Kötü Çocuk I & II

Por BusraKck

61.7M 730K 47.8K

Siyahın İçindeki Beyaz Noktanın Hikayesi On yedinci yaşında farklı bir şehre taşınıp, babasıyla yaşamaya başl... Mais

KÖTÜ ÇOCUK
Playlist
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
KÖTÜ ÇOCUK 2
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.8
2.9
2.10
2.11
2.12
2.13
2.14
2.15
10. Yıl Özel Baskı

2.7

574K 6.3K 509
Por BusraKck

Yaklaşık on dakikadır babamın espri yapmaya çalışmasına maruz kaldığım için kendimi pencereden aşağı atmak istiyordum. Cidden bunu istememi sağlayacak kadar buz gibiydi çabaları.

Neden bu sabah bu kadar neşeliydi?

Dün gece onu beni terk etmesi sonucu bende sebep olabileceği davranış bozuklukları şüphesiyle bırakmamış mıydım? Kendini aklayacağı bir sonuca varmış olmalıydı. Ben kabuslar görürken...

"Bu da mı gol değil?"

Baygın bakışlarımı ona çevirip "Aşık falan mı oldun?"diye sordum. Kaşlarını çatıp "Bu da nereden çıktı?"dediğinde çatalımı peynire batıyordum. Ispanyollarla ilgili bir espri yaptığını sanıyordu ve bu da mı gol değil diye soruyordu. Ve bu onuncu falan oluyordu. Kahvaltı boyunca. Bence sorumda bir tuhaflık yoktu.

"Öyle gözüküyorsun."

"Sen de terk edilmiş gözüküyorsun. Öyle mi?"

Bozuntuya vermemek için epey bir çabalamam gerekti. Bir şey duymuş olabilir miydi? Kahvaltı biter bitmez Semih'i sorguya çekmem gerekiyordu belki de.

"Özel hayatım hakkında seninle konuşmayı gerçekten istemiyorum. Biliyorsun ve bilerek mi yapıyorsun?"

Sitem ettiğimi anlamasını umuyordum. Sabah sabah bu neşesi nereden çıktı bunu da gerçekten merak ediyordum ayrıca. Öyle çok hayat dolu bir insan değildi. Birlikte yaşadığımız aylar boyunca onu en azından bu tespiti yapabilecek kadar tanımıştım.

"Bir bağ kurmaya çalışıyorum evlat."

Başımı kaldırıp ona baktım ve maalesef ciddi olduğunu gördüm. Dudaklarımı birbirine bastırdığımda "Ne oldu?"diye sordu.

Kahkahamı zar zor bastırıyordum. "Yapma. Bu şekilde yapma en azından. Bu işi komik insanlara bırak. İlle de gülmemi istiyorsan başarılı komedyenlere bilet alabilirsin."

"Heves kırıcısın ama bunu bir düşünebiliriz."

Mantıklı bir öneriydi ama benim için aslında daha iyisi Eskişehir'e bir bilet olabilirdi. Bu nasıl aklıma daha önce gelmemişti!

Telefonum titremeye başladığında ekrana bir göz attım ve evrene bugün daha sabahtan bu kadar çok üstüme geliyor diye acayip sinirlendim.

"Bakacak mısın?"

Babamın uyarısıyla telefonu kulağıma götürdüm. Kapatsam ve yeniden arasa bir terslik olduğunu düşünecek bir babam vardı.

"Efendim."

"Günaydın, tatlı kız."

"Sana da."

Babamla göz göze gelmemeye çalışıyordum ve sesim de nezaket kırıntıları vardı. Bıkkınlığım anlaşılıyordu yine de.

"Dün gece sana mesaj attım."

Hımm, gibi bir ses çıkardım.

"Görmedin mi?"

"Babamla dışarıdaydık."

"Ve görmeden dışarıda uyuya mı kaldın?"

Çok mutluydu o da. Espri yaparken mutlu olan babamın neşesini duyuyordum sesinde.

"Bir şey mi oldu?"

"Merak ettim seni."

"Boş ver."

Hiç eşleşmeyen bir cevaptı sanki ama boş verdim, ona verdiğim tavsiyeye kendim uyarak.

"Neyse. Seni almaya geliyorum. Yarım saate hazır olursun herhalde. Maçımı izlemeni gerçekten istiyorum."

Bu benim için yeni bir bilgiydi. Maça gideceğimi bile bilmiyordum.

"Bugünü babamla geçireceğiz aslında. Yani üzgünüm."

"Tamam, o da gelir. Eminim futboldan hoşlanıyordur."

Yok artık!

"Saçmalama!"

Ne bu cesaret ve atılganlık!

Babamla göz göze geldiğimde aklından neler geçtiğine dair birkaç cevabım vardı. Meriç ile tartıştığımı düşünmek gibi. Onu feci halde yanıltmak istiyordum.

"Hoşlanmaz mı?"

Kapa çeneni artık Caner!

"Hiç sevmez."

"Neyi sevmiyorum?"diye sordu babam kollarını göğsünde kavuşturmuş halde. Rahat ve meraklı gözüküyordu.

"Geldiğimde konuşuruz. Belki ikna edebilirim babanı."

"Hayır!"

Babam "Bir sorun mu var?"diye sorarken Caner "Görüşürüz!"diyerek telefonu kapattı. Gerçekten geldiğine inanmak istemiyordum bile ama içimden bir ses geleceğini söylüyordu. Kesinlikle böyle anlaşmamıştık. Gerçek bir ilişkimiz yoktu ve bunu ona sürekli hatırlatamazdım. Meriç ile alakası bile olmayan bir zamanda babamı da işe dahil ederek sevgililik oynayamazdı. Sırf Meriç duyacak diye... Bana böyle emrivaki yapamazdı!

"Kayla?"

"Meriç değil baba!"

Sinirden sesim biraz öfkeli çıkmıştı ve anında bundan pişman oldum çünkü bir sorun olduğunu bilmemeliydi ama bu Caner ile ne kadar mümkün olurdu kim bilir!

"O olduğunu iddia etmedim."

"Aynen!"

"O ne demek?"

Nefesimi üfleyerek dışarı bıraktım ve az sonra kapımızda olacaklar hakkında onu bilgilendirmenin daha doğru olacağına inanarak konuyu uzatmadım.

"Bir arkadaş. Maçı varmış. Beni davet etti. Aslında ikimizi. Seni ikna etmeye geliyormuş."

"Kimmiş bu arkadaş?"

Babam da kesinlikle Meriç hakkında bir tartışmaya girmek istemediğinden konunun evrildiği bu hale ayak uydurdu.

"İsmi, Caner." Hakkında verebileceğim en doğru bilgi buydu. Meriç ile arasında olanları aktarmama gerek yoktu herhalde ve Meriç yüzünden bizim aramızdaki anlaşmayı da bilmese olurdu.

"Çok açıklayıcı oldu gerçekten."

"Ben de daha yeni tanıştım sayılır. Arkadaşlık kurmaya çalışıyor. Sanırım pek arkadaşı yok. Garip biri." Babamın onu tanıdıktan sonra bir de Caner adına endişelenmemesi için başka şeyler söylemem gerektiğini fark edince garip birinin meydana getireceği şüpheleri dağıtmak için farklı bir yol denedim. "Yalnız. İyi biri gibi ama... Gerçekten arkadaşa ihtiyacı var. İzin verirsen gideyim."

"İkimizi davet etmişti hani."

"O, seninle vakit geçireceğimizi söylediğim için ama gelmek zorunda değilsin."

"Gelsin de bir tanışalım önce şu arkadaşla."dedikten sonra ayağa kalkıp sofrayı toplamaya girişti. "Sen de hazırlan. Ben buraları hallederim."

Gidecektim yani... Niye izin veriyorsun diye isyan edeceğim hiç aklıma gelmezdi ama işte, hayat!

Bugün benden yana olmayan hayat!

"İyi! İyi! Öyle olsun!"

Üstümü değiştirirken telefonum yeniden titredi. Bu kısa süreli bir titreşimdi. Bu sefer Caner'den olduğunu sanarak baktığımda da Meriç olduğunu gördüm. Kesinlikle ben ne beklesem tersi oluyordu.

Gönderen: Meriç

Tişörtlerim kayıp!

Meriç'in gönderdiği mesaj, öfkemi bir anda benden uzaklara sürükledi. Beni tişörtleri için rahatsız etmesinden hoşlanacağım, aklımın ucuna bile gelmezdi. Hayat bugün benimle gerçekten alay ediyordu.

Gönderilen: Meriç

Neden bunu bana söylüyorsun? Polise gitsene. Bir tişört için!

Anında cevap yazdı. Konu tişörtleri olduğunda gerçekten hızlıydı.

Gönderen: Meriç

İlk düzeltme; bir değil, birkaç! İkincisi; elbette adını polise vermeyi düşündüm.

Gülümsemem yüzüme yayılırken, kendimi yatağın üstüne bıraktım. Evet, dolabından bir değil, birkaç tişörtü ödünç almıştım ama bunu kanıtlayamazdı. Ve konu sadece tişört değildi. Biliyordum. O da konuşmak istiyordu. Kendi yöntemleriyle...

Gönderilen: Meriç

Vazgeçtim. Egolarınla bir psikiyatri servisine başvurabilirsin. Bende değil. Rahat bırak. Hazırlanmam gerek!

Bir anda aklıma gelen bir fikirle üstümdeki elbiseyi çıkardım ve tişörtlerinden mavi renk olanı giyip altıma da bir şort geçirdim. Beyaz çorap ve topuzumun etrafına sardığım kabarık beyaz tokayla sevimli gözüküyordum. Bulutların üstünde gibi! Tam da bu sabahki gelişmelere uygun bir ruh hali!

Kapı zili çaldığında telefonu kapıp çabucak aşağı indim. Babamdan önce kapıya varmıştım.

"Selam!" Gözleri hemen kıyafetlerimde gezindi. Bana bariz bir şekilde büyük olduğu belli olan tişörtte.

"O erkek tişörtü mü?"

"Meriç'in."dedim gülümseyerek. Caner bir şey söylemeden gözleri arkama kaydı ve ben babamın da bu cevabı duyduğunu anladım. Zaten ondan saklamam mümkünmüş gibi!

"Merhaba, efendim! Ben... İzin verir misin Kayla?" Kibar Caner'in içeri geçebilmesi için kenara kaydığımda teşekkür ederek yanımdan içeri süzüldü ve babamın elini sıktı. "Ben, Caner."

Üzerinde eskimiş bir eşofman altı ve yeşil bir tişört vardı. Temizdi. Gerçekten. Sabun kokusu yine çok netti.

"Merhaba, evlat." Babamın havalanan kaşlarından yine beni yargılayacağını anlamıştım. Kavga eden bir çocukla daha arkadaşlık.

"Yüzümün hali için üzgünüm. Talihsiz bir olay. Karşılık vermeyince böyle oluyor."

Hahahahha!

Babam anlayışla kafasını salladığında hayal kırıklığına yenildim. İnanmıştı ona.

"Vakit var değil mi? Salona geçelim. Böyle ayak üstü konuşmayalım. İsmim Vural bu arada. Vural amca, Vural abi nasıl rahat edersen."

"Geç kalmayacak mıyız?"diye homurdandığımda öfkeliydim.

Meriç'e karşı da biraz kibar olabilirdin, baba!

Caner gülümseyerek "Daha vaktimiz var aslında,"deyince, babam omuzuna hafifçe vurup "Hadi geçelim öyleyse,"dedi.

Peşlerinden gidip koltuklardan birinin kenarına iliştiğimde, babam Caner'e hangi okulda okuduğunu soruyordu. Caner bilmediğim bir okul adı söylediğinde babamı bakışları bana kaydı.

"Kayla ile nerede tanıştınız?"

"Ortak arkadaşlarımız var."

Meriç. Ortak arkadaşımız.

"Ya! Kızımın bu kadar çabuk arkadaş edinip çevresini genişletmesine sevindim. Burada arkadaş istemediğine dair bir inadı vardı. Demek onu kırmış."

"Galiba."dedi Caner gülümseyerek. Neredeyse sevimli olduğunu düşünecektim.

"Maçın varmış. Profesyonel bir kulüpte misin?"

Cidden mi baba? Meriç'e yumruk atma isteğiyle kıvranmaktan başka bir şey yapmamış adam değil miydin sen? Şimdi başka bir çocukla kibarca sohbet ediyorsun ama!

"Hayır, efendim. Amatör bir kulüp ama hedefimde profesyonel bir kulüple anlaşmak var. Sıkılacağınıza inanmıyorum aslında amatör kulüplerde hırs daha fazla oluyor. Ben ve arkadaşlarım keyif alacağınız bir mücadele için sahada olacağız."

Baba onu gülümseyerek onayladığında onun bu anlayışına olan öfkem elle tutulur bir kıvama gelmişti. Meriç ile de biraz sohbet etse, en azından resimden bahseder, iyi iletişim kurabilirlerdi. Tamam, burada tüm suçu ona atmıyordum. Meriç de kibarlık bayrağını taşıyan bir centilmen değildi ama en azından büyük olan kişi olarak bir deneyebilirdi.

"O kadar istekliysen, her şeyin bir oluru vardır."

"Bizimle gelirseniz ne kadar istekli ve iyi olduğumu size gösterebilirim."

Gözlerimi devirip "Babamın evde yapması gereken işler oluyor."dedim. Bu anlayışlı sohbete daha fazla tahammül edememiştim.

"Aslında memnun olurum. Hem kızımla vakit geçirmek istiyordum bugün. İyi iletişim kurma seansları yapıyoruz da." Bana bir göz kırptığında yüzümde mimik bile oynamadı. İkisi de gizlice anlaşma yapmış da beni zor durumda bırakmak için el sıkışmış gibiydi.

Ayrıca cidden mi? Aile sorunlarımızı yeni tanıştığın bir çocuğa mı anlatıyorsun, baba? Senin derdin ne?

"Gidelim mi o zaman?"

Ah, harika!

Gidiyoruz işte. Cebimde titreşen telefonla birlikte üstelik!


*

İstemeyerek katıldığım etkinlik sandığımdan daha etkili geçiyordu. "Goool!"diye bağırırken oturduğum yerden ayağa fırlamıştım. Babam yanımda hırsla yumruğunu sallıyordu. "Aferin sana! Aferin!"

Ellerimi birbirine çarparak sırıttım. Caner bana dönüp göz kırparken babam telefonla konuşmak için yana dönmüş parmağını kulağına bastırıyordu.

Somurtarak oturacağıma dair kendime söz verdiğim maç beklediğimden daha heyecanlı geçtiği için biraz mutsuzdum aslında ama aynı zamanda kafam biraz dağıldığı için keyfim de ister istemez yerindeydi. Takım arkadaşları ikinci golün kahramanın üstüne zıpladığında, babamın telefonu kapatıp neşeyle kahkaha attığını duydum. Orada olmak ister gibi bir hali vardı.

"Soldaki çocukta fena değil. Gördün mü ne biçim kesti ortayı."

"Ya!"dedim ben de öyle düşünüyormuş gibi.

Birbirlerinin üstüne atlayan çocuklar gülen suratlarıyla doğrulurken yerime oturup "İyi galiba bu işte."dedim. Babam kafasını sallarken "Öyle, akıllı çocukmuş."dedi. Aslında pek bir şey anlamıyordum ama iki gol atması benim için yeterince iyi yapıyordu onu.

Hakemin düdüğüyle maç yeniden başladığında, babam kendini kaptırmış halde çocukları izlemeye geri döndü. Cebimdeki telefonu çıkarıp okumayı ertelediğim mesajları açtım.

Gönderen: Meriç

İnkar benim için bir kaçış yolu değildir.

Cevap vermiyorsun yani. Ne kadar sinirli olduğuma dair en ufak bir fikrin olsa, şu an evime gelip o tişörtleri dolabıma diziyor olurdun.

Benim tişörtümle o çocuğun maçına gitmen dahiyane fikir, Kayla. Görüşeceğiz!

Dudağımı dişlerimin arasından kurtarırken yanıtlaya bastım. Onu hiç çaba harcamadan deli etmiştim. Ve beni mi gözetliyordu?

Gönderilen: Meriç

Sakin ol, malı kıymetli! Sen beni mi gözetliyorsun? Değerli vaktini bana harcaman gözlerimi yaşarttı. Görüşüyorken bile bana bu kadar vakit ayırmıyordun. Beni şaşırtıyorsun, Meriç Tuna.

"Hadi oğlum. Pas ver. Pas ver."

Telefondan kafamı kaldırıp babamla aynı tarafa baktım. Top ayağında olan çocuk tek başına karşı takımdaki üç çocuğa karşıydı ve öylece ilerlemeye çalışıyordu. Kenardaki Caner ona eliyle önünü işaret ederken babam ısrarla aynı şeyi tekrarlamaya devam etti. Pas ver. Pas ver. Çocuk topu karşı takımın kale önündeki insan kalesi olan sarışın çocuğa kaptırdığında Caner hayal kırıklığı içinde arkadaşına bir şeyler söyledi. O sırada gözüm hem onlarda hem de sahanın etrafındaydı. Meriç hala buralardaysa onu bulabilirdim. Tabii saklanmıyorsa... Belki de ona burada olduğumu Caner yetiştirmişti. Yolda gelirken bir fotoğrafımızı çekmişti. Onu Meriç'e atabileceğini düşünmemiştim ama şimdi... Bu bir ihtimaldi.

"Ah be oğlum! Caner'e atsa goldü şimdi."

Onu dinlediğimi göstermek için kafamı salladım. "Gol olmaması mucize olurdu. Çocuğun ayak içi çok sağlam. Futbol takım işidir!"

Galiba.

Telefonum tekrar titrediğinde heyecanla ona geri döndüm. Benim için maçtan daha heyecanlı başka şeyler vardı.

Gönderen: Meriç

Egomla psikiyatri servisine giderken, senin ve süper egon için de bir randevu almalıyım. Senin için vakit harcamıyorum. Tişörtlerim için harcıyorum. Aradaki farkı anlıyor musun? O tişört on beş dakika içinde elimde olmazsa, gelir herkesin ortasında onu senden alırım!

Mesajı okurken yüzümde oluşan aptal gülümsemeyi zorlukla bastırıp, titreyen parmaklarımla harflerin üstüne dokundum.

Gönderilen: Meriç

Vay be! Neredeyse bir paragraflık mesaj! Gözlerim gerçekten yaşardı.

"Hadi oğlum! Kaçırma bunu!"

Gönderen: Meriç

Hala dalga geçiyorsun. Seni babanın önünde mahcup edemeyeceğimi mi sanıyorsun? Kafanı kaldır. Senin aksine ben şaka yapmıyorum, küçük hırsız.

"Faul! Faul hoca faul! Çocuğu devirdi ya!"

Gönderilen: Meriç

Yapmayacağın şeylerle beni tehdit etme. Eve geçiyorum. Oraya gelirsin. 

Kafamı kaldırıp karşıya baktığımda onu gördüm. Az önce yoktu. Muhtemelen saklanıyordu ama kendini göstermek istediğinde görünür bir yere geçmişti.

"Baba benim acil eve gitmem lazım. Sen Caner'i yalnız bırakma lütfen."

"Ne oldu, iyi misin?"

"Gitmem gerek. Bir şey yok."

"Bırakayım seni."

"Yok! İkimiz de habersiz gitmeyelim. Ben hallederim. Caner'e telafi edeceğimi söyle. Taksiyle gideceğim zaten."

Maçı bırakmak istemediğinden daha fazla itiraz etmedi neyse ki! Oradan hızlıca ayrılıp yoldan bir taksi çevirdikten sonra eve gittim ve o manyakla sokak ortasında uğraşmamak için hızlıca eve girdim. İki dakika sonra kapı zili çaldı.

Üstümü daha yeni değiştiriyordum. Kıymetli tişörtünü de alıp kapıya gittiğimde üçüncü defa zili çalıyordu.

Kapıyı açtığım anda "Tişörtümü ver!"dedi.

Tişörtü ona uzattığımda hemen aldı. Parmakları benimkilere temas etmeden. "Diğerleri?"

"Başka yok."

"Tabii!"deyip içeri doğru adım atmaya çalıştığında önünü kestim. "Annenle baban oğullarının evimize zorla girdiğini öğrenirse ne yapar acaba?"

"Beni tehdit mi ediyorsun?"

"Evet."

Çenesindeki kasın seğirmesinden gözlerimi alıp gözlerine baktığımda karanlığı gördüm. Çok öfkeliydi.

Ondan korkmamam mı yoksa şakalarım mı onu bu kadar öfkelendirmişti karar vermek zordu.

"Hep daha fazla yanlış yapıyorsun. Bir sınırın yok değil mi?"

Onun yaptığı yanlışları konuşmaya kalksak bu iddiası kalır mıydı acaba? Onları hiç düşünmüyordu çünkü kendine göre çok önemli nedenleri vardı. Benimkiler ise sadece yanlıştı. Ona göre. Kendini haklı çıkarma mekanizmasını anlayabiliyordum ama kabul etmiyordum. Beni buna onun mecbur ettiğini bir gün fark edecekti.

"Babamlar gelmeden gitsen iyi olur."dediğimde yüzünde acımasız bir gülümseme belirdi. Sonra gözlerini çekti ve hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp gitti. 

Continuar a ler

Também vai Gostar

1.6K 898 12
"Bir semte ilk geldiğin gün seni yağmur karşılıyorsa o gözyaşlarındır. Son kez gerçek acı ile akarlar." "Buz kesmiş" bir yandan kediyi okşarken bana...
741 265 6
Hayat, bir dizi kumar oyununa benzer. Tehlikeli bir kumar oyunu, ya her şeyi kaybedersiniz ya da her şeyi kazanırsınız. Ben ise henüz bu seçimi yapmı...
KOĞUŞ-7 Por SA

Mistério / Suspense

67K 3.3K 7
"Tanıştırayım beyler. Terre Haute Hapishanesi'nin ilk kadın mahkumu."