ASYA (TAMAMLANDI)

By bencena12

45.2K 3.6K 402

~aşk gerçekten her şeyi affedecek kadar güçlü bir duygu muydu? ~ ~~~~~ "bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım sa... More

KARAKTERLER
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58- +18
59- +18
61- +18
62
63
64
65- +18
66
67
68
69
70
71
72 - +18
73
74
75
76
77 - +18
78
79
80/+18
81-Final Part I/+18
81 Final Part II
DUYURU

60

392 42 2
By bencena12

Herkese keyifli okumalar..🎀

Duymuyor ve görmüyordum. Polis merkezinden içeri girmemle biran kapıda donup kaldım. Defalarca buraya girmiş defalarca aynı görüntüye maruz kalmıştım ama bu sefer farklıydı. Bu sefer çok farklıydı. Bu sefer tanımadığım biri için değil kardeşim için buradaydım.

Lina..

Asla böyle bir şey yapmamıştı biliyordum ve bu iftirayı ona kim attıysa onu attığı cinayetin kanında boğacaktım.

"Asya kendine gel güzelim lütfen" nehirin sesi kulağıma gelirken dediği gibi kendime geldim. Yerimde diklendim. Omuzlarımı dikleştirip başımı kaldırdım. Tüm soğuk kanlılığım bedenime hucüm ederken ayaklarımı yere sağlam basarak içeriye ilerledim. Deren beni görünce, Asya diye bağırarak yanıma geldi ama onu takmadım. Derdim o değildi. Nehir ona doğru gidip kolundan tuttu ve köşeye ilerletti.

"neredeler" önüme çıkan polis memuru dediğimle ilk bir duraksadı sonra eliyle gösterdiği yöne doğru o önde ben ise arkasında adımlamaya başladık. Bir kat aşağıya inip sorgu odasının önüne gelmemizle derin bir nefes aldım. Linayı dehşet dağılmış ve korkmuş göreceğimi biliyordum ve hazırlıklı olmalıydım. Onun yanında asla dağılmamalıydım.

"buyurun. Amirim ve Sayın yargıtay başkanımız sizi bekliyor" diyen polis memurun açtığı kapıdan çantamı sıkı sıkı tutarak girdim. Sorgu odasına bakan camın önünde amcam ve babam duruyor içeriye bakıyorlardı. Beni ilk fark eden amcam oldu.

"Asya güzelim" demesiyle yanına adımladım. Camın diğer tarafında olan kardeşime bakmak istemiyordum şuan ama başaramayıp baktım. Ellerini masanın üstünde bağlamış başını masaya doğru eğmişti. Dağılmış saçları yüzünden o aşık olduğum güzel yüzünün tek bir kıvrımını bile görememiştim.

O an dehşet bir ağlama krizi bedenime girdi ama allahtan kontrolümü kaybedecek kadar aklımı yitirme eşiğine gelmemiştim.

"olay ne" diye zorla fısıldadım. Babam hala put gibi linayı izlerken amcam tüm kontrolü eline aldı.

"bir buçuk saat önce olmuş. 22 yaşında bir kız ölen. Nasıl oldu bilmiyoruz ama cinayeti linanın üstüne atıyorlar" diye amcam sinirli bir tonla açıkladı.

"ifadeler alındı mı"

"Herkesin alınıyor şuan ama herkes farklı bir şey söylüyor. Tek buluştukları ortak nokta linanın yaptığı."

"kaç kişi bu herkes. Kaç kişi benim kardeşimi suçluyor. Lina asla böyle bir şey yapmaz amca. Kaç kişi benim kardeşimi kurban seçmiş" diye sinirle tısladım. Hepsini, kardeşime iftira atanların hepsini içeride en ağır şekilde yaşatacaktım.

"sakin ol güzelim. Tabi ki yapmadı biliyoruz. 5 kişi şuan ifade veriyor. 3ü linayı alenen suçluyor diğer 2si ise görmediklerini ama elleri kanlı bir şekilde koridora doğru koştuğunu söylüyor. Bir tek onun ifadesi kaldı. Sen gelene kadar ağzını açmadı. Tek söylediği ben bir şey yapmadım"

"kamera kaydı delil" dememle babam en sonunda çözüldü.

"kamera kaydı yok anında yok etmişler kim yapmış bilmiyoruz ve kızın üstündeki bıçakta da sadece linanın parmak izleri var" diye zorla konuştu. İçimden o an bir ürperti geçti.

Bu anın asla tarifi olamazdı.

"nasıl sadece onun parmak izi var. Lina asla böyle bir şey yapmaz komplo kurmuşlar"

"O komployu çözeceğiz Asya. Kimseye yedirecek kızım yok benim." diye kükredi babam. "içeri gir ve ifadesini alsınlar. Ablamı istiyorum diye ağladı durdu" demesiyle yüreğime taş otururken engelleyemediğim bir göz yaşı yanağıma aktı. Babamın eli yanağıma giderken tuttum hemen.

"yapma. Şevkat gösterme yoksa tüm direncim kırılır" diye engelledim onu. Anlayışla başını salladı ve elini indirdi. Gözüm tekrar linaya giderken bir milim bile kıpırdamadığını gördüm.

O Benim mucizem, benim tek tutanağımdı. Annemden sonra bana yollanmış aydınlığımdı ve şimdi benim aydınlığımı elimden almaya çalışıyorlardı. Asla buna izin vermezdim asla. İçim deli bir hırsla doldu. Kim yaptıysa hayatını bitirmişti ve ben de bunu zevkle yapıcaktım.

"amirim sorguya başlamamız gerekiyor"

"tamam hakan. İçeridekinin sıradan bir şüpheli olduğunu aklından çıkarma. İçeride olan ne benim yeğenim ne de yargıtay başkanının kızı sakın ayrımcılık yapma. Gerekeni yap, gerektiği gibi davran ve cevapları al" diye kati bir dille polis memurunu uyardı. Bunu yapması sağlıklı olandı o yüzden bir şey demedim. Ayrımcılık onu suçlu gösterirdi çünkü diğer şüphelilerden amcam ve babam yüzünden ayrılıyordu ve herkes onu kayırdığımızı düşünürdü.

Diğer hedefi ben oldum. Ellerini kollarıma koyup gözlerimin içine baktı. Onun otoritesine şuan gerçekten çok ihtiyacım vardı.

"buradayız sakin ol ve işini yap. Karşındaki kardeşin değilmiş gibi düşünecek, profesyonel olacaksın. Tek bir zafiyet belirtisi görmek istemiyorum. Anladın beni dimi" demesiyle kafamı salladım ve kollarımı kurtarıp polis memurunun girdiği kapıya yöneldim. Kapıya gelmemle derin bir nefes çekerken içime amcamın dediği gibi zırhımı kuşandım. Diğer türlüsü linayı daha çok korkuturdu. Zayıflık onu korkuturdu.

"buyurun Asya hanım şöyle geçin" polis memurunun adımı söylemesiyle lina bir hayat belirtisi verdi ve kafası dehşet bir hızla yukarı kalktı. Onun o yüzündeki ifadeyi gördüğüm an tüm kanım çekildi resmen. Ağlamaktan gözleri şişmiş kıpkırmızı olmuştu. Benim kardeşimi nasıl bu hale getirilerdi. Kim buna nasıl cesaret ederdi.

"abla" acı ve umut dolu çığlığıyla yerinden kalkıp kollarıma atıldığında sıkıca sardım onu. Öyle sıkıyordu ki beni.. Hele o korkusunu hissetmek kolumu kanadımı kırmıştı.

"buradayım güzelim buradayım bitanem. Ağlama seni almaya geldim"

"abla yemine derim ben bir şey yapmadım. Yemin ederim ben öldürmedim. Ben yardım etmeye çalıştım abla yemin ederim" ağlamaları arasında zorla cümleleri kurarken sakinkleşmesi için saçlarını okşadım bir süre.

"biliyorum güzelim. Tabi ki bir şey yapmadın. İnsan büyüttüğü bebeğini bilemez mi." diyip onu kollarımdan çıkardım. Yanaklarını ellerim arasına alırken hala durmadan akan gözyaşlarının üstüne birer öpücük bıraktım. "şimdi senden sakin olmanı her şeyi olduğu gibi anlatmanı ve asla korkmamanı istiyorum. Anlaştık mı. Ben buradayım. Yanındayım her zaman" demenle hızla kafasını salladı.

"beni burada bırakmıcaksın ama dimi"

"seni asla ardımda bırakmam bebeğim. Hadi gel oturalım ve şu işi halledip çıkman için biran önce işe koyulalım" dememle titreyen bedenini sandalyeye oturttum.

"hakan kaydı başlat" amcanın sesi geldiğinde dışarıdan, Hakan denileni yaptı ve sonra da karşımızdaki sandalyeye oturdu.

Lina can simidi gibi elimi tuttu o an. İçimde fırtınalar kopsa da her şey yolundaymış gibi güven verircesine gülümsedim. Aldığı gülümsemeyle onunda dudakları hafifce kıvrıldı ya ben de biraz rahatladım.

"evet lina hanım hazırsanız başlayalım. Şimdi ilk önce sakin olmanızı, asla korkmamanızı ve bize sakin bir şekilde hiç bir detayı atlamadan neler olduğunu, olayın içinde ne kadar yer aldığınızı ve nasıl bir rol üstlendiğinizi dürüstçe anlatın" demesiyle lina kasıldı ve bana baktı. Daha çok sıktım elini sakin ol dercesine ve hadi dercesine gözlerimi açıp kapatarak cesaretlendirdim onu. Güzel kahve ela karışımı gözlerini benim mavi gözlerimden alıp hakana çevirdi..

"eğlenmek için akşam 9'da Somnaya gittik" diye söze başladı.

"kim kim"

"ata, yağız, derin, mihre ve ben" diye söylendi.

"peki devam edin" demesiyle titreyen elleriyle bir yudum su içip yutkundu.

"eğleniyorduk her zamanki gibi. Sonra ilk ata ayrıldı yanımızdan peşinden derin gitti. Umursamadım nereye gittiklerini. Geri kalanlar eğlenmeye devam ettik. Bir ara tuvalete gittim ama kapıya gelmemle koridordan boğuk sesler geldiğini duydum" diyip ağlamaya başladı.

"sakin ol lina ve devam et hadi" diye cesaretlendirdim onu.

"allah benim belamı verseydi de o an gitmeseydim sese doğru ama o acı inlemeye kayıtsız kalamadım. Koridora doğru adımladım. İçerideki gürültü sesleri iyice uzaklaştığında inleme sesi daha çok duyuldu. İlk personel odasının kapısı açtım boştu. Sonra biraz ilerisinde malzeme odası vardı. Kapıyı açmamla kapı bir şeye çarptı ve tam açılmadı "diyip derin bir nefes aldı. Elim elinin içinde acıyla can çekişsede müdahale etmedim."kafamı içeri sokup ne olduğuna baktığımda okuldan tanıdığım yüzü gördüm."

"Ayça Yıldırım'ı" diye teyit etmek istercesine sorunca polis, lina da başını salladı ağır ağır. Gözleri bir noktaya kitlenmiş ve tepkisizleşmişti. Büründüğü hal içimi kasıp kavururken sakin olmak için kesik bir nefes aldım.

"yerde iki göğsünün arasına saplanmış bıçak vardı. Korkuyla kapıyı açmaya çalıştım çünkü hala yaşıyordu" diye söylendi "bedeni kapının oraya düşmüştü o yüzden aralık yaratmada zorlandım. Onu çok kıpırdatıp yarasına daha fazla zarar vermemek için çok dikkat ettim. En sonunda geçebileceğim kadar bir aralık açabildiğimde içeri girdim zor bela. Yanına çöktünce koluma asıldı.. Bana yardım et dercesine bakan o gözleri" susup tekrar ağlamaya başladığında bir süre müdahale etmedik. Travma anını tekrar yaşaması içimi acıyla kaskatı etti. Kardeşimin başına bunun geldiğine, buna şahit olduğuna inanamıyordum.

"sonra peki"

"yardım et bana dedi. Ne yapacağımı nasıl yapacağımı bilemedim. Sonra elimi bıçağa koydum. Yemin ederim ben yapmadım. Ben ona yardım etmek istedim."

"neden elini bıçağa koydun"

"Çekmenin mi yoksa kalmasının mı ona daha az zarar vereceğini düşünmüştüm"

"ama sonra içeride bırakmaya karar verdin" demesiyle başını salladı. Göz yaşları masaya düşerken ikimizinde kalbinin korkuyla çarpışı odada duyuluyordu resmen. Elini daha çok sıktım yalnız olmadığını daha çok hissetmesi için. "neden bıraktın" diye devam etti polis.

"ölmüştü çünkü" diye hıçkırdı "eli kolumdan düştü. Zorla aldığı nefesleri durdu. Korkuyla geriye kaçtım an. Ödüm patladı. " ağlaması şiddetlenirken "Yemin ederim ben yapamadım" diye acıyla inledi.

"neden polisi ya da ambulansı aramadın o zaman."

"korktum. Allah kahretsin korktum. Odada o ve ben vardık. Oradan bakınca her şeyi ben yaptım gözüküyor biliyorum ama yapmadım. Sadece korktum" diye bağırdı.

"yapmadığınızı söyleyen olmadı lina hanım. Üç kişi ki bunlardan üçü sizi cesetin başında gördüğünü diğer ikisi ise elleriniz kanlı bir şekilde koridora doğru koştuğunuzu gördüğünü söyledi" diyen polis memuruyla linanın gözleri sonuna kadar açılırken benim elim de sinirle yumruk oldu.

"ne.. Ne demek o ben yapmadım. Abla ben yapmadım. Abla" korku ve dehşet bir panikle bana döndüğünde tavırlarımı kontrol edip daha çok kokmaması için sakince ona baktım.

"sakin ol"

"ne demek sakin ol. Abla beni suçluyorlar. Cinayetle suçluyorlar" diye çığlık attı. Elimi dayanamayarak saçına koydum ve okşadım.

"sakin ol bir şey yok devam et" diye telkin ettim onu..

"Ayça hanımla aranız iyi değilmiş öyle söylediler buna ne diyeceksiniz peki. Hiç anlaşamazmışsınız" polisin söylediğiyle bendeki çaresiz gözlerini ona döndürdü bu sefer.

"evet doğru. Okula geldiğinden beri bir türlü anlaşamadık ama bu onu öldürmemi gerektiricek bir şey değil. İnsanlar birbirini sevmek zorunda değil"

"Evet değil. Ama sizi suçlayan arkadaşlarınız sizin gözünüzü kararttığında neler yapabilecek olduğunuzdan bahsettiler biraz ve ayçaya okulda yaptıklarınızdan" demesiyle dehşetle ayağa kalktı.

"lina"

"kim onlar" diye bağırdı.

"sakin olun ve oturun"

"kim"

"sizinle birlikte olanlar ata bey ve derin hanım" demesiyle daha da açıldı gözleri.

"olmaz söylemezler. Onlar benim en iyi arkadaşlarım. Ata üstelik beni seviyor. Beni böyle suçsuzken suçlamazlar." diye inanmazca fısıldadı.

"bakın lina hanım kamera kaydı yok, sizin yapmadığınıza dair bir delil yok. Sizi o konumda bulan çalışanın anlattıklarıyla tek suçlu siz gözüküyorsunuz. Arkadaşlarınız da Ayça ile olan durumu onaylıyor." demesiyle bir şey demedi. Kitlenip kalmıştı. Elimi koluna koydum ama bana da dönmedi. Tek söylediği delirmiş gibi ben yapmadımdı.

"hakan sorguyu bitir" amcamın sesi sorgu odasında yankılanırken "bize biraz zaman verin" dememle kafasını sallayıp dışarı çıktı. Elimi linanın yanağına koyup yüzünü bana doğru çevirdim. Gözleri öyle boş bakıyordu ki kalbim durdu sanki o an..

"abla"

"buradayım bebeğim. Korktuğunu biliyorum ama asla seni kurban etmelerine izin vermicem bunu sakın unutma. Kim bunu yaptıysa sana kim böyle iftira attıysa bulucam. Söz veriyorum"

"beni burada bırakma" diye inledi. Kalbim o an acıyla kasıldı. Bunu şuan yapamazdım ama tabi ki fazla uzamasına da asla izin vermeyecektim.

"bebeğim seni şuan çıkaramam ama söz veriyorum kısa sürmesi için her şeyi yapıcam. Bu olayı en kısa zamanda çözücem. Şimdi daha sakin düşünmeni ve o an orada başka biri olup olmadığını bana söylemeni istiyorum. Odaya girdiğinde saklanmış biri mesela. Var mıydı böyle bir şey"

"Bilmiyorum. Ben çok korktum. Ona yardım etmek için odaya girdiğimde zaten korkudan tüm algım kapanmıştı. Varsa da hissetmedim. Sonrası zaten karmaşa. Biranda biri geldi sonra korku dolu çığlığı yankılandı. Hepsini resmen sis bulutu içinde izledim. Odadan nasıl çıktığımı koridorda nasıl koştuğumu bile hatırlamıyorum. Sonra da kendimi burada buldum. Ama yemin ederim ben yapmadım. Ata ve derin ne söyledi bilmiyorum ama ben asla böyle bir şey yapmadım. Yapmam abla. Ben katil değilim "

"Biliyorum bebeğim. Biliyorum güzelim." dememle derin bir nefes çekip bıraktı.

"Atanın beni suçlamasına da inanmıyorum o bana aşıktı. nasıl yapmadığım bir şeyde beni suçlar. Hele derin. O benim en yakın arkadaşım" diye acıyla söylendi. Zaten en yakınlarımız yaralamaz mıyıd bizi..

"ata ve derin arasında bir gönül bağı var mı lina yani ata seni seviyor derinde atayı. olabilir mi" aklıma gelenle linaya bu soruyu yönelttim. Ata ve derin dışında iki arkadaşı daha vardı ve onlar linayı suçlamazken bu ikisinin suçlaması bana garip gelmişti. Her ihtimali bilmeli ve değerlendirmeliydim.

"derin ataya aşık. Ama bunun ne önemi var" dedi.

"Sen boşver bunu bebeğim. Şimdi ben çıkıcam ve bu olayın aslını öğrenicem tamam mı. Sadece sakin olmanı ve seni asla burada bırakmayacağımı bilmeni istiyorum. Anlaştık mı"

"korkuyorum burası çok korkunç. Eve gidip göğsünde yatmak istiyorum" diye titreye titreye ağlamaya başladı. Sıkıca kollarıma aldım onu ve bir süre sakinleşmesi için hem konuştum hem de saçlarını okşadım.

Ağlamamak için zor tutarken kendimi onun bu hali beni mafetmişti. Benim kardeşim hep gülerdi ve asla korkmazdı ki. O çok güçlüydü ama benim kardeşimin gücünü kırmışlardı. Buna kim sebep olduysa ben de onun her yerini kırıcaktım.

"Herkes burada bebeğim. Annen baban amcam herkes. Sakın korkma ve beni bekle anlaştık mı" en sonunda sakinleştiğinde yüzümde güven veren bir tebessümle ondan ayrılıp yanaklarını öptüm.

"tamam ama erken gel. Bir de sen sormadın ama ben bir şey itiraf etmek istiyorum" demesiyle merakla nedir dercesine bir bakış attım "mavi kazağın varya ben onu yırtığım için sakladım. O yüzden 3 gündür gözüne gözükmüyorum. Hazır burdayım kızmazsın diye şimdi itiraf ediyim dedim" demesiyle yaşadıklarımın tüm siniri, stresi koca bir kahkahayla vücudumdan çıkarken o da benimle birlikte gülmeye başladı.

"kazağımı aldığın an ben zaten onu gözden çıkardım hain kardeş" diyip onu kocaman öptüm.

En azından biraz daha düzelmişti. Her ne kadar onu burada bırakmak istemesem de başka şansım yoktu o yüzden vedalaşıp odadan çıktım.

Çıkmamla babam bana yönelirken elimi duvara koyup derin bir nefes aldım ve daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladım. Benimde dirayetim bu kadardı işte. Sessiz ağlamalarla omuzlarım sarsılırken babam yanıma gelip sıkıca sardı beni. Bir şey diyemedim ama en sonunda durulunca bir şey demeden çıktım oradan.

Demire o kadar ihtiyacım vardı ki.. Saçımı okşamasına, güçlü olduğumu söylemesine, yanımda olmasına.. Ama yoktu ve ben kendi kendime toparlanmam ve bu cehennemden de kardeşimi çekip almam lazımdı. Demirin derdi başından aşkındı ve bir de ben ona dert olmak istemiyordum. Her ne kadar bencil bir insan olup buraya gelmesi için onu aramak istesem de yapmadım.

En sonunda Yukarı çıkmamla deren ve nehiri yanana otururken gördüm. Derende beni gördüğünde hızla ayağa kalktı ama benim yönüm çoktan polis memurunun masasının önünde dikilen ata olmuştu. Yanına gittiğim gibi ensesinden tuttum ve kafasını geri yatırıp dudaklarımı kulağına yapıştırdım. Biran ne olduğunu şaşırsa da beni gördüğünde korkuyla gözleri açıldı.

"size yedirecek bir kardeşim yok benim seni piç kurusu" diye kulağına fısıldadım. Etraftaki polisler amcam ve babam yüzünden bana müdahale etmezken atanın babası napıyorsun sen diye yatağa kalktı ama umursamadım.

'ben bir şey yapmadım"

"Sen yaptın demedim ama kim yaptıysa bulucam ve size kardeşimi yedirmicem. Bir de en iyi arkadaşı olucaksın. Bir de linayı seviceksin ve onun yapmadığını bildiğin halde, yapsada görmediğin halde onu kurban vericeksin he. Ne yaptınız bilmiyorum ama o küçük kafanızda kurduğunuz senaryoda yanan benim kardeşim olmayacak bunu o fındık kadar beynine sok. Kimin parmağı varsa ben bunu ortaya çıkarıcam ve onu bu ülkenin en korkunç hapishanesinde çürütücem. Biraz aklın varsa kim yaptıysa itiraf eder kendini kurtarırsın yoksa attığın bu iftira yüzünden seninde hayatını kaydırıcam" dememle babası elime asılıp beni hınçla itti. O an adamın elini ne zaman yanımıza geldiğini bilmediğim babam kavramıştı.

"Sen kimi öyle itiyorsun lan it" diye kükreyip adamı sertçe itmesiyle ortam biranda hareketlendiğinde nezarete götürülmek için yukarı çıkarılan linayı gördüm.

O an soyutlandım her şeyden. Ne arkamda olan kargaşa umurumdaydı ne de başka bir şey. Tek umurumda olan kollarını iki polisin tuttuğu kardeşimdi.

Ona doğru giderken biranda kardeşimin yüzü yukarı kalktı ve karşısında kimi gördü bilmiyordum ama ona doğru koşmak için hamle yaptı. Duvar görmemi engellerken bir süre sonra duvarın ardından çıkan cemi gördüm.

"cem" linanın ağlak sesi kulağıma geldiğinde hemen arkasından sarılmalarını izledim. "ben bir şey yapmadım yemin ederim. Ben katil değilim. Keşke seni dinleyip gitmeseydim. Ben yapmadım. Ben öldürmedim" diye cemin kollarında hararetle kendini açıklamaya ve ağlamaya başladı. Onun nereden haberi olmuştu Allah aşkına. Yavaşça yanlarında durdum.

"Biliyorum güzelim sakin ol tabi ki yapmadın. Bak buradayız ablanda bende. Sakin ol. Alıcaz seni buradan güzelim" linayı sakinleştirmek için saçlarını okşayıp öperken polisler çekip aldı onu kollarından.

Cem arkasından gitmek için hareketlendiğinde koluna asıldım durması için. Kardeşimin cem diye bağırıp götürülmesini müdahale edemeyerek izlemek zorunda kaldık . Etsek yanlış anlaşılırdık ve şuan isteyeceğimiz bir şey değildi bu.

"neler oluyor Asya. Ne demek bu. Ne demek cinayetle suçlamak" cemin panik dolu sesiyle saçlarımı arkaya doğru gerginlikle ittim.

"Sen nereden duydun"

"Tüm haberler yargıtay kızı cinayet işledi diye bas bas bağırıyor" diye kükredi. Öyle panikti ki..

"tamam sakin ol önce.. Cinayet var evet ve kurban linayı seçtiler. Ama onlara yedirecek bir kardeşim yok benim"

" lina asla böyle bir şey yapmaz. Duyduğumdan beri kafayı yiyicem. Şu olayı düzgün anlat." demesiyle babam yanımda durdu

"neler oluyor cem neler görüyorum neler işitiyorum ben" diye sinirle tısladı.

"yeri değil baba" diyip müdahale etsem de ceme kitlenip kalmıştı. Ben ofisle uğraşırken lina da kamptaydı ve geleli daha 3 gün olunca bu konuyu da bir türlü konuşamamıştık haliyle ama olaylar baya ilerlemişti belliydi.

Bir süre orada durup yasal işlemeleri hallettim ve ceme olayı anlattım. Köstebeği arayıp ofise çağırırken çıkmadan önce amcamla birlikte amcamın odasında kritik yapan babamın yanına uğradım. İçeri girmemle ikisininde kafası bana döndü.

"sakın linayı savcılığa sevk ettirmeyin ben olayı çözene kadar. Savcılığa giderse direkt karar çıkar." diye uyardım

"ayrımcılık ses getirir ona zarar verir" diye müdahale etti babam.

"linanın savcı karşısına çıkıp ceza evine 10 dakika bile girmesi linayı dağıtır. Gözaltı süresini uzatın ve beni bekleyin. Gözaltı süresinin uzatılması yasal bir süreç sana ben mi öğretiyim bunu" diye çıkıştım. Sinirle bana baktı ama umurumda değildi siniri "kapıdaki basın ordusunun karşısına çık ve açıklama yap. Her yerde duyulmuş haber fazla malzeme verme. Ben arkadan kaçıyorum" diyip dinlemeden çıktım. Linayı o cehenneme 1 dakika bile sokturtmazdım. Kimin ne düşüneceği de umurumda değildi.

Çıkışa yönelirken çalan telefonuma baktım. Dayımdı.

"efendim dayı"

"neler oluyor Asya neler duyuyorum. Lina iyi mi"

"iyi dayı birileri iftira atmış ama temizlicem"

" bana ihtiyacın var mı kızım. Gelmeye çalışırım" demesiyle derin bir nefes alıp gözlerimi yumdum. Bana yaptığı o şeyden sonra hala ona kırgınım ama yine de bunu demesi o kadar iyi ve güçlü hissettiriyordu ki..

"yok dayı gelme ben halledicem. Hem babam ve amcam da var biliyorsun ya hani"

"O baban bir bok halledemez ama sana güveniyorum güzel kızım benim. Eğer bir şeye ihtiyacın olursa hemen ara hallederim"

"teşekkür ederim dayı."

"her zamana yanındayım güzel bebeğim benim. Üzme kendini alıcaz linayı benim şimdi kapatmam lazım. Telefonum hep açık" diyince vedalaşıp kapadık.

"bekle beni sen sürme" cemin sesi hemen arkamdan gelirken nehirde onun arasından çıktı.

"burada kal cem linanın yanında kal belli ki sana çok ihtiyacı var"

"yardımım dokunurdu."

"ben de daha ne yapacağımı bilmezken senin nasıl yardımın dokunsun canım doktorum. Ne olur burada kal. Linayla kal. En azından sen buradasın diye içim rahat olur" dememle anahtarı nehire verip lütfen dercesine kolunu sıktım. Kafasını salladı. Hemen arabaya binip yola koyulduk.

"ne yapıyoruz şimdi"

"ofise sür köstebek orada bizi bekliyor. Silinen kamera kayıtlarını geri almak için ne yapabiliriz ona bakıcaz" diye sıkıntıyla söylendim. Elini bana uzayıp g elimi tutu.

"onu kurtarıcaz biliyorsun"

"biliyorum. Ama yine de çok kokuyorum. Onu belli etmemek için elimden geleni yaptım ama köpek gibi korkuyorum. Bunu ona kim yaptıysa hayatını kaydırıcam" sonlara doğru sinirle bağırırken çalan telefonumla hırsla çantamı açıp telefonu çıkardım.

Demir arıyordu. Derin bir nefes aldım ve sakinleşip telefonu açtım.

"güzelim" demesiyle az önceki hiçbir şey belli etmicem kararım yerle bir olurken anında gözlerim dolmuştu. Ona bu kadar ihtiyacım olması normal miydi. "Asya"

"buradayım" diye fısıldadım. Parmaklarımla gözlerimin pınarlarına baskı uygularken derin bir nefes almıştım.

"nasılsın güzelim iyi misin" diye sordu.

"iyiyim sevgilim sen nasılsın"

"ben iyiyim." diyip bir süre sustu "bazı kuşlar bana haber uçurdu." diye sıkıntıyla söylendi. "neden karakoldaydın bu saate güzelim"

"bir işim vardı demir"

"bebeğim lütfen. Aklım sende kalıyor söyle hadi" demesiyle bunu söylesem daha çok aklın kalır diye sızlanmak istedim.

"ne zaman geliceksin"

"bir kaç gün daha işim var güzelim. Biraz karışık burası"

"anladım. Eski bir müvekkilim ile ilgili sorun demir. Aklın bende kalmasın olur mu."

"peki bebeğim. Doğru söylediğine inanıyorum. Mert beni çağırıyor Benim kapatmam lazım seni seviyorum" demesiyle gözyaşım çeneme doğru akarken ben de seni seviyorum diye fısıldasım ve telefonu kapadım.

"neden söylemedin"

"derdi başından aşkın zaten. Bilmesi bana bir fayda sağlamıcak o yüzden huzursuz olmasını istemedim."

"belki yardımı dokunurdu"

"nasıl dokunucak nehir" dışarıdaki gözlerimi ona çevirdim. Geldiğimiz ofisimizin önünde arabayı durdurup bana döndü.

"Asya kamera kayıtları saniyesinde yok edildi. Düzgün insan bunu yapmaz belli ki eli kolu uzun biri."

"demirle ne alakası var peki bunun"

"demirin her yere eli kolu uzanıyor diyorum. O kolları da kullanalım diyorum"

"daha kim yaptı bilmiyoruz bile o kolları nereye sokucaz in hadi" diyip çıktım arabadan. Hızla ofise girmemle köstebeği bilgisayarına gömülmüş bulmuştum.

"bir şey buldun mu"

"hayır ama.. " demesiyle çantamı sinirle masaya çarptım. "sakin ol kraliçem bir yolu var"

"ne. Söyle ne"

"Asya bir sakin" nehir sakin olmam için kolumu okşarken kafamı salladım.

"şöyle ki bilgisayarlarda asla herşey tamamen silinmez. Yani uzatmadan söylicem kayıtların silindiği bilgisayara beni ulaştırırsan diskten onları çekebilirim" demesiyle gözlerim ışıldadı.

"bundan kolay ne var. Hemen bir ekip çıkaralım amcamı arıyorum" diyip telefonuma yöneldim ki köstebek kolumu tuttu.

"Asya polis olmaz"

"ne demek olmaz neden" yüzü öyle sıkıntılı bir hal almıştı ki endişelendim.

"bu sistem yasa dışı. İçeri atarlar beni."

"hayır atmazlar. Bize yardım ediyorsun sonuçta. O kurtaracağın kız sıradan biri değil suçsa buna göz yummak zorundalar."

"anlamıyorsun siber suç bu Asya. Polis varsa işin içinde ben yapamam. Beni, sana dokunmayacağız diyerek suça ittiler sonra da 2 yılımı aldılar. Şans eseri Allah seni çıkardı karşıma da senin sayende kurtuldum sana özgürlüğümü borçluyum ama yapamam. Onlara bir daha güvenemem. Üzgünüm" demesiyle sıkıntıyla ofladım. Onu buna zorlayamazdım. Köstebeği riske atamazdım ama ona da ihtiyacım vardı.

"bir şekilde giricez o zaman"

"Kamera odasına nasıl elimizi kolumuzu sallayarak giricez kızım."

"bilmiyorum nehir düşünmeme izin ver"

"az laf dinlesen iki dakikada halledicez."

"nasılmış o"

"iyice kafan durdu senin he. Demire de dedim sana dimi. Sonuçta onunda gece kulübü var ve o oranın sahibini illaki tanıyordur. Onun sayesinde istediğimizi alırız. Eli kolu uzun adam. Biraz elindeki fırsatları değerlendir" diye sitem etti bana.

"demiri karıştırma nehir. Evinde değil İspanya da demir ve derdi başından aşkın adamın. Dünya kadar sıkıntısı var bir de ben mi dert olucam ona ya" diye kızdım.

"kardeşinden önemli değil ki böyle önemli bir konuyu ona söylemediğin için sorun oluşturuyorsun şuan aranızda" diye o da bana kızdı ama kararlıydım. Ben bir yolunu bulurdum. Oraya girmesi kolaydı ama köstebeğin istediği 3 saati vermek kolay değildi. Ama bulucaktım.

Saatlerce düşündüm. Ama o 3 saati nasıl yaratacağımı bir türlü bulamadım.

Gözüm koltuğun köşesinde uyuya kalan nehire giderken kalkıp üstüne ceketimi örttüm ve köstebeğin yanına gittim.

"bir şey var mı civar kameralardan falan. Dikkat çekici bir ayrıntı" hoş onlara zaten polisler bakmıştı ve civar kameralar içeride olanı bize zaten göstermezdi.

"yok kraliçem maalesef" demesiyle başımı sallamıştım.

"Sen de biraz dinlen hadi kadir. Bana yarın dinç lazımsın"

"ama Ba.."

"aması yok hadi" zorla onu bilgisayarın başında kaldırıp koltuğa ittim. Tekrar içeri dönerken tekli koltuğa kendimi bitik bir halde bırakmıştım. Saat gecenin dördüydü ve delirmiş gibi bir yandan plan arıyor bir yandan linayı diğer bir yandanda demiri düşünüyordum.

Kaça bölüneceğimi şaşırmıştım. Bir yanım canımın diğer yanında diğeri ise diğer yanındaydı. Bana bir şey kalmamıştı ama ihtiyacım da yoktu zaten. Tek istediğim onlardı ve iyi olmalarıydı.

Sıkıntıyla yüzümü sıvazlayıp saçlarımı çektiğim an kapı alacaklı gibi gürültüyle çalmaya başladığında korkuyla yerimden sıçradım.

Nehir de korkuyla diklenirken ne oluyor dercesine bana baktı. Kadir içeri odadan koşarak geldi. "kim bu amına koyduğumun piçi bu saatte ya. alacaklı gibi çalıyor bir de. Sen dur ben bakarım" diye öne attı kendini.

Ayağa kalkıp önde o arkasında ben kapıya gittik ve temkinli bir şekilde kapıyı açtığında gözlerim anında yaşarmaya başladı.

Demir. Demir gelmişti.

Bir süre şaşkınlıkla yerimde kaldım ama içeri adım atmasıyla kendime geldim ve hızla ona doğru koşup kollarına kendimi attım. Sıkıca beni sararken çoktan ağlamaya başlamıştım.

"senin benim elimden çekeceğin var bilesin. Nasıl bana söylemezsin Asya nasıl" diye bana kızsa da umurumda değildi. Burada olduğuna inanamıyordum. Biranda tüm akşam boyunca yaşadığım sinir, stres, korku bedenimden boşalırken ağlamalarım şiddetlendi. Beni kucağına aldığında bacaklarımı hızla beline doladım. Şevkatli kolları arasında saçlarımı okşaya okşaya beni içeri taşıdı ve kucağında benimle birlikte koltuğa oturdu.

"burada olduğuna inanamıyorum" diye boğuklaşan sesimle konuştum.

"ben de böyle bir şeyi benden sakladığına inanamıyorum. Sana cidden inanamıyorum. Neyim ben dış kapının dış mandalı mıyım Asya" diye kızdı bana. Cidden çok kızgındı.

"ben.. Senin başın zaten işten aşkındı. Söyleyemedim bırakır gelirsin diye. Bir de bana dertlen istemedim sadece" diye açıklama yaptım ama asla sinirli çenesi yumaşamadı

"senden önemli işim mi var benim. Sen neyin içindesin neyi düşünüyorsun. Bırakta ben düşüneyim gelebilir miyim gelemez miyim diye"

"özür dilerim"

"dileme. Ağlamayı da bırak. Hemen" demesiyle tek ihtiyacım bu otoritesiymiş gibi anında susup kabaca burnumu çektim. Eli saçlarıma gitti ve yavaşça okşadı "benim güçlü amazonuma dön hemen. Her şeyi halledicez. Buradayım yanındayım güzelim." demesiyle "lina" diye sızlandım.

"merak etme güzelim o cadı baldızı kurtarmaya geldim. Kimseye yedirecek kızkardeşim yok benim" demesiyle tekrar gözlerim dolarken sıkıca boynuna dolandım kollarımı tekrardan. O da bu sefer daha sıkı sardı beni.

Şuan o kadar iyi ve güçlü hissediyordum ki keşke en başından bencil olsaydım diye düşünmeden edemedim. Tüm ihtiyacım olan kan bu kollardı ve ben gerçekten artık çaresiz hissetmiyordum.

"iyi ki buradasın. Sana o kadar ihtiyacım vardı ki"

"Sen de bana bunu söylemek yerine beni dışlayarak gidermeye çalıştın öyle mi" sesi öyle krıgındı çıktı ki kalbim ezildi.

"amacım bu değildi. Başın zaten sıkıntı doluydu bir de be.."

"Asya sen sıradan biri misin güzelim he. Ben senin sıkıntılı zamanında yanında olmayacaksam neden varım Allah aşkına ya"

"ben.."

"Sen konuşma hiç. Bunu seninle sonra konuşucaz. İlk önce neler var elinizde onu söyle" demesiyle nehir yandan atladı.

"öncelikle hoş geldin enişte. Somnya denen kulübe girip güvenlik kamerasının bağlı olduğu bilgisayarlara 3 saatçik girmemiz lazım" demesiyle olayı baya bir özetledi. Gözüm ona dönerken mertin de burada olduğunu ve dibinde uslu uslu oturduğunu bakınca anlamıştım. İki parmağını birleştirip bir selam çaktı.

Biran konumum aklıma gelirken hızla kalkmak için hamle yaptım ve demirin homurdanmaları eşliğinde ayağa kalktım. Yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Demiri görünce tüm dünyaya bakışım kesilmişti resmen.

"naber aktif bomba" diyen merte fena değil dercesine omuz silktim.

"sizin nereden haberiniz oldu" en sonunda aklıma gelenle sorduğum soruya nehir yüzünde şirin bir gülümsemeyle elini yarım bir şekilde kaldırarak cevap verdi. Bir şey demedim çünkü iyi ki yapmıştı. Ben yapamamıştım ama o iyi ki yapmıştı. Minnetle gülümsedim ona.

"tamam hallederiz kolay o. Sen biraz uyu sonra istediğini veriyim sana" demir elimi tuttuğunda ona döndüm.

"nasıl yani bu kadar kolay mı"

"sıkıyorsa kolay olmasın" diye homurdandı. "ama önce dinlen. Mafolmuşsun"

"Demir benim dinlenmeye mi ihtiyacım var Allah aşkına lina içeride beni bekliyor kalk hemen" diyip koluna asılmamla biraz yüzüme kızgınca baktı ama en sonunda itiraz kabul etmeyeceğimi anladığında pes edip eline telefonu aldı ve bir kaç yere basıp en sonunda kulağın koydu "yarım saat sonra mekanındayız. Orada ol" diyip kapadı.

Biranda bizi bir telaş alırken kadir hızla alacaklarını aldı. Hemen ofisten çıktık ve demirin arabasına binip hiç vakit kaybetmeden yola çıktık.

Gözlerimi hasretle demirin yüzünde gezdirirken "bakma bana öyle çok sinirliyim sana" diye kızdı bana.

"lütfen sevgilim. Amacımın ne olduğunu biliyorsun"

"Bu bir bahane değil. Beni ne kadar incittiğin bilemezsin. Neyim ben Asya. Kimim ben. Bu kadar önemli bir meselede benim nasıl haberim olmaz. Aile meselenizde benim olmamam beni aileden görmediğin anlamına gelir. Beni böyle dışlayamazsın" diye sinirle çıkıştı. Cidden öyle sinirliydi ki direksiyonu sıkan elleri de kasınlan çenesi de bunu çok iyi gösteriyordu.. Kalbim ağzından çıkanlarla deli gibi çarparken hızla yerimde diklenip bedenimi ona döndürdüm

"demir saçmalama sevgilim. Nasıl böyle düşünürsün. Benim tek ailem sen ve linayken sen nasıl böyle şeyler söylersin. Sadece kafan dağılmasın istedim. Ben halledicektim seni boşuna yormiyim istedim"

"konu sensin Asya. Konu lina. Siz benimde ailemsiniz. Ben linanın abisiyim. Ama görüyorum ki ben böyle düşünürken senin hiç öyle bir düşüncen yokmuş."

"demir neden düşünce yapımı anlamak istemiyorsun. Böyle düşünmediğimi söyledim sana"

"Gel demenle anında gelir yap demenle anında yaparım her şeyi senin için Asya. Asıl ben bu düşüncemi sana geçirememişim belli ki. Sen, işimi senin önüne koyacağımı sandın. Hiç mi sana olan sevgimi geçiremedim ben. Nerede yanlış yaptım" sesi öyle kırık çıkmıştı ki içim acıdı. Onu düşünürken incittiğime inanmıyordum. Elimi panikle koluna koyduğumda arabayı durdurmuştu.

"demir özür dilerim bebeğim yemin ederim amacım o değildi"

"olmayabilir ama empati yap"

"beni bi.."

"geldik. İn arabadan" diyip daha fazla beni dinlemeyip arabadan indi ve kapıyı sertçe çarptı. Derin bir nefes alıp mecbur bende inip peşine takıldım.

Kapıya gelmesiyle sinirle korumayı itip içeri girerken yakup nerede diye bağırdı. Hepimiz arkasından sessizce ve endişeli bir şekilde kuzu kuzu gidiyorduk. Hızla merdivenleri çıkıp koridorun sonundaki kapıyı sertçe açtı. Kapı duvara şiddetle vururken korkuyla arkasından odaya girdim hemen.

"kurt hoş geldin ab.." koltuğunda oturan adamın sözünü tamamlamasına izin vermeden yanına gittiği gibi yakalarından tutup sertçe kaldırdığında dönen gözü korkutmuştu beni. Bir şey demek için atak yapmıştım ki mert kolumu tutup sus dercesine beni bastırdı. Onu dinleyip sessiz kalmayı tercih ettim. Sinirliyken onu daha fazla sinirlendirmek istemiyordum.

"kulübünde cinayet işleniyor, kamera kayıtlarını silmelerine izin verip üstünü örtmelerine yardım ediyorsun ve sonra da burada sanki bir kadın ölmemiş gibi rahat rahat oturuyorsun he öyle mi" diye kükredi.

"demir ben.. " diye korkuyla konuşmak istedi adam ama izin vermedi ve adamın yüzünü kendi sinirli yüzüne daha çok yaklaştırdı.

"bu akşam burada işlenen cinayette kim suçlandı biliyor musun" diye sinirle bağırdığında korkuyla yerimde sıçradım. Neden bu kadar ürkütücü gözüküyordu Allah aşkına..

Adam demirin bu çıkmasına hızla bilmiyorum dercesine başını sallarken "benim kız kardeşim" diye birkez daha bağırdı. Adamın gözleri duyduğu karşında korkuyla açılırken, söylediği cümle ve linayı böyle sahiplenmesi kalbimi tekletmişti. Nasıl ondan gizlemiştim bu olayı, nasıl onu saf dışı bırakmıştım..

"bilmiyordum demir vallahi bilmiyordum. Bana ne dediyse yaptım. Bir adam geldi tehtitler savurdu ben de daha fazla uzamasın istedim. Bilsem kurtun kardeşi suçlanmış yemin olsun değil kayıtları vermek adamı ben öldürürdüm." demesiyle şaşkınlıkla gözlerim açıldı.

"ne demek ne dediyse yaptım lan" diye yanlarına sinirle gidip bende yakasının bir ucunu tuttum. Ne demekti ne dediyse yaptım. Bir ölüm nasıl bu kadar kolay bir şekilde örtülürdü. Nasıl böyle bir vicdansızlık yapılırdı "konuş ne oldu bu akşam burada o saate. Konuş yemin ederim öldürürüm seni"

"bilmiyorum bana sadece kamera kayıtları sil dendi. Ben olay anında burada değildim"

"kim" diye tısladı demir.

"öldürürler beni"

"lan ben yaşatır mıyım peki he. Söyle çabuk" demesiyle adamı sanki oyuncak bebekmiş gibi sertçe duvara fırlattı. Nehirin korku dolu çığlığı odaya yayılırken tepsizce baktım adama. Adamın duvardan kayan bedeni yerde iki büklüm olurken elini havaya kaldırıp demirin vücuduna inmek için kaldırdığı tekmesini son anda durdurdu.

"melik Karaca diye bir adam" diyince sinirle ellerim iki yanımda yumruk oldu.

"Atanın soyadı da Karaca" diye tısladım. Demir yerdeki adamı ensesinden tutup kaldırdı ve merte doğru attı.

"al şunu mert"

"abi tüm eğlence bitti mi şimdi ya" demesiyle nehir, mert diye uyarı dolu bir sesle olaya müdahale etti. Gözlerim kapının ağzında kaderini bekleyen adama gittiğinde demir de yanıma gelmişti.

"şimdi bizi güvenlik odasına götürüyorsun." kadiri gösterip "O ne isterse veriyorsun. Anladın mı beni" demesiyle şiddetle kafasını salladı. Nehir bana gördün mü bakışı atarken tepki veremedim. Çok hızlı ver sert olmuştu. Demirin o gözü dönmüş halleri beni her defasında korkutuyordu ama allahtan büyük bir şey olmamıştı.

"senden bu kadar korkmaları normal mi" dememle bir şey dememiş çıkanların arkasından o da çıkmıştı

"trip mi attı sana o"

"arayıp haber vermediğim için kızgın. Onu dışladığımı, ailem olarak görmediğimi söyledi. Onu düşünürken ben onu kırmışım meğer" diye üzgünce açıkladım. Yanıma gelip koluma girdi.

"haber verdiğim için pişman değilim ama olan şeyde benim de parmağım var üzgünüm bebeğim böyle olacağını düşünemedim"

"saçmalama nehir seninle ne alakası var. Hem çok iyi yaptın. Sen haklıydın iki dakikada tüm gece düşündüğüm şeyi yaptı. En başından ona söylemeliydim. Bana empati yap dedi ve düşündüm de o bana bunu yapsaydı çok ama çok kırılırdım. Demir haklı. Şu olay bir bitsin kalbini alıcam" diyip burukça güldüm. Nehir anlayışla başını sallayıp beni de güvenlik odasına sürükledi.

İçeri girmemle kollarını göğsünün üstünde bağlamış kale gibi duran demirin yanına suçluluk duygusuyla gidip durdum. Gözlerim bir süre deli gibi tuşlara basan kadiri izledi.

"küs müyüz" diye en sonunda dayanamayıp mırıldandım.

"çocuk değiliz" diye homurdandı o da karşılık olarak. Elimi uzatıp koluna doladım ve başımı omzuna yasladım.

"lütfen böyle yapma"

"Ata denilen cibiliyetsizin adresi lazım"

"neden. Ahh tabi kaçırma girişimi. Yurtdışına kaçıramaz tedbir vardır ama saklayabilir" panikle telefonumu çıkarıp mihreyi aradım.

"Asya abla" uykulu sesi kulağıma gelirken hemen akabinde yatağın gıcırtısı gelmişti.

" mihre bana acil yardım etmen lazım"

"her ne olursa Asya abla. İnan çok üzgünüm lina bir şey yapmadı biliyoruz ama inandıramadık" diye hızlı hızlı konuştu.

"bunları sonra konuşsak olur mu mihre. Bana acil atanın adresi lazım ona sormam gerekenler var" dememle 2 dakikaya atıyorum diyip telefonu kapadı. Dediği gibi 2 dakika sonra adres geldiğinde demir merte atmamı söyledi ve mert çıkıp gitti "biz neden gitmedik"

"kamera kayıtlarından onlar mı yoksa değil mi diye bakman lazım. Mert şimdilik uzaktan izlicek. Eğer onlarsa alıcaz." demesiyle cidden kafamın durduğunu anlamıştım. Ben olmazsam tabi tespit edemezlerdi. Tekrar başımı demirin omzuna koydum.

"lütfen sarıl bana. Çok ihtiyacım var" diye fısıldamamla hiç bekletmeden beni sarıp başımın üstüne de bir öpücük bıraktı.

"seninle benim başım cidden belada" diye kızgın olmayan bir sesle homurdanmasıyla kollarımı daha sıkı beline sarıp gülümsedim.

Uzun bir süre köstebeği beklememizle en sonunda işte diye bağırması korkuyla sıçratmıştı beni

"bağırma lan korkuttun sevgilimi" diye demir de bağırınca gözlerimi devirdim. sanki o farklı bir şey yapmıştı. Hızla kollarından çıkıp köstebeğin arkasında durdum.

Görüntü açıldığında bir süre hareketlilik bekledik ve 10.dakikada bir kadının diğer bir kadını sürükleyerek koridordan geçirip odaya soktuğunu gördük. Bedenim gerilirken kısa bir süre sonra atanın yüzünü gördüm.

"şerefsiz. Demir o. Ata"

"tamam güzelim sakin ol" diye beni rahatlatmak istedi ama sinir tüm bedenimi ele geçirmişti anında. Bir süre kimse çıkmadı odadan 5 dakika ileri sardığımızda atanın panikle dışarı çıktığını arkasından da derinin aynı şekilde dışarı çıktığını gördük. Malzeme odasının kapısını görmemizi sağlayan kamerada onlar çıkarken o kızın yerde yattığını küçük açıklıktan görmüştüm.

"demir kız yerde" diye söylendim. Bir anda ne olduysa ata derini kolundan çekip yandaki koridor dönemecine soktu ve o an lina kadraja girdi. Gerisi tam da anlattığı gibiydi.

Akşamdan beri yaşadığım stres gözyaşlarıyla ve titrmeyle vücudumdan çıkarken demire döndüğümde çalan telefonunu kulağına götürdü

"ne demek hareketlilik var... Tamam sarın etrafını sakın kaçmasın" ağzından çıkanla tüm bedenim sinirden daha çok titremeye başladı.

"ne demek kaçmasın."

"güzelim sen burada be.."

"saçmalama bensiz hayatta gidemezsin"

"neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz lü.."

"hayır dedim. Yürü" koşarak kapıya yönelip çıktım. Her ne kadar hala itiraz cümleleri kursa da dinlememiş kendimi arabasına atmıştım. Mecbur kabullenip yola çıktık.

Yolda, arabadan inmiceksin nutuklarıyla yarım saat sonra gelmemiz gereken yere geldiğimizde bu sefer sözünü dinleyip inmedim arabadan ama beklerken stresten ölecektim.

Ona bir şey olmasının korkusu, atanın kaçmasının stresi, hala linayı kollarıma alamamış olmamın siniri beni daha fazla arabada tutamamıştı. Evin uzağına park ettiği arabadan indim ama onu sıkıntılı bir duruma sokmamak için yerimden ayrılmadım.

Stresimi dindirebilmek için elimi boğazıma koyup derin derin nefesler almaya başladım. Gerçekten sanki aldığım nefes ciğerlerime yetmiyordu. Sinirle bir o yana bir bu yana gitmeye başlamamla biranda orman tarafından çıkan iki bedeni görmem üstüne kalbim hızla çarpmaya başladı.

Ata. Ata kaçıyordu.

Hiç düşünmeden deli gibi onlara doğru koşmaya başladım. Beni fark ettiğinde gözleri korkuyla açılırken o da onu yönlendiren korunmasıyla birlikte koşmaya başladı.

"dur ata yolun sonundasın" diye bağırdım. Ama durmadı. Tabi ki durmazdı. Saçmalamıştım. Onları alacak araba gelmeden bir şey yapmalıydım. Yoldaki taşı elime alıp hızımı daha çok arttırdım. Onlara yetiştiğimde arkasında olan korumanın kafasına taşı fırlatmamla ısabetim acı bir bağırmaya döndü. Koruma acıyla dururken ata da şaşkınlıkla olduğu yerde kalmıştı. Hızla ona doğru koşmaya başlayınca kendine gelip koştu ama benden hızlı değildi.

"sana yedirecek kardeşim yok dedim dimi piç" sırtına atlamamla ikimizde yere yuvarlanırken ilk toparlanan ben oldum. Hızla ona doğru atılıp üstüne çıktım ve yumruğumu burnuna geçirdim.

"Asya abla bir dinle" diye panikle konuşmaya çalışsa da gözüm dönmüştü bir kere. Ama dönen gözüm yüzünden unuttuğum başka bir şey vardı.

Koruma.

Savunmasız anımda kafama aldığım sert bir darbeyle hareketlerim bıçak gibi kesilirken görüşüm bulanıklaştı.

Kafama sanırım silah kabzasıyla vurmuştu şerefsiz.

Aldığım darbe beynimi zonklatmaya başlarken bedenimin kontrolünü daha fazla elimde tutamadım ve atanın üstüne düştüm.  

Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur.. Burada olan herkese kocaman sevgiler..💜

Continue Reading

You'll Also Like

244K 9.5K 40
Kendi şirketine çalışmaya giden Eliza, başına neler geleceğinden habersiz bir şekilde yeni ortakları ile tanışır. ------------------------ Ona çıkış...
3.7M 108K 49
Kitabımı yayımladığım tarih: 6 Aralık 2020 Doğu'nun çocukları, ya bu illet töreye karşı gelip ayağıyla ezecekler ya da boyunlarına geçirilen urgana r...
361K 24.9K 68
"Aşk bulunmaz Aşk sizi bulur...." .....loretta young.... Özgürlüğe kanat çırpmak istediğimiz zamanlar artık geride kaldı. PSİKOLOJİ ile ilgilenenler...
170K 10.4K 38
Tüm hakları saklıdır! Tamamlandı. Cennet serisinin birinci kitabıdır. Yetişkin içerik bulunmaktadır. Töre kitabı değil arkdşlar. İlk gördüğü andan be...