BABAMIN VASIYETI 1 (KİTAP OLD...

By KahveninKopugu

16.4M 564K 83.3K

Babamın Vasiyeti adlı kitabım www.bkmkitap.com/babamin-vasiyeti sitesinde sadece 7,90 TL ❤️ Yağmur, doğduğu g... More

-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
INSTAGRAM
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
-54-
-55-
-56-
-57-
-58-
-59-
-60-
-61-
-62-
-63-
-64-
-65-
-66-
-67-
-68-
-69-
-70-
-71-
-72-
-73-
-74-
-75-
-76-
-77-
-78-
-79-
-80-
-81-
-82-
-83-
-84-
-85-
-86-
-87-
-88-
-89-
-90-
-91-
-92-
-93-
-94-
-95-
DUYURU!
2. Duyuru
Tarih öncesi son duyuru :)
Çoookk az kaldı 💕
YAYIN TARİHİ
ÖN SATIS VE TARIH
Son günler :))
Kesin Duyuru ♥️
Sizden Gelenler ♥️
İkinci Seri
Yeni Bölüm
Yeni Bölüm Geliyor 😘
Yayında!
ÇEKILIŞ VAR
IMZA GÜNÜ
ÇEKILIŞ 2
KITABIN DEVAMI /HATIRLATMA ❤️
BABAMIN VASİYETİ 2 RAFLARDA 💜

-1-

853K 16.4K 4.5K
By KahveninKopugu

Babamın Vasiyeti 1 ve 2' yeni baskılarıyla yakında tekrardan raflarda olacak.
Iki kitabıma en ucuz şekilde kavuşmak için aşağıdaki adrese bakabilirsiniz. ❤️

www.bkmkitap.com/dilara-gurel-kitapları

Iletişim noktam: 

Instagram: KahveninKopuguu/dlrgue

Sıcak bir Haziran sabahıydı. Tüm gece boyunca gözüme bir damla uyku girmedi. Kanser hastası babamı kaybetmek üzereydim ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Annemi sorarsanız kendisi doğum sırasında vefat etmişti. Kısacası babam benim için hem anne hem baba olmuştu. Yatağımdan yavaşça kalkıp babamın odasına doğru yürüdüm ve kapıyı yavaşça açıp uyuyor mu diye kontrol ettim.

Babamın masum bir şekilde uyuduğunu gördükten sonra, kapısını yavaşça kapatıp mutfağa geçtim ve kahvaltı hazırlamaya başladım. Hoş, babam artık ilaçlar yüzünden doğru dürüst yemek bile yiyemiyordu. Her günüm, neredeyse babamın yemek yemesi için kendisine yalvarmam ile geçiyordu. Demliğe çay suyu koyduktan sonra, buzdolabını açıp kahvaltılıkları çıkarıp, babamın iştahının açılması için, daha süslü ve güzel bir kahvaltı sofrası hazırladım.

Bugün kemoterapisi vardı ve aç gitmesini hiç istemiyordum.

Saat henüz sabah 7 ye geliyordu ve babamın randevusu ise saat 11'deydi. „Bırakayım biraz daha uyusun." deyip, çayı demledim, ardından ocağın altını kısıp salona geçtim ve koltuğa uzandım. Gözlerim uykusuzluktan inanılmaz ağrıyordu.

Hafifçe gözlerimi kapatıp güzel şeyler düşünmeye çalıştım.

"Yağmur, kızım sen koltukta mı uyudun?"

Babamın sesini duyar duymaz, kan çanağına dönmüş gözlerimi araladım ve yüzüme sahte bir gülücük kondurdum.

"Günaydın, benim yakışıklı babam! „ dedim ve koltuktan kalkıp yanına gittim ve çökmüş yanağına sulu bir öpücük kondurdum. "Koltukta uyumadım, kahvaltı hazırladım, baktım sen uyuyorsun ben de az burada uzanayım dedim.

"Kızım, aç değilim. Bana bir bardak çay ver yeter." dedi güçsüz bir sesle.

"Olmaz, bak sana neler hazırladım. Kemoterapiye asla aç karınla yollamam seni! Biliyorsun ki tedavin 6 saat sürüyor baba, acıkacaksın. Yemezsen gerçekten bozuşuruz.

"Tamam, benim güzeller güzeli deli kızım. "

Babamın elinden tutup, yemek odasına götürdüm.

"Bak bunların hepsini yiyeceksin, yoksa bozuşuruz ona göre. " dedim ve babamı sandalyeye oturttum. Mutfağa gidip, ocağın altını kapattım ve demlikleri ocaktan alıp, yemek odasındaki masanın üstüne indirdim ve çayları doldurdum. Bugün babam bayağı bir güçsüz görünüyordu. Arada sırada durumu çok iyi oluyor, hatta benle birlikte tavla bile oynuyordu, ama bugün ise tam tersiydi.

"Sana ballı kaymaklı ekmek hazırlayayım mı? Ben küçükken bana çok yedirirdin.

"Sen hala benim küçücük Yağmurumsun. İyi ki varsın, canım kızım benim.

''Asıl iyi ki sen varsın, benim canım babam. Allah seni hiç başımdan eksik etmesin.

"Seni alan yaşadı desene kızım. Sabah öpücükler, kahvaltılar daha ne istesin ki?"

"Vallahi o kişi kimse kusura bakmasın. Bu kahvaltı ve öpücükler sadece sana özel."

"Öyle deme kızım, elbette ki karşına iyi biri çıkacak. "

"Baba, şimdilik öyle bir düşüncem yok zaten. Benim tek bir isteğim var, o da senin iyileşmen. Ondan sonra, karşıma kim çıkarsa çıksın. "

" Ya ben ölürsem? O zaman yalnız başına ne yapacaksın?"

Tüm vücudum buz kesildi, gözlerim tekrardan dolmaya başlamıştı. "Sen iyileşeceksin baba! Lütfen artık ölüm hakkında konuşmaya bir son ver."

"Yağmur, şurada gerçek olan bir şeyden konuşuyoruz. Hissediyorum, çok vaktim kalmadı işte. Şu kemoterapi midir nedir, bir halta yaramıyor. Kimse bedenimi benden iyi tanıyamaz ve ben artık yoruldum kızım, hem de çok yoruldum."

"Lütfen konuyu kapatalım. Şimdi güzelce kahvaltımızı yapıp, ardından hastaneye gidelim tamam mı? "

"Bugün konuşma, yarın konuşma, biz ne zaman konuşacağız kızım? Ben ölünce mi?"

"Beni şu an ne kadar üzdüğünün farkında mısın baba?"

"Farkındayım, ama artık üzülmeni istemiyorum."

"O zaman böyle konuşmayı bırak. "

"Yağmur, sana çok önemli bir şey söylemeliyim, ama nasıl söyleyeceğimi gerçekten hiç bilmiyorum. Hatta bana kızabilir ve kırılabilirsin. Ama bunu istemekle mecburum. "

"Baba, beni gerçekten korkutuyorsun."

"Korkacak bir şey yok. Şimdi anlatacağım şeyleri iyi dinle olur mu? Ve sakin lafımı kesmeye çalışma. Anladın mı?"

Kafamı tamam anlamında salladım ve derin bir nefes verip "Anladım." dedim.

"Bak kızım, sen benim ilk ve tek göz ağrımsın. Bu hayata maalesef 1-0 mağlup başladın. Yeri geldiğinde sana hem iyi bir anne hem de iyi bir baba olmaya çalıştım ve bu görevi iyi bir şekilde yaptığımı düşünüyorum. Hastalığımı öğrendiğim günden beri aklımda tek bir şey var. O da ne biliyor musun? Ben ölürsem, Yağmur'um ne yapar? Seni çok iyi tanıyorum güzel kızım, yalnız kalırsan kendini zor toparlarsın. Gençsin ve hatta çok ama çok güzelsin. Dünya kötü insanlarla dolu, üstelik safsın hem de çok saf. "

"Baba, artık konuya gelir misin? "

"Sözümü kesme Yağmur'um, inan bunu söylemek benim için hiç kolay değil."

"Pardon baba. Seni dinliyorum. "

"Bak meleğim benim, aylardır bu düşünceler benim aklımı kemiriyor, geceleri rahat uyku bile uyuyamıyorum. Ben ölmeden, kendi düzenini kurmanı istiyorum."

"Kendi düzenin derken, neyi kast ediyorsun?"

"Geçen gün Tarık ile buluştum. "

" Benle ne ilgisi var ki Tarık Amca'nın? "

"Bak, onlar çok iyi bir aileler. Buğra ise efendi bir çocuk. Tarık'la konuştuk bu durumu ve ikinizin evlenmesini uygun gördük. "

" Baba kamera nerede? Şöyle ona göre el sallayayım. Bak gerçekten kızmayacağım. "

" Yağmur, ben çok ciddiyim. "

"Buğra ile evlenmemi nasıl istersin baba? O çocuğun ne kadar şımarık olduğunu kendin de biliyorsun!"

"Yağmur sakin ol kızım. Evet çocuk biraz şımarık olabilir ama gerçekten saygıda kusur etmiyor. Hem Tarık ve Nesrin seni çok seviyorlar, senin bir dediğini iki etmezler. Lütfen bu son isteğimi yerine getir."

O sırada, Yağmur ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Babası ondan böyle bir şeyi nasıl isterdi? Hem de Buğra ile!

"Olmaz bu iş baba. Bak, üzülmeni gerçekten istemiyorum ama lütfen bu konuyu bir daha. "

" Yağmur, hemen parlama öyle. İyi düşün. Unutma ki, bu senden son isteğim. "

" Baba lütfen, şu an sinirlerim zıplamak üzere. Bak ellerim titriyor. Düşüncesi bile kötü! "

" İyice düşün Yağmur, yarın bu soruyu sana tekrardan soracağım. Lütfen hemen hayır deme, ileriyi de düşün."

"Ben artık kahvaltıyı toplayayım. Hastaneye anca gideriz. " dedim ve heybetli bir şekilde masadan kalktım ve babama doldurduğum tabak hariç, sofradaki her şeyi topladım ve bulaşıkları makineye attım. Gözlerim sinirden yanıyordu. Kırk yıl düşünsem bile, babamın benden böyle bir şey isteyeceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Ardından banyoya girdim ve suyu en sıcak dereceye ayarladım. Sıcak şu, stresten buz olmuş bedenimi oldukça rahatlamıştı. Babamın son isteği, beni yerden yere vurmuştu. Suyun sesi yüzünden rahatça ağlayabiliyordum. Ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum, babamı hastaneye bırakır bırakmaz, Didem ile bu konu hakkında konuşmam lazımdı. Banyodan çıkar çıkmaz, vücuduma bir havlu sardım ve buğulanmış olan aynayı elim ile sildim ve aynadaki görüntüme baktım. Bayağı kilo vermiştim ve gözlerimin altında, ağlamaktan oluşan şişkinlik vardı. Uykusuzluktan oluşan mor halkaları söylemiyorum bile. Odama girip, dolaptan bir tane kot ve en sevdiğim beyaz bluzumu çıkardım ve giyindim. Saçlarımı fon makinesi ile kuruttuktan sonra, çok hafif bir makyaj yaptım, o da gözümün altındaki şişkinlik ve morlukları kapatmak içindi.

Telefonumu alıp mesaj bölümünü açtım. Didem ile bu konuyu muhakkak konuşmam lazımdı.

Kime: Didem

Canım, saat bir gibi vaktin var mı? Seninle bir konu hakkında konuşmam lazım. Çok kötüyüm.

Gönder butonuna bastıktan sonra, çantama mendil ve cüzdanımı koydum. Aradan iki dakika geçer geçmez, Didem'den cevap gelmişti.

Gönderen: Didem

Yağmur ne oldu? Korkutuyorsun beni. Yoksa Ahmet Amca'ya bir şey mi oldu?

Kime: Didem

Babamı kemoterapi 'ye götürüyorum şimdi. Saat Bir'e doğru bizim kafeye gel, sana anlatmam gereken önemli şeyler var.

Kimden: Didem

Peki canım benim, orada olacağım.

Mesajı okuduktan sonra, telefonu çantama koyup, babamın yanına gittim.

"Hazırsan çıkalım baba. "

" Yağmur, bak ben seni düşündüğüm için... "

" Baba lütfen, şimdi bu konu hakkında konuşmak istemiyorum."

Babamla taksiye binip, hastanenin yolunu tuttuk. Yol boyunca kendisi ile bir laf bile konuşmamıştım. Ona hiç olmadığım kadar kırgındım. Bugün adeta kendi elleri ile kalbimi yerinden söküp, yere atmıştı.

Hastaneye vardıktan sonra, taksiciye parasını verdim ve babamla yavaşça taksiden indim.

Babam ile birlikte kol kola takmış yavaşça hastaneye girdik.

"Kızım, geçen Kemoterapiden bir de kan almışlardı. Onların sonucunu almayı unutma. "

" O aklımdaydı zaten, merak etme unutmam."

Onkoloji bölümüne girdikten sonra, babamla biraz bekledik ve sonradan Kanser hastalarının kemoterapi gördüğü odaya girdik. Bu manzara ister istemez beni her defasında çok etkiliyordu. Terapi yüzünden saçları dökülmüş, tenleri bembeyaz olmuş insanlar doluydu bu odada. Hepsinin kolunda bir ilaç, iyileşmeyi bekliyorlardı. Küçükken kemoterapiyi hep bir işin tedavisi sanırdım, ama hayat bana ne yazık ki gerçekleri öğretti.

"Hanımefendi, burada durmanız maalesef yasak. 6 saat sonra gelip babanızı alabilirsiniz."

Dışarıya çıktıktan sonra, hemşireye dönüp "Pardon, babamın kan sonuçlarını öğrenmek istiyorum. En son geldiğimizde, tedaviden sonra kan alınmıştı." dedim.

"Şuraya oturun hanımefendi, doktor bey sizi çağıracak. "

Yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra, babamın doktoru beni içeriye davet etti.

"Buyurun, oturun." dedi ve önündeki koltuğu işaret etti.

Deri koltuğa oturup, büyük umut dolu doktorun vereceği cevabı bekledim.

"Sonuçlar pek iç açıcı değil hanımefendi. Şu an kendisine kemoterapi uyguluyoruz ama pek başarılı olacağını maalesef sanmıyorum."

"Doktor Bey, lütfen babamı kurtarın, size yalvarırım. " dedim sesim kısılmış şekilde. Babamı göz göre göre ölüme terk edemezlerdi.

" İnanın ki, elimizden gelen her şeyi yapıyoruz hanımefendi. Bol bol dua edin. "

Hastaneden çıkar çıkmaz, içime derin bir nefes çektim. Doktor pek iç açıcı konuşmamıştı. Çantamdan bir mendil çıkarıp, göz yaşlarımı ve burnumu sildim. Sahil kenarından yürüyüp, Didem ile buluşacağımız yere gittim. Hastaneden fazla uzak değildi, ama yavaş yürüdüğüm için yarım saati bulmuştu. Kafe'ye girer girmez etrafıma baktım, ama Didem henüz gelmemişti. Boş bir masaya oturup, saate baktım. Saat 12:45'e geliyordu.

Elimi alnıma götürüp başımın ağrısıyla yüzümü buruşturdum. Midem bulanıyor, başım dönüyordu. Gözlerimi kapatıp bütün göz yaşlarımın akmasına izin verdim.

"Yağmur, bu ne hal böyle?"

Didem'in sesini duyar duymaz, gözlerimi açtım ve ayağa kalkıp en iyi arkadaşıma sımsıkı sarıldım.

"Ben çok kötüyüm, ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum. " dedim ağlayarak."

"Yağmur, bir otur sakinleş. Neler oldu hadi anlat bana kardeşim benim. "

Hıçkırarak Didem'e her şeyi anlattım. Ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu.

" Ahmet amca bunu senden gerçekten istedi mi? " dedi şaşkınlık içerisinde.

" Yok Didem, istemedi. Rol yapıyorum burada."

"Yağmur, bak elbette vardır bun da bir çaresi. Hem baban iyileşecek, bundan çok eminim."

"Doktor büyük bir ihtimal vermiyor Didem ve şu saçma evlilik meselesi onun son isteği. "

" Şu çocuğu gördün mü hiç? "

" Birkaç kez, ama aradan bayağı bir zaman geçti. Şımarığın teki idi."

"Çocukla bir konuşsan? Belki kötü biri değildir? "

" Babam bu haldeyken, çocuğu mu düşüneceğim? "

" Yağmur, bu onun son isteği. Karışmak gibi olmasın, ama bir dene derim. "

" Ah Didem, gerçekten bilmiyorum."

"Acaba çocuk bu duruma ne diyor, gerçekten çok merak ediyorum. İki tarafta anlaşmışsa, vardır bu işin içinde bir şey. "

" Ben de öyle düşünüyorum, ama emin değilim. Bu işten onun nasıl bir çıkarı olabilir ki? "

"Bence babanı üzmemek için şimdilik kabul et. Beğenmediğin an zaten vazgeçersin. Hem babanın mutluluğu söz konusu."

"Bu gece düşüneceğim Didem. Gerekirse onu mutlu etmek için, Buğra ile evlenirim.

6 saat sonra, tekrardan hastaneye gidip, ilaçtan halsiz düşen babamı almaya gittim. Eve gelir gelmez soluğu lavaboda aldı. Hastalığı yüzünden çok kusuyordu. Babamın yüzünü soğuk su ile yıkadıktan sonra, dolaptan temiz havlu çıkarıp, yüzünü kuruladım.

"Baba, hadi gel odana götüreyim seni, biraz dinlen. " dedim ve yavaş adımlarla odasına götürdüm ve yatağına yatırdım. Babam elimi sımsıkı tuttu ve titrek bir öpücük kondurdu.

" Kızım, özür dilerim. Bugün büyük bir bencillik yaptım. Ama halimi görüyorsun. Lütfen bu gece iyice bir düşün. Haklı olduğumu sonunda anlayacaksın."

"Kabul edersem çok mu mutlu olacaksın baba? "

" Hem de hiç olmadığım kadar mutlu olacağım kızım. Onlar gerçekten çok iyi bir aile. "

" Tamam baba, düşüneceğim. Ama sırf seni üzmemek için."

"Sen ciddi misin? " dedi gözlerini büyüterek.

" Eğer seni mutlu edecekse, çok ciddiyim."

Babam bana sımsıkı sarılıp, saçlarımdan öptü. "Teşekkür ederim canım kızım, doğru kararı vereceğinden eminim."

"Hadi uyu sen, çok yoruldun. " dedim ve babamın yanağına bir öpücük kondurdum.

"İyi geceler, benim güzel kızım." dedi ve gözlerini yavaşça kapattı. Odasının ışığını kapattıktan sonra, kapıyı kapatıp odama gittim ve kendimi yatağıma atıp, yüzümü yastığıma bastırarak ağlamaya başladım.

Sessizce akan göz yaşlarım, yastığımı çoktan ıslatmıştı bile. Ağlamaktan çok, bağırıp çağırmak istiyordum, ama yapamıyordum. Ben kendimi ilk defa bu kadar güçsüz ve çaresiz hissediyordum.

***

Yağmur geleceği hakkında aklına düşen kötü düşünceleri kovalamak için, yatağından kalkıp, banyoya gitti ve elini yüzünü yıkadı. Ardından mutfağa inip, kendisine papatya çayı hazırladı. Elindeki bitki çayı ile bahçeye açılan cam kapıdan çıkarak bahçeye geçti ve sandalyeye oturdu. Kalbi kırıktı, fakat babasına kızamıyordu, çünkü babalar çocuklarının hep iyiliğini isterdi. Yağmur gökyüzüne bakıp, hıçkırıklarının arasından "Allah'ım, lütfen bana dayanma gücü ver! " diye yalvardı.

Genç kız papatya çayını içtikten sonra, ayağa kalktı ve boş fincanı mutfaktaki sehpanın üzerine bırakıp odasına çıktı. Üstündeki kıyafetleri çıkarıp, pijamalarını giyindikten sonra, banyoda dişlerini fırçaladı ve tekrardan yatağına girdi. Kararını vermişti, Buğra ile buluşup, evlilik konusu hakkında konuşacaktı.

Continue Reading

You'll Also Like

364K 14.1K 81
Siyah ne kadar kirli olabilir? Beyaz ne kadar temiz olabilirdi? Peki ya ikisi arasında kalan Gri..? Onların durumunu andıran üç renk olmakla beraber...
226K 8.9K 41
Bölümleri tekrardan güncelliyorum.
262K 6.1K 12
Hatırlanmayan bir sene, kimliği belirsiz cesetler, susturulan tanıklar, kaybolan insanlar ve korunmak için iltica edilen çok yanlış bir liman... Çözü...
44.4K 2.1K 14
İki tutsak kalbin hikayesi... Hiç berdel yüzünden annenizin katiliyle evlenmek zorunda kalmışmıydınız? Ben kalmıştım.Berdel uğruna annemin katiliyle...