HİT(Halk İstihbarat Teşkilatı)

By kulkediiiisi_

1.4K 101 33

Camide ikindi namazını kılıyorsunuz. Tam namazın farzını kılacakken ansızın tanıdığınız aynı zamanda öğrenci... More

1.Bölüm-Bombalar
2.Bölüm-Eterli Bez
3.Bölüm-Bir Hayalin Gerçekleşmesi
~Yazar'dan~
5.Bölüm-Gülüşüne Yağmur Damlası Çarpsa Şiir Olur...
6.Bölüm-Bir Fotoğraf Karesi
7.Bölüm-Yüzleşme
8.Bölüm-Kalbin Taşikardi Olması
9.Bölüm- "Seni Çok Seviyorum."
10.Bölüm- Nida ve Poyraz
~Yazardan~

4.Bölüm-İtiraf

108 9 2
By kulkediiiisi_

{1 gün sonra}

"Evet, çocuklar ilk 2 soruyu doğru bildiniz,tebrik ederim hepinizi. Şimdi sıra 3.soruda. Kelime-i Şehadet ve anlamını söyleyin bakalım."

Ecmel el kaldırdı. Ben de ona söz hakkı verdim.

"Öğretmenim kelime-i şehadet, Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resuluhü'dür.Anlamı da ,Ben şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve ben yine şehadet ederim ki Hz.Muhammed(s.a.v) Allah'ın kulu ve elçisidir."

"Aferin sana! Doğru bildin Ecmel. Şimdi sıra 4.soruda. Bunu da bilirseniz ödülü kapacaksınız! İslam'ın 5 şartı nedir?"

Masal el kaldırdı.

"Evet Masal'cığım söyle bakalım."

"Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmek, kelime-i şehadet getirmek. Bildim mi öğretmenim? Akşam çok çalıştım."

"Evet bildin! Parka gitmeye hak kazandınız!"

Hep bir ağızdan "Yaşasınnn!"diye bağırdılar. Çok mutlulardı. Onların mutluluğunu bile görmek bana yetiyordu.

"Hadi hazırlanın çocuklar gidelim.",dedim. Hemen hazırlanmaya başladılar. 5 dakika sonra hepsi hazırdı.

Park zaten yürüme mesafesindeydi. Camiye çok yakındı. Bu yüzden çabucak gelmiştik. Hepsi bir yere dağılmışlardı. Ben de banka oturmuş,çocukları izliyordum. Hava çok güzeldi.

"Öğretmenim sizde salıncakta sallansanıza.",dedi Masal.

"Ama zaten 2 tanecik salıncak var. Siz biraz sallanın,herkes binsin sonra ben de binerim."

"Ama biz seninle binmek istiyoruz öğretmenim."

"Evet öyle öğretmenim. Siz oturup,sallanırsınız bizde yanınızdaki salıncağa sırasıyla bineriz.",dedi Ecmel de Masal'a katılarak.

"Evet öğretmenim,lütfen.",dedi Elif.

"İyi tamam hadi.",deyip salıncağa gittim. Çok uzun zamandır salıncağa binmiyordum. Bir anda arkamdan Elif'in iktirmesiyle küçük bir çığlık attım.

"Ya Elifciğim dur birtanem. Siz çok hızlı sallıyorsunuz beni, ben sallanırım.",dedim gülerken.

"Ama öğretmenim sen çok yavaş sallanıyorsun ki ,hiç eğlencesi kalmıyor o zaman.",dedi Elif.

"Bakın öğretmenim! Ben havalara uçuyoruum,şimdi havadaki bulutlara dokunacağım. Yehu! Salla salla Masal,uçur benii,dedi Ecmel. Masal da onu daha hızlı sallamaya başladı.

"Yavaş düşeceksin Ecmel."

"Düşmem öğretmenim. Ben sizden daha hızlıyım. Hahahaa."

"Hiç öğretmenden daha hızlı sallanırmış mı? Görürsün sen.",deyip bende hızlandım.

                            ~Yavuz

Parkta bir ağacın arkasında Şüheda'yı ve çocukları izliyordum. Bir tek Ecmel'in geldiğimden haberi vardı. O istediği için gelmiştim. Hayır Yavuz o istediği için gelmedin,yalan söyleme kendine. Şüheda'yı görmek için geldin.

Evet Şüheda'yı görmek için de gelmiştim. Salıncakta Ecmel ile birlikte yarış yapıyorlardı. Diğer çocuklarda kendi halinde oynuyorlardı. Hepsi o kadar mutluydular ki!

Daha önceden de fark etmiştim,Şüheda çocukları çok seviyordu. Bir çocukla konuştuğunda,gördüğünde yüzünde inanılmaz bir mutluluk oluyordu. Belki bu yüzden Kur'an Kursu öğretmeni olmuştur diye düşündüm. Şu anda da gülüyordu. Gülüşü çok güzeldi.

Mete başkan bana Şüheda'nın fotoğrafını gösterip "Bu kızı teşkilata alacağız."deyip Şüheda'nın çalıştığı yeri söylemişti. Sonra da onunla alakalı bazı bilgileri. Mete başkan Şühedayla çok ilgileniyordu, kendi kızı gibiydi Şüheda.

Şüheda'nın babası da MİT'te çalışmış olduğuna göre demek ki Yusuf abi kızını Mete Başkan'a emanet etmişti.

Ve ben Şüheda'nın fotoğrafını ilk gördüğümden beri onunla çalışmak,konuşmak için can atıyordum. Normalde ben değil Emir Şüheda'yı test edicekti. Ama ben istemedim Emir'in test etmesini. Şüheda'yı ilk ben görmek istedim,onunla ilk ben tanışmak istedim.

Çok güzel bir kızdı. Dinine bağlı,çocukları çok seven, ahlâklı,namuslu... Arabada konuşurken "Benim hiç sevgilim olmadı ki..."diye başladığım cümlenin sonunda "Sanırım aradığım kişiyi buldum."diye fısıldamıştım. O söylediğimi duydu mu duymadı mı bilmiyordum ama aslında o cümleyi ona karşı söylemiştim.

Onların evinde mutfakta fincan alıyım derken sandalyeye çıkıp düştüğünde başı tezgaha çarpacak diye çok korkmuştum,elim ayağıma dolaşmıştı. Bir an gerçekten o andan kopup Şüheda'ya birşey olursa ne yaparım diye düşünmeye başlamıştım. Çünkü başı çok sert bir zemine geliyordu. Allah korusun,beyin kanaması bile geçirebilirdi. Sonra askerliğimden dolayı kazandığım refleksle son anda onu tutmuştum. Eğer tutamasaydım ömrüm boyunca kendimi asla affetmezdim. Ona asla zarar gelmesini istemiyordum.

Şühedalardayken ,normalde şekerli kahve içen ben -hatta 3 şekerli- canım şekerli istemediği için şekersiz istemiştim. Bence Şüheda şekersiz içiyordur bende öyle içeyim diye düşünmüştüm. Ve bir anda şekersiz içeceğimi söylemiştim. Ama içtiğim şekersiz türk kahvesi dünyanın en tatlı çikolatasından bile daha lezzetli gelmişti bana.

Her gün onu görmek istiyordum. Sanırım Poyraz'ın Nida onun önüne atladığında kızmasının sebebini ve operasyonlara gelmesini neden istemediğini şimdi anlamıştım.

Ben Şüheda'yı seviyor muydum?

Bunu kendime ilk itiraf ettiğim an olmuştu:

Evet ben Şüheda'yı seviyordum,hem de çok.

Görüştüğümüz günleri toplasan bir hafta zor olmuştu yada olmamıştı. Ama onu ilk gördüğüm,o açık kahverengilerine ilk baktığım andan beri aslında içimde ona karşı büyük bir sevgi oluşmuştu.

Düzeltiyorum sevgi değil,aşk.

Telefonumdan saate baktım . Saat 15.05'i gösteriyordu. Hava çok güzeldi. Ve ben bir parktaydım.

Bu gün 4 Marttı: ona olan aşkımı kabullendiğim gündü.

Aklıma Peygamberimizin Hz.Aişe için söylediği sözü gelmişti:

"Ya Rabbim!Ben kalbime engel olamıyorum.Aişe'yi çok seviyorum." (S.a.v)

Bende onu kendim için uyarladım:

"Ya Rabbim!Ben kalbime engel olamıyorum.Şüheda'yı çok seviyorum."

Sadece 3 cümleyle oluşan bir söz beni anlatıyordu. Ellerimi açıp:

"Allah'ım! Beni ona ,onu bana kavuştur.Aramızdaki sevgiyi,aşkı Peygamberimizin ve Hz.Aişe'nin arasındaki sevgi ,aşk gibi yap Allah'ım.Ve bunun sonunun güzel bitmesini nasip eyle!"diye dua ettim.

                           ~Şüheda

Ecmel ile baya yarış yapmıştık ve sonunda o cimcime kazanmıştı. Sadece Ecmel ile de kalmamış tüm çocuklarla yarış yapmıştık. Çok eğlenmiştim.

Sonra banka oturdum. Biraz uzağımda bir ağaç vardı. Ne ağacı diye bakayım derken şok içinde kalmıştım. Yavuz ağacın arkasında ellerini açmış ,gözlerini kapatmış,dua ediyordu. Sessizce yanına gittim.Duasını bitirmemişti. Bekledim. Biraz sonra gözünü açtığında şaşırmıştı.

"Çok içten dua ettin. Allah kabul etsin."

"Amin."

"Eee sen ne yapıyorsun burda?"

"Sizdeyken ben de geliceğim demiştim ya Ecmel'e. O yüzden geldim."

"E gel o zaman yanımıza niye burdan bizi izliyorsun?"

"Duamı yanlızken yapmak istedim."

"Ne dua ettin çok merak ediyorum."

"Belki bir ara söylerim. Vakti geldiğinde."

"Ne zaman vakti gelecek?"

"Allah bilir.",derken yanımıza Ecmel gelmişti.

"Dayıı,hoşgeldin. Teşekkür ederim geldiğin için.",dedi.

Bu kızın dayısına olan aşkı beni benden alıyordu.

"Ne demek Ecmel'im. Rica ederim. Hadi sen oyna."

"Sen de bizimle oynasan?",diyerek dudak büzdü.

O sırada Masal, Elif ve diğer çocuklar gelmişti. Masal:

"Yavuz abi sende gel. Salıncakta sallan bizimle. Lütfeen."

"Çocuk muyum ben de salıncakta sallanacağım?"

"Dayı,ne alaka şimdi? Hayır yetişkinler salıncağa binemez diye bir kural mı var ,var da ben mi bilmiyorum? Öğretmenim de bindi,sen de bin. Ne olacak?"

"Ben kararımı verdim. EGFC'danım.",dedim.

"O ne öğretmenim?",diye sordu Ecmel.

"Ecmel Güngör Fun Club.Yani seni tutuyorum demek istedim,senin takımındanım."

"Canım öğretmenim.",deyip güldü Ecmel.

"Niye beni desteklemiyorsun Şüheda?"

"Çocuk haklı çünkü asker. Yetişkinler parkta oynayıp,sallanamaz diye bir kural yok.",dedim gülümseyerek.

"El-mecbur bineceğiz.",diyerek kaderini kabullendi.

Sonra da salıncağa doğru giderken "Asker adamı da salıncağa bindiriyorsun ya Şüheda.",diye sitem etti. Gülümsemiştim.

Hemen sonra sallanmaya başladı. Gülüyordu.

"Allah'ım Yavuz'un yüzü hep gülsün ,lütfen!"diye dua ettim.

"Şüheda sende binsene."

"Ben bindim,sıra sende!",dedim.

20 dakika sonra artık camiye geri dönmemiz gerektiğini fark ettim. Çocukların velileri onları almaya gelecekti.

"Çocuklarr!Hadi artık gitmeliyiz."

Hâla salıncakta sallanan Yavuz:

"Ama azcık daha öğretmenim.",dedi dudaklarını bir çocuk gibi büzüştürerek.

"Olmaz çocuğum. Anneniz gelecek.",derken de gülümsüyordum.

"Ben Ecmel'i götüreyim o zaman.",dedi ve salıncaktan indi.

"Allah'a emanet olun.Görüşürüz Ecmel.",deyip el salladım.

"Görüşürüz öğretmenim."

"Sen de Allah'a emanet ol.",dedi Yavuz tam gözümün içine bakarak. Göz temasını kesememiştik.

"Bakışmanız bittiyse gidebilir miyiz dayı?"

Ne kadar bakmıştık birbirimize? Ona bakarken zaman kavramı bende yok oluyordu. Yavuzla aynı anda öksürdük.

"E hadi gidelim Ecmel."

"Ben gidiyorum zaten dayı. Sen gelmiyorsun ki!"

Ecmel bunu söyledikten sonra Yavuz yürüyüp:

"Bak geliyorum işte.Allah'a emanet ol tekrardan."

"Sen de.",dedim tekrar.

Yavuz ve Ecmel gittikten sonra bizde çocuklarla camiye doğru yola çıkmıştık.

                         ~Yavuz

Arabaya bindik. Bir kaç dakika sonra Ecmel:

"Dayı.",dedi.

"Efendim."

"Sen evlenince beni unutmayacaksın değil mi?"

Şaşırmıştım. Ecmel niye durduk yere böyle bir soru sormuştu ki?

"Nerden aklına geldi bu?"

"Sen benim öğretmenime aşık olduğun için geldi. Yani böyle giderse evlenceksiniz. O yüzden beni unutma, dedim işte. Belki öğretmenime daha fazla zaman ayırırıp bana ayırmazsın."

"Senn...Benim aşık olduğumu nerden çıkar-"

Ecmel'in gerçekten küçücük çocuk olduğuna emin miydik?

"Ona olan bakışlarını gördüm dayı. Hani bakışmanızdan dolayı gidememiştik ya. Siz fark etmediniz ama ben senin kol saatinden gördüm. Öğretmenim bana biraz saatlerden bahsetmişti. Akrep midir böcek midir neyse işte o ilk bakışmaya başladığınız anda 15'i gösteriyordu. Siz bakıştıktan sonra sana 'Bakışmanız bittiyse gidebilir miyiz dayı?'dediğimde de akrep 15 'ten iki ileri gitti.

"Sen anaokul çağında olduğuna emin misin Ecmel?"

"Evet. Ama öğretmenimiz normalde anlatmayacaktı. Ben çok ısrar ettim sonra sadece bana anlattı saatleri. 1.sınıfa başladığımda işime yarayacakmış."

Konu değiştiği için mutlu olmuştum.

"İyi öğrenmişsin o zaman."

"Evet. Öğretmenim ben öğrendikten sonra çok iyi öğrendiğim için bana kefir verdi onu içtim."

"Ama sen kefir sevmezsin? Çikolata isterdin normalde?"

"Çikolata çok zararlıymış. Bir sürü zararlı madde katıyorlarmış. Ama kefir brebiotik miymiş neymiş o çok faydalıymış. Kas gelişimim için içmem lazımmış. Bir de bana kefirin ahududulusundan aldı. Bana hangisini istiyorsun diye sordu. Bende hiç içmediğim ve dolayısıyla tatlarını bilmediğim için de sen en sevdiğini al dedim o da bana bunu aldı."

Demek ahududu seviyordu Şüheda.

"Biz seninle bir hafta önce çikolatanın zararları hakkında konuşmuştuk.O zaman ikna olmadın da şimdi mi oldun?"

"Evet. Şüheda abla beni ikna etti çikolata konusunda .Yani yemem demiyorum ama azaltıcağım mesela haftada 4 kere yiyordum 2'e düşüreceğim gibi. Olur mu sence dayı?"

Ecmel'e bu yaşında "Çocuk şeker hastalığı" teşhisi konulmuştu. Diyabet gibiydi ama sadece şeker konusunda dikkat etmesi gerekiyordu. Doğal olarak şekeri ve şekerli yiyecekleri çok az yemesi gerekiyordu. Fakat Ecmel bunu bilmesine rağmen dayanamayıp,yiyordu. Çocuktu o daha. Ben bile dayanamayıp yerdim çikolatayı.

Ecmel'i, annesi Zeynep yani kardeşim bile bu konuda ikna edememişti. Ama Şüheda nasıl yaptıysa ikna edebilmişti. Gerçekten çocuklar üzerinde çok büyük tesiri vardı.

"Olur tabi. Hatta daha iyi olur senin sağlığın için."

"Ben kefiri çok sevdim biliyor musun dayı?Bence en güzeli ahududulusu. Benim de artık en sevdiğim o oldu. Hem o brebiotikli olduğu için çokta sağlıklı."

                                 ~Şüheda

{5 saat sonra}

Çocukları aileleri almıştı. Ben de eve gelmiştim. Yatağımda oturmuş kitap okuyordum. Bir anda telefonuma bildirim geldi.

*HİT grubuna eklendiniz*

Yavuz yazıyor...

Yavuz: Şüheda eğer önemli birşey olursa diye bu grubu kurduk,hemde haberleşmek için.

-Tamam,hangi numara kimin?

Yavuz: Ben şimdi sana fotoğraf gönderip yazacağım numaraların üstüne.

-Tamam.

Birkaç dakika sonra Yavuz fotoğraf gönderdi. Numaraları kaydettim. Bu grup iyi olmuştu. Operasyonlarda lazım olurdu.

{3 hafta sonra}

"Oooo çok iyi. 5 atıştan 2'si baş,2'si kalp,1'i omuz."

Üç haftadır hem atış hem de dövüş üzerine eğitim alıyordum. Ayrıca sadece bunlarla da sınırlı değildi,görsel hafıza ,insan mimikleri üzerine de eğitim almıştım. Görsel hafıza gördüğüm kişileri unutmamak içindi -ki zaten Yavuz bu konuda iyi olduğumu söylemişti.

İnsan mimikleri de bir insanın şüpheli olup olmadığını daha iyi anlamak içindi. Baya ilerlemiştim bu konularda. Zaten mimik konusunda biraz bilgiliydim,psikoloji dersi de aldığım için. Artık operasyonlar için hazır olduğumu düşünüyordum.

"Yani operasyonlar için hazırım dimi?"

"Tam değil."

"Ne demek tam değil? Atışlarım iyi ,eğitimlerin hepsini de aldım."

"Yinede bence daha operasyonlara katılmamalısın."

"Niye?"

Yavuz birkaç saniye sadece gözlerime baktı. Sonra ikimizinde telefonuna aynı anda mesaj geldi. İkimizde baktık telefonlarımıza.

*HİT grubundan 3 mesaj*

Emir: Yavuz,Şüheda karargâha gelin.

Oflaz: Operasyon planlamasına devam ediceğiz.

Emir: Çabuk gelin.

Yaklaşık 3 gündür bir operasyon planlaması yapıyorduk. Savunma Sanayiye saldıracaklardı. Oraya saldırmalarının sebebi ise yaklaşık 3 yıldır gizli bir proje yapılıyordu.Ve projeyi sadece o proje üzerine çalışan 20 kişi biliyordu. Proje ülkemizin savunma sanayisi alanında çığır açacak bir projeydi. Yıldırım adlı herif, bu projeyi engellemeye çalışan teröristlerin başıydı. Planlarını yarın gerçekleştireceklerdi.

Arabaya bindik ve yola çıktık. Yolu hiç anlamamıştım. Hemen  karârgaha gelip toplandığımız masaya oturmuştuk.

"Öyle içeriye sallana sallana girmeyecekleri için kılık değiştirirler bence.",dedi Oflaz.

"Bence de ama orda çalışan mühendislerin kılığıyla giremezler ki ,nasıl girecekler içeriye? Madem projeyi ve verileri almak hedefleri mühendisleri mi kaçıracaklar?",dedi Nida.

"Kaçıradabilirler ama onun içinde içeriye girmeleri gerek . Mutfak bölümünden girecekler."dedim.

"Evet, içeriye girmek için tek seçenekleri mutfak. Başka yerden giremezler."dedi Yavuz. Çok ciddiydi. Ful odak operasyonu düşünüyordu.

Yarın o proje için bir toplantı olacaktı. Tüm projeyi yapan,bu alanda çalışan 20 mühendis orda olucaktı.

"Arkadaşlar bunu orda anlayabiliriz anca. Eğer mutfak bölümden girmek hedefleriyse yemeklere zehir de katabilirler. Çünkü eğer o 20 mühendis ölürse projeyi gerçekleştiremezler. Bu şekilde verileri almak da çok kolay olur.",dedi Mete başkan.

"En iyisi biz oraya gidelim dediğiniz gibi başkanım. Ona göre duruma bakarız.",dedi Nida.

"Evet öyle daha iyi olur.Çatışma da çıkarabilirler. Hazırlıklı gidin arkadaşlar. Toplantı bitmiştir.",deyip odadan çıktı Mete Başkan. Bizde yarın ki operasyon için hazırlanacaktık.

  {Yarın}

Savunma sanayideydik. Mete Başkan bu projeyi yöneten başmühendis Hakan Sönmez ile konuşmuştu. Tüm mühendislerin burada olduğumuzdan haberi vardı. Ayrıca haberleşmek için kulağımızda kulaklık vardı.

"Etrafa dağılalım. Şüheda sen benimle gel.",dedi Yavuz.

Başımı salladım. Bu girdiğim ilk operasyondu. Aslında tam operasyon gibi de değildi. Ne olucağını bilmiyorduk. Önlem için burdaydık. Ama eğer birşey olursa da herşeye hazırlıklıydık. Burdaki mühendisler çok önemliydi. Aynı zamanda veriler ve proje de.

Savunma sanayi çok büyüktü. Biz Yavuzla mutfak bölümüne doğru gidiyorduk. Mutfağa taşınan koliler vardı.

"Şunların içine baksak iyi olur.",diye fısıldadım. Yavuz kafasını salladı.

"Pardon.",deyip koli taşıyan bir adamı durdurdu Yavuz. O adamla birlikte toplam 5 kişi koli taşıyordu.

"Kolilerin içinde ne var?"

"Yemek yapmak için malzemeler.",diye cevap verdi adam.

"Ne malzemesi bakabilir miyiz?",deyip kolilere doğru yürüdü Yavuz.

Şaka yapıyor olmalıydı. Kolilerin içine bakalım derken uluorta bakmaktan bahsetmemiştim. Böyle yakalanabilirdik.

"Hop hop hop,dur bakalım. Siz kimsiniz?Niye kolilere bakıyorsunuz? Yemek yapacağız toplantı için,bu yüzden de malzemeleri götürüyoruz. Size ne?"

O sırada kulaklıktan Nida:

"Toplantının olucağı oda ve çevresi temiz. Şüpheli bir şahıs yok."dedi.

Ben de biraz Yavuz'un arkasına geçip sesimin o adamlar tarafından duyulmaması için fısıltıyla:

"Biz şuan mutfaktayız, o koridorda. Mutfağa doğru taşınan koliler var. Onların içine bakmaya çalışıyoruz."

"Anlaşıldı."dedi Sniper. Emir yani.

Yavuz sakin bir şekilde adama cevap verdi:

"Sakin olun beyler. Sorun yok.Sadece bakmak istedik."

Yavuz bunu dedikten sonra bana "Gidelim."dedi ve ordan uzaklaştık.

"İzin vermediler. Şüphe çekmeyelim diye ordan uzaklaştık. Kartal birde sen baksana şu kolilere. Eğer gerçekten malzeme olsaydı izin verirlerdi bakmamıza."

Ben açıkçası yine de izin vermezdim. Burada çalışan birisiydik. Niye rastgele bir adama kolinin içerisindekileri göstereyim ki? Ama bunu sesli olarak dile getirmemiştim. Hem daha yeniydim. Hem de onlar kaç yıldır bu işleri yapıyorlardı. Vardır illaha bir bildikleri.

"Anlaşıldı.",dedi Kartal.

"Tuvaletlerin olduğu tarafta şüpheli bir durum yok.",dedi Sniper.

Biz mutfaktan uzaklaştık. Savunma Sanayi de rastgele koridorlarda girip etrafı gözlüyorduk.Y avuz bir anda durdu.

"Noldu?",diye sordum fısıltıyla.

"Sesi duydun mu?"

"Ne sesi,duymadım ben hiçbir şey."

"Sen burda bekle. Şu koridordan geldi ses daha demin. Silah sesine benziyordu. Oraya bakıp geleceğim. Sakın ayrılma burdan.",dedi ve o koridora doğru gitti.

Yavuz'un gittiği koridor bizim biraz gerimizdeydi. Ben de burda bekliyordum. Beklediğim yerin azcık ilerisindeki koridorlar,sağ ve sol koridor olarak ikiye ayrılıyordu. Sağ taraftan birisi geliyordu. Hemen duvarın arkasına saklandım. Bir kadındı aşçıya benziyordu. Ama mutfağa giden koridor bu koridor değildi. Şüphelenmiştim. Kadın konuşmaya başladı.

"Kolilere bakmaya çalışmışlar. Ama yanlış yere bakıyorlar...Hayır, kim olduklarını bilmiyoruz ama istihbarattan şüpheleniyorum...Evet...Hıhı...Tamam dikkatli olun."

Benim yanıma doğru geliyordu.
Bu kadını almalıydım. Susturucu silahı elime aldım,pozisyon almış kadının bu tarafa dönmesini bekliyordum.

Kalbim küt küt atıyordu. Kimseye haber vermemiştim. Yavuz'un da haberi yoktu. Bu işi kendi başıma halledicektim. Ama çok ses çıkarmamalıydım. Kadını boynundan bayıltmaya karar verdim. Eğer o silah kullanırsa bende susturucu silahı kullanacaktım.

Kadın benim olduğum tarafa doğru döndüğü anda beni silahla görünce hemen o da silahını çıkartmaya çalıştı. Ama ben silahı almaya çalışan eline kolumla vurup,engellemiştim. Doğal olarak duraksadı ve o anda onu kendime çekerek boynuna parmağımı bastırdım. Birkaç saniye çırpınmıştı ama bayıldı.

Sonra bana doğru gelen Yavuz'u gördüm. Yavuz da bir kadına bir bana şaşkın şaşkın bakıyordu.

"Şüheda iyi misin?"

"İyiyim. Kolilerde birşey yokmuş,bu kadın konuşurken duydum. Yanlış yere bakıyorlar ,dedi. İstihbarattan şüphelendiğini söyledi kadın. Sonra da bayılttım bende."

"Silahını kullanmadı mı?"

"Beni gördüğünde silahını almaya çalıştı ama izin vermedim. Koluna vurdum. Bunu beklemiyor olacak ki duraksadı,bende o anda onu kendime çekip boynundan bayılttım."

"Neden susturucuyu kullanmadın?"

"O silahını çıkarınca bende kullanacaktım. Ama gerek kalmadı,hemen bayıldı zaten."

"Senden bu kadarını beklemezdim."

"Niye Yavuz Bey? Beni bu kadar iyi görünce felleğiniz şaştı herhalde.",dedim ukala bir sesle.

"Biraz öyle oldu. Kabul ediyorum gerçekten iyisin."dedi.

Çok tatmin olmuştum. Sonunda iyi olduğumu kabullenmişti.

"Bir de operasyonlara hazır olmadığımı söylüyordun."

"Mete Başkan ikimize de söyleyince sen de gelmek zorunda kaldın,ben de ses çıkaramadım. Birde sadece bir kadını bayılttın diye havalara girme,daha neler olucağınızı bilmiyoruz.",dedi.

"Kadını bayıltmakta bir şey sonuçta.",deyip gülümsedim.

Kulaklıktan ses geliyordu:

"Şu an mutfaktayım,burda iki üç oda var,kolileri bu odaların birine taşımış olmalılar,arıyorum.",dedi Poyraz.

"Kartal kolilere bakmana gerek yok,içlerinde gerçekten malzemeler varmış.",dedim.

"Nereden biliyorsun?",diye sordu.

"Bir kadın vardı,o söyledi. Kolilere bakmışlar ama yanlış yere bakıyorlar filan dedi. İstihbarattan şüpheleniyormuş."

"Kadını aldın mı Yavuz?",diye sordu Kartal.

"Yavuz değil ben aldım.",dedim.

"Oooo Şüheda hanım hızlıymışsınız. Hiç silah sesi de duymadım,gerçi susturucu da almıştın sen galiba."

"Evet almıştım ama susturucuya da gerek kalmadı,kadını boynundan bayılttım."

"Şüheda Hanım,siz bu kadar iyi miydiniz bu konularda? Bilseydik sizi daha erken alırdık teşkilata.",dedi Sniper.

"Siz beni çok hafife almışsınız anlaşılan.",deyip Yavuz'a baktım.

"Bir kadını bayılttı diye girdiği havalara bak."

"Ama Barlas, öyle deme ben şahsen bu kadar iyi olmasını beklemiyordum.",dedi Kartal.

"İsterseniz sizi de bayıltabilirim, amma da gözünüze battı Barlas Bey. Madem hava atıyormuşum, sizi de bayıltınca görürsünüz hava mı değil mi."

Yavuz bir şey demedi. Daha doğrusu bence diyemedi.

"Şüheda vurdu ve gool! Yürü be kızım,arkandayım.",dedi Nida.

"Tamam ben o zaman mutfaktan çıkı- LAN!"

"Kartal! Kartal,noldu iyi misin?",dedi Nida. Sesi endişeli geliyordu. Biraz bekledik.Hiçbir ses gelmedi.

"Kartal ses ver!",dedi Emir.

Biraz daha bekledik yine ses gelmedi.

"Kartal! Beni duyuyor musun?",dedi Yavuz.

"Kesin birşey oldu. Ben gidiyorum bakmaya." ,dedi Nida.

"Gelmene gerek yok sevdiceğim. O an arkamdan gelen bir herifle dövüşüyordum da bu yüzden ses veremedim. İt herif bir yumruk çaktı! Neyse şuan yerde baygın yatıyor."

"İyi misin?",dedi Nida. Sesi hala endişeli geliyordu.

"İyiyim. Merak etme sevdiceğim."

"Çok şükür. Bu arada burda da bir herif vardı. Hallettim. Ne yapmaya çalışıyorlar bunlar?"

"Bende anlamadım. Kolilerde değilse nerde?",dedim ve devam ettim. "Gerçi direk zehirde katacak olabilirler yemeklere, ya da çatışma çıkarıp tüm mühendisleri öldürmeyi planlıyorlar."

"Her ikisi de olabilir.",dedi Yavuz.

"Ben mutfaktayım,şu an anormal birşey yok.",dedi Kartal.

"Toplantının başlamasına ne kadar kaldı?",diye sordum.

"10 dakika.", dedi Yavuz.

"Kartal,mutfakta yemek yapılıyor mu şuan?",diye sordum.

"Evet yapılıyor."

"Zehir var mı diye bakar mısın?"

"Mutfağa girmek çok zor oldu. Eğer zehir var mı diye bakarsam işler iyice karışabilir burada."

"Tamam ben bakarım.",dedim.

" 'Biz' demek istedin herhalde Şüheda.",dedi
Yavuz.

"Hayır. Sen zaten o koli olayında çok dikkat çektin. Ben o kadar dikkat çekmedim. Ben bakarsam daha iyi olur bu yüzden. Zaten herhangi birşey olursa size haber veririm."

"Olmaz."

"Ben sana sorduğumu hatırlamıyorum Barlas.",dedim ve mutfağa doğru ilerledim.

Yavuz yüksek ihtimal kızmıştı ama umrumda değildi.

Ayrıca böyle yapması hiç hoşuma gitmiyordu. Ve açıkçası kızıyordum. Sonuçta bende artık teşkilata girmiştim. Hatta 3 haftadır teşkilatta çalışıp,eğitim alıyordum. O bana karışamazdı. Ayrıca Poyraz'ın Nida'ya yaptığı şeyi Yavuz bana yapıyordu. Neden?

Mutfağa geldim. Mutfakta 6 kişi vardı. 2'si kadın ,4'ü erkek. Yemekler hazır gibiydi.

Zaten toplantı 10 dakika sonra başlayacağına göre herşey hazırlanmış olmalıydı. Herkes sanki öcü görmüş gibi bana bakıyordu.

"Kolay gelsin.",dedim.

"Sağolun. Kimsiniz?",dedi bir kadın.

'Toplantıya katılacak olan mühendislerden biriyim."

"Yalnız ,biz toplantıya girecek olan tüm mühendisleri tanıyoruz. Sizin gibi birisi yok. Lütfen çıkın.",dedi aynı kadın.

"Bildiğim kadarıyla aşçılar ve mutfakta çalışan kişiler toplantıya katılacak mühendisleri bilmiyorlar. Siz nasıl biliyorsunuz?"

"Hanımefendi bakın ne yapacaksanız ya da alacaksanız alın gidin. İşimize engel oluyorsunuz!"

"Ben varken de yemek yapabilirsiniz ki zaten yapmışsınız. Sadece götüreceksiniz. Ben nasıl işinize engel oluyorum anlamadım.",dedim.

Kulaklıktan Yavuz :

"Şüheda işleri karıştırıyorsun bak dikkat et! Her ihtimale karşı yemekleri yememe konusunda mühendisleri uyar Sniper {Emir} .Kartal {Poyraz} ,sen ve ben mutfağa gidelim. Alçin {Nida} sen de koridorlara bakmaya devam et. Hacker sen karargâhtan kamera kayıtlarına bak anormal birşey var mı diye.",dedi Yavuz.

Bir an Hacker kim diye düşünmüştüm ama sonradan aklıma geldi. Oflaz'dı. Bu kod adlarına yavaş yavaş alışmaya başlamıştım.

"Anlaşıldı Barlas."

Aralarından bir adam:

"Hanımefendi bakın sizi son kez uyarıyoruz gider misiniz? İşlerimize engel olmanızı geçtim şimdi toplantı yapılacak. Oraya götürmemiz lazım yemekleri."

"Allah Allah. Götürün. Ben size engel olmuyorum."

"Toplantıya gitmeyecek misiniz?Hani mühendistiniz ya." ,dedi başka bir adam.

Aferin Şüheda. Bu kadar salak olamazsın kızım!

"İznim var. Toplantıya daha sonra katılacağım.",deyip düzeltmeye çalıştım.

O sırada etrafa baktım. Dolapların içinde küçük siyah birşey dikkatimi çekti. Dikkatli baktığımda kamera olduğunu anladım.

Kesinlikle bunlar o saldırıyı yapacak olan teröristlerdi.

"LÜTFEN ÇIKAR MISINIZ?GİDİN TOPLANTINIZA! İŞİMİZE ENGEL OLUYORSUNUZ!",diye bağırdı bir diğer adam.

"Siz de insanları zehirlemeye çalışıyorsunuz!",dedim ve normal silahımı çıkardım. Adamlar da silahlarını çıkardılar. Ateş edeceklerini anladığım anda bir dolabın arkasına saklandım. Zaten şimdi Yavuz ve Poyraz'da gelirlerdi.

"Burda çatışma başladı."

Ateş etmeye başladılar. Buradaki 6 kişinin altısında da silah vardı. Bende atış yapıyordum. Bir tanesini vurmuştum. Sonra bir anda mutfak kapısı açıldı. Yavuz ve Poyraz gelmişlerdi. Yavuz benim yanıma Poyraz'da karşı tarafa geçti. 1 kişiyi daha vurmuştum. Sonda ateş etmeyi bırakıp tezgahın üstünde zehire benzeyen birşey var mı diye bakmaya başladım. Allah'tan tezgah daha toparlanmamıştı. Yemek yapılan tencereler,tabaklar ,kaşıklar vesaire her şey duruyordu. Sonra bir tuzluk gördüm. Tezgahın altındaydı. Normal tuz da olabilirdi. Çatışmadan sonra tuz mu değil mi diye bakacaktım. Aklıma kamera geldi. Onu da etkisiz hale getirmeliydim hem de hemen.

Yavuz ve Poyraz ateş ederken hızlıca çatışmanın ortasına atlayarak ve ateş ederek koşmaya başladım.

"NE YAPIYORSUN?!", ,diye bağırdı Yavuz. Ben kameranın olduğu dolaba gelip o dolabın arkasına saklanmıştım. Bir yandan da ateş ediyordum. Son 2 kişi kalmıştı.

Ben ileriye doğru giderken Yavuz ve Poyraz da beni korumak için ateş ediyorlardı.

"BURDA KAMERA VAR!ONU ALACAĞIM BİRDE BAŞKA ANORMAL BİRŞEY VAR MI DİYE BAKACAĞIM.",diye bağırdım. Silah seslerinden kendi sesimi bile zor duymuştum. Kamerayı aldım ve kaydı kapatıp,sildim. Bunları o kadar hïzlı bir şekilde yapmıştımki kendim bile anlamamıştım. Sanırım ciddi anlamda asker olmak bunu gerektiriyordu.

Eğer bu kamera Yıldırım'ın eline geçseydi bizim kim olduğumuzu anlamakla kalmaz,ismimizi cismimizi her şeyimizi öğrenirdi. Gerçi bizim istihbarattan olduğumuzu anlardı zaten ama yinede bizim hakkımızda birşey bilmemeliydi.

Yaklaşık 15 dakika çatıştıktan sonra herkesi etkisiz hale getirmiştik.

"Çatışmanın önüne öyle atlanır mı?!Ödüm koptu. Bir daha sakın böyle bir şey yapma!",dedi Yavuz. Sesi endişeliydi. Anneme verdiği söz yani beni koruma sözünden dolayı endişeliydi yüksek ihtimal.

"Ne yapayım kamerayı etkisiz hale getirmeyi unutmuştum."

"Öyle durumlarda bana söyleyeceksin! Kendi kendine ,kafana göre bir şey yapma!"

"Tamam sakin ol. Hallettim işte,sıkıntı yok. Neden bu kadar sinirlendin? ",diye çıkıştım. Bağırıyordu çünkü.

"Yavuz ne abartıyorsun bu kadar?Kız dediği gibi halletti işte. Bir şeyi de yok. Sakinleş kardeşim.",dedi Poyraz.

Yavuz bir şey demedi.

"Ben uyardım tüm mühendisleri. Ayrıca toplantı başladı.",dedi Emir.

"Anlaşıldı."

Sonra gidip tuzluğa baktım. Gerçekten de tuzdu.

Tüm mutfağa dikkatlice bakmıştık ve zehir falan bulamamıştık. Saate baktım toplantının başlamasının üzerinden 23 dakika geçmişti.

"Çabuk buraya gelin. Toplantıyı bastılar. Çatışma var şuan. 3 mühendis yaralandı.",dedi Nida.

Nida bunu söyledikten sonra hemen mutfaktan çıktık.Toplantı odasına girecektik ki Yavuz'un yan tarafından biri onu vurmak için silahını çıkartmaya yeltenmişti.Hızlıca silahımı çıkarıp,Yavuz'u hedef alan kişiyi vurdum.Kalbinden vurmuştum. Ve bunu tam 2 saniyede yapmıştım. Adamın parmağı tetiğe bile yaklaşamamıştı. Kalbim küt küt atıyordu. Eğer ben vurmasaydım Yavuz vurulacaktı.

Yavuz arkasına baktığında adamın vurulduğunu görünce:

"Bu sefer de benim sana can borcum var.",dedi.

"Borca gerek yok, operasyonlara hazır olduğumu anla yeter Barlas."

"Yeterince anlayamadım henüz." ,dedi.

Bu adam baş belası mıydı? Allah'ım sen bana sabırlar ihsan eyle!

Sonra herkes bir tarafa dağıldı. Ben özellikle Yavuz'dan ayrı biryere gitmiştim. Çok kalabalıklardı. Allah'tan Emir tüm mühendisleri güvenli bir yere götürmüştü.

Yaklaşık 15 dakikadır havada kurşun sesleri yankılanıyordu. Hala çatışma bitmemişti. İki dakika ateş etmeyi bırakıp etrafa baktım. Ve tam o anda bir adamın mühendislerin olduğu yere doğru gizlice gitmeye çalıştığını gördüm. Arka taraftan gidiyordu. Ben de arka tarafa gittim. Bir kadın mühendis vardı,Emir'in tüm mühendisleri topladığı yere gitmemişti. Niye burda durmuştu anlamıyordum. Sonra adam beni fark etti. Tam vuracaktım ki:

"Ahhh! BI-BIRAK !İMDATTT!"

Adam mühendisi rehin almıştı. Yavaş yavaş onlara yaklaşmaya çalışıyordum.

"KONUŞMA! TEK BİR KELİMENDE ÖLÜRSÜN!Ve sen eğer bir adım daha atarsan bu kadın ÖLÜR!"

Kafasına silah dayamıştı. Parmağı tetikteydi. Her an tetiğe basabilirdi. Burdan o adamı vuramazdım. Henüz o kadar iyi hedef alamıyordum. Ne yapacaktım ?Çok streslenmiştim. Elim terlemişti. Böyle hiç ama hiç vuramazdım!

Sakin ol Şüheda,sakin ol!

"Kadını bırak!",diye bağırdım.

Kadının korktuğu gözlerinden anlaşılıyordu.

"BU KADIN BUGÜN BURDA ÖLÜCEK!"

Eğer kadın ölürse vicdan azabından ben de yaşayamazdım. Parmağı tetiğe daha fazla yaklaşmıştı.

Bir silah sesi...

Ve bir kadının çığlık sesi...

İkisi birbirine karışmıştı.

Kadını rehin tutan adam vurulmuştu. Yavuz vurmuştu.

"Sanırım daha kadını rehin tutan adamı vuracak kadar iyi değilsin.Vurmadığına göre.",dedi Yavuz bana bakarak.

"Evet değilim. Ne oldu sevindin mi?",diye sordum.

Yavuz cevap vereceği sırada:

"Çok çok teşekkür ederim. Allah sizden razı olsun.",dedi kadın.

"Niye burdasın?",diye sordu Yavuz direkt. Bari rica etseydi!

"Sevgilim kayıp. Ona bakıyordum. Sonra bu pislik herif beni rehin aldı."

"Adı ne?"

"Hakan Sönmez."

Hayır bu olamazdı. Hakan Sönmez baş mühendisti.

"Onu bulacağız merak etme.",dedi Yavuz.

Sonra kadını diğer mühendislerin olduğu yere götürdü. Geldiğinde:

"Baş mühendisi  verileri almak ve planlarını öğrenmek için kaçırdılar.",diye bir tahmin yürüttüm. Tahmin etmesi zor değildi.

"Evet. Ama baş mühendisin verileri vereceğini zannetmiyorum.",dedi Yavuz.

"Belli olmaz. Zorlarlarsa verebilir. Hiçkimse o kadar dayanamaz.",dedim.

Nedense hep Yavuz ile ters düşüyordum.

Kulaklıktan ses geldi:

"Çatışma bitti. Mühendisler haricinde yaralımız yok.",dedi Emir.

Çatışma alanına geldikten sonra "Yanlız bir sorunumuz var." ,dedim.

"Ne sorunu?",diye sordu Nida.

"Baş mühendis kaçırılmış."

"Nasıl?! Herkes bir yerde değil miydi,o güvenli alanda?"

"Başkan konuştuğunda burdaydı,sonradan kaçırmışlar o belli zaten. Çatışma başladığında da ilk baş başmühendise bakmıştım. O zaman vardı. Hatta güvenli bölgeye de geçmişti."dedi Emir.

"Hacker, beni duyuyor musun?",dedi Poyraz.

"Evet."

"Acilen baş mühendisin konumu lazım."

"Anlaşıldı. Bana bir dakika verin."

Gerçekten yaklaşık bir dakika sonra "Buldum. Konum geliyor. Yanlız burası bir mobilyacı.",dedi.

"Tamam. Hemen yola çıkıyoruz. Bir anormallik var mı diye bakarız öyle gireriz içeriye. Şuan konumu aktif mi?",dedi Yavuz.

"Değil. Telefonunun son sinyal verdiği yer burası."

"Anlaşıldı. Hacker başkana haber ver. Oraya gidiyoruz."

                          ~~~~~~~

Gelmiştik.

"5 kişi girersek çok dikkat çekeriz. Önce biz Şüheda'yla gireceğiz. Bunu da..",deyip elindeki küçük dinleyiciyi gösterdi: "Oralara koyarız. Sonra bizim arkamızdan aynı normal bir müşteri gibi Emir gelecek .O da ortalığı gözetleyecek. Bir süre sonra da siz girersiniz. Ya da sizin girmenize bile gerek kalmayabilir dinleyiciden birşeyler öğrenebilirsek.",dedi Yavuz.

"Tamam. Dikkatli olun.",dedi Poyraz.

Sonra Yavuzla beraber mobilyacıya girdik.
İçerisi çok büyük ve geniş bir yerdi. Tam çaprazımda kalan koltuğa gözüm takılmıştı. Rengi zümrüt yeşiliydi. Bir gün kendi evim olursa bu koltuk takımından almaya karar vermiştim. Oturup,yumuşaklığına ve rahatlığına baktım.

"Beğendin sanırım.",dedi Yavuz.

"Evet,güzelmiş. Sence nasıl?"

Niye koltuk hakkında fikrini sorduğuma dair hiçbir fikrim yoktu.

"Bence de çok güzel. Özellikle rengi. En sevdiğim renktir zümrüt yeşili."

Demek en sevdiği renk zümrüt yeşiliydi. Bunu aklımın bir köşesine not ettim.

Sonra ordan kalktık ve geziyormuş gibi yaparak etrafı taradık. Rastgele bir koltuğa oturdum. Bu çok sert bir koltuktu.Tam kalkacakken koltuğun arkasında sert bir şey fark ettim. Bu bir kapı kulbuydu. Hemen ardından duvara baktığımda anladığım kadarıyla burda gizli bir kapı vardı. Yavuz yanıma geldiğinde fısıldayarak "Bak!" deyip koltuğun arkasındaki kabı kulbunu gösterdim sonra da duvarı.

Tam o sırada bir tane kadın geldi. Açıkçası hiç hazetmemiştim. Zengin sarısı renginde uzun, düz saçları vardı. Yüzünde de neredeyse hiç doğal bir şey yok desem yeriydi. Ful makyaj yapmıştı. Bu makyajla anca düğüne gidilirdi.

"Merhaba,size nasıl yardımcı olabilirim?Sanırım bu koltuk takımımızı beğendiniz. Çok yumuşak bir koltuktur.
Ayrıca çokta kullanışlı. Koltuğu açıp bir yatak haline getirebiliyorsunuz." ,dedi gıcık bir ses tonuyla.

Vay be! Ben bilmiyordum. Eee devam et ,dedim içimden. Kadına ciddi anlamda çok gıcık olmuştum. Ayrıca gözleri sürekli Yavuz'un üstündeydi. Salak mıydı bu kadın?

"Ama siz sanırım böyle bir koltuk istemiyorsunuz."

"Evet istemiyoruz!",dedim çok sert bir şekilde.

"Peki eşinizin ne istediğini biliyor musunuz?Yani belki o istiyor,ona sormadan nasıl karar verebiliyorsunuz?"dedi bana.

MAL MIYDI BU KADIN! Ayrıca bu laflarını söylerken bile gözleri Yavuz'daydı. Biraz daha böyle giderse o saçlarını elimde lime lime edecektim!

Bir dakika,bana neyki? Bakıyorsa bakıyor? Sana ne Şüheda? Ayrıca niye bu kadar gerildin?

Yavuz bana bakıyordu hem de gülümseyerek. Şu anda nasıl gülümseyebiliyordu gerçekten anlamıyordum.

Eşşşek herif!

"Pardon? Anlayamadım tam. Eşime sorup sorma-"

Ne? Eşim, mi?

Son anda ne dediğimin farkına varmıştım. Off Offf! Hepsi bu kadın yüzündendi. Yavuz'a öyle bir bakıyordu ki kadının saçını başını yolmak istiyordum!

"Sordum ya da sormadım. Size ne!"

"Yani eşinizin gözleri daha çok 'Bana sormadın.'der gibiydi de o yüzden söyledim."

Şeytan diyor ki "GİT ŞU KADININ AĞZINA BİR TANE YAPIŞTIR!"

Derin bir nefes alıp:

"HANIMEFENDİ." Sesim sandığımdan daha yüksek çıkmıştı. Sakin ol Şüheda ,sakin ol. Yavuz'a baktım. Sırıtarak beni izliyordu. Onu varya geberticektim. Şu körolasıca yerden bir dışarı çıkalım da!

"Hanımefendi birincisi siz eşimin gözlerinin ne dediğini benden iyi bilemezsiniz. İkincisi size bir şey sorduğumu hatırlamıyorum! Üçüncüsü koltuklarınızı hiç beğenmedim. Ayrıca bazı koltuklarınız çok sert. Oturunca taşa oturmuş gibi oluyorum."

Yavuz kahkaha attı.

"Peki o zaman şu koltuklarımıza bakmak istemez misiniz beyefen-"

"Yok, eşim tercihi bana bırakır genelde."dedim. Mağazadaki herkes anlık olarak bana dönmüştü.

"Hanımefendi size sormadım eşinize sordu-"

"Bana sorulan eşime de sorulmuş oluyor.",diye cevap verdi Yavuz.

Helal be adam! Sonunda! Sonundaydı cidden. Çok gına gelmişti bana.

Kadın öyle kalakalmıştı.

"Hadi gidelim.",dedi Yavuz ve sonra mağazadan çıktık. Kadın arkamızdan bize bakıyordu.

Mağazadan çıktıktan sonra Yavuz:

"Demek benim gözlerimin ne dediğini senden iyi kimse bilemiyormuş.",dedi ve bana bakarak sırıttı.

Yavuz burdan kaçıp gitse daha iyi olurdu çünkü ağzının ortasına yapıştırmama az kalmıştı.

"Lâ havle! Zaten sinirliyim birde sen çıkma başıma!"

"Koltuklar da çok rahatmış.",dedi ve benim onu öldürecek gibi olan bakışlarımı görünce kahkahayı patlattı.

"Sen varya sen!"

"Devamı yok mu? Yoksa beni de mi kalbimden vuracaksın?"

"Çok yakında olacak!" ,deyip nefes almaya çalıştım.

"Ayrıca sende baya hanımcıymışsın. Gelecekteki eşin sevinir buna."

Bunu söylerken bile büyük bir nefretle söylemiştim.

Çok cesur,dürüst,ahlaklı,dinine bağlı sevdiklerini canından çok seven bir adamdı.Herkes sana ona aşıkmış ,onu istiyormuş gibi geliyordu bana. Kimse ona aşık olmasındı!

"Oo Yavuz Bey Şüheda Hanım da sizin 'Hanımcı' olduğunuzu anlamış bakıyorum da,dedi Poyraz.

Benim haricimde anlayan kişi de mi vardı?!

"İlerde üzerinde 'hanımcıyım kardaş' yazan tişörtle gezer bu.",dedim. Herkes gülmüştü. Ben hariç.

"Giyerim, ne olacak? Eşim mutlu olsunda." ,dedi. Çok bariz bir side eye attım ona.

"İçerde ne oldu?",diyen Nida sonunda işi ciddi hale getirmişti.

"İçerde bir koltuğun arkasında kapı kulbu vardı,dikkatli baktığımda orasının gizli bir kapı olduğunu gördüm. Bence ordadır başmühendis ya da o kapı başmühendisin olduğu yere çıkıyordur.",dedim. Sonra da ekledim. "Ama kesinlikle o kapının arkasında önemli bir şeyler var."

"Dinleyiciyi koydun mu Yavuz? ",diye sordu Emir.

Yavuz'un yüz ifadesi kasıldı.

"Lan!",dedi korkuyla. Ceplerini aramaya başladı. Sonra elini yavaşça bir şey gösterecek gibi havaya kaldırdı.

"Be adam benim yanıma gelene kadar ne yaptın sen?!,diye sordum kızarak.

Eşşşek herif dinleyiciyi koymayı unutmuştu! Şaka gibiydi ya!

"Oğlum, koskoca askersin, alt tarafı küçücük bir dinleyiciyi bırakacaksın oraya! Onu da mı unuttun lan?! ",dedi Emir.

"Lan tamam! Unutmuşum işte. Git koy şunu Emir!" ,diyerek cebinden çıkardığı sonra eline aldığı dinleyiciyi Emir'e verdi.

"Tamam,koyup geliyorum. O kapıya da bakarım."

Sonra kapının olduğu yeri tarif ettim ve Emir mobilyacıya girdi.

"Oğlum sen nasıl unuttun dinleyiciyi koymayı? Böyle şeyleri ölsen  unutmazsın sen. Ayrıca sen değil miydin bana bir kere dinleyiciyi koymadığım için 'İşini doğru düzgün yap lan!' diyen?",dedi Poyraz Yavuz'a.

"Bir şeyler var sende.",dedi Nida Yavuz'a.

"Ne olacak ya?! Saçmalayın. Alt tarafı koymayı unuttum. Bir şeyim yok benim.",dedi kızarak.

Yaklaşık 10 dakika bekledikten sonra Emir geldi.

"Hallettim. Dinleyiciyi açabilirsin Yavuz. Kapıya da baktım. Çabuk açılacak bir şeye benzemiyor. Herifler sanki içeride altın saklıyor mübarek!"

"Başkana haber verelim.",dedi Yavuz.

Elime aldığım telefonumla başkana haberi ben vermiştim.

Öncelikle içerideki insanları çıkarmalıydık. Ama bunu nasıl yapacağız bilmiyorduk.

"Bence kapanmasına yakın girelim içeriye. O zaman kimse olmaz.",dedim.

"Mecburen öyle yapacağız.Umarım her şey için çok geç olmaz."

Dinleyiciyi açtık. İçeriden normal sesler geliyordu. Emir dinleyiciyi o kapının yakınlarına koymuştu. Sonra bir ses duyuldu, adamlar fısıltıyla konuşuyorlardı.

"Olum mühendisi ne yapacağız?Adamı almaya da gelmediler."

"Bekleyeceğiz dedik ya lan sana salak herif! Yıldırım Bey gelicekler dedi. İllaha gelecekler."

Demek ki mühendise şu an birşey olmamıştı. Ama bu bir şey yapmayacakları anlamına gelmiyordu. Ayrıca birazdan mühendisi almak için geleceklerdi. O zaman herkesin çıkmasını bekleyemezdik.

"Birazdan almaya geleceklerine göre içerdeki insanların gözlerinin önünde mühendisi orda çıkaramayacaklarına da göre başka bir planları var.",dedi Nida.

"Oraya çıkan başka bir kapı yada tünel gibi bir şey varsa?",dedi Poyraz.

"Bu kadar uğraşacağımıza Oflaz'ı arayıp mekanın krokisini çıkarmasını istesek daha iyi olmaz mı?",dedim.

Herkes tamam demişti. Sonra Oflazla konuşup mekanın krokisini aldık.

"Bizim girdiğimiz kat zemin kat. Bir de -1.kat varmış. Mühendisi kesin -1.katta tutuyorlar. Sanırım o gördüğümüz kapı da -1.kata çıkıyor. Şurası bir merdiven..."deyip zemin katın tuvaletlerinin arkasındaki merdiveni gösterdi: "Burdan iniş olması lazım.Kapıyı açamayız yüksek ihtimal.Bu yüzden merdivenden oraya ineceğiz."

"Bakalım o zaman hadi. Ne bekliyoruz?" ,dedim.

"Hayır, sen giremezsin."dedi Yavuz.

Sinirlerim tekrar tepeme geliyordu.

"Nedenmiş o?",diye sordum.

"Oradaki herkesin dikkatini en çok sen çektin. Bağırdığın için.",dedi Yavuz. Ciddiyetle bana bakıyordu. Sanırım ne yaparsam yapayım girmeme izin vermeyecekti. Koyu kahvelerinden anlaşılıyordu.

"Sanki sen hiç  dikkat çekmedin.",dedim Yavuz'a kızgın bir ses tonuyla.

"O zaman ikimizde sonradan gireceğiz. Bu kadar basit."

"Nasıl o kadar dikkat çekmeyi başardınız?",diye sordu Nida.

İkimizde biz bir şey yapmamışız gibi omuz silktik.

"Nida,Poyraz siz ikiniz girin. Benim dediğim tuvaletlerin arkasındaki merdivene bakın. Eğer izin vermezlerse zoru deneyeceğiz.",dedi Yavuz. İki nefes alıp devam etti:

"Emir sen öyle bir durumda herkesi dışarı çıkart. İçeri girmeye çalışan olursa engel ol. Duruma göre biz de geleceğiz. Zaten anlarlar niyetimizi. Ben başkana haber vereceğim destek ekip için. Lazım olabilir çünkü. Her ihtimale karşı hazır olsun onlarda."

"Tamam. Giriyoruz biz içeriye. Kulaklıkları açtım."

Sonra üçü de mobilyacıya girdiler. Biz mobilyacının tam karşısındaki yola arabayı park etmiş arabanın yanında bekliyorduk.

Yavuz destek ekip konusunda başkana da haber vermişti. Bugün o mühendisi ölümüne de olsa buradan çıkartacaktık.

"Kadınla kavga etmeseydin bizde giderdik.",dedi Yavuz.

"Kafana patlatmamı istemiyorsan sus Yavuz! Ayrıca ben o konuyu kapattığımızı sanıyordum."

"Ben kapatmadım ama sen kapattıysan bilemem."

"Ben kapattım da sadece kadınla kavga ettiğimiz sırada pişkin pişkin güldüğünü unutamıyorum. Sen niye bir şey demedin? Kadın sana yürüyordu. Hatta yürümüyor koşuyordu." Aklıma bir şey gelmiş gibi durdum. "Koşmayı da boşver uçuyordu ya!"

Yavuz alttan alttan gülüyordu. Güldüğünü görmeyeyim diye de saklıyordu salak.

"Abart. Kadın hiçbir şey yapmadı ki.",dedi gülmemeye çalıştığı her halinden belli olan suratıyla.

"Hinimiifindi bin size sirmadimki eşinize sirdim.",diye onu taklit ettim.

Yavuz artık kahkahayı basmıştı.

"Bir şey soracağım... Kıskandın mı sen?"

"Yo. Ne münasebet. Salak mıyım ben seni kıskanacağım?"

Ay tabi ne münesebo yani?

"Gayet kıskanmışsın sen."

"Sen olsaydın ne derdin peki? Hı?",dedim kızarak.

"Bir şey demezdim, hem niye kıskaniyim ki?!"dedi ve başka tarafa doğru baktı.

"Yavuz! Gözlerimin içine bakar mısın?",diye rica ettim.

Sonra bana döndü ve gözlerimin içine baktı. Kaçmak istiyordu ,gözlerini kaçırıyordu çünkü anlayacağımı biliyordu.

Ben onu her zaman anlardım.

Aslında bu gözler tam tersini söylüyordu dediklerinin.

"Gözlerin 'Niye kıskaniyim ki?' demiyor ama."

Yavuz cevap vermedi. Hala gözlerimin içine bakıyordu. Ve asla göz temasını kesmeye çalışmamıştı.

"Gerçekten gözlerimin ne dediğini anlıyorsun."

Zaten kanzi. Ben anlamasam kim anlayacak? Anlayanın gözünü oyarım valla.

"Günaydın." ,dedim gülümseyerek. O da gülümsedi.

Sonra kulaklıktan ses geldi:

"Çabuk içeriye girin herkes dışarı çıktı.",dedi Emir'in ciddi sesi.

Herkesin dışarı çıktığını yeni fark ediyordum. Sonra Yavuz ile beraber içeri girdik. Yavuz silahına davranıp ateş etmeye başladı. Böylece çatışma çıktı.

Zaten 5 kişi var yada yoklardı. Hemen hallederdik.

Dikkatimi çeken  başka bir şey olmuştu, o -saçını,başını yolmak istediğim kadın- şu an burada değildi. Acaba aşağıda mıydı?

Ben bunları düşünüp ateş ederken birden tuvaletlerin ordaki o merdivenden başka silahlı insanlarda gelmeye başladılar. Ordan yaklaşık 10 kişi çıktı.

Bu durumda biz az kalıyorduk.

Körolasıca herifler! Nerden çıkmışlardı bunlar!

Gittikçe daha da çoğalıyorlardı ayrıca benim mermim bitmişti. Yanımda yedek şarjörde yoktu. Keşke alsaydım!

Aferin Şüşü!

Şüşü mü? O ne?

İsmin işte kızım, kendinle yeniden tanış. Ben Şüşü.

"Şüheda iyi misin?",diye bağırdı Yavuz. O, benim karşı tarafımda çaprazımda kalıyordu.

"İyiyim. Sorun yok."

"Niye ateş etmiyorsun?"

"Mermim bitti."

"Yedek şarjör?"

"Almadım.",diyip bıkkın bir nefes verdim. Cidden bu dünyada benden daha salak  birisi olmazdı.

"Sabır Yarabbim! Yanına geleceğim,bekle!"

"Saçmalama istersen. Kurşunların önüne atlıyorsun! "

Ama Yavuz dinlemedi. Hızlıca bir yandan ateş ederek bir yandan da koşarak benim yanıma geldi.

"Deli misin sen!?Allah korusun birtane kurşun gelse o zaman ne yapa-"

"Sen deli misin asıl? Yedek şarjör almadım, ne demek Şüheda?!",dedi. Koyu kahveleri bana endişelenmiş gibi bakıyordu.

"Eğer ölseydin gebertirdim seni biliyorsun dimi?"

"Zaten ölmüş olacaktım.",deyip güldü.

"Ya Allah'ım benim bu erkekleri anlamamı nasip et!"

"O nasıl dua ? Daha önce böyle bir dua duymadım da ben."

"Öyle de yenilerini bulurum ben işte.",deyip biraz kendimi övmüş gibi olmuştum.

Aynen Şüşü. Küfür günah diye küfürden daha çok küfür etkisi yapan sözlerimiz var bizim kızım!

Mesela eşşşek, köpek kafalı , salak malı, topulu mal, öküz kere öküz, hayvan herifler, sümsük, düdük, hödük, hıyar, atın deptiği, hıyar ağası, hıyarların anası, kromozomsuz, 47 kromozomu doğmuş herif, bingil, varoş, eşşeğin ayağı, ineğin ot diye yiyeceği herif, insan bozuntusu, hayvansal gıda , düşük değerli atom yığını, zilli zarife, insansız uzay aracı, ananı televizyonda görmüşler, IQ fakiri, İQ'dan 1 gram almamış herif, abidik gübidik, çamurda kirlenmiş çamaşır, bonanza herif ve dahası...

Bir de bok herif var, Şüşü.

"Yanlız bir sorunumuz var.",dedim.

"Ne?"

"O kadın burda yok."

"Evet ,fark ettim."

Bu kadının yolunu mu gözlüyordu bu?!

Konuşurken aynı zamanda da ateş etmeye devam ediyordu.

"Nerededir sence? Ver biraz da ben ateş edeyim.",deyip silahı elinden aldım.Ve ateş etmeye başladım.

"Bilmiyorum. Bu mal herifler hala merdivenden gelmeye devam ediyorlar. Tam öldüler bitti çatışma diyorum tekrar geliyorlar.Destek ekip gelse bari."

"Umarım mühendis için geç olmamıştır."

Destek ekip zaten hazırda bekliyordu. Yavuz Başkan'a mesaj attı. Birazdan bur da olurlardı.

"Benim mermim bitti!",dedi Poyraz.

"Sende mi şarjör almadın lan!",dedi Yavuz.

"Hayır olum aldım tabiiki. Almayan salaktır zaten. Yedekle beraber bitti.O kadar çoklar ki!"

Yanlız ayıp oluyor almayan salaktır zaten falan.

Yavuz ile Poyraz bunları söylediktem sonra bir bakıştık.

"Sanırım Poyraz haklı. Bu durumda salak olan ben oluyorum."

"Sanırım.",deyip güldü ağzını kırdığım herif.

"Yavuzunki de az kaldı.",diye söyledim.

"Alçin mermi durumun nasıl?",dedi Poyraz.

"Son 2."

"Dayanmalıyız dayanacağız."

Yavuz'un son 5 mermisi kalmıştı.

"Yaklaşıyorlar!"

"Alçin bekle ben vuracağım sen harcama mermini!",dedim.

Sonra 3 kişiyi 3 atışla vurdum. Hala tuvalet tarafından gelenler vardı. Bitmek bilmiyorlardı. Destek ekip bir an önce gelmezse sonumuz geliyor demekti.

Bir. İki.

Mermim bitmişti.

"Bitti! Alçin harcadın mı?"

"Bitti!"

Köşeye sıkışmıştık. Gittikçe yaklaşıyorlardı. Ve hâlâ ateş etmeye devam ediyorlardı. Artık dövüşmeliydik tabii onlar bizi vurmazlarsa.

Bir anda kapı açıldı. Destek ekip son anda yetişmişti. Hemen ateş etmeye başladılar.

Tam buraya Mehter Marşı çok yakışırdı.

Destek ekip çok kişi geldiği için hepsinin işi hemen bitmişti.

Temkinli bir şekilde -1.kata indik. 4 odalı bir yerdi. Tam 3.odaya bakacaktım ki o kadını gördüm. Yanında mühendis vardı. Ve mühendisi bıçakla rehin almıştı. Bugün rehin alınan 2.kişiydi.

Sonra arkamdan Yavuz,Nida ,Poyraz,Emir geldiler.Hayır Emir yoktu. Emir neredeydi? O içeri girmemiş miydi? Gerçi o dışarı da bekleyecekti.

"Yaklaşmayın yoksa mühendisi öldürürüm."

Mühendisi biraz dövmüşlerdi. Onun haricinde kurşun izi falan yoktu.

"Sen değil miydin sabah Yavuz'a asılan?Noldu canım? Galiba canın 'Gel ,artık beni öldür.' diyor.",dedim sert bir sesle.

"Boşuna uğraşıyorsun. Verileri aldık çoktan.",dedi kadın. Bıçağı daha da bastırdı. Mühendis çok cesur duruyordu. Hiçbir şekilde ters bir hareket yapmıyordu. Yüzünü okuyamadım. Sadece cesaret gördüm yüzünde.

Asla vatanına ihanet etmeyecek bir mühendisti. Kesinlikle konuşmamıştı.

"Evet evet kesin almışsındır verileri.",dedim. Silahımı sıktım. Bu kadını ben vurmalıydım. Arkama dönüp 'Bu kadın benim,kimse ateş etmesin.'dediğimde sesim olduğundan çok daha kalın ve sert gelmişti.

"Cehennemde yanarken ben ne yaptım da buraya düştüm, diye düşündüğünde aklına bugün gelsin. Bende aklına geleyim. İyiki beni öldürdün,burası ölmekten betermiş, diye söylersin tabi söylemeye gücün olursa. Rabbimin sana hakettiğini vereceğinden hiç şüphem yok. Soysuz, sapkın kadın!" ,dedikten sonra kadını tam alnından vurdum. Yüzümü Yavuz'dan yana hiç dönmedim. Şu an ona bakmayacaktım. Ama onun inatla bana baktığını hissediyordum.

Poyraz'ın "Niye bu kadar sinirli?",dediğini duydum. Cevap vermedim. Bir süre silah elimde kalmıştı. Daha sonra da kendime gelince başmühendise "İyi misiniz?",diye sordum.

"Evet iyiyim. Çok teşekkür ederim. Verileri alamadılar merak etmeyin. Çok çabuk geldiniz. Zaten siz gelince hepsi çatışmaya gitti."

Sonra ambulans geldi. Dışarı çıktığımda Emir'i gördüm. Ambulansı o çağırmıştı.

Başmühendisi ambulansa bindirdikten sonra biz karargaha geçtik.

Çok şükür ki ilk katıldığım operasyon başarıyla bitmişti.

Mete Başkan:

"Hepinizi tebrik ediyorum. Bu operasyonu da başarıyla geçtiniz. Ancak verileri almayı başaramadıkları için tekrar deneyeceklerdir. Mühendisler koruma altındalar,güvendeler. Zaten başmühendiste hastanede. Çatışma anında ölmeyen bir adam kalmış. O adamı konuşturabilirsek diğer planlarını da öğrenebiliriz. Yarın o adamı konuşturmaya çalışalım arkadaşlar. Dağılabilirsiniz."

Hep bir ağızdan "Sağolun başkanım"dedikten sonra başkan karargâhtan çıktı. Benim başörtümü düzeltmem lazımdı. Ayağa kalkıcakken Nida "Nereye?",dedi.

"Başörtümü düzelteceğim."

"Tamam bende geliyim.",dedi ve beraber tuvalete gittik.

Tuvalette işimi bitirdikten sonra şu an daha sakin olduğumu hissediyordum. O kadını ise öldürdüğüm için hiç pişman değildim. Hatta onu öldürdüğüm için mutluydum. Yavuz'a asılmasını bırak, bir kere o benim milletime zarar veren, milletimin kökünü topraktan sökmeye çalışan bir insan dışı mâhluktu.

Ellerimi yıkadıktan sonra başörtümü çıkarttım. Boneyi ve tokamı da çıkartıp saçlarımı saldım. Elimi,yüzümü yıkadım, çok sıcaklamıştım.

Nida tuvaletten çıktığında ben kağıt havluyla yüzümü kurutuyordum.

"Saçların şaka mı? Kumral, ve düz saç,uzun saç... Tam bende olmasını istediğim saçlar.",deyip gülümsedi. Onun saçlarını görmemiştim ama benden daha güzel olduklarından yana hiçbir şüphem yoktu.

"Teşekkür ederim. Seninkiler de güzellerdir, eminim."

Tebessüm ettikten sonra ellerini yıkadı. Bende o sırada saçlarımı tekrardan toplayıp bonemi kafama geçirip olabildiğince çok sıkmaya çalıştım. Sonra kayıyordu ve saçlarım çıkıyordu. En sinir bozucu şeydi.

"Boneyi kaymasın diye çok sıktıktan sonra gelen baş ağrısı dünyanın hatta evrenin en kötü şeyi olabilir.",dedi aynaya bakarken. Tüm tesettürlü kadınların yaşadığı şeydir bu.

"Evet kesinlikle.",deyip başımı aşağı yukarı salladım. Nida'yı gerçekten geldim geleli çok sevmiştim. Ondan yana hiçbir sıkıntım yoktu. Sanki kendisini yıllardır tanıyormuş gibi hissediyordum hep.

"Bir ara beraber dışarı çıkalım mı?",diye sordu.

"Olur, çok iyi olur hatta. Ne zaman çıkalım?",diye sordum.

"Fark etmez, izin günümüzde kahve içmeye gidebiliriz istersen. Ben saati söylerim sana."

"Tamamdır.",dedim ve o da başörtüsünü düzelttikten sonra Yavuzların olduğu masaya geldik. Artık herkes dağılacaktı. Burada işimiz bitmişti bugünlük.

Ben de kabanımı giydim. Yürüyerek gidecektim. Bugün yürümek istiyordum. Yürümeyi severdim. İnsan bence kendini en iyi yürüdüğü zaman anlardı.

Bir anda Yavuz'in masadan kalkıp yanıma geldiğini gördüm. Aramızda 4 adımlık mesafe kalınca durdu. Koyu kahveleri bana döndü. Göz göze geldik.

"Nereye gidiyorsun?",diye sordu.

"Evet gideceğim, başka nereye gideyim?"

"Yürüyerek mi gideceksin?"

"Evet."

"Yürümene gerek yok, yorulma boşu boşuna. Ben götürürüm seni.",dedi.

"Yok teşekkür ederim. Uzun zamandır yürümedim. Canım yürümek istiyor."

Yavuz önce Nida'ya sonra Poyraz'a baktı.

"Sen de gel bizimle. Hep birlikte gidelim.",dedi Nida.

Yavuz'un ne yaptığı şimdi belli olmuştu. Onlara mimik yaparak yardım istemişti. Nida sayesinde beni ikna edebileceğini düşünüyordu.

Ben ikna oldum şahsen Şüşü. Hadi gidelim hemen ,neyi bekliyoruz?

"Emir ve Oflaz ne olacak?",diye sordum.

"Çok şükür lan. Sonunda birinin aklına geldik. Sağol bacım, kimse bizi çağırmıyor.",dedi Oflaz.

"Oflaz beni onlara davet etti. Bu yüzden biz Oflazla gidiyoruz Şüheda."dedi Emir.

"Ya oğlum bana bi ortak olsan sanki ölcen!",dedi Oflaz.

"Ortak olunacak kişi misin lan sen?",diye sordu Emir.

"Şüheda bacım kurtar beni. Bak acımadan eziyorlar beni. Sen yenisin,anlarsın beni.",dedi ve bana yalvarır bir yüz ifadesiyle baktı.

Yüz ifadesi çok komikti,bende dayanamayıp güldüm.

"Ben de senden birşey beklemiştim be Şüheda bacı. Sen de aynı Nida bacı gibisin. Ondan da yardım istediğimde böyle gülmüştü."

"Ayıp ama. Beni mi ifşalıyorsun lan sen?",diye sordu Nida.

"Evet, yalan değil. Beni kimse desteklemiyor zaten. Şehit olsam umurunuzda olmayacak. Neyse Allah'a emanet olun. Siz de iyice gitmeye niyetlendiniz."

"Mal mısın oğlum? Kötü şeyi çağırma. Şehit falan.",dedi Emir.

"Haklı.",dedi Yavuz. Genelde pek konuşmuyordu , ciddiydi iş yerinde.

"Siz de Allah'a emanet olun.",dedim ve herkes birbiriyle vedalaştıktan sonra arabaya bindik. Ben,Yavuz,Poyraz,Nida vardı. Nida ve ben arka koltuğa oturmuştuk. Yavuz arabayı sürecekti. Poyraz da yan koltuğa oturmuştu.

"Şüheda pazar günü izin günümüzde saat 14.00 civarında avmdeki kahvecide buluşalım,müsaitsen.",dedi Nida.

"Tamamdır."

"Seni alırım,sonra da geçeriz Avm'ye."

"Yok yok, zahmet olmasın sana. Ben arabayla gelirim."

"Tamamdır o zaman."

"Nereye gideceksiniz?",diye sordu Poyraz ön koltukta hafif arkaya dönüp.

"Kahve içeceğiz.",dedi Nida.

"Ne zaman?"

"Pazar günü de sana ne ya Allah Allah. Biz kız kıza takılacağız işte.",dedi Nida.

"Benim sevgilimin nereye gideceğini bilme hakkım yok mu yani?"

"Bir şeyide bilmeyiver Poyraz'ım."

Poyraz küçük bir çocuk gibi dudaklarını büktü. Sonra önüne döndü.

Yaklaşık 3 dakika sonra Poyraz ona küsmüş gibi önüne döndüğü için dayanamayıp tekrar Nida'ya döndü ve kendi elini öperek Nida'ya gönderir gibi yaptı. Sonra Nida'da aynısını yaptı. Temasa geçmeden öpme şekilleriydi bu.

"Bu görüntüyü operasyonlarda dahi görebilirsin.Alış bu yüzden.",dedi Yavuz dikiz aynasından bana bakarak.

"Ama ne yapabilirim? Sevdiceğimi görmeden dayanamıyorum. Bir de bu şekilde öpmeden.",dedi Poyraz sonra devam etti:

"Aşık olunca beni anlarsın. Büyük konuşma."

"Ben de sevdiceğim, bende dayanamıyorum.",dedi Nida Poyraz'a bakarak. Birkaç saniye birbirlerinin gözlerinde kayboldular.

Çok tatlılardı. Bende anı kalması için hemen telefonumu çıkarıp onları fotoğraf çektim. Fotoğraf çok güzel çıkmıştı. Nida ve Poyraz'a gösterdim.

"Yaa işte benim canım ya. Yavuz bak bu kızdan örnek al. Sen hiç böyle anı kalsın diye bizim tatlı hallerimizi fotoğraf çekmedin. Di'mi sevdiceğim?"

"Evet sevdiceğim.",diye yanıt verdi Poyraz gülerek.

"Aman birkaç fotoğraf çekmedik diye şimdi kötü biz olduk.",dedi Yavuz. Şu an gülüyordu. Sanırım bir tek karargahta ve operasyonlarda ciddiydi.

Yavuzla dikiz aynasından göz göze geldik. Gülümsüyordu, bende gülümsedim.

Sessizlik oluştu. Sevmezdim. Ama şu an yapacak bir şeyim yoktu.

Ara ara Yavuz'a bakıyordum,o da dikiz aynasından ara ara bana bakıyordu.

Sonra Nida'nın evine gelmiştik. Yine Nida ve Poyraz birbirlerine öpücük göndererek ayrıldıktan sonra tekrar yola çıktık.

"Ben camide çalışmaya devam edicek miyim?",diye sordum.

"Hayır etmeyeceksin. Senin yerine başka birisi gelicek.",dedi Yavuz.

Çocuklar çok üzülecekti. Onlarla vedalaşmalıydım. Ama şuan gidemezdim. Bugün velilere haber vermiştim gelemeyeceğimi. Bu yüzden çocukların hiçbiri bugün camiye gelmemişlerdi.

"Yarın mı gelecek o kişi?",diye sordum.

"Evet."

O zaman yarın öğlen gibi gidip çocuklarla vedalaşmalıydım. Acaba yeni gelecek kişi kimdi?

"Tanıyor musun peki?"

"Zeynep gelecek senin yerine."

İçim rahatlamıştı. Böylece istediğim zaman çocukların yanına gidebilirdim. Zeynepte başka bir camide Kur'an Kursu öğretmenliği yapıyordu. Aslında sağlık meslek okumuştu lisede de. Üniversiteyti de 2 yıllık okuyup sağlık meslek üzerinden devam etmişti. Ama bildiğjm kadarıyla daha sonrasında müftülğün düzenlediği sınavlara katılıp Kur'an kursu öğretmenliğini kazanınca o da artık Kur'an kurslarında çalışmaya başlamıştı.  Buraya geliceği için mutluydum. Gözüm arkada kalmayacaktı.

Poyraz'ın evine gelmiştik. Onu da bıraktık ve yine yola devam ettik.

"Ecmel Kur'an Kursu'na gelmeye devam edecek değil mi?",diye sordum.

"Evet devam edecek. Önce istemedi annesi de orda olucağı için. Ama sonra ikna ettik onu."

"Ben ara sıra gidip ziyaret edersem sorun olmaz değil mi?"

"Hayır olmaz. Ecmel senin birdaha gelmeyeceğini duyunca kıyameti kopardı. Ara sıra gelirsen daha da mutlu olurlar hatta."

"Yarın saat kaçta karargâhta olayım?"

"Öğleden sonra gelirsin. Operasyon yok zaten. Adamı konuşturmaya çalışacağız sadece."

"Tamam. Adam diretir yüksek ihtimal ilk başta."

"Diretirse direnemeyeceği şeyler yaparız."

Bizim eve geldiğimizi anlatan sapağa saptıktan sonra tam bizim evin önünde durmuştu Yavuz.

"Allah'a emanet ol.",dedi.

"Sen de Allah'a emanet ol. Teşekkür ederim ayrıca.",dedim gülümseyerek ve arabadan indim. Biraz yürüdükten sonra arkama baktım. Hala gitmemişti. Göz göze geldiğimizde küçük bir baş selamı verdi ve arabayı çalıştırdı. Bende biraz daha yürürüp evin kapısının zilini çaldım. Biraz sonra annem gülen yüzüyle karşıladı beni.

"Hoşgeldin kızım."

"Hoşbuldum anneciğim.",dedikten sonra ayakkabılarımı çıkarttım. Yavuz'un arabasının sesini hâla duymaya devam ediyordum. Oraya bekliyordu.

Ayakkabılarımı çıkarttım ve içeriye girince arabanın sesi gittikçe uzaklaşmıştı. Kapıyı son kez arabaya baktıktan sonra kapattım. Gitymişti artık.

"İyisin değil mi yavrum? Çok dua ettim sen gittikten sonra.",diyen endişeli anneme döndüm.

"Allah'a şükür iyiyim Meva Sultan.",dedikten sonra tontik yanağından öptüm. "Sen zaten böyle dualar edersen hep, bize hiçbir şey olmaz."

"Amin kızım, amin. Rabbim size hep yardım etsin.",dedikten sonra annem mutfağa doğru gitti. Bende yukarı ,odama çıktım.

Kapıyı açtığım anda sümbül kokuları gelmeye başlamıştı. Sonra yatağıma oturdum. Aklıma Yavuz gelmişti.

Doğru söyle, hiç aklımızdan çıkmıyor ki Şüşü.

Bugün kurşunların önüne atladığında ödüm patlamıştı . O kadar çok korkmuştum ki ona bir zarar gelecek diye. Ona zarar geleceğine bana zarar gelsindi. Dikiz aynasından bana bakıp gülümsemesini unutamıyordum.

Ne kadar düşündüm, bilmiyordum. Şalımı bile indirmrmiştim kafamdan. Neler oluyordu bana? Allah'ım, yoksa... Tövbe Yarabbim, desemde bu dua dilim düşmüştü artık.

"Allah'ım ben Yavuz'u çok seviyorum. Aramızdaki muhabetti Hz.Aişe ve Hz.Muhammed(s.a.v) gibi yap Yarabbim!"

İnanamıyordum ya! Bu duayı gerçektrn şu an etmiştim. Hiç bir zaman içimdekileri saklayan birisi olmamıştım. Her zaman içimde kopan fırtınalar dışarıya yansırdı. Kendi hislerimi de saklamazdım. Kendime itiraf ederdim. Ve etmiştim.

Saate baktım 20.03'ü gösteriyordu. Kalbim küt küt atıyordu. Artık itiraf etmiştim kendime. Daha fazla saklamanın bir lüzümü olmazdı. Kabullenmiştim. Bu kabulleniş iyi bir kabullenişti. Kötü değildi.

Mesela Aden'in öldüğünü kabullenmem o toprağın altına girince ,melek kadar beyaz olan kefeninin üzerine kara toprak atılıncaydı. O kabulleniş, kötü bir kabullenişti. Minnacık bedenine kara toprak atmışlardı. Minnacıktı o. 10 yaşında bile değildi.

O öldü, demiştim. Benim suçum, demiştim. O şehit oldu, demiştim. Kabullen artık bunu Şüheda.

Sen kurtaramadın onu, demiştim. Şimdi de mezara gömülmesini izliyorsun, demiştim. Sen yaptın, demiştim. Senin suçun, hepsi senin suçundu, demiştim.

Her şeyi demiştim kendime. Katilsen sen, herkesi öldürüyorsun. Babanın ölmesinde bile senin payın var , da demiştim.

Abdestimi tazeledikten sonra kitaplığımdan Kur'an-ı Kerim'i açtım. En son Rum süresinde kalmıştım. Okumaya başladım.

Katilsin sen, diyen sesler sustu. Hepsi başka bir yere gitti. O sesler ateşken, üzerlerine Kur'an-ı Kerim'in ayetleri su gibi döküldü ve söndürdü onları.

Rum süresini okuduktan sonra mealini okumaya başladığımda bir ayet dikkatimi çekti.

"Yine O'nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır."

{Rum suresi 21.Ayet}

Birde Nebe suresindeki bir ayet aklıma gelmişti.

"Sizi çifter çifter yarattık."

{Nebe suresi 8.Ayet}

Bir gün ilerde beni seven kimse olacak mı acaba diye düşünürken yine Kur'an'ı açmış bu ayetle karşılaşmıştım. O zamandan beri bu ayeti hiç unutmuyordum.

"Allah'ım nolur beni ona onu bana kavuştur Yarabbim lütfen! Ben o kulunu çok seviyorum Allah'ım!",diye dua ettim. Şu an kendimi çok iyi hissediyordum. Kur'an insanı gerçekten çok rahatlıyordu.

Biraz daha okuduktan sonra saatin çok geç olmuş olduğunu farkettim. Annem koltukta uyuya kalmıştı. Üstünü örttüm. Sonra namaz kılıp uyudum.

Continue Reading

You'll Also Like

105K 9.3K 21
Ailesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.
Lavin By Elifnur

General Fiction

178K 10.4K 33
İntikam uğruna kaçırılmış Lavin. Dedesi tarafından hayatı cehenneme çevirilen Lavin. Babası ve annesi tarafından sevilmeyen Lavin. Bebek iken diğe...
183K 8.5K 21
"ya siz kafayı mı yediniz çocuk daha o çocuk iki gün önce papucu yırtıldı diye ağlayan kızı gelmiş bana koynuna al diyorsunuz o yetmezmiş gibi bid...
KALBE KURŞUN By Val

General Fiction

298K 17.2K 24
❗kitabın isminde küçük bir değişiklik yapılmıştır. Sıkılan kaldırılmıştır. Üniversite de tıp okuyan genç kadın ve oraya yarbay dedesini katılacağı ko...