OĞLANCI | BXB

By LordOfStory

2.9M 213K 119K

{Tamamlandı} {texting-düz metin} Ablasına asıldığını düşündüğü adama atar mesajı atan liseli bir çocuk en fa... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
FİNAL

Bölüm 40

41.6K 3K 1.3K
By LordOfStory

Eğer Çetine o mesajı atmasaydım bile kaderin bizi eninde sonunda birleştireceğine emin olmuştum şu son zamanlarda. Gerçekten tesadüf müydü bu olanlar yoksa başka bir şey miydi emin değildim.

Ablam uzun zamandır biriyle görüştüğünü anneme anlatıyordu ve bunu duyuyordum ara sıra ama umursamamıştım hiç. En sonunda iki gün önce bize söz takmaya geleceklerini öğrendikten sonra şok olmuştum. Ablam ciddi ciddi işleri ilerletiyordu ve bu durum nedense beni tuhaf hissettirmişti. Sanırım ablamın bu evden gidecek olmasına üzülüyordum. Sabah kahvaltı masasında sucuklu yumurtanın son sucuğunu yemek için savaş verdiğim ablamdan ayrılmak beni duygulandırmıştı sanırım. Fakat zaten bunun anlamsız olduğunu düşündüm çünkü düğün henüz düşünmüyorlardı. Yani en azından yakın zamanda değilmiş. Şimdi adını koymak istedikleri için söz takacaklarmış. Üzülme işini sonraya bırakabilirdim galiba.

İkinci şokumu ablamın sözleneceği kişinin Çetinlerin aile dostu olan bir ailenin oğlu olduğunu öğrendiğimdeydi. O adamla Çetin çocukluk arkadaşıymış ve sık sık görüşüyorlarmış. Bunu Çetinden duyduktan sonra 'ikinci bir şok geliyor okeyy' moduna girmiştim adeta.

Bugün akşam söz takacaktık. Aile arasında olacak bir sözdü. Agalarım duyunca gelmek istemişti. Tabii bir de Çetinler vardı. Annemle Menekşe ablanın yakın olmasından kaynaklı herkes birbirini çok yakından tanıyor zaten kafasıyla onları da davet etmişti annem.

Diğer bir konu ise Menekşe ablanın ispiyoncu olmasıydı. Çetin ve ailesiyle yemek yediğim zaman gayet sakin ve normal bir yemek olduğunu düşünmüştüm. Babasının biraz soğuk hareketleri dışında normaldi en azından. Fakat sonradan bu konuyu Çetinle konuştuğunu öğrenmiştim. Sorun sadece bu değildi. Menekşe abla meğerse Çetinle beni bildiğinden beridir anneme söylemiş. Annem bu yüzden bana trip atıyordu. Hain karı. Ağzında bir bakla ıslanmıyordu. Ablam ve annemin kaç gündür haberi varmış da bana çaktırmıyorlarmış meğer. Gerçi onlardan bu kadar sakin tepkiler beklememiştim.

Mutfakta akşam için hazırlık yapan annemin yanına gidip kollarımı sıkıca sardım. "Benim çilekeş anam." dedim acıtasyon yaparak. "Trip atma artık lütfen. Vallaha ben söyleyecektim ama kızarsın diye korktum."

Annem yüzüme bile bakmadan işini görürken, "Kızardım evet ama buna daha çok kızdım. Demek bu derece güven vermemişim ben çocuklarıma." dedi bozulmuş bir şekilde.

Ofladım. Galiba oğlunun bir erkekle sevgili olmasından çok bunu gizlemesinden şikayetçiydi.

"Deme öyle anne."

"Erkeklerden mi hoşlanıyorsun sen şimdi?" diye sordu kaşlarını çatarak.

Çekinerek baktım ona. "Sadece erkeklerden değil. Hem kadın hem erkek. Biseksüelim yani. Sanırım..." dedim mırıldanarak. Bu konu hakkında annemle konuşmak germişti beni açıkçası.

Annem ne diyeceğini bilemez halde ağzında bir şeyler gevelerken kollarımı yavaşça ondan çektim. Galiba bu trip atma işi devam edecekti.

"Fatoş ablacım." diyerek mutfağa pat diye giren Şükrü ile bakışlarımı ona çevirdim. "İki çocuğunu da kocaya verecek olmak nasıl bir duygu?" diye sordu alayla sırıtarak.

Evet diğer bir konu.... Herkes her şeyi öğrenirken benim diğer iki geri zekalı durur muydu? Onlar da öğrenmişti. Gerçi pat diye ben söylemiştim. Yine şaşırmıştım çünkü Enis ve Şükrü tepki bile vermemişti. Sanırım aramızdaki yavşak ilişkinin altında bir boklar döndüğünün hep farkındalardı.

"Bunu kocaya kaçtığın zaman annenle konuşacağım." dedim dik dik ve ters bir bakış atarak mutfaktan çıktım.

Ablam odasında en yakın arkadaşı Pelin abla ile hazırlık yapıyordu. Eskiden Pelin ablaya olan aşkımdan dolayı ne zaman görsem heyecanlanırdım onu. Tabii sonradan kız beni umursamadığını yanımda  gaz çıkardığı zaman belli edince kırık kalbimle onu ablam olarak kabul etmiştim.

Salona geçtiğimde Anıl ve Enis yorgunlukla oturuyorlardı. Sabahtan beri yardım ediyorlardı hazırlık için. Benden bile çok yardımları dokunmuştu diyebilirdim.

Ben de yanlarına oturacağım zaman ablamın odanın önünden geçip koşturarak anneme elbisesini gösterdiğini görünce kaşlarımı çatarak baktım.

"Abla umarım üzerindeki şey elbisenin astarı falandır da asıl elbiseyi üstüne giyeceksindir."dedim.

Tam mutfağa gideceği sırada durup hızla bana döndü. Yüzündeki dehşet ve şok ifade beni biraz gerdi. Üzerindeki kalın askılı pullu elbisesiyle çıkmasına gönlüm razı gelmezdi ne yapabilirim? Sonuçta ablamdı o benim.

"Niye güzel olmamış mı?" diye sordu ellerini kalın askılarına götürüp düzeltirken.

"Vallaha Tulin abla," Şükrü arkadan gelip elindeki elmasından bir ısırık aldıktan sonra söze girdi. "Akşam kardeşler meyhanede sahne alacakmışsın gibi duruyorsun." dedi elmasını çiğnerken.

"Ya da Yıldız Tilbe olacakken güncellemen yarım kalmış gibi." diye içerden Enis fikrini bağırarak söyledi.

Ablam gözlerini sinirle büyüttü.

"Siz ne anlarsınız be?!" diye çıkıştı Pelin abla. "Boşver sen bunları. Motor bölümünde okuyan ergenlerden ne beklersin? Ne anlarlar modadan?" dedi hepimize teker teker iğrenircesine bakarak.

"Modadan anlamadığım doğru ama motoru bilirim. O yüzden sen çok güzel olmuşsun Pelin abla. Bilirsin motordan anlarım." dedi Şükrü sırıtarak elmadan ısırık almadan önce. Çıkan 'hart' sesiyle pişkin pişkin sırıtırken Pelin abla ona tip tip baktı.

"Motoru götüne takmamı istemiyorsan ikile." dedi Pelin abla ve ablamın kolundan tutup odaya geri soktu.

Şükrü şaşkınlıkla bana baktı. "Hak ettin." dedim.

"Oğlum kızlar da küfür ediyormuş lan." dedi.

"Niye etmesinler mal onlar insan değil mi?" dedim.

Tekrardan salona geçtiğimde Şükrü de peşimden geldi. Dördümüz koltuklara yayılarak televizyon izlerken annem salona girdi ve tam televizyonun önüne geçip komutan misali dikildi.

Bakışlarını hepimize dikip teker teker bakarken dördümüz birbirimize bakarak yutkunduk ve yavaşça oturuşumuzu düzelttik.

"Sizi uyarıyorum, bu akşam hiçbir saçmalık istemiyorum anladınız mı? Kızımın akşamını mahvedecek herhangi bir şey görürsem yeminle bacaklarınızı kırarım." dedi annem ellerini iki yandan beline koymuş mahalle kavgasındaymış gibi.

Bu tehditkar tavrına karşılık kafamızı salladık.

"Sen," dedi annem Şükrüye bakarak.

"Patavatsız patavatsız konuşmak yok tamam mı?"

"Aşk olsun Fatoş ablam ya. Ben burda sabahtan beri dişimi canıma takayım sizin aile saadetiniz için seferber olayım senin bana ettiğin laf mı şimdi? Baklavacıdan tepsi baklavaları almaya giden kimdi?"

"Enis." dedi annem.

Şükrü duraksadı. "Peki ya evi süpürüp temizlemeye yardım eden kimdi?" diye sordu kaşlarını çatarak.

"Sümer."

"Kuru temizlemeden kıyafetleri alıp gelen kimdi he?" diye sordu bu sefer.

"Onu da Anıl alıp getirdi." dedi annem ve kollarını göğsünde çapraz bağladı.

"Hıımm." dedi Şükrü gevelenerek. "Çalışkan agalarım benim. Peki ben ne yaptım?" diye sordu bu sefer. "Markete gidip istediklerini aldım ya!" dedi kendini savunmaya geçerek.

"Süt yerine kefir, vanilya yerine krem şanti, kivi yerine patates almanı unutmam merak etme." dedi annem.

"Ama hepsi birbirine benziyordu Fatoş ablam benim suçum yok. Zaten gidip değiştirdim hepsini." dedi Şükrü.

"Tamam oğlum neyse ne. Siz beni anladınız. Saçma sapan hareketler yok. Özellikle sen Sümer. O adamla gözümün önünde bir şeyler yaparsan..."

"Ya anne ne yapacağım ya?" dedim kaşlarımı çatarak. Konu ne ara bana ve Çetin'e gelmişti?

"Cilveleşmeyin diyor yani kanki." dedi Enis. Annem ona kötü kötü bakınca boğazını temizledi Enis ve bakışlarını çevirdi.

"Ben anlamam. Diyeceğimi dedim." dedi annem ve hışımla salondan çıktı.

Pufladım. Sanırım annem Çetin'e karşı cephe alıyordu. Onu severdi halbuki ama bu sevgili olayından sonra haz etmemeye başlamıştı. Tam belli etmiyordu ama galiba onun benim aklımı karıştırdığını düşünüyordu. Yıllardır kızlardan bahseden ve kız arkadaşları olan oğlunun bu hali hayrete düşürüyordu kadını elbet.

Telefonum çalmaya başlayınca cebimden çıkardım ve ekrana baktım. Çetin arıyordu. Koltuktan kalkıp koşar adımlarla odama kaçtım ve kapıyı kilitledim.

Odanın içinde biraz yürüdükten sonra aramayı cevapladım.

"Alo?"

"Yavrum?"

Sesini duyduğum an burukça gülümsedim. Kaç gündür görüşemiyorduk. Hem ablamın söz işleri hem de annemin beni sıkıya almasından ötürü dışarı çıkamıyordum resmen. Bu yüzden özleşmiştik.

"Çetin ben seni çok özledim." dedim.

"Ben de özledim. O vicdansız anan bizi görüştürmüyor ki." dedi. Arkadan birtakım hışırtılar geliyordu. Bir de adam sesleri. Sanırım dışarıdaydı.

"Senin anan ispiyonlamasaydı böyle bir şey olmazdı." dedim dik dik konuşarak. "Hem annem gayet modern bir şekilde karşıladı bence."

"Yumuşadı mı?"

"Yaniii..." dedim gergince. "En azından senin sapık olmadığın konusunda hemfikir."

Sıkıntılı bir nefes verdi.

"Bak ben en son Ronaldo ağlayarak stadı terk ettiğinde böyle üzülmüştüm." dedi.

"Ben seni terk etsem böyle üzülmezdin şerefsiz." dedim. Tamam ben Messici olduğum için Ronaldonun ağlaması benim adıma pek bir şey ifade etmiyordu ama Çetin Ronaldocu olduğu için bayağı üzülmüştü. O gece onunla dalga geçmek için aradığımda suratıma kapatmıştı.

"Beni terk etmeye götün yemez senin. O yüzden sıkıntı yok."

"Allah Allah?! Öyle mi?!" dedim sinirle. "Terk ediyorum lan seni!"

"Ben sana bir daha bu lafı etme demedim mi lan? Düzgün konuş. Ronaldo için Messiyi, senin için herkesi sikerim bil."

"Ne kadar romantiksin sen ya? Benim için herkesi sikmene niye sevineyim geri zekalı? Sapık beyinli ya."

"Oğlum o manada değil. Lafın gelişi. Hay amına... Bahattin sikerim belanı ha defol lan!" diye arkadan bağırdı birine. Gülüşme sesleri geliyordu.

"Şimdi anlaşıldı. Arkadaşların var diye hava atmak için atar gider yapma diye kaç defa diyeceğim?"

Normalde beni kızdığımda üzerime gitmeden alttan alıyordu. Tartışmayı büyütmezdi ama arkadaş ortamında olunca bir hallet geliyordu. Hemen koğuş ağasına bağlıyordu.

"Ne alakası var? Neyse hayatım bak o anana söyle sabrım kalmadı, gelip kaçırırım seni görür o zaman." dedi.

"Yiyiyorsa sen söyle." dedim. "Kadın testereye bağladı diyorum."

"Sikerler böyle aşkın ızdırabını tamam mı? Sırf seni görmek için akşam geleceğim. Onlar yüzük takarken ben de arka odada sana takarım. Kaç gündür imanım gevredi sensizlikten." dedi.

"Tabii tabii. Bir de çakarsın bana böyle üfff."

"Temennim o."

"Hayallerini yıkmak gibi olmasın ama annem sıkı uyarı yaptı. Yani gözünün önünden ayrıldığımız an bizi çekip vurma ihtimali yüksek. Hem ben makas kesmiyor, kapı açılmıyor, yüzük takılmıyor falan gibi cümlelerle gelinin kardeşi vazifelerini yerine getireceğim Çetin. Bir ton işim var." dedim teker teker sıralarken.

"Niye, geri zekalı mısın?"

"Para için. Adettendir bunlar cahil. Sen yapmadın mı?" diye sordum.

"Yapmadım." dedi.

"Tabii zenginsin yapmazsın." dedim.

Böyle adetler de zaten anca biz fakirlerin sürdürdüğü geleneklerdi. Gelenek görenekler millet içindi fakat zenginler hiç yerine getirmezdi genelde.

"Annene seninle görüşmem karşılığında para teklif etsem ne der?" diye sordu.

"Paranın miktarına bağlı." dedim. Annem para seven bir kadındı. Bence belirli bir miktara beni gözden çıkarabilirdi diye düşünüyordum.

"Tamam lan mevzu paraysa halledilir. Akşama hazır ol her an seni de başlık parası karşılığı isteyebilirim." dediğinde güldüm.

Arkadan annem seslenince pufladım. "Kapatıyorum ben, akşam görüşürüz."

-

"Geliyorlar!"

Enis ve Şükrü aynı andan bağırdı pencerenin önünde.

Aynanın karşısında saçlarıma son kez şekil verirken ablam topuklu ayakkabılarıyla tık tık gelip beni hışımla itti. "Sanki seni isteyecekler ne bu hazırlık çık şuradan!" dedi ve kendisi aynanın karşısına geçti.

Kötü kötü baktım ona. Onun sözleneceği adam geliyor olabilirdi ama benim de sevdiğim adam geliyordu. Yakışıklı olmam lazımdı.

"Onun da kocası geliyor ondan." dedi Anıl sırıtarak. Tam bu sırada annem odasından kafasını uzatınca Anılla göz göze geldiler.

"Anıl seni severim bilirsin." dedi tehditkar bir modda.

Anıl gergince sırıtarak efendi efendi dikilmeye başladı.

"Ben çok heyecanlandım." dedi ablam elleriyle yüzüke hava yaparken.

"Sakin ol kızım aaa aa." dedi annem ablamın yanına gelip omuzlarını kavrarken.

"Sakin ol kızım ya. Bırak senin gibi güzelliği isteyeceği için o heyecanlansın." dedi Pelin abla tam destek full destek modunda.

"Pelin abla kafana çıktığın kaçak kattan belediyenin izni var mı?" dedim sırıtarak. Gelinin kız kardeşi imajına bürünen kendisi büyük topuzuyla komik duruyordu bence. Bir simleri eksikti.

Dönüp bana 'seni donumda sallarım' tarzı bakışlar atarak yanıma geldi.

"Seni istemeye gelecekleri zaman izin alırım." dedi ters bir şekilde. Gülüşüm soldu. Ablamın arkadaşları da ablamdan farksızdı. Pat pat lafını esirgemiyorlardı yemin ederim.

Biraz sonra zil çaldığında kapının ağzına cemaat misali dizilmiştik.

"Hoş geldiniz." Annem gülümseyerek karşılarken hepbir ağızdan "Hoş bulduk." dediler. Ablamın sözlüsü olacak Umut abi çiçeği ve çikolatayı ablama uzatınca ablam gülümseyerek elinden aldı. Sırayla herkesle tokalaşarak içeriye davet ettiğimizde bakışlarım Çetinle buluşunca gülümsemem büyüdü. Heyecanla olduğum yerde kıpırdandım. Onun elinde de bir çiçek vardı. Gülümseyerek yaklaşınca çiçeği almak için hareketlenecekken anneme uzatınca mal gibi kaldım. Ellerimi indirip boğazımı temizledim etrafa kısa bir bakış atarak.

"Sizin kadar güzel olmasalar da..." dedi Çetin kibar bir şekilde çiçek buketini anneme verirken.

Yağcılık yapıyordu. Annemle arayı düzeltmeye çalışıyordu.

Annem gülümseyecek gibi oldu ama yapmadı. Yine de teşekkür etti.

Annem Çetin'in anne ve babasıyla tokalaşırken Çetin karşıma geçti. "N'aber?" dedi kısık sesle. Üzerindeki siyah gömleği, altındaki siyan pantolonu ve gömleğinin üzerindeki siyah ceketiyle o kadar yakışıklı duruyordu ki. Anlık olarak bu yakışıklığı karşısında nefesim kesildi.

"İyidir. Senden?" dedim.

Bana yaklaşıp yanak yanağa öpüşürken kulağıma doğru, "Seni gördüm mükemmelim." diye fısıldadı. Gülümseyerek geri çekildim.

Annem boğazını temizleyince bakışmamız ve temasımız son buldu.

"Vay enişte," diyerek Çetin'e sarılan Şükrü ile ona baktık. "Hoş gelmişsin. Çiçek çikolatan nerede? Bak vermeyiz ha." dedi Çetin'in omzunu pat patlarken.

"Şükrü sana bir koyarım fıs fıs İsmaile dönersin kardeşim. Geri bas hadi." dedi Çetin kendini zor tutarak annelerimizin duymayacağı şekilde kısık sesle.

Şükrü karadeniz fıkralarındaki adamlar gibi şiveyle "Nassiiii?" dediğinde onu kolundan tutup çektim.

Misafirler salona geçince annem hepimize teker teker baktı. Kadın bizi uyarmıştı ama daha baştan uyardığı şeyleri bir bir yapıyorduk.

Bir tövbe estağfurullah çekip salona yürüdüğünde biz de arkasından gittik. Salonun büyük koltuğunda Umut abi ve anne babası otururken karşı koştukta Çetin, anne ve babası oturuyordu.

Birkaç tur tekrar hoş geldiniz hoş bulduk faslından sonra annemin öldürücü bakışları altında Çetinden uzak bir yere oturdum.

Telefonuma mesaj geldiğinde umursamadım ama onunla göz göze geldiğimde kaşıyla gözüyle hareket ettiğini fark ettim ve telefonu çıkardım cebimden.

'Kalkıp seni öperek kucağıma almamak için zor duruyorum' yazmıştı. 

Gülümsedim.

'Herkesin içinde mi?'

'Allahıma yaparım ama bir aile faciasına sebep olabilirim uyarıyorum.'

'Saçmalama' yazıp yolladım. Yapar mı yapardı çünkü güvenmiyordum.

'Plan yaptım. Şimdi ben tuvalete diye kalkıyorum sen de su içmeye diye kalkıyorsun ve banyoda buluşup bir güzel sevişiyoruz.' Yazmıştı. Gözlerimi devirdim.

'Bu planı yaparken mantığını kucağında mı hoplatıyordun reis?' Yazıp yolladım.

Ne saçma bir plandı. Bu konuda plan yapması bile komikti aslında. İşin aslı ben de çok özlemiştim ama bu kadar kalabalıkta ortadan kaybolsak anında anlaşılırdı.

'Böyle karşımda gülümsemeye devam edersen birazdan kucağımda seni hoplatacağım Sümercik. Hadi da'

'Olmaz.'

Cevabımı yazdıktan sonra ekranı kilitledim ve telefonu cebime koydum. Ona baktığımda ağzını oynatarak 'sikiyim seni' dedi. Çaktırmadan elimle nah hareketi yaptığımda annem bunu fark etmiş olacak ki kıçımı cimcikleyince olduğum yerde irkildim. Annem bana uyarıcı bakışlar attığında kötü kötü bakarak önümü dönmüştüm ki Çetin'in bana pis pis güldüğünü görünce sinirlendim.

Vay şerefsiz.

Annem kahveleri yapması için ablama talimat verince ablam ve Pelin abla kalkıp mutfağa gitti. Bu sırada aklıma gelen fikirle Anılı dürtüp onu kaldırdım ve biz de mutfağa gittik.

Ablam kahveleri yaparken ben de aklımdaki planı onlara anlatmıştım. Ablam ilk başta saçmaladığımı düşündüğü için yapmak istemese de intikam meselesi diyerek ona yalvardığım için kabul etmişti.

Planım Çetin'in kahvesine yağ koymaktı. Şimdi acı biber koysam acıyı sevdiği için bir şey olmazdı. Hem yağ daha iğrenç bir karışım olurdu kahveyle. Onu içerkenki yüzünü hayal edince keyifle sırıttım. Bana gülmenin hesabını verecekti.

"Abla bak karıştırma şunu Çetine vereceksin." dedim bolca yağ koyduğum kahve fincanına.

"Nasıl karıştırsın şuraya bak kahvenin üstünde yağ yüzüyor." dedi Pelin abla.

"Bir şey olmaz anlamaz o saftirik." dedim.

"Sizin nasıl ilişkiniz var?" diye sordu Pelin abla kaşlarını çatarak.

"Hiç sorma abla ben de daha anlamadım." dedi Anıl kafasını iki yana olumsuzca sallarken.

Ablam tepsiyi eline aldığında heyecanla soludu.  "Hangisini Umut'a verecektim? Bak şu an bir stres oldum Pelin. Bu muydu?" diyip Çetin'e vermesi gereken fincanı gösterdi.

"Çetinden daha saftirikler de varmış meğer." dedi Pelin abla. "Kızım saçmalama görmüyor musun yağ yüzüyor kahvenin üstünde. Seninki şu." dedi diğer fincanı gösterip. 

Ablamın heyecandan olsa gerek hala ayık ayık baktığını görünce bana döndü Pelin abla. "Sen ne olur ne olmaz dikkatlice izle. Olmadı sen ver ona kahvesini. Bizi karıştırma yemin ederim Fatoş abla yolar hepimizi."

Kafamı salladım.

"Hadi gidelim."

Ablam elinde kahvelerle önden gidip salona girdiğinde içten içe sırıtıyordum.

"Eee okul nasıl gidiyor gençler?" diye sordu Çetin'in babası muhtemelen konu açmak için.

"Gitmiyor." dedi Şükrü otuz iki diş sırıtarak. Bunun üstüne muhabbet başlamadan bitti.

Ablam kahveleri verirken az kalsın Umut abinin babası Çetin'in kahvesini alınca hızla koştum. Adam alacakken elinden kapınca sahte gülümsemeyle fincanı elime aldım. "Yardım edeyim." dedim saçma bir açıklamayla etraftakilere. Diğer elime de fincan aldım çaktırmamak için.

Birini Menekşe ablaya uzattıktan sonra hemen diğerini Çetin'e uzattım.

Kaşlarını çatarak şüpheyle süzdü beni.

"Götün başın ayrı oynuyor ne iş?" diye sordu kısık sesle göz kırpıp kafasını sallarken.

"Bir şey yok al." dedim kahveyi ısrarla uzatırken.

Bir bana bir kahveye bakıp eline aldı kahveyi. Aynı kaşları çatık ifadeyle kahveye bakarken streslendim. Anlamış mıydı acaba?

Bir şey yokmuş gibi köşeye geçtiğimde herkes kahvelerini almıştı.

Umut abi tuzlu kahveyi içinde herkes gülüşerek onu izlemişti. Gözler ve dikkatler ablamların üzerinde olduğu için kimse fark etmemişti ama ben full dikkatle Çetin'i izliyordum. Kahvesinden bir yudum aldığı an anında yüzünü ekşitince sırıtmam büyüdü. Hızla eline peçete alıp fincanı önündeki sehpaya geri koydu ve zorlukla yuttu. Çaktırmadan peçeteyle ağzını silince suya uzandı ve içti. Bana dönünce hızla kafamı başka yere çevirmiştim ama içimden kıs kıs gülüyordum tabii. Hayal ettiğim gibi olmamıştı ama en azından kahveyi içmişti. Ben kusmasını ve rezil olmasını falan beklerdim.

Söz kesme kısmına geldiğimizde herkes ayaklanmıştı. Ablam ve Umut abi yan yana geldiğinde ortalarında Umut abinin babası vardı. Makas tepsisini Pelin abla tuttuğu için makas kesmiyor deme görevi onun olmuştu. Umut abi beş yüz çıkarıp verince Pelin abla biraz daha ister gibi makası vermediğinde adam daha şimdiden pişman olmuş gibi cebindeki tüm parayı çıkarıp verdi.

Yüzükler takıldıktan sonra kurdele kesilince hep birlikte alkışladık. Ablam ve Unut abi hepimize sarıldı.

Tebrikler havada uçuşurken fırsattan istifade Çetin yanıma geldi ve elini belime atıp kendine çekti.

"Kahvenin içine yağ koydun değil mi?" diye sordu kulağıma doğru.

"Kuru iftira." dedim.

"Bir şartla affederim seni. Öpücük isterim."

Kafamı çevirip güzel kahve gözlerine baktım. Fazlasıyla özlemiştim. Dudağımı ısırıp bir kalabalığa bir de ona baktım. Daha fazla zaman kaybetmeden onu elinden tutup hışımla salondan çıkardım. Umarım yokluğumuzu fark etmezlerdi. En azından bir yarım saat falan. Birkaç dakika da olurdu.

Çetin'i odama çekip kapıyı kilitledikten sonra ona döndüm ve hızla dudaklarına yapıştım. Kollarımı sımsıkı boynuna doladığımda boyu çok uzun olduğu için parmak uçlarımda yükselmiştim. Yapılı bedenine doğru sürtünürken derdimi anlamış olacak ki belimden tutup beni havaya kaldırdığında bacaklarımı anında beline doladım. Büyük ellerini kalçalarıma indirip kavradı bu sefer. Dudaklarımız birbirinin ıslaklığıyla kaplanırken öyle iştahlı öpüşmeye başladık ki. Çok özleşmiştik. Alt dudağını art arda öperken o üst dudağımdan başlayıp alt dudağımı ağzına alıp emerek ıslak seslerle öpmeye devam ediyordu. Dilini çıkartıp dilime değdirirken dudaklarımı emiyordu öperek. Bu sırada eliyle kalçamı hafif hafif okşuyordu.

Aşırı istek doldum ona karşı. Bu yüzden biraz daha asıldım dudaklarına. Elimi ensesine atıp okşarken dudaklarını büyük bir iştahla emmeye devam ettim. Dudakları dolgun ve lezzetliydi. Her an öpebilirdim.

"Tam şu an cidden sevişmek istiyorum." dedim dudaklarına doğru.

Öpüşmeye devam ederken yavaşça yatağıma oturdu kucağında benimle birlikte. Tam kasıklarının üstüne oturmuştum.

Dudaklarımız yavaşça aralandığında ellerimi hafif sakallı yanaklarına getirdim. O da belimi iki taraftan kavramıştı.

"Seni kendime alacağım. Ne babam ne annen laf edebilecek. Bekle sen." dedi alnını alnıma yaslamadan önce.

Dudaklarını bir kez daha öpüp sıkıca sarıldım ona. Umarım annem yumuşardı da bir an önce baş başa kalabileceğimiz zamanlara geçebilirdik.

Annem kinci biri değildi. Birkaç güne kalmaz yumuşardı diye düşünüyordum. Bence ev sahibinin kirayı arttırmasından dolayı da morali bozuktu. O yüzden iki katı fazla tepki veriyordu. Şu kira mevzusu canını sıkıyordu farkındaydım. Bu yüzden ben de çok ısrar etmek istemiyordum.

"Hadi içeri geçelim daha fazla dikkat çekmeden." dedim istemeyerek kucağından inerken. Puflayarak kapıya doğru yürürken elimi tutup pat diye kendine çevirdi ve dudaklarıma sertçe yapıştı. Uzunca öptükten sonra art arda öpücükler kondurdu son kez. Geri çekilince birbirimize büyük bir özlem ve aşkla bakıyorduk.

Kapıyı açtığımda ellerimizi bıraktım. Önce ben çıkıp salona girdiğimde birkaç dakika sonra da Çetin gelmişti. Herkes oturmuş sohbet ederken annemin bakışlarını görmezden gelerek Çetin'in yanına oturdum. En azından yakınında olmak iyi hissettiriyordu.

-

Birkaç bölüme final yapabilirim ha. 40lı bölümlerde bitirmeyi planladım hadi hayırlısı hızlandıralım olayları

Continue Reading

You'll Also Like

2.9M 148K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
708K 51.8K 29
Brendon Wilson, her lisede olan popüler çocuklardan birisiydi. Umursamaz ve serseri duruşuyla etrafındaki tüm kızların kalbini gitar telini çalar gi...
18.6M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
15.6K 1K 44
Kaderin Kitabının Efsanesi kitabının ilk yayınlandığı düzensiz hâlidir.