15.8K 41
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
47.4K 1.3K 76
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
2.4M 76.6K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...
19.2K 2.1K 19
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...