Rock With You | Jeongcheol

By chweangie

18.8K 2.3K 1.3K

Aşkını ilan etmek için duygu dolu bir mektup yazan Jeonghan heyecanla cevap beklerken mektubunu bir anda okul... More

birinci bölüm, kırmızı mektup
ikinci bölüm, kardeş paket
üçüncü bölüm, sevgili esasları
beşinci bölüm, aşk laftan anlamaz
altıncı bölüm, çift oyunu
yedinci bölüm, turnuva fiyaskosu
sekizinci bölüm, yar ben belayım
dokuzuncu bölüm, ağladığında
onuncu bölüm, aşıklar ve ufak ittifaklar
on birinci bölüm, ihanetin bedeli
on ikinci bölüm, hüzünler ve sözler
on üçüncü bölüm, yokluğunda
on dördüncü bölüm, seni özlemek
final bölüm, yeni kırmızı mektup
özel bölüm, cheol'ün aşkı bir
özel bölüm, cheol'ün aşkı iki
özel bölüm, cheol'ün aşkı son

dördüncü bölüm, anemon çiçeği

1K 137 77
By chweangie

Jeonghan gittiği partide yeni tanıştığı çocuğun bir anda Seungcheol'ü ortaya çıkarmasını beklemediği için şaşırmıştı. Sürekli uzaktan bir şeyler yapan Cheol'ü konuşmalarından sonra ilk defa gördüğü için sinirli bir tavır dahi takınamadan öylece bakakalmıştı.

Yanıbaşında dikilen Seungcheol bir de kolunu Jeonghan'ın omzuna atmıştı. Yüzünde ciddi bir ifadeyle çocuğa bakarken Junho ufak bir özürle masadan uzaklaştı. Çocuğun uzaklaşmasıyla kolunu omzundan çekmiş ve Jihoon'un yerine oturmuştu.

"Arkadaşın seni yalnız bırakmış."

Jeonghan ona dik dik baktı.

"Karışmana hiç gerek yoktu."

Seungcheol ona bakarak gülümsüyordu. Onun bu tavrına karşı dik dik bakabilmek Jeonghan için gerçekten başarılı bir süreçti.

"İçecek bir şeyler almaya gitmişti."

Jeonghan onun kendi masasında oturmasından rahatsız olsa da kendi masasını ona bırakmayacaktı. Bu kalabalıkta buradan ayrılıp bir de Jihoon'u bulma çabasına da girmek istemiyordu.

Onu nasıl masadan gönderebileceğini düşünürken masaya yaklaşan biri Seungcheol'e selam verdi. Uzun boylu esmer çocuk onunla tokalaşırken Jeonghan ağzı açık bir şekilde bakıyordu.

Bütün gece aradıkları Mingyu burnunun ucunda duruyordu ve Jihoon burada değildi. Arkadaşının şanssızlığına karşı içinden büyük bir küfür savurdu. Mingyu çok durmadan gittiğinde Jeonghan hemen atıldı.

"Mingyu ile nereden tanışıyorsunuz?"

Cheol ona bakıp gülümsemesini hiç eksik etmemişti.

"Takım arkadaşıyız."

Jeonghan anlamamış gibi ona baktı.

"İkimiz de okulun basketbol takımında oynuyoruz."

Bunun oldukça makul bir sebep olabileceğini kafasına yerleştirirken Jihoon'a söylemek için heyecanlanıyordu.

"Yoksa mektubun sahibi Mingyu mu?"

Jeonghan beklemediği soruya karşı suratını ekşitti. Böyle bir soruyu bırak beklemeyi aklının ucundan geçince bile hoşuna gitmeyecek bir şeydi.

"Hayır, asla!"

Seungcheol aldığı cevap bile dört köşe olmuş gibiydi. Jeonghan bu gece ondan kurtulamayacağını fark ettiğinde daha fazla partide durmanın bir anlamı olmadığını fark etti. Jihoon'u öğrendiği şeylerle gitmeye kandırabileceğini biliyordu nasıl olsa.

"Benim artık gitmem gerek, neden sen de arkadaşlarının yanına gitmiyorsun?"

Jihoon masaya döndüğü gibi koluna takıp geri dönmeyi planlıyordu. Seungcheol ona baktı.

"Bırakayım seni."

Jeonghan hiç düşünmeden olumsuz anlamda başını salladı.

"Hayır, Jihoon'u yalnız bırakamam."

Seungcheol flörtöz bir şekilde dişlerini gösterircesine sırıttı.

"Onu da bizimkilerden biriyle yollarız."

Jeonghan duraksadı. Bunu istemediği için tekrar karşı çıktı.

"İstemiyorum."

Birkaç saniye sonra kafasında yanan ışık ile tamamen sustu. Aklında bir şey vardı ancak bunu yaparsa kendi başını fena halde yakmış olacaktı ancak Jihoon için altın fırsatı olduğunu biliyordu.

Lanet olsun.

Eğer kendisinin Jihoon yerinde olsaydı bunu mutlaka isteyeceğini biliyordu ve kankalık kurallarının da oldukça farkındaydı. Bu elibe bir daha geçmeyecek bir fırsattı. Derin bir nefes aldı ve Seungcheol'e baktı.

"Seninle gelirim ama..."

Seungcheol fikirinin değişmesine karşı albenili bir şekilde yan yan sırıtıyordu.

"Jihoon'u, Mingyu götürecekse gelirim."

İstediği sanki çok basit bir şeymiş gibi omuz silkti.

"O basit iş."

Seungcheol biraz önce selamlaştığı arkadaşını bulmak için gittiğinde Jihoon elinde iki bardakla geldi.

"İçecek sırası baya uzundu."

Jeonghan yüksek şarkının rahatlığıyla sevinçle çığlık attı.

"Jihoon! Yürü gidiyoruz!"

İçecekleri masaya bırakıp bu tavrına karşı şaşırdı.

"Ne gitmesi ya bunları almak için ne kadar bekledim biliyor musun!"

Jeonghan elini kendi beline yerleştirip sorguya çeken anne moduyla arkadaşına baktı.

"Mingyu'nun seni götürmesi karşılığı kendimi Seungcheol'e sattım. Bu yüzden sesini çıkarma ve dediğimi yap!"

Dediğinin şaşkınlığıyla dona kalan Jihoon'un heyecanı şu an katlanmasının tek sebebiydi. Seungcheol'e bu kadar basit bir koz vermeyi kendisi dahi istemiyordu ancak arkadaşı buna değerdi.

"Ne!"

Jeonghan şaşıran arkadaşını omzundan tutup sarstı. Biraz öteden gelen ikiliyi görünce hızlıca konuştu.

"Sana sonra anlatırım. Sakın heyecan yapma ve onu tanıdığını belli etme tamam mı?"

Jihoon cevap verene kadar gelen ikiliyle sessizleştiler. Cheol Mingyu ile onu tanıştırdığında Jeonghan çaktırmadan arkadaşını açılması için dürtükledi. Jihoon uyarı almış olmalı ki tanışma sırasında hiçbir pot kırmadı.

Ayrılma vakti geldiğinde arkadaşına imalı bir şekilde gülümseyip vedalaştı. Jihoon için aşırı iyi saatler başlamasına karşı kendisi için katlanılması gereken bir Cheol faktörü vardı. Kendisine bunu aşıklar kavuşsun mottosuyla yaptığını hatırlatarak yan yana yürümeye başladılar.

Barın dışında otopark alanına geldiklerinde Jeonghan şaşırdı. Seungcheol'ün araç kullandığını bilmiyordu. Yasal yollarla sürüp sürmediğinden emin dahi olamadığından tereddüt etti.

"Sen, araç kullanabiliyor musun?"

Seungcheol arabaya binmeyen ona bakıp sırıttı.

"Senden iki sene büyüğüm ben."

Jeonghan şaşırmış olsa da araç sürmesinin yasal olduğu rahatlığıyla bindi. Araca bindiği anda ne tarafa gideceğini tarif ederken Cheol güldü.

"Evini biliyorum."

Ona abartılı bir şekilde baktı. Nereden bildiğini sormak dahi istemiyordu.

"Seni takipçi diye polise şikayet etmemem için tek bir sebep söyle."

Seungcheol bunu tehditten çok şaka olarak algılamış olmalı ki gülmüştü.

"Vernon ve Dino ile aynı tarafta oturuyorsun."

Jeonghan o an sabahları çantasını taşımakta ısrar eden Dino'yu hatırladı. Bu çocuğun sandığından da geniş bir çevresi olduğunu aklının bir yerlerine kazımalıydı.

"Doğru."

Ortam sessizleşince ne diyeceğini bilemeyen Jeonghan emniyet kemerini tutup dışarı bakındı. İstemsizce gerilmişti. Buna katlandığına değiyor olması için Jihoon'un güzel bir an geçiriyor olmasını diledi. En azından biri mutlu olmalıydı.

"Neden Mingyu?"

Birden sorulan soruyla şoföre baktı. Basit ve sade bir soruydu ancak altında anladığını açıkça anlatan bir hali vardı.

"Bu aramızda kalmalı."

Seungcheol yan bir şekilde sırıttı. Pür dikkat önüne bakıyordu.

"Aralarında bir şeyler olması için bundan daha fazla vakit geçirebilmeliler."

Jeonghan da bunun farkındaydı ancak şu an için elinden gelenin bu olduğunun farkındaydı.

"Farkındayım ancak Jihoon adım atmak konusunda fazla tereddüt ediyor."

Birisine açılmanın basit olmadığının farkındaydı ancak en azından şansını denemek hiçbir şey yapmamaktan daha iyiydi Jeonghan için.

"Haftaya okullar arası basketbol turnuvasının finali var."

Jeonghan neyden bahsettiğini anlamamış gibi baktı ona.

"Beni desteklemeye gel."

Hayatında hiç basketbol izlememiş biri olarak desteklemenin ona ne gibi bir faydası vardır bilmiyordu. Cevap vermedi bu yüzden. Ancak Jihoon'un işine yarayabileceğini bildiği için aklına not etti.

Kendi evinin bulunduğu sokağa geldiğinde bir miktar rahatlamış hissetti kendini. Onun yanında olduğunda geriliyordu. Araç kendi evinin önünde durduğunda ona baktı.

"Teşekkür ederim."

Kemerini çözdü ve arabadan indi. Dönüp bana ona baktığında Seungcheol çoktan arabadn inmişti. Nedenini anlamadığı için eve giremedi. Durdu ve onun gelmesini bekledi.

Seungcheol adım adım ona yaklaştığında bir şey demesi için bekledi. Bir ayak ucu kadar mesafede durduğunda ona sakince bakıyordu. Az önceki gerginliği onun gülümsemesiyle sakinleşmişti sanki.

"Bana karşı bu kadar soğuk olmak zorunda mısın?"

Jeonghan gözlerini kaçırdı.

"Sana söyledim, başkasından hoşlanıyorum. Sana ümit vermeyeceğim."

Seungcheol ceketinin cebinde sanki sürekli orada taşıyormuş gibi kırmızı mektubu çıkardı.

"Bana neden kim olduğunu söylemiyorsun?"

Mektubu uzattı. Jeonghan şaşırsa da bu fırsatı kaçırmaması gerektiğini bildiği için mektubu aldı. Pot kırmaktan korkarak sorusuna cevap vermedi.

"Tanıdığım biri olduğu için söylemiyorsun."

Mektubu geri istemesinden korkarmış gibi alelacele cebine sıkıştırdı.

"Önemli olan kim olduğu değil Seungcheol."

İlk defa ona adıyla seslenmenin tuhaflığını hissetti.

"Sana ümit vermek istemiyorum. Beni rahat bırak."

Seungcheol hafif bir tebessümle yere baktı.

"Bu beni ikinci reddedişin oldu."

Tüm su süre zarfında sadece iki defa konuşma fırsatları olmuştu. Mektubu aldığı zamanı saymıyordu. Her ikisinde de Jeonghan açıkça niyetini göstermişti.

"O kadar kolay pes etmeyeceğim."

Jeonghan gözlerini devirmemek için gerçekten büyük bir çaba gösterdi kendince.

"Senin yapamadığını yapıyorum Jeonghan. Tüm ilgimi gizlemeden gösteriyorum."

Kendisine çarpan bu sözlerle istemsizce sinirlendi. Kendisi de ilgisini göstermeye çalışmıştı ki Seungcheol araya girmeseydi belki de başaracaktı. Bu konuda hakkı yenmiş gibi hissediyordu.

"Benim yapamadığımı nereden biliyorsun!"

Sitem etmeden duramamıştı. Gerçekten böyle bir şekilde damarına basacağını düşünmemişti ki sözleri hiç de duracakmış gibi durmuyordu.

"Ben senin yanındayım, sen neden onun yanında değilsin? Neden vaktini onunla geçirmeye çalışmak yerine benimlesin?"

Jeonghan bu sözlerine karşı kendini kırılmış gibi hissediyordu açıkçası. Günlerdir Joshua'yı görememesine sebep olduğundan habersizce bunları demesi hiç hoş değildi. Gözleri dolmuştu. Ona nefretle baktı.

"Onun yanına gidersem sen tamamen yok olursun benim için."

Sinirli bir şekilde gülümsedi ona karşı.

"Şansını zorlama. Yoksa sadece seni yok etmek için bile hislerimi herkese gösterebilirim."

Seungcheol alayla tebessüm ediyordu. Ellerini cebine koymuş yerinde sallanıyordu.

"Senin gözünde hiç var olmadım zaten. En azından benim sayemde hislerini söylemekte cesurlaşırsın."

Jeonghan duyduğu sözlerle dumura uğramış gibi hissetti kendini. Seungcheol'ün kendini bir hiç olarak görebileceğini hiç düşünmemişti. Tamamen sinirle söylediği sözlerin onun gözünde gerçek olduğunu düşünmemişti.

"Seungcheol..."

Ne diyeceğini bilemedi. Seungcheol arabaya döndü ve arkadan çıkardığı buketi getirdi.

"Hangisini seversin bilemedim."

Çiçek buketini almayacağından eminmiş gibi kucağına alelacele bırakmıştı. Jeonghan buketi tutarken Seungcheol sakince adım atıp arabaya bindi. Kucağındaki bukette birçok çiçeğin karışık olduğunu gördü.

Şaşkındı. Seungcheol'ün sevgilisiymiş gibi bu kadar özgüvenli takılırken içten içe böyle düşünmesini beklemiyordu. Jeonghan'ın hislerini açabilme ihtimaline karşı kendini hiç olarak görmesini beklememişti. Vicdanen kötü hissetti kendini. Kucağındaki çiçeklerle içeri girdi.

"Bana çiçek mi aldın!"

Annesi kucağında gördüğü çiçeği şıkır şıkır bir şekilde aldı.

"Ancak burada sadece her renkten anemon çiçeği var."

Jeonghan az önce yaşadığı duygu karmaşası yetmezmiş gibi annesinin söylenmesini umursamadı.

"Yani anne?"

Annesi çiçeği geri verdiğinde kendisine almadığını anlamış olmalıydı.

"Anemon çiçeği mitolojide karşılıksız aşkı simgeler."

Çiçeğe baktı öylece. Annesinin söylediği sözleriyle gözleri doldu tekrardan. Kendi kalbi karşılıksız aşkını bir başkasına yaşatıyormuşçasına yıkılmış hissediyordu. Annesi sırtını sıvazlamaya başladı.

"Birilerinin hislerine engel olamazsın Jeonghan. Önemli olan senin ne hissettiğin."

Çiçeği annesine geri uzatıp baktı.

"Ben ne hissettiğimi bilmiyorum anne."

Oğlunun ağladığını gören çiçeği geri aldı ve gülümsedi.

"İlk aşk her zaman biraz karmaşıktır. Kendini hiçbir şey için zorlama bebeğim."

Fazla uzatmadan odasına çıktı. Annesi dinlenmesi için onu yalnız bıraktığında kafasını dağıtmak adına duş almak istedi Jeonghan. Üzerini çıkarırken cebindeki hışırtıyı duydu.

Mektubun cebinde olduğunu unutmuştu dahi. Pantolonun cebinden buruşmuş bir halde çıkardı. Kendi mektubunun bu kadar karmaşık bir duruma sokacağını hiç tahmin edemezdi.

Daha önceden açıldığı belli olan zarfı açtı. İçerisinde olması gereken kırmızı sayfa yerine beyaz normal bir kağıt vardı. Kendi mektubu yerinde yoktu. Beyaz mektubu çıkarıp kendisine ait olmayan yazıya baktı.

Mektubun sahibi olabilmek için her şeyi yapabilirdim Jeonghan. Sevgini gizlemekten vazgeç. Emin ol karşılıksız aşk reddilmekten daha zor.

Choi Seungcheol açıkça onu itiraf edebilmesi için teşvik ediyordu. Bunu hiç mi hiç beklemediği gibi reddilmesinin onu bu kadar kırdığını da hiç düşünmemişti.

Continue Reading

You'll Also Like

298K 19.8K 43
j.jjkk: bencilsin * to; valanche
190K 13K 29
- Bütün haklar @catuoongi aittir. - Jimin'in annesi ve Jungkook'un babası evlenmeye karar vermişlerdi. Aynı evde yaşamak zorunda kalan Jimin ve Jungk...
1.5K 200 6
Sunoo sosyalleşmekten korkan sıradan bir lise öğrencisiydi, okulun altın çocuğu Jake ile kendisini garip bir ilişki içerisinde bulana kadar... fake...
44.7K 3.5K 21
{TAMAMLANDI} Jin, sadece yanlış yerde ve yanlış zamanda Taehyung'la tanıştı. Taehyung ise hiç istemediği halde Jin'i kaçıracaktı.