sometimes all I think about i...

By goandcrylittlegirl

53.8K 4.1K 4.8K

+18 Okulun popüler çocuğu Dylan, okula yeni gelen Thomas'a her geçen gün kendini daha da kaptırırken ne yapac... More

Sometimes All I Think About Is You •dylmas
STAY -1-
STAY -2-
STAY -3-
STAY -4-
STAY -5-
STAY -6-
STAY -7-
STAY -8-
STAY -9-
STAY -10-
STAY -11-
STAY -12-
STAY -13-
STAY -14-
STAY -15-
STAY -16-
STAY -17-
STAY -18-
STAY -19-
STAY -20-
STAY -21-
STAY -22-
STAY -23-
STAY -24-
STAY -25-
STAY -26-
STAY -27-
STAY -28-
STAY -29-
STAY -30-
STAY -31-
STAY -32-
STAY -33-
STAY -34-
STAY -35-
STAY -36-
STAY -37-
STAY -38-
STAY -39-
STAY -40-
STAY -41-
STAY -42-
STAY -43-
STAY -44-
STAY -45-
STAY -46-
STAY -47-
STAY -48-
STAY -49-
STAY -50-
STAY -51-
STAY -52-
STAY -53-
STAY -54-
STAY -55-
STAY -56-
STAY -57-
STAY -58-
STAY -59-
STAY -60-
STAY -61-
STAY -62-
STAY -63-
STAY -64-
STAY -FİNAL-

STAY -60-

472 44 108
By goandcrylittlegirl

Arkadaşlar oy mu verseniz ki acaba. Ben de böylece yeni bölüm falan atsam.

Neyse aşkom iyi okumalar.
















Beş saat ortalıktan kaybolmuştum ve onun kalbi durmuştu. Ben yanında yokken.

Dişlerimi sıkarak yüzümü sıvazladım. Yoğun bakım ünitesindeydi ve uyuyordu. Yanında olmam lazımdı. Aptalca davranmıştım. O anda yanında olmam lazımdı.

Gerginlik bir kez daha bedenimi ele geçirirken başımı yoğun bakım ünitesinin camına yasladım. Babası ve birkaç kişi daha içerideydi. Galiba onu uyandırmaya çalışıyorlardu.

Gözlerini ağır ağır açtığında buraya kaydı bakışları. Beni gördüğünde çatılmış kaşları düzeldi, ardından babasına odaklandı. Babasının elini uzatıp sol elini tutmasını izledim, ondan sıkmasını istediğinde güçsüzce sıktı elini. Gözleri yine ıslanmıştı, acısının üstüne bir de çatlak kaburgalar eklenmişti çünkü. Kalp masajı yaparken ağır bir baskı yapıyorlardı, bu da insanların kaburgalarımın çatlamasına hatta kırılmasına neden oluyordu.

Muhtemelen fiziksel kontrol bittiği için babası yatağın yanına oturdu ve bir kitap açtı görselli. Beyin fonksiyonlarının ne kadar yerinde olduğunu anlamak için yaptıklarını anladım, Thomas'ın titreyen eliyle babası sordukça sayfadaki bir şeyleri işaret etmesini izledim. Bir süre sonra durdular ve babası odadan çıkıp kimseye bir şey söylemeden uzaklaşmaya başladı.

Arkasından gitmek için birkaç adım atmıştım ki duyduğum ses ile durdum. "Dylan." diye abisi seslendi. Ona döndüm yavaşça. "Konuşmamız lazım."

Başımı sallayıp adımlarımı ona uydurdum ve boş bir odaya geçtik. Yatağa oturdum yavaşça, o da otururken elindeki dosyaları bana uzattı. "Elliot ve senin böbreğinde uyuşma var. Thomas için." Gözlerine baktığımda derin bir nefes aldı.

"Elliot uyuşturucu kullanıyor, ondan alamayız." Kalbim hızla çarpmaya başladı. Kurtulacaktı, böbreklerimiz uyuşuyordu. "Senden alırsak, yüzde elli şansı var."

"Thomas'ın mı?" Gözlerime bakmaya devam etti. "Böyle giderse zaten ölecek, yüzde elli..."

"Hayır." diye kesti lafımı. "Senin." Kalakaldım. Sertçe yutkundum.

"Anlamadım." dediğinde titreyen eliyle benim dosyamı açtı. Bir yeri gösterdiğinde yazan şeyleri okudum. Dudaklarım kıvrıldı hafifçe. Sağlık geçmişimin görüleceği hiç aklıma gelmemişti.

"Kalbinden ameliyat olmuşsun. Dokuz yıl önce." Başımı salladım. Bildiğim bir şeydi. "Sonuçların şuan bile temiz gözüküyor ama ameliyat büyük bir risk. Kalbin durursa..."

"Durmayacak." dedim hızla gözlerine bakarken. Derin bir nefes aldı. Dolu gözlerini bana dikti.

"Bunu dediğim için kendimden nefret ediyorum ama..." Ban baktı, gülümsedi. "Annen zaten ablanı kaybetti, bir de seni kaybederse nasıl katlanacaklar? Üç evlatlarından ikisinin ölmesine?"

"Durmayacak dedim." Olumsuz anlamda başını salladı. Nefesim sıkışmaya başladı gözlerinde gördüğüm kararlı ifade ile. Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. "Ama Thomas..."

"Belki de çektiği onca acının son bulmasının vakti gelmiştir."

Gözlerimden yaşlar düşmeye başladı. "Yapma, kurtarabilirim onu. Yaşayabilir, neden..."

"Thomas her türlü ölecek, Dylan. Sence kardeşimi kurtarmayı ben istemez miydim?" Dudaklarımdan hıçkırıklar dökülmeye başladığında ayağa kalktı. "O da kabullendi. Artık acı çekmek istemediğini söyledi."

"Neden bunu bana söyledin? Neden onu kurtarabileceğimi söyleyip, onu ölüme..."

"Çünkü babam sana gelecek." dedi göz yaşlarıyla gülümserken. "Senin ameliyatta ölüp ölmeni umursamayarak senden o masaya yatmanı isteyecek. Çünkü oğlunu kurtarmak için her türlü şansı denemek istiyor. O benim gibi değil Dylan. Babam hep bencil oldu."

"Ben öyle değilim." dedi titreyen dudaklarını ıslatırken. "Yüzde yirmi beş yaşama şansı var. Onun şuan en çok değer verdiği kişi sensin. Eğer ölürsen, o masada ölürsen beni asla affetmeyeceğini söyledi. Thomas da bu ameliyatı istemiyor."

"Ben istiyorum!" diye bağırdım kendimi yırtarcasına. Ayağa kalktım göz yaşlarım yere damlarken. "O lanet ameliyatı yapmanı, Thomas'ın yüzde yirmi beş şansını değerlendirmeni istiyorum! Seni lanet olası!"

Gözlerime baktı bir süre. "Thomas'ın daha fazla acı çekmesine lüzüm yok." dedi göz yaşlarını kurularken. "En azından, huzur içinde ölsün." Odadan çıktı. Ellerimi saçlarıma geçirdim, bağırarak hastane yatağını tekmelediğimden yan döndü. Hıçkırıklarımla dizlerimin üstüne çöktüm, alanımı soğuk zemine yasladım.

İlk kez kendimi tutmadım. Bağırarak, hiçbir şeyi umursamadan ağladım dakikalarca.

***

Odasının kapısını açıp içeri girdim ve direkt olarak onu buldu gözlerim. Başını cama çevirmiş, doğan güneşi izliyordu. Dudaklarında ufak bir gülümseme vardı.

"Dylan." diye fısıldadı. "Hiç güneşin doğuşunu izledik mi? Birlikte?" İzlemiştik, sanırım. O bıçaklanmadan birkaç gün önce.

"İzledik." dediğimde başını salladı ve bana döndü. Yüzündeki acı çeker ifade gitmişti. Yatağının yanına oturduğumda elini uzattı ve yanağıma koydu. Yanağımdaki elinin üstüne elimi koydum ve okşadım üstünü.

"Ağrın var mı?" Elini tutup dudaklarıma getirdim ve avcunun içini öptüm. Olumsuz anlamda başını salladı ben ufak ufak öpücükler bırakırken.

"Hayır." Gülümsedi. "Ağrı kesici veriyorlar artık." Dudaklarım durdu. Gözlerimi eline diktim. Ağrı kesiciyi vermelerinin bir nedeni vardı. Öleceğini kabul etmiş olmalıydı. Son günlerinde acı çekmemesi için yapıyorlardı.

"Nereye gideceğiz?" diye sordu tekrar elini yanağıma çıkartırken. Yatağa uzandım ve başımı omzuna koydum. Kollarını etrafıma sardı ve saçlarımdan öptü. "Hastanede durmak istemiyorum. Nereye gideceğimize karar ver, ona göre kağıt imzalatacaklar bana."

"Nereye gitmek istersin?" diye sordum başımı omzundan çekmeden hafif yukarı kaldırıp. Gözlerime baktı ve gülümsedi.

"Fazla uzağa gidemeyiz, vaktimiz yok." Düşünceli gözlerini duvara dikti. "Bizim evimiz var, okyanus kenarında. Buraya bir saat uzaklıkta, oraya gidebiliriz." Gözlerini kapattı ve gülümsedi. "Dalga sesleri güzel olur. Bir de sen olacaksın yanımda, daha ne isterim bilmiyorum." Başımı salladım.

Gözlerimin içine bakarak yanağımı okşamaya devam etti. Sanki beni aklına kazımak ister gibi gözlerini bir an olsun çekmedi. Onu görmeye çalıştım, içinde korku var mı anlamaya çalıştım ama en ufak bir şeye rastlayamadım. Ölmekten korkmuyordu.

"Thomas." dediğimde ufak bir mırıltı çıkardı. Dudaklarımdan öptü başını omzundaki başıma eğip.

"Hım?" Gülümsedim. Bu sefer ben onu öptüm geri çekilmeden önce.

"Korkuyor musun?" diye sorduğumda kapı açıldı ve içeri bir doktor girdi. Elindeki evraklardan, Thomas'ın hastaneden çıkabilmesi için imzalaması gereken şeyler olduğunu anladım. Bir nevi, ölümünü imzalayacaktı.

"Bilmiyorum." dediğinde kadın masayı yatağa yaklaştırdı.

"Korkma gerek yok." Başımı omzundan çektim ve dibimdeki gözlerine baktım ve gülümseyerek derince dudaklarından öptüm. Dudaklarımı araladım.

"Beraber gideceğiz. Elini tutacağım."

Dudakları durdu ve içine çektiği kesik nefesi hissettim. Kadın kağıtları masaya koyarken başımı geriye çekip gözlerine baktım. Korku doluydu.

"Anlamadım." dediğinde güldüm istemsizce.

"Seninle geleceğim. Korkmana gerek yok." Kaşları çatıldı. Kadın doktor durmuştu, şokla bana bakıyordu. "Nereye gideceksek, beraber gideceğiz. Ölüme de, cennete de, cehenneme de."

Öfke ile kaşları çatıldı. "Ne saçmalıyorsun Dylan sen?!" Başımı yaklaştırdım başına. İnatla gözlerine baktım.

"İmzala hadi bebeğim. Organ naklini kabul etmediğini belirten şu siktiğimin kağıdını imzala." Sertçe öfkeyle dudaklarında öptüm ve geri çekildim. "Son günlerini hastane dışında geçirmek istediği yaz kağıdın altına. Kendinle birlikte beni de öldür, imzala hadi."

"Saçma sapan konuşma Dylan." dedi korku ve öfke ile bana bakarken. "Benim yüzde yirmi beş şansım var. Senin için riske değmeye girmez, girmeyecek."

"Tamam, bir şey dediğim yok. İstemiyorsun." Omzumu silktim. "Ben de istemiyorum. Sensiz burada durmak istemiyorum."

"Dylan!" diye bağırdı kaşları çatılırken. "Kendine gel! Böyle şeyleri nasıl..."

"Asıl sen böyle şeyleri nasıl söyleyebilirsin?!" diye bağırdım gözlerimden yaşlar düşerken. "Ne zannediyorsun, sen geberip gittiğinde alışabileceğimi mi? Seni böyle görmeye bile dayanamıyorum amına koyiyim, sensizliğe nasıl katlanacağım, söylesene?!" Gözlerimden yaşlar düşmeye başladı. Bir şey demedi, gözlerime bakmaya devam etti.

"İmzala hadi." dedim hırsla. Eline masadaki kalemi tutuşturdum. "İmzala. Beni de göm yanına." Gözlerime baktı, baktı ve baktı. Ardından bağırarak kalemi yere fırlattığında ayağa kalktım. Yataktaki bedenine baktım. Yüzü öfke ile kasılmış, hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.

"Şansın yüzde yirmi beş de olsa, bir de olsa, olmasa da deneyeceksin. O ameliyata gireceğiz." dedim hırsla gözlerine bakarken. Dolmuş ve öfkeli gözlerini bana çevirdi. "Buraya bir sonraki geldiğimde, seninle vedalaşmak için geleceğim, ameliyat öncesi." Arkamı dönüp odanın çıkışına yürümeye başladım.

"Kabul etmeyeceğim, böbreğini kabul etmeyeceğim, o masaya yatmanı kabul etmeyeceğim! Seni de söyleyeceğim abime, ben geberip gittikten sonra seni akıl hastanesine yatırtacak!" diye bağırdı. "Buraya gel seni aptal! Son günlerimde beni yanlız bırakma!" Odadan çıktım.

"Senden nefret ediyorum, Dylan!" Hıçkırıklarını duydum. Dişlerimi sıkarak yürümeye devam ettim göz yaşlarımla. "Nefret ediyorum! Sakın bir daha yanıma gelme, sakın mezarıma bile gelme!" Yüzüm buruştu, yürümeye devam ettim.

Ölürse gelemezdim zaten. Beni de yanına gömerlerdi çünkü.













:(

Continue Reading

You'll Also Like

144K 9.5K 31
Dünyada 2 tür insan vardır. Gerçek insanlar ve hibritler. Hibritler yarı insan ve hayvan genlerine sahip olarak doğarlar. 20 yaşlarına geldiklerinde...
9.1K 755 28
Stiles Stilinski kötü yollara girdiğini bilmeden şehrinin en zengin adamlarından biri Hale'den borç alır ve daha sonra borcunu denkleştiremediği için...
586 184 21
*Çeviridir. *** Castiel bacaklarını yatağın kenarından sarkıttı ve öne doğru eğilerek altındaki giysiyi düzeltti. Bir an için Dean'in dizini (Şimdi...
509K 58.5K 34
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.