Rock With You | Jeongcheol

By chweangie

18.8K 2.3K 1.3K

Aşkını ilan etmek için duygu dolu bir mektup yazan Jeonghan heyecanla cevap beklerken mektubunu bir anda okul... More

birinci bölüm, kırmızı mektup
ikinci bölüm, kardeş paket
dördüncü bölüm, anemon çiçeği
beşinci bölüm, aşk laftan anlamaz
altıncı bölüm, çift oyunu
yedinci bölüm, turnuva fiyaskosu
sekizinci bölüm, yar ben belayım
dokuzuncu bölüm, ağladığında
onuncu bölüm, aşıklar ve ufak ittifaklar
on birinci bölüm, ihanetin bedeli
on ikinci bölüm, hüzünler ve sözler
on üçüncü bölüm, yokluğunda
on dördüncü bölüm, seni özlemek
final bölüm, yeni kırmızı mektup
özel bölüm, cheol'ün aşkı bir
özel bölüm, cheol'ün aşkı iki
özel bölüm, cheol'ün aşkı son

üçüncü bölüm, sevgili esasları

1.1K 141 75
By chweangie

Jeonghan o andan itibaren ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu. Yeni bir fikir bulana kadar başından savmak tek çaresiydi. Seungcheol eninde sonunda vazgeçecekti. Bunu düşünerek derste surat asıyordu ki yanındaki sırada oturan Jihoon ona döndü.

"Kendine gel artık."

Dediğinin sanki çok basit bir şeymiş gibi söylemesinden dolayı ona gözlerini dikti.

"Demesi kolay."

Jihoon sinirle elindeki kalemi sıraya bıraktı ve tamamen ona doğru döndü.

"Dünyanın sonunu yaşamıyorsun Jeonghan, her şeyin bokunu çıkarmayı kes. Ayrıca onun vazgeçmesi için umursamamalı ve kendi hayatına devam etmelisin."

Dediğinde haklı olduğunu biliyordu ancak bunu yapmanın sandığı kadar basit olduğunu sanmıyordu.

"Haftasonu Seungkwan doğum gününü kutlamak için ikimizi de davet etti."

Jeonghan yeni habere karşı dudak büzdü. Her dakika didişip durduğu Kwan onu gerçekten davet mi etmişti? Buna inanmak gerçekten zordu.

"Seninle dalga geçmediğine eminsin değil mi?"

Jihoon'a daveti gerçekten dalga geçmek için söylemiş bile olabilirdi. Kwan cadısına hiçbir şekilde güvenmiyordu.

"Hayır, her ne kadar senden nefret etse de davet edecek kadar yakın olduğumuzu söyledi."

Böyle saçma bir hareket de tam olarak onun yapabileceği bir şeydi.

"Bence kalabalık olması için uydurduğu bir bahane."

Bunu söyleyen kendisinin aksine Jihoon'du. Dediğinin hakkını vermeliydi ki büyük ihtimal bu amaçla kullanılıyorlardı. Tanımadığı birilerini çağırmaktansa tanıdığı arıza çıkarmayacağını bildiği insanları çağırmak daha garanti bir çözümdü.

Yine de bu oyuna alet olup gidip gitmemek konusunda emin değildi. Kwan'ın ortalıkta dolanıp hava atması her zaman olsa da o gece yüksek dozda çekilmesi gereken bir dertti.

"Gitmeyi planlıyor musun?"

Jihoon kaçamak bir bakış attı. Jeonghan bu bakışından bile gitmek istediğini anlayınca şaşırdı. Bu hiç de onun tarzı değildi.

"Gerçekten gidecek misin!"

Dersin bitmiş olmasının rahatlığıyla sesi yüksek çıksa da pür dikkat test çözen bir iki surat ona dönmüştü. Jeonghan onları umursamadan utana sıkıla duran arkadaşına baktı.

"Günlerdir Mingyu'yu görmedim."

Niyetini anladıysa mantıksız kısmını tamamen kabullendi. İki aptal platonik olmaları dışında hiçbir özellikleri olmadığı belliydi.

"Açıl artık şu çocuğa."

Jihoon ona gerçekten tiksinirmiş gibi baktı.

"Senin gibi olmaktansa her şeyi içimde ysşamayı tercih ederim."

Başına gelenlerin bir kez daha yüzüne vurulmasıyla abartılı bir şekilde göz devirdi.

"Bazen beni deli ediyorsun Jihoon."

Jihoon ile birlikte sıralarından kalkıp bahçeye doğru yürümeye başladılar.

"Hislerimiz karşılıklı."

Boş bankta tek başına oturan Minghao'nun yanına doğru yürüyorlardı.

"En azından bir hissimizin karşılığını alıyoruz."

Didişmeyle başlayan sohbetleri ilk defa güzel bir sona bağlanmış gibi birbirlerine bakıp güldüler. Bu acizliklilerinin son noktasıydı ve bundan eğleniyorlardı. Minghao her ikisine birden baktı.

"Neşeniz de eksik olmuyor."

Cümlesinin altında yatan bir ima olduğu belliydi ancak ikisi de eşelemedi. Aksine ikisi de ona yüklenmeye hazırlanıyordu.

"Kwan haftasonu için davet etti mi?"

Minghao onaylar bir şekilde başını salladı.

"Neredeyse son sınıfların hepsini davet etmiş."

Tüm okulu davet etse şaşırmazdı. Gösteriş tamamen ondan sorulurdu.

"Gidecek misin?"

Bu sefer tam tersi şekilde, olumsuz cevapladı.

"Zamanımı daha kaliteli geçirmeyi tercih ederim. Siz gidecek misiniz?"

Jeonghan halen kararsızdı. Gitmek konusunda çok bir isteği yoktu ancak haftasonu için güzel bir planı da yoktu. Hem Jihoon'u yalnız bırakma fikri de hoşuna gitmiyordu. Jihoon da bunu bilir gibi yalvarırcasına bakıyordu.

"Tamam, tamam gideriz."

Kendisinin aşk hayatı tamamen sekteye uğramışken bari onun ki yaşamalıydı ama değil mi? Ya da en azından arkadaşlar böyle düşünmeliydi?

Günün geri kalanında Jihoon ile sınavlar meselesini konuşurken öğle arası hızlıca geldi. Jeonghan son birkaç günün heyecanından sonra normal düzenine döndüğü için mutluydu. Jihoon'un dediği gibi umursamamalıydı.

Öğle arası için yemek salonuna girdiklerinde uzun bir sıra vardı. Jeonghan o kadar sırayı bekleyip yemek yemek konusunda tereddüt etti. Tembelliği açlığından daha ağır basıyordu.

"Hayır, sıraya giriyoruz."

Jihoon onun her halinden anlayarak zorla koluna girdi ve sıranın en sonuna girdi. 

"Beni deli ettiğini söylemiştim değil mi?"

Büyük bir okulda okumanın zararlarından biriydi bu kesinlikle.

"Her seferinde söylüyorsun."

Sıranın sonunda beklerken önünde duran üçlü grup bir an dönüp ona bakmıştı. Jeonghan göz göze geldikten kısa bir süre sonra onların önünden çekilmesine şaşırdı.

"Siz geçin."

Jihoon ile anlamsız bir şekilde bakıştıklarında ne olduğunu bilmeseler de işlerine geldiği için itiraz etmediler. Derken onların önündekiler de Jeoghan'ı fark eder gibi kenara çekildiler. Patır patır dökülen sıra en son önünde uzun bir koridor oluşturmuştu.

Herkes sanki ondan korkuyormuş gibi kenara çekilip bir de önünde durana işaret etmişti. Jeonghan gerçekten ne olduğunu anlamamış bir şekilde ilk çekilen çocuklara baktı.

"Neler oluyor?"

Alt sınıftan olan bu çocuklar onun karşısında hizaya geçmiş gibilerdi. Bir şey dememeleri de cabasıydı. Jihoon dürtükledi.

"Sanırım Seungcheol'ün sevgilisi olduğun herkese ulaşmış."

Jeonghan tüm gün tatlı tatlı şekilde takılırken tüm siniri alt üst oldu. Bu olayı sanki bir hayal ürünüymüş de geçip gitmiş gibi hissederken bunun olmasını sevmemişti.

"Geçin sıranıza, böyle olmaz."

Hiçbiri sözünü dinlemediğinde Jeonghan sinirinden kuduruyordu. Yemek yemekten tamamen vazgeçip yemekhaneden çıktı. Jihoon peşine koşturmaya başladı.

"Ne güzel geçseydik işte! Arıza çıkarmak zorunda mısın?"

Jeonghan arkadaşına sinirle baktı.

"Hayır! Ben onun sevgilisi değilim!"

Jihoon aç kalmanın hüznüyle cebelleşirken Jeonghan ayaklarını yere vura vura sınıfa döndü. Sırasına oturduğunda arkadaşı halen söyleniyordu.

"Beyefendi tüm okula haber salmış sanki!"

Jeonghan istemsizce söyleniyordu. Her şeyin bu kadar hızlı gerçekleşmesini de herkesin bunu böyle kabullenemesini de beklemiyordu tabi. Asıl sinilerini bozan Seungcheol'ün sözlerinde bu kadar ciddi olmasını beklemediği içindi.

"Bu sinirin hep açlıktan."

Arkadaşının omzuna sinirle bir yumruk attı.

"Sinirimin arasına kaynama istersen!"

Jihoon mesajı almış gibi sesini kesti. Jeonghan kurşun kalemini ortadan ikiye kıracak kadar sinirlendiğinde bu yüzlerce kırdığı kalemden sadece biriydi. Hiçbir zaman kurşun kalem kullanmamasına karşı tamamen sinirini atmak için taşırdı.

Tüm bunların yanı sıra kırdığı kalemi bir kenara koyarken yanına yaklaşan başka hiç tanımadığı bir çocuk masasına bir poşet bıraktı. Jeonghan önce poşete ardından çocuğa baktı.

"Ne bu?"

Poşeti açıp baktığında içinde bir sürü yemek için şey vardı.

"Seungcheol aç kalmasın dedi."

Mesajını ileten çocuk itiraz dinlemeden sınıftan çıkıp gitti. Jeonghan poşetle bakışıp kaldı bir an. Arkadaşı ise sevinerek poşeti çekip aldı.

"Bence sevgili olmama işini tekrar düşünmelisin."

Jeonghan ona bakarak göz devirirken Jihoon açtığı ilk paketi çoktan yemeye başlamıştı bile. Onun böyle dalga geçmesi son dert ettiği şeydi.

"Sen yemeyecek misin?"

Hayır, yelkenleri hemen suya indiremezdi. Hiçbir şekilde kabul etmiyordu ve etmeyecekti. Seungcheol inadı bırakıp onunla sevgili olmayacağını eninde sonunda kabul edecekti.

"Hepsi senin olsun."

Tüm hafta böyle devam etti. Jeonghan yemekhanede yemek yiyemeyecek kadar sinirlense bile pes etmeyip evden kendine yemek getirmeye başladı.

Yemek için bir şeyler getiren çocuğu ise sınıfa girdiği gibi geri gönderiyordu. Açıkça döngüye girmiş gibi bitirdiler haftayı. Jeonghan sinirlense bile sakince çözüm arıyor ve bir şekilde Seungcheol'ü başından savıştırıyordu.

Haftasonu gelip çattığında ise gerçekten rahatlamış gibi hissediyordu. En azından koca iki gün Seungcheol'e dair hiçbir şey yaşamadan geçirebilecekti.

Tüm bu kargaşanın içinde bir de arkadaşı sırf Mingyu'yu görsün diye partnerlik görevi dahi yapacak olmasına şaşırıyordu Jeonghan. En başında aklına girip bundan caydırmak varken hemen kabullenmemeliydi.

Parti alanına Jihoon ile birlikte geldiklerinde salonun gerçekten çok büyük olduğunu fark etti. Burası için teras demek daha doğru olurdu. Kwan ailesinin tüm parasını gösterişe yatırmış gibi bir teras bar kapatmış olması Jeonghan için fazla aptallıktı. Yine de bu kalabalığı ancak böyle bir yer kaldırabilirdi.

"Onu bu kalabalıkta nasıl bulacağız?"

Jihoon ile birlikte dört tarafa bakıyor ve Mingyu'yu arıyorlardı. Kwan barın önünden herkese seslendiğinde yanında tanıdık bir yüz vardı. Jeonghan şaşırdı.

"Onlar nereden tanışıyorlar ki?"

Seungkwan'ın yanında duran Vernon parti çocuğunun elini tuttuğunda Jeonghan göz devirdi. Seungcheol'ün arkadaşlarının birinin Kwan ile sevgili olduğunu tabiki de bilmiyordu. Jihoon abartılı bir şekilde göz devirdi.

"Bunlar birbirlerini nereden bulmuş ki ?"

Jeonghan o an onu düşünmek yerine problem olabilecek başka bir şeye bakınıyordu. Eğer Vernon buradaysa Seungcheol de burada olabilirdi değil mi?

"Seungcheol burada olursa eğer ben giderim."

Jihoon da onun gibi etrafa bakındı.

"O kadar bakındık, burada olsa illaki dikkat çekerdi."

Dediğinde haklıydı. Seungcheol gerçekten popüler biri olmasından dolayı mutlaka ufak bir kalabalık gözüne takılırdı. Olmadığına göre kendisi de burada yoktu.

"Önce oturacak bir yer bulalım."

Küçük olmasına karşın yüksek  bar masaları ve sandalyeleri salonun her yerinde vardı. Köşelerde daha büyük gruplar için uzun masalar olsa da Jeonghan arkadaşıyla birlikte küçük masalardan en sakin yerde duranını bulup oturdular.

"Mingyu da gelmedi sanırım."

Kwan doğum günü pastasını kesmeye çoktan hazırlanmış sevgilisi ile birlikte otuz iki diş sırıtıyordu. Jeonghan ne kadar etrafa bakınsa da Mingyu'yı göremediği için sinirleniyordu. Boşuna gelmişlerdi sanki.

"İçecek bir şeyler getireceğim bize. Sen masayı tut."

Jihoon aramaya devam etmeyecekmiş gibi içecekleri bahane edip gittiğinde Jeonghan göz devirdi. Onun bu aptal aşık hallerinin hiç çekilmediğinin farkına her seferinde varıyordu ancak elinden bir şey gelmiyordu.

Bir süre kalabalığı ve kalabalığın ortasında sevinçten uçarcasına pastasını kesen Kwan'a baktı. Sanki normalde cazgır bir deli gibi kırıtmasına tiksinerek bakıyordu.

Jeonghan doğum günü çocuğunu izlemeye o kadar dalmıştı ki masasının başına hiç tanımadığı biri yaklaştığını sonradan fark etti. Seungcheol'ün piyonlarındam biri olarak gördüğü için sorgularcasına baktı.

"Merhaba, Junho ben."

Diğerlerinin aksine liseye gidemeyecek kadar büyük gibi duruyordu. Jeonghan bir süre bir şey söylemesini bekledi.

"Seungkwan'ın mahalleden arkadaşıyım."

Tam o sırada tanışmak amacıyla gelen biri olduğunu yeni anladı. Kwan okul dışından birilerini de çağırmış olabileceği sonradan aklına gelmişti.

"Pardon, Jeonghan bende."

Çocuğun uzattığı eli nezaketen sıktı. Yakışıklı bir yüzü vardı ancak Jeonghan ilgisinin çekmediğinin farkındaydı.

"Memnun oldum. Yalnızsan sana eşlik edebilir miyim?"

Birazdan arkadaşının geleceğini ve yalnız olduğunu dile getirmek üzereydi ki ondan önce söyleyen biri oldu.

"Benimle."

Choi Seungcheol kolunu omzuna atmış bir şelilde çocuğa bakarken Jeonghan ona şaşkınca bakmıştı. Onu görmeyi beklemediğinin aksinde yüzünde hiç bilmediği bir sinir hali vardı. Kıskanç tarafının sandığından korkunç olabileceğini o an anlamıştı Jeonghan.

Continue Reading

You'll Also Like

175K 13.1K 20
Jimin, kendisinden hoşlanan ve onu elde etmeye çalışan rose'den, jeongguk'u öperek kurtulmaya çalışır..
887K 71K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
404K 37K 33
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
270K 18.8K 23
- Tamamlandı - Jimin kedileri çok severdi, Jungkook ise Jimin'i..