Rock With You | Jeongcheol

By chweangie

20.8K 2.5K 1.4K

Aşkını ilan etmek için duygu dolu bir mektup yazan Jeonghan heyecanla cevap beklerken mektubunu bir anda okul... More

ikinci bölüm, kardeş paket
üçüncü bölüm, sevgili esasları
dördüncü bölüm, anemon çiçeği
beşinci bölüm, aşk laftan anlamaz
altıncı bölüm, çift oyunu
yedinci bölüm, turnuva fiyaskosu
sekizinci bölüm, yar ben belayım
dokuzuncu bölüm, ağladığında
onuncu bölüm, aşıklar ve ufak ittifaklar
on birinci bölüm, ihanetin bedeli
on ikinci bölüm, hüzünler ve sözler
on üçüncü bölüm, yokluğunda
on dördüncü bölüm, seni özlemek
final bölüm, yeni kırmızı mektup
özel bölüm, cheol'ün aşkı bir
özel bölüm, cheol'ün aşkı iki
özel bölüm, cheol'ün aşkı son

birinci bölüm, kırmızı mektup

2.2K 166 254
By chweangie

Jeonghan için aşkın anlamı tamamen keşfedilmemiş bir madenden ibaretti. Daha gençliğinin baharında, kanının kaynadığı yaşlardaydı. Onun için derslerinin önemli olması gereken yerde önemsediği tek şey Joshua'ydı.

Büyük hoşlantısının sarhoşluğuna kapılmış birçok rüyalara dalacak bir raddeyi bulan Jeonghan nihayetinde kendini önündeki kırmızı zarfı kapatırken bulmuştu. Joshua'nın yüzlerce aşığından farklı gözükmek içindi kırmızı rengi seçmesi.

Şehrin en büyük lisesinde okuyor olmanın yanı sıra okulda bir kere gördüğünü bir daha görmemesi mümkün olacak kadar büyüktü. Kalabalığın olduğu yerde kargaşanın ve kaosun bitmeyeceği gibi bu gençliğin de enerjisi ve entrikaları asla son bulmuyordu.

Jeonghan için en büyük entrika kesinlikle o aptal aşık kızlardan daha üstün olabilmekti. Bunun için delicesine bir hırsa bürünmüştü. Joshua onun için adeta bir takıntı haline gelmişti. Bu takıntısını da kırmızı zarfıyla buluşturmuştu.

"Kırmızı abartı değil mi sence?"

Yanında abartısız bir şekilde oturan Jihoon'un mantık içeren yorumuna gözlerini dikti.

"Diğerlerinden bir farkım olmalı."

Elindeki zarfı büyük bir dikkatle, kırışmamasına özen göstererek defterinin arasına koydu.

"Bu fark seni iyi bir şekilde öne çıkarmalı, şehvetli bir aşık gibi göstermemeli."

Jeonghan onun yaptığı imaya karşı önündeki kalemliği sertçe fırlattı.

"Kırmızı aşkın rengi aptal!"

Jihoon alışık olduğu bu harekete karşı büyük bir itinayla kalemliktem sıyrıldı.

"Hayır, kırmızı tutkunun rengi."

Nihayetinde bu bir savaşa dönüşüp kavga edeceklerine her ikisi de adı kadar emindi. Lakin bu sefer Jeonghan uzatmadı. Onunla bu konuyu iyice uzatmadan son vermesi gerektiği için zarfı koyduğu yerden geri çıkardı.

"Ben aşkımı ilan etmeye gidiyorum sen de mantığında boğul!"

Yanında fazlaca zeka taşımanın zararlarından em büyüğü kesinlikle yapacağı her şeye ket vurması oluyordu. Jeonghan yine de arkadaşıyla didişmekten memnundu.

Elinde zarfıyla Joshua'nın sınıfına girdiğinde içinde büyük bir heyecan vardı. Teneffüs arası olmanın mutluluğu artı beden dersinde olmalarının rahatlığı vardı. Sınıfta olan tek tük kızlardan gözüne en güvenilir olanını seçti.

Zarfı onun sırasının altına koymayı planlıyordu ancak sırasının hangisi olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden güvenli gelen en arkada gözlüklü ve her şeklinden ders için yaşadığı belli olan kıza seslendi.

"Rahatsız ediyorum ama Joshua'nın sırası hangisi acaba?"

Gözlüklü kız deli edercesine bir yavaşlıkla bakıp göz devirdi.

"Evet rahatsız ediyorsun."

Jeonghan onun bu iticiliğine karşı dumura uğradı. Yine de ne tepki vereceğini bilemez bir şekilde ondan bir cevap bekledi. Bıkkınlıkla söylenen kız parmağıyla işaret etti.

"Cam kenarı en arka sıra."

Jeonghan istediğini almış bir şekilde tatlı tatlı gülümsedi ve işaret ettiği sıraya gitti. Başına geldiği sırada ne bir kitap ne de Joshua'ya dair olabilecek bir gösterge yoktu. Ayrıca okul denemelerinde sürekli birinci olan birinin en arkada oturması çok da mantıklı değildi.

Bu şüphelerine karşı birkaç saniye sırayla bakıştı sadece. Gözlüklü kızın tavrına güvenemeyip kızlardan diğerlerine baktı. Yabancı olduğu için ne yapacağını merak eden diğer kızlar ona bakıyordu. Kızlar aralarında gülüşüyorlardı.

"Erkeklerde mi ona aşık? Vaoh! O gerçekten çok popüler."

Bu okulun en popülerinin açık ara Joshua olduğunu bilerek içi rahatladı. Kırmızı zarfı sıranın altına gönül rahatlığıyla koyup seke seke sınıftan ayrıldı.

Kendi sınıfında önündeki mangayı büyük bir ilgiyle okuyan arkadaşını rahatsız etmek için elindeki kitabı aldı. Jihoon anında kaşlarını çattı. Jeonghan elinde kitapla bir yandaki tekli sırasına oturup dil çıkardı.

"Joshua birazdan ona olan aşkımı öğrenecek."

Jihoon elindeki mangayı sertçe çekerek geri aldı.

"Birazdan reddedilmeye hazır ol o zaman."

Onun bu somurtkanlığının kendisine özel olduğunu bildiğinden Jeonghan daha da uğraşıyordu onunla.

"Ben en azından senin gibi utancımdan ölmüyorum."

Jihoon paniklemiş gözlerle ona baktı. Jeonghan kıkırdayarak devam etti.

"Ya da çizgi roman dükkanında aynı mangayı almaya çalıştığım için birine de aşık olmuyorum."

Jihoon elindeki kitabı biraz önce kalemliği fırlatan Jeonghan gibi ona fırlattı. Arkadaşının aksine kitap isabetli gitmişti.

"Kes sesini!"

Jeonghan doğru yere parmak bastığını bilerek omzuna çarpan kitabı umursamadı bile.

"Kim Mingyu ile olmanız imkansız."

Jihoon arkadaşının dalga geçmesini tamamen unutup dalgınlığına geldi.

"Farkındayım."

Jeonghan onun bu aşık hallerine katlanamadığı için kursağında kalan espirisini yaptı.

"Hayır aptal, boy farkınızdan dolayı uzak mesafe ilişkisi olur sizinkisi."

Jihoon kendisine büyük bir tiksinçle baktığında Jeonghan da yaptığı şakadan memnun olmamıştı. Olayın suyunu çıkardışı aşikardı.

"Sence tek derdim bu mu olur?"

Jeonghan onun tamamen gerçekliğe ve mantığa vurmasından usanmış bir şekilde nefes verdi. Sohbetleri asla normal iki insan olarak tek bir konu üzerinden ilerlemiyordu.

"Şaka bu şakaa!"

İkisi de tek konuyu iki farklı bakımdan değerlendirerek birbirlerini umursamadan konuşuyorlardı.

"Şaka nedir biliyor musun?"

Jihoon alaylı bir şekilde gülümsedi.

"Bilirim."

Bunun altından tatsız bir şey çıkacağını anlamamak imkansızdı. Jeonghan yine de üstelemeden sordu.

"Neymiş?"

Tüm günleri böyle bir rutinle geçen ikili duruma hiç itirazları olmadan devam ediyorlardı.

"Seninle tanışmam."

Jeonghan abartılı bir şekilde yapmacık bir kahkaha attı. Tam o sırada içeri giren öğretmen ile sohbetlerini yarıda bırakıp birbirlerine atarlı bakışlar atarak derse başladılar. Bu o anki savaşın sonu anlamına geliyordu.

Dersin bitiminde öğle arası için bahçeye çıktıklarında Jeonghan telaşla etrafına bakınıyordu. Ne Joshua'yı ne de sınıfından kızları göremiyordu.

"Çok belli ediyor ve beni rezil ediyorsun."

Jihoon onun bu deniz feneri gibi dört bir yana dönen başından sıkılmış havasıyla sitem ediyordu.

"Rezil bir insansın zaten."

Jeonghan onu umursamadan devam etti bakınmaya. Gözünün önünde kırmızı bir mektup görmeyi çok istiyordu. O mektupla ona gelip ilanı aşk edecek bir Joshua, ah istemsizce içi kıpır kıpırdı.

"Yemeğini ye Hannie, zarfı gördüğünde illaki gelecektir yanına."

Jeonghan şakalaşmayı kenara bırakıp onu tatlı bir şekilde uyaran arkadaşının sözünü dinledi. Yine de ufak ufak etrafa bakımdan edemiyordu.

"Çoktan almış olması gerekiyordu zarfı, acaba görmedi mi? Belki sırasının altına bakmamıştır. Başka nereye koyabilirdim ki?"

Sesli ve hızlı düşünen dalgın Jeonghan ağzına tepilen kaşık ile ancak daldığı düşüncelerden çıktı. Jihoon yemek dolu kaşığı susması için ağzına tepmişti.

"Sus artık!"

Yanlarına oturan Minghao duruma aşina olmadığı için uslu bir çocuk edasında sordu.

"Ne oldu buna?"

Jihoon durumu kısaca özetlerken Jeonghan etrafına bakınmaya devam ediyordu. Arkada dönen muhabbeti gram dinlemezken gözünün önünde beliren siluet ile dondu kaldı.

Joshua tam olarak karşıdan onların masasına doğru yürüyordu. Jeonghan ne kadar bakarsa baksın kırmızı bir zarf görmediği için içi rahat etmiyordu.

"O buraya mı geliyor?"

Minghao onun iç sesini dışarı aktarmış olacak ji üçü de ona baktı. Joshua tatlı bir gülümsemeyle bahçenin kenarındaki uzun yemek masalarını tek tek geçiyordu. Jeongan telaşla kısa olan arkadaşını dürttü.

"Neden elinde zarf yok!?"

Mantıklı bir cevap beklediği için yaptığı bu hareketten tam olarak istediği cevabı aldı.

"Belki başkalarının görmesinden rahatsız olacaktır, biliyorsun ki o popüler."

Jeonghan haklı olduğunu düşünerek rahatladı. Rahatlamasını yarım kalacak şekilde Joshua ile göz göze geldiğinde tam karşısındaydı. Aşırı büyük bir heyecan içini kaplamıştı ki Joshua soğuk bir baş selamı verdi.

Tüm heveslerin kursakta kalacak şekilde verdiği baş selamından sonra yanlarından öylece geçip gitti. Jeonghan ne olduğunu anlamaz bir şekilde duraksadı.

"Eee, ne oldu şimdi?"

Minghao abartılı bir şekilde güldü.

"Umarım bu reddedildiğin anlamına gelmiyordur."

Jeonghan derin bir şekilde beklentilerini alamamanın hüznünü yaşadı. Joshua tarafından reddedilmiş miydi yani?

"Sanırım reddedilmekten daha büyük bir problemin var."

Jihoon'un kastettiği şeyi anlamayacak kadar kafası dalmışken arkadaşı belli etmemeye çalışarak bir yeri gösterdi.

"Zarfın yanlış yere ulaşmış seni aptal!"

Dediği şeyin absürtlüğüyle Jeonghan önce şaşırdı. Şaşkınlığı geçmeden gösterdiği yere baktığında elinde canlı kırmızı renkli bir zarfla gelen Choi Seungcheol'ü gördü. Görmezolaydı.

"Şaka yapıyorsun!"

Minghao abartılı bir kahkaha daha patlattığında Jeonghan istemsizce ayaklandı. Okulun it kopuğuna aşk ilan ettiğine inanamaz bir şekilde önünde beliren Seungcheol'e baktı.

"Bunu biraz önce buldum."

Yüzünde alaylı bir sırıtış vardı. Ancak tek eksikleri bu değilmiş gibi yemek masalarındaki herkes ama herkes onlara bakıyordu. Joshua da buna dahildi.

"Bir yanlışlık olmuş, onu sana yapmadım."

Seungcheol sorgulayıcı bir tavır takındı.

"Kimin o zaman?"

Jihoon bıyık altından seslenip tüm dikkatini dağıttı.

"Sakın bana mektupta Joshua'nın isminin geçmediğini söyleme."

İşte tam olarak söyle yapmıştı. Jeonghan mektubu o kadar büyük bir heyecanla yazmıştı ki her şeyi 'sen, sana' gibi ifadelerle anlatmıştı. Kalabalıktan ufak bir uğultu çıkmaya başladığında Jeonghan aşırı utamıştı.

"Kim olduğunu söyleyemem!"

Seungcheol tekrar alaylı bir şekilde gülümsedi. Jeonghan o an bunu söylememekte doğrusunu yaptığını düşünüyordu. Bu kadar kalabalığın içinde Joshua'ya açılamazdı ya!

"Utandığın için bunu söyleyebilirsin."

Seungcheol elini okşar gibi Jeonghan'ın başına koyduğunda yüzü neredeyse yüzünün dibindeydi. Kalabalıktan ufak bir nida kopuyordu.

"Ama benim değilmiş gibi davranmayacağımdan emin olmalısın."

Jeonghan utandığı için söyleyemiyordu evet ancak Seungcheol'ü değil Joshua'yı söyleyemiyordu. Havalı bir giriş yapıp heyecanlandıracak kadar dibine giren Seungcheol'e şaşkınca bakan Jeonghan ne diyeceğini bilemez bir şekilde sadece bakıyordu.

"Aşkını kabul ediyorum Yoon Jeonghan."

Başına koyduğu eliyle saçlarını hafifçe karıştırır gibi yapıp ters yönde bir dönüş yaptı. Jeonghan derin bir nefes aldığında Seungcheol tıpkı havalı girişi gibi bir gidiş sergilemişti. Jeonghan ise olana inanamayarak oturduğu yere geri çöktü.

"Az önce ne oldu?"

Jihoon olayların mantığını düşünüp telaşla içeceğinin pipetini kemiriyordu. Bu duruma soğuk kanlı yaklaşan tek kişi Minghao'ydu.

"Okulun en belalı tipini kendine sevgili yaptın."

Etrafta gezen uğultu ve ona bakan gözlerin de verdiği baskıyla Jeonghan daha fazla dayanamayacakmış gibi hissetti. Jihoon onun hislerinin tercümanı oldu.

"Kaçalım."

İkisi de aynı anda yemek tabildotlarını alıp hızlıca kalktığında geride Minghao'yu bırakmışlardı. Zaten ikiliyi çok taktıpı söylemenezdi.

Tabildotları yerine bırakıp merdiven boşluğuna kadar koşturduklarında sakin bir yer buşmanın rahatlığıyla derin bir nefes aldı ikisi de.

"Gerçekten Seungcheol'ün sırasına mı koydun zarfı?!"

Jihoon'un kızmasına karşı Jeonghan olduğu yerde sinirden zıplıyordu adeta.

"Ne yapacağım ben şimdi?!"

Jihoon sakinleşmiş gibi arkadaşını tutup iyice sarstı.

"En kısa zamanda onu karşına alıp yanlış anlaşılmayı düzeltmelisin."

Jeonghan gerçekten okulda yaptığı kavgalar ve aksiliklerle tanınan Choi Seungcheol ile konuşa fikrini sadece iki saniye düşündü. Bu tüylerinin ürpermesine bile yetmişti.

"Okul mu değiştirsem?"

Daha kolay ve güzel bir çözüm olduğu kesindi ancak işe yaramayacağını dile getiren Jihoon'du.

"Evet hatta git Seungcheol'ün kavga ettiği çocuklardan birinin okuluna transfer ol, tam olsun."

Seungcheol'ün şehirdeki tüm okullardan öğrencilerle kavga ettiği varsayılan bir efsaneydi. Kısacası okul değiştirmek ne kadar fayda ederdi bilemezdi.

"Kafayı yiyeceğim!"

Jihoon olumsuz anlamda başını salladı.

"Tek çözüm onunla açık açık konuşup sıraları karıştırdığını söylemen."

Jeonghan mızmızlanır bir şekilde tekrar yerinde zıpladı.

"Ama sıraları karıştırmadım ki o kız söyledi!"

O an aklında beliren gözlüklü kızla duraksadı. Onun oyununa mı gelmişti?

"Hassiktir!"

Arkadaşını merdiven boşluğunda bırakıp hızlı adımlarla o kızı görmeye gidecekti ki Jihoon kolundan tuttu.

"Nereye gidiyorsun!"

Jeonghan başına bu belayı açan o kızı parçalamayı düşünüyordu.

"Tutma beni saçını başını yolacağım o paçozun!"

Jihoon onu bırakıp alkış tutmaya başladı.

"Aferim, git git Seungcheol'ün sınıfına git. Aşkımdan dayanamayıp seni görmeye geldim dersin."

Jeonghan tamamen durdu ve ağlayacakmış gibi dudak büzdü.

"Ne yapacağım peki?!"

Jihoon sadece birkaç saniye duraksayıp düşünmeye başladı. Didişmeden duramadığı arkadaşı için bir çözüm yolu arıyordu.

"Şimdilik önceliğin Seungcheol ile düzgün bir şekilde durumu izah etmek olsun. Sonra o kızın icabına bakarız."

Jeonghan onaylar gibi başını salladı. Gerçekten bir aşk hayatı ne kadar çalkantılı başlayabilirse o kadar hızlı ve sarsıntılı başlamıştı. Başlamadan biten Joshua ilişkisine üzülmesine fırsat vermeden okulun belasından nasıl kurtulacağını düşünme planları yapmaya başlamıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

96.3K 11.8K 64
soluk, ölgün gözlerle bakınca ne boş ne anlamsızdır dünya. -slyvia plath [ texting ] [woosan] lgbt+ konulu bir kurgudur. küfür, argo, şiddet içerir.
172K 9.3K 60
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
1K 146 14
hyunsuk, küçüklüğünden beri hayali olan ilk boks maçına çıkar. ancak rakibi ona şaşırtıcı bir teklif sunar...
69.6K 5.8K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...