TUTSAK

By eelsanna

74.1K 2.6K 3.1K

"Ben; kışı yaşadığım bir akşam beni yakan rüzgarı da çok iyi tanıyorum, bir cehennem akşamı beni üşüten alevl... More

1- Kader
2-Bela
3-Kelebek
4- Tuzak
5- Kuş
6-Korku
7- Araba
8- Beklemek
10- Kan
11- Şu an
12- Eyvallah
13- Silah
14- Gitmek
15- Kaçmak
16- Kalmak
17-Evlilik
18- Fotoğraflar ve yaşanmışlıklar
19-Kriz
20-Karşılaşma
21-Geçmiş
Özel bölüm
23-Doğum günü
24-Hediye
25-Gidemeyişler
26- Katil'in Beyaz Kuş'u
27-Rüya Bir Gün
28-Güvenmenin Bedeli
29- Ölümün Siyahı
30-Cehennem Ateşi
31-Gece'nin Karanlığı
32-Küllenmiş Aşk
33-Yaralı Geçmiş, Geçmemiş
34-Alptekin Çakıroğlu
35- Kırk Mum
36-Mezar Taşı
37-Güz Güzeli

9- Ev

1.8K 71 27
By eelsanna

Hellooo!
Heyecanlı bir bölümle sizlerleyiz🥳

Kahraman Deniz - Ben Yola Gelmem

Instagram; tutsakofficiial

Keyifli okumalar çiçeklerim🌸

🕊
"Film eğlenceli miydi?"

Bilgisayarımı açtım. Sinyal alınıyordu.
Sinyal, Eda'nın evini gösteriyordu.

Kapı çaldı.

Ayaklandım kapıya çıkıp bitirecektim bu saçma işi. Çakıroğlu'nun korumasından aldığım silahın içinde 17 kurşun vardı. İkisini sıkmıştım. 15 kurşun kalmıştı. Bizi korumaya yeterdi. Yusuf'a arkamda kalmasını söyledim.
Eda'yı gizli bölmeye bırakıp gelmişti. Elimdeki silaha baktı sonra bana baktı. Ama şuan elimde olmasına şükrettiğimiz bir andı.

Kapıyı açıp silahı kapıya doğrulttum. Kimse yoktu. Yavaşça bahçeye doğru adımlayacağım sırada ayağımı bir şeye çarptım. Ne olduğuna baktım. Kutu. İçinde bomba da olabilirdi. Ama ben şuan hiç bombayla uğraşmak istemiyordum. Nazikçe açtım kutuyu. 

Kocaman kutunun içinden bir fotoğraf ve not çıktı. Fotoğrafa baktık Yusuf'la sonra da nota.

"Evimiz, sizsiz çok sessiz"

Yusuf'la birbirimize baktık. Sonra evin etrafına baktık. Kimse olmadığına emin olduktan sonra eve girdik. İlk yaptığım ekrandaki sinyalin nerede olduğuna bakmaktı. Sinyal yoktu. En son sinyalde buradan geliyordu zaten. Yusuf, Eda'yı gizli odadan getirdi. Fotoğrafı gösterdik. Uzun uzun baktı.

"Kim olabilir? Hangisi yapar bunu?" dedi sadece.

"Fotoğrafın arkasında tarih var. 2014 yazıyor Sen ve Nare 16 yaşındaydı. Ben 18 yaşındaydım."

"Bu demek oluyor ki 2014 yılında bizimle birlikte olan biri bu" dedim.

"Bu fotoğraftaki biri" dedi Yusuf.

"Aklım almıyor benim, küçücüktük ne yapmış olabiliriz? Bize bunu yapmasını gerektirecek ne yapmış olabiliriz ben anlayamıyorum. Aklıma hiçbir şeyde gelmiyor. Hatırlamıyorum"

"Polise gidelim, TCK'nın 106. maddenin 2. fıkrasının (b) bendinde tehdidin mektupla veya özel işaretlerle işlenmesini suçun nitelikli hâlleri arasında kabul etmiş ve basit şekline göre daha ağır bir ceza ile cezalandırılmasını öngörmüştür. Bu kanuna göre şikayet edip koruma talep edebiliriz."

"Bizde biliyoruz tehditin suç olduğu-"

"Girişteki kameralar! Sitenin güvenliği. Kontrol edebiliriz" diye çıkıştı birden Eda. Haklıydı da.

"Güvenlik odasına gidelim" dedim heyecanla eğer güvenlik itiraz ederse avukatımız devreye girecekti. Hemen sitenin güvenlik odasının kapısına geldik. Kameraları buradan kontrol ediyolardı. Eğer görüntüden bir şeyler çıkarsa işimiz daha kolay olacaktı.

"Merhaba, ben burada A blok 5. evde kalıyorum. Biraz önce bir paket teslim edildi. İçerisinden bir tehdit aldım iznim olmadan bana kargocu vb. yollayamazsınız. İçeri nasıl girdiğini ve kim olduğunu görmek istiyorum" kendinden emin konuşan Eda'yı çok dikkatli dinleyen güvenlik bize baktı.
"Maales-"

"TCK'nın 106. maddesi 2. fıkrasının b bendi, tehtidin suç olduğunu biliyorsun değil mi?"

"Beyefendi izniniz olmadan-"

"Ben burada oturuyorum ve benim güvenliğimi sağlayamadınız beyefendi. Ben bu gün ölüm tehdidi aldım ve bu sizin içeri aldığınız biri yüzünden oldu. O kayıtları gösteriyor musun yoksa ben gerçekten polisi arayayım mı?" "Ha bu arada sizde bizimle karakola gelmek zorunda kalacaksınız, adamı içeri alan sizdiniz malum"

"Gerçekten üzgünüm ama sizi içeri alamam"

"Tamam biz en iyisi polisi arayalım" diyip uzaklaştık.

"Ben hacklerim" dedim.

"Suç bu Nare!"

"Site yönetimi durumu fark ederse işler senin için çok zor olur"

"Napalım bizi tehdit edenin kim olduğunu bilmeyelim mi? Kameranın bilgileri yeterli" diyip eve girdim.

Bilgisayarımı önüme alıp işime başladım. Onlar içeri sızmaya çalıştığımı anlamadan kameranın ara yüzüne ulaşmaya çalışacaktım. Oradan sonrası daha kolaydı.

Heyecanla beni beklediklerinin farkındaydım ama tepemde dolanıp durmaları beni sinir etmeye başlamıştı.

"Bir durun artık kafamı karıştırıyorsunuz" aniden durdular. Nefes almayı bile bırakmış olabilirler. Komiklerdi. Görüntülere ulaştım. Hızlı olup önce kopyalayıp sonra sistemde hiç olmamaşım gibi göstermeliydim. Çok uğraşmazlarsa sisteme girdiğimi fark etmezlerdi. Etseler bile ilk sinyal İngiltereden gelecekti. Beni bulmaları çok uzun sürerdi. Kopyaladım ve sistemden çıktım. Yakalanmaktan korkmuyordum da görüntülere ulaşamayacağımızı sanmak beni germişti.

"Görüntüler elimizde"

"İşte bu be"

"Kızım sen varya aslansın aslan"

"Tamam beni sonra övelim, oturun" Eda soluma, Yusuf sağıma oturmuştu.

Ekranı ortaya koyup kapının çaldığı saatlere ilerlettik videoyu. Ekranda bir adam gözüktü. Kasklıydı. Boyu en fazla 1.80 gibiydi. Üzerinde motorcu kıyafetleri olduğu için emin olamıyorduk. Yüzü görünmüyordu. Ellerinde bir yara izi arasamda eldiven vardı. Tam zili çalacağı sırada koluyla eldiven arası gözüküyordu. Bir yara izi veya dövmeye benziyordu. Görüntü net değildi. "Koluna bakın" dedim ekrana parmağımı uzatıp baktığım yeri gösterdim.

"Nare bu dövme mi? dedi sağımdaki Yusuf.

"Yara izi gibi duruyor" dedi solumdaki Eda.

"Bekleyin netleştirmeye çalışacağım" fotoğrafı netleştirdim. Kolundaki bir dövmeydi. İsim mi yoksa bir şekil mi anlayamıyorduk hala tam net değildi. Tekrar netleştirmeye çalıştım. Daha iyiydi. Dövme olduğunu anlayacağımız kadar iyiydi. Bu bir örümcek dövmesiydi. "Siz gördünüz mü daha önce?"  diye sordum.

"Ben hatırlamıyorum, böyle bir dövme görsem unutmazdım sanırım, tedaviye gelen hastalardan da hatırlamıyorum"

"Çok suçluyla çalıştım buna benzer bir dövme görsem hatırlardım"

"Bende görmedim daha önce" polise gitmek şuan çözüm değildi. İşleri zorlaştırmak gelmedi içimden. Sabah olmak üzereydi. Düşünmekten uykuda uyuyamamıştık. Benim uykum vardı. "Bir şey dicem" dedim meraklı iki çift göz bana bakarken "Biz şu koltuğu açıp uyusak da Yusuf da diğer koltukta uyusa? Eskisi gibi?" gülümsüyordum.

" Yaşaasııınn" diyen tabi ki Edoş'tu.

"Bıktım kızım sizden, rahat bıraksanıza beni!" güldü "Horlayanı kucaklayıp buz gibi suyun altına sokarım" dedi. Biz kahkaha atıyorduk o sırada "Komik mi? Kaşınmayın"

Edoş'la aynı anda "Komik" diyip gülmeye devam etmiştik. Sonra yukarı çıktık. Yorgan, çarşaf, yastık falan indirmiştik aşağıya. Yatakları açmış, uyumak üzereydik. Son duyduğum ses Yusuf'undu.

"İyi ki siz varsınız"

🕊

Öğleden sonraydı. Kahvaltı yapmış hazırlanmıştık. Akşam Edoş'un nöbeti, birazdan da Yusuf'un müvekkiliyle görüşmesi vardı. Benim de artık şirkete uğramam gerekiyordu. Şirket beni bir proje üzerinde zannediyordu. Zaten bilgisayarla her şeyi hallettiğim için şirkete gitmeme çok gerek kalmıyordu. Ama çok olmuştu gitmem gerekiyordu. İstemeye istemeye çıktım evden.

Kapının önündeki arabalara baktım. Mercedes c180 benim, Bmw  640d Gran Coupe Yusuf'un. Kullanmasa da  Volvo xc90' da Edoş'undu.

İstemsizce aklıma Çakıroğlu'nun arabaları geldi. Onları görmek istemiştim. Merak ediyordum. Evet ediyordum geçmiş zamandı. Artık merak falan etmiyorum. Garajın önünde yaşadıklarımdan sonra oraya adım bile atmak istemiyordum. Bir daha karşılaşmamak bu hayatta başıma gelen en güzel şey olabilir.

Yusuf yanıma geldi arabalara baktığımı görünce "Noldu benimkini mi istiyorsun?" diye sordu. Arada yapardık, arabaları değiştirirdik.

"Yoo kendi arabamdan çok memnunum" dedim gülerken.

"Çek arabanı da çıkalım kızım" dedi, elimle arabasının önünün boşluğunu gösteriyordum

"Salak mısın çocuğum önün boş?" dedim sorar gibi.

"Görmüyor musun kızım Mercedes'imin önünde BMW var" dedi, kahkaha attım bu arabanı ben istiyorum demekti.

"Benzin deposunu bana doldurtmak için yine arabamı seviyor gibi davranıyorsun hoş değil" güldü.

"Kızım depom full bir kere! Asıl seninki boştur kesin!" kesin boş deposu ya.

"Gelmeden önce fulledim. Bitirirsen gebertirim seni! Benzin olmuş 25 lira!" baktı.

"Cimrisin kızım sen" göz devirip anahtarı Yusuf'a attım. Havada tuttu. Kendininkini bana attığında bende havada yakalamıştım. "Dikkat et minik kuş" diye bağırdı arkamdan.

"Dikkat et Yusufcuk" dedim ve bindim arabaya. Çalıştırdım. Benzin deposu tabi ki boştu. Biliyorum ben, bu çocuk avukat bir de benden fazla kazanıyordur! Ayıp lan.
Arabayı benzinliğe çektim. Deposunu fulleyeyim de insanlık görsün. Arabadan inerken telefonum çaldı. Numara. Sabır dilenerek açtım.

"Efendim"

"Merhaba Nare Hanım, ben şirketten Seda. Bu gün içerisinde bir toplantınız var hatırlatmam söylendi"

"Biliyorum Seda Hanım. Yoldayım toplantı saatine orada olurum."

"Tamam Nare Hanım, iyi günler"

Ödemeyi yaptıktan sonra hızla şirkete sürmüştüm. Uzaktı ve benim yetişmem gereken bir toplantı vardı. Son ses şarkı açıp yola devam ettim. Fonda, Kahraman Deniz-Ben Yola Gelmem çalıyordu ve bu şarkı çok bendi. Özellikle nakaratı.

"Ağır yaralıyım ama ölmem,
Medet ummam, boyun eğmem
Ve tedaviyi kabul etmem;
Ben yola gelmem, yol bana gelsin."

🕊

Şirketin otoparkına inmiş, arabamı pardon Yusuf'un arabasını park etmiştim. Genelde iş için kullandığım laptopumu yanıma alıp girişe yöneldim. Ben buraya kaç haftadır gelmiyordum acaba? Ben sayamadım.

Asansöre ilerleyip 13. kata bastım. Toplantıya daha yarım saat vardı. Odama gidip hala yerinde mi bir kontrol etmek istedim. Kata geldiğimde çalışma arkadaşlarımla selamlaşıp odama girdim. Odam hala yerindeydi ve kapıda hala Nare Yıkılmaz yazıyordu, mutluydum. İçeri girdim. Özlemişim burayı. Daha koltuğa oturmadan kapım çalındı. Kapı cam olduğu için gelen görünüyordu.

"Ooo Nare Hanım, ne büyük şeref sizi görmek"

"Bu sefer haklısın ya iki ayı geçti gelmeyeli."

"Kızım biz bir ara muhasebeye dedik ki bir çalışan var ama yok maaşıda yatıyor tıkır tıkır ama kendisini gören yok"

"Ben o maaşı senin koruyamadığın güvenlik duvarını koruyarak alıyorum canım, zaten işimi uzaktanda yönetebildiğim için maaşım tıkır tıkır yatıyor." Çetin'in bu sözleri hoşuma gitmemişti benden 4 yaş büyük olmasına rağmen işini adam gibi yapmıyordu. Pek de sevmem zaten kendisini. Laubali ve hadsiz.

"Hemen de sinirleniyorsun be kızım, şaka yapıyoruz"

"Yapma, hak etmediğim bir parayı almam ben senin aksine"

"Ben çıkıyorum, toplantı da görüşürüz"
Cevap vermedim. Vermekte istemiyordum zaten. Toplantı için notlara bakacaktım. İşim vardı.

🕊

Toplantı da Çetin'le biraz tartışsak da geneli güzeldi. Herkesi özlemişim. Şirketimi, işimi, deli gibi çalıştığım saatleri. Şirketle olan sözleşmemde, sorunu çözdüğü sürece evden çalışabilir maddesi var özellikle istedim ben o maddeyi. Sorun uzaktan halledilemediğinde geliyordum şirkete. Ama önceliğim evden çalışmaktı.

Patronum anlayışlı ve kibar bir beyefendiydi. Kendisine verdiğim bir kaç program şirketin değerini de yükselttiği için özgürlüğüm daha fazlaydı. Otoparka indim, önce yanlışlıkla kendi arabamı arasam da aklıma geldi ve park ettiğim yere gittim. Kapıyı açıp bindim. Arabayı çalıştıracağım sırada camım tıklatıldı. Baktım. Çetin.

"Efendim Çetin"

"Haddini bil Nare iki güler yüz gösteriyoruz diye abarttın ben senin büyüğünüm. Her halükarda benim dediğim olacak ve sen her konu da fikrini beyan etmeyeceksin!"

"Bitti mi?"

"Bitmedi, eğer bir kere dah-" gaza basıp çıktım otoparktan. Kendini beğenmiş, aşağılık kompleksi olan kimseyle uğraşamazdım şu an.

Evime gidecektim. Telefonumdan Edoş'u aramıştım. Açmamıştı. Hasta bakıyor olması lazımdı. Müsait olunca dönerdi. Yusuf'u aradım.

"Efendim bonkör meleğim konuş, emret"

"Üçkağıtçı köpek"

"Fulledin mi?"

"Yoo"

"Fullemesen benzilikten ileri gidemezdin"

"Belki ileri götürecek kadar aldım?"

"Yarım şeyleri sevmezsin kızım sen, ya hep ya hiç"

"Lanet olsun benim bu vicdanım"

"Büyük insansın be"

"Benim depom ne alemde lan"

"Valla beni gittiğim yere götürür, bir de sana getirir"

"Şerefsizsin olum sen"

"Eyvallah minik kuşum görüşürüüz" kapattı.
Köpek. Tam bir köpek.

Evin önüne geldim. Kapımın önü yine oto galeriye dönmüş. Bakalım yine piyangodan kim çıkıyor? Arabadan indim.

"Nare Hanım bizi Alptekin Bey gönderdi. Biz sizi korumak-"

"Defolun evimin önünden"

"Nare Han-" korumadan aldığım silah işime yarıyordu. Havaya sıktım.

"Son kez uyarıyorum, defolun evimden" uzun bir bakışmanın sonunda bir koruma patronunu aradı ve çekilin emri aldı. Barizdi çünkü hepsi arabalarına binmişti. Arabayı bahçeye sokup demir kapıları kilitleyip içeri girmiştim.

Duşa girmiş, cilt bakımı yapmış, saçlarımı kurutmuştum. Üzerime bir lila eşorfman takımı giymiştim. Saçlarımı at kuyruğu yapmıştım. Mutfağa inip kendime sandviç hazırlayacaktım. Dizi izlemek istiyordum. Mutfağa girdim. Işığı açmamla yerimden sıçramam bir oldu.

"Evine girdim, saatlerdir mutfağında oturuyorum haberin bile yok ama silahla adam korkutmaya devam öyle mi?"

Çakıroğlu.

Cevap vermeden buzdolabına ilerledim. Ne sesini duymaya ne görmeye tahammülüm yoktu şuan. Domates, peynir, biber, salam çıkarıp kendime sandviç yapacaktım. Bir yandan da çay için su koymuştum. Alt dolaptan kesme tahtası çıkardım. Çekmeceden bıçak çıkardım. Domatesleri yıkadım. Hareketlerim o kadar yavaştı ki arkamı dönmek istemiyordum. Muhattap olmak da istemiyordum. Çeker giderdi. Ben ona bu saatten sonra sağır ve dilsizdim. Ne onu duyar ne de cevap verirdim. Görmezden gelecektim. Ben nasıl görmezden gelinip ikinci plana atıldıysam.

"Araban nerde?"

Kesme tahtasının üzerine domatesleri koyup kesmeye devam ettim. Peyniri kutusundan çıkardım. Yiyeceğim kadar kestim. Sırtım ona dönüktü. Salam kestim biraz. Biberleri doğradım. Su kaynadı. Çaydanlığımı aldım, çayımı demledim. Ekmeğimi kestim malzemelerimi yavaşça içine yerleştirdim. Çayın dem almasını bekliyordum. Telefonum çaldı. Ekrana baktım Edoş'tu.

"Efendim"

"Aramışsın aşkım hasta vardı"

"Tahmin ettim bebeğim sorun değil, iyi misin?"

"İyiyim ya hastalarla ilgilenmek kafamı meşgul ediyor sen?"

"İyiyim ya şirkete uğradım, şimdi de sandviç yaptım çayı bekliyorum"

"Yusuf'un araba sendeymiş. Benzini yine sana kitlemiş" gülüyordu.

"Üf şerefsiz ya benim depom fulldü aldı gitti. Arabayı bir çalıştırdım benzinliğe gidene kadar yolda kalmamak için dua ettim" kahkaha atmıştım.

"İyice beleşçi oldu bu çocuk. Geçen beni hastaneden aldı diyor ki o kadar aldım bir yemek ısmarla"

"Aa üçkağıtçı ya bak, ben alırım seni bu gün aşkım" gülüşme seslerimiz artıyordu.

"Gel aşkım gel, hayırsız köpek ya"

"Tamam hadi çayım oldu sal beni yemek  yiyeceğim"

"Afiyet olsun minik kuşum"

"Kolay gelsin çiçeğim" kapattım.

Çay bardağı çıkarıp ocağın yanına ilerledim. Çay doldurdum. Sandviçimi ve çayımı tepsiye koyup bahçeye çıktım. Hava hafif esiyordu. Çayımı yudumladım. Ekmeğimden ısırdım. İşte buydu ya. Müthiş güzel bir şeydi bu. Sandviçi de bu kadar övmezsin be Nare. Abart abart.

Karşımda bir hareketlilik oldu. Normalde benim oturduğum salıncağıma oturdu. Yokmuş gibi yemeğimi yemeye devam ettim. Yok saydığım birine sende ister misin diyecek halim yoktu. Evimden defolsa bana yeterdi. Yemeğimi bitirdim. Ayaklanmış, mutfağa doğru gidiyordum.

"Özür dilerim"

Continue Reading

You'll Also Like

119K 5.6K 41
Kelimelerinizin tükendiği bir nokta olmalı . Hani böyle tir tir titrediğiniz, beyninizin bom boş olduğu bir nokta. Hani kalbinizin sanki ağır bir kal...
5.8K 355 7
"İnsan kendini cam kenarında öldürebilirmiş hem de hiç atlamadan." Sevdiğim insanları bir camın kenarında beklerken dedem söylemişti bunu. Babam yer...
TUTSAK By Elsa

Mystery / Thriller

74.1K 2.6K 37
"Ben; kışı yaşadığım bir akşam beni yakan rüzgarı da çok iyi tanıyorum, bir cehennem akşamı beni üşüten alevleri de"
29K 5.4K 36
Huzurla yaşadığın evinde yalnız mısın gerçekten? Hiç tanımadığın ve sokakta gördüğünde yüzünü çevirdiğin biri ile paylaşmak ister misin? Peki ya on...