TUTSAK

By eelsanna

74.4K 2.6K 3.1K

"Ben; kışı yaşadığım bir akşam beni yakan rüzgarı da çok iyi tanıyorum, bir cehennem akşamı beni üşüten alevl... More

1- Kader
2-Bela
3-Kelebek
4- Tuzak
5- Kuş
6-Korku
7- Araba
8- Beklemek
9- Ev
11- Şu an
12- Eyvallah
13- Silah
14- Gitmek
15- Kaçmak
16- Kalmak
17-Evlilik
18- Fotoğraflar ve yaşanmışlıklar
19-Kriz
20-Karşılaşma
21-Geçmiş
Özel bölüm
23-Doğum günü
24-Hediye
25-Gidemeyişler
26- Katil'in Beyaz Kuş'u
27-Rüya Bir Gün
28-Güvenmenin Bedeli
29- Ölümün Siyahı
30-Cehennem Ateşi
31-Gece'nin Karanlığı
32-Küllenmiş Aşk
33-Yaralı Geçmiş, Geçmemiş
34-Alptekin Çakıroğlu
35- Kırk Mum
36-Mezar Taşı
37-Güz Güzeli

10- Kan

1.8K 72 30
By eelsanna

Helloo!
Yeni bölümle sizlerleyiz🥳

Instagram; tutsakofficiial

Mor ve ötesi - Bir derdim var

İyi okumalar ballarım💜

🕊

"Özür dilerim"

Mutfak kapısından girdim ve kapıyı kilitledim. Çakıroğlu özrünü duymak isteyene dilesindi ben onun özrünü bırak nefes alış verişini bile duymak istemiyordum. Yukarı çıktım. Odama girdim. Yatağımı açtım ve girip uyudum.

🕊

Zilim susmuyordu çünkü biri ırzına geçmişti zilin. Yataktan kalktım. Aşağıya indim. Kapıyı açtım.

Çakıroğlu.

Kapıyı geri kapattım. Bir daha çaldı zil. Cinnet geçirmenin eşiğindeydim. Konuşmayacaktım. Konuşayım diye yapıyordu. Sinirlenip bağırıp çağırmayacaktım. Kapıyı açtım.

"Hiç uyanmasaydın" yüzüne bakıyordum sadece. Cevap bekliyoduysa da çok beklerdi. "Konuşalım artık" o kadar boş bakıyordum ki. "Bir şey söyle" Gözlerimde gördüğünden çekinmiş olacak ki "Lütfen beş dakika" başımla içeriyi işaret ettim. İçeri girdi.

Geçmemi bekledi. Salona yürüdüm arkamdan geliyordu. Tekli koltuğa oturdum. Oda çarprazıma oturmuştu.

"Konuşma tamam ama dinle" hay hay der gibi başımı salladım sadece. Sağır olmayı biraz bıraksam da hala dilsizdim. "Çok sinirliydim o gün, gelen telefon beni çileden çıkartmıştı. Gittiğim yerde hiç istemediğim biriyle karşılaşt-"

"Banane bunlardan"

"Garaj-"

"Çakıroğlu! Banane diyorum"

"Cevap vermeden dinleyecektin"

"Masal anlatacağım demedin"

"Masal gibi mi geliyor anlattıklarım?"

"Aynen öyle"

"Eyvallah" dedi ve kalktı oturduğu yerden.

Ben sağır dilsizliğe devam etseydim kim bilir ne masallar anlatacaktı. Ben masal dinleyecek yaşı geçmiştim.

Buralara kadar boşuna zahmet etmiş. Değerli zamanını çalmayalım. Anlatacakları da söyleyecekleri de gram umrumda değildi. Benim o an ihtiyacım vardı ona. O bana sırtını dönmeyi tercih etti. Şimdi kendisini dinlememi teklif etmesi bile komik. Ben bana sırtını dönen birini dinlemem. Bana yaptığını yaptım. Evime aldım, yardım edecek gibi yaptım, konuşacak, dinleyecek gibi yaptım.

Sesini duymaya hala tahammülüm yoktu. O an o garajın önünde çok ihtiyacım vardı Alptekin Çakıroğlu'na. Hiç kimseye ihtiyacı olmayan benim. Yine kimseye ihtiyacım olmamalıymış.

En doğrusu yine kendi başına çözmekmiş. Hep böyle olmuştu. Ben birine biraz yumuşak davransam o bana sırtını dönüyordu. Öğrenmiştim aslında kimseye ihtiyaç duymamayı. Bana ne yapmış olabilir de ben koşarak ona gitmiştim. Sırtını döneceğini bir an bile düşünmeden. Hayal kırıklığıydı benim için. Gözlerimde gördüğü buydu belki de.

Onun savaşında vurulan bendim, silahı tutan oydu. Bizim hikayemiz böyle başlamış böyle de bitecekti.  Ben bunu düşünürken Çakıroğlu salondan çıktığı gibi dış kapının çarpılma sesi duyulması bir olmuştu. Kapı çaldı. Ayaklandım. Dış kapıya geldim ve açtım.

Can?

"Nare Hanım, biz kapıda olacağız güvenliğiniz için"

"İlla birinizin ölmesimi lazım benden uzak durmanız için?"

"Kesin talimat var, öldürseniz de ayrılmayacağız peşinizden"

"Hayaletin mi musallat olacak bana?"

"Korumak içinse olabilir"

"Defolun evimden"

"Maalesef Nare Hanım, başka istediğiniz bir şey olursa buradayım"

"Kendi kafana sıkar mısın?"

"Maalesef Nare Hanım, sizi korumak için yaşıyor olmam lazım"

"Hani hayaletin musallat olurdu?"

"Ne" "Efendim" kahkaha atmıştım. Salak mısın Can ya. Çok komik bu çocuk.

"Patronunu koruman gerekmiyor mu senin?"

"Patronum  sizi korumamı emretti"

"Onu kim koruyacak Can, bence sen korumalısın boşver beni"

"Nare Hanım içime şüphe düşürmeyin lütfen onu da koruyanlar iyi adamlarımız"

"Sanmam, bir Can etmezler sonuçta" gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum. Can'da can çekişiyordu şuan. Ya Alptekin Çakıroğlu'nu koruyamazlarsa diye.
Herhalukarda gülecek bir şey bulurdum ben.

"Ben bi arayayım"

O kadar şüpheye düşmüştü ki güldüğümü fark etmedi bile. Komikler napıyım. Şimdi sizi aç bırakmak da olmaz. Patronunuz yemek gönderecek mi size? Ben mi yapıcam? Maaşınızı ben vermiyorum ki neden beni koruyasınız ya! İnanamıyorum.

Bu arada şaka maka dün Çakıroğlu evime girmiş. Ben fark etmedim çünkü hiç aşağıya inmemiştim. Ama bu onun eve kolayca girdiği gerçeğini değiştirmiyordu. Kurduğum sistem çalışmamış. Alarm ötmemiş ve uyarı mesajları almamıştım. İlk işim bunu halletmekti. İçeri nasıl girdiği, alarmı nerden bulduğu, sistemi nasıl kapattığıydı. Kendisine sormayı normal zamanda çok isterdim evet. Şuan değil. Kendim çözerim. Ona ihtiyacım yoktu.

Eve girmiştim. Korumaların yemeğinden nasıl güvenlik ihlaline geldim ben? Eve girdiğim gibi çıktım. Bir korumayı yanıma çağırdım.

"Numaranı verir misin?" dedim.

"Efendim, Al-"

"Markete göndereceğim lazımları mesaj atacağım o yüzden istiyorum! napayım lazımları dumanla mı haber vereyim" sesim yükselmişti. Salak mısınız? Sakinim.

Sakinim.

"Tamam" numarasını yazdı. Bende lazımları mesaj attım.

Bu günlükdü bu iyi niyet. Yarın kim ne yiyorsa yesindi. Beni ilgilendirmezdi. Eve girdim. Odama çıktım. Etrafı topladım. Kıyafetlerimi yerleştirmemiştim hala. Onları toplamaya başladım. Etiketi üzerinde kıyafetlere baktım. Benim için alınan kıyafetlere. Kullanmayacaktım. Kullandıklarımında parasını ödemek istiyordum aslında. Borçlu kalmak istemiyordum. Kombin olarak alınmıştı hepsi. Benim tarzımdı ama giymek gelmiyordu içimden. Dolaba astım kıyafetleri. 

Etrafa baktım başka bir şey kaldı mı diye bulamadım. Telefonum çalmıştı. Edoş iyi olduğunu eve yürüyerek gideceğini söylemişti. Aşağıya indim. Korumalara ekmek arası yapacaktım. Sandviç evet. Bunlara sulu yemek yeter mi? Sanmam. Kaç kişiler bilmiyordum. Aslında saymak güzel fikirdi. İstediğim malzemeleri mutfak masasının üzerine bırakmışlardı. Dünkü gibi ekmek arasını yaptım. Bu sefer sayı bir değil onbeş'di. Mutfağın kapısından Can'a seslendim. Öğleden sonrayı biraz geçmiş akşamüstü vaktiydi.

"Efendim" dedi. Bozuk mu o bana?

"İçeride size ekmek arası yaptım. Kaç kişisiniz bilmiyorum çağır herkesi alsın ekmeğini"

"Yerlerinden ayrılamazlar ben götürürüm, teşekkür ederiz gerek yoktu"

"Afiyet olsun" diyip içeri geçtim anlaşılan uğraşılacak modunda değildi. Uğraşmayız bizde! Hıh.

Salona geçtim. Şu güvenlik sorununu çözecektim. Laptopumu odadan indirmiş salona bırakmıştım. Onu salondan alıp dizi izleme odama geldim. Ekranı projeksiyona yansıtıp sorunu öyle çözecektim. Büyük ekran daha ayrıntılı görmemi sağlıyordu. Odaya girip kapıyı kilitledim. Burası özeldi. Laptopu bağladıktan hemen sonra sistemi açtım. İçeride bir koku vardı. Uzun zamandır havalanmadığı için sanırım. Şu işi halledeyim havalandıracağım burayı.

Nereyi yanlış yapmışım bakacaktım. Ekranda kodlar hızlı hızlı akmaya başladığında gözlerim bir hata arıyordu. Baktım baktım. Benim yazdığım kodlar değiştirilmiş. Ben bu kodları kullanmam. Biri sisteme sızmış. Belli etmemek istese de kullandığı kod çok zor kodlardı. Ben zorda kalmadıkça böyle kodlar kullanmam. İmzasına bakalım. Yazdığı her kodda bir harf diğer koddakiyle yanyana geldiğinde ismi çıkıyordu. Bakalım benim sistemime sızmaya çalışan bu beyefendi kimmiş?

İsmini arattım sistemde. Bilgisayar mühendisi, dövüş sanatları falan liste kabarıktı. Girdiği IP adresine baktım.  Yerini buradan tespit edebilirdim. Sistemde arattım. Bir kaç dakika sonra adres elimdeydi. Adrese baktım. Tanıdık geliyordu. Haritaya girip adresi yazdım. Gözlerim gördüklerine hiç şaşırmamıştı Alptekin Çakıroğlu bu eve bir hacker yardımı olmadan giremezdi. Uzaktan sistemi bloke ettikten sonra içeri girdi ve bunu elektirik kesinti sebep olmuş gibi göstermek için benim kodlarımla oynadı. Çok basit. IP adresi tabi ki Çakıroğlu'nun evini gösteriyordu. Mesaj atmak için telefonumu çıkardım. Ama yazamadan kapı çaldı. Açtım.

"Nare Hanım, Alptekin Bey geldi"

"Mutfağa alır mısınız? Geliyorum ben"

Sistemden çıkış yaptım. Her şeyi eski haline getirdikten sonra odadan çıkıp kilitledim. Mutfağa geldim. Aynı dün gece ki yerinde oturuyordu.

"Konuya gireceğim"

"Konuş"

"Sistemini hackleyen ben değilim"

"Pardon"

"Dün gece geldiğimde mutfak kapısı açıktı"

"Mümkün değil"

"Sen açık bırakmadın mı?"

"Hayır, kilitlediğime eminim"

"Unutmuş olamaz mısın?"

"Kamera kayıtlarına bakabiliriz"

"Kamera mı var?"

"Sadece benim bildiğim yerlerde, evet" cebimde telefonu çıkarıp evden çıktığım ana getirdim videoyu. Mutfak kapısını kilitlediğim çok netti. Ama devamı.

İkimizde ekrana bakakalmıştık. Biri internetime bağlanıp sisteme girerken diğeri mutfak kapısını açıp içeri girdi. İki kişilerdi. Yüzleri maskeliydi. Gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım. Kapının önüne geldikleri arabaya baktım. Plakayı net okuyordu kameram çünkü bunun için takmıştım. Hiç kimse bilmiyordu bu kamerayı. Sadece bendim. Şimdi iki olmuştu. "Burada bekle" diyip ayrıldım mutfaktan.

Demek ki Çakıroğlu'nun evini gösterip adres şaşırtmaya çalıştılar. Zekiceydi ve ben az kalsın inanıyordum. Laptopumu alıp dönecektim. Odaya girdim laptopu aldım tam çıkacakken projektörün arkasında bir şey parladı. Önce odanın ışığını yaktım. Sonra projektörün kumandasına basıp beyaz perdeyi kaldırdım. Gözlerimin gördüğü gerçek miydi? Kapının girişinde, ayakta kalmış gözlerimi bile kırpmadan karşımdaki duvara bakıyordum.

Yanımda bir bedenin varlığını hissettim. Çakıroğlu muydu? Başımı yavaşça yanıma çevirdim. Alptekin Çakıroğlu'ydu. Dönmeyince merak etmiş olabilirdi. Önce bana baktı. Sonra baktığım yere baktı. Duvara.

Kanla kaplı duvara.

SENİ ÇOK ÖZLEDİM NARE.

yazan duvara. Kanla yazılmış. Kokusunu da almıştım oysaki. Nasıl ihtimal vermem. Nasıl kan koktuğunu anlamam. Gözleri bendeydi Çakıroğlu'nun. Odama çıktım. Gariplik olduğunu biliyordum. Böyle değildi bıraktığımda topladığım her şeyi geri dağıttım. Odanın içinde ses kayıt cihazı, kamera her neyse onu arıyordum. Sessizdim. Fark ettiğimi bilsinler istemiyordum. Evin korunduğunu biliyolardı sadece. Korumayla konuşmam vardı. Durdum.

Kapının girişine baktım. Çakıroğlu beni izliyordu sadece. İşime devam ettim. Abajur vardı komodinin üzerinde onun içine baktım. Yatak başlığının arkasına baktım. Avizeye baktım. Gözüm bir anda çerçeveye çarptı. Böyle bırakmamıştım. Ben bıraktığımda çalışma masamın tam ortasında yatağa dönük duruyordu. Şuan ise kapıya dönük ve masanın içine doğruydu. Tüylerim ürperdi bir anda. Odama girmiş olması beni ürpetti. Korkmuyordum. Bu sabah bu yatakta uyanmıştım ben. Çerçeveye doğru yürüdüm. Yavaşça arkasını açtım. Açmamla o küçük kayıt cihazı masanın üzerine düştü. Fotoğrafın arkasında bir not.

"SENİ ÇOK ÖZLEDİM NARE"

Yine. Yavaşça bıraktım çerçeveyi masanın üzerine. Ses kayıt cihazını içine geri koyup kapattım. Kamerada vardı adım gibi emindim. Gözlerim etrafı ararken köşede duran boy aynama ilerledim. Desenlerinin kenarlarına baktım. Dikkatli bakınca görünüyordu. Buradaydı. Allahtan çalışma masamı tam görmüyordu. Cihazı bulduğumu anlayamazlardı. Aslında bulmamı istiyorlardı o notu bıraktığına göre ama şuan değildi. Kapıya baktım. Çakıroğlu sadece bana bakıyordu.

"Çakıroğlu söylediğim hırkayı bulamadım senin evde mi unuttum acaba?"

"Olabilir"

"Neyse hadi aşağı inelim" ses çıkarmadı. Bana ayak uydurduğu için teşekkür etmem gerekiyor muydu bilmiyorum. Aşağıya indik merdivenden. Mutfakta da olabilirdi. Bilmiyordum hiçbir şey bilmiyordum. Bir an önce bu evden gitmek istiyordum. Mesaj geldi telefonuma. Telefona baktım. Çakıroğlu'ndandı. Yüzüne baktım sonra da mesaja.

"Hadi ne lazımsa al gidelim, başka yerde konuşalım" çok mantıklı bir teklifti ama ben yalnız kalmak istiyordum.

"Ben biraz yalnız kalmak istiyorum, korumaları alır mısın giderken zaten bende çıkacağım evden" yazdım. Yüzüme baktı. Devam ettim "Evine geç sen, ben konuşmak için gelirim"

"Eyvallah" yazdı. Yüzüne baktım. Bakışarak anlaşmamız güzeldi.
Sesli konuştu sonra "Benim işim çıktı, gidiyorum"

"Tamam, görüşürüz" dedim sadece. Dinleme cihazına karşı dikkatli olmaya çalışıyorduk.

Lazım olan ne varsa topladım. Bir kaç kıyafet hazırladım. Bilgisayarları aldım. Küçük bir valiz yapmıştım. Kameranın beni görmediği bir açıdaydım bunları yaparken. Temizlenene kadar giremezdim buraya. Her yer kan kokuyormuş gibi midem bulanıyordu. Hala gizli kameralarımdan ben ve Çakıroğlu dışında kimsenin haberi yoktu.  Görüntüleri uzun uzun inceleyecektim ama önce buradan çıkmam lazımdı. Hazırlandıktan sonra Yusuf'u aradım.

"Efendim"

"Yusuf arabaları değiştirelim"

"Yarın değiş-"

"Yusuf arabamı getir"

"Tamam 15 dakikaya" dedi ve kapattım.

Eve gelebilirdi. Korumaları Çakıroğlu'yla göndermiştim. Benden başka kimse yoktu. Evde durmak istemediğim için demir kapıyı da kilitlemiş kapının önünde arabamı bekliyordum. Yusuf'un arabasının içinde. Susamıştım beklerken Yusuf arabaya hep abur cubur alırdı var mıydı acaba? Bir daha eve girmek çok zahmetliydi. Etrafa baktım. Torpidoyu açtım. Bir kaç belge vardı. Müvekkilleriyle ilgiliydi sanırım. Ve suyu bulmuştum. Suyu alırken bir şey düşürdüm. Fotoğraf gibiydi. Ters düşmüştü. Tarih yazıyordu üzerinde. 2014. Tam fotoğrafı çevireceğim sırada cam tıklatıldı. Yusuf'tu. İndim arabadan.

"Noldu"

"Ne noldu"

"Niye bu saatte arabanı istedin"

"Depomun daha fazla anasını ağlatma diye canım"

"Bitmedi kızım buradan benziliğe gidecek kadar var"

"Köpeksin, köpek"

"Anahtar üstünde"

"Tamamm" dedim arabadan inerken küçük valizimi de aldım.

"Hayırdır"

"Ne hayırdır"

"Valiz ne"

"Kaçıyorum canım"

"Nereye?"

"5N1K soru cevabımı yapalım şuan?"

"Hayır merak ettim sadece"

"Etmeye devam edebilirsin, Ben genç bir kadınım nereye gitmek istersem oraya giderim, çekil şimdi canım hadi"

"Yukarıdaki eve mi?"

"Hı hı"

"Tamam dikkat et"

"Bayyss" deyip arabama bindim.

Ah canım arabam seni bu kadar özleyeceğimi nereden bilebilirdim. Arabayı çalıştırdım. Benzin deposuyla gözgöze geldim. Benzin diye ağlıyordu arabam ya. Vicdansız herif. Yine benzinliğe gidecektim. Sahibine ortaklık teklif etsem kabul eder miydi acaba? Ben böyle giderse batardım çünkü!

Önce ben çıktım sokaktan arkamdan Yusuf. Ben sola döndüm o sağa döndü. Sağa mı döndü? Ne Edoş ne de kendi evi sağdaydı. Sağ tarafta sadece benim evime giden yol vardı. Çıktığımız sokaktan sağa dönünce yine benim sokağa çıkıyordu. Bir şey mi unutmuştu?
Neyse.

Benziliğe girip depoyu fulledim.
Biraz arabayla turlamak istiyordum. Camları açıp rüzgarı hissetmek. Son ses müzik dinlemek. Hızımı artırırken telefonumu bağlamaya çalışıyordum. Benim listem acayip karışık olduğu için mix'imden açtım. Şansımıza ne çıkarsa.

Mor ve ötesi - Bir Derdim Var çalmaya başladı. Müziğiyle istemsiz başımı ritme göre sallıyordum.

Bir derdim var artık, tutamam içimde
Gitsem nereye kadar, kalsam neye yarar?
Hiç anlatamadım, hiç anlamadılar

Bağıra bağıra eşlik ediyordum şarkıya. Duygularıma daha iyi bir tercüman bulamazdım şuan.

Herkes neden düşman, herkes neden düşman?
Unuttuk hepsini, Nuh'un nefesini
Gelme yanıma, sen başkasın, ben başka

Arasam bulamazdım. Bu şarkıyı böyle eşlik etmek beni mutlu etmişti. Yaşıyordum şarkıyı.
Karanlık yollardan geçiyordum. Beni ben yapan yerdeydim. Ara sokaklarda, karanlıkta. Işık benim lügatımda yoktu. Aydınlık ne demekti?  Nasıl bir şeydi? Ben hiç bilmiyordum. Bana hiç gösterilmemişti. Gösterildiyse de ben zaten göremezdim.

Gözleri karanlığa alışan çocuk ışığa bakamazdı.

Saat gece yarısını geçtikten sonra Çakıroğlu'na gideceğim aklıma gelmişti. Gitmek istemiyordum. Ama geleceğim demiştim. Ben sözlerimi tutardım. Çok geçmeden Çakıroğlu'nun evinin önündeydim. Evin girişindeki büyük kapı açıldı. İçeri girdim. Kapının önünde indim arabadan.

"Nare Hanım anahtarları verirseniz garaja çekelim arabayı"

"Gerek yok çok kalmayacağım" diyip kapıyı çaldım. Kapıyı Çakıroğlu açtı.

"Hoşgeldin"

"Hoşbuldum"

"Salona geçelim"

"Mutfağa geçebilir miyim? Susadım"

"Olur, salondayım" ayrıldık. O salona gitti ben mutfağa. Susuzluktan ölmek üzereydim. Çok susamıştım. Masanın üzerindeki sürahiden su doldurdum kendime. İçtim. Bir bardak daha doldurdum. Onu da içtim. İyi gelmişti. İyiydim. Mutfaktan çıkıp salona girdim. Loştu salonun ışıkları.

"Konuşalım" dedim uzatmadan.

"Kamera kayıtlarını benimle paylaşır mısın?"

"Hayır"

"Yardım etmeye çalışıyorum"

"Ben yardım istemedim senden"

"Ama isteyecektin, o gün gara-"

"Çok geç artık"

"Değil, anlat yardım edeyim. Borçluyum sana"

"Borcunu kolyemi bana vererek ödeyebilirsin"

"Veremem"

"Ne demek veremem?"

"Veremem demek"

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

"Hayır"

"Tamam istemiyorum ne kolyemi ne de yardımını"

"Canını yakacaklar, bu kadar ileri giden sana neler yapmaz! Bırak yardım edeyim"

"İstemiyorum"

"Lan-" derin bir nefes aldı "Bana bak, bak bak! Seni evimin içinden aldılar! Evimin içindeki kadını, yaralı kadını koruyamadım. Şimdi korumak istiyorum."

Continue Reading

You'll Also Like

4.5M 381K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
404K 12.6K 38
Bebeğine bakamayacağını düşünen bir anne bebeği gizlice babasına bırakıp kaçarsa? Bir kapı zili ile hayatı alt üst olan bir mafya ? Sizce bu ikisini...
29.1K 5.4K 36
Huzurla yaşadığın evinde yalnız mısın gerçekten? Hiç tanımadığın ve sokakta gördüğünde yüzünü çevirdiğin biri ile paylaşmak ister misin? Peki ya on...
67.7K 7.2K 39
@yetişkin içerik Ya aşık olduğunuz adam size daha önce bir kez daha aşık olmuşsa tepkiniz ne olurdu? Bu korkunç olsalıklar zincirinin bedeli...