Rock With You | Jeongcheol

By chweangie

20.8K 2.5K 1.4K

Aşkını ilan etmek için duygu dolu bir mektup yazan Jeonghan heyecanla cevap beklerken mektubunu bir anda okul... More

birinci bölüm, kırmızı mektup
ikinci bölüm, kardeş paket
üçüncü bölüm, sevgili esasları
dördüncü bölüm, anemon çiçeği
beşinci bölüm, aşk laftan anlamaz
altıncı bölüm, çift oyunu
yedinci bölüm, turnuva fiyaskosu
sekizinci bölüm, yar ben belayım
dokuzuncu bölüm, ağladığında
on birinci bölüm, ihanetin bedeli
on ikinci bölüm, hüzünler ve sözler
on üçüncü bölüm, yokluğunda
on dördüncü bölüm, seni özlemek
final bölüm, yeni kırmızı mektup
özel bölüm, cheol'ün aşkı bir
özel bölüm, cheol'ün aşkı iki
özel bölüm, cheol'ün aşkı son

onuncu bölüm, aşıklar ve ufak ittifaklar

1K 150 77
By chweangie

Jeonghan parkta kendi halinde ağladığında başında birinin dikilebileceğini düşünmemişti. Belki geri gelmesini beklediği kişi Seungcheol olabilirdi. Lakin onun yerine karşısında hiç tanımadığı biri duruyordu.

"Sen de kimsin?"

Önünde dikilen alaylı gülüşlü çocuk bir elini uzattı.

"Soonyoung ben."

Jeonghan uzattığı eli sakince sıktı. Bundan samimiyet bulmuş olmalı ki bankta yanına oturdu.

"Seungcheol'ü nereden tanıyorsun?"

Bu soruyu beklemiş olmalıydı ki anında cevapladı.

"Bir alt sınıfınızdayım."

Aynı okulda olduklarının bile farkına varmamıştı Jeonghan. Gerçi son sınıfların bloğu diğerlerinden ayrı olduğu için tanıdık gelmemesi de normaldi aslında. Soonyoung dibine kadar eğilip kulağına fısıldadı.

"Onun için mi ağlıyorsun?"

Jeonghan bu ani hareketine karşı kafasını hızlıca çekip ona baktı. Samimiyeti sandığından da öteye çekmesinden rahatsız olmuştu.

"Bu seni ilgilendirmez."

Banktan kalktı ve ona sinirle baktı. Soonyoung ona gülümseyerek bakıyordu.

"Sadece Seungcheol'e taviz veriyorsun demek."

Onun niyetini çözemediği için geride duruyordu. Bu çocuktan kesinlikle hoşlanmamıştı.

"Ne saçmalıyorsun?"

Banktan kalktı ve tam karşısında az önceki cıvık tavrını bir kenara bıraktı. Ciddi bir şekilde bakıyordu.

"Demek istediğim şey birbirimize yardım edeceğiz."

Anlamamış bir şekilde baktı. Bir anlaşmaya sürükleniyordu ancak neden?

"Ne istiyorsun?"

Gülüşü tekrar belli etti kendini. Kendinden emin bir tavrı vardı.

"Jihoon'u."

Jeonghan şaşırmışçasına baktı. Tanımadığı bu herifin arkadaşına göz koyduğundan haberi dahi yoktu. Yine de buna müsaade etmeyecekti. Kendi çıkarları için arkadaşını satmayacaktı.

"Buna izin vermeyeceğimi biliyor olman lazım. Jihoon zaten birinden hoşlanıyor."

Soonyoung bıkkın bir ifade göstermişti.

"Mingyu onun için doğru kişi değil."

Jeonghan sandığından daha fazla şey bilen çocuğa şüpheyle baktı.

"Ne kadar etrafında dolanırsa dolansın Mingyu onu fark etmiyor. Onun gözünde bir arkadaştan ibaret."

Neden şu an onu dinlemek zorunda olduğunu bilmiyordu ancak onlar hakkında sandığından daha fazla şey bilmesi rahatsız ediciydi.

"Jihoon da bunun farkında. Hem de en başından beri. Bu yüzden ona adım atmıyor."

Dediğinin doğru olup olmadığından emin değildi. Jihoon açılmak konusunda her zaman utangaçtı.

"Düşün Jeonghan, arkadaşın neden sevdiği kişiyle görüşmesine rağmen mutlu gözükmüyor?"

Jeonghan dediği şeyi sadece birkaç saniye düşünmesi bile yetti. Jihoon, doğum gününden sonra Mingyu ile birlikte eve dönmesine rağmen sonraki gün modu oldukça düşüktü.

Bunun için onunla tanışmanın gerginliği demişti. Daha doğrusu bunu bahane etmişti. Jihoon ilk defa Mingyu'yu gördüğü zamanki heyecanını hatırladığında ne kadar anormal bir durum olduğunu ancak fark etti.

Yakın arkadaşı hiçbir şeyi ona çaktırmadan aşk acısı çekiyordu.

Fark ettiği şeyle Jeonghan ağzı açık kaldı. Elini alnına vurup kendine kızdı. Bunu nasıl daha önce fark etmezdi? Hem de o en yakın arkadaşıydı.

"Ben sana Seungcheol konusunda yardım edeceğim, sen de bana Jihoon konusunda."

Jeonghan kararsız kalmışçasına ona baktı. Seungcheol konusunda ne yapabilirdi bilemiyordu. Bunu isteyip istemediğinden bile emin değildi. Soonyoung kabul etmesi için son kozunu kullandı.

"En azından arkadaşını Mingyu'dan kurtarmak için bana ihtiyacın var."

Jeonghan ikna olmuş gibiydi. Daha ne olabilirdi ki diye düşünüyordu biraz da. Kendisine uzatılan eli sıktı.

"Ne yapmayı planlıyorsun?"

Soonyoung daha önceden planlamış olduğu şeyleri bir bir dile getirdi.

"Jihoon'un benden haberi olmayacak."

Anlamamış gibi ona baktı. Hem Jihoon'u isteyip hem de nasıl gizlenecekti.

"Onun beni sevmesini istemeyeceğim, sadece çektiği acıdan kurtaracak bir arkadaş olacağım."

Bu saatten sonra daha fazla üzülebileceğini sanmıyordu ve kendisi adına bir ümit görmüyordu. Dediği gibi en azından Jihoon böyle olmamalıydı.

Sonraki gün okula gittiğinde ilk işi arkadaşını kenara çekmek oldu. Nasıl oldu da fark etmezdi ancak bir an önce bunu netleştirmeliydi. Jihoon ile boş resim atölyesine girdiler.

"Ne oldu Hannie?"

Jeonghan ayaklarını yere vura vura arkadaşının yanına uğradı.

"Mingyu ile aran nasıl?"

Jihoon gözlerini kaçırmıştı.

"İyi işte, normal iki kişi gibi."

Jeonghan bu hallerini daha önce nasıl anlamadığını bilemiyordu. Kendisine kızıyordu hatta deliriyordu.

"Mingyu ile olmayacağını düşünüyorsun değil mi?!"

Jihoon hemen mızmızlanmaya başladı.

"Sana söyleyecektim ancak Seungcheol konusu o kadar gündemdeydi ki bölmek istemedim."

Sinirden gülmeye başladı. Yakın arkadaşının ne halde olduğundan bile haberi yoktu.

"Jihoon, ne zaman anladın?"

Kenardaki renkli boyaları kurcalayıp kıvranan arkadaşı kaçamak cevap vermek istese bile Jeonghan tam karşısında tutup ona baktı.

"Mingyu daha ilk tanıştığımız akşam, ona karşı bir şeyler hissetmemem gerektiğini söyledi."

Jeonghan şaşkınca arkadaşına baktı. Nasıl bir egoydu bu böyle şaşırıyordu.

"Sen ne dedin!"

Jihoon nihayet içini dökmek ister gibi kenardaki döner sandalyeye oturdu.

"Onu arkadaştan fazlasını görmediğimi söyledim."

Jeonghan elinde oynadığı boya kutusunu bir anda sıkıp masaya vurdu.

"Hödüğe bak sen! Bu ne kibir! Kim ki o seni daha tanımadan bunları söyleyebiliyor?!"

Jihoon üzgün olmasına rağmen arkadaşının tavrına gülmüştü.

"Ben çok belli ediyordum sanırım."

Yine de baştan beri böyle söylemesi büyük bir kabalıktı gözünde. Jeonghan eline sıçrayan boyayı tinerli bezle sildi.

"Yine de bana söylemen gerekirdi Jihoon."

Arkadaşının teselli edilmeye ihtiyacı varken teselli edercesine gülümsemişti.

"Arkadaş olarak kalmak da beni mutlu ediyor. Öncekine göre onu daha çok görebiliyorum artık."

Arkadaşının bu hâlini gördükten sonra Soonyoung'a güvenme konusunda daha da emindi. Dersten sonra üçlü olarak otururken Soonyoung az öteden onlara doğru geliyordu.

Jeonghan onu gördüğü anda abartılı bir şekilde elini sallayıp gelmesi için seslenmişti. Jihoon ve Hao bu tavrına karşı ona absürt bir şekilde baktı.

"Bu çocuk da kim?"

Merakla soran Jihoon'a tatlı bir şekilde gülümsedi.

"Yeni tanıştık, çok tatlı bir çocuk."

Soonyoung gelince ikiliyle tanıştırıp hep birlikte oturdular. Normal bir arkadaş ortamı gibi sohbet muhabbet edildiğinde Jeonghan arkadaşı ile yeni çocuğun arasındaki uyuma bakmaya çalışıyordu.

Yakışıyorlardı sanki.

Bu bir miktar arkadaşına ihanet etmek gibi olsa da Jeonghan pişman değildi. Kendisine hiçbir şey söylemeyen arkadaşı için yapabileceği en iyi şey buydu. Ders zili çaldığında herkes ayaklanmıştı ki Soonyoung kendisini durdu.

"Seninle konuşmam gerek."

Jeonghan arkadaşına sınıfa gönderdikten sonra dönüp ona baktı.

"Ne oldu?"

Soonyoung ilerde bir yeri kafasıyla işaret etti. Jeonghan gösterdiği yere dönüp baktığında Vernon ve Dino'nun kınayan bakışlarını gördü.

"Ne oluyor?"

Alayla bir sırıtış yüzünde belirdi. Oturuşunu gevşetti.

"Seungcheol benden hiç hoşlanmaz, söylemiş miydim?"

Jeonghan anlamamışçasına ona baktı. Kalktığı yere geri oturup ona sitem etti.

"Onun benden nefret etmesini mi istiyorsun!"

Soonyoung ne duruşunu ne de gülüşünü hiç bozmadı.

"Hayır, seni kıskanmasını istiyorum."

Kendi kendine yaptığı plan yüzünden gelin güvey olmasına sinirlenmişti.

"O nasıl olacak acaba?"

Soonyoung karşısında onları izleyen ikiliyi bırakıp tamamen kendisine bakmıştı.

"Bir iki defa Jihoon'u izlerken yakaladı beni. Her seferinde sen de orada olduğun için senden hoşlandığımı düşünüyor."

Bu ayrıntıya karşı ağzı açık kaldı.

"Beni açıkça sana yaklaşmamak konusunda tehdit etti."

Seungcheol'ün kıskanç bir insan olduğunu doğum günündeki tavrından hatırlıyordu ancak böyle bir şey yapmış olabileceğini tahmin etmezdi. Jeonghan o an kendisinden çok onun için endişelendi.

"Seungcheol konusunda korkmuyor musun?"

Soonyoung ona komik olmayan bir şaka yapmış gibi yan gözle baktı.

"Ondan neden korkayım? Beni dövebileceğini mi düşünüyorsun?"

Jeonghan tam olarak öyle düşündüğü için saklamadan onayladı.

"Evet."

İkinci çalan zil ile ikisi de ayaklandığında hem konuşup hem bahçede yürüyorlardı.

"Korkabilirdim ancak Seungcheol kırmızı mektubun sahibinin ben olduğumu düşündüğünde hiçbir şey yapmayacaktır."

Çoktan her şeyi kafasında planlamış olmasına karşı tereddüt ederek baktı.

"Böyle bir şeyi yapmayacağım. Mektubun sen olduğunu düşünürse her şey tamamen biter."

Soonyoung durup ona sitem etti.

"Görmüyor musun? Aranızdaki her şey zaten bitti. Bunu Seungcheol için yapmıyorum. Sen onun farkına var diye yapıyorum."

Jeonghan dumura uğramış gibi hissediyordu kendini.

"Ne demek istiyorsun?"

Bir adım geri gitti ve Soonyoung'a diyeceklerinden dolayı endişeyle baktı.

"Seungcheol seni kabul etmeye her daim hazırdı. Her seferinde onu iten sendin. Eğer onu kaybettiysen bu ancak senin yüzünden."

Sözlerinin gerçekliği tokat gibi yüzüne çarptığında aklı başından gitti. Soonyoung ile yaptığı anlaşmadan tamamen vazgeçti.

"Bunu istemiyorum."

Soonyoung'tan olabildiğince uzağa kaçmayı ve ağlamamayı planlıyordu ki arkasına döndüğü gibi bir bedene çarptı. Çarptığı beden tek eliyle onu kendine yasladı.

"Onu ağlatmayı aklının ucundan bile geçirme."

Seungcheol'ün bedenine sarılı bir halde olmak günlerdir yitirdiği güven hissini geri getirmişti. Soonyoung'un sinir bozan sesi bile dağıtamazdı bu güven hissini.

"Mektubu geri getir Cheol, o bana ait."

Jeonghan'ın itirazını umursamadan kendi oyununa devam etmesine şaşırıyordu. Seungcheol sırtındaki elini gevşetmiş hatta onu tamamen bırakmıştı.

"Gidelim Hannie."

Soonyoung bir elini tutup onu çekiştirdiğinde çok fazla itiraz etme şansı olmadı. Onun peşinden kolunu kurtarmaya çalışa çalışa boş koridorlardan birine girdiler.

"Bırak beni!"

Soonyoung nihayet onu bıraktığında Jeonghan ona sinirle bakıyordu.

"Ne halt ettiğini zannediyorsun?!"

Ödü kopuyordu. Cheol'ün her şeyi yanlış anlayıp onu tamamen silmesinden ödü kopuyordu. Soonyoung sırıttı.

"Söyle şimdi Seungcheol ile olmak istiyor musun istemiyor musun?"

Jeonghan ona sadece baktı. Ne yapmaya çalıştığını anlamak istiyordu. Gerçekten onun yardım etmeye çalıştığını düşünmek istiyordu. Tüm gardını indirdi.

"Bilmiyorum!"

Soonyoung ona yargılanmasına bakıyordu.

"Onu seviyorsun işte, bunu kabul et."

Jeonghan kaybolmuş gibi hissediyordu. Seungcheol'ü sevmek şu ana kadar onu tamamen ele geçirmiş olsa da mektup faktörü yüzünden kendini o kadar kötü hissediyordu ki emin olamıyordu.

"Akşama kadar iyice düşün."

Akşama başka bir planı mı vardı? Bugün olanların üzerine daha fazla Cheol'ü kışkırtamazdı.

"Çünkü akşam Seungcheol seni sevdiğini söylediğinde iki seçeneğin olacak."

İki seçenekten kastı çok açıktı. Ya Seungcheol'ü sevdiğini kabul edecek ya da aralarında ki her şey tamamen bitecekti. Yine de bu akşam gerçekleşeceğinden o kadar emindi ki.

"Nerden biliyorsun böyle bir şey olacağını?"

Soonyoung'un sade yan gülüşünün altında yatan hisler sanki gülümsemesine vurmuş gibiydi.

"Kendimden biliyorum."

Sınıfının olduğu kata gitmeden önce Jeonghan'a göz kırptı.

"Sevenin halinden ancak seven anlar."

Continue Reading

You'll Also Like

Carmen By Romeo

Fanfiction

454 58 5
Erkekler, kızlar, herkes sever Carmen'i, kocaman gözlerini kırpıştırdığında, insanın karnında kelebekler uçuşur. 10.06.23
3.5K 453 6
Son zamanlarda fazlasıyla ün salmış bir hacker uzun süredir izlediği psikoloji öğrencisiyle küçük bir oyun oynamaya karar verir.
69.2K 5.7K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...
2.2K 250 8
"başla, soy şunların hepsini." "Ne?" Yığınla duran patateslere baktı Minho, gözlerini kırpıştırıp döndü yüzbaşına. "Başlasana Lee, akşama yetişecek h...