Mafya Doktor

By GeceyarisiLeydisi

74.1K 3.7K 4.7K

Bu benim ilk kurgumdur. Okumanızı öneririm. İnşallah kitabı beğenirsiniz. ........ Ben Sedef Gaye. Çok ünlü a... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
Karakter Tanıtımı
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9. Bölüm
10.Bölüm
DUYURU
11.Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19. Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm

12. Bölüm

2K 122 55
By GeceyarisiLeydisi

Multi ; masanın toplandığı yer.

Selam canlarım. Bugün yaklaşık 3600 kelimelik bir bölümle karşınızdayım. Değişik bir bölüm oldu. Hüzünlü, heyecanlı...
Yıldıza basmayı ve yorum yazmayı unutmayın. İyi okumlar...

....

Silahımı da belime taktığımda tamamen hazırdım.

Masayı topluyordum çünkü Aren yeni bir üye geleceğini söylemişti. Masanın başında ben duruyordum ama önemli kararları Aren alırdı. Çünkü benden de güçlüydü. İtalya'ya gittiğinde çoğu şeyi bana kaldı. Hâlâ neden İtalya'ya gittiğini tam olarak bilmesem de Akay'lar ile olduğunu düşünüyorum.

"Abla artık hazırsan gidelim mi?" Diyen Alp'le düşüncelerimden kurtulup yanına gittim. Masa bizim mekanımızda toplanacaktı. Hayır Sıcakkum değil. Orası Sedef Gaye Umut'un mekanıydı.

Hemen arabaya doğru ilerledim sürücü koltuğuna geçtim. Alp yanımda oturuyordu. Neden yeni üye geldiğini merak ediyordum. Aşırı saçmaydı çünkü zaten masa tamdı.
Bir kişilik eksik var.
Ah doğru! Poyraz Akay'ın yeri boş...

Off bir de öldürdüğüm Pamir Akay'ın yardakçısının yeri. Demek oluyor ki Doruk'un yerine yeni bir üye geliyor.

Alp "Abla, eve neden apar topar geldiğimizi anlatmayacak mısın?" Dediğinde Poyraz ile Pamir'in konuşmaları yeniden aklıma geldi. Aşırı sinirlerim bozulmuştu. Hâlâ buna inanamıyordum.

Pat diye "Pamir ile Poyraz gerçekten kardeşmiş. Poyraz'ın telefonda ki konuşmasını dinledim." Dedim.

Alp bir süre kımıldamadan durdu. Ona bakmak istesemde yola odaklandığım için bakamıyordun.

O hâlâ yola bakarken mekanıma gelmiştim.

Mekanım bir kitap kafeydi. Merkezi bir yerdeydi ve herkese açıktı. Tabi ki de herkesin içinde masa hakkında konuşamayacağım için gizli bir yer yapmıştım. Masa üyelerini burada toplardım önemli belgeler ise Sıcakkum'da olurdu. Doktor bir kıza ait olan dövüş kulübünde önemli belgeler olabileceği kimin aklına gelir ki?

Hızlıca içeri girip lavaboların olduğu kısma ilerledim. Kapısında 'sadece çalışanlar girebilir' yazan yerden içeri girdim. Karşımdaki kapının şifresini girdim.

270913

İşte toplanacağımız alana gelmiştim. Çok korunaklı gözükmese de yeterince korunaklıydı. Duvarlarda aşırı derece de ses yalıtımı vardı. Her yerde gizli kamera ses kayıt cihazları bulunuyordu. Bir kitap kafe olduğu için baskın yeme ihtimali çok düşüktü. Bar gibi mekanların baskın yeme olasılığı fazla olduğu için aynı zamanda gençlere bir yararı dokunması için kitap kafe olmasını istemiştim.

Kapı üç kez tıklatıldığında üyelerin geldiğini anlamıştım. Hemen maskemi takıp yerime oturdum. Herkes birer birer yerlerine oturuyordu. Baran Coştu ve benim tarafımdakiler bana baş selamı verdiklerinde ben de onlara veriyordum.

İçeriye Pamir Akay girdiğinde açıkçası gerildiğimi hissetmiştim. Hâlâ olanları sindirememişken Pamir'i görmek sinirlerimi altüst etmişti.

Pamir'i süzdüğümde gerçekten Poyraz'a benzediğini farkettim.
Abi kardeş oldukları için olabilir mi? Laf sokup durma Pakizeee!

Poyraz'dan uzundu ama büyük bir farkta yoktu. Dikkatli bakmayan aynı boyda bile diyebilirdi. Kahverengi saçlarını her zamanki gibi arkaya doğru yatırmış ve taramıştı. Poyraz'ın saçıyla aynı renkti ama Poyraz'ın dağınık saçlarını her şeye tercih ederdim.

Pamir'in gözlerine ilk defa bu kadar dikkatli baktım. Yeşildi gözleri, dümdüz yeşil... Poyraz'ınkiler gibi orman yeşili değildi. Sadece yeşildi.

Pamir onu incelediğimi farkettiğinde tek kaşını kaldırarak bana baktı sonrasındaysa sırıtmaya başladı. Aklından ne geçiyor acaba Pamir Akay?

Daha fazla bakmayıp üyelere göz gezdirdim. Herkes gelmişti. Hafifçe öksürerek yerimde dikleştiğimde herkesin dikkati bana çevrilmişti.

"Neden çağırıldığınızı merak ettiğinizi düşünüyorum." Devam edecekken kapı üç kere daha tıklandı. Yeni üye gelmişti.

Herkesin bakışları kapıya dönerken bende konuşmaya devam ettim. "İşte masamızın yeni üyesi..."

Kimse yeni üye beklemiyor olacak ki şaşkınlıkları yüzlerinden okunuyordu. Aslında ben de onlara dahildim. Çünkü Aren'in bu kadar kısa sürede ve Türkiye'ye geleceği zamanda yeni bir üye seçmesi aşırı derecede mantıksızdı.

İçeriye 28 yaşlarında bir adam girdi. Simsiyah saçlara ve mavi gözlere sahipti. Bembeyaz bir takım elbise giymişti. Siyahlar içindeki masa üyeleri ve ben, beyazlar içindeki ona bakıyorduk. Başını bana çevirdiğinde gözgöze geldik. Bedeninden hiçbir şey anlayamasam da bakışları her şeyi açıklıyordu. Heyecanlıydı aynı zamanda korkuyordu.

Ben ona duygusuzca bakarken dudaklarını kemirdiğini farkettim. Ya aşırı acemiydi ya da...

"Merhaba saygıdeğer masa üyeleri ben Akın Sayar." Dediğinde yavaşça kafamı salladım. Masanın en sonundaki sandalyeyi elimle gösterdiğimde gidip oraya oturdu. Şimdi sevdiğim zamanlardan birisi. Sorgu zamanı...

Pamir "Kimsin sen? Hiç Sayar diye soyadı duyduğumu hatırlamıyorum." Dediğinde ilk defa onunla aynı fikirdeydim. Masa üyeleri de onaylayan mırıldanmalar çıkardı. Akın "Artık duymuş oldunuz." Dediğinde gözlerimi devirdim. Küstah!

Yerimde boynuma kıtlattığımda tüm bakışlar bana döndü. "Soyunu sanını bilmediğim birisine asla güvenmem. Bu yüzden bize kendini kanıtlamak zorundasın. Masa üyeleri için ne yaparsın?" Dediğimde bu sefer tüm gözler Akın'a döndü.

Bakın şimdi kesin 'canımı bile veririm' diyecek.
"Canımı bile veririm." Dediğinde teorim doğrulanmış oldu. Başımı sallayarak Pamir'e döndüm.

"Kemerine sakladığın bıçağı al ve Akın'ın kalbini çıkar. Benim bu masa da yeni üyeye ihtiyacım yok." Dediğimde Pamir şaşkınlıkla bana baktı.

Alttan alttan Pamir'e laf sokmuş ve Akın'a gözdağı vermiştim. Tamam her üye yanında kendine koruyacak eşya getirirdi ama Pamir bunu gizli saklı yapardı. Benim anlamadığımı sanıyordu ama ben hep anlardım.

Hâlâ bana baktığı için tek kaşımı kaldırdım ve çenemle Akın'ı gösterdim. Ne planladığımı anlamış olmalı ki sorgulamadan dediğimi yaptı.

Bıçağını aldı ve Akın'ın yanına ilerlemeye başladı. Akın ise korkudan bacakları titremeye başlamıştı. Hayır yani Aren niye böyle birisini seçsin ki? Bu adamda bir iş var.

Pamir bıçağı Akın'ın göğsüne dayadı ve "Buradan çık ve canını kurtar. Merak etme ben seni koruyacağım sana hiçbir şey yapamazlar" dedi.

Masa üyeleri alttan alttan sırıtmaya başlamıştı. Böyle bir şey yaparsa asıl Pamir onu acılı acılı öldürürdü. Böyle düşününce bayağı eğlenceli olurdu ya. Kendimi tutamayıp büyük bir kahkaha attım.

Masa üyeleri artık bu halime alıştığı için normal duruyordu. Fakat Akın ruh hastası görmüş gibi bakıyordu.
Gibisi fazla. Sen cidden ruh hastasısın
Bir git Pakize yağğğ!

Akın titreyen sesiyle "Öldür beni." Dediğinde Pamir bıçağı kaldırdı ve hızlıca Akın'ın omzuna soktu. Akın acıyla inlediğin de bu haline sırıttım. "Bunlar kötü günlerin Akın daha kötüleride gelecek." Dediğimde Baran'da kocaman bir kahkaha atmıştı. Bembeyaz ceketi şimdiden kan olmuştu. Gözlerim şenlendi...

Onları boşverip konuşmaya başladım. "Söyleyecek bir şeyi olmayan çıkabilir. Toplantı burada bitmiştir." Dediğimde çoğu kişi baş selamı verip çıkmaya başladı. İçeri Alp girdiğinde çenemle Akın'ı gösterdim. Ne demek istediğimi anlayıp onu da dışarı çıkarttı. Az sonra pansuman yapar onu gönderirdi.

Odada bir tek Pamir, Baran ve ben kalmıştık. Pamir'e tek kaşımı kaldırarak baktığım da "Özel olarak konuşmamız lazım." Dedi. Baran'a döndüğümdeyse "Siz konuşun. Dışarıda bekliyor olacağım." Dediğinde başımı sallayarak onu onayladım.

Baran odadan çıktığında Pamir hızla yanıma geldi. Şu an aşırı sinirli duruyordu. Buz gibi bakışlarımı ona gönderdiğimde seslice nefes verip yerine oturdu.

"Depomu patlatmışlar. O depoda satacağım silahlar bulunuyordu." Dediğinde "Eee ne yapabilirim?" Dedim.

Sinirle gözlerini yumdu ve açtı. "Bunu senin yaptığını biliyorum Lavinya." Dediğinde içten içe kahkaha atmaya başladım.

•Flashback•

Pamir Akay, haddini çok aşmıştı. Beni masanın başında istememek ne demekti?

Ona öyle bir had bildirecektim ki bir daha böyle bir şey yapamayacaktı. Ben Mervenin odasındayım. Yanımda Merve vardı. Önümdeyse kamera görüntüleri. Öylesine kamera görüntüleri değildi bunlar.

Pamir'in ticaret için kullandığı silahları bu depoda tutuluyordu. Silahlar onun için aşırı önemliydi eğer onlara bir şey olursa batabilirdi.

Merve'ye bakıp sırıttım. "Çok akıllıca bir plan yaptın. Aferin kız Dahi." Dediğimde o da gülümsedi. Ben kara kara ne yapacağımı düşünürken Merve bana bu güzel fikri vermişti.

Ne diyeyim bu hiç aklıma gelmemişti. İşte şimdi Pamir'in kolu kanadı kırılacaktı.

Kulaklığımı aktifleştirip Alp'e seslendim. "Bombalar hazır mı Joker?" Birkaç tıkırtı sesinden sonra Alp "Tabi ki de hazır. Ne zaman patlatalım?" Dedi.

Hızlıca Merve'ye döndüm ve "Plan senindi patlatma emrini de sen vermelisin." Dediğimde heyecanla başını sallayıp kumandayı elimden aldı.

İnsan bir 'sen yap' der. Ne meraklıymışsın depo patlatmaya. Benim hâlâ kendisine baktığımı farkettiğinde "Ne be! Ben hep arka planda çalışıyorum. Hep kasa şifre falan patlatıyordum ilk defa depo patlatacağım." Diye çemkirdiğinde küçük bir kahkaha attım. Benden bile deliydi bu kız.

Gülümseyerek ekrana baktı ve düğmeye bastı. İşte o anda depo alevler aldı. Pamir Akay yaptığının yaptığının bedelini ödemiş oldu.

•Flashback Son•

"Aferin akıllı." Dediğimde dişlerini gıcırdattı. Allah'ım dişlerini gıcırdatanlara gıcık oluyorum.

"Batmak üzereyim Lavinya mutlu musun? Neredeyse her şeyimi kaybedecektim. Önemli belgelerimde o depodaydı." Dediğinde yalandan üzülmüş numarası yaptım ve "Ah Pamir çok üzgünüm. Keşke bir çözüm yolu olsaydı." Dedim.

Pamir sinirle "Bunu yaptın bari bana çözüm yolu bul." Diye bağırdığında tek kaşımı kaldırdım.

"Bir bana bağırma. İkinci olaraksa kardeşinden yardım isteyebilirsin. İlla ki onun da parası, deposu veya sanayisi vardır." Dediğimde büyükçe ofladı.

Neden ona yardım ettiğimi soruyorsanız. Poyraz hakkında ağzından laf alacam. Yaşasın sinsilik!!!

"Kardeşimden 2 yıldır haber alamıyorum." Dediğinde ona 'yav he he ben de çok inandım' bakışlarımı atıyordum.

Bakışlarımı anlamış olmalı ki "Evet! Onunla konuşuyorum ama masaya yaklaşmıyor bile. Paranı kullanmıyorsun bana ver diyorum. Onu da yapmıyor." Dedi.

Poyraz Akay'a tebrik kartlarımızı yolluyoruz
Evet! Evet! Evet!

"Aklı başında insanmış." Dedim. Tamam Poyraz çok aklı başında bir insan olmayabilir ama çaktırmıyoruz...

"Bana laf sokup durma Lavinya! Senin yüzünden yeterince dibe çöktüm." Diyen Pamir ile küçük bir kahkaha attım.

"Benimle uğraşmasaydın Pamir. Senin bana saygısızlık yaptın yine de ben sana burada yardım ediyorum. Bu yüzden haddini bil! Yoksa ben bildirmesini bilirim."
Adama her yerden saldırıyorsun. Ölsün köpek!

"Ne yapmamı bekliyorsun Lavinya? Daha kardeşimin evinin adresini zor buluyorum. Benden güçlü kişiler bulmamı engelliyor." Dediğinde tam orta noktaya parmak basmıştı. Evet ikimizden de güçlü birisi bunu engelliyor.

"Peki neden bulamıyorsun? O çocuğun senin yanında olması lazım değil mi?" Diye sorduğumda bacağını sallamaya başlamıştı.

"Ailemiz öldüğünde evi terketti bir daha da bulamadım onu." Dediğinde biraz üzülmüştüm. Ben de annesiz ve babasız büyümüştüm. Bunun ne demek olduğunu en iyi ben bilirdim.

"Üzülme ama ne yaptın da çocuk evi terketti?" Dediğimde kaşlarını çatıp düşünmeye başladı. Cidden bunu ilk defa düşünüyor olamazdı. Allah'ın salağı!

"Çocuk az bile yapmış. Ben olsam..." diye ne yapabileceğimi düşündüm. Ne yapardım acaba?

"Yeter Lavinya! Bir soyuma sövmediğin kaldı. Onu da yap için rahatlasın." Dediğinde sırıttım. Maalesef soyunda Poyraz'da var ve ona sövemeyeceğim.

"Şu an gerçekten sövüyor olamazsın." Dediğinde onu takmayıp sandalyeden kalktım.

"Diyeceklerim için üzgün değilim. Kusura bakabilirsin. Özür de dilemeyeceğim. İnşallah batarsın da masada ki bir pislikten daha kurtuluruz." Dediğimde sinirle elini saçlarına geçirdi. Onu arkamda bırakarak kapıya doğru ilerledim.

Kapıyı açacaktım ki arkamı döndüm ve "Az daha kalsam bana tüm hayatını anlatacaktın Pamir Akay. İyi ki Baran ile konuşmam lazım yoksa şu ana kadar seni tam anlamıyla batıracak bir koz bulmuş olurdum." Dediğimde hızla ayağa kalktı. Dediği şeyleri farketmiş olmalı ki şaşkınlık ve sinirle bana döndü.

"Ulan Lavinya! Ağzımdan laf almayı nasıl bu kadar iyi başardın lan sen?" Dediğinde cık cıkladım. Ulan falan ne oluyoruz? Terbiyesiz herif.

O sırada 7/24 küfreden Sedef
Sadece sinir krizi zamanlarında abartma istersen Pakize.

"Çok ayıp Pamir Akay. Terbiyesiz terbiyesiz sözler sana hiç yakışmıyor. Aynı zamanda artık beni hafife almamayı öğrenmiş olman gerekirdi. Bu kadar kıt kafalıysan biz ne yapalım?" Deyip odadan çıktım.

Adamın ağzından çok kolay laf almıştım. Bu kadar kolay anlatacağını sanmıyordum. Oh oh iyi oldu.

Dışarıya çıktığımda Baran bir masada oturmuş beni bekliyordu. "Fazla beklettim kusura bakma." Dediğimde yavaşça kafasını sallayıp indirdi ve "Geçen sefer benimle konuşman gerektiğini söylemiştin." Dedi. Ah ben bu konuyu nasıl unutmuştum.

Baran ile ortak silah fabrikamız vardı. Silahlarımız için yeni alıcılar çıkmıştı ve ben bunun haberini vermeyi unutmuştum.

"Baran, silahlarımız için yeni alıcılar çıktı." Dediğimde kafasını sallayarak beni onayladı ve "Ben sözleşmeyi hazırlar bu konuyu hallederim. Fakat sana önemli bir şey söylemem gerek Lavinya." Dedi. O önemli şey ne merak etmiştim.

"Yeni üyenin şüpheli hareketlerini farkettin mi? Soyadını hiçbirimiz bilmiyoruz. Fazla acemi gözüküyor." Dediğinde onu onayladım. Demek ki sadece ben şüphelenmemişim.

"Ben de farkettim ama bir şey demedim. Yakında çıkar kokusu. Yine de dikkatli olalım." Dedim.

Baran saatine baktığında gitmesi gerektiğini ama beni beklediğini anladım. Nasıl bu kadar ince düşünceli olduğunu merak ediyordum. Bizim bu Baran'a helal süt emmiş bir kız bulmamız lazım...

"Benim gitmem gerek sonra görüşürüz Baran." Dediğimde onunla tokalaştık ve yollarımızı ayırdık.

Arabaya ilerleyip bindim. Telefonuma baktığımda Poyraz'ın 1 büçük saat önce mesaj attığını gördüm.

Orman gözlüm : Ne yapıyorsunuz patroniçem?

Yüzümde saçma sapan bir sırıtma ile yazmaya başladım.

Siz:işlerim vardı onları hallettim.

Siz: Şimdi sıcakkuma gidiyorum.

Arabamı Sıcakkum'a doğru sürdüm. Güzel bir dövüş yapacaktım.

Yanımdaki Alp bana seslendiğinde onun da arabada olduğu aklıma dank etti. "Abla niye aşık aşık sırıtıyon."
Dudaklarımı dişlemeye başlamıştım.

"Sen Merve'n ile yazışırken ben bir şey diyor muyum Alp?" Dediğimde utanarak yüzünü başka yere çevirdi. Konuyu nasıl değiştiriyorum çeek!

"Abla yaa! Hem Merve demişken ben onunla buluşacağım. İlk defa onu göreceğim." Son cümleyi fısıldamıştı. Dediğim gibi Merve'nin yüzünü sadece ben görmüştüm. Kendisi arka planda çalışmak isterdi bu yüzden de hiç kimse kimliğini bilmiyordu.

"Buluşun ablacım. Ama çok delice hareketler yapmayın olur mu?" Dediğimde Alp kahkaha attı. Merve deliydi Alp deliydi. İki deli bir araya gelmemeliydi...

"Sadede gelirsek abla. Benim arabam evde kaldı ve senin arabanla gezicez." Dediğinde şokla ona döndüm. Benim arabamla...

"Aşktan aklını kaybettin galiba. Ben sizin gibi iki deliye arabamı vermem." Dedim. O ise sadece sırıttı. Kesin yine sinsi sinsi plan yapıyor.

Konuşa konuşa Sıcakkum'a gelmiştik. Sıcakkum benim her şeyimdi. Çünkü orası kendi paramla açtığım ilk mekandı. Tabii ki de Aren'in büyük yardımlarıyla açmıştım. Bu yüzden Aren'i anımsatacak bir isim koymuştum mekanıma.

Aren parlak kum tanesi demekti. Bende mekanıma Sıcakkum ismini vermiştim. Manası çok iyi değil mi? Çünkü ben koydum.
kendini övmesen olmaz değil mi? Hayır olmaz.

Hızlıca arabayı parkedip yüzümdeki maskeyi torpidoya koydum. Üstüme omzumu kapatacak bir deri ceketimi giydiğimde tamamdım. Hızlıca arabadan inip içeri girdim.

Samet'i gördüğümde onun yanına ilerleyip "Benim için birini hazırlayın." Dedim.

Samet şaşkınlıkla bana dönüp "Tamam patron." Dedi ve hızlıca birisini ayarlamaya gitti. İşte şimdi stres atma vakti...

•Poyraz Akay'dan•

Ya bu kız ne yapıyor acaba?
Tam tamına bir buçuk saattir mesajıma bakmadı.

Acaba uyuyor mu? Niye uyusun bu saatte canım? Bu belirsizlikle asla bir yere varamayacağım.

Zaten Pamir bozuntusu kafamı allak bullak etti. Hayır yani sen niye bana her masa toplantısını bildiriyorsun? Oturmayacam işte!
Ben asla o masaya oturmam. Otursam bile senin yanında durmam dimdik karşında dururum.

Lavinya, Pamir'in sinirlerini iyice bozmuştu. Oh olsun!

Ama Lavinya kafamı çok karıştırıyor. Pamir sayesinde toplantılar ne zaman oluyor çok iyi biliyorum. Lavinya da normal olarak her toplantıda bulunuyor.

Yalnız sıkıntı şurda ki masanın toplandığı zaman Sedef ortalarda yok. Aynı zaman da hastane de Sedef almanca konuşmuştu.

Benim anlamadığımı sanıyordu ama ben Almanca biliyordum. Açıkçası biraz şüphelendim.

Şu an da masa toplanmış bulunmakta hem de Lavinya'nın mekanında. Sedef ile Alp işleri olduğunu söyledikleri için ayrılmıştık.

O işler masa toplantısı olabilir miydi? İyice emin olmak için Sedef'e mesaj attım ama görmedi.

Sedef'in, Lavinya olduğundan şüpheleniyorum. Fakat tam olarak emin değilim.

En iyisi Sıcakkum'a gitmek. Hem düşüncelerimden kurtulurum hem de stres atarım.

Evin kapısını kapar kapamaz elimdeki anahtarla oynamaya başladım. Sitenin bahçesine geldiğimde aynı anda ıslık çalıyordum.

Arabamın kapısını açtığımda telefonumun bildirimi ile duraksadım ve gelen mesajlara baktım. Hem Sedef'ten hem Pamir'den mesaj gelmişti.

Babamın oğlu : Toplantı bitti.

Babamın oğlu : Artık tek çarem sensin Poyraz.

Aynen zaten başın sıkıştı mı aklına geliyorum. Ne olursa olsun ona istediğini vermeyecektim. Sedef'in attığı mesaja baktım.

Patroniçem :işlerim vardı onları hallettim.

Patroniçem :şimdi sıcakkuma gidiyorum.

Yüzümde bir sırıtma belirdi. Bir dakika!

Toplantı daha yeni bitti aynı zamanda Sedef'in işide. Bu demek oluyor ki şüphelerimde haklıyım. Fakat bundan yüzde yüz emin olmalıyım. Bu yüzden de ilk durak Sıcakkum.

.......

Sıcakkum'a geldiğimde mekanın önünde Sedef'in arabasını gördüğümde rahatladım.

Umarım dövüştedir. Başka türlü planımı gerçekleştiremem.

İçeriye girdiğimde çoğu insan bir tarafa toplanmıştı. Kafesin olduğu yerden bir sürü ses geliyordu.

Allahtan siyah hırka giymişim. Hırkanın şapkasıyla yüzümü gizledim. Bu sayede kimse beni tanıyamaz. Herkes full dikkat Sedef ve içerideki adamı izliyordu.

Biraz dövüşlerini izledim. Sedef'in dövüşte ne kadar iyi olduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Ama bu kadarını değil. Adamı öldüresiye dövüyordu resmen.

Adamın inlemeleri mekanı doldurunca sertçe yutkundum.

Allah'ım ben bu kıza dövüş sözü vermiştim. Beni öldürür bu. Hiç acımaz. En iyisi erteleyebildiğim kadar erteleyim.

Ben Sedef'i seyretmekten zaten dövüşemem ki dövüşürsemde kimin kazanacağı çok belli. O bana asla acımaz.

Yavaşça oradan ayrıldım. Sedef'in odasına doğru yürürken karşımda gördüğüm iki koruma ile duraksadım. Ama Sedef beni buraya getirdiğinde bunlar burada yoktu.

Hızlıca kendimi duvarın arkasına doğru attım. Cidden attım. Niye atarsın ki kolum fena acıyor. Yere de balıklama atlamazsın be Poyraz!

Allah'tan beni görmediler. Hadi bakalım şimdi ne yapacağız? İçeriye bir şekilde girmeliyim aynı zamanda korumaların beni farketmemesi gerek. Ne yapacağım?
Bulduuummmm.

Şapkamı yüzümü daha çok örtecek şekilde kapattım ve sonra koşarak yanlarına gittim.

"Koşun koşun! Patron delirdi! Şuan birini öldürüyor koşun!" adamlar birbirine baktılar. Ama kıllarını bile kıpırdatmadılar. Lan niye gitmiyonuz?

"Size patron birini öldürüyor diyorum. Hadi koşun! Ben burada bekliyorum koşun!!!"

Adamlarda hala çıt yok.
"İyi siz bilirsiniz. Patronunuz birini öldürüp hapse girdiğinde sizi de kovar. Sonra işsiz kalırsınız." adamlardan biri affalar gibi bana baktı.

"Paramızıda mı vermez?" aha!

"Üzgünüm ama vermez." adam hemen yanındakinin kolunu tuttu ve koşarak gitmeye başladı. Gözden kaybolduklarında rahatladım. Çok saçma bir fikirdi ama inandılar. Şans bu gün benden yana.

Koridora bir kez daha bakış attığımda yukarıda bir kamera gördüm.

Nayııır bu benim planımı bozar. Hemen cebimden belki lazım olur diye aldığım taşı çıkarttım. Kameraya nişan alıp sertçe fırlattım. Yesss kamera kırıldı.

"TAM İSABEET!!!" lan ben napıyorum?

Elimle ağızımı kapattım ve etrafı kontrol ettim. Kimse yoktu. Oh...

.....

Şimdi Sedef'in odasındayım. Planın ne diye soracak olursanız...

Sedef beni pansuman yapmak için buraya getirdiğinde masasında bazı belgeler görmüştüm.

İlk baş bu pek umrumda olmadı ama şimdi aşırı derecede umrumda. O belgeleri hemen bulmalıydım.

Aramaya başladım. Dolaplar, çekmeceler... Yok arkadaş yok. Hiç bir şey yok.

Masaya ilerlediğimde umutsuzca ilk çekmeceyi açtım.

Lan bu ne? Oha! Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Şu an karşımda 3 tane silah var. Elime bir tanesini alıp incelemeye başladım.

Bu...
Bu Lavinyanın kullandığı silahlardan bir tanesi.

Pamir'in bana anlattığına göre Lavinya'nın silahlarında genellikle çiçek işlemeleri olurmuş. Bu silahta da çiçek işlemeleri var.

Allah'ım şu salak Pamir'in anlattıkları ilk defa işime yaradı. Bugün fazla mı şanslıyım acaba?

Emin olmaya başlamıştım. Sedef, Lavinya'ydı. Silahı yerine koydum. Çekmeceyi kapattım ve aramaya devam ettim.

Masanın diğer çekmecesinde fotoğraflar buldum.
Bunlar...
Hayır olamaz...

Bunlar masa üyelerinin fotoğrafları. Pamir, Baran, Joker, Doruk ve dahası.

Fotoğraflara bakmaya devam ettim. Doruk'un fotoğrafında kıpkırmızı bir çarpı vardı. Öldüğü için olmalı.

Her fotoğrafın üstünde kişilerin isimleri yer alıyordu. Oha! Eski masa üyelerininki de var.

Aren Çakır... Kaşlarımı çatıp fotoğrafı yerine koydum.

Biraz daha karıştırdım. Bir sürü fotoğraf vardı. Karşıma hiçte beklemediğim bir fotoğraf çıktı.
Duraksadım...

Bu fotoğraf....
Fotoğrafın üstündeki yazıyı tekrar tekrar okudum.

Barlas ve Alev Akay...

( Alev Akay ve Barlas Akay temsili)

Üstlerine kıpkırmızı bir çarpı koyulmuştu.

"A_anne..."

Sertçe yutkundum. Boğazımda kocaman bir yumru oluşmuştu.

"B_baba..."

Nefesim, sesim ile birlikte kesildi. Sanki bir daha nefes alamayacakmışım gibi kesildi. Ellerim titremeye başladı. Çoktan dolmuş gözlerimden yaşlar aktı.

Yere diz üstü çöktüm. Elimdeki fotoğrafı hala sıkıca tutuyordum. Fotoğrafa bakmaya devam ettim.
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

İçimdeki çocuk burda oturup ağlamamı, ağlayamadığım zamanların telafisini çıkarmamı söylesede buna izin veremezdim.

İçimdeki çocuğı susturdum. Bir elimi yumruk yaptım ve ağızıma götürerek ısırdım. Ses çıkarmamam lazımdı.

Gözlerimi kapattım. Nefesimi düzene soktum. Gözlerimi açmadan önce fotoğrafı cebime koydum. Onu bir daha görürsem kontrolümü kaybederdim.

Gözlerimi açtığımda aynı anda ısırdığım elimide ağzımdan çektim. Gözlerimdeki yaşları silip yerden kalktım.

Dağıttığım çekmeceyi hızlıca toparladım. Bütün fotoğrafları tek tek yerine koydum.

Sadece biri dışında. Annem ve babamın fotoğrafı bende kalacaktı...

Çekmeceyi kapattım ve aramaya devam ettim.

....

Yok arkadaş yok. Bulamıyorum. Hayır silahlardan ve fotoğraflardan iyice emin oldum ama bunlar yetmez.
Sedef'in mafya olduğu kesin. Lavinya olduğuysa belirsiz.
Ne yapacağım ya?

Elimle ensemi kaşırken birden ayak sesleri duydum. Kahretsin!
Biri geliyor...

Ne yapacağım?
Ne halt yiyeceğim?

Etrafa bakınırken kapının açılma sesiyle kendimi kapının arkasına attım. Ah kafam!

Kafamı çok sert bir şekilde duvara vurdum. İçeri giren bir güvenlikti. Hani şu mafya filmlerinde gördüğümüz güvenlikler var ya. Böyle siyah gözlüklü, siyah ceketli, siyah bir kulaklık takan adamlar. Heh işte aynı onlar gibi. Acayip kaslı görünsede odayı gezmeden ve kontrol etmeden dışarı çıktı.

Galiba Allah kastan verdiği kadar aklından almış.

Kapı kapanınca odaya bir kez daha göz gezdirdim. Dosyalar nereye saklanır? Bir dakika ya!

Odanın sağ tarafında bir tablo var. Ne alaka diyeceksiniz ama filmlerde hep tabloların arkasında şifreli kasa olur. Bence burada da olabilir.

Tablonun olduğu duvara doğru ilerledim. Elimi yavaşça tabloya doğru uzattım.

Euzu besmele çekip tabloyu yerinden çıkartmayı denedim. Sadece denedim... Bu tablo duvaramı yapışık ya?

Çok film izliyorum ama ikinci taktiği de deneyek.

Tabloyu dikkatlice incelemeye başladım. Tuş falan var mı ki bir yerlerinde? Yok Allah'ım tuş falanda yok! Acaba Sedef hiç dizi izlemiyor mu? Ben olsaydım tablonun arkasına saklardım.

Ama ben, Sedef değilim. Bu da demek oluyor ki Sedef gibi düşüneceğiz. Sedef eşyasını nereye saklar?
Göz önünde ama gizli. Aynı Lavinya'nın kitap kafesi gibi...

Odanın etrafını turlamaya başladım. Her yeri inceliyordum. Turlamaya devam ederken gıcırtı sesiyle yerimde durdum.

Ayağımı koyduğum parke gıcırdıyordu.
Oha!
Parkenin altına saklamış olmaz değil mi? Bildiğin parkenin altına...

Yere eğilip parkeleri oynatmaya çalıştım. Parkeler teker teker çıkmaya başladığında kendimi tutmasam 'Yesss' diye çığlık atacaktım.

Karşıma onlarca dosya çıktığında mutluluktan havalara uçtum.

İlk dosyayı çıkardığımda ortaklık anlaşmasıydı. Baran Coştu ve Lavinya arasındaydı. Birkaç dosyaya daha baktığımda hepsinde Lavinya ismi geçiyordu. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

İnanmıyorum! Tamam Sedef'in Lavinya olduğundan şüphelenerek buraya geldim ama...
Bu ihtimalin doğru çıkacağını düşünmemiştim.

Sedef Lavinaya'ydı. Pamir'in deposunu ateşe vermiş olan Lavinya'ydı. Yani...
Akay'lardan nefret ediyor. Eğer benim kim olduğumu öğrenirse...
Hayır hayır...
Bu asla olamaz...

Sedef ile düşman olamam. Bu dünyada herkes ile düşman olurum ama Sedef ile asla! Ben zaten bu hayatta hiç beklemediğim birinden nefret etmeye başladım. Sedef'te olmaz.

Hemen dosyaları yerine koydum ve parkeleri yerlerine taktım. Yerden kalkarken odaya son kez göz gezdirdim. Tam gidicekken birden kapı lak diye açılmaz mı?
Bende gerizekalı gibi ortada durmaz mıyım?

İçeri giren Sedef'ti...
Aha işte şimdi boku yedik.

Sedef elindeki su matarası ile bana şaşkınlıkla baka durdu. Haklı kız...

"Poyraz?"

Ellerimi cebimden çıkardım ve ona bakmaya başladım. Saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Üstünde siyah bir sweet vardı. Altında ise rahat bir pantolon. Her zamanki gibi spor ayakkabılarını giymişti. Sedef tek kaşını kaldırarak bana bakmaya devam etti.

Bende içimden aklıma gelen bütün duaları ediyordum. Bu kız bir mafya, hemde normal bir mafyada değil...
Masanın başındaki kişi Lavinya... Gözünü hiç kırpmadan beni öldürürdü. Leşimide köpeklere verirdi. Buna o kadar çok emindim ki. Canımı kurtarmalıyım. Düşün Poyraz, düşün...

"Odamda ne yapıyorsun?"

Ne halt uyduracağım? Bir dakka buldum. Hasta taklidi yapacağım. Her zaman işe yarar. Ama şu an hasta taklidini baya abartmalıyım. O yüzden bayılmalıyım.

Tamam bunu çok iyi yaparım. Hadi Poyraz. Daha önce yaptın şimdide yaparsın.

Yalandan sendelemeye başladım. Sedef 'in kaşları havalandı. Evet hadi yaparım.

Sedef'e iyice yaklaştığımda derin derin nefesler vermeye başladım. O da bir doktordu ve bayılmamın gerçekçi olması gerekiyordu. Aksi takdirde cenazeme beklerim.

Tabi gelir misiniz? Onu bilmiyorum.

Gözlerimi yavaşça kapamaya başladım. Yarı açık gözlerle ona bakarken
"S_sedef..." dedim.

İşte şimdi tam zamanı. Hadi Poyraz kendini yere bırak. Allahım ne olur çok sert olmasın.

Kendimi hemen yere bıraktım. Gözlerimi çoktan kapatmıştım.

Yere yapıştığımda küt diye ses çıkmıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 87.2K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
1.1M 38.5K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
338K 22K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.9M 70.5K 59
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...