OĞLANCI | BXB

By LordOfStory

2.9M 213K 119K

{Tamamlandı} {texting-düz metin} Ablasına asıldığını düşündüğü adama atar mesajı atan liseli bir çocuk en fa... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
FİNAL

Bölüm 38

43.2K 2.8K 1K
By LordOfStory

Şükrü'den...

Annemin zorla elime tutuşturduğu naneli şekeri cebime sıkıştırırken bimden aldığım kulaklığımı kulağıma taktım. Grahambel ebesinin ruhunu koyup yaptığı icadına çin malı kulaklığı taktığımı görseydi sanırım baz istasyonunu götüme sokardı. Fakat asıl sorun fakir bir öğrenci olmam değildi. Asıl sorun dün yediğim bol sarımsaklı mantı yüzünden ağzımın kokmasıydı. Annem inatla naneli şeker yememi söylese de pek umursamıyordum. Bir elin parmağını geçemeyecek kadar kızın olduğu bir okuldaydım. Bir kızla öpüşmeyeceksem neden ağzımı kokmasını umursayacaktım ki? Dişlerimi fırçalamıştım hem, bu yeterliydi.

İnternet paketimin son günüydü. Sil süpür internetten günlük her yöne yüz dakika hediyesi gelse ne olurdu manitam olmadıktan sonra? Geçenlerde bin sms hediye gelmişti ve sırf boşa gitmesin diye hemen hemen herkese mesaj atmıştım. Agalarım bu durumuma alışkın olduğu için küfür etmek dışında bir şey yapmasalar da Çetin abi bana Elon Musk misali yaratıcılıkla bir dolu tehditli küfür sıraladığında onuncu mesajdan sonra özür dileyerek usulca uzaklaşmıştım ondan. Celil abi ilk yirmi sekiz mesajda beni görmezden gelirken yirmi dokuzuncuda engeli basmıştı. Bu kadar sabretmesine bile şaşırmıştım.

Durakta beklerken ilk dersin başlamasını umursamıyordum.

Hocam erken kalkmayı sevmediğim için derse geç geliyorum alınmadınız di mi?

Eski radyo misali cızırtılı kulaklığımda dinlediğim müziğe bir ses daha eklendiğinde omzumu dürten şey ile kafamı çevirdim. Orta yaşlarda bir kadın ağzını oynatıyordu. Kulaklığımın tekini çıkardım.

"Pardon rahatsız ediyorum ama E9 buradan geçer mi? Geçer dediler de yarım saattir bekliyorum." dedi. Elinde bavulu vardı.

"Yok abla geçmez." dedim kendimden emin bir şekilde.

"Hadi ya. Geç geliyor ama geçiyor demişlerdi. Neyse teşekkür ederim." dedi kadın ve yola yaklaşıp bir taksi durdurdu.

Kadın tam taksiye binip kapısını kapattığı an arkadan otobüs yanaştı. Otobüsün üst kısmına baktığımda E9 yazdığını gördüm. Kadın taksiyle binerken fark etmemişti ama sonradan sanırım dikiz aynasından arkayı görmüştü çünkü uçan domuz görmüş gibi kalmıştı. Taksici ise havaalanına yolcu bulduğu için Akasya Durağı Sinan misali gaza basmıştı bile. Kafamı yana çevirip yaşlı teyzeyle göz göze geldim. Az önceki konuşmamıza şahit olmuştu. Bir bana bir de otobüse baktı tip tip.

Gerginlikle sırıttım. "Geçiyormuş meğer." dedim.

Ters ters bakıp önüne döndü. Sanki beyaz masayım ben nereden bileyim otobüs hatlarını?

Biraz sonra otobüs geldiğinde teyzeyle aynı anda bindik. Arkadan bir kadın kartını bastığında yetersiz bakiye diye bir ses çıktı.

"İsterseniz basayım size?" diye teklifte bulunduğumda şoför de dahil yolcular bana üzerinde 'itiniz' yazan dükkan kapısını kendime çekmişim gibi bakıyordu.

"Terbiyesiz." diye söylendi teyze.

Tip tip baktım. "İnsanlık yapalım dedik terbiyesizlikle ne alakası var teyze?" dedim. "Tabii kimse sana basmamıştır şu zamana kadar kıskandın."

"Püü had bilmez terbiyesiz!" diyerek çantasını kaldırıp koluma geçirince yüzümü buruşturdum acıyla.

"Teyze ölmüş kocanı mı soktun çantana?" dedim acıyla kolumu ovarken.

"Kardeşim hadi ilerle."

Şoför olaya el atınca arkamdan söven teyzeyi geride bırakarak arka boş koltuklara ilerledim.

"Sikini kaldıran ilk bize sokuyor amına koyayım. İyilik yapalım dedik alt tarafı." diye söylendim.

Yaşlı amcanın yanındaki koltuğa oturduğumda söylenmeye devam ediyordum. "Haksız mıyım bey baba?" diye sordum.

"He? Ne dedin?" dedi titreyen elini kulağına götürüp bana yaklaşırken.

Gözlerimi devirdim. "Diyorum ki bunu al yeni gönder kardeşim helikopter."

"Evet evet haklısın şimdiki gençlerde hiç saygı yok." dedi kafasını sallayarak.

"Amca otomatiğe bağlamış." dedim dudağımı bükerek. "Sağır duymaz uydurur. Osur osur ipe diz. Amca nerde ineceksin sen?"

"Yok ben kek istemem mideme dokunur sağ ol evladım." deyip elini göğsüne pat patlayıp cama döndü.

"Amcanın kulaklar kendisinden önce ahirete uçmuş yer ayırtmak için sanırım." dedim ve arkama yaslandım.

Bakışlarımı şöyle bir otobüste gezdirdirdiğimde yolcuların çoğunun yaşlı olduğunu fark ettim. Huzurevi servisinde gibi hissettim kendimi. Anlam veremiyordum. Yaşlılar neden her daim otobüstelerdi bir türlü anlayamıyordum. Öbür tarafa her gün otobüs kalkmıyorsa bu yoğunluk neyin nesiydi bilemiyordum. Neyse.

İki durak sonra yanımdaki amca indiğinde cam kenarına doğru kaydım. Şimdi arabesk şarkımı dinlerken bana götüyle gülen aşk hayatımı düşünecektim. Zaten aklımdan çıkaramadığım o kız yüzünden internetten başkalarıyla yazışmayı bile bırakmıştım.

Yanıma biri oturdu ama hiç bakmadım. Kafam cama yaslı kendi kendime film sahnesi çekerken otobüs her hareket ettiğinde kasisten geçince sallanan araba süsü gibi sallanıyordum. Kafam acıyordu, rahatsız bir pozisyondu fakat karizmamı bozmamak için duruşumu düzeltmedim.

Bir süre sonra artık dayanamayacağımı anlayarak püfleyerek kafamı kaldırdım ve yan tarafıma baktım. Umarım bakmama değer bir insan evladıdır diye döndüğümde gördüğüm kişiyle gözlerim kocaman açıldı.

Bu yüz.... Bu kız... Hanife?

"Hanife?!"

Şaşkınlıkla adını söylediğimde kaşlarını çatarak kulaklığının tekini çıkardı ve bana döndü. Ona mal gibi bakmamdan dolayı onunla konuştuğumu anlamış olmalıydı.

"Pardon?"

"Şükrü ben ama senin için adımı pardon değil armut diye bile değiştiririm." dedim. Kaşları biraz daha çatıldı. Uzun uzun baktı. Otuz iki diş sırıttım. "Hatırladın mı beni?" diye sordum heyecanla.

O benim aksime ifadesiz bir şekilde "Hatırladım." dedi önüne dönerek.

"Seni çok aradım. Müge anlıya kayıp başvurusu yaptım ama küfür edip kapattı terbiyesizler. Neymiş kayıp numara bulamazlarmış. Böyle saçmalık olur mu?" diye sordum.

Beni umursamadığını daha fazla belli edemezdi. Dümdüz bir şekilde önüne bakıyordu. Müzik çalıyor muydu kulağında emin değildim.

"Zaten adını da bana yalan söyledin vicdansız. Hanife değilsin değil mi sen?"

Cevap vermediğinde tam ona yaklaşacakken aklıma ağzımın sarımsak koktuğu gelince hızla elimle ağzımı kapattım. Kahretsin. Yanlışlıkla çarpışıp üst üste düşersek öpüşemezdik dizilerdeki gibi.

Elimi kaldırıp omzunu dürtmeye başladım. Birkaç saniye ses vermedi. Sonradan ise püfleyerek bana dönünce onu dürtmeye son verdim.

"Tek kelime daha etme diye söylüyorum adım Lidya. Şimdi çek o elini yoksa kırarım."

"Nodon bono yolon soylodon?"

Avucumla ağzımı kapattığım için sesim domuz gibi boğuk çıkınca kaşlarını çattı.

"Ne?" dedi anlamayarak.

"Nodon bono yolon soylodon?!" diye yineledim sorumu. Bu sefer sesimi yükseltsem de bir şey değişmemişti. Yine boğuk ve anlaşılmaz çıkmıştı.

Böyle olmayacaktı. Daha ilk dakikadan karizmam Mahmut Tuncerin halay mendiline dönmüştü.

Boğazımı temizleyip yüzümü otobüs camına yapıştırdım. Onun yüzünü göremiyordum ama en azından yakın değildim. Ağız kokumu alamazdı. Cama doğru konuşsam bile anlayabilirdi. Böylesi daha iyiydi.

Bugün de zekiyim elhamdulillah.

"Adını yalan söyledin bana. Neden?" diye sordum yüzüm otobüs camına yapışık bir şekilde. Güzel yüzünü görmek istemiştim ama şartlar el vermiyordu. Tam şu an naneli şekeri damardan almaya ihtiyacım vardı.

Bir süre ses vermedi.

"Neden cama bakarak konuşuyorsun?" diye sordu.

"Şey," dedim bir süre düşünerek. Ki Sümer genelde bana düşünmemem gerektiğini söylerdi.

"Boynum tutulmuş da ondan bu tarafa döneyim dedim." diyerek hayatımdaki en mantıklı bahaneyi söyledim. "Sen onu boşver de soruma cevap ver."

Her konuştuğumda ağzımdan çıkan nefeslerim otobüs camını buhar yapıyordu. Elimi kaldırıp parmağımda buhar olmuş lekeye bir şeyler çizmeye başladım istemsiz.

Sıkıntılı bir nefes verdi. "İlk kez gördüğüm birine niye gerçek adımı söyleyeyim ki?"

Aklıma az önce yaşlı amcaya e devlet şifremi göstermem gelmişti. İlk kez gördüğüm birine detay bilgi vermeme kuralını sanırım benim de uygulamam şarttı. Neyse ki amca kendini bile hatırlamazdı.

"Haklısın. Numaranı verir misin peki?" diye sordum.

"Pardon, niyeymiş o?"

"Çünkü bu beni ikinci görüşün." dedim alnımı cama yaslayarak. Durakta bekleyenler otobüs camıyla konuştuğumu ve şizofren olabileceğim kanısına varabilecek görüntüye şahit oluyorlardı ama şu an umrumda değildi.

"İkinci kez gördüğüm birine numaramı vereceğimi kim söyledi?"

Pufladım.

"Tam olarak kaçıncı buluşmada verirsin?" diye sordum. Saniyeler sonra kurduğum cümlenin açık uçlu ve yanlış anlaşılmaya müsait olduğunu fark ederek, "Yani numaranı." dedim alelacele.

Ses gelmedi. Kaşlarım çatık bekledim bir süre. Biraz daha ses gelmeyince kafamı yanıma çevirdim. Yoktu.  Hızla ayaklandım ve etrafıma bakındım. Otobüsten iniyordu. Çantamı omzuma taktığım gibi koşuşturdum ve otobüsten indim.

"Bekle!" Koşarak yanına gittiğimde beni dinlemeden yürümeye devam ediyordu.

"Peşimi bırak yoksa güvenliği çağırırım." dedi. Şirket gibi bir binaya yürüyordu.

Kafamı kaldırıp binaya baktım. "Burada mı çalışıyorsun?" diye sordum.

"Staj yapıyorum. Ha sen heveslenmeden söyleyeyim buranın sahibi amcam olur. Genelde amcamın oğlu da gelip gider ve seni temin ederim kendisi harbi kavgacıdır. Yani seni görürse hiç iyi şeyler olmaz." dedi.

Canım ya benim dayak yememem için önceden uyarıyordu.

"Aşık olmak suçsa tokatla beni şaziment." dediğimde dönüp yüzünü buruşturarak baktı.

"Ne diyorsun sen ya? Ne aşkı?"

"Senden hoşlandım. Haftalardır seni düşünüyorum. Bence bu mucize. Kader bizi birleştirdi." dedim gülümseyerek. 

Duraksadı. Şöyle bir süzdü beni.

"Liseli misin sen?"

Kafamı salladım.

"Senden büyüğüm." dedi.

"Ben hep olgun kadınlardan hoşlanmışımdır zaten." dedim sırıtarak. "Hem birkaç yaştan ne olacak ki?"

"Git başımdan."

Yürümeye başladığında puflayarak peşinden gidip gitmemek arasında kaldım. Aslında yüzsüz bir insan olarak gidebilirdim fakat bundan sonrası tacize girerdi. İstemiyordu.

Üzgünce omuzlarımı düşürdüm. En azından çalıştığı yeri ve adını öğrenmiştim. Lidya.

Lidya...

Nereden tanıdık geliyordu bu bana?

Neden bir şeyler oluyor da farkında değilmişim gibiydi?



Sümer'den...

"Ya neden beraber izleyemiyormuşuz?!"

Telefonun diğer tarafındaki sevgilime çemkirirken öğretmenler masasında Tarihçiyle kupon dolduran Enis ve birkaç çocuğa bakıyordum. Dönem ortasında olmamıza rağmen tarih dersinde hala ilk konudaydık. Her seferinde bizimkiler hocayı kafalıyor ve dersi kaynatıyordu. Onlar takılırken sınıfın geri kalanı da kendi halindeydi.

Anıl kulaklık takmış test çözüyordu. Bu okula test kitabı getiren tek kişiydi. Üniversiteye hazırlık yapmamız gerektiğinin farkında olan tek öğrenci olarak hocaların göz bebeğiydi.

Şükrü ise haftalardır ağzından düşürmediği o platonik aşkını gördüğünü ve aralarında inanılmaz bir elektriklenme olduğu için okula gelmeyeceğini söylemişti sabah. Neymiş insan aşık olunca kafasını derse veremezmiş. Sanki normalde verebiliyordu da. Annesine derslerin iptal olduğunu söylediğine emindim. Her seferinde inanıyordu annesi de. Ya da oğlunu tanıdığı için potansiyelini biliyordu ve bu yüzden uğraşmak istemiyordu, emin değildim.

"Yavrum bak bu çocuk oyuncağı değil. Ben çok sinirli oluyorum zaten bir de sen beynimi sikeceksin iyice kafayı yedirteceksin." dedi.

Kaşlarımı çattım. Bu gece Beşiktaş-Fenerbahçe derbi maçı verdi. Çetin Beşiktaşlı arkadaşlarıyla kahvede topluca izleyeceğini söylemişti ama ben izin vermemiştim. Sevgili olarak ilk maç izlememiz olacaktı. Gerçi işin eğlencesindeydim orası ayrı. Çetin'in kırmızı çizgilerinden biri Beşiktaştı. Ben de bir fenerli olarak maç izlerken onunla uğraşabilirdim. Hem bana olan sabrını da test etmiş olurdum.

"Beraber izlemek istiyorum ben!" dedim kesin bir şekilde.

"Beraber yapmayı sevdiğim aktivitelerin başında daha farklı şeyler var. İstersen onları yapalım ama bunu isteme benden."

"Ya sen nasıl bir insansın? Bir maç yüzünden bana yaptığın şu muameleye bak. Beşiktaşı benden daha mı çok seviyorsun sen?!" diye trip atarmışçasına sordum.

Sıkıntılı bir nefes verdi. "Ulan hayatım," dedi kendini zor tuttuğunu belli eden bir sesle. "Güzelim. Sal beni bu akşam. Diğer günler kapında köpek olurum ama yeter ki sal beni bu akşam. Hassas noktam demiştim sana."

"Hassas noktalarından biri araban diğeri Beşiktaş zaten. Ben neyim? Dikilmiş yarrak gibi kaldım aralarında."

Bu trip atma işi o kadar hoşuma gitmeye başlamıştı ki. Ciddiyim bu aralar bana bu kadar keyif veren başka bir şey yoktu. Çetin bunu bilerek yaptığımın farkında değildi. İnanılmaz sineye çekiyordu beni. Bu da beni daha da eğlendiriyordu. İlişkilerin tuzu biberiydi trip sonuçta. Yapmam lazımdı. Tamamen ilişkimizi düşündüğümdendi.

"Yavrum arkadaşlar burada rahat konuşamıyorum ben seni eve gidince arayayım mı?" diye sordu. Arkadan kalabalık sesler geliyordu zaten.

"Aramayan altta olsun mu? Sikerim seni yemin ederim bak haberin olsun." dedim sırıtarak.

"Beni kuzey güneye bağlatma Sümer bak. Ben askerdeyken ranzada bile altta yatmadım lan. Ne diyorsun?" dedi ters bir şekilde.

"Fena mı aşkım bir kere de sen ye." dedim ve kıkırdadım. Anıl bana döndü. Güldüğümü gördüğünde kulaklığını çıkartıp kaş göz yaptı kiminle konuşuyorsun gibisinden. Ağzımı oynatarak Çetin'in ismini söyledim.

"Boş yapanı sikselerdi kucaktan inmezdin yemin ederim."diye homurdandı. "Hayal gücüne başlatma şimdi hayatım hadi kapat adamlar beni çağırıyor. Senin yüzünden adım kılıbık feyzoya çıkacak."

"Adının 'deli sikmiş'e çıkmasını istemiyorsan eve gidince ara beni. Zaten bu aralar bir şeyler var sende hadi hayırlısı." dedim imalı imalı.

"Ney varmış bende?"

"Bilmem. Bir ilgisizleştin. Zaten senin burcundakiler için retro mu ne varmış. Bu zamanlarda aldatmalar oluyormuş." diye tamamen götümden salladım. Burçlarla pek alakam yoktu. Retro falan anlamazdım ama sürekli duyduğum için her daim var olan bir şey olduğunu biliyordum. Çetin de bu burç işlerinde benden daha bilgisiz olduğu için kandırması kolay oluyordu. 

Saftrik sevgilim benim ya.

"Al işte yarrağı başkası ovuyor ama başı dönüp bize giriyor. Saçma sapan işler ya." diye söylendi.

"Neyse hadi ara beni bak unutma." dedim.

"Unutmam tamam. Hadi görüşürüz yavrum."

"Seni seviyorum." dedim. Anıl bana baktığı için ben de ona bir yandan sırıtarak bir yandan da utanarak bakıyordum.

"Ben de." diye karşılık verdi.

"Ne sen de?"

"Ben de seviyorum işte."

"Sen de seni mi seviyorsun yani?"

"Hayır seni."

"Beni ne?"

"Seviyorum."

"Kimi?"

"Kapat lan telefonu!" diye bağırdığında gerginlikle dudağımı ısırıp hızla telefonu kapattım.

Biraz uğraşmak istemiştim ama fena kızdırmıştım sanırım.

"Çetin çok gergin vallaha bu aralar." dedim suçu tamamen ona atarak.

"Adamı çıldırttığın için olabilir mi?"  dedi Anıl.

"Napiyim ilişkimize heyecan katıyorum." dedim kıkırdayarak.

"Adamı bıktırma da." dedi.

"Aman bir şey olmaz." dedim omuz silkerek. "O değil ne diyeceğim sana. Bu akşamki derbiyi benim Çetinle izlemem şart. Kaçıyor benden."

"Haksız da değil. Fener gol atarsa senin onu kızdırmak için yapabileceğin şeyleri tahmin ediyordur." dedi.

"Konu maç değil. Konu beni ne kadar önemsiyor, bu. En stresli ve kriz anında bana karşı hal hareketlerini görmem lazım." dedim. 

Düz düz baktı bana. "Şart mı?"

"Kısmen." dedim. "Benim için önemli işte anla."

Sinirli bir yapısı olduğunu biliyordum ama en fazla ne kadar ileriye gidebilir görmek istiyordum. Özellikle benim için nelerden taviz verirdi merak ediyordum. Bakalım sikine düşkün sevgilim onu ayartmaya çalıştığımda da bu kadar dirayetli olacak mıydı? Çetin gibi bir sapığın bebekken ağzından çıkan ilk sözcüğün otuz bir olabildiğinden bile şüpheliydim. Yani onun gibi biri asla sekse karşı gelemezdi. Konu maç bile olsa. Bakalım onun için önemli sıralamasında kaçıncıdaydım.

Benden kaçıyordu ama benimde adım Sümerse ben o maçı bensiz izletmeyecektim ona.

-

İşten gelip dolu kafayla yazıyorum o yüzden emin değilim nasıl oldu. İdare edin sikmiyim xjmxndmdm şaka

Bu arada Şükrünün bölümün başında yaşadığı olay benim başımdan geçen bir olaydı. Kadın bana otobüsü sordu kendimden emin şekilde geçmez dedim kadın taksiye bindiği an sorduğu otobüs gelmişti....

İnstagram: lordofstory takip edin sikmiyim. Bu şaka değil

Continue Reading

You'll Also Like

694K 39.9K 34
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
786K 45.3K 31
"Karanlığın içinde bir ışık parlıyor,artık yalnız değilsin Akay." gay kurgu,threesome
2K 107 11
On yıllık bir esaretten nasıl kurtulunur? Dikkat: Bu hikaye eser miktarda şiddet, kan, ölüm, tecavüz ve taciz sahneleri içerir. Eğer bu konu hakkında...
268K 28.3K 14
[TAMAMLANDI] Tımarhane konulu bir kurgudur...