Blood ties of spirits | Hyunl...

Av DyShawVin

179K 18.7K 23.1K

Kanın tadı güzeldi, özellikle kokusunda aşk varsa. Mer

En hissiz avcı
Savunmasız
Tereddüt
Bitmeyen dava
Biz aşık olmayız
Hayatına dahil olacağım
kadın cesedi
Uzun bir zaman
Umarım bir daha karşılaşırız
Onun için
Gizem
Sessiz şahitler
Ölmeyeceksin
Güzel öpüşüyorsun
İmkansız
Tehlike
Saçmalık
Efendimiz
Seni öldürmek istemiyorum.
Kayıp
Bana aitsin
Ait olduğun yer
İnsan değil
Canını yakmayacağım
Her şey mümkün
Paradoks
Bir umut var
Her şey yeni başlıyor
Sonuçlar
Dünyanın sonu
Araf
Korku
Tüm hayatını bitiririm.
Kin
Savaş
Söz Veriyorum
İhtimal
İyi olacaksın
Mutluluk
Sadece aşk böyle acıtabilir
Başka Bir Evren
En acılı ölüm
Senin bedeninle
Dünya'nın en mutlu insanı
Her şeyden çok
Yaşamak için ölmek
Krallık
Final

His

2.2K 278 256
Av DyShawVin

Kaçıncı kadeh olduğunu saymayı bıraktığım bardağın dibindeki viskiyi de kafama dikip bardağı duvara fırlattım. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum kafam o kadar uyuşmuştu ki hiçbir hareketimi kontrol edemiyordum.

Birazdan ne yapacağımdan bile haberim yoktu. Şu an ne yapıyorum ne yaşıyorum...

O kadar uyuşmuş ve sıcaklamıştım ki mide bulantısından ölmek istiyordum adeta.

Aniden gelen kusma isteğiyle duvarlara çarparak hızlı adımlarla lavaboya koşup kafamı klozete eğdim ve midemde ne varsa boşaltmaya başladım.

Hem ağlıyor hem de boş olan midemdeki son şeyleri de çıkarıyordum.

Hiçbir şey yemediğim için fazlasıyla zorlanıyordum. Midem çok bulanıyordu ama rahatlayamıyordum da.

İşim bittikten sonra sifonu çekip lavabodaki çeşmeyi açarak ağızımı suyla doldurup çalkalayarak tükürdüm.

Başımı aniden kaldırdığımda dengede duramadığım için bir anda kendimi yerde buldum.

Başımda hissettiğim acıyla gözlerimi kısıp elimi alnıma götürdüm. Elime gelen kanla yüzümü buruşturdum. Sanırım düşerken lavabonun kenarına vurmuştum.

O kadar sarhoştum ki acıyı hissetmiyordum ve tepki veremiyordum. Görüşüm fazlasıyla bulanıktı. Başımı çarptığım için mi sarhoş olduğum için mi bilmiyorum ama gözlerim kendisini kapanmak için deli gibi zorluyordu.

Midem altüst olmuştu ve bünyem o kadar güçsüz durumdaydı ki hareket etmeme izin vermiyordu.

Ağızıma gelen metalik tatla elimi tekrar alnıma götürdüm. Sanırım yarılmıştı. Son gücümle telefonum cebimde mi diye yokladım ama büyük şansıma sıçayım ki yanımda değildi.

Alkol komasına da giriyor olabilirdim sanırım. Bir insanın bir anda asla içemeyeceği kadar alkol tüketmiştim. Unutmak için.

Bir nebze rahatlamak için ama ne kadar içersem içeyim Hyunjin aklımdan çıkmıyordu. Sonuç da buydu işte.

Pes etmiştim artık hiçbir şeye ulaşacak gücüm yoktu. Gözlerimi kapatıp lavabonun zeminine uzandım. Alkol komasına girmek üzere olduğumu hissediyordum ki umarım yanlış hissediyorumdur. Sanki uyursam bir daha uyanamayacakmışım gibiydi.

Gücüm kalmamıştı. Kendimi saldığım anda derin bir uykuya kapıldım. Umarım sadece birkaç saatlik bir uykudur.

***

"Hyunjin konuşalım mı?"

İçeriye Jisung'un girmesiyle bakışlarımı ilk önce ona sonra elimdeki kadehe çevirdim.

"Dışarı çık Jisung."

Sözümü dinlemeyip içeri girdi ve ardından kapıyı kapattı.

"Sana çık dedim."

Sinirle söylediğim şey onu korkutmuşa benziyordu ama yine de geri adım atmadı.

"Yok öyle bir sorun olduğunda odaya çekilip ergen çocuklar gibi kimseyle muhatap olmamak. Konuşacağız Hyunjin."

Sinirle soluyarak kırmızı olan gözlerimi Jisunga çevirdim. Felixin gittiği günden beri gözlerim normal haline dönmemişti. Günler olmuştu. Gün geçtikçe eski halime dönmeye başlamıştım. Acımasız, umursamaz, sinirli, yıkıcı Hyunjin.

Bu durumdan memnun değildim tabiki ama sanırım ben buyum. Vahşi bir yaratıktan başka bir şey değildim.

"Sizin arkadaşınız olan Hyunjin yok şu an karşında bilmem farkında mısın?"

"Öyle mi?"

Yatağın ucuna oturup gözlerimin içine korkusunu saklamaya çalışarak bakan Jisunga tek kaşımı kaldırıp başımla onaylayarak cevap verdim.

"Eğer bizim arkadaşımız olan Hyunjin değilsen soruma cevap ver."

Derin bir nefes alıp boynumu kıtlattım ve bakışlarımı tekrar Jisunga çevirdim.

"Jisung defol."

"Madem arkadaşın değiliz aramızdan herhangi birini sizden biri aynı sizin kaçırıldığınız gibi kaçırsa ne yaparsın?"

Cevap vermeyip yüzüne bakmaya devam ettim. Cevap belliydi ama bunu sesli bir şekilde söylemek istememiştim.

Jisung bir süre suratıma baktı ardından gülümsedi.

"Ben de öyle tahmin etmiştim."

"Ne konuşacaksan konuş ve sonrasında beni rahat bırak."

Gülümseyip direkt lafa girdi.

"Felix-"

"Yeter. Bana Felixden bahsetme."

"Sözümü kesersen seni çığırından çıkartana kadar buradan gitmem Hyunjin."

Jisungu ondan kurtulamayacağımı bildiğim kadar iyi tanıyordum. Çaresizce susup bir an önce lafını bitirmesini ve gitmesini bekledim.

"Felixle o gün konuştuğumuz konuyu tam olarak ne kadar duydun ne anlamak istedin bilmiyorum. Tek bildiğim şey Felixin amacını tam olarak anlamaman. İkiniz de kendinizce gerçekten haklısınız. Sen Felixin başka bir yol bulmayı beklememesine sinirleniyorsun. Felixse senin yanında ne kadar çok kalırsa senin ona bir o kadar daha çok bağlanacağını düşünüyor. Gitmekten başka çaresi olmadığına da emin."

Bir süre soluklandıktan sonra devam etti.

"Hyunjin senin burada görmen gereken şey Felixin seninkinin yanında kısacık bir ömrü var. Sen istersen eski acımasız ve ölümcül haline dönüp her şeyi yakıp yıkarak Felixi biraz olsun aklından çıkartabilirsin. Senin karşı gelemeyeceğin bir doğan var doğru muyum?"

Haklıydı. Felixi hayatım boyunca unutmam mümkün değildi ama duygularımı körerterek yaşadığım acıyı az da olsa bastırabilirdim.

Başımı hafifçe olumlu anlamda sallayıp devam etmesini bekledim.

"Felixin böyle bir şansı yok. Felix sen onu unut ve kendi hayatına bak diye aşkından vazgeçti. Hyunjin Felix senin için ölmeyi göze alırdı ve yaptı da. Felix hiçbir zaman eski Felix olmayacak. Sırf sen onu unut ve kendi hayatına bak diye kendisinden vazgeçtiğinin farkında değil misin? Seni haklı bulmuyor değilim tabiki haklısın. Siz ikiniz de gerizekalı olduğunuz için normal iki birey gibi konuşamadınız sorun bu. Şimdi Felixin evine gidiyorum onunla da konuşacağım ve ikiniz de günlerce hayata küsmenizi sağlayan bu saçma ayrılığa son vereceksiniz tamam mı?"

Hiçbir şey söylemeyip öylece boş duvara baktım. Onu o kadar özlemiştim ki artık hiçbir şeyi düşünmek istemiyordum. Mantıklı ya da mantıksız hiçbir şey önemli değildi. Tek istediğim şey ona sarılmaktı.

"Ben nefes alamıyorum Jisung. Günlerdir canım o kadar yanıyor ki... Kalbimin durduğunu hissediyorum. Tek ihtiyacım olan şey Felixe sarılmak. Yaptığı hiçbir şey umrumda değil. Felix beni aldatsa bile ben teselliyi yine onun kollarında ararım bu kadar acizim ona karşı. Varlığını yanımda hissetmediğim her saniye daha çok ölüyorum ve bu mecazi anlamda değil. Jisung ben sanırım gerçekten ölüyorum. Kalp atışlarımı olması gerekenden iki kat daha yavaş duyuyorum günlerdir stresten kusuyorum rengim fazlasıyla soldu ve dudaklarım kurumaya başladı."

Jisung kaşlarını çatıp hızlı bir şekilde yanıma geldi ve elini alnıma koyduğunda canı acımış gibi hızlı bir şekilde geri çekti.

"HYUNJİN SEN KAFAYI MI YEDİN MADEM BÖYLESİN NEDEN HABER VERMİYORSUN? VÜCUDUN BİLDİĞİN ALEV ATIYOR!"

Hızlı bir şekilde diğerlerini çağırmaya gidecekti ki ona seslenmemle durup arkasını döndü.

"Gidip Felix'in nasıl olduğuna bakar mısın? İçimde kötü bir his var."

Jisung sinirle dudaklarını yalayıp derin bir nefes aldı.

"İkinizin de belasını sikeceğim." 

Hem söylenip hem de koşarak aşağıya indiğinde boş duvara bakmaya devam ettim. Boşuna sorgulamayın vampirler böyle ağlar.

Yatağın karşısındaki aynadan kendime baktım. Gerçekten bir insanın korkabileceği bir görüntüm vardı.

Felix ne yapıyordu acaba? Günlerdir sadece Minho'nun Felixi arayıp neler yaptığını sorması sonucu ondan haber alabiliyordum. Bir kere bile sesini duymamıştım. Her gün ya Chris'i ya da Minho'yu Felix'in başına bir şey gelmesin diye kontrol ettirmeye gönderiyordum. Seungmin, Jisung, Jeongin ve Changbin zaten neredeyse her gün yanına gidiyorlardı.

Acaba benim onu özlediğim gibi özlüyor mudur o da beni? Ona o kadar ihtiyacım vardı ki sadece sarılmak istiyordum. Son bir kez sarılayım sonra istiyorsa yine giderdi. Veda bile edememiştim.

"Sen niye bize bu şekilde hasta olduğunu söylemiyorsun aptal?"

Minho içeri girince bakışlarımı ona çevirip sonra tekrar aynaya döndüm.

"Bana çocukmuşum gibi davranma."

"Çocuksun Hyunjin şu durumun başka açıklaması olamaz. Kalk hastaneye gidiyoruz."

Kolumdan tutup beni yataktan kaldırmaya çalışınca hızlı bir şekilde kolumu geri çektim.

"Yeter Minho!"

İçeri nefes nefese olan Jisung girince kaşlarımı çattım. İçimdeki beni öldüren kötü hissin neyden kaynaklandığını şimdi anlayacaktık sanırım.

"Felixi arıyoruz arıyoruz telefon çaldığı halde açmıyor. Felix asla telefonu açmamazlık yapmaz gidip kontrol edelim."

İkimiz de ona ne olduğunu sindirmek ister gibi cevap vermeden bakınca sabırsız bir şekilde söylediği şeyle ikimiz de koşarak odadan çıktık.

"Hemen!"

***

Selam aşkolar umarım bölümü beğenmişsinizdir yazım ve noktalama hatası görürseniz lütfen haber verin vote ve yorum atarsanız sevinirim öptüm hepinizi kocaman muah 💋😘

Jisung ⤵️

Fortsätt läs

Du kommer också att gilla

88.9K 9.5K 31
"ama o senin miydi, eğer beni bu kadar istediyse?"
70.2K 7.9K 38
Doktor minho ve onun komşusu aşçı jisung *Oyun odama hoş geldin büyük çocuk*
5.9K 742 10
'Güneş battı, şehir ışıkları söndü, insanlar evlerine çekildi; artık yalnızca soğuk toprağın altındaki bedenin ve benim ağlama seslerim var sevgilim...
53.3K 2.9K 29
Gece yarısı sokakta karşısına çıkan evsiz bir kediyi evine alan bir kız en fazla kediyle ne yaşayabilirdi? "ben aslında evine aldığın kediyim, " ger...