RED

De mokyooo

9.4K 883 810

21. yüzyılda bir arada yaşayan vampirler, kurt adamlar, elfler ve insanlar sosyal düzeni sağlamak adına belir... Mai multe

Giriş (M)
Yüzün çok tanıdık geliyor (M)
Mühürlenmemiş kurt (M)
Sakladığın sırlar ne?
Yalan söyleyen elf
Ellerini uzat bana
Gün doğumuna dek
Benimle kal
Çünkü seni bir tek ben koruyabilirim
Kızıl gözlü canavardan
Kaçmamız gerek
Söylesene kimi seçerdin?
Asla kendi kurduna sırtını dönme
Sıradaki av sensin
Peki seni avlayan kim?
Piyonlar
Bir vampiri ansızın öpersen...
Oyunun içine çekilirsin
Koruyucu elf
Pişman mısın?
Ardına bakmadan kaç!
Çünkü sen hep yalnızdın!
Alfanın kardeşi
Sırrını sonsuza kadar saklayacağım
Zannettiğinden daha yakınındayım!

Alfanın dişleri seni parçalayacak

209 17 43
De mokyooo


'' Duyduğuma göre Bay Minseok akşam yemeğini dün gece sorunsuz bir şekilde düzenlemiş.'' Jongdae yarım ağız bir şekilde konuştuğunda yan koltuğunda oturan Junmyeon bunun çokta önemli bir şey olmadığını ima ederek sadece başını salladı.   ''Kim Jongin'in söyledikleri doğru mu? Kurt adamların diğer ırklardan herhangi birisiyle evlenebileceklerini söyledi mi gerçekten?''

''Evet. Bu kuralını neden şimdi değiştirdiğini düşünüyorsun?'' 

Gerçekten doğruymuş, dedi Jongdae kendi kendine. Alfanın kendi koyduğu katı kuralı kaldıracağını hiç düşünmemişti çünkü diğer ırklardan nefret ettiği herkes tarafından bilinen bir gerçekti. Lider olarak halka açıklandığı ilk gün bu kuralı koymamış mıydı Jongin? Ona karşı çıkanlar ve bu durumun ileride büyük bir probleme neden olacağını söyleyenler olmuş olsa bile alfa onları dinlememişti değil mi? 

''Birisine mühürlenmiş olabilir, sıradan bir aşk bu kuralın bozulmasında rol oynayamaz biliyorsun. Kesinlikle birisine mühürlenmiş olmalı ve eğer bu gerçekleştiyse artık dokunulmaz birisi değildir demektir. ''  

Junmyeon bunun farkındaydı ancak düşündüğü başka bir olasılık vardı ve bu olasılığın gerçekleşme ihtimalinden bile nefret ediyordu. Eğer Jongin bir şekilde başka ırktan birisiyle birlikte olursa bu düşündüğü gibi onu zayıf kılmayacak aksine çok güçlendirecekti.  Dün geceki konuşmada adı geçen güzel elfi düşündü bir anlığına eğer alfa onunla evlenirse, iki tarafın birbirlerini koruma içgüdüleri vampirleri ve insanları elage edeceği gibi aynı zamanda güçsüz gösterebilirdi. 

''Bulunan ceset ile ilgili haber var mı peki?'' Diğer sorunu düşünmenin biraz daha iyi olduğuna karar verdi. Eğer ceset üzerinde kardeşinin ısırık izleri olmasaydı her şey onun için daha kolay olabilirdi. Kimseyi hedef göstermek için uğraşmak ve zaaflarını aynı zamanda zayıf yönlerini bulmak için başkalarıyla iş birliği yapmasına gerek kalmazdı. 

''Sana bunun hakkında herhangi bir şey söyleyemem, üzgünüm. Dosyaya erişim sadece belli kişilerin elinde ve araştırma çok gizli bir şekilde yürütülüyor. ''

''Bana bu konu hakkında hiçbir şey söyleyemez misin peki? Hiç değilse senin düşüncelerini duymayı isterim çünkü başka birisinin üzerine suç atarak bu işe yardımcı olmayı istemiyorum. Suçlunun en kısa zamanda yakalanmasını istiyorum ve bunun için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım.''

Jongdae onun sözlerine inanmamak isterdi ama çoktan Junmyeon'u iyi kişiler kategorisine koymuş ve bu zamana dek yaşanan kötü olayların üzerini yavaşça çizmeye başlamıştı. Minseok birdenbire ortaya çıkmış olmasaydı belki de yanındaki adam elfleri suçlu olarak göstermeyecekti. Ancak Sehun'un incinmesine neden olmalarının başlıca nedeni sadece Minseok değildi hatta bu planı yapan kişi o bile değildi ama Jongdae öyle olduğuna inanıyordu çünkü bir zamanlar birbirinden kopmuş ailesini asla bir araya getiremeyeceğine inanmış vampiri iyi tanıdığını zannediyordu. Junmyeon kendi kardeşlerini korumak için başka kardeşleri doğrudan onların ölümünü onaylayabilecek mevkiiye sahip kişilerin önüne atarken asla ikinci kez düşünmemiş ve planından pişmanlık duymamıştı. 

''Söyleyebileceğim bazı şeyler var elbette.'' dedi Jongdae parmakları soğuk parmaklarla temas ederken. Vampir onun tüm duygularını alt üst ediyorken  kendisini duygunun akışına bırakmayı ve bundan pişmanlık duymamayı seçti. '' Bana göre planlı bir şekilde işlenmiş bir cinayet değil. Çünkü cinayet saatinden bir saat önceye dek maktul bir otel odasındaymış ne yazık ki  orada kiminle ya da kimlerle olduğunu öğrenemedik çünkü otelin ve otelin çevresinde yer alan tüm kameraların kaydı silinmişti.  Aynı zamanda maktulün cinsel birliktelik yaşadığına eminiz ama bu otelde de olabilir daha öncesinde de hatta öldürülmeden birkaç dakika öncesinde bile olmuş olabilir. İşi değiştiren nokta adamın uyuşturucu satıcısı olması, daha önce hüküm giymiş birisi boğazına saplanmış bir okla ölü bulununca iş her noktadan değişiyor. Birisi ya da birileri adama tuzak kurmuş olabilir ya da diğer seçenek adamımız bir vampir ve bir kurt adam ile sevişti daha sonra kıskanç bir elf tarafından öldürüldü.''

''Belki onu öldüren elf oku çalmış sıradan bir insandı.'' Junmyeon gülümsediğinde diğeri üzerindeki gerginliği azaltmak istercesine omuzlarını düşürdü. Çok fazla neden sorusu olabildiği gibi çok fazla da olasılık vardı ve neredeyse bir aydır bunun üzerinde düşünüyor olmak Jongdae'yi hem ruhen hem de fiziken yıpratmıştı.  ''Doku ya da kan örneğinin sonuçları eşleşti mi?''

''Komik ama hiçbir şey çıkmadı. O gece ne olup bittiğini ve neden öldürüldüğünü o adamın dışında kimse bilmiyor buna eminim. Ayrıca Park Chanyeol kardeşinle konuştu, o gece ve o hafta suça karışan hiçbir vampir olmadığı onaylandı yani  endişelenmeni gerektiren bir durum yok.''

''Peki ya kurtlar?''

''Onlar hakkında bir bilgim yok, raporlarını da görmedim. Sanırım alfa Jongin bu konuyu konuşmak için uygun bir zamanı bekliyor.''

Junmyeon bir kez daha gülümsedi, şeytanları bunun üzerinden milyonlarca plan yapmaya başlamış olsa bile ekstra sakin görünmeye devam etti her zamanki gibi. Eğer Jongin hala Chanyeol ile konuşmamışsa bu büyük bir soru işareti olduğunu gösteriyordu değil mi? Sürüsünün problemleri ya da konsey işleri ertelenebilirdi ama böylesine önemli bir konunun erteleniyor olması şüpheliydi. 

''Maktulün üzerindeki koku analizinin sonucu ne çıktı?''

Jongdae duymamış gibi başını diğer tarafa çevirdi. Tek ipucunu da ona söylemek istemezdi açıkçası ama Junmyeon başını onun omzuna yasladığında dikkati dağıldı. Parmaklar karnının etrafını sarıp onu kapanın içine çektiğinde Jongdae dudaklarının arasından titrek bir nefes verdi.

''Bununla neden bu kadar ilgileniyorsun Jun? Vampirlerin üzerinde şüphe olmadığını söyledim konuyu kapatamaz mıyız?''

''Sadece duymak istedim.'' Yumuşak dudaklar önce yanağına daha sonra kulağının altındaki hassas noktaya dokunmadan önce Jongdae düşüncelerinde netti. Konunun kapanmasını istiyordu, ona bu kadar şey söylemiş olması bile sakıncalıydı. ''Benimle böylesine önemli bir konu hakkında konuştuğun için teşekkür ederim ayrıca bana güvendiğin için de. Bu konunun benim için çok önemli olduğunu biliyorsun çünkü kardeşimin başı derde girebilirdi birisinin hatası yüzünden ve açıkçası eğer böyle bir şey olursa ne yaparım bilemiyorum.''

Bir yalan daha.

Öyle bir olasılığı bile göz açıp kapayıncaya dek ortadan kaldırırdı ortanca kardeş. Aile tutkusu o kadar gözünü döndürmüştü ki şu an kollarının arasında olan adamı kucaklamak yerine onu kafesinin içine çekmeyi düşünür olmuştu sadece. Jongdae onun üzerindeki korkunç bir karanlıkla örtülmüş duygularını merak ve sevgi olarak düşünürken aslında gerçeğin öyle olmadığını öğrendiğinde kimseye ikinci bir şansı tanımayan birisine dönüşebilirdi.

Aslında Junmyeon bu sabaha dek bencil ve insanların arkasından kötü planlar yapıp, onların gözden düşmesi için sinsice oyunlar oynayan birisi değildi. Dün gece aldığı bazı cevaplara artı olarak bu sabah büyük abisinin onu uyarması küçük taşın devrilmesine neden olmuştu, şimdi domino etkisiyle Junmyeon planları devreye sokmak zorundaydı yoksa bundan en çok kendisi zarar görürdü. 

Minseok altında kötü bir düşünce barındırmayan bir akşam yemeği teklifinde bulunmuştu Sehun'a ancak bu teklifin kötü yanı Sehun'un akşam yemeğinin ardından başına gelebilecek herhangi bir durumda kendini koruyamayacak olması olabilirdi ya da yemek esnasında konuşulacak konulara kızıp vampire saldırarak her şeyi berbat etmesi. Üç kardeş aynı zihni paylaşıyormuş gibi güzel elfin üzerine oyunlar oynamayı hedeflemişken kendileri üzerinde dönebilecek oyunlardan habersizdiler.

''Baskın kurt kokusu.'' dedi Jongdae sersemlemiş halde. Gözleri yarı kapalıydı, öpüşmenin verdiği haz vücudunu hafifçe titretiyordu.  Junmyeon bir anlığına kendi sorduğu soruyu unutmuş halde ona baktı, dudakları bir öpücük için daha diğerinin kızarmış dudaklarına yöneldiğinde konuyu anlayabilmişti. Kendi sorusunu unuttuğunu hatta şu an bu soruyla ilgilenmiyor olduğunu fark ettiğinde kıkırdadı. ''Vücudunda yoğun bir şekilde baskın kurt ve yasemin kokusu vardı.''

Junmyeon yüzüne sert bir yumruk atılmış gibiydi cümlenin devamını duyduğunda. Gözlerini kapattı inkar ediyor gibi ama duymuştu, yasemin kokusu vardı ve bu kokuya sahip olabilecek çok az kişiyi tanıyordu. El altından alınan kokular ne yazık ki koku testinde negatif yanıtını veriyor ve sahte olduğunu, kişinin gerçekte ne o ırkı, ne de o kokuyu taşımadığını belli ediyordu. Ancak koku testinde pozitif çıkan kokular genellikle kişinin ırkını belirlediği gibi aynı zamanda çoğu zaman kişiye özel kokular oluyor ve damgalanmış gibi ne yapılırsa yapılsın vücuttan atılamıyordu. Baekhyun o adamla birlikte olduğunu söylemişti ve devamında o adama zarar vermediğini de söylemişti ancak atlanılan bir nokta vardı.

Yasemin kokusu Baekhyun'un özel kokusuydu ve bu koku sadece sevişirken aşırı derecede haz aldığında ortaya çıkıyordu. 

Sorun bu değildi. Hayır, kesinlikle değildi.

''Seni iş yerine bırakmamı ister misin?'' Junmyeon nazik bir tavırla sorduğunda Jongdae gülümseyerek onayladı onu. Öğle yemeğini zamanını birlikte geçirdikleri için mutluydu ve açıkçası bunu sık sık yapmayı düşünüyordu. 

''Gelmeden önce mesaj atmayı ya da aramayı unutma Jun, bugün seni birden karşımda görünce çok şaşırdım doğrusu. Açıkçası öğle yemeğini geçiştirmeyi düşünüyordum ama böylesi daha iyi oldu. Sen ne düşünüyorsun?''

Byun Baekhyun'un kalbine bir kazığı geçirmeyi düşünüyordu Junmyeon o sırada. O kadar öfkeli olmasına rağmen bunu hiçte belli etmiyor, sanki her şey olması gerektiği gibi yolundaymışçasına davranıyordu. Gülümsedi Jongdae'nin bileğine ve avuç içine birer öpücük kondurmadan önce.

''Benimle vakit geçirdiğin için çok mutluyum. Hala bana kızgın olduğunu düşündüğüm zamanlar oluyor açıkçası ve böyle düşündüğüm anlarda ne yapacağımı bilemiyorum. Seni her zaman görmek istiyorum bunu biliyorsun. ''

Utandığını gizlemek istercesine iç içe geçmiş parmaklara baktı diğeri. Vampir dikkatli bir şekilde arabayı kullanıp onu iş yerinin önüne getirdiğinde hala sessizliğini koruyordu. Junmyeon uzanıp yanağına bir öpücük bıraktığında Jongdae daha fazlasını istediğini belli edercesine onun dudaklarına yöneldi. Biraz önceye göre daha masum bir öpücüğü alıp arabadan çıktı ve kaldırıma dek yürüdü. O an Junmyeon'un masum bakışları tamamen silinmiş yerini bir canavara bırakmıştı, hemen Baekhyun'u bulup bu işi halletmek istiyordu. Gitmek üzereydi Jongdae'nin telefona uzun uzun baktığını fark ettiğinde nefesini tutmuş bir şekilde onu izliyordu ta ki genç adam gözlerini telefonundan ayırıp ona bakana dek.


Park Chanyeol

Yasemin kokusu hakkında yanılmamışım


*


Sehun bir önceki gün kadar parlak olmayan ruh ışığının herkesin dikkatini çektiğinin farkındaydı ama bunu değiştirecek herhangi bir şey yapamıyordu kendi içinde. Çok korkmuş ve öfkelenmişti, kardeşinin ona sırt çevirebilecek olma olasılığı bile onu derinden yaralamıştı. Her gün Seonghwa ile yürüdüğü bahçede şimdi tek başınaydı ve itiraf etmesi gerekirse her adımda sanki ayaklarının altında diken varmış gibi hissediyordu. Minseok'un akşam yemeği teklifini istemese bile kabul etmişti ancak şimdi gitmemek için kendi kendine bahaneler arıyordu. Eğer Luhan'a tüm gerçeği anlatsa işler daha kolay olabilir miydi? Melez bir canavara dönüştürüleceğini anlatsa Luhan onu anlar mıydı?

Anlardı değil mi?

Ama neden bu kadar çok korkuyordu? Luhan o olaydan sonra kriz geçirip bazen kendisine bazen çevresine zarar verdiği için yine bunun tekrar olabileceğinden mi korkuyordu? Hayır, Luhan'ın kendisinden korkma olasığı onu dehşete düşüren şeylerden birisiydi. O anlarda hiçbir şeyi hatırlamıyordu ta ki son olaya dek, genç elf o olayı çok net hatırlıyordu. Tavşanını nasıl öldürdüğünü, bunu yapmasını söyleyen zihnindeki baskın sesi, kanın sıcaklığını ve dokusunu... Hepsini hatırlıyordu tıpkı Sehun'un onu gördüğü anda verdiği korkunç tepkiyi hatırladığı gibi.

''Eğer bir kurt adamın içindeki kurda ulaşabilirsen ona her istediğini yaptırabilirsin.'' Aniden duyduğu ses ile irkildi, parmaklarının arasındaki çiçek yaprakları ayaklarının üstüne düşerek yuvarlanmıştı. Şaşkın bakışlarla kocaman gülümseyen küçük kardeşini izledi. ''Eğer alfa seni kızdırdıysa onun kurdunu kullanıp, ona ceza verebilirsin. Kendisini dövebilir, ellerini yakabilir hatta kendisini öldürecek noktaya getirebilir bunu biliyor muydun hyung?''

Başını hafifçe iki yana salladı Sehun. Neden alfa hakkında konuştuğunu henüz anlamamış olsa bile cevabı hayırdı. Luhan koşar adımlarla ona yaklaştı ve daha iyi hissetmesini istercesine lider elfe sıkıca sarıldı. Anında sırtının ve başının üzerindeki güçlü ama narin eller onu kuşatmış ve kendisine çekmişti.

''Neden kurtlar hakkında konuşuyorsun? Bu bilgiyi nereden öğrendin Luhan?''  Mırıldandı asıl söylemek istediklerini erteleyerek.

''Kyungsoo mühürlü kurtların nasıl davrandıklarını anlattı bana biraz önce. Eğer istemediğim bir şeyi yaparsa onu kolay yoldan cezalandırabileceğimi ve bunun onun için en ağır cezalardan birisi olduğunu söyledi.''

''Yani, kurdu sana mühürlü olduğu için onun bedenini cezalandırabilir ha?''

Luhan hızlıca başını salladı ve biraz geriye çekilip abisinin solgun yüzüne baktı. ''Alfa Jongin'in üzerinde bunu kullanabilirsin.''

''Saçmalık.'' dedi, onu elinden tutup tekrar yürümeye başlamadan önce lider elf. ''O, bana mühürlenmiş değil.''

Luhan aniden durduğunda Sehun'un nefesi tekledi. Küçüğün kaşları çatılmış, burnunun üstü kırışmıştı. ''O zaman seni mutsuz eden şey ne hyung? Byun Baekhyun evimize gelip gittiğinden bu yana dek mutsuzsun ve odandan çıkmıyorsun. Onunla kavga ettiğin için mi bu haldesin? Seonghwa bu kavganın iki taraf arasında kalacağını ve konseye taşınmayacağını söyledi.''

Koruyucu elfinin durumun üstünü kapatmış olmasından tekrar memnunluk duydu Sehun eğer durumu bir şekilde kontrol altına alamamış olsaydı Luhan'a bu konu hakkında nasıl bir açıklama yapacağını düşünemiyordu bile. Sonu gelmeyen cümleler ve yalanlardan oluşan kelimelerle kardeşini kandırmaktan ileri gitmezdi. Tekrar yürümeye başlamadan önce kardeşinin elini daha sıkı tuttu sanki söyleyeceği şeylerden sonra bu sıcak eli bir daha hiç tutamayacakmış gibi.  Birlikte bahçedeki balık havuzunun başına dek yürüdüler, derin sessizlik ve sonsuz düşünceler içinde. Birbirinden farklı renklerdeki koi balıkları, kurbağalar, kelebekler...  Luhan gülümseyerek birbirinin üstünden atlayan kurbağaları işaret ettiğinde lider elf gün içinde ilk kez gülümsemişti kardeşine eşlik ederek. Hafifçe eğilip kardeşinin omzuna başını yasladığında derin bir nefes aldı, kendine her türlü geri dönüşe hazırlaması gerektiğini bir kez daha hatırladı. Eğer yaptığı şey Luhan'ın iyiliği içinse ikinci kez düşünmeme işini çok uzun bir süredir ertelediğini fark etti kolunun üzerine konan kelebeğin titreyen kanatlarını izlerken.

''Asla konuşmamamız gereken konuyu hatırlıyor musun?''  Ses tonu bile kendine güvenmediğini ve bu konuyu henüz açmamışken kapatmak istediğini haykırıyordu adeta. Luhan'ın ince parmakları omzunun üzerinde rahatlatıcı dokunuşlarla hareket ederken iç sesi her şeyin yolunda olduğunu haykırıyordu. Her ne olursa olsun  Luhan onu terk etmezdi.

''Liderlerin ilk akşam yemeğinin hemen öncesinde gerçekleşen olayı mı diyorsun? Bunun bir daha tekrarlanmayacağını biliyorsun hyung.''

Bir öpücük hızlıca küçüğün şakağına bırakıldı. Kendine cesaret vermek ve söyleyeceği şeyi yok etmek istercesine sıkıca sarıldı Sehun ona. Luhan düşündüğünün tam aksine bu olayı tekrar yaşayabilirdi sadece o da dahil hiç kimse ne zaman tetikleneceğini bilmiyordu.

''Şimdi söyleyeceğim her şeyi iyi dinlemeni istiyorum  Oh Luhan. Bana bir cevap vermeni istemiyorum sadece dinle ve bunun hakkında iyice düşün. ''

''Beni korkutuyorsun hyung. Kötü bir şey mi oldu? O gece tavşanım dışında başka birisine mi zarar verdim.''

''Hayır.'' dedi, Sehun onun yumuşak saçlarını okşarken. ''Asla öyle bir şey yaşanmadı. Çok uzun zaman önce birileri tarafından kaçırıldığında senin için hedeflenen şey melez bir ırkın başlangıcı olmandı. Bir elf ve bir vampirin aynı bedende yaşaması yeterince zor değilmiş gibi seni ...''

''Hyung?''

Güçsüz sesi işittiğinde konuşmaya devam edemedi Sehun. Kollarının arasındaki beden o kadar küçülmüştü ki bir anlığına onun yok olacağını zannetti güzel elf. Elleri kardeşinin sırtını daha sıkı kavrarken derin bir nefes alıp güçlü olmaya çalıştı.

''Bunu daha önce söyleyemedim için özür dilerim Luhan. Çok zor günler geçirdin ve zihnine yenilmemek için direnip durdun, o anlarda sana söylemek istediğim ama bir türlü söyleyemediğim düzinelerce şey vardı. Seni canavara dönüştürmek istediklerini, damarlarında dolaşan vampir kanına itaat eden bir köle olabileceğini ya da bu durumun bir süre sonra bile bitmeyeceğini söyleyemedim.''

''Ne?'' 

Beli ve kalçası havuzun kenarındaki  korkuluğa çarptığında nefesi kesildi Sehun'un. Kardeşi gözyaşları içinde ona bakıyor, uzak durmasını ister gibi ellerini havada tutuyordu.

''Vampire itaat etmek mi? Bir kez daha olmayacağını söylemiştin! Yüzüme bulaşmış kanı silerken bir kez daha bunu yaşamayacağımı, artık hep mutlu olacağımı söylemiştin! Her şeyi bilirken nasıl sessiz kalabilirsin hyung?  ''

''Sana bunu söyleseydim bile değişen hiçbir şey olmazdı. Sessiz bir şekilde durumunu kabullendiğimi mi düşünüyorsun? Durmadan senin için yapabileceğim bir şey olup olmadığını öğrenmeye çalıştım. Tek yolunun kanına karışmış o pis vampir kanını temizlemek olduğunu söylediler ve bir şekilde sana zarar vermeden bunu yapmak için yöntemler yaratmaya çalışıyorum. Korumak istediğim tek kişi sensin ve eğer bir şeyler yanlış giderse, hata yaparsam, seni kaybederim. Sence bunun olmasını istiyor muyum? ''

Omuzlarını düşürdü Luhan aralarındaki mesafeyi yavaşça kapatmadan önce. Elleri nazikçe abisine doğru uzandığında Sehun onu yarı yolda yakalamış ve ellerini sıkıca tutmuştu. ''Seni üzen şey bu muydu? Byun Baekhyun ile bu yüzden mi kavga ettin?''

Başını olumlu anlamda salladı lider elf. ''Lütfen beni anla Luhan, bunu kötülüğünü düşünerek senden saklamadım sadece her şeyden emin olduktan sonra seninle konuşacaktım. Yapmam gereken her şeyden emin olduktan ve plana koyduktan sonra her şeyi düzgünce sana anlatıp onayını isteyecektim. ''

Onayını isteyecektim...

Kanına karışmış vampir kanı onu birçok şeye karşı etkisiz kılıp, hassas hissettirdiği gibi aynı zamanda bazı yönlerden de güçlenmesini ve durdurulamaz olmasını  sağlamıştı.  Daha zayıf bir bünyesi olmuştu, evet, ancak bunun yanı sıra koku duyusu daha da gelişmiş ve zihin okumalarına karşı daha kontrollü bir hale gelmişti. En önemlisi de Kyungsoo'nun kurdunu dizginleştirmiş olmasıydı bunu sıradan elf güçleriyle elbette başaramazdı ne de olsa abisi gibi sıradışı güçleri yoktu - ta ki o olaya dek-  damarlarında gezinen vampir kanı bu olaya da yardımcı olmuştu.  Düşmanlara karşı daha korkusuz hareket etmesini sağlayan şeydi o kan ve Luhan'ın o gün Kyungsoo'nun kurt formundan korkmamasının tek nedeniydi.

''Biraz önce seni ittiğim ve sesimi yükselttiğim için özür dilerim. Çok bencilce düşünüp hareket ettim, her zaman yanımda olduğunu ve ne olursa olsun beni korumaya çalıştığını biliyorum ancak mantıklı hareket edemedim. Bu konu hakkında yapabileceğim bir şey varsa sana yardımcı olmayı çok isterim hyung ve  artık bu konuyu çekinmeden konuşabilir miyiz?''

Sehun kıkırdadı onun yanaklarını okşamadan önce. ''Elbette, sen nasıl istersen!''

''Bay Byun neden sahte kurt adam kokusuyla evimize geldi hyung? Koku o kadar baskın ki evimizin içinde kızgın bir alfa varmış gibi hissettiğim için dışarı çıktım.''

''Neden o kokuyla geldiğini bilmiyorum belki aklımı karıştırmak içindir. İçeriye girmeden önce kapının ardında Jongin'in olduğunu düşündüm, koku yoğunluğu fazla olsa bile bunu göz ardı etmeyi tercih ettim. Daha sonra onu gördüğümde sadece 'neden burada' olduğunu sorguladım. Onu ben çağırmamıştım, Bay Lee geleceğini haber vermemiş ve en önemlisi gelmesi için bir nedeni yoktu ama Baekhyun dudaklarından koparıp atmak istediğim gülümsemesiyle karşımda duruyordu. Davet edildiğini hatta onu senin çağırdığını ve bu kötü olay hakkında her şeyi öğrenmek istediğini söyledi, dahası sana çoktan her şey söylediğini ve artık benden nefret ediyor olduğunu.''

''Asla.'' dedi,  Luhan  başını iki yana sallarken. Ellerini abisinin koluna sardı ve başını geniş omuza yasladı rahat bir tavırla.  ''Asla senden nefret etmem hyung. ''

''Bunu biliyorum ama o an düzgün düşünemedim. Ona vurmam doğru değildi ancak kendimi durduramadım eğer beni bırakmamış olsaydı onu öldürmeye bile çalışabilirdim oradan çıkmak ve sana ulaşmak için. Başıma ne geleceği umurumda bile değil benim için önemli olan tek kişi sensin.''

Yaklaşık bir saat kadar balık havuzunun başında konuşarak, etrafı izleyerek ve en çokta birbirlerine olan sevgilerini büyüterek vakit geçirmişlerdi. Luhan durumunun bir şekilde düzeleceğinden emindi ve bunun için abisine güveniyordu, Sehun ise nefret edilen kişi olarak güne devam etmediği için şükran duyuyordu. Minseok ile akşam yemeği yemesine gerek olmadığını düşünmeye başlamıştı ancak Luhan'ın safkan olarak kalmasına yardım edecek bilgiye sahip olabilirdi sonuçta bu geceki yemeğin ana konusu Luhan'ın başına gelen korkunç olay değil miydi?

Ne yazık ki Sehun gerçeği göremiyordu her ne kadar gözünün önünde olsa da. Küçük kardeş bir anda ortaya çıkıp ona korkunç günden bahsediyor ve günün sonunda nefret edilen abi olarak kalabileceğini söylüyor. Bunun yanı sıra en büyük kardeş bu olay gerçekleşirken lider elf ile akşam yemeği yemek istediğine dair kibar bir istekte bulunuyor. Her şeyin planlanmış olduğunu ve şu ana dek planın kusursuz ilerdiğini göremiyordu Sehun. Ayrıca artık solgun görünmüyordu, ruh ışığı parlıyor onu nadide kılmaya devam ediyordu.

''Giyinmenize yardım etmemi ister misiniz?'' Seonghwa ona yaklaşmadan önce sordu, onay verildiğinde kapakları açık halde duran dolaba doğru adımladı. Askıdaki ütülü gömleklere bakarken zihnindeki soru işaretlerini ötelemeye çalışıyordu bir yandan.

''Siyah gömleği giyeceğim.''  

Her zamanki gibi renkli ya da dokunulası bedenini açıkta bırakacak şekilde giyinmeyeceğini belli ettiğinde koruyucu elf şaşırmış ama yine de hızlıca gömleği askıdan alıp ağır adımlarla Sehun'a yaklaşmıştı.

''Size eşlik etmemi ister misiniz?''

Evet demek istese bile bu gecenin nasıl sonlanacağını bilmiyordu, kendisini koruyabilirdi ancak küçük kardeşi kendisini koruyamazdı. Bu yüzden Seonghwa ikinci görevini yapıp burada kalmalı ve gece boyunca Luhan'ı izlemeliydi. 

''Teşekkür ederim ancak yine Luhan'ın yanında kalmanı isteyeceğim.''

''Dışarı çıkmak isterse ona izin vermeli miyim?'' İnce, siyah kumaş elfin ne kadar çok dokunursan dokun yine de yeterli olmayan tenini, gösterişli ve ona yakışan dövmelerini birer birer kapattığında Sehun'un gözleri karşısında duran elfi buldu.

''Ne olursa olsun dışarı çıkmasına izin verme. Tek başına hareket etmemesi daha güvenli olur, gerekirse--''

Kendini durdurdu Sehun zorlukla. Söylemek istediği şey kendisine yakışmayan, onun liderliğini ve aile ilişkilerini sorgulamasına neden olacak kelimelerle doluydu.

''Gerekirse? Sınırda duran elflerin sayısını arttırmamı mı istiyorsunuz?''

Belli belirsiz onayladı onu güzel elf. Ona 'Luhan'ı alfanın evine götür' diyecek olmasına inanamıyordu böyle bir şeyi aklından geçirmiş olması bile delilikti.  Seonghwa'nın hızlı parmakları gömleğin düğmelerini hızlıca iliklediğinde Sehun gerisiyle kendisi ilgileneceğini söylercesine ondan uzaklaştı. Saçlarını ensesinde toplarken onun her bir hareketini izleyen koruyucu elfi her ne kadar bunu aştığını söylese bile ona kapılmaktan kendini alamıyordu.

''Yemeğin kısa sürmesi için elimden geleni yapacağım.''

''Biliyorsunuz...'' Seonghwa bir türlü toplanmayan saçları avucunun içine aldığında lider elf bıkkın bir nefes verdi dudaklarının arasından. Bazı zamanlarda kendi vücudu olsa bile tüm yetkiyi koruyucu elfe vermeyi seçmenin en iyisi olduğunu biliyordu, üstelik tuhaf bir şekilde vücudundaki her şey Seonghwa'nın dokunuşlarına uyumlu hareket ediyor ve bu da elfin komik bir şekilde öfkelenmesine neden oluyordu.  Parmaklarının arasından kayan yumuşak tutamlar siyah tokanın altında eziliyorken hafifçe eğilip onun kulağına yaklaştı. ''İstediğiniz her an orada olabilirim. Sizi korumak için değil o iğrenç yaratığı öldürmek için.''

''Kimseye zarar vermene izin veremem Seonghwa özellikle bunun gibi önemli zamanlarda. Ondan bir şeyler öğrenebilirim ya da düşündüğün gibi beni akşam yemeğini yalnız yememek için davet etmiş olabilir. Oraya gitmeden hiçbir şey bilemem değil mi?''

Seoghwa parmaklarını onun yumuşak saçlarından çektiğinde aynı anda yavaşça geriye çekildi. Karanlık teklifi olumsuz karşılanmış olsa bile Sehun'un ruh ışığının eskisi gibi canlı olduğunu görmek onu neşelendiriyordu. 

''Göz alıcı görünüyorsunuz efendim.'' Ellerini belinin üzerinde birleştirmiş tamamen itaatkar bir elf gibi görünüyordu konuştuğunda. Sehun ona baktığında hafifçe gülümsedi söylediği cümleyi tasdikliyor gibi.

''Teşekkür ederim.''  Siyah ceketini alıp odadan çıkmadan önce söyledi Sehun. Geride kalan Seonghwa yatağın üzerindeki kıyafetlere bakarken iç geçirdi, Sehun iyi bir lider ve olgun bir elf olabilirdi ama ona göre hala bir çocuktu. 

*

''Düşündüğün gibi bu hikayenin kötü adamı ben değilim.'' Minseok boş kadehi yenilenirken gülümseyerek söyledi bu sözleri. Karşısında duran Sehun ise ona inanmıyor olsa bile üzerine düşmemek ve konuyu genişletmemek için geçiştirmeye çalıştı. ''Hayır, hayır. Beni anladığını düşünmüyorum. Tekrar etmeme izin ver lütfen, bu hikayenin kötü adamı ben değilim.''

''Öyleyse kim? Bana bir isim verecek misin?''

''Elbette verebilirim. ''

Sehun parmaklarının arasında dolaşan kadehini masanın üzerine bıraktı. ''Öyleyse seni dinliyorum. ''

''Babam iki çocuğunu büyütmeye çalışan saygın bir liderdi, perde arkasında her ne kadar çocuklarına karşı acımasız ve anlayışsız biriymiş görünse de etrafında bir kişi bile varken onu melek olarak tasvir edebilirdim sana. Disiplin adı altında yaptıklarının suç olduğunu anlamak uzun yıllarımı almış olsa bile doğruca ondan nefret ettiğimi söyleyemem çünkü onun sayesinde hayatta kalmak için kendime yollar buldum ve o yolları benimsedim. Sana göre o yollar her ne kadar yanlış ve masum kişilerin kanıyla kaplı olsa da yürümeye alıştığım yol buydu ve bu yoldan geri dönmeye niyetim yoktu ancak birkaç olay bazı şeyler üzerinde düşünmemi sağladı. Konseyde kendini açıklarken o bilgileri birisinin sayesinde edindiğini biliyorum, açıkçası bu hareketini takdir ettim ama şunu hiç düşündün mü; aslında neden oradaydın?''

''Cevabını bildiğin soruları sormaktan hoşlanmazsın diye duymuştum, yanılmışım. Orada olmamın nedeni sizdiniz.''

''Hayır.'' dedi, Minseok şarabını içti ve sinir bozucu bir şekilde gülümsedi. ''Vampirler sadece aracıydı, Bay Lee'nin aklını karıştıran bizdik orada olmana neden olan değil. Park Chanyeol! Kanıtlarının olmadığını ve açık açık yalan söylediğini, söylememiş miydi?''

Doğruydu. Ölen kişi insan ırkından olduğu için tüm belgeleri Chanyeol incelemiş ve olmayan açığı yaratmaya çalışmış ve bunun için Sehun'u suçlu göstermişti. Rayına oturan bir şeyler olduğu gibi soru işaretleri bir bir artmaya devam ediyordu.

''Neden ona yardım ettiniz?''

''Eğer seni yem olarak kullanmış olmasaydık gözler vampirlerin üzerine çevrilebilirdi. Ona yardım ettik diyemem çünkü kendisinin de Bay Lee olayından haberi yoktu, bu ona da sürpriz oldu. '' Kıkırdadı şarabından birkaç yudum içmeden önce. Daha sonra bir şeyi hatırlamış gibi işaret parmağını havaya kaldırdı. ''Kardeşin hakkında konuşalım mı?''

''Sana tek sorum olacak, kanına karışmış vampir kanını nasıl temizleyebilirim?''

Minseok kendini geriye attı bu soruyu duyduktan sonra. Elfin peşinden koşup onu yakalamaya çalışacağını düşünmüştü ancak elf kendi isteğiyle onun avucuna atlamış gibiydi. Kıkırtısı kahkahaya dönüştüğünde Sehun'un bakışları ciddileşti, kaşları çatıldı, duruşu dikleşti.

''Bunun cevabını biliyor olsam bile öylece sana söyleyeceğimi mi düşünüyorsun gerçekten? Kardeşini kurtarmaya heveslisin ama bir o kadar da aptalsın!''

''Kelimelerine dikkat et!'' Sehun'un sesi yükseldiğinde Minseok etrafındaki havanın değiştiğini hissetti. Sanki bir anlığına aldığı nefes bile onu boğmak istemişti.  

''Eğer Park Chanyeol'ü öldürürsen kardeşini hemen iyileştirecek yöntemi sana söylerim.''

Sehun işaret parmağını masanın üzerine vururken çıkan ses Minseok'un zihninin en derin noktasına kadar ulaştı. Çıkan minik bir tıkırtı bile sanki savaş çağrısı gibi onu dürtüyordu. ''Karşında dört liderden birisinin oturduğunun farkında değil misin Kim Minseok?  Onu öldürmemi nasıl söylersin? Bunun bile suç sayılacağını bilerek bana bunu nasıl söylemeye cesaret edersin? ''

''Kardeşin sahip olduğu gücü kötü bir şekilde kullanmaya başlarsa ne olur hiç düşündün mü?''

''Bunu asla yapmaz.''

''Evet.'' diye fısıldadı vampir onu ağına düşürmeye yaklaştığını hissederek. ''Damarlarında vampir kanı dolaşıyorken her şeyi yapabilir. Onun zihnini okuyabiliyor musun yoksa o izin verdiği zamanlarda mı okuyabiliyorsun? Ya da şöyle sorayım; zihin kontrolüne karşı koyabildiğinin ne kadar farkında?  Eğer farkındaysa seni yanıltabilir, aslında düşünmediği şeyleri görmeni sağlayabilir ve--''

Sehun aniden kalktığında karşısındaki vampir sustu. Doğrudan ona bakmıyor olmasına rağmen elfin ne kadar çok öfkelendiğini ve kendini zor tuttuğunu net görebiliyordu. Akşam yemeği için yirmi dakikanın yeterli olduğunu ve buradan çıkıp gitmesi gerektiğini haykırdı Sehun kendine. Eğer şimdi gitmezse bu olayın üzerini kolay bir şekilde halledemeyeceğinin farkındaydı. Bir şey söylemeden ceketini aldı ve Minseok'un sadece ikisi için kapattırdığı lüks restorandan ayrılmak için geldiği koridora doğru yürümeye başladı. Geride kalan vampir keyfini bozmadan, sanki az önce karşısındaki adam öfkeyle masayı terk etmemiş gibi şarabını içmeye devam ediyordu. Bir gölge Minseok'un sağ tarafına yaklaştı ve eğilerek selam verdi.

''Onunla ne yapmamızı istersiniz efendim?''

Çok düşünmedi, kırmızı gözleri yanında duran vampirin kaba suratını bulduğunda konuştu. ''İcabına bakın, kibarca.''






Continuă lectura

O să-ți placă și

8.7K 347 50
Benliğinden kaçmak için çabalayan, aynaları kıran, bir ucube gibi giyindiği halde güzel yüzü sayesinde bir takım kahverengi gözleri cezbeden o genç...
488K 81.5K 71
❝Karanlık çöktüğünde parlayan tek yıldız benim. Ben, sonsuz ışığın başladığı yerim.❞ Eleta tanıdığı bütün kişiler tarafından yalanlarla kandırılmıştı...
300K 26.1K 47
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
2.5M 77.6K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...