TUTSAK

By eelsanna

74.4K 2.6K 3.1K

"Ben; kışı yaşadığım bir akşam beni yakan rüzgarı da çok iyi tanıyorum, bir cehennem akşamı beni üşüten alevl... More

1- Kader
2-Bela
3-Kelebek
4- Tuzak
5- Kuş
6-Korku
7- Araba
8- Beklemek
9- Ev
10- Kan
12- Eyvallah
13- Silah
14- Gitmek
15- Kaçmak
16- Kalmak
17-Evlilik
18- Fotoğraflar ve yaşanmışlıklar
19-Kriz
20-Karşılaşma
21-Geçmiş
Özel bölüm
23-Doğum günü
24-Hediye
25-Gidemeyişler
26- Katil'in Beyaz Kuş'u
27-Rüya Bir Gün
28-Güvenmenin Bedeli
29- Ölümün Siyahı
30-Cehennem Ateşi
31-Gece'nin Karanlığı
32-Küllenmiş Aşk
33-Yaralı Geçmiş, Geçmemiş
34-Alptekin Çakıroğlu
35- Kırk Mum
36-Mezar Taşı
37-Güz Güzeli

11- Şu an

1.8K 73 29
By eelsanna

Helloo!
Eğlenceli ve komik bir bölümle sizlerleyiz🥳

Instagram; tutsakofficiial

Bölüm şarkılarımız;
Teriyaki Boyz - Tokyo Drift
Imran Khan - Satifsya

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın💜

🕊

"Lan-" derin bir nefes aldı "Bana bak, bak bak! Seni evimin içinden aldılar! Evimin içindeki kadını, yaralı kadını koruyamadım. Şimdi korumak istiyorum."

"Ben korunmak istemiyorum ki Çakıroğlu! Ben o gün sana geldiğimde yardım dilenmeye değil yardım etmeye gelmiştim!" şöminenin üzerindeki viski bardağını eline aldı ikimizde ayaktaydık. Onun üzerinde beyaz gömlek siyah pantolon vardı. Gömleğinin kolları kıvrılmış, saçı başı dağınık, üstten dört-beş düğme açıktı. O gün garajın önündeki gibiydi.

"Çok sinirliydim!"

"Artık bir önemi yok ki"

"Var. Konuşup halledebiliriz!"

"Halledemeyiz, gördüklerini de unutursan sevinirim"

"Sadece beni dinle, lütfen"

"Masal dinleyecek yaşı geçtim Çakıroğlu"

"Eyvallah" bu konuşma bitti demekti. Benimde burada fazla durmaya niyetim yoktu. Arkamı döndüm. Kapıdan çıkmak üzereydim "Tamam, konuşarak çözmeyelim. Yarışalım?"

"Anlamadım?" yüzümü ona dönmüştüm.

"Yarışalım diyorum"

"Araba yarışı, bildiğimiz"

"Evet"

"Senin herhangi bir araban benim yanımdan uçarak geçer"

"Garaja gidelim istediğin arabayla yarış" derin bir nefes aldı "Tek bir şartım var, kazananın dediği olacak en az 1 hafta boyunca"

"Niye kabul edeyim?"

"Araba konusunda iddialısın belki beni bile geçersin bilemeyiz"

"Yollar trafiğe açık"

"Daha eğlenceli değil mi? Bu saatte kimse olmaz"

"Eğlenceli"

"Garaja gidelim o zaman?"

"Hayır, sen seç benimkini de kapıda bekliyorum"

"Eyvallah"

Çakıroğlu bahçeden garaja dolanırken ben evin içinden kapının önüne çıkmıştım. Diğer arabaların gelmesi için benimkinin çekilmesi lazımdı. Can'a attım arabanın anahtarlarını tuttuğu gibi bindi ve garaja çekti. Garajdan sırayla iki araba çıktı. Biri Audi R8'di diğeri ise Lamborghini Huracan LP 610-4 Spyder'dı. İki Araçta demir kapıdan çıkarıldı.

Bende araçların olduğu yöne yürürken Çakıroğlu seslendi "Lamborghini senin" yanıma geldi. Yüzümde bir ifade arıyordu. Ben arabayı incelemekle meşguldüm. "Özelliklerini biliyor musun?" diye sordu.

"2018 model Lamborghini Huracan, 3.2 saniyede çıkıyor 100 km/h, Otomatik 7 vites. Azami hız 325 km/h. 90 litre benzin alabilir-"

"Tamam biliyormuşsun"

"Ayrıca motor gücü Audi'yle hemen hemen aynı" yüzüne baktım "Bilerek yakın seçtin haksızlık olmasın diye?"

"Hadi arabalara"

Korumalardan biri benim için kapıyı açtı. Girdim içeri kapı kapandı. İnanılmaz bir arabaydı. Audi'ye göre 100 km/h hıza 5 salise daha hızlı çıkıyordu. Aleyhime mi olur lehime mi bakacağız. Heyecanlanmıştım. Camı indirdim. Çakıroğlu solumda kalıyordu. Ona döndüm. O da camını açtı.

"Nerede bitecek"

"Nerede başlayacağını sorman gerekirdi"

"Nerede başlayıp, nerede bitecek?"

"Beni takip edeceksin önce başlama çizgisinden bitişe kadar normal bir sürüş sonra başlangıç noktasında başlayacağız, yolları bilmen için tamam mısın?"

"Tamamım" camımı kapattım.

Trafiğe açıktı. Beni geren birine bir şey olmasıydı. Çakıroğlu'na baktım. Göz kırptı ve gaza bastı. Beklemeden bende gaza yüklendim. Arabalar pati çekse de hızla ayrıldık sokaktan. Yüzümde bir gülümseme vardı. Eğleniyordum. Mutluydum. Ara sokaklardan gidiyordu. Aramızın açılmasına izin vermeden takip ediyordum. Şuanda kendisini sollamamak için zor duruyordum. Önce yarışalım dönerken sollarım.

Hızımız artmıştı. O kaçla gidiyordu bilmiyorum ama benim hızım 220 olmuştu. Sokaklar boş ve terk edilmişti. Ani bir fren yapıp durduğu için direksiyonu kırıp tam yanında durdum. Öne doğru savrulmama kemerim izin vermedi. Camı açtı. Bende açtım.

"Reflekslerin kuvvetliymiş"

"Bu güzelim arabaya bir şey olmasını istemedim diyelim" gülümsedim.

"Burası başlangıç, etrafa iyi bak. Seni sokacağım sokaklar birbirine benzeyecek ve bir yerde ana caddeye çıkacağız. Takip et beni"

Cevap vermeden dediğini yaptım o gaza yüklenip yanımdan gittiğinde bende aynı anda gaza yüklendim ve aramızdaki mesafenin açılmasına izin vermeden takip ettim. Bir yandan da etrafa bakıyordum. Nereden döndük, nereden geçtik, kaçıncı sokaktı. Dediği gibi aniden ana caddeye bağlandı yol.

Yavaşladığım gibi Çakıroğlu'nu kaybetmek üzere oldum. O hızını hiç kesmemişti, ama ben kesmiştim. Gaza tekrar bastım ve aradaki mesafeyi azalttım ya da Çakıroğlu yavaşladı da diyebiliriz buna. Yarışmıyorduk zaten şu an etrafı öğreniyordum. Bir anda sağına kırdı direksiyonu. Bende kırdım direksiyonu. Kıl payı bir kazadan kurtulmuştum. Sağdan hızlı gelen bir Mercedesle çarpışmaktan son anda direksiyonu hafif çevirmemle kurtulmuştum.

Gaza bastım tekrar Çakıroğlu arayı açıyordu. Ara sokağa girdik. Etrafıma bakıyordum. Aklıma yazmıştım. Başlangıç noktasından sonraki kaç dönüş kaç sokak geçtiğimizi devam ediyordum ezbere. Etraf bir tanıdık geldi. Çakıroğlu yine ani frenle durduğunda yanında durdum.

Nereden mi biliyordum burayı? Burada tanışmıştık. Beni ne öldüren ne de yaşatan adamla. Yanımdaki arabada oturan adamla.

Tam arabaların durduğu yerde duruyorduk. O gün canlandı gözümde. O gün belki öldürmek istiyordu şu an ise beni korumak için benimle yarışıyordu. Gülümsedim. Arabadan indi. Kapımı açtı.

"İn"

"Niye?"

"Kuralları konuşalım"

"Ne kuralı? Sokak yarışında kural olmaz"

"Yarışı bitiremeyen de kaybetmiş sayılır"

"E doğal olarak?"

"Her şeyi ezberledin mi?"

"Evet"

"Burayı" dedi etrafına bakıp "Hatırladın mı?"

"Hatırladım"

"Seninle tanıştığımız sokak"

"Beni öldürmek istediğin sokak olmasın o"

"Hadi bin arabana" gülümsedi. İlk defa fark ettim ya da ilk defa böyle gülümsedi bilmiyorum ama gülümsemek Çakıroğlu'na çok yakışıyordu. Sessiz kalıp arabama bindim. Ben müziksiz araba süremem ya camı açtım.

"Çakıroğlu beklemen gerek ya"

"Neden"

"Ben müziksiz araba kullanamam, telefonla bağlanacağım müziğimi açacağım"

"İki dakikan var"

"Ayy sağol ya"

"Çenen değil elin çalışsın"

"Çinin diğil ilin çilişşin" cevap vermedi. Taklit etmemi sevmiyordu. Kızdı mı o? Neyse sakince arabaya bağlandım ve tabi ki Tokyo Drift - Teriyaki Boyz açtım. Sesi de fulledikten sonra gaza bastım.

Çakıroğlu arkamdan geliyordu. Başlangıç noktasına önden gitsemde olurdu. Şarkı beni aşırı gaza getirmişti. Hayalimi gerçekleştiriyoruz şuan. Drift yapıp olayı abartmayacaktık tabi ki. O kadar değildi.

Belki bir dahaki sefere?

Çakıroğlu'nu dikiz aynamda görmek büyük bir zevkti. Yarışta da aynısını yaşamak için hevesliydim. İzin mi veriyordu emin değilim ama arkamdan gelmeye devam ediyordu. Ona bakmayı bırakıp gazı sonuna kadar kökledim.

Bu muhteşem bir hisdi. Başlangıç noktasına geldiğimizde ani frenle duran bendim bu sefer. Yanımda durduktan sonra bakışları beni buldu. İyiydi der gibi bir bakış atmıştı. Gururum okşanmıştı. İnşAllah birazdan beni yenip bunu söndürmezdi.

"Şarkı açmanı bekleyecek miyiz?" diye sordu.

"Evet, bekle" Imran Khan - Satifsya açtım. Güldü. Şarkıya ek olarak altımdaki Lamborghini mat siyahtı.

"Hazır mısın?"

"Hazırım" şarkıyı başlattım.

"Saate bak"

"03.29"

"03.30 olunca"

"Okey"

İkimizinde gözü saatte, ayağı gazdaydı. Nefesimi tutmuştum. Kalbim yerinden çıkacaktı. Saat 03.30 oldu. Aynı anda gaza bastık. Sokakta inanılmaz bir gürültü oldu. Arabaların ikiside pati çekti. Yol genişti yanyana gidiyorduk şu anlık. Aynı anda vites yükseltiyor aynı anda hızlanıyorduk. Gözüm yoldaydı buradan sağa girecektik.

Hızımı arttırıp sokağa ondan önce girdim. Hafif arkamda kalsa da hemen virajı alıp yanıma geldi. 400 metre sonra sola dönecektik. Hızımı arttırdım. Şuan 220'ydi. Virajı almak için yavaşlamam gerekiyordu yoksa takla atardım. Son 100 metreye 180'le girmiştim daha da yavaşlamam lazımdı. Hızımı maksimum düşürüp sola kırdım direksiyonu.

Sokağa yine Çakıroğlu'ndan önce girmiştim. Dikiz aynamda kalacak kadar gerimden gelmiyordu. Hatta yanımda gidiyordu. Sokak 600 metre kadardı bundan sonrası ana caddeydi. Şu an en yüksek hıza ulaşmam gerekiyordu. Farkı acıp caddede yapacağım bir hatadan kendimi güvenceye almak istiyordum. Hızlandım ibre 250'yi gösteriyordu. Şuanlık çıktığım en yüksek hızdı. Caddeye 100 metre kala hızımı düşürdüm caddeye çıkmıştık.

Gecenin bu saati olmasının büyük önemi vardı yollar boştu. Caddeye çıktığımız gibi gaza yüklendim. Hemen hemen aynı gidiyorduk. 1 kilometre sonra sağa girecektik. Bu şu anlık hızlanmak için yeterli bir zamandı. Vitesi arttırıp gaza yüklendim. İbre 300'ü gösteriyordu. Tamamdı. Bunu da görmüştüm ölsemde gam yemezdim. Arabanın içinde uçuyordum. Etraf ışık hızında geçiyordu.

Son 200 metrede hızım düştü. Çakıroğlu sağ taraftaydı, avantaj ondaydı. Öylede oldu sokağa benden önce girdi hemen arkasındaydım. Bundan sonrası yolun sonuydu. 500 metre sonra yarış bitiyordu. Hızlandım. Yanyanaydık. Gaza sonuna kadar basıyordum. Çakıroğlu'da bunu yapıyor olmalıydı ki yanyanaydık.

Bitiş çizgisine son 100 metre.

Hala yanyanaydık.

Son 50.

Arabalardan indik. Yanyana durmuştuk. Elini uzattı, bende uzattım centilmence el sıkıştık.

"Güzel yarıştı" dedi yüzünde güller açarken.

"Tebrik ederiim" dedim istemsiz istemsiz.

"Yarışta centilmen olunmaz"

"Kim senden centilmen olmanı istedi ki"

"Hayır sen centilmen davrandın"

"Ne centilmen davranıcam be"

"Ağlama"

"Oyunbozan"

"Kaybetmiş sayılmazsın" dedi, göz kırparken.

"Hadi ordan"

"Lamborghini dikizde ayrı güzelmiş" dedi.

Dediği gibi de koluna vurdum. Gülmeye devam ediyordu. Gülmek değildi bu kahkaha atıyordu. İlk miydi bu hatırlamıyorum ama gülüşü beni de güldürmüştü.

"Kaşınma" bende kahkaha atmaya başladım. Yaşamadan ölmek istemediğim bir andı.

"Şarkı manidardı" arabayı pardon şaheser Lamborghini'yi gösterirken.

"Önce Tokyo Drift gaza getirmişti. Satisfya da sözleriyle tam şu anlıktı"

"İşin memnun etmek mi?"

"Ben bir kraliçeyim dünya çapında" göz kırptım gülerken.

"İlk defa mı yarıştın biriyle?" diye sordu.

"İlk" diye cevap verdim.

"Bu kadar araba severken neden ilk?"

"Benim böyle arabalarım yok canım"

"Garajdakileri görsen demek ki bir an ayrılmazsın"

"Merak etmiyorum maalesef"

"Ediyordun"

"Ediyordum, artık değil"

"Eyvallah"

"Sen daha önce kimle yarıştın?" diye sordum.

"Yarıştığımı nereden çıkardın?"

"Bu arabalarla şehir turuna mı çıkıyordun?"

"Kimseyle yarışmadım, benim içinde ilkti."

"İlginç"

"Ben daha çok tamir etme ve içiyle ilgileniyorum"

"Anladım"

"Acıkmadın mı?" diye sordu.

"Acıktım"

"Takip et beni"

"Okeyy" arabanın içine girmiştim.

Çakıroğlu'nu dikizde görme işini eve giderken yapacaktım. Audi dikiz aynamda daha güzeldi. Bindiği gibi gaza bastı. Bende çok beklemeden arkasından çıktım. Sokak yine motorların sesinden inlemişti. Arabalar asfaltın üzerinde yağ gibi kayıyordu. Bu bir Lambo'ya ilk ve son binişimdi muhtemelen.

Sahil yoluna çıkmıştık. Dörtlüleri yaktı Çakıroğlu, duracaktı. Selektör yapıp anladığımı belli ettim. Dörtlüleri kapattı, sağa çektik arabaları. Hemen önümüzde köfte ekmek satan bir abi vardı. Denizin yanına küçük sandalye ve masalar atmış. Bir kaç kişi vardı. Arabalardan indik.

"Köfte ekmek sever misin?"

"Bayılırım" benimle konuşmayı bırakıp abiye döndü. Abi, Çakıroğlu konuşmadan konuşmuştu.

"Ooo Çakıroğlu'm gelmiş, sefa getirmiş"

"Estağfirullah abi, nasılsın"

"Elhamdüllillah Alptekin'im sayende" bana baktı "Yenge hoşgeldin" yenge mi? Ben mi?

"Yen-"

"Abi sen bize yarımşar ekmek yapsana, biz şuradayız" dedi masalardan birini gösterirken. Oraya doğru yürüdük. Oturduk. Sinirlenmiştim.

"Yenge değilim diyecektim niye engel oldun manyak mısın?"

"Duymadım bile seni"

"Oyunbozan" Cevap vermedi.

O sahili izliyordu. Bende ona bakıyordum. Uzun boyu en az 1.90'dı. Saçları dalgalı, esmer, gözleri kahverengiydi. Kirli sakalları yüzüne sert bir ifade katıyordu. Henüz Alptekin Çakıroğlu bilmiyordu ama takım elbise ona çok yakışıyordu. Onu incelemeye dalmışken abi köfte ekmekleri masaya bıraktı.

"İçecek ne alırsınız?"

"Tabi ki ayran" dedim gülümserken.

"Ayran"

Ayranlarda masaya gelmişti. Bu gün çok mutluydum. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Sadece şu an vardı benim için. Ben ekmeğimi ısırdım.

"Bu çok güzel?" dedim sorar gibi. Tadı muhteşemdi. Uğraşsak bu tadı yakalayamazdık.

"Biliyorum"

"Biliyirim"

Yine cevap vermedi. Oyunbozan. Sessizce yemeğimi yiyecektim. O konuşana kadar konuşmayacaktım.

Ekmeklerimizi bitirmiş, üzerine çay bile içmiştik. Abinin yanına gittik. Hesabı ödeyecekti. Şimdi karışsam tanıyormuşta ayıp olurdu. Sonra da ben ısmarlarım ödeşiriz. Onlar konuşurken ben denizi izliyordum. Sakindi.

"Canavarı çıkarmışsın" dedi abi, Çakıroğlu'na.

"Öyle oldu" gülümsedi.

"Sen bunu kolay kolay çıkarmazsın, yenge için mi?" dedi imalı imalı. Çakıroğlu cevap vermek yerine başını salladı sadece.

Abi devam etti "Ee o zaman bir fotoğrafınızı çekelim nadirdir bu" bana baktı onay ister gibi.

Başımı salladım olumlu anlamda. Telefonunu çıkarıp abiye verdi. Ben Lamborghini'nin kaputuna yaslanmıştım, Çakıroğlu Audi'nin. Gülümsedim. Bir kaç tane çekmişti. Bana da hatıraydı. Rüya değildi yaşadığım diyeceğim bir hatıra. Sonra abi telefonu verip iyi geceler dileyip ayrıldı yanımızdan.

Telefona bakmak için Çakıroğlu'nun yanına gittim. Telefonunu cebine koydu.

"Baksaydık?" dedim.

"Benim telefonum bu"

"Yani?"

"Keyfim ve kahyası vermek istemiyor"

"Oyunbozan" göz devirdim. "Abi, fotoğraf çekelim demese aklıma gelmezdi"

"İlk yarışımızdan hatıra"

"Bende bakayım" diye sızlandım ama nafileydi. İnat etmişti, göstermiyordu.

"Yürü hadi yürü"

Arabaya girdim. Fotoğraf çekmek çok iyi fikirdi. Direksiyonu çekmem lazımdı. Altımda bir Lamborghini vardı. Hayalimdi. Bana hatıra kalacaktı. Bu güne dair. Çakıroğlu fotoğrafları vermez falan. Rüya olmadığına kendimi inandırırım ilerde.

Gaza bastım. Evin yolunu biliyordum. Yollar boştu ve bu benim için büyük bir nimetti şuan. Bastım da bastım. Çakıroğlu dikiz aynamdayken bir ara video çekmiştim. Hızlandıktan sonra da direksiyonu çekmiştim. Çakıroğlu fotoğrafları vermezse herkese dikiz aynamda kaldı derim diye tehdit edecektim bence işe yarardı.

Evin önüne geldik. Ben arabayı içeri kapının önüne park edecektim ki selektör yaptı. Camı açtım.

"Noldu?"

"Garaja koy arabamı"

"Hizmetçin mi var kendin koy"

"Kıza bak Lamborghini'mizi veriyoruz bir karşılığı olsun ama değil mi?"

"Girmeyeceğim garajına, gelirsin önce çok değerli Lamborghini'ni koyarsın sonra Audi'ni!"

"İnat"

"İnit" indim arabadan.

Arabadan indi, Lambo'yu aldı ve garaja girdi. Onu beklemek hiç benlik bir hareket değildi, beklemedim de. Bahçedeki salıncağa yöneldim. Bu evde uyuduğum ilk yerdi. Ayakkabılarımı çıkarım salıncağın içerisine yerleşmiştim. Üzerimde lila ve siyahlı başka bir eşorfman takımı vardı. Saçlarım at kuyruğuydu. Yüzümde bir rimel vardı. Renk gelsin diye sürmüştüm. Evden çıkmadan önce ayarlamıştım hepsini.

Salıncağı hafif hafif salladım. Tam uyumalıktı burası da. Ben ne yapabilirim ki? Esen rüzgar yüzümü okşuyordu. Gözlerimi kapattım rüzgarı hissetmek için. Sessizlik, karanlık ve rüzgar. Beni anlatıyordu bu kelimeler.

Sessizlik olmak isterdim, konuşmanın bir anlamı olmadığı için.

Karanlık olmak isterdim, aydınlık da görünen bütün kusurları saklamak için.

Rüzgar olmak isterdim, özgür olmak için.

"Üşümüyor musun?" diye sordu.

"Hayır"

"İçeri geçelim hadi"

"Sen geç, ben biraz buradayım"

"Eyvallah"

Rüzgarında etkisiyle hafif hafif sallanan salıncak uykumu daha çok getiriyordu. Ben zaten bu gün burada uyumak istiyordum. Gözlerim kapanıyordu bende direnmedim.

Biri tarafından kucaklandım. Bir eli dizlerimin altından bir eli belimden tutuyordu. Gözlerimi açacak, itiraz edecek mecalim yoktu. Bir koku çarptı burnuma. Depoda beni kucağına aldığında da böyle kokuyordu.

Sabaha karşı denizden esen rüzgar gibi kokuyordu.

Kokusu açılan uykumu daha çok getirmişti. Yumuşak bir yere bırakıldım. Sonra da Çakıroğlu'nun sesini duydum.

"Karanlığın ortasına gündüz oluyorsun ansızın, gözlerim kamaşıyor. Ben karanlığa alışan çocuğum"

🕊

Uyuduğum yerde uyanamıyordum bu evde. Salıncakta uyuya kaldığıma emindim ama hayal meyal birinin beni taşınıdığını hatırlıyorum. Biri Çakıroğlu'ydu. Bilmemem mümkün değildi.

Söylediği son sözler canlandı kafamın içinde. Bunu bana yapmaması gerekirdi. Böyle olmamalıydı. Karanlığa bakıp ışık göremezdi. Işık benim lügatımda yokken nasıl kalkıp ışığın kendisi olabilirdim ki.

Olamazdım.

Çakıroğlu, gözleri kamaştığı için net göremiyordu.

Etrafa baktım, yoktu. Balkonda da değildi. Telefonumu aradım o da yoktu. Banyoya ilerledim. Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı dağınık bir topuz yaptım. Aşağıya inmeye karar vermiştim. Önce çalışma odasına bakacaktım.

Bir anda o odaya girmek istedim sadece. Kapıyı tıklattım. Ses yoktu, girdim. Buradaydı. Koltukların birinde uzanmış, uyuyordu. Ayak ucunda bir battaniye vardı. Ona uzandım.
Yavaşça açtım ve üzerine örttüm. Yanından geçip gitmek üzereydim ki bileğimden tuttu.

"Gitme"

Continue Reading

You'll Also Like

4.9K 148 28
Aşk illaki bedel ister. Ve payına mutlaka hasret düşer! Kişi sevdiği ile beraberdir.... 😍
1M 41.6K 36
İnsan ne dilediğine dikkat etmeli, zira kalbinden geçen iyi ya da kötü hiçbir dilek gerçekleşmeden peşini bırakmaz, derler. Ben, ölüm diledim. Bir ö...
98.6K 7.1K 58
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!
4.5M 381K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...