ASYA (TAMAMLANDI)

By bencena12

41.5K 3.3K 402

~aşk gerçekten her şeyi affedecek kadar güçlü bir duygu muydu? ~ ~~~~~ "bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım sa... More

KARAKTERLER
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58- +18
59- +18
60
61- +18
62
63
64
65- +18
66
67
68
69
70
72 - +18
73
74
75
76
77 - +18
78
79
80/+18
81-Final Part I/+18
81 Final Part II
DUYURU

71

334 37 0
By bencena12

Herkese keyifli okumalar.. ❤❤


"ooyy teyzesinin balı, bir tanesi, güzeli.." kulağıma gelen fısıltılar ve okşanan karnımla güne merhaba derken son 2 aydır her sabah tekrarlanan aynı ritüelle gözlerimi araladım.

2 aydır demirde kalmayıp kendi evimde kaldığım her günün sabahı linanın bu haliyle uyanıyordum. Sabahları porsuk gibi uyuyan kardeşim gün içinde beni yakalayamadığından dolayı karnımı okşayabilme fırsatını yakalayabilmek için erkenden kalkıyor her sabahta beni böyle uyandırıyordu.

"lina bebeğim" elimi saçlarına atıp sevgiyle okşadım.

"mükemmel bir şey bu ya. Doğsun artık ölücem onu beklemenin sabırsızlığından" diye sızlandı ve karnıma ıslak ıslak öpücükler bıraktı "doğ artık yaramaz ya ne olur valla çok merak ediyorum seni. Var ya kızsan ve bana benziyorsa dünyanın en şanslı bebeğisin çünkü dünyanın en güzel kızı olucaksın" demesiyle bu tatlı haline kıkırdadım.

"bebeğim daha 3 aylık o ve benim daha 6 ayım var" dememle sanki ilk defa bunu duyuyormuş gibi derince ofladı. Son kez karnımı öpüp bana doğru uzandı ve bu sefer benim yanağıma en ıslağından bir öpücük kondurdu.

"günaydın dünya üzerindeki en güzel anne"

"sonunda aklına gelebildim. Günaydın dünyanın en güzel, en seksi, en deli teyzesi" dememle şımarıkça güldü.

"cidden o kadar şanslı ki bu bebe benim gibi bir teyzesi olduğu için" demesiyle yumuşacık saçlarını sevgiyle okşadım.

"hem de çok şanslı bebeğim." dememle kocaman güldü.

"bugün gelinlik provan var unutmadın dimi" demesiyle oflayarak başımı iki yana salladım. 2 aydır herkes harıl harıl düğünüm için bir şeyler yapıyordu ve bana düşen sadece gelinlikken isyan ediyorum ya aferimdi bana ama cidden çok sıkılmıştım sürekli provaya gitmekten. Günden güne aldığım kilolar yüzünden sürekli gelinliğin bedeninde oynama yapılmak zorunda kalınması canımı sıkmaya başlamıştı.

"oflama ya harika bir şey gelinlik provası. Zaten şunun şurasında düğüne 3 gün kaldı biraz keyif al" diye bana kızmasıyla abartılı bir şekilde güldüm. Yanağıma hafifçe vurup elini omuzuma, çenesini de elinin üstüne koyarak gözlerini gözlerime dikti.

"akşam da bekarlığa vedanı hazırladım. Herkes olucak ve çok eğlenicez ama keşke isteme de olsaydı" demesiyle dudak büktü. Aslında bazen yapmadığıma ben de pişman oluyordum ama yapmamam en iyisiydi.

Babamla aram iyi değildi ve her ne olursa olsun onu çiğneyip görmezden gelmek istememiştim. Dayımdan istese beni Ömer dede, dayımın demir ve bana yaptıkları yüzünden bunu da istememiştim ve geriye de kimse kalmamıştı. Tarık amca benden istesin demişti ama babam ve dayım dururken de bunu yapmak istememiştim ve sonuç olarak da isteme yalan olmuştu. Her ne kadar Ömer dede, ananem, dayım, amcam itiraz etse de duruma çokta umurumda olmamıştı. Arkadaşlarımız arasında güzel bir nişan vari tören yapmış, demirle bana yüzük takmıştık ki bu bana yeterdi.

"bu konuyu konuştuk bebeğim tekrar tekrar açma lütfen"

"evet ama ne biliyim içinde kalsın istemedim. Yapmadığın için benim bile içimde kaldı senin nasıl kalmadı anlamıyorum. Hiç mi demir abiyi tuzlu kahve içeriden görmek istemedin." diye sızlandı.

"içimde kalmadı lina takma artık şunu ve içirmemi istediğin tuzlu kahvenin anlamı da onu istememektir o yüzden hayır demiri tuzlu kahve içerken görmek istemedim." diye söylendim.

"peki tamam nasıl diyorsan o" diyip göz devirdi sonra yine gözlerime baktı "babamı düğüne çağırıcaksın ama dimi. Babam gerçekten çok yalnız ve üzgün abla. Biliyorum senin için zor ama en azından benim için davetiyeyi sen götürsen olmaz mı? " demesiyle saçlarını bir süre bir şey demeden okşadım. Bebekten de haberi yoktu. Hoş aile büyüklerinden kimsenin yoktu. Nikahsız bu işi yapmış olmam hiç de hoş karşılanmazdı çünkü ailem ben kadar rahat değildi.

"tamam güzelim ben kendi ellerimle bizzat taktim edicem davetiyeyi. Hem.. Onu bir göriyim ben de. 3 aydır bir kere bile görüşmedik"

"çok teşekkür ederim abla. İnan seni gördüğüne çok sevinir. O.. Cidden terk edilmiş gibi.. Yanında olmaya çalışıyorum ama çok da başarılı olamıyorum. Ev beni basıyor dayanamıyorum oraya" diye üzgünce fısıldadı.

"bunu sadece sen sırtladığın için üzgün ama biliyorsun durumları"

"biliyorum. Şikayetçi değilim ama ne biliyim babamı böyle görmek beni çok üzüyor. Seni özlüyor cidden. Hep seni soruyor" demesiyle gözlerim doldu. Bu duruma en başından bizi getiren oydu. Keşke yapmamış olsaydı da biz de normal birer baba kız kalabilseydik.

"tamam güzelim. Birlikte gideriz hatta olur mu? provadan sonra geçeriz" dememle kapım açıldı ve mine gülerek içeri girdi.

"yaaa şu miskinlere bak hala yataktalar kalkın çabuk dünya işimiz var." diye söylenip yanıma geldi ve yatağa eğildiği gibi ilk beni öpüp "naber güzel anne" dedikten sonra açıkta olan hafif şişik karnımı öptü ve "naber teyzesinin bir tanesi keyifler yerinde mi" diye bebeğime de sataştı. Bu tatlı haline gülerken o da güldü. "ölücem şunun heyecanından ya biran önce doğsa"

"off aynısını dedim biliyor musun? Cidden en sonunda onu beklerken biz dokuz doğrucaz" diye karşılık verdi mineye lina. Mine onun da yanağını kocaman öperken "valla öyle ya" diye destekledi onu. İkisininde şapşal haline gülerken telefonum çaldı. Mine komodine uzanıp bana verdiğinde ekranda gördüğüm isimle kocaman güldüm.

"kocam arıyor" diyip kıkırdadım liseli kız gibi. Yarın imam nikahımız kıyılacaktı ve sonuçta daha gerçekleşmemiş olsa da kocamdı. Telefonu açıp kulağıma koyarken kızlar halime gülüp odadan çıkmak için ayaklandılar

"kocacım, aslanım, evimin direği" dememle karşıdan gür bir kahkaha geldi.

"yerim o dilleri yavrum. Ne güzel bir telefon açışı bu. Kocan ölsün sana" demesiyle bu sefer kahkaha atan bendim. Öyle seviyordum ki onu ölecektim neredeyse.

"oyy balııım" diye nazlı nazlı konuştum "Nabersin sevgilim neredesin. Neden gelmedin hala. Özledik biz seni" sonlara doğru sesin nazlı bir üzgünlükle çıkarken yüzüm düşmüştü. Neden hala gelememişti ki.

"geliyorum yavrum yoldayım. Düğün yerine uğradım. Hani dün akşam sıkı sıkıya tembihledin ya beni git kontrol et diye ben de sabah erkenden oraya gittim güzelim" demesiyle söyleyince aklıma gelmişti onu asker gibi görevlendirdiğim.

"ayy unutmuşum ben onu hayatım ya."

"belli belli. Neyse 10 dakikaya oradayım yavrum ne getiriyim sana. Canın ne çekiyor." demesiyle iştahla dudaklarımı yaladım anında.

"aslında her şeyi"

"o zaman her şeyi getiriyim bebeğim"

"iyi ki zengin koca bulmuşum oh mis valla ekmek elden su gölden her şey emrime amade harika" dememle güldü. "her şeyi getirme de şey getir aşkım ya Hatay dürüm" dememle gülmesi kahkahaya dönüştü bu sefer.

Ne canım çekmişti.!

"uyanır uyanmaz onu istemen peki"

"canım çekti. Hem benim değil bebeğin çekti valla. Duyuyorum ben anne Hatay dürüm anne Hatay dürüm diye söyleniyor." dememle kahkahası daha da arttı. Bu gülüşü sürekli duymak için her şeyimi verirdim.

"eminim bebeğimizin canı çekmiştir seni dürüm canavarı. Hayır hatunun kocası dünyanın en iyi aşçılarıyla çalışıp nezih bir menüsü olan restoran zinciri işletirken hatunun canı Hatay dürüm çekiyor. İnanılmaz gerçekten"

"senin o cincon yemeklerin hatay dürümü geçemez hayatım üzgünüm senin adına" diyip göz devirdim. Göz devirmemi görseydi bir keresinde kalçamı şaplakladığı gibi yine aynısını yapardı biliyordum ve şuan mazoşist gibi canım bunu feci şekilde çekiyordu..

İçim istekle dolarken derin bir nefes alıp dizginledim kendimi. Beyefendi tehlikeli olmasa da inat etmiş bana 1 aydır el sürmemişti ve ben artık cidden delirmek üzereydim. Bu gece bu işi halletmeyi aklıma not edip "Hadi dediğimi getir biran önce. Açlıktan ölücez. Bak hemen yemezsem bebeğin bir tarafında dürüm izi çıkar" diyip konuyu kafamdan uzaklaştırdım.

"tamam yavrum tamam uçuyorum şimdi" demesiyle öpücükler yollayıp kapadım telefonu ve yataktan kalktım. Banyodaki işlerimi halledip salona geçerken mine ve linayı kafa kafaya vermiş dergi karıştırırken bulmuştum.

"neye bakıyorsunuz siz"

"vitaminlerini al ve şu taze sıkma portakal suyunu iç" lina sorumu takmayıp her sabahki ritüeli bana tekrar ettirirken bu anneci tavırlarına göz devirip dediğini yaptım ve koltuğa oturdum.

"hey ne o"

"yok bir şey balım ya magazine bakıyoruz öyle boş boş. Bu arada annemle babaannem yarın geliyorlar"

"ooo harika gelsinler gelsinler çok özledim valla" elime kumandayı alırken lina bana döndü ve ne yapıyorsun dercesine baktı. "ne" diye anlamazsa çıkıştım.

"kahvaltı etsene sen. Ne diye oturdun koltuğa. Kalk yeğenimi besle" diye kızdı bana.

"canım kahvaltı istemiyor. Demir dürüm getiriyor bana" diyip omuz silktim. Sen inanılmazsın diyerek baktı bu sefer de.

"ya her provada gelinliğini genişletmekten modacının ili iflağı kurudu. Seni ve yeğenimi sağlıklı besleyeceğim diye avakado oymaktan benim canım çıktı ama hanımefendi kalkmış dürüm yicem diyor ya. Kızım sen şaka mısın" diye kızdı bana.

"lina karışma istersen" mine sus dercesine onu uyarırken umursamazca ona baktım.

"ne var ya aaa aa. Bebeğimin canı dürüm çekti" diye kendimi savundum. "hem ben avakado falan yemek istemiyorum ya. Sevmiyorum öyle şeyler rahat bırak beni"

"suçu yeğenime atma. Böyle giderse tombik bir roma imparatoriçesine dönüşeceksin sonra da kilo aldım, çirkinim diye ağlamaya başlıcaksın" demesiyle sözlerinin gerçekliği bana fazla geldi ve anında gözlerim doldu. Halimi gören mine "lina aferim iyi bok yedin" diye kızarken ona lina, minenin yanından kalkıp "hayda" diyerek yanıma geldi ve oturdu "tamam ya şaka yaptım ağlama hemen. Özür dilerim"

"çok çirkin gözüküyorum dimi. Yüzüm şişmeye başladı. Bel çevrem iyice yağlandı bok gibiyim dimi" diyip hıçkırdım.

"hay lina ağzına kamyon girsin" mine yanımıza gelip diğer tarafıma otururken gözümden akan yaşları sildi. "bebeğim saçmalama ya ne kadar güzel ve seksi gözüktüğünü bilemezsin. Annelik sana ekstra bir güzellik kattı ve normale göre hiç de kilo alamadın. Bakma sen o salağa" diyip linaya baktı ama ben ağlamaya devam etti.

"Beni kandırıyorsunuz biliyorum"

"valla kandırmıyoruz. Mine çok haklı cidden ayrı bir güzellik kattı hamilelik sana yemin ederim çok güzelsin. Hem minenin dediği gibi çok da kilo alamadın. Beni biliyorsun 100 gram bile fazla gelir bana" diye beni sakinleştirmeye çalıştı. Ama sakinleşemiyordum çünkü bir kere bam telime basılmıştı. Çirkindim ve git gide de kilo alarak daha da çirkinleşiryordum.

"yalancısın sen. Çirkinim işte" diye isyan edip onu iterken kapı çaldı ve hızla yanımdan kalkıp can simidi gibi kapıya koştu. Bir süre sonra demir elinde bir sürü poşetle içeri girdiğinde beni görünce korkuyla yanıma geldi hemen.

"yavrum ne oldu niye ağlıyorsun sen" yanıma oturup yüzümü elleri arasına alırken drama queenliği abartıp daha da çok ağladım.

Yemin ederim ben değil hormonlarım yapıyordu. Şu son 2 aydır dünyanın en çekilmez, en nazlı, en şımarık kadını olmuştum. He bunda çevremdekilerin, hele de demirin üstüme titreyişinin çok büyük bir payı vardı ama büyük pay kesinlikle hormonlarımındı.

"çok kilo aldım dimi ben. Çirkinleştim. Duba gibi oldum. Sen de beni beğenmiyorsun. Bana bakmaya katlanamıyorsun dimi" diye olayı ölümüne abartırken demirin aha yine başladık bakışlarını son anda yakalamıştım ve "demir" diye bağırmıştım.

"güzelim sen benim bu dünyada gördüğüm en güzel kadınsın. En güzel annesin. Hala öyle güzelsin ki sana bakarken yüreğim sıkışıyor kalbim ağzımda atıyor. Sen nereden çıkardın bu saçma söylemeleri yavrum. Aynaya hiç mi bakmıyorsun sen. Güzelliğin tüm kadınları kıskandırır hiç mi görmüyorsun" diye fısıldayıp dudağıma minik bir öpücük bıraktı. Parmakları şevkatle yanaklarımı okşarken yaşlarla parlayan gözlerimi doğru mu söylüyor diye deli gibi gözlerinde gezdirdim. Bu adetim de yeni çıkmıştı. Nedense herkes sanki bana yalan söylüyor, hamileyim üzülmiyim diye beni kandırıyorlar diye düşünüyordum ama yok demirde öyle bir şey yoktu.

"bak duydun işte rahatladı mı için" diye mine araya girip koluma öpücük bırakırken gülerek başımı salladım ve kafamı demirin göğsüne yasladım. Beni hiç bekletmeden saçlarımı okşamaya başladı.

"hadi yemeğini ye güzelim saate kaç oldu hala açsın" demesiyle kafamı kaldırıp inatçı bir bakışla ona baktım.

"yemicem" diyip kollarımı kucağımda bağlarken, lina "Allah aşkına yapma böyle ya" diye sızlandı.

"bana dediğinden sonra ağzıma tek lokma koymicam. Otur,ben ve bebeğim açlıktan kıvranırken sen yaptığının yarattığı vicdan azabından öl" diye intikamcı bir sesle konuştum. Demirin gözleri linaya dönerken "yine mi kilosu hakkında mı konuştun sen" diye biraz sertçe kızdı ona.

"bana yarım dünya dedi. Şiko patates dedi. O kadar şişkosun ki neredeyse koltuğa sığmıcaksın dedi aşkım" diye olayı abarttıkça abarttım ve kinle linaya baktım. Oh canıma değsindi.

"bir de bayıl istersen" diye kızgınca çıkıştı bana. Demir ikimize de sizinle işimiz var dercesine bakıp poşete uzandı ve bir dürümü çıkarıp kağıdını sıyırdı. Nefis koku burnuma dolarken göz ucuyla ona baktım.

"size de aldım kızlar yemek isterseniz bu nefis tadı kaçırmayın. Oh misi gibi de kokuyor" diyip dürümü burnuma doğru yaklaştırdı. Yüzümü diğer tarafa inatla çevirirken birazcık bu tribimi uzatabilmek için allahtan dirayet istedim. "yavrum yapma böyle hadi ye şunu. Sen normale göre kilo bile almadın güzelim ne bu takıntı. Hadi bebeğimiz için ye şunu güzelim. Bak nasıl güzel kokuyor bol soslu, dolu dolu" diye beni ikna etmeye çalışırken dayanamayıp ona doğru döndüm. "hadi güzelim bebeğimiz için" dedi ve bam telime bastı.

"her şey bebeğim için" diyip demirin elindeki dürümden koca bir ısırık aldım ve o müthiş tadın ağzımda şölene başlamasına izin verdim. Demir yemeye başlamamın rahatlığıyla gülümserken başka bir lokma daha aldım ve dakikalar içinde dürüm bitti.

"çok güzeldi" diye zevkle söylenip elimi sehpanın üstündeki diğer dürüme attım ve o an linanın şok olmuş gözleriyle karşı karşıya kaldım. Elim havada kalırken "lina" diye demir sert bir tona yakın sesle uyardı onu

"valla bir şey yapmadım ya. Ye ablam afiyet bal şeker olsun. Can olsun kan olsun sana da yeğenime de" diye kendini savundu hemen.

"ye güzelim. Onu yedin diye hemen kilo almazsın" mine de beni cesaretlendirirken demir benden önce dürüme uzanıp eline aldı ve yine aynı şekilde bana yedirmeye başladı.

"seven sevdiğine dürüm yedirsin" lina gülerek bize takıldığında ona dil çıkardım o da bana çıkardı ve çalan zil yüzünden ayağa kalkıp aşağıya indi.

"doydum"

"ama daha yarısı duruyor sevgilim"

"bir buçuk dürüm yedim demir bence yeter. Sen beni kilo aldırmaya mı çalışıyorsun" diye kazıdım ona. Gözleri şaşkınlıkla açılırken minenin kahkahası girdi aramıza sonra da heyecanlı sesi.

"ay kocam gelmiş" biranda ayağa kalkmasıyla ben de kapıya döndüm ve sevgiyle sarılmalarını izledim.

"hoş geldin yaman"

"hoş buldum güzel yengem nasılsın"

"iyiyim sen nasılsın"

"karımı görünüyorum ya diyorum ulan yaman senden iyisi var mı bu dünyada. İşte o kadar iyiyim " demesiyle bu şapşal haline kıkırdadım.

"aşk komasına giricem şimdi" lina kusar gibi yapıp yanımıza gelirken kafasına vurdum bir tane. "o değilde 1 saate modacı da olmamız gerekiyor ona göre hareket edin hadi" demesiyle bir süre daha oturduk ve sonra da toparlanıp evden çıktık.

Demir ve yaman bizi modacı ya bırakırken 2 saate yakın orada durmuş, yine kilo aldığım için 10. Kez değişecek olan gelinlik bedenim yüzünden modacıma bir güzel sinir krizi geçirtmiştim.

En sonunda moda evinde işimiz bittiğinde babamın evine yönelmiştik. Mine gelmek istemediği için onu yamanın yanına bırakırken demir her ne kadar gitmemi istemese de yine de gitmek istemiştim. Her ne olursa olsun babamdı ve ben en azından bu kadarını yapabilirdim.

"kızlarım" Hatice abla kapıyı açtığında ikimize de sıkıca, hasretle sarıldı. "hoş geldiniz"

"hoş bulduk" diye aynı anda cevapladık ve ayak üstü biraz sohbet ettik. En sonunda yönümüz babamın çalışma odası olurken biraz gerilmiştim. 3 ay üstüne onu görmek gerçekten germişti beni. Rahatlamak için karnımı okşadığım anda lina kapıyı açtı ve "babacım" diye şakıdı.

"hoş geldin güzelim" babamın yorgun, kalın sesi kulaklarıma dolarken kapının orada dikilmeyi bırakıp kendimi içeri soktum. Gözleri bana değdiğinde, göz bebeklerine buğulu gölgeler düştü anında. "Asya"

"merhaba" diye gevelememle ayağa kalktı ve bana doğru geldi. Önümde durduğunda ikimizde birbirimize kitlenmiştik.

"uzun zaman oldu. İntikamından ve boşanmadan sonra biraz olsun yüreğin bana karşı yumuşar sandım ama" diyip başını iki yana salladı. "sarılabilir miyim?" demesiyle afallarken ona doğru ben bir adım attım ve anında kolları etrafımı sardı. Yüzü saçlarıma gömülürken ellerimi sırtına uzattım ve üstüne bıraktım. "Asyam" diye söylenip saçlarıma öpücükler kondurdu. Bir süre öylece sarıldık. Garip bir andı.. Onun özlemini hissediyordum ama ben onun aksine fazla boştum.

"kıskandım ama he" lina da yanımıza gelip babamın kolunun altına zorla kendini sokarken gülmüştüm.

"canım kızlarım" diye mırıldanıp ikimizide sonkez öpüp bıraktı. "geçin oturun hadi" sesi heyecanlı çıkarken linayla birlikte koltuğa oturduk, o da hemen tekli koltuğa kuruldu. "nasılsın Asyam"

"iyiyim. Sen nasılsın"

"geldin ya daha iyiyim. Bu ev.." diyip gözlerini etrafta gezdirdi sonra da gözlerime dikti. "çok sessiz, ruhsuz"

"senin tercihlerinin sonucu, bunun için kimseyi suçlayamazsın" diye ona sataşmadan duramadım. Ağır ağır kabullenircesine kafasını salladı.

"öyle. Her ne kadar yaptıklarım pişmanlığım olsa da bana linayı verdi." demesiyle linanın elini tuttum. Bunu ikimizde lina için kabulleniyorduk. "evleniyormuşsun" bakışlarım tekrar ona döndü.

"evet. Her ne kadar bu konuda beni fazlasıyla kırsan da yine de sana kendi elimle getirdim davetiyeyi" diyip çantamı açtım ve davetiyeyi ona uzattım.

Elini davetiyeyi almak için uzatırken demir hakkında söyledikleri, beni onun için düşünmeden kırışı, evlatlıktan reddetmesi film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Davetiyeyi kendine çekmesiyle kendime geldim ve parmaklarımı kağıdın üstünden çektim.

"hiç böyle hayal etmemiştim bunu" diye kendi kendine söylendi. "istemen de olmayı haketmediğimi biliyorum, aslında demire söylediklerim ve onun yüzünden seni kırışlarımdan sonra düğüne gelmeyi de haketmiyotum biliyorum.. Teşekkür ederim" demesiyle bugün kaçıncı şaşkınlığımı yaşadım bilmiyordum. Bana izin alarak sarılması, sevgiyle beni kucaklaması şimdi de bu haklı ve kendini eleştirici itirafı gerçekten beni şaşırtmıştı ve gerisinin nasıl geleceğinin merakı sarmıştı beni.

"isteme yapmadık" dememle bakışları bana döndü

"öyle olur mu ne demek yapmadık" diye kızgınca söylenince omuz silktim.

"hanginize istetecektim kendimi. Demiri içeri tıkmak için her türlü kumpası kuran, onun hakkında ağzına geleni söyleyen sonra da ikimizi birden tek bir kelimeyle bitirmekle tehtit eden babama mı istetecektim yoksa demirin yanlışıyla beni acımasızca yüzleştiren dayıma mı" diye çıkıştım. Bir şey demedi. Ne diyebilirdi ki sanki. İkimizde neler olduğunu, ne yaşadığımızı çok iyi hatırlıyorduk. "yine de her şeye rağmen seni çiğnemek istemedim. Düğünüme beklerim" diyip ayakladım. Bu kadar gösteri yeterdi "davetiyeyi de verdiğime daha oyalanmayalım lina işlerimiz var" dememle lina da ayaklandığında babam bileğime yapıştı.

"biraz daha kalın kızım. Birlikte yemek yiyelim biraz daha vakit geçirelim" diye yalvaran bakışlarla bana baktı.

"baba başka zaman geliriz olmaz mı? Gerçekten işlerimiz var ve moda evinde çok oyalandık" diye kurtarıcı gibi araya girdi lina çünkü bunu yapmak istemeyeceğimi çok iyi biliyordu. Babam gözlerini benden çekmeyince benimde istemediğimi anlaması üstüne yavaşça kafasını salladı.

"siz nasıl isterseniz ama yine gelin olur mu?" ayağa kalkıp gözlerime baktı olumlu bir cevap almak için.

"haberleşiriz" demekle yetindim ve tekrar kendimi kolları arasında buldum.

"çok mutlu ol olur mu kızım. Ben seni hiç mutlu edemedim ama demir.. Görüyorum ki başarmış. Ben söylediğim her şey için senden özür dilerim. Bir gün belki beni affedersin. Ben hep seni burada bekliyor olacağım. Seni seviyorum" diyip beni kendinden ayırdı ve yanaklarıma sıcacık öpücükler bıraktı. Gözlerim buğulanırken elimi yanağına attım.

"geç gelen pişmanlık pişmanlık değildir ama belki bir gün" dememle düşen göz yaşımı dudaklarıyla kaptı. Daha fazla buna katlanamayarak ellerinin tutuşundan kurtuldum ve çıktım odadan. Hızla merdivenleri inerken lina "yavaş ol" diye arkamdan bağırarak geliyordu ama umurumda değildi uyarıları.. Biran önce bu evden çıkmalı ve nefes almalıydım çünkü boğuluyordum.

Onun o halleri beni boğmuştu. Keşke eskisi gibi olmaya devam etseydi de ona karşı tavrımı takınmaya devam edebilseydim. Onun bu hassas halleri beni de etkilemişti.

"abla iyi misin? Off ne diye seni buraya gelmek için zorladıysam sanki" diye kendine kızdı. Gözlerimdeki yaşlarla eve doğru döndüm ve camdan bize bakan babamla gözgöze geldik.

O kadar çok isterdim ki bu evden gelinlikle çıkmayı.. Babamın beni vermek istemeyip nazlandığını görmeyi.. Annemin buğulu gözlerle beni demire teslim etmesini..

Her şeyi elimden almıştı, her şeyi ve ben beni böyle yarım bırakan adama yine dayanamıyordum ya kendime kızıyordum. Neden hayatımdaki erkeklere karşı bu kadar dirayetsizdim.. Neden iki ağlak göze, buğulu söze kanmaya bu kadar hazırdım.

"abla" linanın sesiyle gözlerimi babamın üzgün suratından çekip ona döndüm. "iyi misin"

"iyiyim gidelim" dememle başını salladı ve önümüze getirilen arabama bindik ve bazı heveslerimi orada bırakarak uzaklaştık..

~~~~~~~~~

"hadi hadi hadi" lina ve mira çoşkuyla bağırıp bardaklarımızı ortada birleştirirken gülerek elimdeki sağlıklı içeceği şampanya bardaklarına vurdum. Kafamdaki bride yazan koca taç hareketimle kayarken nehir elini atıp hemen düzeltti ve ben de minnetle ona gülümsedim.

Demirin kulübünde özel bir locada tüm kızlar toplanmış, bekarlığa vedamı kutluyorduk ve hepimiz de cidden aşırı eğleniyorduk.

Kına yapmak istememiştim. O yüzden de lina ve mine bana bunu hazırlamıştı. Her ne kadar kınaya dair bir şey istemesem de lina hanım hekesin kafasına kırmızı tüllü taçlar geçirmiş bileklerine de gelinin nedimelerini temsil eden bileklikler taktırmıştı.

"senin ki yiyecek seni" evanın kulağıma eğlenen bir sesle fısıldaması üstüne tam karşı locamızda olan erkeklere döndüm ve demirle gözlerimiz kitlenip kaldı anında.

Onlarda buradaydı ve kendi aralarında eğleniyorlardı ama benim sevgilimin eğlenmek gibi bir niyeti olmadığı, gözlerinin sürekli üstümde olmasından belliydi.

Keyifle gülümseyip ona bir öpücük yolladım. Eliyle havada yakalayıp dudaklarına götürdüğünde evayla birlikte aynı anda kahkahayı basmıştık. Şapşal, güzel adamım benim.

"senin ki sanki farklı" dememle eva genç kız gibi kıkırdadı. Gözlerimi demirden çekmeden hemen önce mirzayı görmüştüm ve onun da demir gibi aşkla evayı süzdüğünü yakalamıştım. Aralarındaki uyumu cidden çok beğeniyordum.

"ölücem onu severken diye ödüm kopuyor" gözlerini ondan çekmeden hemen önce kurduğu cümleye gülümsedim. Bu duyguyu öyle iyi biliyordum ki..

"ne kaynatıyorsunuz siz aranızda" mine omzunu omzuma çarparak yanıma otururken gülerek ona döndüm.

"kocalarımızı kaynatıyorduk" dememle gözü karşıya gitti ve derin bir nefes çekti içine. Evayla birlikte bu şapşal hülyalı aşık haline koca bir kahkaha attık.

"ayy ben bir tuvalete gidiyim" nehir biranda heyecanla ayağa kalkarken tüm dikkati üzerine çekmişti. Tek kaşım havalandı.

"tuvalete gitmek ne zamandan beri bu kadar heyecan verici bir şey oldu ki" dememle yüzü kızardı anında.

"ne heyecanı ya sesimi duyun diye öyle yüksek çıkıştım" diye kendini savundu. Gülerek kafamı salladım ve locadan inmesini izledim. O an dikkatimi başka bir şey daha çekti. Mert bey de karşı locadan çıkmış kalabalığa karışmıştı. O an nehirin heyecanını anladım.

Vay çakallar kaçamak yapacaklardı kesin.. Doğum günümde demirle yaşadığımız anlar gözümün önünden film şeridi gibi geçerken istekle bacaklarım kasıldı ve adamıma baktım açlıkla.

2 aydır öpüşmek dışında bana hiçbir şekilde dokunmamıştı ve ben cidden ona duyduğum istekten, açlıktan çıldıracak gibi hissediyordum. Bu gece onun inadını ya kıracaktım ya kıracaktım yoksa cidden onsuzluğun yarattığı histen ve arzudan ölecektim.

"Asya hanım demir bey yolladı" lina boşalan bardakları şampanya doldururken ilk önce garsonun önüme koyduğu yeşil renkli içeceğe baktım sonra da garsona.

"ne bu"

"bilmiyorum efendim demir bey özel yaptırdı" diye açıkladı ve çekildi. Bardağın altındaki beyaz kağıdı elime alıp açtım.

Bardağa uzaylıymış gibi bakma yavrum. Bebeğimiz ve senin için sağlıklı bir içecek. Afiyet olsun.. Sizi seviyorum.. "

Yazıyı okumama gözlerim aşkla demire dönerken elindeki bardağı bana doğru kaldırıldı ve karizmatikçe göz kırptı. Buradan koşarak oraya gidip onu ısırsam abartı mı olurdu?

Ben de elime bardağı alıp aynı onun gibi gülümseyerek ona doğru kaldırdım, göz kırptım ve uslu bir kız gibi içtim. Değişik bir tadı vardı. Güzel değildi ama bebeğim için sağlıklıysa buna bir süre katlanabilirdim.

"ayy hadi az dans edelim ya yapışıp kaldık buraya" linanın cırtlak sesi ortaya bomba gibi düşerken irkilerek ona döndüm. Şirince gülümsedi.

"sana varya bayıldım kızım ya" Mira linanın koluna girip çığlık atarak piste giderken hepimiz bu iki çılgın manyağa gülmüştük. Eylülde gülerek ayağa kalktı ve evayı kolundan çekti evada beni ben de mineyi.

Yaptığımızla gülerek piste gittik ve kendimizi kalabalığa karıştırdık. Kızlar deli gibi dans ederken ben sadece sallanmakla yetinerek onlara ayak uydurdum..

Bir süre sonra aşinası olduğum koku etrafımı sararken belime dolanan kollara kendimi bıraktım memnuniyetle.

Demirin sıcak dudakları boynuma düştüğünde elimi arkaya doğru uzatıp ensesindeki saçları yakaladım ve yumuşak bir şekilde çektim. Yavaşça boynumu öpüp istekle beni herkesin içinde inletti. Allahtan ses yüksekti de sorun olmamıştı.

Gözlerim kızlara giderken hepsinin erkekleri tarafından ablukaya alındıklarını görmen güldürmüştü beni.. Bizimkilerin dayanma süresi de bu kadardı işte.

"yavrum" dudakları kulak mememi kaparken arzuyla kalçalarımı erkekliğine dayadım. Kanım öyle kaynıyor canım onu öyle çekiyordu ki. "eğleniyor musun"

"daha eğlenceli şeyler biliyorum" diye inleyerek karşılık verdim. Sert eli mini elbisemin bitişine gidip çıplak bacağımı yakalarken kalçalarımı mümkünmüş gibi daha çok ona doğru ittim.

"uslu dur" diye inledi. Elimi elinin üstüne koyup yukarı doğru hareket ettirmesi için itmeye başladım. Şuan parmaklarının kadınlığımla buluşması için her şeyi yapardım ve burada olan kimse umurumda değildi. O kadar doluydum ve ona açtım ki gerçekten hiç kimse ve nerede olduğum gram umurumda değildi.

"bu gece benimle sevişmezsen yemin ederim seni bağlar sana zorla sahip olurum" başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kararan gözlerine kararlılıkla diktiğimde sertçe yutkundu. Cidden dayanacak gücüm kalmamıştı. Tam bir şey diyecekti ki kollarında dönüp parmak ucuma kalktım ve dudaklarımı kulağına dayadım. Etrafı hemen bir kontrol etti. Tehlike görmedi ki kalçama elini atıp sıktı beni de yaptığı bu hareketle 0bir güzel inletti.. "sakın itiraz etme cidden ölücem ihtiyaçtan. Gerçekten isteği aştı ihtiyaca dönüştü. Doktor da sorun yok dedi ne bu inat.. Hem benim içinde doğum açısından avantajı var. Doğururken acı mı çekmemi istiyorsun" diye yakındım ona.

"yavrum"

"demir itiraz duymak istemiyorum. Çıkış yolunu genişletmen lazım niye anlamıyorsun" diye itirazını bilimsel yolu deneyerek kestim. Eli kalçamı daha sert sıkıştırırken dudaklarını kulağıma dayadı. İçimden bir titreme daha geçti o an ve istekle inledim.

"yavrum, hamilelikten önce farklı pozisyonlarda bir çok kez bunu yaptık, her şeyi denedik ama gram genişlemedin. Hala daha içine girdiğim an benim azmanı ikinci bir deri gibi sarıyorsun. Bu benim için mükemmel bir şey ama görüyorsun ki sana avantaj sağlaması açısından bir etkisi yok. Benimki küçük desem değil ama genişleme namına bir faydası da olmuyor o yüzden elimden bir şey gelmez" diye söylendi. Elimi aramıza sokup şişmiş erkekliğini kıstırırken onun da dudaklarının arasından istek dolu bir inleme döküldü.

"denemekten vargeçmemeliyiz. Her şey benim acı çekmemem için" diyip erkekliğini daha çok sıktım. Onu ikna etmem lazımdı yoksa ne yaparak rahatlıcaktım bilmiyordum.

"Asya" adım dişlerimin arasından ıslık gibi çıkarken yüzüne gülerek baktım.

"benim bildiğim kadın naz yapar adam ısrar eder ama bizim ilişkimizde bu tam tersi. Allah aşkına küçük titanına bir bak utanmasa şimdi elime boşalıcak. Neye inat ediyorsun daha" diyip elimi daha çok sıktım. "sen de istiyorsun işte."

"yavrum ne kadar çok istediğimi açıklasam aklın şaşar ama bebeğe zarar vermekten korkuyorum. Sevişirken kendimi kaybediyorum bunu biliyorsun. Her sevişmemizden sonra vücudunda bir sürü ize sebep oluyorum" diye üzgünce fısıldadı.

"bunların hiç birinin canımı yakmadığını ve bundan aşırı zevk aldığımı sana daha kaç kere söylicem. Hem bebeğe de zarar vermezsin. Bir zararı olsa birleşmenin, doktor zaten yapın demezdi" diye sitem ettim. Gözleri bir şeyleri tartar gibi yalvaran bakışlarıma takıldı ve bir süre sonra omzumdaki saçlarımı nazikçe geri ittip sıcak dudaklarını boynumla buluşturdu. İstekle kafamı geriye yatırıp ona daha çok alan açtım.

"hayır. Hamilelik bitene kadar bekleyeceğiz" beklemediğim cevap kulaklarıma dolarken o an cidden onu boğma isteğiyle dolmuştu. Sinirle boynumu çekip temasımızı kestim. Cidden sinirlenmiştim. Hem de baya ciddi sinirlenmiştim.

İki adım geri gidip işaret parmağımı ona doğru kaldırdım ve sesimi onun duyabileceği seviyeye çektim.

"bu akşam ne olursa olsun seninle sabaha kadar sevişicem ve sen de gıkını çıkarmayacaksın" diyip salladığım parmağımı göğsüne bastırdım. Kararmış gözleri saniye gözlerimden çekilmezken alayla kalkan kaşına ciddi bir sinirle bakmaya devam ettim.

Bu gece ve bundan sonraki her gece bu sevişme olucaktı ve cidden onu bağlamam gerekiyorsa da bağlayacaktım!  

Continue Reading

You'll Also Like

337K 22.2K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
737K 33.9K 27
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
385K 24.7K 23
17 yıl önce bir kötülük yapıldı, bu kötülük herkesin ruhunda unutulmayacak yaralar bıraktı. Yara alanlar, asıl yaralıya yeni yaralar açmayı umursama...
SIR By Quenofloove

General Fiction

269K 13.6K 65
Gecenin olmayacak saatinde babası tarafından yaralı bir şekilde evine getirilen bu adama dair olan düşüncelerini durduramıyordu. Günde bir kez olsun...