Blood ties of spirits | Hyunl...

By DyShawVin

181K 18.9K 23.2K

Kanın tadı güzeldi, özellikle kokusunda aşk varsa. More

En hissiz avcı
Savunmasız
Tereddüt
Bitmeyen dava
Biz aşık olmayız
Hayatına dahil olacağım
kadın cesedi
Uzun bir zaman
Umarım bir daha karşılaşırız
Onun için
Gizem
Sessiz şahitler
Ölmeyeceksin
Güzel öpüşüyorsun
İmkansız
Tehlike
Saçmalık
Efendimiz
Seni öldürmek istemiyorum.
Kayıp
Bana aitsin
Ait olduğun yer
İnsan değil
Canını yakmayacağım
Her şey mümkün
Paradoks
Bir umut var
Her şey yeni başlıyor
Sonuçlar
Dünyanın sonu
Araf
Korku
Tüm hayatını bitiririm.
Kin
Savaş
Söz Veriyorum
İhtimal
İyi olacaksın
Mutluluk
Sadece aşk böyle acıtabilir
His
En acılı ölüm
Senin bedeninle
Dünya'nın en mutlu insanı
Her şeyden çok
Yaşamak için ölmek
Krallık
Final

Başka Bir Evren

2.3K 268 427
By DyShawVin

Hava almak için başımı pencereden dışarı çıkardım. Hava iğrenç derecede güneşliydi ve bu fazlasıyla can sıkıcıydı. Kuş cıvıltıları falan insanların huzur olarak tanımadığı şeyler bana her zaman safi gürültü gelmiştir.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldığımda burnuma Felixin kokusu gelmişti. Hafif bir şekilde tebessüm ettim. Ahiret ve sonrasına inanmıyorduk tabiki bazı insanların aksine ama Felixin kokusu bana tanımladıkları cenneti anlatıyordu.

Bahçedeydi ve yanında Jisung'un kokusu da vardı. Konuşmalarını duyduğumda odaya geri girecektim ki söylediği bir söz ilgimi çekmişti ve orada durup dinlemeye başladım.

"Jisung sen de aynı durumdasın ve anlıyorsun. Sürekli kafanın karıştığını biliyorum. Biz onlardan fazlasıyla erken öleceğiz ve ben Hyunjine bunu yaşatmak istemiyorum. Onunla empati kurduğumda onun ölümünü izlemenin benim de sonumu getireceğini anlıyorum. En doğru olan şey gidip birbirimizi unutmaya çalışmakmış gibi geliyor. Benim için bu imkansız ama o belki başarabilir. Başka çözüm yolu yok." 

Duyduğum şeylerle gözlerimin kehribardan çıkıp kırmızıya dönmeye başladığını hissettim. Gerçekten gitmeyi planlıyordu. Zorla aldığım nefes beni daha çok boğuyordu.

"Bunu sürekli ben de düşünüyorum ama gitmek bir çözüm mü emin değ-"

Pencereden aşağı atlamamla birlikte Jisung'un sözü yarıda kesildi ve ikisi de başını bana çevirdi. Felixin gözlerinden belirsizlik akıyordu. Jisung daha çok korkmuş gibiydi. Şu an nasıl göründüğüm hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Sana bir çözüm bulacağım demiştim. Hiçbir çözüm bulmaya çalışmadan sadece gitmeyi düşünüyorsun. Yine her şeyi sadece senin halledebileceğini düşünüyorsun. Geride bıraktığın şeylerin yanıp küle dönebileceğini asla düşünemiyorsun ama haklısın sen her şeyin en iyisini bilirsin Felix. Eğer sen bir çözüm bulamadıysan olay kapanmıştır öyle değil mi? Bencilsin Felix çok fazla hem de."

Felixin gözleri dolduğunda içimin acıdığını hissettim ama geri adım atmayacaktım. Söylediği şeyler beni ölmeden mezarın içine koymuştu bile. Nasıl düşünemezdi? Eğer giderse öleceğimi nasıl düşünemezdi? Onu ne kadar sevdiğimi asla fark etmek istemiyordu. Hayatımda bir yer kaplamadığını düşünüyordu ama benim hayatımın tamamı ondan oluşuyordu.

Bana duygularım karanlık bir mahzendeyken onları nasıl dışarı çıkaracağımı öğretmişti. Benim doğama karşı gelerek bana bütün hisleri yaşama özgürlüğü vermişti ama görüyorum ki boşunaymış.

"Hyunjin başka bir çözüm yolu görebiliyor musun? Hayal dünyasında yaşamıyoruz. Sen de farkındasın ama kendini kandırmaya çalışıyorsun. Seni ne kadar çok sevdiğimin farkında değilsin. Sen sırf beni unutup hayatına devam et diye ben yaşarken ölmeyi tercih ediyorum ama bunu göremeyecek kadar aptalsın işte."

Son cümlelerini söylerken gözünden bir yaş düşmüştü. Boşluğa odaklanmış öylece boşluğu izliyordum. Söyleyecek başka bir söz kalmamıştı. Sanırım iki taraf da aşık olsa da bazı ayrılıklara çözüm olmuyordu. Biz birbirimizin doğasına karşı gelmiştik. Bir yerde yanlışlık yapmıştık ve o yanlışlık bizi buraya sürüklemişti.

"Peki."

Felix söylediğim şeyden sonra sorgularcasına yüzüme baktı. Gözleri kıpkırmızıydı ve duygusal çöküşü yüzünden okunuyordu ama onu gitmek rahatlatacaksa buna karşı gelemezdim. Onu zorla burada tutamazdım.

"Ne peki?"

Zoraki bir nefes alıp konuştum.

"Chris seni ana yola bırakır. Senin için taksi çağırırım. Malum her nereye gideceksen aramızdaki vampirlerden birinin bilmesini istemezsin. Herhangi bir ihtiyacın olduğunda ev senin biliyorsun içinde ben yokmuşum gibi gelebilirsin merak etme sen geldiğinde giderim. Hoşçakal Felix. Bana yaşattığın bütün güzel duygular için teşekkür ederim ama şunu unutma ben ölene kadar değil öldükten sonra bile seni asla unutmayacağım."

Ruhumu bıçak kesiyormuş gibi hissediyordum. Bu karanlıkta tek başıma olmak bana acı veriyordu. Arkamı dönüp ormanlık alana doğru ilerlerken sadece Felixin sessiz bir şekilde ismimi fısıldadığını duydum.

O giderken adımlarını saymak istemiyordum. Ona sarılırken son kez sarıldığımın ve son kez öptüğümün farkında bile değildim. Canım yanıyordu. Hiç yanmadığı kadar hem de.

***

Hıçkırarak ağlarken diğerleri bana sarılarak teselli etmeye çalışıyorlardı. İçim o kadar acıyordu ki aldığım nefes iğne gibi ciğerlerime batıyordu. Hyunjinin karşımda bunları söylemesi içimi o kadar acıtmıştı ki ağızımı açıp tek söyleyebildiğim şey ismi olmuştu.

Ona son kez sarılmak istemiştim ama sarılırsam bir daha bırakamayacağımı biliyordum. Onu ilk defa bu halde görmüştüm. Her şey daha kötü olmadan sanırım gitmem gerekiyordu.

Başımı kaldırıp bana sarılan Jisung'u izleyen Minhoya baktım. Belirsiz bakıyordu. Jisung'un da aynı şeyi yapmak isteyeceği geçiyordu sanırım aklından. Belirsiz surat ifadesiyle ayağa kalktı.

"Hoşçakal Felix. İçin rahat olsun seni koruyor olacağız."

Söylediği şeyden sonra benim bir şey söylememi beklemeden odasına gitti. Jisung'un gitmesinden korktuğu çok aşikardı.

"Bir sorun olursa beni muhakkak haberdar edin ve beni her gün arayın tamam mı?"

Jeongin söze girdi.

"Burada hep birlikte değilsek kalmanın ne anlamı var? Eski hayatımıza dönelim işte."

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Jisung ve Minho birlikte ve ne kadar birbirlerine söyleyemeseler de Chris ve Seungmin de birbirlerinden hoşlanıyorlar."

Chris ve Seungmin aynı anda "Ne?" Diyince artık ifade belirtemeyen yüzümle onlara baktım.

"Aynı zamanda ne kadar vampirler insanlara saldırmasalar da son olaydan sonra hepimizin göz önünde olması tehlikeli olur. Tek başıma dikkat çekmem."

Hepsi dediğimi mantıklı görmüş olacak ki hiçbir şey söylemeden öylece durdular.

"Merak etme Felix Minho'nun da dediği gibi hep korumamız altında olacaksın."

Chrisin sözlerine zorla da olsa tebessüm ettim.

"Hayatınıza devam edin. Beni aramayı unutmayın."

Ayağa kalkıp eşyalarımı toplamak için Hyunjinin odasına çıktım. Sürekli onun odasında kaldığım için eşyalarımı da oraya taşımıştık. 

Kapıyı açıp içeri girmemle zorla duran yaşlarımın tekrar akması bir oldu. Odanın her bir kenarındaki anılarımız gözümün önüne geldikçe boğazımın düğümü daha da çok sıkılaşıyordu.

Bacaklarımın beni daha fazla taşıyamayacağını fark edip yatağın yanına yere oturdum ve ağlamaya devam ettim.

"C-canım ç-ç-çok... Çok yanıyor H-hyunjin."

Sürekli kesik kesik nefesler aldığım için konuşamıyordum bile. Gücüm kalmamıştı.

Zorla ayağa kalkıp etrafa çok dikkat etmemeye çalışarak birkaç parça eşyamı alıp büyük çantama doldurdum ve hızlıca odadan çıktım. Odada kaldığım her saniye benim için gitmeyi daha çok zorlaştırıyordu.

Derin bir nefes alarak merdivenleri inip hala aynı yerde oturan çocuklara baktım. Hiçbiri konuşmuyor sadece etrafı izliyorlardı.

Chris benim merdivenden indiğimi görünce elime tuhaf sprey benzeri bir şey tutuşturdu.

"Bu şeyi dışarı çıkmadan önce ve gece uyurken üzerine sık. Vampirlerin kokunu almasını engelleyecek. Her bittiğinde bana söyle sana yenisini getireceğim."

Başımı olumlu anlamda sallayıp teşekkür ettim ve sırayla çocuklara sarıldım. Onlarla zaten sürekli görüşürdük.

Hepsine tek tek sarıldığımda Minho'nun odasına gözlerimi çevirdim ama çıkmamıştı. Sinirleri bozuk olmalıydı.

Chris'e bakıp gidelim anlamında dışarıyı işaret ettim.

Dışarıya çıktığımızda evin bahçesinde gözlerimi gezdirdim. Burada yaşadığım şeyleri, Hyunjini ve Hyunjine dair en ufak bir şeyi sahip olduğum her şey üzerine yemin ederim ki asla unutmayacaktım.

"Hazır mısın?"

Başımı olumlu anlamda salladığımda ona sarıldım ve beni havayla kaldırıp hızlıca koşmaya başladığında gözlerimi kapadım. Kusmak istemiyordum.

Saniyeler içinde anayola yaklaştığımızda Chris durdu. Taksi şoförünün onu böyle koşarken görmesini istemezdik tabi.

"Felix niye taksiyle uğraşıyorsun? Bırakayım işte seni."

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Evime gidiyorum Chris başka bir yere gitmiyorum. Ev için alışveriş yapmam falan gerek uzun zamandır boş. Bazı işlerim de var. Aynı zamanda yalnız kalmaya da ihtiyacım var."

Anlayışlı bir şekilde başını olumlu anlamda sallayıp bana sarıldı.

"Zaten sürekli görüşeceğiz ama bir şeye ihtiyacın olduğunda muhakkak ara."

Gülümseyip Christen ayrıldım.

"Hyunjin'e iyi bakın. Kendini hırpalamasına izin vermeyin."

"Muhtemelen onunla konuşmamıza bile izin vermeyecek. Sinirlendiğinde veya bir şey olduğunda kendisini dış dünyaya kapatır ve sinirinin geçmesini bekler."

Bir anda gözümde Juliet'in Hyunjine Junwoo'nun onun babası olduğunu hatırlattığındaki Hyunjinin siniri canlandı. Odasına çıkmıştı ve yanına gittiğimde odadan çıkmamı istemişti. Yanına gidip sarıldığımda da sakinleşmişti. Ben olmasaydım siniri geçene kadar orada kalacaktı.

Canım her düşüncemde daha çok yanıyordu. Bu ne zaman biterdi asla bilmiyordum ama bu ayrılığın bünyeme fiziksel olarak bile zarar verdiğini hissediyordum.

"Hoşçakal Chris."

Bana el salladığında arkama dönüp bekleyen taksiye doğru ilerledim. Taksiye bindiğimde şoföre gideceğimiz yeri söyleyip çantamı yanıma koydum ve camdan dışarıyı izlemeye başladım.

Bana vampirlerin duyguları yoktur demiştin Hyunjin. Yokluğuma alışmaya başladığın anda kendi doğana geri döneceksin ve artık acı çekmeyeceksin.

Ben unutamayacağım ama sen başaracaksın. Beni unutacaksın Hyunjin. Bir süre sonra kendi doğana karşı gelemeyeceksin. Yanında ne kadar kalırsam o kadar vazgeçilmez olacaktım senin için. Ben her gün daha da biterken sen yaşamaya başlayacaksın. Senin iyi olman için her şeyi yaparım bebeğim.

Hem belli mi olur... Belki başka bir evrende tekrar karşılaşırız.

***

Selam bebekler nabersiniz nasılsınız umarım bölümü beğenmişsinizdir yazım ve noktalama hatası görürseniz lütfen haber verin vote ve yorum atarsanız sevinirim öptüm hepinizi kocaman muah 💋😘

Felix ⤵️

Continue Reading

You'll Also Like

75.6K 8.6K 38
Doktor minho ve onun komşusu aşçı jisung *Oyun odama hoş geldin büyük çocuk*
42.7K 6.9K 44
[⚠ İkinci Kitap ⚠] -Tamamlandı- Han Jisung tüm dünyanın gözünde ölüydü. Onun yerine Yang Jeongin adında bir papaz olarak hayatına devam etmeye başla...
316K 23.4K 35
Lee ailesinin tek varisi Lee Felix'in aile işi meseleleri için Hwang Hyunjin ile nişanlanmaya zorlanmıştı. ah, birincisi bundan hoşlanmamıştı. İkinci...
6K 751 10
'Güneş battı, şehir ışıkları söndü, insanlar evlerine çekildi; artık yalnızca soğuk toprağın altındaki bedenin ve benim ağlama seslerim var sevgilim...