En Güzel Yaz (TAMAMLANDI)

By magicnelson

61.2K 2.4K 111

EN GÜZEL YAZ Tanıtım ; Bu yaz ben ve artık kardeşim saydığım 3 yakın arkadaş. 4 Çılgın kız bir tatili ne kada... More

1.Bölüm Hazırlıklar ve Havaalanı
2.Bölüm Havuz
3.Bölüm Dans Klübü
DUYURU
4.Bölüm Orman
5.Bölüm Upuzun Bir Gece
6.Bölüm Akşam Yemeği
DUYURU !
7.BÖLÜM NASIL UNUTURUZ BUNU?
DUYURU
900 mü?
8.BÖLÜM -KÖTÜ SÜRPRİZ-
9.BÖLÜM NELER OLUYOR?
10.BÖLÜM ŞAKA MI BU ?
Duyuru
11. BÖLÜM İLK RANDEVU
12. BÖLÜM ŞİŞE ÇEVİRMECE
Yazardan not
13.BÖLÜM İNTİKAM
14. BÖLÜM PLAN
Veda
Teşekkür

-15- VEDA MEKTUBU (FİNAL)

2.5K 95 2
By magicnelson

Bu kitap bitiyor diye üzülme, yeni kitabım 'Meliora'ya bekliyorum. Umarım onu da beğenirsin <3

***

Hepimiz pencerenin bulunduğu duvarın dibinde oturuyor, çare düşünmeye çalışıyorduk. Belki de en mantıklı yoldan gidip görevliye içeride birilerinin bulunduğunu söylemeliydik. Fakat o zaman işler sarpa saracak, olay Melek teyzenin kulağına gidecekti. Kısacası henüz bir çaremiz yoktu. Biz de can sıkıntısından ve yapabilecek başka bir şey olmadığından pencereden bakarak olan biteni seyretmeye başladık.

İçeride sessizlik hakimdi. Bir köşede Batu, diğer köşede ise Yağmur... Birbirlerinin yüzüne bakmıyorlar, köşede büzüşmüş oturuyorlardı. En ufak bir çıt bile çıkmayan bu ortamda aniden beklenmedik bir şekilde Batu konuşmaya başladı.

"Neden yaptın?" sesi kısık ve kırgın çıkıyordu ki bu gayet açıktı. Yağmur'un şaşkınlığı her halinden belliydi. O da beklemiyordu Batu'nun konuşmasını bizim gibi.

"Ben... Bilmiyordum." sesi Batu'ya nazaran titrek ve yorgundu.

Bir süre sessiz kaldı oda. Batu ondan sonra konuşmamıştı hiç. Yağmur'da sonunda cesareti ele alıp konuşmaya devam etti.

"Bak, benden nefret bile ediyor olabilirsin. Çünkü ben aptalım anladın mı. Sormadan etmeden gözüm karardı çünkü seni kıskandım ve öfkeliydim. Bana yalan söyledin ve güvenimi kırdın. İstanbul'da sevgilisi olan bir erkeğin sırf canı sıkılmasın, boşta kalmasın, eğlenecek biri olsun diye Antalya'da yaz aşkı olarak bulduğu, kendini eğlendirmek için seviyormuş numaraları yaptığı aptal kız olmak gururuma dokundu. Kötüydüm, hırsımı almalıydım. Bak istersen bir daha benimle hiç konuşma ki zaten aldatılan bir kız olaraktan konuşmamamız, daha fazla kullanılmak istememem daha normal değil mi? Yine de hayatın boyunca kin tutmanı istemiyorum bana. O yüzden ne yaparsan yap. Ama şunu bilmeni isterim ki ben kasten bir şey yapmadım. Yine de hatalıyım. Neyse yeter bu kadar."

"Evet yeter."

Yine bir süre sessizlik oldu ve sonra Batu bağırmaya başladı.

"Sana kaç kere söyledim değil mi? O gerizekalıyı sevmediğimi yakın olmadığımı söyldim değil mi? Sevmediğimi anlamasın diye elini tutuyorum yalnızca yanağından bile öpmüyorum ona dokunmadım bile eli dışında. Sevmiyorum, onunla birlikte olmaya mecburdum. Ama sen ne yaptın? Dediklerime aldırış etmeyip intikam almaya kalktın. AMA ŞUNU UNUTMAYINIZ. ZAYIF VE GÜÇSÜZ OLANLAR İNTİKAM ALIR. "

"Sana güvenemezdim Batu!"

"Sen gözlerimin içine baksaydın senden gerçekten hoşlandığımı anlardın."

İkisi de bağırarak kavga ediyorlardı. Gittikçe sesleri yükseliyordu.

"Bir kız eğer birine karşı güvenini kaybettiyse o kızın gözü öfkeden başka bir şey görmez."

"İnsanların üzerlerine yapıştırdıkları APTAL KURALLARI!!"

"İstemeyerek yaptım diyorum, anla şunu artık."

Yağmur ağlıyordu. Gözleri kıpkırmızı olmuştu ve odada yarım bıraktığı ağlama seansı tekrar devam ediyordu.

Yağmur sesini iyice yükseltti.

"Senden nefret ediyorum!"

"Ben de nefret ediyorum..."

Bir süre nefes aldılar ve Yağmur konuşmaya (bağırmaya) devam etti.

"Ama ben senden hem nefret ediyorum, hem deli gibi seviyorum gerizekalı!!"

"Ben de seni seviyorum."

Hepimiz şaşkınlıktan konuşamıyorduk bile. Can kendini tutamayıp,

"Olaylar ne ara buraya geldi? Arada ölmüş dirilmiş olabilir miyim yoksa ciddili 10 dakika içinde mi barıştılar?"

İzlemeye devam ettik.
Batu yavaşça Yağmur'un yanına yaklaşıp elini omzuna koydu. Yağmur da dizlerinin arasına almış olduğu kafasını omzuna değen el yardımıyla yukarıya kaldırdı. Batu da yere çöküp Yağmur'a sarıldı. Yağmur hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ediyordu. 4-5 dakika bu şekilde kaldıktan sonra sarılmayı bıraktılar.

"Can anlattı. Kendini harap etmişsin. Bu kadar kolay yumuşamazdım ama bir ara aynayı kırıp bileğini kesmeyi falan düşündüğünü söylemişsin. Dayanamadım, ama sana hala kızgınım."

"Yuh ama Ezgi. Onu da mı anlatmış?"

"Daha iyi oldu. Bak şunu bil. Ben o kızı sevmiyorum."

"Ama resmi olarak sevgilin var ve biz bu koşullar altında çıkamayız?"

"Resmiyet? Nikah mı bu Yağmur?Yazılı bir belge mi var yoksa bilmediğim?"

"Ben.."

"Sen onu bırak da nasıl çıkacağımızı düşünelim."

Biz artık olaya dahil olmalıydık, camı tıklattık. Yağmur farketmişti ilk. Batu'ya işaret yaptı ve ardından hemen bizim yanımıza, camın önüne, geldiler.

Dışarıdan ses çok zor duyuluyordu. Can bir kaç beden dili işareti yaptıysa da anlaşamadılar. En son Can benim kolumdan tutup sürükledi.

"Neler oluyor?"

"Anahtarı alacağız."

Beni görevlinin yanına kadar çekiştirdi. Orada duran görevli tabii ki bu defa uyuklamıyordu.

"Arkadaşlarımız havuz odasında kilitli kaldılar." Can'ı dürttüm.

"Ne yaptın sen?" diye fısıldadım.

"Artık içime fenalık geldi. Hiç oyun yapacak durumda değilim."

Görevli okuduğu gazetesinden kafasını kaldırıp bizi şöyle bir süzdü.

"Ne işi var orada arkadaşlarınızın?"

"Küstüler, barıştırmak için bir araya getirmeyi planladık. Anahtarı da yerde görünce oraya kilitledik. Ne bilelim girişin yasak olduğunu hem zaten biz baktığımızda açıktı. Kilitli olsaydı o anahtarı yerden alıp açmaya çalışmazdık. Valla bak görevli amca."

Yuh! İyi ki oyun yapacak halde değilsin yahu. Oyun yapsan neler dersin kim bilir?

"Aferim. Dürüst olduğunuz için size kızmadım. Haydi gelin de arkadaşlarınızı çıkaralım."

Derin bir oh çektikten sonra görevlinin peşine takılıp 'olay mahali' ne gittik. Bu kadar kolay olacağını bilseydik en başından... Dur bir saniye. Yalanla buradaydık aslında. Neyse. Her şey için yeterince geç zaten şuan.

Görevli kapıyı açıp Batu ve Yağmur'u çıkarttıktan sonra kapıyı kapattı ve kilitledi. Biz de teşekkür edip oradan ayrıldık.

***

"Ah, peki! Planınız işe yaradı. Teşekkürler." dedi Batu seside biraz sitem olsada. Sonra Yağmur'a iyice sarıldı.

"Gençler, neden bunu kutlamak adına akşam ormanda piknik yapmıyoruz? " diye çıkıverdi ağzımdan.

"Valla süper fikir. Gidiyorsak ben varım." diye ekledi Can heyecanla.

"Olabilir."

"Pekala. O zaman şimdi odalarımıza gidelim. Akşam saat 6 gibi ormanın girişinde buluşuruz. Bekletmeyin." dedim ve hoplaya zıplaya otele doğru koştum.

***

Kime : Can

Akşam için yiyecek ve içecek bir şeyler getireceğiz. Siz de getirin.

Telefonumu komidinin üzerine bıraktım ve dolabı açıp ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Ardından telefonum titredi ve Can 'dan olduğunu düşünerek telefona koştum.

Ah yo! Arayan annemdi.

"Efendim?"

"Alo, kızım nasılsın?"

"İyiyim anne, arkadaşlarla pikniğe gidecektik, hazırlanıyorum."

"Anladım kızım. Sana bir şey söylemem gerek."

"Dinliyorum."

"Anneannen fenalaşmış. Cuma günü Konya'ya gidiyoruz. Siz de 1 buçuk hafta erken dönmek zorunda kalacaksınız."

"Ne?! Şaka mı bu? Haydi ben geliyorum diğerleri?"

"Annelerini arayıp konuştuğumda, o geliyorsa hepsi gelsin dediler. Zaten çeşitli işleri varmış. Dönerlerse daha uygun diye eklediler."

"Tamam anne biz yarına kadar toplanırız."

"Seni seviyorum tatlım, kendine iyi bak."

...

Can' dan nasıl ayrılacaktım? Bu kadar bağlanmak benim suçumdu evet. Ama şimdi çok zor olacaktı.

***

Kızlara söylemedim. Piknik sıradında herkese söyleyebileceğimi düşünmüştüm. Şuan ormanın girişine yaklaştık. Can ve Batu oradaydılar.

"Selaamm!" dedi Yağmur coşkuyla.

"Çok mu beklettik?"

"Biraz."

"Ah, pekala."

Piknik yapılan ışıklı yerlere geldik ve boş bir masaya oturduk. Biz yemekleri hazırlarken Can ve Batu deniz kıyısında sohbet ediyorlardı. Yemekler hazır olunca onları da çağırdık ve yemekleri yemeye koyulduk.

"Limonata ister misin?"

"Tabi."

"Pelin, tuzu uzatır mısın?"

"Al."

Onlar hiçbir şeyden habersiz keyifle yemek yiyorlardı ama benim canım sıkkındı.

"Aşkım, senin neden keyfin yok?"

"Şey.. Aslında, ben size bir şey söylecektim."

"Dinliyoruz." diye ekledi Batu.

"Az önce annem aradı ve dönüşümüzü erkene aldıklarını söyledi."

"Ne?"

"Nasıl?"

"Oha, ne diyorsun sen?"

"Neden yaa?"

"Ailelerimiz çeşitli nedenlerden ötürü erken dönmemizin daha uygun olduğunu söylemişler."

"Ne zaman dönüyorsunuz peki?"

"... Şey... Yarın akşam."

"Yuh!"

"Ben de yeni öğrendim, ve düşündüm ki bu yemek bir veda yemeği."

"Şimdi bir daha göremeyecek miyim yani seni?" Gözleri dolmuştu Can'ın.

"Şuan düşünmeyelim. Yemeğimizi yiyip keyfimize bakalım haydi."

Yemek yedik, müzik açıp dans ettik, eğlendik.

En son eşyalarımızı toplayıp otelin yolunu tuttuk. Yağmur Batu ile, ben Can ile, Simge de Pelin ile ayrıldı ikili olarak yürümeye başladık.

"Bir daha görüşmeyecek miyiz?"

"Deme öyle. FaceTime var, Whatsapp var. Hem İstanbul'da yine görüşürüz."

"Pekala, bir veda konuşması lazım sanırım bize."

"Vedalaşmayacağız Can. Göreceğim seni."

"İstanbul'da boğaz turuna çıkartırım seni, İstanbul'un altını üstüne getiririz, dolaşmadığımız gitmediğimiz yer kalmaz değil mi."

"Aynen öyle Can'ım." yanağımdan bir damla yaş süzüldü ve gülümsedim.

Odaya geldiğimizde dudağına ufak bir öpücük kondurup odaya girdim.
Arkama dönüp bir kez daha baktığımda gözleri dolmuştu.

***

Saat 2 gibiydi ve ben bavulumu toplamayı yeni bitirmiştim. Daha sonra yatağıma uzandım ve Can'la yaşadığımız zamanları aklımda canlandırmaya çalıştım. Sonra uyuyakalmışım..

***

Saat 11:04

Kapı yumruklanarak çalındığında yatağımdan zıpladım.

"Bu da kim yahu?" diye söylenirken kızların hala kış uykusunda olduklarını farkettim.

"Ne oluyor lan?!" kapıyı yavaşça açtım.

"Saat kaçta gidiyorsunuz?"

"19:00'da uçak kalkıyor."

"Güzel. 6-7 saatimiz var demek. Zaman kaybetmeyelim." dedi ve Can bir anda beni kucağına aldı.

"Can, delirdin mi sen? İndir beni herkes bize bakıyor." ciddiliğimi korumaya çalışsam da kıkırdıyordum ve üstümde çilek desenli bir pijama takımı vardı. REZİLLİK !!

"Vakit kaybetmemeliyiz." Otelin önünde beni bir taksiye bindirdi ve ardından kendisi de bindi.

"Sür abi sen. Üç sokak aşağıya sür."

Şaşkın şaşkın Can'a bakıyordum. "Nereye gidiyoruz?!"

"Sürprizler söylenmez." dedi tüm ciddiliğiyle.

"Ya of Can!"

"Söylemeyeceğim dedim."

"İyi, peki."

Çok geçmeden taksi durdu ve ücreti ödedikten sonra Can beni yeniden kucağına alıp arabadan çıkarttı.

"Neden kucağındayım ve nereye gidiyoruz?"

"Birazdan görürsün."

Bahçeye açılan güzel bir kapıdan içeri girdik. Yine çok güzel görünen villa tipi bir ev vardı karşımda. Şuan o evin bahçesindeydik.

Halen Can'ın kucağındaydım ve hızlı adımlarla eve girdik.

"Can?"

"Efendim?""

"Ciddi misin sen?"

"Hangi konuda?!"

"Beni eve mi atacaksın?" sesim bıkkın çıkıyordu. Bunu yapmayacağını bildiğim için ses tonum normaldi.

"Belki."

"Ne? Can! Ne saçmalıyorsun?"

Çığlık atmaya çalışınca Can eliyle ağzımı kapadı. "Dur kızım, saçmalama şaka yapıyorum."

"Belki ne gerizekalı!!!"

"Ezgi!"

"Tamam pekala sustum."

Bir süre geçti ve salon diye düşündüğüm büyük odaya geldik.

"Buraya gelme amacımızı söyleyecek misin?"

"Pekala, seni buraya getirdim çünkü 6-7 saatlik süre aralığında iki sevgilinin yapacağı ama bizim daha önce yapamadığımız şeyleri yapacağız."

"Oha Can!" öfkeyle baktım. Biraz fesatlaşmış olabilirdim tabii.

"Ne? Yuh. O kadar değil. İstemediğin bir şeyi yapmam sana ben."

Ha istesem yapacaksın diyecektim ama vazgeçtim ve anın tadını çıkarmaya çalışsam daha iyi olacak diye düşündüm.

"İlk olarak, mutfağa gidip güzel bir kahvaltı hazırlayalım."

Yine beni kucağına aldı ve mutfağa kadar taşıdı.

"Pekala, neden beni kucağında taşıdığını sorabilir miyim? Yürüyemiyor muyum ben?"

"Prosedür böyle."

Raftan tavayı ve dolaptan yumurtalarla sosisleri çıkarttıktan sonra durup onu hayranlıkla izliyor olan bana seslendi.

"Birazdan Can'ın spesiyeli olan bir tarif 'sosisli omlet' yapacağım ve sen de dolaptan domates salatalık çıkarıp doğrayacaksın." dedi ve gülümsedi.

"Peki şef." dedim ve güldüm. Dolaptan malzemeleri çıkarıp doğramaya başladım. İşim bittikten sonra doğradıklarımı bir tabağa aktardım ve masaya yerleştirdim.

"Tamamdır, omlet hazır. Dolaptan kahvaltılıkları çıkardıktan sonra oturup afiyetle yiyebiliriz."

Çok güzel kokuyordu ve adamım bu işte gerçekten iyiydi.

Masayı hazırladıktan sonra oturup yemeye başladık. Kahvaltının ortasında Can kalkarak raftan ince uzun bir bardak çıkardı. Merakla ne yapacağını izliyordum. Salona gitti ve elinde bir gül dalıyla geri döndü.

"İşe biraz romantizm ekleyelim."

"Vaaov, işini gerçekten biliyorsun.. Hey, bekle biraz. Benden önce kaç kızı daha buraya kaçırıp romantizm yaptın bakayım sen?" Kaşımı çattım ve gözlerimi üzerine diktim.

"Hoppalaa, nereden çıktı bu şimdi?"

"Bu konuyu sonradan görüşeceğiz."

Kahvaltıyı bitirdikten sonra saatime baktım ve 12:47 olduğunu gördüm.

"Vakit daralıyor, gel benimle." yine kucağına alarak beni içinde dev ekran televizyon ve geniş bir koltuk bulunan bir odaya getirdi. İçeride ufak bir pencere olduğundan içerisi fazla aydınlık değildi.

"Film mi izleyeceğiz?"

"Evet." ardından beni yere bıraktı ve küçük pencerenin panjurunu çekerek içerisinin tamamen karanlık olmasını sağladı. Arkamda duran kapıyı da kapattı ve duvarda asılı ufak lambayı açarak bir kaç film kutusunu bana uzattı. "SEÇ."

İçlerinden birini seçtim, uzattım. Sonra DVD'yi taktı ve odanın köşesinde bulunan dolaptan iki paket cips ile koca bir kase çıkartıp yanıma oturdu.

***

Film boyunca kendimi bulutların üstünde gibi hissettim. Ara sıra onu inceliyor ve yanağını öpüyordum. Film sırasında bana sımsıkı sarılmıştı ve bitene kadar bırakmamıştı.

Film bitince kendimi boşlukta gibi hissettim çünkü kollarını çekmişti. Saate baktı ve "Saat 15:21 zaman daralıyor." diyerek beni kolumdan çekti ve odadan çıkarttı. Merdivenlerden çıktı ve yatak odası olduğunu düşündüğüm odanın kapısını açarak beni içeri itti.

"İstemediğim bir şeyi yapmayacağını söylemiştin."

"Senin aklında hep orda be." tişörtünü çıkartıp bana doğru yürüdü. "Ne yapıyorsun?"

"Aklından geçeni değil." gözlerini yere devirdi. Yatağın ince örtüsünü açarak içine girdi ve benim gelmemi işaret etti.

Yavaşça yatağın içine girdim ve kollarıyla beni sararak kendine çekti.

"Uyu."

"Neden?"

"Kollarımda uyumadan buradan gideceğini mi düşünüyordun?"

"Ama uyursak zaman geçer. Zamanımız az."

"Ben uyumayacağım. Bir saat sonra seni uyandırırım."

Ben de dediğini yaparak gözlerimi kapattım. Sanırım hayatımda uyuduğum en güzel uykulardan biriydi.

***

Uyandığımda karşımda Can'ı gördüm. "Haydi, kalk birtanem."

"Saat kaç?"

"16:34" beni yeniden kucağına aldı ve evden çıkardı. Arka bahçeye gelmiştik. Gördüğüm manzara karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim.

Renk renk onlarca uçan balon karşımda duruyordu. Hadi ama! Uçan balonlara zaafım olduğunu kim söylemişti ona? Uçan balonlar bir 'koltuk salıncak' ya da adı her neyse onun yanına bağlanmıştı.

Can oturunca ben de yanına oturdum ve hafif hafif sallanarak sohbet etmeye başladık.

***

Saat 17:54

Artık eve gidip hazırlanma vakti gelmişti. Can ile bir taksiye binip yeniden otele döndük.

"Eyvah! Kızlar beni merak etmişlerdir."

"Endişelenme, senin telefonuna birlikte olduğumuzu yazan bir mesaj bırakmıştım."

Otele girip Can'la hazırlanmak için ayrıldığımızda odaya girdim.

"Pijamalarla ne yaptın Ezgi? " diye sordu Simge gülerek.

"Hiç, vakit geçirdik." dedim başımdan savarak. Dolaptan dünden yolculuk için belirlediğim kıyafetleri giyip hazırlandım. İşte uçuşa hazırdım.

***

Havaalanına Melek teyze, Can ve Batu gelmişti. Tabii o bizi çocuklarla sadece arkadaş biliyordu ya neyse.

Can'a yaklaştım.

"Ayrılık vakti geldi demek."

"Evet."

"Sana bir şey vermek istiyorum."

Elinde bir hediye pakedi ve bir zarf vardı.

"Hediyeyi de zarfı da sonra aç. Ama zarfın üzerinde yazanı dikkate alırsan sevinirim." gülümsedi. Ben de merak edip zarfın arkasını okudum.

Gitmeden bana son bir öpücük verebilir misin? :)

"Ah, pekala." Can'ı Melek teyzenin göremeyeceği bir yere çektim ve onu sert bir şekilde öptüm. Bu ikinci uzun öpüşmemizdi. Daha sonra sarıldım ve zor da olsa ondan ayrıldım.

Uçağa doğru giderken el salladım. Gözden kaybolana kadar...

Uçağa yerleşince hediye pakedimi ve mektubumu saklayıp gizli bir cebimde getirmiştim. Neyseki dedektörde ötmedi.

Oturunca merakla zarfı açtım ve okumaya başladım.

###

Ezgi'm,

Bu kadar kısa sürede bir insan nasıl birisine bu kadar sırılsıklam aşık olur? Ben buna bir ay öncesine kadar inanmıyordum. Birisi buna benzer bir şey anlatsa, 'saçmalama, birisine bağlanarak sevmek uzun zaman alır.' der hep saçma bulurdum. Ama anladım ki, kalp bir defa birine düştü mü kolay kolay geri alamıyorsun. Kimseye böylesine bağlanmadım ki ben. Ama sen benim gözümü kör, kalbimi köle ettin kendine. Belki herkese aynı şeyi söylüyor dersin. Ama ben kimseyi senin gibi sevemedim. Eskiler hep çocukluk aşkı gibi geliyor bana şimdi. Ben kendimi sende buldum aşk meleğim. Güzel gözlüm. Bundan sonra da senden kurtulmaya niyetim yok. Sakın benden kurtulacağını falan sanma. Yoksa çok kötü olur. Batu ile erkenden İstanbul'a dönmeyi planlıyoruz. Başkasına gidersen kendimi öldürebilirim. O yüzden kendine hakim ol. Sen benimsin, başkasının olmayacaksın. Kalbimin kraliçesi, birtanecik sevgilim. Hoşçakal Ezgi'm. Hoşçakal. Çok yakında tekrar görüşeceğiz. Ayıcığına iyi bak.

Seni daima sevecek sevgilin.

Bu mektup üzerine oturup hüngür hüngür ağlayasım geldiyse bile bu kalabalık içinde yalnızca bir kaç damla yaş süzüldü gözlerimden.

Hediye pakedine bakınca üzerinde. 'I will always love you my love.' Yazılı kalp tutan bir ayıcık olduğunu gördüm. Mektupta bahsi geçen ayıcık bu olmalıydı.

***

Bizim hikayemiz de böyleydi işte. Ben, Yağmur, Simge, Pelin. Biz buyduk. Başka kimse değil. Biz Ezgi, Yağmur, Simge, Pelin'dik başka hiç kimse değil. Gerçek değildik belki, hikaye kahramanıydık. Gerçek olamayacak kadar iyi arkadaşlığımız vardı. Hepimiz birbirimizi eşit sever asla ayırmazdık. Belki de sadece hayal gücü ürünü dostlardık.

Gerçek de böyle miydi? Ya da değildi.

Arkadaşlarınızı böyle özenle seçin.

MagicNelson

-BİTTİ-

Continue Reading

You'll Also Like

12.5K 353 42
#TAMAMLANDI Sizi aldatan birisini affeder miydiniz?
84.9K 4.1K 39
Kız komik,eğlenceli,biraz cazgır,deli dolu, doğru düzgün bişiyin üstünde durmayan,çok kafaya takmayan biri. Erkek biraz çapkın,deli dolu,zeki bir kiş...
271K 17.5K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.6M 53.7K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...