Karanlığın ve Aydınlığın Vari...

By amour_des_livres07

61.8K 4.4K 386

Beyaz ve siyah iki Ejderha biri aydınlık diğeriyse karanlık peki ya birbirlerine aşık okurlarsa ve bir kız ço... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm - Sezon Finali
Açılama !!!
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
Duyuru !
49.Bölüm
50.Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
Duyuru!

48. Bölüm

282 22 2
By amour_des_livres07

Uzun zaman oldu bende farkındayım ama sınavlar yordu beni kafamı toplayıp anca yazdım.

Anca yazdım derken günde sadece bir iki kelime ekleyebiliyordum. Kafam yine dağınık ama bitti şükür.

Bir dahaki bölümü daha hızlı atmaya çalışacağım.

İyi okumalar okuyucularım 📖

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum...



***

" Aslında birbirinize benziyorsunuz ?"

" Nasıl ?"

" Soğuk biri bize alıştığı için böyle davranıyor. Sende ilk başlar soğuktun. Ben hariç sevgini göstermiyorsun Lilly de öyle. Tek fark Lilly  kızıl saçlı iken senin kumral olman."

" Desene kaçışım yok."

" Yok."

" Bende seni seviyorum güzelim." dediğinde huzurla gözlerimi kapattım. Yarın çok yorucu bir gün olacaktı.

***


"Ben nelere gidem... ay başıma gelenler... Rositam ben sanırım ruhları görüyorum."

"Ruhları görmüyorsun Harry."

"Sen benim ne görüp görmediğimi nereden biliyorsun kız?"

"Biraz daha mızmızlanırsın seni boğmak müddetinde kalacağım."

"Hi! Aramızda katil var. Jackson'um sen uzak dur bu kızdan gecenin bir yarısı seni boğar."

"Harry seni boğacağım!"

"Bir yerden fısıltılar geliyor sanki."

Gürültülerden tamamen uyanıp başımı kaldırdığımda Aaron'un mavileriyle karşılaştım. Gülümseyerek "Günaydın." dediğimde saçımdaki elini çekip yanağıma koydu.

"Sana da güzelliğim."

"Gözlerim kör oldu benim."

Aaron'un göğsünden kalkıp yere bağdaş kurarak oturdum. Harry kollarını göğsüne bağlamış bize sırtını dönmüştü . Diğerleri de yeni yeni uyanmış bir halde idiler.

"Günaydın millet!"

"Sana da günaydın Luna." Rose gülümsediğimde Harry hariç hepsi 'Günaydın' demişti.

"Ne oldu?"

Elena yanıma gelip gülerek elini omzuma koydu. "Sabah uyandığında sizi birbirinize sarılmış halde görünce böyle oldu."

"Lan oğlum sanan ne? Luna benim sevgilim... hatta karım."

Gözlerimi yüzleştiğim gerçekle kocaman açtım. Aynı şoku Harry'de yaşıyordu. Gözlerimizin önünde başı yere düşmüştü.

"Harry!"

Rose' bağırış sesiyle beraber Elenayla Harry'nin yanına gittik. Rose tüy gibi dokunuşlarla yanağına vurup uyanmasını sağlıyordu.

"Sen böyle anca uyutursun." diyen Tom elinde oluşturduğu su baloncuğunu Harry'nin yüzünde patlattı.

"Ben öldüm." diyerek tepki veren Harryle içimiz rahatlamıştı. Hemen yanımda Harry'e çatık kaşlarla bakan Aaron'a baktım.

"İyi mi?"

"İyi, iyi." dediğimde elimi tutup eski yerimize dönmüştü. Ne kadar göstermese de Harry için endişeleniyordu.

"Sence de etraf fazla sessiz değil mi?"

Kaşlarımı çatıp bizimkilere baktım sonra da Aaron'a döndüm. Anlamamıştım. Sırtını verdiği ağaçtan doğrulup etrafa bakmaya başladı.

"Lilly yok!"

Kaşlarımı çatıp bende etrafa baktığımda Lilly'i görememiştim. Nereye gitmişti ki?

"Ayrılıp arayalım."

Aaron'un endişeli sesini kulağıma gelince iki adımda yanına gidip elini tuttum. Bedeni bana dönmüştü ala gözleri hala çevrede geziyordu.

"Aaron, Lilly insan dünyasını bizden daha iyi biliyor. Biraz bekleyelim gelmezse aramaya çıkarız."

"Pekala sadece beş dakika."

Gergin bir şekilde en yakın ağaca sırtını verdiğinde Harry'de ayağa kalkmıştı. "Lunitam bence bu kız kaçtı."

"Sebep?" diyerek soran Vanessa'yla bende merakla Harry'i dinledim.

"Acıktığı içindir."

"Bende mantıklı bir cevap verecek diye dinliyorum seni." diye sitem eden Tom'a omuz silkmişti.

"Şahsen ben acıktım. Sizi bile yiyebilirim."

"Ona ne şüphe." Yanımdaki Elena'nın kısıkça söylenmesiyle güldüm.

"Beş dakika doldu!"

"Saydın mı?" Max Aaron'a şaşkınca bakarken Aaron onu umursamadan havalandığında bende yanına gidecekken Lilly'nin sesi kulağıma doldu.

"Hey millet! Acıkan var mı? Size nefis pideler ve börekler aldım. Ciğer de var tabi."

Hepimizin gözü bize doğru eli dolu bir şekilde gelen Lilly'deydi. Harry bizi ittirerek Lilly'nin yanına koşmuştu hemen.

"Ben açım!" Lilly gülerek elindekilerin yarısını Harry'e vermişti.

"Harry'nin tahmininin tutacağını beklemiyordum." Elenaya bende katılıyordum. "Bende." dedim.

Lilly getirdiklerini ortaya koyduğunda hepimiz acıktığımız için dairesel şekilde oturmuştuk. Aaron'un gelmemesiyle yana döndüğümde koyulaşmış gözlerinin hedefinde Lilly vardı.

"Neden bize haber vermeden gidiyorsun? Ne kadar merak ettik haberin var mı! Burada grup halindeyiz ve sen canın istediğinde çekip gidemezsin!"

"Bir kere sen bana bağırmazsın! Hem sana ne? Canım istedi çekip gittim bana hesap sorması gereken kişi Luna."

Ayağa kalkıp Aaron'un yanına gittim. Ellerini ellerimle birleştirip baş parmağımla okşadım.

"Sakinleş! Abartılacak bir şey değil."

"Ya başına bir şey gelseydi?" Sesi az önceye nazaran daha sakindi.

"Şimdiden bu kadar tepki verdiysen ilerde birini severse ne yapacaksın kıskanç erkeğim?"

"Kıskanç erkeğim?"

"Buna mı takıldın Aaron!" dediğimde çapkınca gülümsedi.

"Aaron!"

"Bu kızı kim alır. İki dakika da kafa ütüler."

"Aaron!" Sesim yükseldiğinde gülmüştü.

"Ben anlamadım Lilly'le Aaron arasına ne var?"

Max'in sorusuyla Aaron beni kendine çekip boş olan yere oturdu. "Kardeşim." Ortaya direk söylemesi ile gözlerimi kocaman açarak Aaron'a baktım.

Ama Aaron beni takmadan ağzına bir şeyler atmakla meşguldü. Diğerleri ise şok olmuş bir vaziyetteydi. Harry hariç, çünkü kendisi yiyecekleri süpürmekle meşguldü.

"Ben senin ablan oluyorum." diyerek konuşan Lilly'le gözlerim kocaman açıldı. Bu kız bir tek buna mı takılmıştı?

"Senden önce doğup yüz yıl boyunca uyudum ama buna rağmen senin abin oluyorum."

"Sen bana ne demeye çalışıyorsun?"

"Ne anladıysan." diyen böreği ağzıma sokan Aaron'du. Art arda ağzıma bir şey atmasıyla kaşlarım çatılmıştı. Bu halime gülüp kendisi bir şeyler yemeye başladı.

"Siz bunu nerden biliyorusunuz?" Jackson'un mantıklı sorusu ile Elena ile göz göze geldik.

"Şahsen ben bilmiyordum ama annem hep bir abim olduğunu söylerdi. O yüzden şaşırmadım."

"Kim kimin abisi, kardeşi?"

Olaya sonradan katılan Harry'le yanında oturan Rose Harry'e olayı anlatmıştı.

"Şey." diye söze başlayan Elena herkese kaçamak bakışlar atıp Tom'a yardım dilercesine bakmıştı.

"Biz zamanbozan-" diye söze başlayan Tom'un sözünü Elena kesti.

"Biz zamanbozanda Sevirya'nın geçmişine gittik. Luna'nın daha doğmadığı zamana yani. Orada küçük benle tanıştık ve bize Jackson'la Max'in, Harry'le Vanessa'nın kardeş olduğunu söyledi."

Bir solukta söyledikleriyle kimseden çıt çıkmamıştı. Harry bile yemek yemeyi kesmişti.

•••


"Bilmeceye göre bizimkiler gibi kanatları var."

"Tom haklı : Türleri arasında en hızlısı, yenilmezi/ Ürkektirler ama çok da zarar verirler/ Bin yüzyıldır görünmediler / Sende olan onlarda da var.' Bana pegasusları çağrıştırıyor." Aaron bilmeceyi tekrardan okurken ben sadece onu izliyordum.

"Pegasuslar birebir tarife uyuyor. Bin yüzyıldır onlardan haber alamadık. Ürkekler ama sağlam tekmeleri var. Hız konusunda atları da geçerler." diyen Jacksondan sonra Tom konuştu.

"Pegasusları bulmamız gerek. Ama nerede yaşadıkları bir yana o kadar yıldır onların izine rastlayan yok."

"Saklanacak çok iyi yer bulmuşlar."

Aaron tüm dikkatini haritaya vermiş ve ikisinin konuşmasını dinliyordu.

"Amorya'nın kuzeyi ve güneyi olamaz. O taraflar soğuk kesimler. Pegasuslar ılıman iklimde bol yeşillikli ve sulu alanda yaşar."

"Açık alan ve mağaraları da unutma Aaron. Mağaralar onların yuvaları."

"Düşünüyorum ama böyle bir yer ne duydum ne de gördüm."

İtiraftan sonra bizimkiler arasında büyük sessizlik olmuştu. Bu durumda biraz gerilsekte ilk hamle Harry'den gelmişti. Vanessa'ya sıkıca sarılmış hatta öbür yanına oturtup bir Rose'a bir Vanessa'ya yedirmişti.

Jackson ve Max ise zaten kardeşiz biz diyerek sarılmışlardı.

Pek değişen de bir şey olmamıştı. Kahvaltı faslından sonra ağaç kütüğünden masa yapmış etrafında toplanarak bir sonraki bilemeceyi öğrenmiştik.

Çözüm kısmına gelince Lilly başta olmak üzere sıkılmışlardı. Harry'de bizim -ben, Aaron, Jackson ve Tom- beyin fırtınası yapmamızı söylemişti.

Bir koluna Vanessayı ötekine Rose'uda alarak insanların yaşadığı yere gitmişlerdi. Peşlerinden de Max. Lilly de onlarla birlikte gitmişti tabii.

Elena ise Violettayla önemli bir konu konuşacağını söyleyip bizden epeyce uzaklaşmışlardı. Onları duyabiliyorduk ama dinlemiyorduk. Bilmeceyi çözmeye ve yeni rotamızı oluşturmaya çalışıyorduk.

Tabi ben geri planda kalmıştım. Tom, Jackson ve Aaron ben yokmuşçasına her şeyi hallediyorlardı. Aslında bu durumdan memnun gibiydim. Aaron'u izlemek zevkliydi.

Haritada olan bakışlarını bana çevirip göz kırptığında gülümsedim. Bakışları tekrardan haritaya dönünce üç erkek kendi aralarında tartışmaya girmişlerdi.

Haritada bir yerleri çiziyorlar Pegasusların yaşam alanlarını daraltıyorlardı. Kulağıma Violetta'nın ağlama sesi gelirken sesli bir nefes verip oradan ayrılmak üzere hareketlendim.

Aaron'un arka tarafından ormana girip kızların yanına vardım. Violetta bir kayanın üstüne oturup ağlarken, Elena sarılarak Violetta'yı teselli etmeye çalışıyordu.

Kayanın diğer yanına oturup bende sarıldım. Bir süre daha ağlayınca Elena'yla sırtını sıvazlayıp saçını okşamıştık.

"Daraldım." diyerek kayadan inmişti Violetta. Az önceki hali nedeniyle sırtı bize dönüktü.

"Baban oradan sağ çıkacaktı ama ihanete uğradı... uğradık." diyebildim. Gördüğüm rüyada Violetta'nın babası olduğunu anlamak pek zor değildi. Birbirlerine benziyorlardı özellikle yüz hatları.

Omzumun üzerinden bana kısa bir bakış atıp burnunu çekti. Yanımdaki Elena hırsla ellerini yumruk yapıp kayaya vurmuştu. Kayada oluşan küçük çatlakla gözleri kocaman olmuştu.

"Hala alışamadınız."

"Ne bileyim ilk defa yaşıyorum böyle bir olay." Küçük sitemine gülmüştüm. Benle beraber Violetta'da. Violetta siniri bozulmuşcasına gülerken Elenayla bakışıyorduk.

Violetta kendini yere atınca kayadan inip başında durduk. Doğrulup zorlukla konuşmaya çalıştı.

"İ-şe bak. Bizi bi-ti-ren. Karan-lık de-ğil biziz."

Haklıydı, hemde sonuna kadar.

Kahkahasını durdurup yerde cenin pozisyonu alınca yanına oturduk.

"Eski Sevirya... orası çok güzel bir yermiş. Neden ihanet etme gereği duymuşlar? Çok mu kötü yönetmişler? Zalimce mi davranmışlar!" Elena hırsla söylenirken sustum.

Neden?

O sorunun cevabını belki hiçbir zaman öğrenemeyecektik. Ama geleceğimizi parlak bir şekilde yeniden daha sağlam temellerle atabilirdik.

"Herkes kendince bir şeyler yapmaya çalışmış olan bize oldu." Violetta'nın sarıya çalan saçlarını okşadım.

"Jackson dışında kimse saçlarımı sevmemişti." Gözleri dolu doluydu keza bizimdi öyle. Benim en azından bir abim, ablam vardı. Keşke birlikte büyüseydik belki her şey daha farklı olurdu.

"Geçmişimiz karanlık ve puslu. Geleceğimiz ise daha bitmemiş bir resim. Ressam ise bizleriz. Fırçalarımız kırılacak, boylarımız tükenecek ama umudumuz ve ışığımız hep bizimle olursa o resimler bir gün tamamlanacak. En güzle haliyle."

Tom'un iç ısıtan konuşmasının ardından Aaron'un sıcak kolları bedenimi ve ruhumu sardı. Başım göğsüne düşerken gözlerimi sıkıca kapattım. Şu an bulunduğum yer oldukça huzurluydu, hiç bitmesini istemediğim tek şeydi belki.

"Seni seviyorum Luna'm." Dudakları saçlarıma ardındanda alnıma değdi. Şefkat kokan sesiyle gözlerimi kısıkça aralayıp okyanus mavisi gözlerine baktım.

"Bende seni seviyorum okyanus gözlü adam."

Sıcak dudakları alnıma değdi ama öpmedi. Öylece durdu. İçimi ısıtan dudakları çekildiğinde yerime kıpırdandım.

"Aaron."

"Hımm."

"Beni bırakma lütfen." Çatılan kaşları görüş açıma girdiğinde nazikçe çenemden tutup tamamiyle kendisine döndürdü.

"Bu fikir aklına nasıl geldi bilmiyorum ama son kere söyleyeceğim Luna." Ciddi duruşundan haz etmemiştim.

"Seni seviyorum ve benim karımsın. Hiç kimse hiç bir nedenden dolayı seni benden alamaz. Buna izin vermem. O resmi birlikte tamamlayacağız. Anladın mı güzelim?"

Dudaklarımda oluşan tebessümle uzanıp yanağına küçük bir buse kondurdum.

"Anladım." diye geri çekildiğimde kulağıma Harry'nin sesleri dolmuştu.

"Geldi şebek."

"Deme öyle." diyerek ayağa kalktım. Diğerleri bizden uzaklaşmış olmalıydı.

"Acıkan var mı?" Sesli harfleri uzata uzata konuşan Harry'le kızlarla kahkaha atmıştık. Getirdikleri yemekleri yiyerek karnımızı iyice doyurmuştuk.

Ardından ağaç kütüğü masanın etrafına toplanan üçlüye eşlik etmiştik. Lilly ve Harry hariç. Vanessa'nın yaptığı sarmaşık hamaklarında uyumakla meşguldüler.

"Rotamız hala belli değil ve neredeyse gezegenin yarısından çoğunu eledik." diye açıklayan Tom'un ardından dikkatlice haritaya baktım.

Uç noktalar ve çok sıcak olan yerler kırmızı ile işaretlemişti. Geriye orta kesim ormanları kalmıştı.

Aaron'un çevirdiği kırmızı kalemi alıp doğu tarafındaki ormanları eledim. "Dikenli çalılar ve zehirli bitkiler buralarda çoğunlukta." diye açıklama yaptım.

"Kalemi alabilir miyim?"

Kalemi Vanessaya uzattığımda batı ormanlarını da eledi. Bize dönerek boğazını temizledi. "Karanlık bu bölgeye yayılmış durumda, burada da olamazlar."

"Bir şey söyleyeyim mi? Hiçbir yer kalmadı." Max haklıydı. Harita'nın her bir noktası çizilmişti.

"Bulamadınız mı hâla!" Hamağında oturmuş tavşanını seven Lilly'e dönmüştü gözler.

"Gel de bul!" diye karışık verdi Max.

"İyi madem siz bu gidişle bulamayacak gibisiniz zaten." diyerek yanımıza geldiğinde bir ego kısmında abisine çektiğini anladım.

Gülerek Aaron'a baktığımda göz devirmekle yetinmişti.

"Bul bakalım prenses Pegasuslar nerede yaşıyor?"

Lilly gür bir kahkaha attığı da kucağında tuttuğu tavşanı yere zıplamıştı. Ormana doğru kaçarken Lilly kahkahasını kesip peşinden gitmişti.

"Gel buraya!"

"Biri ona o tavşanı sahiplenemeyeceğimizi söylemedi mi?"

Jackson'a dönerek başımı hayır anlamında salladım. Aaron uçarak giden Lilly'i hava baloncuğuna almıştı.

"Hey, kaçıyor tavşanım!"

"O tavşanı sahiplenmezsin Lilly."

"Ama neden? Ben hep evcil hayvan istemiştim ama hepsi öldü."

Aaron tek kaşımı havaya kaldırıp "Neden acaba?" dediğinde gülmüştük.

Aaron hepsine ters bir bakış atıp bana gülümsemişti. Lilly'i yere indirdiğinde küçük bir kız çocuğu gibi kollarını göğsünde bağlamıştı.

"Anne olacak bu yüzden sahiplenmezsin."

"Ne? Nasıl ve ne zaman?"

Max Lilly'nin bu haline gülerek açıklama yaptı. "Ruhları hissedebiliyoruz. Bir sürü bebeği olacak tavşanının."

"Bunu şimdi mi söylüyorsunuz?"

"Anne olmasa bile insan dünyasındaki bir hayvanı Amorya'ya götürmezdik."

"Ama neden?" Aaron burun kemerine sıkıp sabır dilenip haritaya döndü.

"Luna ya!"

"Amorya'daki tavşanlar daha gelişmiş orada yem olur. Hem bizim çıkacağımız yolculukta bir canın daha yanmasına göz yumamam."

Omuzlarını düşürerek başını sallayıp Aaronla aramıza girdi. Kalemi eline alıp haritanın bir köşesinden öteki köşesine çizgi çizdi. Aynı işlemi diğer köşeler için yaptığında harita üzerinde çarpı işareti oluşmuştu.

"Pegasuslar'ın kanatları var ne diye karada yaşasın. Gökyüzünde kendilerine kimsenin ulaşamayacağı bir alan bulmuşken hemde."


Bölüm sonu

Nasıldı?

Pegasuslar gökyüzünde yaşıyor ama nerede?

Tanya ve Kratos sessizleşti gibi sizce bir şey mi planlıyorlar?

Görüşürüz🌸

Continue Reading

You'll Also Like

903K 20.6K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
148K 378 3
(+18) Yabancı çevik bir hamleyle beni çevirip masaya dayarken elimdeki hançere gülerek baktı, buz mavisi gözleri bana dönerken gölgeler sıklaştı, uya...
7.7M 449K 84
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
34.7K 456 24
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...