| - KARIŞAN İKİ HAYAT - | T...

By geceninsarhosu0

1.1M 46.6K 8.4K

Sıradanlaşmış olan Gerçek Aile kurgularının en SIRADIŞI olanını okumak istiyorsanız, ee buyurun o zaman! 06.0... More

"İkra'nın Hatası"
"Hayatta olan bir kız"
"Son defa"
"Demirtaş Ailesi"
"Bal hamileymiş"
"Ferhat Karahan"
"Kaçıyor Musun Mustafa Demirtaş?"
"3 Eylül 2005"
"Aşk Karşılık Bekler"
"11 Numaralı Masa"
"Kız Çocuk Başka"
"Ailen Olduğuna Sevinmedin Mi?"
"Küçük Olaylar, Büyük Sebepler"
"Gitmem Gerek"
"Veda Etmek Bu Kadar Zor Muydu?"
"Korkulu İlk Adım"
"Siz Her Şeyi Halletmişsiz Zaten"
"Adın Ne Demiştin?"
"Her Şey Yeni Başlıyor"
"Seni Büyüten Bir Aile Varmış"
"Her Daim, Koşulsuz Şartsız Yanındayım"
"Kaybetmekten Korkma"
"Şerefsiz Ne?"
"Ne de olsa elin oğlu değildi, Abimdi"
"Öz Babam Bile Beni İstememiş"
"Tanışma"
"Torun Sahibi Olmak"
"Gözümü Yaşarttın"
"Aklımız Hep Sende"
İphone 14 Pro Max 1Tb
"Korkma, Ölmem"
"Getir, Sevdiğimi De Bana Getirir Misin? "
"Şimdi Okullu Olduk, Sınıfları Doldurduk"
"Pamuk Prenses"
"Sonunda Sen Varsan"
"Hakettin"
"Orhan Bey'in Mekanı"
"Ben Varım"
"Kırmızı Ruj"
"Olmayan Güven"
"Abi Olmak Kolay Değil"
"Sürpriz"
"Efekan İle Emrah"
"Bu Sefer Hatayı Biz Yaptık"
"İnanmıyorlar Bana Deniz"
"Sarılayım Mı?"
"1 Nisan"
"Ya Şimdi Ya Da Hiç"
"Şuan Olsa Yine Öperim"
"Oğuz'dan Hiçbir Şey Olmaz"
"Ben Yapmadım"
Toprak Demişti, Dersin
"Ceza"
"Kimse Hata Yapmak Zorunda Kalmaz"
"Sırası Değil"
"Kumarda Kaybeden Aşkta Kazanır"
"Kardeşinize Sahip Çıkın"
"Dikkat Et Rana"
"Ankara'ya Dönüş"
"Aşığım"
"Özet"
"BİLSEYDİM..."
"FARKLI"
"Çünkü Oğuz..."
"Tutuklu"
"Seni Çok Özleyeceğim"
"11,14,15"
FİNAL
BİTTİ

"İftira"

6.6K 437 209
By geceninsarhosu0

18.04.2023

Yepyeni bir günden yine yepyeni bir bölüm ile HELLO! Nasılsınız? İyisiniz inşallah bebeklerim.

Resmen 300.000'i geçtik. O kadar çok mutlu oldum ki anlatamam. İyi ki varsınız💗💋

✨ İyi Okumalar aşklarrımmmm ✨

Evden uzakta oldukları yetmediği gibi ikisinin de telefonlarının şarjı bitmişti. Şanssızlık üstüne şanssızlıktı cidden. Rana ve Yusuf şarkı yarışmasına katılmış, Toprak ve Pınar da seyirci olarak girmişti. Rana bağlama çalacak, Yusuf söyleyecekti. Ama daha sahneye çıkamadan bağlamanın teli kopmuştu. Yarış marış da kalmamıştı yani anlayacağınız.

Yusuf ve Pınar evlerine gitmeden önce keşke haber vermelerini isteselerdi diye düşündü Rana.

" Cüzdanını kaybetmen kötü oldu." Bir de o vardı. Gerçekten bu tarih, Toprak ve Rana'nın geçirdiği en kötü günün tarihiydi.

" Senin de paran içindeydi. Kusura bakma Toprak." Zaten garibanın yüzü gülür mü...

" Boşver sen, hadi içeri geçelim."

" Ben eve geçeyim Toprak. "

" Burası da evin." Toprak, birtanecik süt kardeşinin koluna girdikten sonra zili çaldı.

Sanırım ilk defa bu kadar hızlı bir şekilde açılmıştı kapı. Gözleri yaşlı yaşlı kapıyı açmıştı Narin. Peşinden Harun da gelmişti.

" Çocuklar!"

Narin, göz yaşlarını silip kollarını açtı. Kocaman sarıldı Rana ve Toprak'a.

" Çok korkuttunuz beni." Toprak, annesinin ellerinden tutup gözlerine baktı.

" Özür diler-"

" Dileme! Dilemeyin! Eşek sıpaları!" Çok korkmuştu, çok üzülmüştü ama kızmıyordu evlatlarına. Kızamıyordu...

Oğluna sarıldı. Harun da, " Gel bakayım buraya, prensesim benim." diyerek Rana'yı kolları arasına almıştı.

Birlikte içeriye geçtiler.

" Sabah bir bakıyorum bizim haylaz ikili yataklarını toplamış, kalkmış gitmiş. Arıyoruz, cevap yok. Soruyoruz, bilen yok. Tüm mahalleyi ayağa kaldırdım ben, size bir şey oldu diye. "

Haklıydı Narin.

" Açıklama bekliyorum çocuklar."

" Narin abla. Biz yarışmaya gittik. " En fazla ne olabilir ki diyerek atıldı Rana.

" Şarkı yarışmasına mı? " Harun'un yarışmadan haberi vardı ama çocuklarının da katılacağından haberi yoktu.

" Evet, şarkı yarışması. Oradayken telefonlara bakamadık, sessizdeydi. Zaten daha sıra bize gelmeden bağlamamın teli koptu, biz de geri döndük. Üstüne cüzdanım çalındı. Telefonlarımızın da şarjını doldurmayı unutmuşuz. Bütün şanssızlıklar bir günde toplandı işte. "

" Başınıza bir şey geldi mi? Nasıl çalındı cüzdanın? Bir şey olmadı de mi kızım? " Narin'in merak ettiği şey Rana ve Toprak'ın nerede oldukları değildi ki, nasıl olduklarıydı.

" Hayır, iyiyiz. "

Narin yanında oturan Rana'nın saçlarını okşayarak " Kızım ve oğlum. Neden haber vermediniz diye konuyu uzatmak istemiyorum ama çok korkuttunuz beni. Burada ölüp ölüp dirildim. Sen bana dedenin emanetisin Rana. Yarın, öbür gün deden gelince ne diyeceğim ben ona, nasıl açıklayacağım..." dedi. Sonlara doğru sesi kısılmış, ağlamaya başlamıştı.

" Sadece deden de değil Rana. Toprak neyse sen de osun benim için. Ben, ben kendime gelemezdim bir daha... " Neyse ki bir şey olmamıştı.

" Narin'im tamam artık, bak bir şey olmadı. İkisi de iyi çok şükür."

" İyiler." Harun, eşinin akan göz yaşlarını sildikten sonra sarıldı.

İşte fark buydu. Rana, doğup büyüdüğü yerde bunu öğrenmişti. Narin ablasının da, Harun abisinin de en fazla kızması buydu.

Onların merak ettikleri ilk şey çocukların nerede oldukları değil nasıl olduklarıydı.

" Getir bakalım bağlamanı, yaptıralım."

İnsanlar çok farklıydı ve bu farklılık Rana'ya hiç iyi gelmiyordu.

______________________________________

Sadece biraz kafasını toplamak, yalnız kalmak istemişti ama dedesi hiçbir zaman onu yalnız bırakmadığı gibi şimdi de bırakmamıştı. Peşinden koşmuştu birtanecik torununun...

" Neden beni istemiyorlar dede? Ben ne yaptın onlara?" Mutlu aile tablosu görmekten sıkılmıştı. Anneniz, babanız ne iş yapıyor sorusundan, anneni  babanı mı seviyorsun sorusundan, annenle baban nerede sorusundan çok sıkılmıştı Rana.

Bazen verecek cevabı olmuyordu, bazen cevap veremiyordu.En kötüsü de sessiz kalmaktı ya...

" Herkes anne baba olamıyor kızım. Senin hiçbir suçun yok." Sokaşın ortasına çökmüş torunun ellerinden tutarak kaldırdı Erdal.

" Senin hiçbir suçun yok. Onlar seni hiçbir zaman hak etmedi, hak etmeyecekte." Belki bazılarınız Büşra ve Ayhan çiftini haklı bulabilirdi. Ne de olsa Rana onların gerçek kızları değildi ama bakan nasıl bakıyordu?

Vicdan meselesiydi. Karakter meselesiydi. İnsanlık meselesiydi.

Herkes yapamıyordu işte.

" Sen de kızınla aranı, benim için bozdun."

" Kızım bana babasıymışım gibi davransaydı belki o zaman bu dediğin geçerli olurdu benim güzel torunum. Hadi ağlama artık, sil göz yaşlarını."

Rana yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip göz yaşlarını sildi.

" Bu hayatta ki tek dayanağım sensin Rana. Sen olmadan ben bir hiçim. "

" Deme öyle dede. "

" Öyle kızım. Sen ağlayınca sanki nefesim kesiliyor, şu gördüğün duvarlar var ya sanki üstüme üstüme geliyor."

" Tamam bak ağlamıyorum artık. Ağlamak yok."

Gülerek tekrar etti dedesi:" Ağlamak yok. "

______________________________________

Daha fazla ağlayıp, şuan onu izlediğine emin olduğu dedesini üzmek istemedi Rana. Göz yaşlarını sildi. Saçlarıyla elini düzeltti. Yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.

Bu dünya pespembe değildi ve hiçbir zaman da olmayacaktı.

Oturduğu yerden ayağa kalkacakken bir el uzanmıştı ona doğru. Kafasını kaldırıp baktı.

Candı.

" Yeteri kadar ağladın mı?"
Rana, Can'ın elinden tutup kendisini kaldırmasına izin verdi.

" Hıhım." Sessiz bir şekilde onayladı Can'ın sorusunu.

" Dünya küçük. Bu kadar hızlı görüşeceğimizi tahmin etmemiştim."

" Ben de."

" Sen, iyi misin?"

" Çok iyiyim. " Can, aklına bir şey gelmiş olmalı ki kahkaha atmıştı.

" Hala aynısın. Çocukken de neden ağladığını sorduğumda bana Allah'ın cezası diyip kaçmıştın. " Rana da hatırlıyordu o günü. Nasıl unutabilirdi ki?

Suna'nın geldiğini ilk gün. Öğretmen Can ve Rana'yı ayırmış, Suna'yı Can'ın yanına oturtturmuştu. Her zaman yakalamaca da birbirlerini yakalayan Rana ve Can, Suna yüzünden kavga etmişti. Sonra da Can, o zaman sen oynamazsın olur biter diyerek göndermişti Rana'yı.

Rana da güldü, azıcık...

" Sen çok değişmişsin."

" Nasıl değişmişim?"

" Artık r'leri söyleyebiliyorsun. Büyümüşsün de baya."

" Yok ya hala söyleyemiyorum. Hızlı konuşunca düzgün çıkıyor."

Okuma dersinde herkes Can'a gülerken Rana onları susturup teneffüste cevaplarını veriyordu. Ne vardı yani r harfini söyleyemiyorsa?

" Ayrıca sen de baya büyümüşsün. Hep öyle kalacaksın sanmıştım. "

" Nasıl? "

" Can, Can diye peşimde koşacaksın felan."

Tabiki de Can'ın haberi vardı, Rana'nın ona deli gibi aşık olduğundan. Ama şerefsizlik değil mi? Kıza umut verip siklememek daha havalıydı değil mi?

" Senin peşinden koştuğum her gün için çok pişmanım. Allah'ım kısa zamanda kurtardı. "

Hıyar yese aklına Can geliyordu ama bunları Can'ın bilmesine gerek yoktu.

" Toprak ne yapıyor?"

" Ankara da. Okula gidip geliyor işte."

" Görüşüyorsunuz yani?"

" Toprak benim her şeyim Can. Tabiki de görüşeceğiz. "

" Ben hep sizi sevgili sanıyordum ya. Çocukluk aşkı felan, büyüyünce evlenirsiniz belki diye..."
Rana buna şaşırmamıştı. Herkes öyle sanıyordu.

" Toprak seni seviyordur diye yüz vermiyordum ben sana. " Aynen Can. Şuan inandık.

" Sen o yaşta bile şerefsizin tekiydin Can. Toprak mı umrunda olacaktı? "

" Yalnız sen de ne kinlenmişsin bana Rana? Ben yavaştan tüyeyim, yolun sonu, benim de sonum gibi duruyor. "

" Peki."

Yalnız kalmak isteyip yanında biri olsun istemek de çok kötüydü. Can, Rana'dan beş, altı adım uzaklaştıktan sonra durdu.

" Sen neden ağlıyordun? "

" Boşver. Git sen. "

" Gideyim mi? "

Siz ne kadar duygusalsınız bilmiyorum ama eğer kendinizi boşluğa düşmüş gibi hissediyorsanız gözünüz çoktan dönmüş demektir. Bu saatten sonra ne, ne isteyeceğiniz bellidir ne de ne yapacağınız...

" Gitme. "Alt üstü beş harfti, beş. Ama sonucu kesindi. Ya üzecekti ya da sevindirecek...

Can, Rana'nın yanında olmayı tercih etmişti. Ağaçların arasına oturduktan sonra Can o soruyu sormadan Rana cevapladı.

" Neden buradayım değil mi Can? "

Çünkü dedesi onun gerçek dedesi değildi. Yıllardır neden beni hiç sevmediler diye ağladığı anne baba şahısları öz değildi. Dedesi ölmüştü. Memleketi değişmişti. Gerçek ailesi ile arası çok karıştı. Sadece ebeveyn değil dört tane de abisi vardı. Ha bir de Emrah.

" Kafede gördüğüm çocuk mu?"

" Evet o."

" Hiçbir zaman erkek arkadaş seçimlerini doğru yapamıyorsun."
Rana tabiki de bu söze bir laf çakardı. Ama Can ondan önce davrandı.

" Evet anladım beni seçmenden bellidir, tamam. Okey."

" Aferin unutmamışsın beni. "

Çok derinlere inmese de pek çok şeyi bahsetmişti Rana.

" Senin için zor olmalı ama eminim onlara da en az senin kadar zor. Ölenler kızlarının ölümünü daha kendilerine yediremeden çıkmışsın karşılarına. "

" Benim de dedem öldü Can. Ama ben onları kıracak, üzecek bir şey yapmadım."

" Her şey zamanla yerine oturacaktır Rana. Kolay değil. "

Konuşmayı yarıda bırakan Rana'nın telefonun sesiydi. Arayan Topraktı. TOPRAK'IN HALA CAN'DAN HABERİ YOKTU! İMDAT!

" Ben gideyim Can. "

" Dikkat et kendine, pinokyo. " Rana, küçükken bu hikayeye gerçekten inanıyordu. Can da gıcıklığına hep Rana'ya böyle seslenirdi.

" Görüşürüz, şerefsiz Can."
İkisi de birbirine arkasını dönmüş evlerinin yolunu tutmuştu. Can çok ilermeden durdu ve yolun yarısından bağırdı Rana'ya.

" Rana! Sen haklısın, bu Can hala şerefsiz."

Neyse ki kendisini bilmesi iyi bir şeydi. Rana tekrar önüne dönüp yoluna devam etti. Tekrar telefonu çalmıştı. Arayan Denizdi.

" Güzelim. Ne yapıyorsun?"

" Eve geliyorum."

" Ben de bir yarım saat sonra evde olurum. Sana bir sürprizim var. "
İşte sürprizlere bayılırdı. Hepimiz bayılırdık.

" Ne sürprizi?"

" Gelince görürsün güzelim. Hadi dikkatli git."

" Görüşürüz."

Ve telefon kapanır. Acaba sürpriz neydi? Çok heyecanlıydı. Bayram değildi seyran değildi ne sürpriziydi bu şimdi?

Rana, anahtarıyla kapıyı açtıktan sonra salona geçti. Baya dağılmıştı ve ellerini yıkamaya bile hali yoktu.

" Kızım, sen misin? Hıh! Bu halin ne senin? Hasta mısın güzel çocuğum? Dur bir ateşine bakayım." Dilek Hanım dudaklarını Rana'nın alnına dayadı. Ateşi yoktu. Hasta da değildi. Sadece çok ağladığı için gözlerinin altı kızarmış ve başına ağrı girmişti.

" Bir şeyim yok gerçekten. Biraz şurada yatsam geçer."

" Odana götüreyim kızım. "

" Yok burası iyi."

Dilek, kızına yastık ve battaniye getirip ayarladıktan sonra son bir defa ateşine baktı. Biraz daha açık kalamayacak kahverengi gözleri zorlamadı ve Rana'nın üzerini örtüp mutfağına çekildi.

______________________________________

Rana, Deniz'in sürpriz diye getirdiği yavru kediye baktı. Avucundan daha da küçük olan kediyi tekrardan kutunun içine koydu.

" Annesi bu yavruya bakmayınca Betül biraz şırıngayla besleyip büyütmeye çalışmış. Dedim benim güzel kardeşim bu aralar sanki çok mutsuz, çok üzgün ve bana kırgın. Bu minik, tatlı kedi onu mutlu edebilir."

Doğru düşünmüşsün Deniz.

" Teşekkür ederim!" Rana, kendisinin on katı olan abisine kollarını sardı.

" Evde bakabilirim değil mi? " Sonra o mühim soruyu sordu.

" Daha küçük olduğu için şimdilik evde bakabilirsin kızım. " Annelerin bu titizlik anlayışı beni öldürüyordu. Kediler çok temiz hayvanlar bir kere...

" Sen kedilerle de pek iyi anlaşamazsın oğlum, şaşırdım. "

" Kardeşim için anlaşmayı deneyebilirim baba. "

Bu aile tablosu bana da samimi gelmiyor merak etmeyin.

Zaten bitmek olan günün yarısını da kedisiyle geçirmişti Rana. Henüz bir isim bulamamıştı ama daha kedinin cinsiyeti bile belli olmadığı için her iki cinsiyetten bir sürü isim düşünmeye başladı.

______________________________________

Yine gelmiştik bir haftanın başına. Sessiz sakin geçer miydi bilmiyorum ama bugünün dolu dolu geçeceği kesindi.

Bugün matematik ödevinin teslim günüydü. Her ne kadar Emrah da aptallık, diz boyunu geçse de ödevi unutmadan getireceğini düşünüyordum

Sınıfa girdikten sonra kendi oturduğum sıraya baktı. Anlaşılan Emrah ve Samet yan yana, benle de Kaan yan yana oturacaktı.

Sadece Kaan'ın duyabileceği bir şekilde günaydın diyip çantamı koydum. İlk iki dersimizin matematik olması da büyük şansı. Hemen anlatıp kurtulacaktık.

Emrah'a doğru dönmeden konuştum.

" Ödevi getirdin mi?"

" Versene şunu." Elinde ki flaşı Kaan aracılığıyla bana verdi. En azından bu kadının derdinden kurtulacaktık, inşallah.

İşte o vakit gelmişti. Öğrenci zili çalmadan damlamıştı bizim öğretmen.

" Günaydın!"

" Sağol!"

Hepimiz oturduktan sonra Gülcan karısı da getirdiği kitapları masanın üzerine dizmeye başladı.

" Haftaya sınavlar başlayacak. Hazır mısınız?"

Sınavların başlayacak olması benim açımdan kötüydü. Gerçekten hiçbir şey bilmiyordum.

" Hocam ne çabuk ya?"

" Hazırız hocam, sayenizde." Aman, aman kimmiş bu yalaka? Aa, Emrahmış.

" Hocam matematikle dini aynı güne koymasınlar ya valla kafam karışıyor." Acaba nasıl karışıyor Muhammet? Öğle namazının farzı kaçtır sorusuna sin30 mu yazıyordu?

" Bu ders tekrar yapalım diğer ders de soru çözeriz."

" Hocam."

" Söyle İlkay. "

" Bir ödevimiz vardı da." Malum ödev...

" Hatırladım. İlkay söylemese unutturacaksınız bana. Dersin ilk 20 dakikasını ona ayırabiliriz. Evet, kim başlamak ister? "

" Hocam, Rana başlasın. " Her yerden çıkıyordu bu Çağla.

" Gel Rana."

İlk çıkmak ve  sunum yapmak kadar utanç verici bir şey yoktu. Yavaş ve sakin da davranmaya çalışarak flaşı tahtaya taktım. Dosyayı açtıktan sonra Gülcan karısının fotoğrafı ve altta yazan destanı gördükten sonra rahatladım. Silinmemişti.

" Ne demek bu?"

" Dinleyin hocam, lütfen."

" Devam et."

Paragrafın ilk kısmı evet bana aitti ama sonlara doğru çok değişmişti. Resmen birisi hocaya olan nefretini kusmuş ortaya da beni atmıştı.

" Devam et Rana!" Sevmediğim bir öğretmen de olsa Gülcan, asla insanların kalbini kıracak sözler söylemezdim. Bir hocaya evde kalmış demezdim, siz de matematiği online aldınız galiba da demezdim. Ama biri benim yerime çok güzel demişti.

" Hocam bunu ben yazmadım. "

" Sen yazmadın mı? Gözlerimin önünde açtın ya dosyayı kızım!"

" Hocam gerçekt-"

" Arkadaşımız neden böyle bir şey yapmış anlamadık hocam. Biz ünlü matematikçileri araştırmıştık. Zaten ödevimiz de oydu." Konuşan Doğandı.

Bu sınıf ne yapıyordu, ne yapmaya çalışıyordu?

Hani herkes Gülcan'a dersini verecekti? Herkes birlik olmayacak mıydı? Benim yazdıklarımla hiçbir alakası olmayan bu saçmalık neydi peki? Emrah mı yapmıştı? Bunu yapacak kadar küçülmüş müydü cidden?

" Bu hadsizliğin son kademesiydi Rana. Çıkar flaşını da müdürün yanına gidiyoruz."

" Hocam ben yapmadım diyorum anlamıyor musunuz?"

" Yürü!" Gülcan manyağı kolumdan tutup sınıftan çıkarmaya yeltendiğinde kolumu ondan kurtarıp flaşı çektim.

Arkama bile bakmadan sınıftan çıkıp müdürün odasına geldim. Gülcan da peşimden gelmişti.

" Ne oluyor Gülcan Hanım? "

" Öğrenciniz bana karşı büyük saygısızlık yaptı. Umarım cezasız kalmaz."

" Ben ailemi arayabilir miyim?"

" Ara kızım."

Gülcan abartılı abartılı az önce yaşananları anlatırken ben kimi arayacağıma bakıyordum. Kimi arayacaktım? Bu saatte, evde, camış gibi yatan Oğuz'u arayacaktım elbette.

" Çabuk söyle Rana. " Erkeklerin uykulu sesi kapatılsın.

" Okula gelmeniz lazım. "

" Bir şey mi oldu?"

" Evet. Acil hem de."

" Tamam, geliyorum ben."

Aynı şeyleri bir daha tekrar etmemek adına müdür beyciğimiz aileni bekleyelim demişti. Gülcan da sinirden kudurmuştu burada.

Ben yapmamıştım ki, yapmazdım, yapamazdım. İnsanların dış görünüşüyle, özel hayatıyla dalga geçecek kadar küçük biri değildim. Ama gel de bunu şimdi anlat.

Odanın kapısı gürültülü ve patavatsız bir şekilde açılınca nihayetinde üçümüz de oraya dönmüştük. Oğuz gelmişti. Arkasından da anne ve babam.

Müdür sakinliğini koruyarak "Buyurun, oturun." dedi. Annem ve babam oturmuş, Oğuz da gelip oturduğum sandalyenin iki tarafına elini koyup başımda dikilmişti.

" Hayırdır müdür?"

" Pek hayır değil."

" Kızım, bir şey söylesenize ne oldu?"

" Ben söyleyeyim beyefendi. Kızınız eğitim, öğretim kurumlarında nasıl davranılması ve nasıl konuşulması gerektiğini unutmuş. Kural yok, disiplin yok. Ama saygısızlık, düzineyle. Şu bana yazdığı öfke birikimini de bakın. Özel hayatım bile kalmamış. "

" Ben yazmadım bunları gerçekten." Odada ki herkes en az beş defa okumuştu yazılanları. Gerçekten Rana mı yazmıştı acaba?

" Kızım. Bir şey desene. " Ne diyeyim, yapmadım diyorum ya işte.

" Bir şey demesine gerek yok. Yapmadım diyorsa yapmamıştır. " Teşekkürler Oğuz.

" Flaşı tahtaya takıp kendisi açtı bu yazıyı. Yalan mı söyleyeceğim? Anlatsana sen de kızım."

" Bakın, ben gerçekten yapmadım. Biraz mantıklı düşünün lütfen. Ben şurada okula geleli bir ay bile olmadı. İşim gücüm yok sizin ne yiyip içtiğinize kadar mı araştıracağım? Tanımıyorum ki sizi bu kadar bilginiz olsun elimde. "

" Eline bu bilgiler nasıl geçti, niye geçti bilmiyorum ama bana bilendiğin belliydi. Eminim sen yazdın bunları. "

" Niye böyle bir şey yazdı peki Rana? " Hadi söyle Gülcoş.

" Ödevdi. "

" Ben söyleyeyim. Eğitim öğretim kurumunda öğrencilere ders anlatsın diye getirdiğiniz bu öğretmen her seferinde bir bahane uydurup onları cezalandırmaya çalışıyor. Öğrenci zilinden önce geliyor, geç kalanı yok yazıyor. İki kelime ediyorsun on saat konuşmuşsun gibi davranıyor. Üstelik burası özel okul. "

" Doğru mu bunlar müdür? "

" Gülcan Hanım hakkında bu gibi şikayetleri almıştık ama-"

" Aması maması yok müdür. Bu işe bir açıklık getiriyor musun getirmiyor musun? "

" Ben bu yaşananlardan dolayı çok özür dilerim Mustafa Bey ve Dilek Hanım. Eminim Gülcan Hanım da bu konuyu daha fazla uzatmayacaktır." Müdürün imalı konuşmaları yüzünden Gülcan söyleyeceği bütün lafları yutmuştu. Afiyet olsun.

Müdürün odasından çıktıktan sonra Oğuz," Çantanı topla da gel. " demişti. Bugün daha fazla okulda kalmak istemiyordum. Sakin kalmıştım, en azından çalışmıştım ama bir dahakine bu kadar güçlü duramazdım. Çünkü iftira atılmasından, haksız yere suçlanmaktan nefret ederdim.

Continue Reading

You'll Also Like

400K 32.5K 49
"Uyan, kavga et, sigara iç, dolandır, uyu. Hayır, ben bundan ibaret değilmişim.." K.T. Bir dolandırıcı çetesinin üyesi olan Karmen, çeteyle birlikte...
672K 30.2K 20
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
598K 17.6K 25
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
393K 25.2K 23
17 yıl önce bir kötülük yapıldı, bu kötülük herkesin ruhunda unutulmayacak yaralar bıraktı. Yara alanlar, asıl yaralıya yeni yaralar açmayı umursama...