Mafya Doktor

By GeceyarisiLeydisi

73.9K 3.7K 4.7K

Bu benim ilk kurgumdur. Okumanızı öneririm. İnşallah kitabı beğenirsiniz. ........ Ben Sedef Gaye. Çok ünlü a... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
Karakter Tanıtımı
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9. Bölüm
10.Bölüm
DUYURU
11.Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19. Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm

5. Bölüm

3.3K 181 93
By GeceyarisiLeydisi

Merhaba canlarım, Nörüyosunuz?
Şu an bir uyarı yapmak istiyorum. Sadece lise 1 öğrencisiyim ve doktorluk hakkında sıfır bilgim var. Nasıl çalışırlar, mesai saatleri kaç hiç bilmiyorum. O yüzden kafamdan salladım.
Hafta sonu bol bol bölüm atmayı düşünüyorum. Neyse çok uzattık hadi gidin bölümü okuyun. Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı da unutmayın...💖💝💗
.....

Şu an nereye mi gidiyorum? Tabii ki de biyolojiklerin yanına... Güzelim evimden çıkmıştım. Hatta onlara ekmek bile almıştım.
Sedef ekmek almak yerine tatlı mı alsaydın?
Güzelim ekmek işte. Neyini beğenmeyecekler. Neyse çok ısrar ettin. Bari fıstıkli baklava alayım.

Baklava alan aklıma tüküreyim. Ne pahalı lan bu! Paracıklarım sizi çok özleyeceğim.
Sedef sen zenginsin...
Olsun benim gönlüm fakir.

Allah'ım sonunda eve gelebildim. Dağ başına ev yapmışlar...
Ne evi Sedef konak burası hatta saray yavrusu...
Olmayan gözlerinle evi yiyip bitirdin Pakize. Aferin Pakize. Bizim daha güzel mekanlarımız var Pakize...

Konağın bahçesine yaklaşmaya başlamıştım. Bahçeye hızlıca girdim. Korumaların hepsi bana bakıyordu. Drift atarak arabayı parkettim.

Arabadan indiğimde bir koruma önümde durmuş 'hayırdır bacım' dercesine bakıyordu.

“Burası özel mülk girmeniz yasak. Şimdi çıkın dışarı.” Dediğinde sinirden gözüm seğiriyordu. Birde emrediyor. Ben senin o dilini kesmez miyim?

“Birincisi düzgün konuş ve emir verme İkicisiyse bana karışamazsın. Şimdi o egonu al ve defol burdan!”

Sinirle la havle çekip elini koluma uzatmaya çalıştı. Ama sadece çalıştı...
Elini ters çevirdim. Adam bas bas bağırmaya başlamıştı azıcık daha çevirsem kırılırdı. Buna şükretsin it!
Korumaların hepsi bana silah çekmişti. Hiç biri umrumda bile değildi.

“Ne oluyor burada? İndirin silahları HEMEN!”
Maşallah beybaba sesinde gürmüş...

Adamların hepsi silahları indirmişti.
Böyle mors olursunuz had bilmezler Aynen Pakize haklı...

Adamın elini bırakmamıştım ve hâlâ bas bas bağırıyordu. Acıdan bayılır şimdi bu...
“Kızııım!” Diye bir bağırtı koptuğunda Sümeyye hanım’ın sesi olduğunu farkettim. Farkettim farketmesine de kızım demişti. Bu kadın insanı çok iyi ikna ediyor. Onu bunu boş verinde çok iyi kükremişti. Herkes altına etmişti.

Sümeyye hanım, sizi Lavinya ile çalışmaya davet ediyoruz
Ay eveet! Ana kız işkence timesss. Ne sarardı keşke Sümeyye hanım da mafya olsaydı. Diğer mafyaların sülalesini ağlatırdık...

Adamın elini bıraktığımda birisinin bana sarılmasıyla Sümeyye hanım olduğunu anladım. Ne kadar alışamasamda ellerimi gevşekçe sırtında bağlayıp “İyiyim bana kimse bir şey yapamaz.” Diye fısıldayıp geri çekildim.

Herkes bize bakıyordu. Beybabaya baş selamı verdim. Veletse hemen üstüme atlamıştı. “Ya silahlardan mermi çıksaydı. Deli cesareti mi var sende abla?” Dediğinde şaşırmıştım daha ilk günden abla demişti. Ama işte ben aynı şeyi yapabilir miydim? Off keşke Alp’te burada olsaydı.

Velet elimdeki ekmeğe baktığında tek kaşını kaldırdı. "Ekmek mi aldın?" ayıplar gibi baktım.
"Lan yazık günah mis gibi ekmek işte bak baklavada aldım."  gülümsedi. "Ooo zengin."
"Tabi ne sandın."

Beybaba herkes eve dediğinde onları takip ettim. Ev sanırsam 4 katlıydı. Salon gibi bir yere geçtik hemen boş gördüğüm tekli koltuğa oturdum.
Karşımda hastanede görmediğim bir kadın ve küçük kız oturuyordu. Ben onları süzerken küçük kız yanıma geldi elini uzatıp “Merhaba ben Ahu. Sen de benim halam olmalısın?” Dedi.

Ya ben bunu yerim çok tatlı. Minicik elini tutup sıktım. Gülümseyip sesime yumuşak bir tını koyarak “Ben de Gaye ve sen istersen de halan olabilirim” dedim. Gülümseyip kucağıma atladı.

“Hmm şimdi halacım, Bu benim annem Esila. O senin yengen yengen.” diye bilmiş bilmiş konuştuğunda yanağına sulu bir öpücük kondurup Esila’ya baktım. Sıcak bir gülümsemeyle baş selamı verdi tabii ki de ben de selam verdim.

Minik Ahu’muzsa yanağını silerek yakınıyordu. “Hala, yanağımı ısırdın! Babaanne halam beni ısırdı.” Deyip Sümeyye hanımın kucağına gitti. Herkes tabi ki Toprak dışındaki herkes bize gülerek bakıyordu. Salon kapısından ağlama sesi duyduğumda o tarafa baktım.

Küçücük minicik tek lokmalık bir çocuk vardı karşımda. Ailenin en küçüğü Oğuz bu olmalı.
Ya bu minikler niye bu kadar tatlııı?
Sümeyye hanım “Oğlum uyandın mı sen?” Deyip Oğuz’u kucağına aldı. Oğuz kafasını Sümeyye hanımın koynuna koymuştu ayriyeten dikkatlice bana bakıyordu. Gülümsediğimde utanıp gözlerini kaçırdı.

Ya ben bu çocukları tek lokmada yerim. Lokum bunlar lokum.

"Ee kızım bize biraz kendinden bahsetsene."
Ben etrafı incelerken bir an da benimle konuşan Sümeyye hanım ile başımı duvardaki koskocaman tablodan aldım.

"Siz sorun ben cevaplayayım."

"Mesela nerde yaşıyorsun? Evli misin? Evliysen çocuğun var mı? Değilsen hayatında biri var mı? En yakın arkadaşın kim? Ne iş yapıyorsun? Nelerden hoşlanırsın?"

Nefes al be kadın!
Gözlerimi kıstım. Bütün bu sorular aynı bir annenin soracağı türden sorulardı. Benimle ilgili her şeyi bilmek istiyordu. Sesimi yumuşatmaya çalışarak konuşmaya başladım.

"Hmm 3+1 bir evde yaşıyorum. Yaşıyorum derken arkadaşımla yaşıyorum. Adı Alp, hastanede de görmüş olmalısınız. Evli değilim ve hayatımda da biri yok. En yakın arkadaşım hatta kardeşim Alp. Doktorum ve .... Özel Hastanesinde çalışmaya yeni başladım. Müzik dinlemeyi ve yemek yemeyi çok severim. Bir de her türlü dövüş türüne bayılırım."

Ne yani adam öldürüyorum diyemem adam dövmek daha mantıklı.

Toprak dışında herkes beni ilgiyle dinliyordu. Bu adamın benle alıp veremediği ne? Bir de “nah döversin sen” diye mırıldanmıştı sadece ben duymuştum. Sakin Sedef sakin...

Bu sefer de beybabamız konuşmaya başladı.
"Çok güzel bir hayatın varmış kızım. Doktorsun demek. Peki ne doktorusun?"

Doğrudur beybaba çok güzel hayatım(!) var...

"Acil servis doktoru."

Biz konuşmaya devam ederken yemeğin hazır olduğunu söylemek için orta yaşlı bir kadın içeri girdi. Herkesle birlikte ben de ayaklandım. Yemek masasının olduğu yere geldiğimizde uzunca bir masa bizi karşıladı. Üstünde çeşit çeşit yemek vardı. Herkes sırayla kendileri için ayrılmış sandalyeye otururyken ben ayakta kaldım.

Nerde oturcam aq?
Benim ayakta kaldığımı gören Egemen eliyle yanındaki sandalyeyi gösterdi. Ben onun yanında oturunca etrafa bakmaya başladım. Bütün odalar saraydan çıkmış gibiydi. Büyüktü, sadeydi ama güzeldi.
Herkes yemeğe başlayınca bende başladım.

Aç ayı oynamaz diye bir söz vardır. O sözü değiştiriyoruz. Aç Sedef çekilmez. Açken ben, ben değilim. Açken bana yaklaşmayın.

En son doyduğuma kanaat getirdiğimde yerimde dikleşip kafamı kaldırdım. Herkes işini gücünü bırakmış bana bakıyordu.
“Kızım doymadıysan Gül’e söyleyelim biraz daha yapsın”

Hayvan gibi yediğimi fark ettiğim gibi birden bana şaşkınlıkla bakan ev ahalisine döndüm.

Zaten herkes böyle yediğimi görünce şaşırır. Alp'de ilk başlarda şaşırıyordu. Hala şaşırıyor o ayrı. Ama alıştı. Yani uzun lafın kısası. Bu hayatta benim yemek yememi normal karşılayan bir insan oğlu yok. Sırf bu yüzden hiçbir zaman rahat yemek yememişimdir.

Bana şaşkınca bakan Sümeyye hanımı görünce hemen duruşumu düzeltim. Aç bir ayıdan nasıl hanım hanımcık bir kıza dönüşüyorum çeeek.

Ağızımı mendille sildim. "Yok sağ olun. Doydum ben." doymadım. Asla doymadım ama işte şu anda doymadım da diyemem.

Bir sessizlik oldu. Bu sessizliği ise Toprak gıcığı bozdu. "Buldu ya zengin bir aileyi artık bol bol yer." Toprak’a baktığımda yemeği ile oynuyordu. Ben bir şey demeden Egemen konuşmaya başladı. "Toprak kes sesini." Egemen’e ilk defa abim gibi baktım.

"İki günlük bir kız için kaç yıllık kardeşine ters düşüyorsun ha. Vay be abi."

Masa iyice gerilmeye başlarken Azat bey bunu fark etmiş olacak ki konuşmaya başladı. "Çocuklar sofrada oluyor mu böyle?" bana bakarak devam etti "Kızım kendini evinde gibi hisset. Rahat ol." olmuyor işte beybaba olmuyor. Zorluyorum ama olmuyo. Kendimi evimde gibi hissedemiyorum.

....

"Kızım bak burda zaten oda var. burda kal işte hem geç de oldu."

Bir saattir beni salmayan Sümeyye hanım şimdiyse evime gitmemem için yalvarıyordu. "Bakın Sümeyye hanım gerçekten olmaz. Alp beni bekliyor. Bensiz evde çok korkar. Çocukluk tramvası var. Tek kalamaz."
Şimdi bu söylediklerimin %99.99 yalan ama çaktırmıyoruz. 

Azat beye bir bakış yollayan Sümeyye hanım sustu ve anında Azat bey konuşmaya başladı.

"Kızım bak saat gerçekten geç oldu bu saatte gidilmez. Sen bu gece bizde kal. Yarın işine burdan gidersin." ya salın beni. Karı koca salmadılar. "Lütfen kal hala." Ahu kucağıma çıkmak için ayağıma kadar geldi bende onu bekletmeden kucağıma aldım.

"Olmaz halacım. Alp abin beni bekliyor." Alp evi bırak şehirde bile değil. Şehir dışında. Ama şşşht aramızda.

"Tamam bırakın gitsin işte ne dır dır etiniz." Diyen Toprak ile la havle çekmeye başlamıştım.

Ben ona kızgınca bakarken Egemen konuşmaya başladı "Toprak sus. Gaye sende gitmekte çok kararlıysan gidebilirsin ama ben bırakacağım. Çok geç oldu." ben Egemene masum bir tebessüm gönderirken gülümseyerek konuşmaya başladım.

"Düşündüm de..." Toprak’ın yanından geçerken ona bilerek omuz attım. "Saat geç oldu. Bencede burda kalmam daha mantıklı."

Normalde kabul etmezdim ama Toprak’ı gıcık etmek istedim. Toprak bu sözümden sonra oflayarak yukarıya çıktı. Ahu boynuma sarıldı. "Oleyyy halam bizde kalıyor."

...

Bana verilen oda benim ve Alp’in odasının toplamı kadar oluyordu. Oda sade ve şıktı.  Sümeyye hanım bana rahat pijamalar vermişti. Tam da bedenime göreydi. Kendimi yatağın üstüne bıraktım. Yumuşacıktı. Telefonu elime alarak Alp'e mesaj attım.

Siz: uyudun mu?
                            (01.03)

                                     Sarışınım:Hayır.
                                                (01.06)
                  Sarışınım:E nasıldı akşam yemeği?   

Siz : kötü ama iyide.
Siz : bilmem.

                      Sarışınım : nerdesin şuan? Konumun bizim evi göstermiyo.

Siz : gerçek (!) ailemin yanında. Hem ben sana konumuma bakıp durma demedim mi?

                      Sarışınım : O konuda bana karışamazsın diğer konudaysa onları seveceksin biliyorum.

Siz:deniyorum ama olmuyor işte.

                      Sarışınım: hemen olucak diye bir şey yok güzelim. Zaman ver biraz.

Siz:tamam.
Siz:Eee bulabildin mi bir ‘kanka’?

                     Sarışınım:hayır ya. Bunların hepsi çok ciddi. Bayıyorlar insanı. Zaten işim biter bitmez geri gelirim. Birde bence sen ben gelene kadar gerçek ailen ile kal.

Siz:neden?
        
                    Sarışınım:kızım demiyor muyum şans vermeye çalış diye. İşte onlarda kalınca birazcık şans vermiş olursun. Merak etme ben bir kaç güne kalmaz gelirim.

Siz :offf iyi tamam.

                   Sarışınım:Ee ben olmadığımda neler yaptın?

Alpin bu sorusu ile tavana bakmaya başladım. Neler yaptım?
Yeni bir ailem oldu. Onlarla akşam yemeği yedim. Bir düşmanım oldu. Yeni bir hastaneye sevk edildim. Birde şu çocuk. Poyraz Akay... Onunla tanıştım.

Siz : çok bişi yapmadım.

                                Sarışınım:iyi bakalım.
                       Sarışınım:iyi geceler abla. ❤️😘

Siz : iyi geceler kardeşim. 🖤😘

.....

Gece nedensiz yere uyandığımda... Çok susamışım lan! Demek ki nedensiz yere uyanmamışım.

Saate baktığımda 03.00 idi. Yerimden kalktım ve odadan çıktım. Mutfağa giderken bir ağlama sesi duydum. Sesi takip ettiğimde bir odadan geldiğini farkettim. Odanın kapısını açtığımda Oğuz uyanmıştı ve ağlıyordu.

"Oğuz’um neden ağlıyorsun halacım?" Deyip hemen yanına gittim. Galiba kabus görmüştü. Elimle gözyaşlarını silip yanaklarını sulu sulu öptüm.

“Ağlama bebeğim sen ağlarsan ben çok üzülürüm.” Dediğimde gözünden akan son yaşı kendisi silerek başını boynuma koydu. Bu çocuk insanın koynuna yatmaya bayılıyor.

“Hala sen de gitçek misin?” İlk defa şu an sesini duymuştum. Akşam boyunca tek kelime bile konuşmamıştı. Sesi aynı benimkine benziyordu. Tabi ki de erkek hali ve bebek hali...

“Bırakmak mı? Ben sizi asla bırakmam bebeğim. Ben seni çok seviyorum.” Dediğimde gülümsedi ve minicik kollarını bana doladı. Bende sırtını ovaladım. Ve tek bildiğim ninniyi mırıldanmaya başladım.

Ninni bittiğinde Oğuz da uyumuştu. Masal anlatsaydın ya demeyin. Çünkü bana çocukluğumda hiç kimse masal okumadı. O yüzden bilemiyorum masal anlatmayı.

Oğuz’u yatağını yatıracaktım ama beni bırakmıyordu. Küçük elleriyle saçlarımı sıkıca tutuyordu. Yiyecem seni çocuk. Çok tatlı. O yüzden bende onunla birlikte yatağında uyudum.

............

Sabah olduğunda saate baktım. saat 06.30 idi. Aha ben bittim. İkinci günden hemde. Ben vallaha bittim. Geç kalmıştım.

Hemen yerimden kalktım ve Oğuzun üstünü örttüm. Odama gittim. Dün çıkardıklarımı giydim ve aşağıya indim.

"Hanım kızım daha kahvaltı yapmadınız." Gül abla...

"Olmaz güllü abla çok geç kaldım."  Bu kadına Güllü abla demeye bayılıyorum.

"Olsun aç aç gidilmez gel sana yarım ekmek sandviç yapayım."

"ama..."

"Aması yok." gülümsedim. Güllü abla bir hışımla mutfağa gidip birkaç dakika içinde bana sandviçimi getirdi. Güllü abla ben bunla doymam ama olsun. Ne diyem?

"Çok sağ ol Güllü abla." yanağına bir öpücük bıraktım. Az önce kadını öptüm. Ben galiba bu ailenin yanında soğuk kalamayacağım.

Hemen evden çıktım. Arabama bindim ve hastaneye sürmeye başladım. Yoldayken sandviçimi yemeyi ihmal etmiyordum.

Hastaneye geldiğimde ekmek çoktan bitmişti.
Hışımla içeriye girdim ve odama doğru yol aldım. Odam hazırdı. Önlüğümü giydim. Masaya oturdum.

"tamam sakin ol kızım. Vardın. Masandasın. Sakin."
Ben kendimi sakinleştirmeye çalışırken birden kapı ışık hızıyla açıldı ve sert bir şekilde duvara çarptı.

"Ben böyle kapı açanın..."

Karşımdaki kişiyle çatılmış kaşlarım hemen düzleşti.
Karşımda iki elinde çay taşıyan ve ağızında da bir paket tutan Poyraz vardı.

"Sen miydin? Öyle kapımı açılır yaaa?"

Poyraz iki çayı masaya bırakırken ağzındaki paketi eline aldı ve açtı. Paketten açmaları çıkardı. Birini ağızına atarken diğerini eline alıp bana doğru geldi.

Ben ona napıyon bakışı atarken o ise elindeki açmayı ağızıma soktu. İyi oldu lan! Açtım zaten...

Ben açmayı çiğnerken oda karşımdaki koltuğa oturmuştu ve açmasını yiyordu. Ağızım dolu konuşmaya başladım.

"Neden geldin sen?"

Bir elini kaldırdı ve bir dakika işareti yaptı ağızındakini bitirir bitirmez konuşmaya başladı.

"Aşk olsun. Yeni odana hayırlı olsun demeye geldim. Bak seni düşünüp açma bile aldım. Seninse dediğine bak."
Cık cıklayıp açmasından yemeye devam etti.

  Bu sefer ağzı dolu bir şekilde "bak çok güzel olmuş odan." Vallaha oda benim için hiç önemli değil.

"Geç kaldığımı fark ettiler mi?"

Bende açmamı yiyordum. O açmasını çoktan bitirmişti. Eline çayını almış içiyordu. Başını olumsuz anlamda salladı.

"Merak etme senin gelmediğini görünce hastalarına da ben baktım. O yüzden fark etmediler." hastalarıma mı bakmış?

Merakla "Hastalarıma mı baktın?" dedim. Başını olumlu anlamda salladı. Gülümsedim ama bunu görmedi.

"Teşekkürler."
"Rica ederim. Bir sonraki sefere sen benim hastalarıma bakarsın ödeşmiş oluruz." Dediğinde yapmacık bir gülümsemeyle kafamı salladım ve “Olur olur yeriz yeriz” dedim.

Kahkaha atmıştı.
Pakize, bu adamın dişleri geçmişimden parlak.
Adamın dişleriyle ne işin var Sedef
Off sinirimi bozma Pakize...

Ben çok az kalmış olan açmamı ağızıma tıkarken o konuşmaya başladı. 

"Ama şimdi yok ben illa bu yaptığın iyilik için senden şimdi teşekkür etmek istiyorum dersen..."

Cebinden telefonunu çıkardı ve bana doğru uzattı. "Numaranı vererek benden çok güzel bir şekilde teşekkür etmiş olursun."

Ben telefonuna boş boş bakarken gülmeye başladım. "Ha belli oldu şimdi senin derdin."

Bacak bacak üstüne attım ve elime çayımı aldım. Bir yudum aldım ve ona bakmadan konuşmaya başladım.

"Ne oldu Poyraz Akay? Ban aşık mısınız ki benden telefon numaramı istiyorsunuz?" kaşlarını çattı.

"Ne alaka ya? Numara almak da suç oldu. Belki sen hastane de kaybolacan sonra organ mafyasına denk gelecen. Hiçbir şey yapamayacan o güzelim organların bilmem kaç milyarlara satılacak. Eğer numaranı bana vermezsen bunun gibi bir sürü olay olabilir. Hatta ben senin numaranı bilmediğim için hastanenin her yerine fotoğrafını yapıştıracağım. Kayıp ilanı vereceğim.” dediğinde şaşakalmıştım.

Ne kadarda geniş bir hayal gücü var böyle. İlk başta ona tek kaşımı kaldırarak baksam da sonradan kaşlarım havalandı ve gülmeye hatta kahkaha atmaya başladım.

Kayıp ilanı çok iyidi. Gözümden gelen yaşları silerken onun bana hayranlıkla baktığını fark ettim. İlk defa onun yanında kahkaha atmıştım. Orman yeşili gözleri parlıyordu. İkimizde birbirimize amaçsızca bakmaya başladık.

amaçsızca bakmalar falan
Olamaz mı?

Ben hemen kendimi toparladım. Aramızdaki sessizliği bozdum.

"Tamam bu kadar uzatmana gerek yoktu Poyraz. Zaten verecektim."
"Ne? Vallaha mı?"
"Vallaha. Evde çok sıkılıyorum biriyle konuşmak iyi gelir. "
"Ha yani konuşacak kimsen yok mu?"
"Var da yeni kişilerle de konuşmak lazım."

Telefonu elinden almış kendimi aratmak için arama kısmına gitmiştim ki bir şey dikkatimi çekti.

Arama kısmında sadece bir kişi vardı. Onuda 'Babamın oğlu ' diye kaydetmişti. Kardeşi mi vardı? Ben tek kaşımı kaldırmış numaraya bakarken Poyraz konuşmaya başladı.

"İyi öyle olsun." ona baktım. Aslında çokta merak etsemde sormadım. Kendimi arattım sonrasında telefonu eline verdim.
Oda gülümseyerek beni kaydetmeye başladı. Bende elime telefonumu almış onu kaydetmeye başladım.

Şimdik ne diye kaydetcez?

Poyraz... Olmaz çok sade.

Poyraz Akay... Çok resmi.

Akay... Asla.

Ne koyim ya. Biraz etrafa baktım sonra gözlerim onu buldu. Orman yeşili gözlerine bakakaldım. O bana bakmıyordu. Telefonu ile ilgileniyordu. Ama öyle bile çok hoş duruyordu. Gözlüklerini takmış olmasına rağmen yinede orman yeşili gözlerini seçmek çok zor değildi. Saçlarını her zamanki gibi dağınık bırakmıştı. Bileğinde sadece bir saat vardı.

çocuğu biraz daha süz Sedef
Ne var ya. Hem bak bukdum ne yazacağımı.

Arama kısmına girdim ve numaranın üstüne tıkladım. Kaydetme yerine girdim ve yazmaya başladım.

ORMAN GÖZLÜM

çok yaratıcısınız Sedef hanım
Tabi ne sandın.
bu hoşlandığınızı kabul ediyorsunuz demek mi?
Bilmem.

Poyraz mutlu bir şekilde telefona bakarken birden telefonuma mesaj geldi.

Orman gözlüm: beni ne diye kaydettin bakem?

Mesajı okur okumaz sırıttım. Poyraza döndüğümde oda benle sırıtıyordu.

"bunun cevabını asla öğrenemeyeceksin." gülümsedi.
"iyi o zaman." yerinden kalktı ve kapıya doğru yürümeye başladı.

Kapıyı açarken bana baktı "Size iyi çalışmalar Doktor Sedef. İstediğinizde bana mesaj atabilirsiniz." gözünü kırpıp odadan çıktı.
Bense arkasından gülümsüyordum.

Sana Sedef dedi.
Desin...
Sadece sevdiğin kişilere Sedef dedirtirsin. Aşıksın sen...
Galiba öyleyim...

Continue Reading