Dağların Asenası

By birazdanbiseyler

323K 16.6K 1.3K

Yüzbaşı Asena Yılmaz aylar önce içlerine sızdığı teröristlerin arasındayken esir düşen askerleri kurtarmak iç... More

1
2
3
4
5
6
7
9
Karakterler
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25-
26
27-
28-
29
30

8

12.6K 663 75
By birazdanbiseyler

Merhaba,
burayı çok boş bıraktım ama inanın ki elim gitmiyor. Bir hevesle başı sonu belli diye başladım ama gelişme kısmının önemini göz ardı etmişim. Öylesine yazıp geçmekte istemiyorum.
Tekrardan cümle cümlede olsa yazıp bir şeyleri size sunmaya çalışacağım ama uzun soluklu bir hikaye olmayacağını da buraya not düşmek isterim.
İyi okumalar 🤍

Minik şovumuzdan sonra dayımdan kısa bir laf yesekte , onunda eğlendiği bariz belliydi. Bunu saklamayada çalışmıyordu. Aksine bana memnun bakışlarınıda yolluyordu, gururunu okşamıştım belli ki. Sonrasında görevsizlikten bu hale geldiğimizi ima edip bir kaç dosya işi kitlemişti. Dağ da aç susuz kalsam daha mutlu olurdum.

Oflayarak sandalyede arkama yaslandığımda Barış dosyada ki gözlerini kısa süreli bana değdirmiş ve tekrar işine dönmüştü. Saatime baktığımda akrep ve yelkovan hala istediğim rakamların üzerinde değildi.

"Biraz daha oflarsan odadan atacağım seni." bana bakmadan kurduğu cümleye güldüğümde elinde ki kalemi bir kaç tur döndürdü parmakları arasında.

"Atsana ya bi," dedim. "masa başı iş istesem ona göre meslek seçerdim böyle ceza mı olur? Ayrıca cezalık bir şeyde yok. Dayımın antin kuntin işleri bunlar. Buranın akşam ev kısmıda var ama farkında değil işte." gülerek kendi kendime söylendiğimde arkasına yaslanarak beni izledi.

"Burada dayın değil , senin üstün." dediğinde bunun zaten farkındaydım.

"Biliyorum buraya bunu hiç taşımıyoruz zaten. Ama buradan çıktığımızda bizim rütbeler çıkıyor hayatımızdan sonuçta. Eve gittiğimizde aksine ben üst oluyorum ama bunu sen bilmesende olurdu tabi." dediğimde gülerek elinde ki kalemi kapatıp masaya bıraktı.

"Bazen sesin geliyor tahmin edebiliyorum." kaşları havalanmış gülüyordu.

"Abartmasak mı yüzbaşım?"

"Abartmıyorum ki , abartmayı sevmem. Olduğu gibidir bende her şey. Eve geç geldiğim oluyor kapıdayken duyuyorum. Bazen öyle bi bağırıyorsun ki oturup gülebilirim." dediğinde sanki o anı yaşıyor gibi gülmeye başladı.

"Çok ayıp neden dinliyosun?"

"Duyuyorum dinlemiyorum. Dövüyor musun adamı ne yapıyorsun?" merakından değilde dalgasına sormuş gibiydi.

"Anlatılmaz yaşanır o evdekiler. Aramızda ki yaş farkı az olduğu için dayı yeğenden çok arkadaş gibiyiz. Haliyle rahat duramıyoruz. Burada ki hallerimizi bizi tanıyanlar görse şaşıp kalır." samimi bir şekilde verdiğim cevap karşısında tam cevap vereceği an kapının açılmasıyla ayağa kalkmamız bir olmuştu.

"Rahat olun." Dışarıda dayım içerde binbaşım Ali'nin lafıyla normal halimize geçmiştik.

"Bitti mi dosyalar?" Gözleri ikimiz arasında gidip gelirken benim masamın önünde ki sandalyeye oturmuştu.

"Bitti komutanım." Barış az önce ki gülüşlerinin aksine ciddi bir şekilde konuştuğunda dayım başıyla onaylayıp bana döndü.

"Sohbetinizide böldüm devam edin siz." yanlara kaymak için direnen dudaklarımı birbirine bastırdığımda tabii ki benim hallerimi çözmüş ve bunu anlamıştı.

"İş güç konuşuyorduk ama tam bitti siz geldiniz." sevimli ama resmiyetimi bozmadan konuştuğumda inanmadığına dair bakışları bendeydi.

"Asenaya bazen sesini akşamları duyduğumu söylüyordum tam." Barış'ın doğruyu söylemesiyle gözlerimin hedefine almıştım. Dayım gülmeye başladığında bizimde ondan farkımız kalmamıştı.

"Şiddete uğradığımın şahitleri var görüyor musun?" kınar gibi cık cıklayarak konuştuğunda gülümsememi eksiltmeden dayıma döndüm.

"Şiddet mi? Akşama da çok az kaldı dimi Yüzbaşım ya?"

Üçümüzün muhabbeti bir süre daha devam etmiş , görevsiz geçirdiğimiz günleri doldurmaya çalışmıştık. Bazen bir evimizde vakit geçiremiyoruz diye söylensekte yerimizde saymak daha bi dertti bizim için. Olmuyordu sığamıyorduk duvarların arkasına. Ne yaparsak yapalım rahat yatakta yerimizi yadırgıyorduk. Dışarıda yemek yesek , yediğimiz konserveleri arıyorduk yeri gelince. Arafta kalmış gibi , arada bir yerlerdeyiz.

Şort takımımı duştan sonra üzerime geçirdiğimde saçlarıma havluyu tekrar sardım. Duştan çıkart çıkmaz saçlarımla uğraşmak bana asla keyif vermiyordu. Aksine saatlerce başımda havluyla evin içinde dolanmak ise bana aşırı zevk veriyordu.

Mutfağa geçeceğim sırada açılan dış kapının sesiyle durup bekledim. Dayım kapıyı sanki on kişi içeri girecek gibi açtığında arkada bekleyen Barışla gözlerimiz kesişti bir noktada. Dayım postallarını çıkartmakla uğraşırken biz öylece durmuştuk. Gözleri gözlerimden ayrılıp vücuduma kaydığında , hızlıca tekrar yukarı çıkıp gözlerimde durdu. Başıyla selam verdiğinde aynı şekilde selamladım onu.

"Hadi iyi geceler yüzbaşım." dayımın sesi ikimizin arasında yankılanırken durmayı sonlandırıp mutfağa geçtim. Bu aralar dayı demeye çok alışsam da benim için o hep Ali'ydi. Buraya geldiğimden beri , dışarıda da saygımı korumaya çalışıyorum. Çevremdekilerde onun altıydı , benim gibi. Ali aşağı Ali yukarı diye bahsetmek hoş olmayacaktı. İç sesim bile bu konuda kendimi kaptırmış gidiyordu.

"Güzelim?" Dayımın ya da Ali'nin sesiyle arkamı döndüğümde gülümseyerek bana bakıyordu. Gülümsemesi bana bulaşmıştı.

"Hoş geldin Ali'cim" dediğimde gülümsemesi kahkahaya dönmüştü.

"Her vasıf yerinde diyorsun yani? Alicim demeni özlemişim." yanıma gelip havlunun açık bıraktığı saç bitimimden öptüğünde kollarımı beline doladım. Belki abi belki dayı hatta daha çok komutandı bana ama hepsinden daha çok güvenli bir limandı bana.

"Leş gibi sigara kokuyorsun." yüzümü buruşturarak hafifçe geriye kaydım.

"Barışla dozunu kaçırdık biraz galiba , üzerimi değiştirip geleyim. Yemek yedin mi?" alnıma dudaklarını tekrar bastırdıktan sonra kapıya doğru adımlamıştı.

"Atıştırdım bir şeyler sen aç mısın?" başıyla olumsuz cevap verdiğinde başka bir şey demeden mutfaktan çıkmıştı. Kaynayan suyla çayı demleyip salona doğru ilerledim. Kendimi siyah koltukların üzerine bıraktığımda başımı koltuğun sırt kısmına dayayıp gözlerimi kapattım.

Geçen bir kaç dakikanın ardından Ali içeri girdiğinde kısık gözlerimle hareketlerini izledim. Muhtemelen hızlı bir duş almış ve benim gibi saçlarını kurutmak yerine havluyla içeri girmişti. Benden tek farkı havluyla saçlarını silerek kurutmaya çalışmasıydı muhtemelen.

"Çay getirsene hazır ayaktasın , demlenmiştir. Kupada olsun benim." dememle yüzüme atılan havluyu yakalamam bir olmuştu.

"Bak yorgunum çıldırtma beni , ne diye yüzüme havlu atıyorsun ya? Islak bi de! Ya yüzüme gelseydi?" hızlı hızlı hafif yüksek bir sesle konuştuğumda gülmeye başladı.

"Sesin duvarları açıyormuş ona göre." cümlesinin ardından geri dönüp mutfağa gitmişti. Bir kaç sesten sonra elinde iki kupa çayla yanıma gelmiş birini bana uzatmıştı. Elinden aldığım çay dolu kupayı orta sehpaya koyduğumda bacaklarımı bağdaş yapıp koltukta ki yerime yerleştim.

"Konuşamadık seninle. Barışla yaptığınız şov neydi?" ne çok ciddi ne de çok rahat bir ifade vardı yüzünde.

"Konuştuk ya sende ceza diye dosyaları kitledin?"

"O ayrı , orada alt üst meselemiz vardı. Burada yok." dediğinde gözlerim kısılmıştı. "Boş bulunup alkışlayacaktım seni. Gururlandım." dediğinde gülümsedi.

"Bir gün seninlede meydana çıkarız." dediğimde ise kahkaha atmıştı yine. Bende ona eşlik ettim.

"Her akşam meydandayız biz zaten. Güçlü olduğunu biliyorum zeki ve çevik olduğunu da aynı zamanda." duraksadı. "ama böyle görmek bilmiyorum. İçimde ki endişelere belki biraz su serpmiş olabilir. Eniştem gibisin aynı, her yönden. Sen başardıkça göğüsüm kabarıyor. Her hareketinde arkandan gururla bakan bir Ali olduğunu aklından hiç çıkartma olur mu?" sesi cılızlığın yanında gururlu olduğunu haykırırcasınaydı.

"Biliyorum, her mevzuda bi gözlerine bakıyorum görüyorum orda. Başkaları görmez ama ben görüyorum. Babamda," duygularım kabartmışken devam etmek zorlaşmıştı bana. "babamda gururlanıyordur değil mi? Şehitler ölmez ya babamda bir yerde beni izliyordur."

"Gördüğüne eminim güzelim, eminim ki benden daha çok gururlanıyordur seninle." dediğinde elimde ki bardağın kulpuyla oynayan parmaklarım yanaklarıma çıktı. Düşen bir kaç gözyaşımı sildi aktığı yerden.

Elimde ki bardağın alındığını hissettiğimde başımı kaldırdım. Ali bardağı sehpaya koyduktan sonra yanıma oturup beni kendine çekti. Başım omzunda yerini buldu.

"Bazen," durdum. "göreve gittiğimde içimde bir his oluyor. Sanki babamın adımından ilerliyorum , aynı yerlerde onunda izleri varmış gibi hissediyorum. Adımım adımında , yüreği yüreğimde gibi."

"O da az geçmemiştir bu dağlardan." dediğinde eliyle omzumu sıvazladı. Eminim ki parmakları saçlarımı aramıştı ama havlu buna engel olmuştu.

"Babam hala dağda bir yerde Ali. Şehit düştü dediler ama benim önüme bi tabut koymadılar. Patlama oldu parçası bulunamaz dediler. Ama oturmayan şeylerde var. Bilmiyorum çok özlediğim içindir belki. Parçalarını olsa bulsalardı. Al bu babanın kirpiği desinler ama önüme bir şey getirsinler ben böyle dayanamıyorum." göz yaşlarım yanağımda çizdikleri yoldan ilerlerken silmedim bu sefer.

"Yüreğinde hep bir umut var ama yapma bunu kendine, yıpratma. Sende farkındasın bir şeylerin , olmayınca olmuyor. Belki bir gün bizimde başıma gelecek budur. Ruhu şâd olsun eniştemin sende yüreğini ferahlat artık güzelim lütfen." dedi. Alnımdan öptü yine. Babamın beni son kez öptüğü noktaya değdirdi dudaklarını.

" Çok özledim babamı. Adımından şaşacağım diye aklım çıkıyor."

"Uzun süre senden haber alamadığımda, adımlarınız aynı yerde bitti diye aklım çıkmıştı benimde.Bu kadarı, bilmiyorum Asena. Çok fazla değil mi? Tim'den yürü işte." dediğinde endişesi sesine yansımıştı. Gözlerimi silip başımı kaldırdım omzundan.

"Endişeni de korkunu da biliyorum ama olmaz. Ben böyle tamamlanıyorum. Babamın ruhunu böyle hissediyorum , yanı başımda oluyor. Aynı konuları bir daha tartışmayalım lütfen." gözlerimin içine bakarak derin bir nefes aldığında başını salladı.

"Ablamla konuştun mu peki hiç?" diye sordu emin olmayan bir tonda. Yutkunduğumda cevabını almıştı. Omzumda ki eliyle beni tekrar kendine çektiğinde konuşmayacağımızı da ben anlamıştım. Bir süre daha sarmaş dolaş kaldıktan sonra çalan kapıyla ikimizde birbirimize bakmıştık.Ali kolunu omzumdan çekerek ayağa kalktığında bende arkasından kalktım.

"Biri mi gelecekti?"

"Lojmandan biridir." arkalı önlü ilerlediğimizde delikten bakıp bana döndü. "Barış" dedi.

"Ben saçımı halledeyim o zaman." bakmadan direkt odama ilerlediğimde havluyu saçımdan alıp yatağa fırlattım. Fazlasıyla duygu yoğunluğu yaşarken başkasının karşısına çıkmak en son isteyeceğim şeydi.

Taradığım saçlarımı omuzlarımın gerisinde attığımda yatağa attığım havluyu düzgünce serdim. Yatana kadar kurumaya yüz tutardı. Üzerimi düzelttikten sonrada odamdan çıkıp salona doğru ilerledim. İkisinin sesleri geliyordu. Bir konu hakkında hararetli ama eğlenerek konuşuyorlardı. Kapıdan girmemle ikiside bana dönmüştü.

"Hoş geldin Barış." dedim gülümseyerek sonra da boş olan bir yere oturdum.

"Hoş buldum." önünde benim bardağım duruyordu. Kalkıp almaya üşendiğim için oralı olmamaya çalıştığımda saçımda hissettiğim ellerle sağıma döndüm.

"Kızım şu saçını kurutsana." dedi sanki kendi saçını kurutmuş gibi.

"İki saattir havluyla dolanıyorum kurutmamak için bi de ona mı uğraşıyım? Hem kuru zaten, hafif nemli bazı yerleri sadece."

"Kuru anlayışımız çok farklı güzelim , çok!" isyan edercesine konuştuğunda gülüşüme engel olamadım. Barışta bana katılmıştı.

"Hadi kalkta çay getir Barış'a. Elim değmişken bana da getirir misin hatta?" dediğimde gözler kısılmış bana bakıyordu.

"Senin elin yok mu?" diye sorduğunda var dercesine ellerimi havaya kaldırdım.

"Hadi Alicim hadi." dediğimde Barış gülmeye devam ediyordu. Ama yüzünden hafif bir şaşkınlık geçmedi diyemem. Dayı dememe alışmış olmalıydı.

"Sende şuna uyup gülme lan." Ali , Barış'a söylenerek yerinden kalktığında sesli bir şekilde güldüm. Ardından bu sefer kafama yastık fırlattığında tuttuğum gibi ona tekrar fırlattım. Kapıdan geçerek darbeden kurtulduğunda gülüyordu.

"Barış var demem fena yaparım seni." bağırma sesim ona gittiğinde 'aynen aynen' gibi bir şeyler diyordu.Anca öyle sessiz derdi zaten.Önüme döndüğümde tekrar Barışla göz göze geldim. Tam ağzını açıp bir şey diyeceği sırada Ali getirdiği bardağı uzattı. Sonrasında da bana getirdiğini önüme koyduğunda , yerine oturdu.

"Bugün sesimizi duymayınca merak edip gelmiş Barış." Ali eğlenerek konuştuğunda 'aynen aynen' dercesine baktım.

"Birbirimizi henüz boğmadık Barış'cım gördüğüm gibi ama takdir edersin ki bu çok uzun sürmeyecek gibi." samimi olmayan bir gülümsemeyle ikisinede baktığımda Barış gülüyordu.

"Arada bir kontrol etsem iyi olacak , birbirinizi yiyecek gibi duruyorsunuz."

"Kim kimi yer acaba?" tek kaşımı kaldırarak Aliye döndüğümde göz kırparak çayından bir kaç yudum aldı.

"Barışı bile yere serdiğine göre bu sorunun cevabını hepimiz almışızdır." Ali'nin cevabına gülerek Barış'a döndüm. Başını iki yana sallayarak gülüyordu. Gözleri bende takılı kalıyor sonra tekrar ya Ali'ye dönüyor ya da bardağına odaklanıyordu.

Bir süre daha benim katıldığım muhabbet devam etsede , sonrasında erkek muhabbetlerine ya da alakam olmayan muhabbetlere girmişlerdi. Biten bardağım elimdeyken bacaklarımı kendime doğru çekip yan bir şekilde koltuğun sırtına yaslanmıştım. Söylediklerini duyuyordum ama ne kadarını anlıyordum , tartışılır. Kafamda sadece babamla ilgili anılarım dönüyordu. O sert siması ama bana bakarken yumuşayan ifadesi geliyordu gözümün önüne. Bir gün kavuşacağımızı biliyordum ama o günün ne zaman olduğunu bilmemek tüketiyordu beni.

"Asena?" Bana seslenilmesiyle daldığım düşüncelerden ayrıldığımda 'ne var' dercesine olan bakışlarımdan ikiside nasiplenmişti. "İyi misin?Sesleniyoruz duymuyorsun?"!

"Dalmışım , ne dediniz?" Ali'nin neye daldığımı anlayan bakışlarından tedirginlik geçmişti.

"Bir iki güne görev gelecek , daha sıkı çalışmamız lazım." Barış'ın cevabıyla ona döndüm.Yüzümü tarar gibi bakıyordu.

"Masa başı iş verilmediği sürece sıkı çalışıyoruz zaten." dediğimde Barış hafif bir tebessüm gösterirken Ali gözlerini devirmişti.

"Diline düştüm kurtulamayacağım."

"Her günün bir akşamı olduğunu unutman beni alakadar etmez." Tepkisiz bir şekilde konuştuğumda 'öyle mi?' demek istediğini belli etmek için tek kaşını kaldırdığında omuzlarımı silktim.

Biraz daha olası bir görev hakkında konuşmuştuk. Geçmiş görevlerden biraz da. Yorgunluk ve durgunluk üzerime öyle bir çökmüştü ki konudan konuya geçişlerine yetişemiyordum. Ali müsade isteyerek kalktığında baş başa kalmıştık.

"Durgunsun." Barış'ın kalın sesini duyduğumda başımı yasladığım yerden kaldırmadan ona baktım.

"Yorgunum sadece." dediğimde inandırıcı olup olmamak umrumda olmamıştı.

"Yarın sabah hastaneye gideceğiz bir kaç saatlik bir görev var."

"Şimdi mi geldi haber?" başımı yasladığım yerden ayırdığımda kaşlarım çatılmıştı.

"Az önce binbaşımla konuştuk ama sen dinlemiyordun." Kısılan gözleriyle baktı. "bir sorun mu var?"

"Hayır,dediğim gibi yorgunum sadece dalmışım." Omuzlarım inip kalkmıştı konuşurken.

"Bu dalmaların hep oluyor mu?"

"Ne demek istiyorsun?" bacaklarımı koltuktan aşağı sarkıttığımda çatılan kaşlarımı düzeltmemiştim.

"Bir şey demek istemiyorum sadece soruyorum. Eğer iyi değilsen yarın ki görevi ben de halledebilirim." dedi.

"Direkt sorsana , görevde de böyle dalıp gidecek kadar sorumsuz olup olmadığımı? Niye eveleyip geveliyorsun?" diye sorduğumda kaşlarının ikiside havalandı. "İyiyim ben altı üstü dalıp gitmişim. Ev hali sonuçta , yarın sabah görüşürüz." Ayağa kalkıp kapıya yaklaştığım sırada içeriye Ali girmişti.

"Ne oluyor size birden? Ne bu gerilim?"

"Yüzbaşına sorarsın." yanından geçip gideceğim sırada Ali'nin kolumu yakalamasıyla durmak zorunda kaldım.

"Görev hakkında konuştuğumuzun farkında olamayacak kadar dalmış. İyi olup olmadığını sordum ama yanlış anlaşıldım." O da ayağa kalkmış ama koltuğun ordan bir adım ilerlememişti. Sesinde aksi bir şey yoktu dümdüz konuşuyordu.

"Bende sana yorgun olduğumu söyledim daha ne uzatıyorsun ki?" onun aksine benim sesime aksi bir çok duygu ve kelimeler vardı.

"Bende yorgunum dediğin için yarın istersen kendim halledebileceğimi söyledim zaten Asena. Uzatan ben miyim? Dalıp gitmişsin dünya umrunda değil." Başlayışına tezatlıkla bittiğini düşündüğüm cümleyle birlikte sinirlerim gerilirken yüzümde ki ciddiyet dişlerimi sıkmama sebep oluyordu.

"Barış beni kışkırtma." Tek tek üstüne basarak söylediğim kelimeler benden çıktığında gözlerimizi birbirimizden ayırmıyorduk.

"Hey hey!" Ali elini ikimizin arasında havaya kaldırdı. "Barış, sen gelmeden önce Asena'nın babası hakkında.."

"Ne açıklıyorsun ya sen? Ben açıklamak istememişim demek ki sen niye karışıyorsun? Yorgunum bu kadar , bitti." Sesimin yüksekliği fazla çıkarken göz hapsimde sadece Ali vardı. Bir süre birbirimizin yüzüne baktıktan sonra kolumu elimden kurtardım.

"İyi geceler size. Göreve de geleceğim , nerde ne yapacağımı hangi ruh halinde olmam gerektiğinin farkındayım çok şükür." İkisinede arkamı dönüp odama geçtiğimde başka bir şeyle oyalanmadan direkt yatağımın içine kıvrıldım. Fazla tepki gösterdiğimin farkındalığı geldikçe kendimi yorganın içinde boğasım geliyordu.

Bölüm Sonu.
Huh! Uzun süre sonra geldim ve bölümü bitirdim. Yaklaşık 2bin kelime oldu. İnanın bu kadarı bile zor çıktı. En yakın zamanda görüşmek üzere

Continue Reading

You'll Also Like

10.9K 801 4
"Ben senden vazgeçmem, ışıkları söndürseler bile." 08/03/2023
192K 4.7K 11
Yediği dayağı umursamadan gülümsedi genç kız yüzünün her tarafı kan olmuştu. Bu her tarafı kan olmuş yüzdeki gülümsemeyi karşısındaki görmüş müydü?Sa...
102K 6.5K 36
Bakışlarım son kez telefonumun açık olan ekranına kaydı. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşları...
1.8M 48.7K 26
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...