KALP ZANLISI

By suisdd

2K 1.1K 1.2K

Cinayet ve icra suçlarından dolayı her yerde adı geçen ve aranan adam ile polis merkezi amirliğinde özel ajan... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm (Final)
17. bölüm
18. Bölüm

11. Bölüm (ÖZEL)

77 46 58
By suisdd

Bu bölümü yazarken kalbim pır pır ediyor arkadaşlarrrrr!!!
Bölüm sonunda konuşalım iyi okumalar güzellikler🤍

Şarkılar
Cem Adrian-Keskin
Berk Baysal-Yaralarını Ben Sarayım
Doja Cat-Boss Bitch

Daha fazla onu görmek istemiyordum. Ne kadar güçlü görünmeye çalışsam da, beni düşürmeye yeltenselerde...

Bilmiyordum, yapamıyordum. Sürekli tökezlemek beni çok yormuştu. Gaza yüklendiğim de çoktan hızım 120'yi geçmişti.

"NEDEN, NEDEN, NEDEN!" Kendi kendime bağırarak sinirimi yatıştırmak istiyordum.

Arabayı yüksek, kayalık bir yere çektim ve dışarı çıkarak kayalıklara yaklaşıp oturur pozisyona geçtim. Saçlarımı dans ettiren rüzgar, tenime de aynı hissiyatı veriyordu. Kurumuş dudaklarımı, dilimle ıslattım ve ellerimi saçlarımın arasına daldırarak kafamı eğdim. Gözlerimi kapattım; yalnızca burda bir süreliğine, çok kısa bir süreliğine bir şeyleri unutmak istiyordum.

Ben hayatın gerçekleriyle yüz yüze geldiğimde 5 yaşındaydım. Ailem, beni 3 yaşında bırakmıştı ama ben küçük zihnimin bir şeyler anlayacağı döneme beş yaşında ulaşmıştım. Aile kavramını hiçbir zaman öğrenememiştim. Birkaç insan aynı çatı altında yaşayabilirdi fakat sevgi ve şefkatle o ev, aile tanımına uyardı. En azından izlediğim filmlerden, okuduğum birkaç kitaptan, dışarıdaki insanlardan böyle görmüştüm.

Yerdeki taşları elime doldurup kayalıklardan aşağıya var gücümle fırlatıyordum. Keşke bunları atabildiğim gibi bütün kötülükleri, kalbini kötülükle beslemiş bütün yaratıkları buradan atabilseydim. Bir an da aklımda canlanan Anıl Barlas'ı saymazsak tabi. Sen aşıksınnnn arkadaşşşş.

Zihnim yine bana gereksiz şeyler fısıldarken hava daha da esmeye başladı. Arkamı döndüğümde karşımda gördüğüm kişi beni bozguna uğratmıştı. Sanrı falan mı görmeye başlıyordum şimdide?

"Kovalamaca bitti mi ya? Böyle de tadı tuzu yok be Şahinbey." dedi.

"Ne o şimdi de sen mi kovalayacaksın beni?" dedim umursamazca.

Noluyor ajan? Anlat bana." dediğinde sesli kahkaha patlattım.

"Yalnız yakalayacağım bir suçlunun bana gelip 'noluyor?' demesi de baya komikmiş. Kamera şakası falan mısın?" dedim, bir anda güler yüzüm ciddi bir ifadeye bürünmüştü.

"Canımı sıkıyorsun." dedi, adımlarını cesurca atıp burnumun dibine yaklaşırken.

"Asıl sen benim canımı sıkıyorsun, derdin ne benimle söylesene!" diyerek işaret parmağımı göğüs kafesinin ortasına bastırarak onu ittirdim ya da ittirme eyleminde bulundum çünkü hareket dahi etmemişti.

"Derdim sensin ajan." derken dudağını yaladı ve dikkatim iki saniyeliğine dudaklarına kaydı.

"Siktir git adi herif." dedim ve taşlı yolda hızlı bir şekilde yürüyerek arabama doğru yol aldım.

"Duyduğuma göre Yiğit'i araştırıyormuşsunuz." Bu söylediğiyle olduğum yerde kaskatı kesildim.

"Duyduğuna göre mi? Kim duyurdu sana bunu?" dedikten sonra artık aramızdaki ajanın Manolya olduğuna emindim.

"Ben istersem her şeyi duyar ve yaparım ajan. Neden beni yakalayamıyorsun sence? Çok hafife mi alınıyorum?" dedi, üzülmüş taklidi yaparak.

"O boktan ekibinin boktan planlarında beni yakalamak var ama bir şeyi unutuyorsunuz. Hepinizi parmağımda çeviriyorum. Oynatma kısmına da henüz gelmedik. Ama sana bir ayrıcalık yapabilirim. Birlikte dans edebiliriz, çok yetkili emniyet ajanı." dedi.

"Umarım kelepçelerle dans edebilirsiniz, Bay Bilmiş." dedim.

"Duyduğuna göre cevapla o halde. Kim bu Yiğit Dağlı. Bilmediğimiz bir kardeşin mi var?" dedim, düzgün bir cevap vermesini umut ederek.

"Soruma soruyla karşılık verme, sana ne olduğunu sordum ve cevabını almadan tek kelime dahi etmem." dedi, dişlerini sıkarak.

"Cevap verirsem söyleyeceksin yani." dedim ve kollarını göğsümde birleştirdim.

"Benim ayarlarımla haddinden fazla oynuyorsun. Dikkat et, kendini bok çukurunda bulma." diyerek arkasını döndü ve hızla uzaklaştı. Yine gitmişti, elini kolunu sallayarak.

"Sokarım böyle oyunun işine. Neler oluyor lan!" dedim ve söylene söylene karakola ulaştım. Arabada baygınlık geçirmemek adına bütün camları açmıştım bu yüzden de indiğimde saçlarımın birbirine girip kabardığını farkettim. Bir küfürde bunun için ettim.

Karakol merkezinin içine girdiğimde telsiz sesleri, polis koşuşturmaları etrafa hakimdi. Bir suçlu daha yakalanmıştı, bir vaka daha çözülmüştü. Darısı benim dosyalarımın başınaydı. İkinci kata ulaştığımda Can görüş alanıma girdi ve bana yaklaşıp kolumdan tuttu. Aniden yemek yenilmek için kullanılan odaya doğru beni çekiştirdi. Burası bomboştu, kimse yoktu.

"Noluyor be?" diye sordum aksi bir tavırla.

"Sana söylemem gereken şeyler var Cansın." dedi, yüzündeki endişeye karışık heyecan, iyi bir şeyler söylemeyeceğini gösteriyordu.

"Benimde öyle." dedim, eliyle boş sandalyeye oturmam için işaret verdi. Sandalyeyi geriye doğru çekerek bacak bacak üstüne atıp oturdum.

"Seni dinliyorum." dedim.

"Ekin'i kaçıran adam var ya bizim yakaladığımız hani." derken gözünde küçük bir çocuğun üzgün bakışları vardı.

"Hadi Can. Çatlatma insanı." dedim, gözlerinin en içine bakarak.

"O pislik Ekin'in öz babasıymış ve annesini öldürende oymuş." dedi, serçe yutkunarak.

"NE!" dedim, gelen şok etkisiyle sesim yüksek çıkmıştı. Şaşkınlıktan elimde açık kalan ağzımı kapattım.

"Kan dondurucu. Bu, bu nasıl olur." dedim, Ekin'i gözümün önüne getirerek.

"Bunun için küçük çaplı bir planım var, merak etme. Sen bana ne anlatacaktın." dedi. Yüzümü iki elimle kapattım. Duyduğum şeylerden sonra kafam daha çok bulanmıştı. Ciğerlerime derin bir nefes çektikten sonra konuşmaya başladım.

"Manolya hakkında." dedim, gözlerimi yüzüne çıkararak.

"Yiğit Dağlı, ismi konusunu benim yaptığımı nereden gördün ki ya!" dedi fakat ne dediğini anlamadığım için soran gözlerle ona baktım.

"Hassiktir! Az önce çok büyük bir pot kırdım sanırım." dedi, tekrardan.

"Seni dinliyorum Can." dedim, oturduğum sandalyenin gerisine yaslanarak.

"Lütfen bana kızma," derken izin ister gibi baktı. Bende kafamı sallayarak onay verdikten sonra konuşmaya devam etti. "sen dosyalarına birinin müdahale etmesini istemezsin biliyorum. Manolya da, Anıl Barlas yakalandıktan sonra sen hücreye gittiğin an dosyayla ilgili konu açtı. Dosyayı çözemediğini, zaman kaybı yaşadığımızı falan geveledi ve sonrasında 'dosyayı ben devralsam nasıl olur acaba' diyince, burada bir bokluk sezdim. Biliyorsun genelde büroda saatlerce kalıp tek vakit geçiren kişi benim. Eh, bununda sebeplerinden birisi odaklandığımız dosya üzerine bilgi toplamak. Yoksa evimde oturur; PS4 oynarım yani. Her neyse işte, bu araştırmalarda Yiğit Dağlı adında birini buldum. Yanımda her zaman flash bellek taşıyorum." dedi, cebindeki çıkarıp flashı gösterirken.

"Manolya, Ekin'in doğum gününde yine arkandan aynı konuları dile getirince, sendeki belleğin kopyasının içine bir ayrıntı ekledim ve gelişigüzel bir yere indirdim. Benim dosyamda bir başkası tarafından alınsa, ki bu arkadaşım dahil olsa çok sinirlenirdim. Ayrıca Manolya bana yaklaşık iki aydır bambaşka biri olarak geliyor. Üzgünüm Cansın bunu yapmak zorunda hissettim kendimi." dedi, başını aşağı eğdikten sonra.

"Sana bu konuda kızamam Can. Aksine teşekkür ederim ve böyle kuru bir teşekkür olarak geçiştiremem, telafisini yapacağım en kısa sürede. Senin farkettiğin durumlar gibi, benimde yakaladığım birtakım şeyler oldu." dedim, saçlarımı elimle kıvırıp arkaya attım ve masadaki kağıtlarla kendime hava yapmaya başladım. Sanırım konuşmalarımız beni baya terletmişti.

"Öyle mi?" Meraklı bir ifadeye bürünmüş, beni dinlemek adına dirseğini masaya yaslamıştı ve çenesini de elinin üzerine koymuştu.

"Sana teşekkür etmemin sebeplerinden biri aramızdaki köstebekten ötürü. Manolya'nın Barlas'la bir bağlantısı olabilir. Doğum gününde kolundaki akıllı bilekliği düşürdü. Bende etrafı toparlarken farkettim. Bileklikteki asistan konuşmaya başladı, konum monum bir şeyler zırvaladı. Daha sonra bugün de Ekin'i buraya bıraktıktan sonra bilekliğin gösterdiği konuma gittim ve tahmin et neresi çıktı?" dedim.

"Barlas'la alakalı dediğine göre, onu görmüş olmalısın." dedi, beklentisini onaylama ihtiyacı duydum.

"Evet, kendisi tutukladığımız yerdeydi. Konumda ki merkez oraysıydı." dedim.

"Haber verseydin ya kızım. Of Cansın of." dedi, umudunu kaybederek.

"Manolya'ya karşı bu tutumu sergilemek istemezdim ama önemli şeyleri onun olduğu yerlerde belirtmeyeceğiz. En azından her şey netleşene kadar böyle olacak." dedim ve o da kafasını salladı.

Birlikte odadan çıkınca Ekin, Manolya'nın yanında oturmuş; etrafı seyrediyordu. Onlara yaklaştık ve elimi Ekin'in gözüne doğru salladım.

"Hey yakışıklı!" dedim, bakışları heyecanla bana döndü.

"Cansın Abla!!" diyerek kollarını boynuma sardı.

"Nasıl geçti bakalım, sıkıldın mı?" dedim, sarılışına karşılık vererek.

"Birazcık tek sıkıcıydı. Koruyucu ailem olacakmış benim, Cansın Abla." dedi ve bu söylediğine pek sevindiği söylenemezdi.

"Öyle mi, kim dedi?" dedim.

"Psikiyatr eşliğinde durumu Ekin'e anlattık." dedi Manolya. Artık ona karşı güven problemlerim oluşmuştu.

"Biz birlikte çok güçlüyüz." dedi Ekin, bana bakarak ve olmayan kaslarını şişiriyordu.

"Ekinciğim, biliyorsun ki bu süreçte daha güvende olman için seni güzel bir yurda yerleştirecekler ve orada kalacaksın ama şu var ki koruyucu ailen olarak ben kefil olacağım sana." dedim ve Ekin bunları bozuntuya dahi vermemişti. Hatta olaydan gayet memnundu, beklenmedik bir hareketle yanağıma hızlıca bir öpücük kondurdu.

"Yani tatillerde birlikteyiz! Değil mi Cansın Abla?" diye sordu heyecanla.

"Evet tatlım." diyince sevinç naraları atmaya başladı. Bu kadar kısa sürede birbirimize o kadar bağlanmıştık ki, hiç bir şekilde onu bırakmaya gönlüm el vermezdi zaten.

"Bugün de beraberiz yarın birlikte seninle kalacağın yurda gideceğiz. Odanı istediğin şekilde düzeceksin, senin için bir kıyak yapmış olabilirim." diyince, Ekin tekrardan sevinç çığlıkları kopardı. Bu mutluluğu karşısında kahkaha attım.

"Arkadaşlar benim bir yere uğramam lazım, akşama kadar Ekin sizinle. Yeni dosya gelmiş, onun için inceleme başlatın. Döndüğümde üstünden geçeriz tekrardan." dedim ve Can ile gözlerimiz kesişti. Nereye der gibi kaş göz işareti yaptı ama gözlerimi kaçırmayı tercih ettim.

" Daha yeni gelmiştin ama." dedi Ekin, kafasının eğip kollarını göğsünde birleştirerek.

"Söz erken gelmeye çalışacağım." dedim. Pek bir tepki vermese de kabul etmişe benziyordu.

"Cansın benimle gelir misin bir dakika?" dedi Manolya, çoktan bulunduğumuz yerden ayrılarak. Kaşlarımı çatarak onu takip ettim. Durup bana döndüğünde konuştu.

"Bilekliğim?" dedi, kısa keserek.

"Tüh! Evde unuttum onu ben ya. Yarın getiririm olur mu?" dedim ve peki dedi.

"Neden bunun için gizlice söyleme gereği duydun ki?" dedim, meraklı bir ifadeyle.

"Hiç, herkes öyle bir düşünceye dalmıştı. O yüzden ben de şey ettim yani..." dedi, lafı ağzında geveleyerek. Üstelemeden yanından ayrılmaya koyulurken sorusu beni durdurdu.

"Nereye gidiyorsun? Son zamanlarda çok meşgul görüyorum seni." dedi.

"Niye senin hiç meşgul olduğun günler olmuyor mu Manolya? İşlerim var, hesap vermek zorunda mıyım?" dedim. Gerçekten bir şeyler karıştırıyordu.

"Haklısın, neyse kolay gelsin sana." dedi. Gereksiz polemiğe giriyordu. Tekrardan son kez bizimkilerle vedalaştıktan sonra Enis, Ekin'i oynaması için parka götüreceğini söyledi. Bu aralar aşırı gergin olaylar yaşadığımız için çok sessizdi. En azından bana karşı öyleydi. Daha fazla burada durmamak adına çıkışa yöneldim ve Land Rover a binerek polis merkezinden uzaklaştım. Bir ara büroya uğramalıydık, orada çalışmak daha rahat hissettiriyordu.

Şuan aklımdaki tek plan Yiğit Dağlı adında ki adamı görmekti, bu yüzden o holdingi tekrar ziyarete gidecektim. Duygularım ve aklım bir an da karman çorman olmuştu. Ve bu durum uç noktalardaydı. Ne çok alçaktı ne de çok yüksek.

38 dakika sonra

Nihayet uzun yolculuğun sonunda, beyazlar içindeki holdingin önüne gelmiştim. Elbette dan diye girmeyecektim. Torpido gözünde, siyah bir peruk çıkardım. Peruğun saç uzunluğu kalça kısmıma kadar uzanıyordu. Numarasız bir gözlükle son dokunuşumu tamamladım. Üzerimdeki hırkanın iç kısmına silahımı gizledim ve aradan inerek holdingin kapısına ilerledim. Ellerimin içi terlemeye başlamıştı ama sakin olmalıydım, yoksa her şey berbat olabilirdi. İçeri girdiğimde, bilgisayar başındaki kadın bana seslendi.

"Hanımefendi nereye gidiyorsunuz?" dedi ve ona dönerek sevimlice gülümsemeye çalıştım.

"Yiğit Dağlı ile görüşmem var." dedim, yerdeki fayansların parlaklığına bakarak.

"İsminizi öğrenebilir miyim?" dedi, muhtemelen bilgisayardan randevu olup olmadığını kontrol edecekti.

"İsmim şeyy..." derken tanıdık bir sesle bakışlarımı arka tarafıma çevirdim.

"Randevusuz görüşme Laleciğim. Misafirimizi ben yönlendiririm." Barlas karşımda tüm ihtişamı ve ciddiyetiyle duruyordu. Onu ilk kez böyle görüyordum. Yerinde başka birisi varmış gibi. Kadın konuşmadan Barlas yanıma yaklaştı ve koluna girmem için sol kolunu bana uzattı. Aynı şekil karşılık vermek zorunda kalmıştım. Asansöre binene kadar konuşmamıştık ve en sonunda Barlas on altıncı kata çıkmak için tuşa bastı.

"Ajan şansını fazla zorluyorsun ve bu şans fazla zorlandığı için benimle kalıyorsun." dedi, yüzünde öfke vardı.

"Sen suçlus-" lafımı tamamlayamadan üzerime doğru yürüdü. Aramızda çok fazla boy farkı olmamasına rağmen beni köşeye sıkıştırmıştı. Eli boynumla temas ettiğinde soğuk terler belimden aşağı süzülüyordu, kaskatı kesilmiştim.

"Ben suçlu olabilirim ama bir sor neden suçluyum." dedi. Nemli dudakları dudağıma bir nefes yakınlığındaydı ve yutkunmama sebep oldu. Gözlerim dudaklarına kitlenmişti.

"Neden?" dedim, çatallaşmış ve zor çıkan sesimle.

"Hakettikleri için. Unutma ajan kimse sebepsiz yere ölmez, öldürülmez. Onların yaşama veda edişleri benim elimden oldu. Başka bir son olsaydı, yine benim elimde öleceklerdi." Gözleri bir anlığına dudaklarıma kaydı, elleri hala boynumu esir almıştı.

"Dikkatimi dağıtıyorsun. Yapma şöyle! Lanet olsun!" dedi, diğer elini de asansörün metal kısmına çarparak.

"Ne yapıyorum." dedim, tekrar yutkunarak ve gözlerine çıkardım bakışlarımı.

"Tahrik oluyorum ve eğer buna devam edersen kontrolüm dışında şeyler gelişecek." dedi, bu midemin bulunduğu kısımlarda birtakım sancılar oluştursa da aklına gelen fikirle dudaklarım şeytani bir gülüş takındı. Anlık gelen cesaretle, iki kolumu Barlas'ın omuzlarına koydum ve gerildiğini hissettim.

"Anıl Barlas Dağlı." dedim, ismini tek tek telaffuz ederek. Bunu yaparken sessiz ve iniltili bir ses çıkarmıştım.

Ayağımı yerden kesecek bir an yaşadım. Barlas'ın dudakları daha fazla sabredemeyerek dudaklarıma kapandı. Peruk saçı arkamda toplamış sıkıca tutarak beni geriye daha çok bastırarak öptü, sanki acısını ve öcünü alırmışçasına. Çok garip bir şekilde yanıyordum. Daha önce sevgilim olmuştu fakat bu bana ilk kez oluyordu. Kalbimin atışları hızlanmaya başlamıştı ve sanırım bunu o da duyuyordu. İstemsizce bir harekette bulundum. Kollarımı tamamen Barlas'a dolayarak bacaklarımı beline yerleştirerek kucağına doğru yükseldim. Kendimi durduramayacak dereceye gelmiştim, artık hiçbir şey bu ana engel olamazdı. Ancak içimdeki arzu, hırs son bulduğunda birbirimizi bırakacaktık. Beynim çalışma eylemini çoktan yitirmişti. Dili ağzımın içinde ustaca dans ediyordu ve bu onu daha çok öpmem için yanan ateşimi harlıyordu. Öpüşüne karşılık verirken kendisinden hırıltılı bir inleme çıktı, sanırım dudağını dişlemiştim. Bacaklarım beline daha çok sarıldığında artık dudaklarım dahil tüm bedenim bilincini yitirmişçesine kontrolden çıkmıştı. Şuan bir katilin kucağında, onunla öpüşüyordum. Anıl Barlas katildi ve onu yakalamam gerekiyordu. O bir zanlıydı, ben ise bir ajan...





















AAAAAYYYYY İMDAATTTTT!!!!!

NOLUYOR GERÇEKTEN KAFAYI SIYIRICAMMMM İŞTE BU BE DİYORUM ARTIK, YAZARKEN KALP KRİZLERİ GEÇİRDİM BAKIN KRİZ DEĞİL KRİZLERİ!

Sizce bu bölümden sonra ne olacak?

Bu özel an onlara ilerde ne gibi sonuçlar doğuracak?

Yiğit Dağlı nasıl biri sizce?

Continue Reading

You'll Also Like

47.4K 2.5K 15
28 yıl önce karıştırılmış bir binbaşının hikayesi.Ben Asena Doğu namı değer Kızıl Dağların Kızılı ismini duyanların korkudan titrediği kadın Bu ben...
1M 17.4K 27
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞
88.2K 5.3K 34
Bir suçlu ile mektup arkadaşlığı...
69.5K 7.9K 42
0531*******: Saat 05.37 0531*******: Ne yaptığımın farkında değilim sanırım, sabah uyandığımda kendime çok kızacağımı biliyorum. 0531*******: Onu sab...