İNTİKAM MELEĞİ 2

By K_kumralhanim

67.8K 3.6K 2.1K

* İntikam Meleği adlı hikayemin 2. kitabıdır. * Devamı niteliğindedir... ☘️☘️☘️☘️☘️ Satranç hayat gibidir... More

🏆 TANITIM 🏆
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
☘️ DUYURU ☘️
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
DUYURU ☘️
24. BÖLÜM
YENİ BİR HİKAYE DAHA
26. BÖLÜM

25. BÖLÜM

163 14 17
By K_kumralhanim

"Ben gelmek istemiyorum, sen git."

Kerim, genç kızın ciddi olup olmadığını anlamak için yüzüne baktı. Evet, gayet ciddiydi. Bugün bütün ekip toplanacak, felekten bir gün çalacaklardı. Doyasıya eğlenmek vardı planlarında. Her yerde düşmanları vardı, ama hayatlarının sonuna kadar da düşmanlarını düşünerek yaşayamazlardı. Çünkü bu düşmanlar bitmek bilmezdi. Zaten harekette bulunan bulunurdu. Nasılsa İntikam Meleği, Şeytan ve akabinde onların ekibini de yenmek bir hayli zordu. Cevap olarak iyi bir ders verirlerdi. Şimdi onları düşünme zamanı değildi.

Biraz da onlar eğlensindi.

"Neden gelmek istemiyorsun?" diye Bade'ye sordu. Onu da çağırmıştı gözünün önünde olması daha iyi olur diye ama o gelmek istemediğini söylüyordu. Böyle evde kös kös oturması daha mı iyi olacaktı sanki?

Genç kız ise, Kerim'in kendisini de götüreceğini söylediğinde çok mutlu olmuştu önce. Zira evde dura dura canı fazlasıyla sıkılıyordu. O da gezmek eğlenmek istiyordu. Onun da bunlara hakkı vardı. Fakat sonra aklına giyecek hiçbir şeyi olmadığı gelmişti ve vazgeçmişti gitmekten. Zaten buraya kaçarak gelmişti, hiçbir eşyası ya da valizi olmadan... Abisinden kaçmıştı o. İşlerin bu noktaya geleceğini düşünmemişti açıkçası. Dört aydır onların arasındaydı. Bu esnada Adel'iin veya diğer kızların verdiği kıyafetlerle yetinmiş, onlardan giyinmişti. Ve şu an giyecek hiçbir şeyi yoktu.

Bade, genç adamın sorduğu soruya karşılık gözlerini kaçırdı. "Gelmek istemiyorum işte."

Kerim sabırla gözlerini kapatıp açtı.

"Bende sana sebebini soruyorum."

Dik dik kıza bakmaktaydı, bir cevap vermesi için bekliyordu. Onun sabrının taşmaya başladığını fark eden kız, bir an önce doğruyu söylemesi gerektiğini anladı.

"Çünkü giyecek hiçbir şeyim yok..." diyip, üzerine kısaca göz attıktan sonra tekrar adamın gözlerine odakladı kendini. "Üzerimdeki bu kıyafetlerle dışarı çıkacağıma, evde dururum daha iyi."

Genç adam da kısaca kızın üzerini süzdü ve kaşlarını yukarı kaldırarak, "tek sorun bu mu?" diye sordu. Bade gözlerini bir kez daha kaçırarak başını sallayarak onayladı. Derin bir nefes alan genç adam, "kalk, gidiyoruz." diyerek kapıya yürüdüğünde kız şaşkınlığından olsa gerek olduğu yerde durmaya devam ediyordu. Bu adam dalga mı geçiyordu? Hiçbir kıyafeti olmadığını söylediği halde hâlâ nereye gidecekti onunla? Şu an bunları düşünmekteydi. Kerim kapının önünde durmuş, arkasını döndüğünde hâlâ kızın oturduğunu gördü ve gözlerini devirerek ona doğru ilerlemeye başladı.

"Hadi dedim, gidiyoruz." diyip elini tutarak beraberinde kızı da sürüklercesine arkasından götürmeye başladı. Bade kendine gelince yavaşça elini onun elinden çekti ve önden yürüdü. Ve ardından evden çıktılar. Yalnızca iki ay olmuştu bu evi tutalı. Kerim'de kendi evinde oturmak istediği için Adel ve Kerem'in villasından buraya taşınmışlardı. Hem, Bade'nin abisi orayı biliyordu ve sürekli kardeşini almak için geliyordu o zamanlar. Bir sebebi de oydu yeni bir eve oturmalarının... Şimdi ki evi bilmiyordu kızın abisi. Ev o kadar küçük değildi, o kadar da büyük değildi.

Yaklaşık yarım saatlik bir yolun ardından geldikleri yer bir alışveriş merkeziydi. Bade anlamayarak başını yan tarafına doğru çevirdiğinde genç adamla göz göze geldi. "Buraya neden geldik?"

"Giyecek bir şeyim yok demedin mi?"

Genç kız bu soruyla birlikte başını sadece olumlu anlamda salladı.

"E hadi o zaman. İn arabadan."

İkisi de indiklerinde Bade tam ağzını aralamıştı ki, ne diyeceğini tahmin eden genç adam birden işaret parmağını sallayarak, "sakın!" dedi. "Tek kelime etme de düş önüme. Bizi bekliyorlar."

Adel ve diğerlerini kastetmişti.

Genç kıza susmak kaldı. Ardından alışveriş merkezinin içine girip yürüyen merdivenletden mağazaların olduğu kata çıktılar. Herhangi bir kadın mağazasına girdiklerinde Bade etrafına bakınmaya başladı. O sırada Kerim, "istediğini alabilirsin. Seç beğen ne istiyorsun al." dedi ve az ilerideki müşteri bekleme koltuklarından birine oturdu. Etraftaki kızların hayran gözleri ise kendisindeydi. Kerim onlara çekici bir şekilde sırıtarak göz kırptı. İkiziyle hiç benzemiyorlardı. Bu bakışları Kerem ne kadar umursamıyorsa, Kerim'in de o kadar hoşuna gidiyordu.

Genç kız kendine sadece birkaç parça kıyafet almakla yetinmişti. Sonra herhangi bir kabine girip seçtiklerinin arasından pantolon ve bluz giyip çıktı.

Bunun sonucunda Kerim abartılı bir şekilde göz devirdi. Ayağa kalkıp, "ihtiyacın olan her şeyi alabileceğini söylemiştim sana. Daha bak bir şeyler. Ben sürekli mağazaya gelemem. Gelmişken al işte." dedi, sadece kızın bal rengi gözlerine bakarken.

Bade omuzlarını silkti. "Gerek yok, bunlar bana yeter." Zaten yeterince mahçup olmuştu genç adama. Çok iyiliği dokunmuştu ona şimdiye kadar. Başkası olsa belki bu kadarını yapmazdı.

Kerim, kızın söyledikleriyle birlikte aldıklarına kısaca göz gezdirdi. "Neyine yetecek o kadar şey?"

Masumca bir bakış yollayan genç kız, "zaten kalıcı değilim ki. Abimden kurtulunca gideceğim." dediğinde  kendi kurduğu cümleye içi acıdı. Kalbi parçalandı. Hakikaten öyleydi. Zamanı geldiğinde gidecekti öyle değil mi? Ayrılacaktı Kerim'den. Hatta belki de hiç göremeyecekti bir daha.

O esnada genç adam da kendi kalbinin kırılma sesini rahat duymuştu. Canı yanmıştı. Kalbi kim bilir kaç parçaya bölünmüştü. Doğru, gidecekti. Bunu ona her defasında genç adam söylüyordu. O zaman bu kalp kırıklığının sebebi niyeydi? Oysaki, fırsat bulduğu her vakit kendisi söylemiyor muydu 'burada kalıcı değilsin. Gideceksin yakında' diyen? O halde neden üzülmüştü?

Üzülmemeliydi.

Ona daha fazla alışmamalıydı.

O bal rengi irislere bu kadar uzun bakmamalıydı.

Birbirlerine alışmamalıydılar işte.

Bu kadar yakın olmamalıydılar.

Kerim bunların bilinciyle birlikte gözlerini onun gözlerinden çekti birden. Zira bir an önce bu anlamsız bakışmayı kesmesi gerekiyordu. Ardından, "olsun, yine de onlar yetmez." diyerek hemen kıyafetlere doğru adımladı. Kızı beklemeden kendisi bir kaç parça kıyafet almıştı.

Bir kaç tane pantolon, gömlek, bluz, tişört, elbise... Hatta kemerlere bile ilerlemiş, onun ardından çoraplara bile uzanmıştı eli. Ve sonrasında da hepsini kasaya bıraktı. Bade o sırada şaşkınlıkla izlemişti adamı. 'Oha' diye de geçirmişti içinden birden. 'Kim giyecek o kadar şeyi'

Kerim onun şaşkın halini görünce sırıtıp kasadaki görevliye döndü ve ücreti ödemek için de kartını uzattı. Ve orada işleri bitince de mağazadan çıktılar. Akabinde her zaman ki gibi adamları da takip ediyordu. Genç adam bütün önlemleri alıyordu. Yanındaki bu kıza söz vermişti onu koruyacağına, ona hiçbir zararın gelmesine izin vermeyeceğine... Sözünü tutuyordu.

Arabaya yaklaştıklarında, arkalarından takip eden adamlarından biri yüksek bir sesle;

"Kerim Bey, dikkat edin!" diye uyarmasının ardından silahlar patladı her yerde. Genç adam kendini unutmuş, yanındaki kızın üzerine kapanarak kurşun gelmemesi için engellerken o sırada başka bir adamı da arabanın kapılarını açmıştı aceleyle. Ve hızlıca ikisi de kendilerini arabanın içine attılar, kapıları kilitlediler. Kerim gaza yüklenip arabayı çalıştırdı ve tozu dumana katarak ilerlemeye başlarken, Bade'nin gözü başka bir tarafta gördüğü o yüz de takılı kalmıştı. Zira, bu silahlı saldırıyı düzenleyen abisinin ta kendisiydi. Gözlerini sıkıca kapatarak başka yöne çevirdi başını hemen. Artık sanıyordu ki, abisinden hiçbir zaman kurtulamayacak gibi geliyordu ona. Ne yapacağını bilmiyordu. Kafasına koymuştu. Alacaktı kızı. Alacak, ve o adamla evlendirecekti.

Anlaşılan o ki alana kadar da vazgeçmeyecekti. Ve artık görüyordu ki, bu uğurda herkesin canı yanacaktı. Az önce ki saldırı da biri vurulabilirdi. Belki de bu Kerim olabilirdi. Bunun düşüncesi bile nedensizce içini burktu. 'Sanırım kendi isteğimle gitmekten başka çarem yok' diye mırıldandı. Yapacak başka sağlıklı bir şey gelmiyordu aklına. Gerçi bu da sağlıklı değildi ama kendisi yüzünden başkalarına bir şey olmasına dayanamazdı.

*********

Kerem sinirle, "nerede kaldı bunlar yaa? Bi gelemediler!" diye söylenip duruyordu. Beklemekten nefret ederdi. Oysaki zamanında Adel'i de 1 sene beklememiş miydi?

Adel'i beklemek ne kadar güzelse, ikizini beklemekte o kadar sıkıcıydı.

O sevdiği kız haricindeki kimseyi bekleyemezdi. Bundan hiç hoşlanmıyordu.

"Tamam abi sakin ol. Gelirler birazdan."

Kerem, Enes'e sinirli bir bakış attı. Sinemanın önünde bekliyorlardı o ikisini. Belki yarım saat olmuştu, belki de 1 saat... Ama genç adam çok sıkılmıştı. Akşam olacaktı neredeyse. Bütün ekip sıkılmış ifadelerle ikisini beklemekteydi.

Bir süre sonra kendilerine yaklaşan yüzleri de ilk gören Adel olmuştu.

"Sonunda!" dedi birden, sanki bütün dünya onun olmuş gibi bir tonla söylemişti. Onun ardından Kerem, "nerede kaldınız be!" dedi öfkeli çıkan bir sesle. Diğerleri de kendilerine göre tepkilerini göstermişlerdi. En son Murat, "ağaç olduk burada, az kaldı kök salacaktık." dediğinde Kerim derin bir nefes aldı. "Saldırıya uğradık."

Hepsi kaşlarını çattı bu sefer.

"Nasıl?" diye sordu Kerem.

"Kim?" diye sordu onun arkasından Adel. Genç adamın hiçbirine bir cevap vermesine fırsat vermezlerken, Araf'ta, "nerede oldu bu saldırı?" diye sordu.

Genç adam sonunda cevap verebilmenin rahatlığıyla birlikte bir kez daha derin bir nefes aldı. Zira kim olduğunu biliyordu. Tahmin etmek o kadar da zor değildi.

"Gelirken oldu. Bade'nin abisi diye tahmin ediyorum."

Bütün gözler yavaştan genç kızı bulurken, o da utanç ve mahcup bir şekilde başını önüne eğmişti. Çok utanıyordu başlarına açtığı bu beladan. Ama o henüz farkına varmamıştı ki, onların diğer adları BELA'ydı. Kimse onlara bela olmazdı. Olsa olsa, onlar bela olurdu. İşte genç kız, henüz bunun farkında değildi.

Sonrasında Hira yine pozitif davranarak bu saldırıyı en azından bugün için unutmaları gerektiğini, bugünü sadece kendilerine ayırdıklarını unutmamaları gerektiğini söylemişti. Ve Adel'le Kerem patlamış mısırları almaya giderken, Murat ve Ceren'de içecekleri almaya gitmişti. Araf ve Defne'de gişeye gidip herkes için bilet almaya giderken, Hira, Enes, Kerim ve Bade ise hangi filme gireceklerine karar vermeye çalışıyorlardı.

Herkes tekrar bir araya geldiğinde ise sinema salonuna girdiler. Film seçmek bir hayli zor olmuştu. Enes, "aksiyon." demişti. Bade tercihini romantikten yana kullanırken, Hira'da, "macera." diye tutturmuştu. Bunun üzerine Kerim'de, "bizim hayatımız macera olmuş zaten." demesinin ardından o da tercihini Enes gibi aksiyondan yana kullanmıştı. Böylelikle de kazanan Enes'le Kerim olmuş, aksiyon filmi seçmişlerdi.

Herkes çifter çifter oturmuştu. Ve filmi izlemeye başladılar. İlk defa kendilerinden başka bir şey düşünmüyorlardı. İlk defa dışarıya karşı soyutlanmışlardı. İlk defa bir günü de kendilerine ayırmak istemişlerdi. Ve umuyorlardı ki, bugün olsun bozulmazdı.

Sinemadan sonra bir deniz kıyısına gitmeye karar vermişlerdi. Yürüyüş yolunda yavaş tempoyla yürüyorlardı, aynı zamanda da engin deniz dalgalarla birlikte yol almaya devam ediyordu. Sonradan Selin ve Arel'de onlara katılmıştı. Dersleri olduğu için sinemada olamamışlardı. Selin ve Arel el ele tutuşmuş, denizi seyrederek yürüyorlar, Murat ve Ceren kol kola girmiş bir şekilde onların arkalarından ilerliyorlardı. Araf ve Defne ise denize karşı fotoğraf çekiliyorlardı. Kerem'de kolunu sevdiğinin omzuna atmış ve onu kendisine çekmişti. Kerim ve Bade ise sadece yan yanaydılar. Onları takip ediyorlardı. Hira ve Enes ise martılara simit atıyorlardı. Her şey öyle normaldi ki. Sanki onlarında normal bir hayatı vardı. Hiç düşmanları yoktu. Ertesi gün huzursuz olacakları hiçbir şey olmayacakmış gibi yaşıyorlardı sadece bugünlerini. Çünkü hepsi de farkındalardı ki, ertesi sabah uyandıktan sonra herşeye kaldıkları yerden devam edeceklerdi. İşe, şu yeni düşmanlarını iyice araştırmakla başlayacaklardı.

Uzun bir süre sonra Kerem dayanamayıp etrafına gelişigüzel göz gezdirdi. Bu öyle hızlı olmuştu ki, hiçbiri de bunu fark etmemişti bile. Sonra da diğerlerine bakarak, "ahh hadi amaa, ben bugünü böyle hayal etmemiştim. Gerçekten sonumuz başladığı gibi mi bitecek?" dedi fakat o sesinde alaycılık bariz belli oluyordu. Onların da alışık olduğu bir durum değildi ne de olsa. Genelde günleri nasıl başladıysa öyle bitmezdi. Güzel bir gün, berbat bir akşamla sonlanırdı. Kerem'in bu haklı sitenine kimse itiraz etmemiş, sadece gülmekle yetinmişlerdi.

Onun ardından Murat, "kaderde bu da varmış be abi." dedi. Adel ise birden ciddi bir hale bürünerek, "açmayın şom ağzınızı." derken, Hira'da ona katılarak, "Adel haklı he, şimdi birazdan bir şey çıkarsa şaşırmam." dediğinde hepsi de kıkırdamışlardı.

Aksam karanlığı çökerken hepsi de evlerine dağılmışlardı. Adel ve diğerleri de arabadan inmiş, kapıya doğru yürüyorlardı ki, yerde duran bir şey fark etmeleriyle birlikte her birinin de kaşları çatıldı.

"Bu ne böyle?" diye tepkisini ilk ortaya koyan Adel oldu. Yerde kırmızı bir kutu vardı. Kan rengindeydi. Genç kız tam eğilmiş, yerden onu alacaktı ki Kerem birden durdurdu onu.

"Dur sen, ben bakayım." derken hâlâ kaşları çatıktı. Böylelikle Adel yerine o almıştı kutuyu eline. Onu açtığında ise içinde beklediklerinin aksine sadece küçük bir not vardı. Onun dışında ise başka hiçbir şey yoktu. Birbirlerine baktılar kısa bir an. Ardından Kerem notu eline aldı ve seslice okudu.

Ölmene çok az kaldı Adel Melek Soylu. Senin yerine geçmeme günler kaldı.

Öfkeleri okudukları cümleyle birlikte artarken, Adel ve Kerem göz göze gelmişlerdi. Elbette bunun kim olduğunu anlamışlardı. Alev'di. Yusuf'la iş birliği yapan kız... Eğer İntikam Meleği'nin yerine geçmek isteyen başka birisi yoksa bu O'ydu. Onlar bundan emindi.

Öyleyse hali hazırda beklemekte olan planlarını uygulamaya geçirmeliydiler. Öyle de yapacaklarıdı.

*********

"Plan için her şey hazır mı?" diye karşısındaki adama sordu.

Yusuf ruhsuzca başını aşağı yukarı sallarken, "hazır her şey." diye cevap verdi.

Nereden başlayacaklarını önceden konuşmuşlardı zaten. Kerem'i kaçıracaklar, Adel'i de öldüreceklerdi. Böylelikle de ikisinin yerine rahatça geçebileceklerdi. Fakat Adel'in ölümü çok sessiz olacaktı. Silahla, saldırıyla değil. Zehirle mesela. Onun ölümü daha farklı olacaktı ki, bu iş için çoktan birini ayarlamışlardı. Bu işi ondan başkası da yapamazdı zaten. Çünkü hiçbiri de ondan şüphelenmezdi. Onu ikna etmek zor olmuştu. Ama sonunda ikna edebilmişlerdi. Küçük bir tehdit bu işi çözmüştü. Ondan haber bekliyor olacaklardı. Çünkü eğer işlerini sessiz yapmazlarsa, kendi başlarına bela alırlardı. İntikam Meleği'nin arkası sağlamdı. Sevenleri fazlaydı. Bu yüzden kimse onlar olduğunu anlamamalıydı.

Kerem'i ise sadece kaçıracaklardı ve yerini de ikisi dışında kimse bilmeyecekti. Uzun bir süre ellerinde olacaktı. Böylece ortalıkta Lucifer'de görünmediği için onların işi bir hayli kolay olacaktı. Başta Yusuf, Kerem'i de öldürmeyi planlamıştı ama iş birliği yaptığı Alev buna asla izin vermemişti.

Onlar planlarının başarılı olacağını, istedikleri gibi İntikam Meleği ve Şeytan'ın yerine geçebileceklerini sanıyorlardı fakat bu mümkün olabilir miydi? Onlar karşısında başarılı olabilecekler miydi? Onlar öyle sanmaya devam etsindi...

********

Hâlâ baş gösteren öfkeleriyle birlikte eve nihayet girmişlerdi. Salonda oturuyorlardı. Kimseden ses çıkmıyordu. Bu esnada Kerem, "Sana kimsenin zarar vermesine izin vermem!" demişti tıslarcasına. Onun haricinde ise kimseden tek kelime çıkmamıştı. Hareket bile etmeden kimisi yere, kimisi de boş gözlerle karşılarına doğru bakıyordu. Neyi düşünüyorlardı onlarda bilmiyorlardı. Ne yapacakları belliydi. Plan belliydi.

Plan zaten o günden beri belliydi. 4 ay önce ki o gün...

Sadece birinin küçükte olsa bir atakta bulunmasını bekliyorlardı. Ve o atak, gelmişti.

Kerem birden ayağa kalktığında bütün gözler ona yöneldi.

"Ben bir hava alıp geleceğim."

"Gelmemi ister misin?"

Kerem gülümseyerek sevdiği kıza yaklaşarak, "gerek yok güzelim. Ben gider gelirim hemen." diyip alnına yumuşak bir öpücük kondurdu. Ardından ceketini alarak evden çıktı. Düşünmeye ihtiyacı vardı. Alev'le Yusuf'un hâlâ tam olarak ne istediklerini çözememişti. Ne istiyorlardı. Lakaplarını istemedikleri açıktı. Onlar ne anlardı mafyalıktan? İntikam Meleği ve Şeytan'nın yerine geçmek istemelerinin altında başka bir sebep vardı, genç adam bunun farkındaydı. Ama bir türlü ne olduğunu çözemiyordu.

Diğer taraftan Kerim'de öfkeyle Bade'ye bakmaktaydı. Çünkü saatler öncesinde, eve gelir gelmez gideceğinden bahsetmişti. Neydi bu korkusu onu da anlamıyordu. Abisinden neden bu kadar çok korkuyordu?

"Tekrar soruyorum Bade... Kararlı mısın?"

Zira saatlerdir onu bu kararından vazgeçirmeye çalışmış ama hiçbir işe de yaramamıştı. Genç kız, 'gideceğim' diyordu, başka bir şey demiyordu. Kafasına koyduğu her halinden belliydi. Bakışlarından bile.

"Kararlıyım." dedi genç kız, başını da sallamıştı. "Ben burada olduğum sürece abim benim peşimi bırakmayacak belli ki. Size de zarar verecek. Ben bunu istemiyorum. Benim yüzümden kimsenin zarar görmesine dayanamam."

Genç adam derin bir nefes aldı. Saatlerdir aynı şeyleri söylüyordu ve artık emin olmuştu ki, Kerim onu vazgeçiremeyecekti. Ne olursa olsun gitmeyi kafasına koymuştu.

Eğer kafasına koymuşsa, habersiz yine giderdi. Bunun farkındaydı.

Parmaklarını hırsla saçlarının arasından geçirip kıza bakmaya başladı tekrar. "İyi o zaman, hazırlan. Seni yakın bir yere bırakayım bari."

Bade hemen başını olumsuz anlamda salladı. "Lütfen, durumu bir de sen zorlaştırma. Ben kendim giderim. Böylesi daha sağlıklı olacak." Şayet bir an önce gitmek istiyordu. Abisini görmeye can atacağından değildi elbet, gitmek istediğinden hiç değildi ama biraz daha onun o gözlerine bakarsa vazgeçmesi an meselesiydi. Bu daha tehlikeliydi. Olmazdı.

"Sen veda mı ediyorsun şimdi bana?" diye sordu Kerim, ifadesiz bir sesle. Genç kız buruk bir tebessüm bırakırken başını da olumsuz anlamda salladı. "Vedalar; gözüyle sevenler içindir. Çünkü gönülden sevenler ayrılmaz."

Genç adamın daha fazla bir şey söylemesine fırsat vermeden ayağa kalkması, ardından da evden dışarı çıkması bir olmuştu. Daha fazla kalamazdı burada.

Gitmişti.

Kerim ise boş gözlerle Bade'nin çıktığı kapıya bakıyordu. Engel olamamıştı. Ne diyebilirdi ki? 'Gitme' diyememişti. Hiçbir şey yapamamıştı. Bu çaresiz bir kabullenişten başka bir şey değildi.

Kerem ise eve geri dönüyordu. Bu sırada evdekiler onu aramış, merak ettiklerine dair mesajlar atmıştı. Bu yüzden Adel'le konuşmuş, yolda olduğunu söylemişti daha fazla merak etmemeleri için. Şimdi taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başlamıştı. Yusuf'un amacını tahmin edebiliyordu artık. Onun tek amacı lakabı falan değildi. Kuzeni Defne'yi elde etmekti. Eski sevgilisini.

Peki ya Alev?

Onu tanımıyordu. Kim olduğunu bilmiyordu. Adı ve soyadından başka bildiği hiçbir şey yoktu. Onunla daha önce herhangi bir muhabbete bile girmemişlerdi. Sadece şunu biliyordu ki, 4 ay önce kendisi sanarak ikizini kaçırmıştı. Başka bir şey bilmiyordu. O sadece Adel'in lakabını mı istiyordu? Olamazdı. Bunun da altında yatan başka bir sebep olmalıydı. Sonra aklına dank eden düşüncelerle duraksadı. İkizi Kerim'in dediğine göre, Alev Kerem'i istiyordu. Onu Kerem diye sanarak kaçırttığında, 'ben seni istiyorum' dediğini söylemişti.

Alev, Kerem'i istiyordu.

Bunu da Kerim'e söylemişti.

Çünkü o ikisini karıştırmış, Kerim'i Kerem sanmıştı.

Genç adam bunları düşünürken, ne yazık ki arkasından yaklaşan adamı fark etmedi. Edemezdi de zaten. Çünkü kendini zihninde ki bitmek bilmeyen düşüncelerine odaklamıştı ki, çevreye karşı kulağını o an için kapatmış durumdaydı.

Arkasından yaklaşan adam, birden Kerem'i elindeki silahın şarjörüyle kafasına vurarak bayıltmış, aynı hızla da az ileride ki arabasına taşımıştı.

Gerçekten, bir günleri de olaysız geçse hepsi de şaşıracaklardı.

Güne güzel başlamışlardı fakat yine her zamanki gibi  başladığı gibi de bitmemişti.

Çünkü onlar İntikam Meleği ve Lucifer'di.

Onların bir günleri olaysız bitemezdi.

Onların hayatları aksiyondan ibaretti.

Aksiyon,

Ve macera...

💟💟💟💟💟

Sizce Kerem'i kim kaçırdı?

Bade'de gitti. Tekrar Kerim'le yolları kesişecek mi dersiniz?

Yeni bir EZİK KONULU hikaye daha yazmaya başladım. Fakat bu seferki diğerlerinden çok cok farklı olacak. Seveceğinizden şüphem yok. Hikayenin adı; SADECE SEN
Profilimden bulabilirsiniz...

Continue Reading

You'll Also Like

25.6M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

913K 44.2K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
4.4M 123K 41
054* ***: benim seninle sevişme 054* ***: pardon antrenman yapma ihtimalim nedir? - : kapak tasarımı için @gokbuttired 'a çok teşekkür ederim.<3 :
211K 13K 26
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...