A Meaningful Death [HyunLix]

awerasie

142K 12.6K 44.1K

"Gerçekten seven insan, sevdiği kişiye acı çektirmez Hyunjin." Felix, yakın arkadaşı Jeongin'in, sevgilisi Hy... Еще

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
29
FİNAL
MEKTUP
<3

28

2.7K 291 821
awerasie

-Işığın hiç sönmemiş."

-👤-

Felix boğazını temizledi "Artık gitmeliyim."

"Biraz daha kalsan?"

"Eğer çok vakit geçirmek istiyorsan bir gecelik şoförüm olabilirsiniz. Hem taksi ile uğraşmış olmam."diyip kıkıradı Felix.

"Tamam. Ama bekle."diyip masasının çekmecesinden bir kağıt çıkardı.

"Bu ne?"

"Minho'yu tanıyorum.

"Hay, hay efendim. Önden buyurun."dedi Hyunjin açık kapının önünde eğilip eli ile geçmesi için yol göstererek.

"Teşekkürler beyfendi."diyip sırıttı Felix ve arabaya doğru ilerledi.
.....

"Bıraktığın için teşekkürler Hyunjin. Bugün çok güzeldi."

"Bunca yıl sonra olsa bile her şey düzeldiyse ne mutlu Felix."

Felix sırıttı."İyi geceler."

"Öpseydim bari bi.'

"Ne?!"

"Öyle yanaktan olur ya. Kanka görüşürüz falan."

"Tabii canım. Senin o kanka ayakların getirdi ya bizi bu hallere."

"İyi ki o ayakları yapmışım. Bazı olaylar dışında hiç pişman değilim."

"Hadi hadi. Görüşürüz."dedi Felix ve arabadan indi.

Hyunjin içeriden el salladı ve Felix eve girdikten sonra gaza basıp oradan ayrıldı.

......

Felix kapıyı açtığında karşısında ona öküz gibi bakan Minho, Rosé, Chan, Seungmin ve Jisung üzerine şaşırmış ve gerilemişti.

"Noldu?"

"Hyunjin mi geldi?"

"Neredeydiniz?"

"Naptınız?"

"Sevgili mi oldunuz?"

"Öpüştünüz mü?'

"Seviş-"

"AAA YETER!"
Felix bir anda bağırmıştı. Diğerleri kafasını bir suçlu gibi eğmişti ve içeriye yani salona geçip koltuğa yan yana oturmuşlardı.

"Ee anlatmayacak mısın?"

"O ŞEREFSİZ SENİ YİNE Mİ ÜZDÜ!"dedi Minho yumruklarını sıkarak.

Rosé sesini yükseltti.
"Susun bi'! Anlatsın çocuk ya sıkmayın."

Felix koltuğa oturdu.

"Hyunjin'in beyninde tümör varmış."

"Oha ölecek mi?"diye yükseldi Seungmin telaşla.

"Hayır öyle değil. Tümör varDI. 7 sene önce. Ben gittikten sonra."

"Ee bizene bundan yaptıklarını değiştirmez?"dedi Minho.

"Minho tümör diyor baş ağırısı değil. Hani tümör beynini ele geçirmeye başlar yavaştan. Mankafa."dedi Rosé ve Minho'un ensesine yapıştırdı.

"Ahh! Tamam anladım."diyip ensesini ovuşturdu Minho.

"Yani anlayacağınız işte. Böyle. Tümör yüzündenmiş."

"Ee hani kanıt?

"Var."

"Hani. Yalan atmıştır o sana."

"Hayır Minho. Al bak. Minho'yu tanıyorum dedi ve bu raporu verdi."

Minho Felix'in uzattığı kağıdı aldı ve bir süre baktı.

"Evet. Doğruymuş."dedi Minho kafasını sallayarak.

"Ee çok kolay oldu bunların barışması. Ben hiç tatmin olmadım."

"Ya Chan."

"Ne? Ben böyle kavga falan bekliyordum."

"He. Kavga etseydi de tekrar dağıtsaydı kendini. Yeni yeni alışmıştı. Çocuk tekrar çıktı karşısına."dedi Rosé.

"Aman be! Anladık öf."

"Yoongi nasılmış?"

"Bilmiyorum Rosé."

"Onunla konuşma şansım var mı?"

"Hyunjin'i bir daha görürsem numarasını isterim."

"Numarasını almadın mı salak?"dedi Seungmin.

"Unuttum yahu."

"Of. Harbiden salak bu çocuk. Nasıl avukat oldun onu da anlamıyorum?!"

"Siz beni geçin de? Niye buradasınız? "

Rosé güşümsedi.
"Ben biraz heyecanlanıp Hyunjin geldi diyerek, çağırmış olabilirim."

"Sana da sır verilmez ha."

"Ama napayım? Çok heyecanlandım."

"Neyse ne. Burada mı kalıyorsunuz?"

"Hayır. Biz eve gideceğiz."dedi Jisung.

Chan güldü.
"Biz kalırız ya. Eski evimizi özledik."

"İyi. Odalarınız aynı yerinde zaten."

"Tamamdır."

"Biz gidiyoruz. Yarın işlerim var. Jisung'da erken kalkacak."diyerekten ayağı kalktı Minho.

Jisung'da arkasından ayaklandı ve diğerleri ikiliyi geçirmek için kapıya gittiler.

"Dikkat edin."dedi Felix ve Minho ile Jisung'a sarıldı.

"Moralini bozan bir şey olursa ara. Hemen gelirim. Kimse Felix'i üzemez."
Minho Felix'in saçlarını karıştırdı ve el sallayıp arabay doğru ilerledi.

"Saçımı bozdu şerefsiz."

"Aaa. Abiye öyle söylenir mi?"

"Chan sus."

"Tamam. Sustum."

"Hadi ps akar."dedi Rosé ve koşarak koltuğa atladı.

"Ben çok yorgunum. Bir tane dosyayı incelemem lazım. Daha sonra oynarız."

"Ama Felix?"

"Seung ısrar etme. Cidden yorgunum. Birileri beni çok fazla çalıştırdı da."

Rosé boğazını temizledi ve "Kim ya o?"dedi.

"O kişi kendini çok iyi biliyor. İyi geceler."

Felix odasına çıktı ve üstüne kareli gri-siyah pijamalarını giydi.

Elini yüzünü yıkadıktan sonra masanın başına oturdu ve bazı dosyaları inceledi.

Diğerleri ise aşağıda ps oynuyorlardı. Felix bir süre sonra yatağına girdi ve gözlerini kapattı.

"OF! UYUYAMIYORUM."

Felix 1 saatte yakın bir süre yatakta dönüp durmuştu. Asla uyuyamasının sebebi beyninde bir plak gibi dönüp duran düşünceleriydi.

Hızla ayağı kalktı ve ay ışığının aydınlattığı koridorda bir iki adım yürüdü.

"Rosé uyudun mu?"diyerektan araladığı kapıdan başını uzattı Felix.

Ses gelmeyince ise yatağının başına gitti ve "Rosé."dedi omzunu hafif iterek.

"Ha? Efendim."

"Konuşmamız lazım."

"Ne oldu? İyi misin?"

Rosé'nin telaşla doğrulaması üzerine Felix yatağa oturdu ve "Uyuyamıyorum."dedi.

"Neden? Ne oldu?"

"Bilmiyorum."

"Ne takıldı kafana? Anlat."

"Sanırım Hyunjin. Çok mu çabuk oldu? Ben çok tereddüteyim. Ya yine aynı şeyler olursa?"

"Felix. Bunu bilemeyiz. Öğrenmenin tek yolu var. Ama ben eminim, Hyunjin böyle bir şey yapmaz."

"Nasıl emin olabilirsin ki?"

"Sen onun bardaki bakışlarını görmedin. Seni gördüğü anda öyle güzel baktı ki. Öyle hevesli, özlem dolu bakışları vardı ki, bir yıldız gibi parlıyordu gözleri."

"Gerçekten mi?"

"Evet, Felix. Ben senin üzülmeni istemem. Biliyorsun."

"Evet. Biliyorum."

"Yani diyeceğim o ki. Eğer mutlu oluyorsan. Hyunjin ile tekrar olabilirsin."

"Ama bu fazla hızlı olur."

"Felix sen Hyunjin'in gelmesini 5-6 sene bekledin. Sen onu affedecektin. Kendin söylemiştin. Affetmek istiyorum ama yaptıkları çok ağır, pişman görünüyordu,dedin. Yalan mı?"

"Değil."

"Gelmeyeceğini düşündüğünde ise onu unuttun. Ama bak. Bir anda çıkageldi. Seni buldu."

"Yani ne demek istiyorsun?"

"Hyunjin'i Yoongi sayesinde tanıdım. Onunla çok dertleşmiştik. Hyunjin'in o zamanlarını az da olsa hatırlıyorum. O evet yavşağın tekiydi. Ama baksana. 7 sene sonra seni bulmuş."

"Hâlâ hoşlanıyor mu diyorsun?"

"Bana sorarsan...Evet."

Felix istemsizce gülümsedi. Rosé bunu görünce Felix'i omzularından tutup kendisine çekti ve sımsıkı sarıldı.

"Takma kafana. Her şey düzeliyor."

"Rosé benim tek kafama taktığım şey Hyunjin değil."

"Ne o zaman?"

"Babam ve annemin ölümü."

Rosé'nin yüzü düştü ve Felix'ten ayrıldı.

"Hâlâ mı?"

"Hiçbir zaman aklımdan çıkmadı. Babam öldü mü? Ne yapıyor? Evlendi mi? Belki de çocuğu oldu? Acaba beni aradı mı hiç?"

"İlla aramıştır. Baban o senin."

"Yıllarca onu annemin katili diye suçlamış da olabilirim. Eğer katili değilse çekeceğim vicdan azabı ben öldürür Rosé."

"Bunu artık bilemiyoruz Felix. Bak yıllar geçti. Her şey unutuldu."

"Ben unutmadım."

"Ama unutmalısın. Gel yanıma yat."

Felix kafasını salladı ve Rosé'nin yanına yattı.

"İyi geceler."

"İyi geceler."

.....

"Nasıl yani? Geliyor musunuz?"

"Yazın gelecektik ama yılbaşı için ara vereceğiz. Kar yağışı var burada. Jeongin'in de okulu tatil zaten."

"E çok iyi. Ne zamana geliriniz?"

"Bilmiyorum. Yarın diye düşünüyoruz."

"Tamam o zaman. Ben hazırlık yapayım."

"Ne hazırlığı yapacaksın oğlum?"

"Changbin uzun zaman sonra seni göreceğim. Şöyle bir parti yapmamız yok mu ya?"

"Off. Hadi sen ne yapıyorsan yap."

"Bu arada."

"He?"

"Sana çok güzel bir haberim var. Ama yarın anlatacağım."

"Ne haberi?"

"Söylemem."

"Ya çatlatma."

"Yanımda olmadığın sürece söylemem."

"Ha gelmek zorunlu oldu yani."

"Aynen öyle."

"İyi, peki. Yarın geliyoruz."

"Hadi, hadi. Haber veririsn. Havalimanından almaya gelirim."

"Tamam görüşürüz."

"Görüşürüz."

Hyunjin evin içinde oradan oraya koşturuyordu. Uzun zaman sonra Changbin'i görecek olması onu inanılmaz mutlu ediyordu.

Onu daha da mutlu eden şey ise Felix'ti. "Dur. Ben Felix'in numarasını almadım? Hay sikeyim."

Hyunjin televizyondan bir şarkı açtı ve mutfağına geçip kendisine kahvaltı hazırladı.

"Oh. Yemek. Lan? Acaba Felix'i almaya mı gitsem?"

Hyunjin bu bulunması aşırı zor fikir üzerine yerinde zıplamaya başladı.

"Lan şu aralar çok mutluyum. Başıma bir şey gelmezse iyidir."

.....

"Ya kaç yıldır arkadaşız hâlâ öğrenemedin mi Rosé."

"Felix unuttum ne yapayım."

"BEN SALATALIK VE DOMATESİ YAĞLI SEVMİYORUM. KOYMA ŞUNA YAĞ YA."

"Tamam bağırma of. Unuttum."

"Noluyor? Niye bağrışıyorsunuz?"
Chan merdivenlerden aşağıya yavaşça adımladı ve arkasından ise Seungmin indi.

"Yağ koymuş."

"Salatalığa mı?"

"Evet."diyip masaya dirseklerini koydu ve ellerimi yanaklarına yerleştirdi Felix.

"Ama kızma ya. Unuttum."

"Tamam. Neyse. Şöyle yapalım.."

"Ne?"dedi Rosé.

"Seni affederim.."

"Eee?"

"Ama bugün senin barında çalışmam."

"Bak sen?"

"Baktım ben."

"Mükemmel teklif. Felix'e katılıyorum."dedi Seungmin.

Felix yanına oturan Seungmin'in sırtına vurdu."Aslanım be."

"İyi tamam. Olur."

"Yes be! Ben kazandım."

"Sadece 1 gün."

"Olsun. Akşam eve gelip horul horul uyuyacağım."

"İyi hadi. Yemeğinizi yiyin."

"Reisim neler yapmışsın ya?"

"Serpme kahvaltı. Yıllardır elimden yediğin kahvaltı işte. Her seferinde aynı tepkiyi nasıl veriyorsun? Anlamıyorum."

"Kırıcısın Rosé."dedi ve önündeki salama sertçe çatalı sapladı Chan.

"Minho ve Rosé bitiyor bu ikisi başlıyor."

"Aynen öyle Seungmin."

Felix ve diğerleri kahvaltısını bitirdikten sonra Felix lavaboya gitti ve "Saat kaç?diye bağırdı.

"Dokuz buçuğa geliyor."

Felix bu yanıt üzerine hızla dişini fırçaladı, saçını yaptı ve arabasının anahtarını alıp Rosé'nin yanına gitti.

"Ben bugün geç gelebilirim. Ofiste işlerim var."

"Tamam haber verirsin."

"Sen de öyle."dedi Felix ve Rosé'nin yanağından öpüp kapıya adımladı.

Felix tam kapıyı açıtığında karşısında duran uzun çocuğa karşı bir iki adım geriledi.

"Korkuttum mu? Üzgünüm."

"O kim lan?"diye bağırdı arkadan Chan.

Felix kapıyı ardına kadar açıp Chan'a döndü.

"AAA HYUNJIN."diye ayaklandı Chan.

"Gel içeri."dedi Rosé ağzındaki ekmeği çiğnerken.

"Ben Felix'i almaya geldim ama sizi görmem de fena olmadı."

Hyunjin içeriye girdi.

"Siz konuşun o zaman. Benim acelem var. Görüşürüz."dedi Felix ve kapıya yöneldi. Hyunjin Felix'in kolunu tutup ona baktı.

"Ben seni almaya geldim zaten. İki dakika bekle."

"Acelem var."

"Tamam. Ben seni yetişiririm. Bekle."

"Ah! Peki."

Hyunjin, Chan ve Seungmin'in yanına gittiğinde Chan Hyunjin'e sarıldı.

"Olanları duydum. Baya geçmiş aslında ama geçmiş olsun."

"Teşekkürler Chan."

Seungmin oturduğu yerden tripli bir şekilde Hyunjin'e bakıyordu yan yan.

"Bakma öyle. Benim bir suçum yok."

"İnanayım mı?"

"İnan tabii."

"E iyi madem."dedi Seungmin ve sandalyeden inip Hyunjin'e sarıldı.

"Yeni bir şekilde geri döndüğünde sevindim."

"Bende."dedi Hyunjin Felix'e bakarak.

"Yine görüşürüz."

"Görüşürüz."dedi Rosé ağzında yemeğiyle.

"Seninle de görüşeceğiz Rosé."diyip güldü Hyunjin ve Felix'in omzuna kolunu atarak ilerledi.

"Atla."

"Sen niye götürüyorsun?"

"Niye olmasın?"

"Geri dönerken zor oluyor. Kendi arabamla giderim ben."

"Sen beni ara, ben seni gelir alırım."

"Saçmalama. Şoförüm müsün sen benim?"

"Seni daha fazla görebileceksem, neden olmasın?"

"Her şeyin değişmiş ama yavşaklığın gram değişmemiş. Laflara bak."dedi Felix Hyunjin'in boşluğuna dirseği işe hafifçe vurarak.

"Hoşuna mı gitti yoksa?"

"Sırıtma öyle."

"Bana diyorsun da asıl sen değişmemişsin be. Hâlâ aynı agresiflik. Biraz rahat ol güzelim."

"Güzelim? Of Hyunjin gördün bitti hadii. Şirketine dön."

"Yoo. Ben seni bırakacağım."

"Hâlâ aynı inadın yerinde di mi?"

Hyunjin 32 diş sırıtarak kafa salladı.

"İyi hadi hızlı sür."

"Hay hay."

Felix ve Hyunjin arabaya bindiklerinde Hyunjin Felix'in ofisine sürdü.

"Ee nasılsın? Sevgilin var mı?"

"Sormadın mı sen bu soruyu?"

"Bilmem. Emin olmak lazım?"

"Niyeymiş o?"

"Kim bilir? Ee var mı? Yok mu?"

"Yok."

"Güzell."

"Hayırdır yine mi bana yürüyeceksin?"

"Ben sana zaten yürüyorum Felix. Aç gözünü."

"Sabır ya."

"Ama naz yapma. O zamanlar sevgili olmamız için bir engel vardı. Şimdi yok."

"Harbi. O engel ne hallerde. Öldü mü?"

"Yoo ölmedi. Changbin ile sevgili. Edebiyat öğretmeni."

"Edebiyat öğretmeni mi? Yakışır."

"Niye öyle dedin ki?"

"Senin benim üzerime iftira attığın zaman Jeongin bizim eve gelmişti. Orada baya konuşmuştu. Bende edebiyat yapma falan demiştim. Ne bileyim komik geldi."

Hyunjin güldü.
"Geleceği görmüşsün. Sahi baksana bize de? Geleceğimiz nasıl?"dedi tek eli ile araba sürüp diğer eliyle de Felix'in saçını karıştırken.

"Bak yine! AAAA."

"Ne oldu be?"

"Artık saçımı rahat bırakın?"

"Aa! Önceden saçını yapmakla uğraşmazdın bile. O kapşonlu hırkanı giyip milletin ifşasını çıkarırdın."

"Havalıydım."

"Diğerlerini bilmem ama benim gözümde küçük bir çocuk gibiydin."

"Ya? Niyeymiş o? Hatırladığım kadarıyla ağzına sıçıyordum ben senin."

"Evet. Olabilir. Benim de hatırladığım kadarıyla benim cazibeme dayanamayıp havuzun soyunma odasında sevişmiştik."

Felix boğazını temizledi ve "Sus."dedi.

"Utandın mı?"

"Hyunjin!"

"Yoo bu sefer susturamazsın."

"Hyunjin susar mısın?"

Hyunjin arabayı durdurdu. "Söylediğin yere geldik."

Felix hızla kapıya yöneldi.

"Kilitli."

"Aç!"

"Yoo. Aa Felix. Hatırlıyor musun bilmem ama... Seninle Yoongi'nin barına baya öpüşmüştük. Hatta sen be-"

"Sus diyorum sana aç şu kapıyı."dedi Felix Hyunjin'in ağzını kapatarak.

Hyunjin Felix'in elini ağzından çekti ve
"Sen benim saçlarıma parmaklarını falan geçirmiş-"demeye kalmadan lafı yarıda kesildi.

Felix Hyunjin'i yakasından tutup sinirle kendisine çekti ve dudaklarına yapıştı. Hyunjin Felix'in belini kavradığında Felix geri çekildi ve Hyunjin'in yanındaki düğmeye basıp kapının kilidini açtı.

"Bırak."

" Yine mi dayanamadın bana?"

"Hyunjin bak bırak."

"Felix hep aynısını yapıyorsun."

"Tamam ne güzel işte. Bırak belimi."

"Bir kere daha hadi."

"Lan. Bırak!"

Felix beli sımsıkı sarmalanmış bir şekilde Hyunjin'in üstünden kalkmak için çırpınıyordu.

Felix en sonunda Hyunjin'in boynunu ısırdı ve Hyunjin'in acıyla bağırması sonucunda arabadan hızla indi.

"Boynumu ısırdı manyak!"dedi Hyunjin boynunu eliyle tutarak. Ve sonra iç dikiz aynayı açıp boynuna baktı.

"Ne güzel de ısırmış."diyip güldü.

"20 tane mi dişi var ne?"

....

"Felix Bey iyi misiniz?"dedi Chu Felix'in nefes nefese kapıyı açıp içeri girmesi üzerine.

"Arkamdan biri geliyor mu?"

Chu kafasını kapıdan çıkardı ve "Hayır."dedi.

"Oh!"

"Ne oldu?"

"Yok bir şey yok."

"Peki efendim. Bu arada birisi çok ciddi bir talepte bulundu. Sizinle görüşmek istiyor. Müsait değil dedim ama gönderemedim. İçeride bekliyor."

"Off! Bir de bu çıktı. Tamam teşekkürler."

"Rica ederim."

Felix yavaş adımlar ile ofisinin önünde oturan adama seslendi." İçeri geçin lütfen."

"Buyrun?"

"Sizin adınızı çok duydum Felix Bey. Yarımınıza ihtiyacım var."dedi adam ve Felix'in önüne bir dosya koydu.

Felix dosyayı incelerken adam arkadan konuşuyordu.

"Ne olur yardım edin. Hapise girmek istemiyorum. Her şeyi zorla yaptım. Beni zorladılar. Üzerinden yıllar geçti ama hâlâ peşimi bırakmadılar. Bini geçmiştir gittiğim avukat sayısı. Ama hiçbiri kabul etmedi. Lee Felix. Kabul et."

Felix kafasını sinirle kaldırdı ve dosyayı sertçe masaya koydu.

"Kadın cinayeti?"

Tam ficteki vibeı veriyorlar of.

Geç geldi evet biliyorum ama finali toparlamaya çalışıyorum.

Bu bölüm ramazandan önce yazıldı. Yani 4-5 gün önce falan. Haberiniz olsun. Öpüştüler falan ya.

Oruç tutanların orucunu Allah kabul etsin.

GÖRÜŞÜRÜZ


Продолжить чтение

Вам также понравится

426K 35K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
520 97 12
"Sevgi, aşk, takıntı... Yaşarken neredeyse aynı olup özünde bu kadar farklı olan bu üç şey nasıl oluyorda tüm hayatımı altüst edebiliyor? " Düz yazı...
373K 34.3K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
89.7K 3.6K 30
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...