Fırtınalı Gecede (Tamamlandı)

By aleynahirik

28.2K 3.6K 3.8K

Trajik bir geçmişin ardından yurt dışına gönderilen Ahsen için geri dönüş vakti gelip çatmıştı. Büyük bir özl... More

Fırtınalı Bir Gecede Her Şey Olabilir
Bölüm İki | İlk Akşam Yemeği
Bölüm Üç | Tatlı Rüyalar
Bölüm Dört | ''Eskisi Gibi.''
Bölüm Beş | Kapılar Ardındaki Gözler
Bölüm Altı | Işıklar Sönünce
Bölüm Yedi | Siyah Şemsiye ve Kırmızı İplik
Bölüm Sekiz | Unutulan Her Bir Anı
Bölüm Dokuz | Yalnız Prenses
Bölüm On | En Uzun Gece
Bölüm On Bir | Yeniden Denemek İçin Geç Değil
Bölüm On İki | Suyun Dibinde
Bölüm On Üç | Karanlıktaki Parti
Bölüm On Dört | Kördüğüm
Bölüm On Beş | Açık Kalan Cehennem Kapıları
Bölüm On Altı | Beyaz Kuğu
Bölüm On Yedi | Dalgalarda Doğmak
Bölüm On Sekiz | Saydam Kalp
Bölüm On Dokuz | Ilık Bir Yaz Günü
Bölüm Yirmi | Işıkların Altındaki Çürük Kokusu
Bölüm Yirmi Bir | Alevlerin Yakamadığı Kadınlar
Bölüm Yirmi İki | Lilit Derin Bir Karanlıktır
Bölüm Yirmi Üç | Kayıp Soydan Geriye Kalan
Bölüm Yirmi Dört | Silik Ayak İzleri
DUYURU 📣
Bölüm Yirmi Beş | Siyah Kuğu
Bölüm Yirmi Altı | Fırtınalı Bir Gecede Neler Oldu?
Bölüm Yirmi Yedi | Batının Kötü Cadısı*
Bölüm Yirmi Sekiz | Karanlıkta Gizlenenler
Bölüm Yirmi Dokuz | Altın Kafesteki Kargalar
Bölüm Otuz | Yeraltından Yükselen Sesler
Bölüm Otuz Bir | Gökyüzündeki Son Yıldızlar
Bölüm Otuz İki | Cennetten Kovulan Herkes Bir Arada
Bölüm Otuz Üç | Bilgi En Güçlü Silahtır
Bölüm Otuz Dört | Drakula'nın Şatosunda Yalnız Bir Gece
Bölüm Otuz Beş | Aşk Bir Zayıflık Mıdır?
Bölüm Otuz Altı | Aydınlıkta Kalan Tek Kişi
Bölüm Otuz Yedi | Kirli Sular, Temiz Ruhlar
Bölüm Otuz Sekiz | Cadı Avı Başlasın!
Bölüm Otuz Dokuz | Son Akşam Yemeği
Bölüm Kırk | Güzel Yalanlarla Yaşar ve Ölürüz*
Bölüm Kırk Bir | Şeytanı Kurtarmak
Bölüm Kırk İki | Yaşasın, Dünya Yok Oluyor!
Bölüm Kırk Üç | Son Yargı
Bölüm Kırk Dört | Hüzünlü Prensese Veda
Bölüm Kırk Beş | Denizin Bittiği Yer {FİNAL}
YAZAR NOTU

Bölüm Bir | Geri Dönüş

1.1K 127 66
By aleynahirik

*Medya: Ahsen'imiz. 😍 Aynı zamanda kitap kapağında kullandığım fotoğraf. Çok beğendiğim birisi umarım seversiniz. İyi okumalar! 🩷

''O kadar heyecanlıyım ki!''

Taksi, iki tarafı yemyeşil yol boyunca ilerlerken arka koltuğa döndüm. ''Evimi çok özledim! Ailemi ayrı özledim.''

Aylardır benimle özel olarak mı ilgileniyor yoksa sadece samimi mi davranıyor ikilemi arasında gidip geldiğim gayri resmî erkek arkadaşım Emre gözlerini zar zor camdan ayırıp bana döndü. ''Bu yolun sonu gerçekten bir yere çıkacak mı? İki saattir yoldayız hala ağaç görüyorum.''

Aralarındaki bir koltuğu boş bırakarak diğer cam kenarına geçmiş olan İrem'de benzer bir tepkiyle gözlerini çekti manzaradan ve bize döndü.

''Ne ruhsuz bir adamsın, kız evimi özledim diyor sana.''

''Gerçekten...'' diye mırıldandım. Taksi ağaçları geride bırakıp virajdan döndüğü gibi heyecanla bir çocuk gibi ellerimi çırptım.

''Geldik mi?'' dedi Emre heyecanla. ''Ailen biliyor mu bu arada?''

Sorduğu sorunun ucu o kadar açıktı ki taksi evimizin önünde büyük açıklıkta durana dek hangisinden bahsettiğini düşünmem gerekti.

''Sizin geleceğinizi mi?'' diye sordum.

''Evet.''

''Tabii tabii. Haberleri var, yazın bir kısmını sizi evde misafir etmek istediğimi söyledim. Seve seve kabul ettiler.''

''İyi bari. Peki... Benden haberleri var mı? Yani, ne bileyim bir erkeğin evlerinde kalmasını isterler mi istemezler mi emin olamadım. Kafa yapılarını bilmiyorum.''

''Rahat olur musunuz? Ailemi tanıyınca anlayacaksınız öyle insanlar değiller.''

Emre'nin taksiden inerken taksi ücretinin parasını verdiğini ve İrem'in hemen arkasından indiğini gördüm.

Bagajı açıp bavulları hep birlikte teker teker indirmeye koyulduk.

Emre'nin ''İyi bakalım.'' diye mırıldandığını duydum.

''Ahsen'im!''

Annemin tiz ve yüksek sesinden duyduğum ismimle beraber eve doğru döndüm.

''Anne! Baba!''

Hızlı adımlarla onlara doğru yürürken evin önündeki çeşmenin yanında kavuştuk. İkisi aynı anda beni kolları arasına çekip sevgileriyle boğarken gözlerimi yumdum.

''Sizi o kadar özledim ki.'' diye fısıldadım. ''O kadar!''

Annem beni geri çekip önce yüzüme, ardından boyuma posuma bakarken gururla gülümsüyordu.

''Nasıl güzelsin ya nasıl!''

Ondan aldığıma emin olduğu sarı saçlarımı okşarken bir anlığına duraksadı. ''Saçlarını niye bu kadar kısa kestirdin?''

Babamın öksürüğü ile dikkatimizi arkamda bizim sarılma ve özlem giderme senfonimizin bitmesini bekleyen arkadaşlarıma çekti.

''Ay, dağıldım çok özür dilerim.'' dedim gülerek. Kenara çekildim ve elimle çıtı pıtı bir kız olan İrem'i gösterdim. Her zaman kaküllü kullandığı koyu renk saçları ve bana oranla çok daha küçük olan yüz hatlarıyla oldukça sevimliydi.

''Anne, baba bu en yakın arkadaşım İrem. İrem, annem Asiye ve babam Ferit.''

''Çok memnun oldum efendim, teşekkür ederiz bizi kabul ettiğiniz için.''

İkisinin de elini sıkarken annem ona da yaklaşıp kolunu okşadı. ''Ah canım benim, ne demek.''

''Ve Emre.'' derken ilk intibaa olarak eli yüzü düzgün ve yakışıklı bir genç izlenimi bırakacak Emre'yi gösterdim. Son zamanlarda saçlarını kısacık kestirmesine ve yüzünün oldukça öne çıkarmasına rağmen hala gayet iyi görünüyordu. Bana nazaran saçları çok daha koyu bir sarıydı.

''Memnun oldum, efendim.'' dedi.

''Abi de abla de, amca de teyze de nasıl rahat edersen.'' dedi babam elini sıkarken.

İkisinin de sanki gerçekte nasıl tipler olduğunu bilmiyormuşum gibi süt dökmüş kediye dönmüş bu hallerine içten içe güldüm.

''Eh, hadi içeri gelin. Akşam için yemek hazırlattım ama daha var. Biraz yerleşin, dinlenin.''

Beş kişi özlemle baktığım evimize doğru yürürken gözlerimi etraftan alamıyordum. Siyah dış cephesi, geniş pencereli, çatı ve zemin katıyla birlikte dört katlı olan evimiz tüm çocukluğumun en güzel hatırasıydı. O zamanki arkadaşlarımın evimize imrenmesi, bana sanki bir sarayda yaşayan prenses muamelesi yapmalarının ne kadar hoşuma gittiğini düşündükçe duyduğum utançla güldüm.

''Ne oldu?'' dedi annem evin kapısına birkaç adım kalmışken.

''Aklıma bir şey geldi de.''

Evin geniş kapısı açılıp da içeriye ilk adımlarımızı attığımda heyecanla dudaklarım aralandı, etrafımda dönerken bavullarımı kenara koydum.

''Nasıl özlemişim!'' dedim haykırarak.

Arkadan gelen annem saçlarım bir öpücük kondurdu. ''Biz de seni.''

Babamla beraber bavulların taşınmasına yardımcı olurken arkadaşlarımın çoktan evin içine girip etraflarını izlediklerini fark ettim.

''Oha...'' dedi usulca İrem. ''Durumumuz iyi derken bu kadarını beklemiyordum. Alçakgönüllü davranıyormuşsun.''

''İyi yere mi kapak attım ben, ne oldu şimdi?'' dedi Emre bir kez daha kafamı karıştıracak bir yorumda bulunarak. Bir bakış paylaştık ve bana göz kırpıp manidar bir tebessümle karşılık verdi.

Bordo rengin hâkim olduğu ilk yerlerden birisiydi ortadaki büyük girişimiz. Girişin sol tarafında kalan ve genelde gelen büyük misafirler için açılan oturma odası, sağ tarafında mutfağa ve kilere giden uzun bir koridor vardı. Kapının hemen karşısında aşağı ve yukarı inen merdivenlerin başlarında büyük ahizeler, annemin kendi zevkine göre döşediği abajurlar, minik heykeller ve vazolar girişi dolu gösteriyordu. Aşağı kata inen merdivenlere bakarken yüzümdeki mutluluğun simgesi gülüşüm usulca söndü.

''Drakula'nın şatosuna benziyor.''

İrem'in ikinci yorumuyla kafamın içindeki düşüncelerden sıyrıldım ve onlara döndüm. ''Yok artık.''

''Gerçekten.'' dedi ve onay almak için Emre'ye döndü. ''Öyle değil mi?''

''Biraz öyle.''

''Hayır! Burası bana her zaman huzur verir. Öyle kasvetli ve korkunç bir yer değil.''

''Ya da... Zamanında burada yaşadığın ve anıların olduğu için sana öyle gelmiyor.''

''Neyse ne, uzatmayın.'' dedi Emre bıkkın bir tavırla. ''Toronto'dan gelene kadar yorulmadım, bu eve gelene kadar yoruldum. Bavulları nereye koyalım?''

Gözden kaybolan annem ve babama bakınırken, ''Yani... Önceden yardımcılarımız vardı ama şu an kim var hiç bilmiyorum.''

''Hizmetçiniz de mi var?''

''Hizmetçi denmez.'' dedim. ''Yardımcı onlar.''

''Senin böyle bir evin olsa evi kendin mi temizlerdin, İrem?'' dedi Emre.

Alt kattan yükselen ayak sesleriyle heyecanla merdivenlere döndüm. Görmek istediğim kişiyi görebilme ihtimaliyle hızlanan kalbim, babamın hemen arkasından gelen tanımadığım yabancı bir adamla hayal kırıklığına uğradı.

''Faruk Bey, çocukların eşyalarına bir el atalım.''

Babamdan daha genç olduğu belli olan bir adam, gülen yüzüyle yanımıza yaklaştı ve bavulları almaya yeltendi. ''Hoş geldiniz.''

Hep bir ağızdan adamı cevaplarken Emre, adamın çabasını yalnız bırakmadı ve kendisi de bavullara yüklendi. Babam da dahil olmak üzere üçü bir üst kata çıkarken İrem ile arkalarından yürümeye başladık. Halı kaplı merdiven basamaklarını bir bir çıkarken merdiven boşluğundan aşağıya kaçamak bakışlar yolladım.

Odam, hala aynı yerde, hiçbir şey değiştirilmemiş haliyle duruyordu. İçeri girip kendimi en son on sekiz yaşında yattığım yatağıma bıraktığımda midem hissettiğim bu hissin gerginlik mi heyecan mı olduğunu ayırt etmekte zorlandım. Gözlerim duvarlara astığım posterlere, sanki dün buradaymışım gibi bırakılan çalışma masama, dolabıma kayarken yutkundum. Bir eve ait olma düşüncesini bu kadar özleyeceğim, bambaşka bir ülkede benim gibi görünen ama aynı duyguları paylaşmadığım bir sürü gençle beraber yaşamaya başladığım ana kadar aklıma gelmeyecek bir şeydi. Üniversiteyi bitirip de artık dönme vaktimin geldiğini hissettiğim de ise seninle aynı dilde konuşan, aynı duyguları ve hisleri rahatça paylaşabileceğim tek yerin burası olduğunu anladım. Belki pişman olacaktım, belki oradaki imkanları arayacak ve birkaç ay sonra iş için geri dönmek isteyecektim fakat şu an kalbimden geçeni yapmakla doğru olanı yaptığıma körü körüne inanıyordum.

Açık kapıdan içeri giren İrem'im öksürüğüyle yattığım yerden doğruldum.

''Sen gerçekten çok özlemişsin kızım, abarttığını düşünüyordum.''

Kafamı iki yana salladım. ''Hayır, gerçekten özlemişim. Sen özlemedin mi aileni? Ya da evini?''

''Sence öyle olsa döndüğüm gibi sizin eve mi gelirdim?''

Acı bir şekilde gülümsedim. Ailesine hiçbir zaman benim kadar bağlı olmadığını biliyordum, bunun gerçek sebebi ise anlatmaktan kaçtığı bir konu olarak öylece havada kalıyordu. ''Doğru.'' dedim sadece.

Odamın içinde yürürken etrafı incelemeye koyuldu. Posterlere bakarken gülmeye başladı.

''Of, sen de mi bu grubu severdin?''

''Evet.'' dedim gülerek. ''Hem de ne sevmek...''

''Ben de...''

Lila perdelerimin olduğu geniş pencerelerden birine yaklaştı ve ön tarafa bakan manzarayı seyretti. Henüz yarım dakikanın sonunda tanıdık bir tepki verdi. ''Oha!''

''Sürekli şöyle söyleyip durma uyuz oluyorum artık.'' dedim. ''Ne oldu yine?''

''Bu kim?''

Sorusuyla birlikte mideme baskı yapan aynı his geri döndü. ''Kim kim?''

Yumuşak yatağımdan fırladım ve onun yanına, pencerenin önüne geldim. Beklediğim şey ise tam da bu andı.

Yıllar geçmesine rağmen gördüğüm herhangi bir anda onu tanıyacağımdan hiç şüphem yoktu. Babamın arabalarından birini garaja park etmiş ve geri dönüyordu. Elleri cebinde ve başı öne eğikti. Kestane renkli saçları, hatırladığım halinden daha canlıydı. Önüne düşen birkaç tel uzun saçını geriye itti ve kafasını kaldırdı. Gözleri perdesi açık penceremdeki bana takıldığında adımları yavaşladı, kaşları hafifçe çatıldı. Belki de be olup olmadığımı anlamaya çalıştı.

İrem dirseğiyle koluma vurdu. ''Bu işte.''

Göğsümü titretecek bir şekilde iç çektim ve doğru sıfatı bulmaya çalıştım.

''Çocukluk arkadaşım.''

Continue Reading

You'll Also Like

219K 3.4K 10
Ne çok para ne de mutlu bir aile arayışı; ne bir sevgili ne de bir düşman. Monoton düzeninden memnun olan Burak çekip çevirdiği barında küçük zevkler...
23.8M 1.4M 79
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
675K 64.2K 57
"Unutma fırtınam," Dedi kolumdan tutup beni kendine çekerken. Dengemi kaybedip yere düşmemek için onun omuzlarına tutundum. Denizhan, elini belime ya...
904K 20.7K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...