Rock With You | Jeongcheol

Von chweangie

18.8K 2.3K 1.3K

Aşkını ilan etmek için duygu dolu bir mektup yazan Jeonghan heyecanla cevap beklerken mektubunu bir anda okul... Mehr

birinci bölüm, kırmızı mektup
ikinci bölüm, kardeş paket
üçüncü bölüm, sevgili esasları
dördüncü bölüm, anemon çiçeği
beşinci bölüm, aşk laftan anlamaz
altıncı bölüm, çift oyunu
yedinci bölüm, turnuva fiyaskosu
sekizinci bölüm, yar ben belayım
dokuzuncu bölüm, ağladığında
onuncu bölüm, aşıklar ve ufak ittifaklar
on birinci bölüm, ihanetin bedeli
on üçüncü bölüm, yokluğunda
on dördüncü bölüm, seni özlemek
final bölüm, yeni kırmızı mektup
özel bölüm, cheol'ün aşkı bir
özel bölüm, cheol'ün aşkı iki
özel bölüm, cheol'ün aşkı son

on ikinci bölüm, hüzünler ve sözler

957 128 44
Von chweangie

Jeonghan için gerçekler hiç bu kadar can yakacak bir hâl almamıştı. Bu kadar canı yanmaya başladığında ise karşı çıkabilecek kadar gücü kalmamıştı. Kısacası her şeyi saldı.

Sevmeyi, görmeyi hatta düşünmeyi bile tamamen bıraktı. Gerçeklikten kaçmaya çalıştı. Seungcheol gerçeğini bir anda sandığa kaldırıp hiç var olmamış gibi yaşamaya çalıştı.

Olayın ardından birkaç gün Seungcheol'ü hiçbir şekilde görmedi. Ne etrafında ne de okul çevresinde. Bu da Jeonghan için kafasını dağıtmaya bir faktör oldu. Sakinleşmesi için büyük bir faktördü hem de.

Olanlardan sonra sadece bir kere daha ağlamıştı Jeonghan. Yakın arkadaşlarına olanları anlatmaya çalışırken o kadar kendinden geçmişti ki. Onun bu halini gören arkadaşları da bir daha bu konuyu açmadılar. Etrafındaki hiç kimse sanki Seungcheol hiç var olmamış gibi davranıyordu. Bunun için hepsine minnettardı.

Yeni hafta başlayıp son gününe kadar sabahları okula yalnız başına gitmek hiç bu kadae huzur verici olmamıştı kendisi için. Yine de Jihoon'un ricası üzerine Soonyoung sabahları peşine yürümeye başlamıştı. Yollarının okul ile birleştiği köşede buluşup birlikte yürüyorlardı.

"Jihoon konusunda emin misin?"

Soonyoung defalarca sorduğu soruya yine aynı cevabı verdi.

"Sana daha önce söyledim. Onun için iyi bir arkadaş olmayı, aşık olmaya tercih ederim."

Jeonghan ona kaçamak bir bakış attı. Zaten Jihoon'un şu an böyle bir açılmaya hazır olup olmadığında emin değildi. Sadece ona her bakışını gördüğünde açılmasını istiyordu.

Soonyoung, onu kendi bakışlarından bile sakınır gibiydi.

Birlikte okula girdiklerinde Jihoon çoktan gelmişti. Şu sıralar, Jeonghan tamamen yıkıldığı sıralar, yakın arkadaşı fazlasıyla üzerine titrer olmuştu. Pardon, tanıdığı herkes üzerine titrer olmuştu.

Öğle aralarında Seungkwan bile sevgilisinin yanına gitmektense onlarla olmayı tercih ediyordu. Açıkça hangi tarafı desteklediğini gösteriyordu. Yine de bu Vernon ile yaşadığı hayatı etkileyecek bir şey değildi.

Jihoon ile birlikte sınıfa girdiklerinde herkes bundan bahsetmeyi bırakmıştı. Neredeyse tüm okulda ilişkilerinin Seungcheol'ün aldatması yüzünden bittiğine dair bir dedikodu yayılmıştı. Bunu Kwan'ın yaptığına emindi ancak sesini çıkarmıyordu. 

Bir iki ders tüm ilgisini çıkardığı notlara gösterdiğinde hayat sanki her zamanki normal haline dönmüş gibi hissetmesine sebep oluyordu. Tam o sırada Jeonghan'ın aklı dalıyor, gözünün önüne yarı çıplak Seungcheol geliyordu.

Son yazdığı kelimenin ucunda kalan kaleminin yanına gözyaşı damlayana kadar daldığı yerden çıkamıyordu. Tüm vücudu o anın içine ışınlanmış gibi hissetmesine sebep oluyor ve gözyaşının 'pıt' sesini duyana kadar geri dönemiyordu.

"Yine ağlıyorsun."

Bu sefer için o ses bile girdiği hayal aleminden çıkmasına yardım etmemiş olmalıydı ki Jihoon'un sesine aydınlandı. Defterine damlayan gözyaşına baktı. Kalemi bırakıp kimse görmeden gözyaşlarını silmek istedi.

"Al bunu."

Jihoon'un uzattığı peçeteyi alıp gözlerini sildi. Teneffüse çıktılarının bile farkına varmayacak kadar dalmıştı.

"Gel biraz hava alalım."

Sözünü dinleyip onunla birlikte bahçeye çıktı. Temiz hava almak ne kadar iyi gelebilirse o kadar iyi hissetmeye çalıştı kendini. Karşıdan koşa koşa gelen Soonyoung önlerinde dikildi.

"Jihoon, bence sınıfa dönmelisiniz."

Neden böyle istekte bulunduğunu anlamamıştı. Hatta nedenini de sormak üzereydi ki okul bahçesinden giren Seungcheol'ü gördü. Kafasını hemen çevirip Jihoon'a baktı.

"Kütüphaneye çıkıyorum ben."

Onu görmeye dayanamıyor muydu yoksa bakmaktan mı korkuyordu emin değildi. Sadece şu an için bakmaması gerektiğinden emindi. Arkadaşını da arkasında bırakıp en üst kattaki kütüphaneye tırmandı.

Neredeyse hiç gelmediği kütüphaneden içeri girdiğinde burayı onun da tercih etmeyeceğini bildiği için gelmişti. Seungcheol ile burası dışında okulun her yerinde karşılaşabilirdi.

Ders zili çalsa bile onun gelmesinden korkarak kütüphaneden çıkmadı. Yanına gelip bir şey diyeceğinden gerçekten korkuyordu. Onun için endişelen Soonyoung kütüphaneye gelip onun gibi iki raflık arasına yere oturdu. Jihoon yokluğunda öğretmene bir şeyler uydurmak adına sınıfta kalmayı göze almış olmalıydı.

"Derste olman gerekirdi."

Kendisi yüzünden dersini aksatmanını istemiyordu açıkçası.

"Özür dilerim Jeonghan."

Neden özür dilediğini bilmiyordu. Ona sanki her şey normalmiş gibi bakmaya çalıştı.

"Belki de onu bu kadar kışkırtmamalıydım."

Jeonghan yarım bir şekilde gülümsemeye çalıştı. Dudakları titrediğinden gülümsemesi tuhaf bir hâl aldı.

"Seungcheol gerçekten senin hissettiğin gibi biri olsaydı her şey dediğin gibi olabilirdi."

Bakışlarını yere indirdi. Bakarsa ağlayacakmış gibi hissediyordu.

"Sandığın gibi biri olamaması senin suçun değil."

Seungcheol'ün yaptıkları için herkes özür dileyecek haldeydi. Herkes her şey için özür diliyor gibi olsa da Jeonghan'ın içi bir türlü soğumuyordu.

"Bu akşam bize gelmek ister misin?"

Jeonghan güzel teklifine karşı ona baktı. Soonyoung eliyle shot bardağını içermiş gibi bir harekette bulundu.

"Bir şeyler içeriz."

Haftasonunun güzel bir şekilde değerlendirebilirlerdi ancak Jeonghan'ın hiç içinden gelmiyordu.

"Annemler ile birlikte şehir dışına aile ziyaretine gideceğiz."

Soonyoung itirazını kabul etmişe benziyordu. Yüzünde tatlı bir gülümseme vardı. Jeonghan hem havayı değiştirmek hem de onun için iyi bir fırsat olduğunu bilerek aklına geleni söyledi.

"Jihoon'u çağırsana."

Sürekli onu bu konuda sıkıştırmasından rahatsız olmuş gibi bir hali vardı ki yan yan baktı.

"Arkadaş olarak çağır diyorum, hemen fesat düşünme."

Sonuna kadar fesat olarak söylemişti. Jihoon'un da kendisi gibi aşk acısından kavrulmasını istemiyordu. Mingyu'dan olabildiğinde uzak tutmak istiyorsa onu Soonyoung'a yaklaştırmalıydı.

Dersi kütüphane rafları arasında geçirdiklerinde olabildiğince sessiz ve görünmezlerdi. Ders arasında Jihoon onu almaya geldi. Birlikte öğle yemeği için yemekhaneye indiklerinde Jeonghan'ın iştahı yoktu.

Arkadaş zoruyla bir şeyler yemek zorunda kalan Jeonghan kendini kurtarmak adına lavaboya gideceğini söyleyerek yemekhaneden çıktı. Yalan söylemiş gibi gözükmemek için gerçekten lavaboya girdi.

Ayna karşısında ne kadar kötü olduğunu gördüğüne inanamadı. Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü adeta. Rengi solmuş, uykusuzluktan gözlerinin altı çökmüştü. Bu görünüşünü dağıtmak ister gibi yüzünü yıkadı.

Yüzünü yıkamak için eğdiği musluğun başından kaldırdığında aynanın yansımasında Seungcheol'ü gördü. Bir anlık vücudu irkilse bile yerinden bir an kıpırdamadı. Yüzünü sakince kurulayıp orada yokmuş gibi işine devam ederken onlar dışındaki herkes lavabodan çıkmıştı.

"Jeonghan."

Günler sonra adının onun dudaklarından dökülmesiyle tüylerinin diken diken oluşunu hissetti. Yüzünü kuruladığı peçeteyi kenardaki çöpe attı. Çıkmasına müsaade etmeyecek gibi ortada dikilmesinden dolayı gitmeye kalkışmadı. Sakince ona baktı.

"Seni dinlemek istemiyorum."

Seungcheol'ün yüzü de kendisi gibi solgun ve yorgun gözüküyordu. İkidi de bitap bir şekildeydiler.

"Yapma böyle, sensiz-"

Bilerek sözünü kesti. Zira onu dinlediği her an kendisini daha kötü hissedecekti.

"Ben artık senin için hiçbir şey yapmıyorum, bu yüzden beni rahat bırak."

İçinde ona her baktıkça büyüyen bir öfke olduğunu yeni keşfediyordu. Ona vurmak, sayıp sövmek istiyordu. Kafasının içinde çığlık atan bir Jeonghan vardı adeta. Yanından öylece geçip gitti.

Şimdiye kadar ağlayıp duran kendisi o andan itibaren tamamen söndü. İçini büyük bir öfke yiyip bitirdi. Öfkesi tüm gün onunlaydı. Eve gittiğinde bile sakinleşmek için yalnız kalmaya ihtiyacı vardı.

"Bizimle gelmek istemediğine emin misin?"

Jeonghan annesine yalandan gülümsedi.

"Notlarımı toparlamam lazım, siz gidin."

Aile ziyareti için şehir dışına giden ailesi sayesinde tüm haftasonunu yalnız kalarak geçirebilecekti Jeonghan. Anne babasını yolcu ettikten sonra yorgun bir şekilde odasına çıktı.

Kapalı odasının kapısını ardına kadar açtığında ise bir anda beliren beden ile irkildi. Seungcheol onun odasındaydı, hem de hiç haberi olmadan.

"Senin burada ne işin var?!"

Açık pencereyle bakıştığında tırmanabilmesinin zor olmadığını biliyordu. Kendisi bile birkaç kez partilerden geç döndüğünde fark etmemeleri için odasına tırmanmıştı.

"Beni dinleyene kadar gitmeyeceğim Hannie."

Jeonghan sinirli bir şekilde ona bakarken hem de uzaklaşmaya çalışıyordu.

"Hayır, seni dinlemeyeceğim. Evimden defol."

Onu takip etmesinden dolayı dış kapıya kadar geri döndü. Kapıyı açmak için uzandığında Seungcheol arkasından sarıldı.

"Hayatım boyunca hep yalnızdım. Bana gösterilen duygu her seferinde tamamen nefret doluydu."

Jeonghan tüm vücudunun onun temasıyla yandığını hissediyordu. Tüm gün içide tuttuğu öfkesi bir anda cız diye sönüverdi.

"Benim gibi bela bir herifi kimse sevmezdi Jeonghan, herkes kardeşim gibi insanlardan hoşlanırdı. Ben bu yüzden hep yalnız ve sevilmeyen adam oldum."

Kardeşiyle ilgili söylediği ayrıntı Jeonghan'ı deliye döndürdü. Sözlerinin gerçekliği canını yaktı. Ondan ayrılmak için belini saran ellerini açmak istedi.

"Mektubu sıramda bulduğum zaman yaşadığım hissi sana anlatamam. İlk defa birinin bana sevgi duyduğunu bilmek yaşadığımı hissetmeme sebep oldu."

Seungcheol onun canını yakmadan sıkıca tutuyordu.

"Bana olmadığını anlamama rağmen seni bırakmayı aklımın ucundan bile geçiremedim."

Kollarını çekiştirmesine rağmen açamadı.

"Sana olan hislerim hiçbir zaman sahte veya geçici değildi. Beni istemesen bile yanında olmak için her şeyi yaparım."

Vazgeçmediğini açıkça belirtmesine rağmen Jeonghan için bu tatmin edici değildi. Vazgeçmese bile yaptığı normal miydi?

"Bırak beni Cheol."

Kollarını zorla ayırdığında dış kapıyı açıp çıkmasını söyleyecekti ancak arkasını döndüğünde dizleri üzerine oturmuş Seungcheol'ü gördü. Kafasını eğmişti.

"Yapmamalıydım biliyorum. Sarhoş olmam da bir bahane değil ama özür dilerim Jeonghan."

Her şeyiyle tamamen dökülmüş onun karşısında paramparça bir Jeonghan vardı. Kahrından ölecekmiş gibi hissetmesine sebep olan şey sözlerinden çok ilk defa Seungcheol'ü ağlıyor olarak görmekti.

"Yemin ederim hiçbir şey yapmadım, sana ihanet etmek aklımın ucundan bile geçmedi."

Buna bir son vermesi gerektiğini biliyordu. Onu böyle görmek de söylediği sözler de o kadar berbat hissettiriyordu ki kendini. En çok da kardeşi hakkında söylediği kısıma takılı kaldı Jeonghan.

Madem hatalarımız karşısında parçalanıyoruz kendisi de bunu dile getirmeliydi. Artık bilmeliydi. Mektubun sahibinin kim olduğunu en çok onun bilmeye hakkı vardı.

"Joshua'nın sırası zannedip senin sırana koydum."

Seungcheol inanamamış gibi çöktüğü yerde kafasını kaldırıp ona bakmıştı. Jeonghan gözyaşıyla dolmuş gözlerini kaçırdı.

"Mektubu kardeşin için hazırlamıştım."

Sözler ağzından tek tek döküldüğünde Seungcheol'ün yüzünde alaylı bir ifade belirdi. Özür dilemek için çöktüğü yerden yavaş yavaş kalktı. İkisi de birbirini tamamen yitirecek şeyleri yapmıştı.

Birbirlerine gözyaşları içinde baktığında ikisi içinde sevgi ve nefret birbirine bulanmış bir haldeydi. İkisi de birbirisi için kırmızı çizgi olan bir noktayı tamamen aşmışlardı.

Tek fark Jeonghan yüzü ağlamaktan ıslansa da ona duygusuz bir ifadeyle bakıyorken Seungcheol tamamen tiksinç doluydu. Bu tiksintinin arasına alaylı bir gülümseme bile yerleştirmişti.

"Siktir."

Seungcheol sıkıntıyla elleriyle yüzünü ovuşturup saçlarını geriye attı. 

"Bana yalnız ve sevilmeyen adam olduğumu tekrar hatırlattın."

Ceketinin cebinden çıkardığını kırmızı sayfayı düşmesine izin verdi. Jeonghan'ın açmasına gerek kalmadan dış kapıyı açıp çıkıp gitti. Seungcheol önünde kul köpek olacak bir hâlden tamamen vazgeçecek noktaya geldi.

Jeonghan yere düşen mektup içini eline aldı. Özenerek yazdığı yazıya baktı. Her şeyin başı olan o kağıt parçası ona geri dönmüştü. Hiçbir şey düzelemeyecek bir raddede dağıldığında bu artık bir devrin sonu oldu.

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

175K 13.1K 20
Jimin, kendisinden hoşlanan ve onu elde etmeye çalışan rose'den, jeongguk'u öperek kurtulmaya çalışır..
887K 71K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
1.5K 200 6
Sunoo sosyalleşmekten korkan sıradan bir lise öğrencisiydi, okulun altın çocuğu Jake ile kendisini garip bir ilişki içerisinde bulana kadar... fake...
8.6K 1K 20
jeno sarhoşken arkadaşının verdiği numaranın eski sevgilisine ait olduğunu sanıp mesaj atar. ━ texting + story ━ devam ediyor ━ başlangıç:16 mayıs, 2...