ASYA (TAMAMLANDI)

By bencena12

41.5K 3.3K 402

~aşk gerçekten her şeyi affedecek kadar güçlü bir duygu muydu? ~ ~~~~~ "bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım sa... More

KARAKTERLER
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
52
53
54
55
56
57
58- +18
59- +18
60
61- +18
62
63
64
65- +18
66
67
68
69
70
71
72 - +18
73
74
75
76
77 - +18
78
79
80/+18
81-Final Part I/+18
81 Final Part II
DUYURU

51

376 38 6
By bencena12

Herkese keyifli okumalar.. 👻

Tarık bey bir şeyler diyordu ama ne dediğini anlamıyordum. Aklım odadan çıkan evren ve asyadayken ve sinirden hala elim ayağım titriyorken nasıl anlayabilirdim ki zaten.. Onların o halleri.. Evrenin asyayı kolunun altına alması. Asyanın ona gülmesi.. Elim, yakamdaki düğmeye giderken boğuluyor gibi hissetmiştim..

"toplu bir toplantı yapmamız gerek tabi. Ben gerekli koşulları sağladım. Yeni restor.. Demir sen beni dinliyor musun oğlum" Tarık beyin sesiyle kendime gelirken derin bir nefes alıp içimde taşımaya hazır volkanı dindirmeye çalışıyordum.

"aslına bakarsanız biraz dağınığım. Bunları sonra konuşsak olur mu."

"iyi misin oğlum bir şeye ihtiyacın var mı. Yüzün kızarmış" demesiyle gözlerimi yumup açtım. Cidden damarlarımda akan kıskançlık yüzüme kan olup oturmuştu hissediyordum.

"iyiyim iyiyim. Dün gece zorlu bir geceydi üstümde kaldı yorgunluğu"

"O zaman şu toplantı gününü kararlaştıralım da artık işin ana hatlarını iyice belirleyelim"

"asistanlarımız toplantı günü hakkında ikimizin de müsait olduğu bir zamanı ayarlasın o zaman Tarık bey. Beni bugün için affedin. Kusuruma bakmayın" hızla ayağa kalkarken o da kalktı.

"müsaade senin demir. Kendine dikkat et sen bize lazımsın" demesiyle zorla gülümseyip el sıkıştığım gibi dışarı çıktım. Kapıda derin bir nefes çekerken içime sinirden yanan gözlerim evrenin isminin yazılı olduğu tabelayı aradı ve çok kısa sürede karşımda gördü. Hızla oraya yöneldim. Oraya gittiğimde ne diyeceğimi bilmiyordum ama onları görmem lazımdı. Onları, benim kafamda kurduğum senaryolar dışında görmem lazımdı yoksa kafayı yiyecektim.

"beyefendi nereye.. böyle giremezsiniz" arkamdan bağıran asistanı takmayıp odanın kapısını sertçe açtım. Açtıpımda kafa kafaya vermiş gülerek bir dosyayı inceleyen evren ve asyayı görmemle nefesim boğazımda tıkandı.

Bu nasıl bir histi. Bu hissettiğim gerçekten nasıl bir histi kafayı sıyıracaktım..

"demir hayırdır abi" ikisi de yavaşça diklenip soru sorarcasına bana bakmaya başladı. Çenem sinirle kitlenirken gözlerimi evrenden alıp kollarını göğsünün üstünde bağlayan ve bana hayırdır bakışları atan sevdiğim kadına çevirdim.

"gidiyordum da bir hoşçakalın diyeyim dedim" diye geveledim. Gerçekten harika bahaneydi aferimdi kendime!

"kısa sürdü toplantınız. "

"ana toplantı değildi. Bir kahve ısmarla bana da genel hatları anlatıyım" derken ne kadar acınası göründüğünü cidden tartışmak istemiyordum.

"tabi ab.."

"demir bey kusura bakmayın ama çok işimiz var ve inanın evren şuan size vakit ayıramaz . Başka zaman evrenle burada ya da herhangi bir yerde içmek istediğiniz o kahveyi içersiniz. Şuan zamanı değil. " evrenin onaylama yolunda giden cümlesini Asya kati bir dille keserken söylediği şeyler üstüne alev alev gözlerimle ona baktım. Tek kaşı, söylediğime aksi bir tepki ver de olacakları gör dercesine tehtitkarca havalanmıştı. Yutkundum. Siktir cidden bu olayda kafamı bana sıyırtmadan rahat etmeyecekti onu şuan çok iyi anlamıştım.

"öyle diyorsanız öyle olsun" diye zorla karşılık verdim. Elini kapıya doğru uzatıp "müsaadenizle" dedi.

Hayatımda ilk defa bir yerden kovuluyordum ve bunun sevdiğim kadından gelmesi cidden bana fena koymuştu. Kendimi daha fazla rezil etmeye gerek yoktu. Zaten rezil etsem de bu Asya da daha fazla ters tepkiye sebep olurdu. Başımı mecburen salladım.

"kusura bakma abi benim deli biraz iş koliktir. Tuttu mu bırakmaz." kuyruğumu kıstırmış tam kapıdan çıkıyordum ki evrenin dediğiyle olduğum yede kaskatı kaldım. Bilerek mi yapıyordu bu amına koyduğum oğlu bilmiyordum ama cidden tam noktalarıma basıyordu. Benim.. Benim deli..

Yavaşça arkamı döndüğümde Asyayı ellerini masaya dayamış şekilde hafifçe öne eğilmiş vereceğim tepkiyi beklerken bulmuştum.. Tek kaşı öyle tehtitkarca havalanmıştı ki bir şey, hoşuna gitmeyen tek bir şey söyler ya da yaparsam aramızda onarılmaya başlayan durumun dağılacağını bana alenen geçirmişti. Cidden tek bir yüz ifadesiyle bana bunları nasıl hissettirebiliyordu. Onun hep sevgi dolu yüzünü gördüğüm için bu meydan okuyan ve tek bir bakışıyla beni sindiren hallerine çok hazırlıksızdım.. Üstümdeki etkisi sarsıcıydı. Kendimi, başkalarına aslanken dişisinin yanında minnoş bir kediye dönen adam gibi hissettiriyordu. Bu hissi sevmemiştim..

"dikkat et günün sonunda canın sağ kalsın" dememle altında yatan imamı evrenin de Asyanın da anladığını umuyorum çünkü o sahipliği evrene yedirmeden durmayacaktım. Bugün değildi  belki ama elbet bir gün ona bu yaptığının hesabını soracaktım. Hızla odadan çıkıp kapıyı sertçe çarptım. Yönüm asansörler olurken cidden boğuluyormuş gibi hissediyordum. 

Dışarı çıkmamla arabanın yanında bekleyen merte doğru giderken biran önce bu siktiğimin yerinden ayrılmak ve asyayı geri kazanmak için neler yapabileceğimi düşünmek istiyordum. Önce sakinleşmeli sonra da mantıklı hamleler yapmalıydım. Şuan körük gibi inip kalkan göğsüm pekte kolay sakinleşmeyeceğimi gösteriyordu bana ama eninde sonunda başaracaktım.

"abi iyi misin" mertin yanına gelmemle biran durdum ve daha fazla dayanamayıp suratına sert bir yumruk attım.

"çok iyiyim amına koyduğumun piçi. Bomba gibiyim" diye kükredim.

"hay amına koyiyim ya niye bana patlıyorsun lan" diye acıyla bağırdı.

"Sen de bana vur. Hemen"

"burada mı vuriyim amına koyiyim ya. Yürü spor salonuna bir benzetiyim seni. Çenem kırıldı ya" demesiyle onu kenara itip hızla arabaya bindim. Cidden dövmeye ve bir güzel de dövülmeye çok ihtiyacım vardı. Sinirimi anca öyle atabilir kafamı anca bu yolla toplayabilirdim.. Araba hızla yola çıkarken düşünmemek için kendimi zorluyordum ama engel olamıyordum.

Ne yapıyorlardı şuan? Asya ona ne kadar gülüyordu? Ya evren ona dokunuyor muydu? Peki Asya gerçekten ona evre piçinin dediği gibi artık farklı mı bakıyordu?

"hızlı sur lan arabayı" diye biranda patladım. Mert çıkışımla irkilse de bir şey demeden daha da bastı ve dakikalar sonra onun sahibi olduğu dövüş salonundaydık. Soyunma odasında hırsla üstümü değiştirdikten sonra içeri geçmemizle herkesi dışarı çıkardı ve biz de kendimizi en sonunda ringe attık.

"sınır var mı. Ona göre hareket edeyim sonra kız gibi ağlama" diye takıldı mert.

"elimden geleni ardına koyarsan varya pezevenkin en önde gidenisin sen" dememle hırlayıp üstüme doğru geldi. Gardımı ve pozisyonumu alıp hamlesini bekledim. İlk yumruğu sağdan gelirken kolayca kaçmıştım. Pes etmeyip ardı ardına yumruklarını salladı ama yine kolayca kaçtım.

"yaşlanmışsın mert" dememle karın boşluğuma beklemediğim darbesini alırken "nabzını kontrol ediyordum abi. Yoksa merak etme sikicem belanı. Yüzümde yeşillenmeye başlayan ve tüm yakışıklılığımı bozan yumruğunu ödeticem sa.." tekmem sertçe baldırıma inerken acıyla inleyip anında sustu.

"karı gibi konuşmaya devam mı edeceksin yoksa erkek gibi dövüşmeye mi. Hızlı seç ona göre muamele yapıyım" dememle oyun cidden başlamıştı. Hırsla üstüme gelip acımasızca yumruklarını sallarken ben de boş durmuyordum ama asyayı evrenle düşünmek cidden kolumu kanadımı zayıflatıyordu.

Ona gülmesi beni deli ediyordu. Ona dokunması..

Tüm hıncımla mertin yukarı kalkan elini havada kaptım ve savunmasız kalan karnına sertçe yumruğumu geçirdim. İki büklüm olup arkaya doğru sıçrarken sert tekmemi baldırına tekrar geçirmemle yere yuvarlandı ama sağlam adamdı mert anında akrobatik bir hareketle yerden kalktı. Üstüme gelmeye başlamasıyla yumruğumu sallarken hamlemden kaçıp arı gibi arkama geçti ve dirseğini gavura vurur gibi enseme vurdu. Acı tüm vücuduma yayılırken hırsla ben de dirseğimi arkaya doğru sallamıştım ama kaçtı hamlemden.

"ne o minnoş canın mı acıdı? Pes mi ediyorsun" elim enseme giderken gevşek gevşek gülerek karşımda zıplıyordu. Ben de güldüm ama ikimizin de gülmesi beklemediği anda üstüne atlayıp onu yere düşürmemle son buldu. Üstüne çıkmamla yumruklarım acımasızca her yerine inerken kendini savunmaya çalışıyordu ama nafileydi. Şuan karşımda sanki evren vardı ve benim gözüm dönmüştü. Ama en sonunda beni üstünden atmayı başardı. Sırtım sertçe yere çarparken acıyla yukarı doğru kavislendim. Siktir cidden üstünden beni atarken kemiğini zedelemişti sanırım. Ama tabi durmadı. Ben de olsam durmazdım. Hızla ağır bedeniyle karnımın üstüne otururken bana vurmaya başladı ve ben hiç müdahale etmedim.

Haketmiştim. Her şeyi haketmiştim ve haketmeye de devam ediyordum. Olayı bu raddeye getiren, asyayı buna sürükleyen bendim.

Asyamı ne hale getirdiğimi, hera varken ne hissettiğini, neyle savaşmaya çalıştığını şimdi daha iyi görüyor ve daha iyi hissediyordum ve bununla nasıl başa çıktığını cidden anlamaya beynim yetmiyordu. İki dakika onu evrenle görmeye dayanamazken Asya nasıl yaptığım o saçmalığa bunca zaman katlanabilmişti..

Ne kadar kolaydı biz tek hücreli asalaklar için bunu basitleştirmek. Benim gözümde bir imza parçasıyken asyam şuan benim deli gibi hissettiğim o yakıcılığı hissetmişti ve ben bunu hiç görememiştim. Hep kendi penceremden bakmıştım ve onu ne kadar acımasız bir duruma ittiğimi şuan aynısı başıma gelene kadar anlamamıştım. Ya o evrene yalandan da olsa nikah kıysa.. Aklıma gelenle tüm kanım vücudumda çağlarken kaskatı kesilip kaldım. Yediğim boku hiç bu açıdan düşünmemiştim. Ben kendimi bir dakika bile asyanın yerine hiç koymamıştım ve şuan koyarken cidden içimin ani yangınıyla şok olup kalmıştım. 

Şuan onu evrene gülerken, evrenin dibindeyken düşününce aklımı yitirecek gibi oluyordum. Bana, içimde gram sevgi kalmadıysa nasıl bunu düzelticez demişti ve bana karşı içinde gerçekten dediği gibi sevgi kalmadıysa ve benden başkasına giderse yaşayamazdım..

"tepki ver lan" mertin kükremesiyle kendime geldim. Onun asla başkasına gitmesine izin vermezdim. Asla böyle bir şey olmazdı. Olmazdı.

Hırsla mertin suratına boşta bıraktığı elimle bir sert bir yumruk çaktığım gibi üstümden atıp ayağa kalktım. İbne öyle acımasız vurmuştu ki ayağa kalktığımda yalpalanan bedenimle bunu anlamıştım.

"siktiğimin piçi ne yaptın kemiğimi mi kırdın lan" diye kükredim.

"sana ağzına sıçıcam dedim ama ben. Hem tepki verseydin amına koyiyim ben napiyim. Kız gibi ağlayacaksan bitirelim he yok adam olucam dersen mızmızlanmayı bırak da gel aynısını yap" demesiyle hırsla ona atılıp gülen ağzına gardını almaya fırsat vermeden çaktım bir tane. Anında karşı atağa geçip tekmesini kulağımın altına geçirirken düşmekten beni kurtaran şey şans eseri üstüne düştüğüm ipler olmuştu.

Siktir. Bu çok sertti. Ama öyle iyi geliyordu ki..

"ne oldu düştün hemen koca kurt" diye alay etmesiyle yandan ona baktım. Ağzı burnu kan içinde olsa da benden iyi durumdaydı ibne.

"kurt asla düşmez sadece doğru hamleyi bekler" iplerde bedenimi kısa bir süre dinlendirdim. Yavaşça kalkmamla kollarıyla yüzüne doğru gard alıp hamlemi bekledi. Şuan yine sanki karşımda evren vardı ve mert için bir saniye kadar üzüldüm. Ama şansına küssündü.

Hırsla ona doğru koşup zıpladığım gibi yumruğumu kafasının üstüne geçirdim. Biran sersemleyip sendeleyince arkasına geçip tekmemi iki kürek kemiğinin arasına vurdum ve yere dizlerimin üstüne düşmesine sebep oldum. Hızla yanına gidip kollarımı boynuna doladığım gibi kendimi yere onu da üstüme yatırdım ve bacaklarımı vücuduma sıkıca sardım. Kilit pozisyonuna geçmiştik ve pes etmekten başka şansı yoktu.

"boğuluyorum"

"kurtla savaşın sonu ya ölmektir ya da pes etmektir. Seçim senin" dememle bu kilitten kurtulmayacağını bildiği için elini koluma 3 kere vurdu. Anında kilidi açmamla yana devrilirken ikimizde derin derin nefesler alıyorduk.

"noldu sana amına koyiyim ne bu halin. Gözünü kan bürümüş resmen"

"Asya" diye inledim. "Asya burnumu sürtmeye başladı ve ben daha ilk hamlesiyle yerle bir oldum" dememle zorla kahkaha attı. Kahkahası acıyan bir yeri yüzünden acı bir inlemeye dönerken sinirle ona baktığım ama o tavana bakıyordu.

"abi vira bismillah ya daha yeni başladın. Kusura bakma da hem iyi yapıyor valla."

"Sen benim adamımsın piç" dememle o da bana döndü.

"bırak içindeki zehri atsın. Biz erkeklerin tek beyni olduğu için tek yöne bakıyoruz ama onlarda 100 tane var anasını satiyim ve her yöne bakıyorlar. Ona yaşattıkların yüzünden sana ne yapıyorsa kusura bakma da hakediyorsun."

"saol ya"

"doğruya doğru eğriye eğri da. Asyayı kötü yaraladın ona rağmen yine sağlam duruyor ve az çektiriyor."

"kaçak oynuyor. Başka bir erkekle beni vuruyor"

"Sen ne yaptıysan aynısını yapması sence de çok mantıklı değil mi. Şuan yaptığı senin ona yaptığını anlaman için doğru bir hamle kusura bakma. İtiraf et abi yaptığıyla anlamadın mı onun ne hissettiğini. Başına gelince kurmadın mı empatiyi" demesiyle istemesem de onayladım onu. "o yüzden abicim sabırlı olacak doğru hamlelerle onu kazanacaksın.. Hır gürle asyayı alamazsın aksine daha da uzaklaştırırsın."

"O piçin asyayı sahiplenmesini yanına mı bırakıcam lan. Nehiri düşün öyle cevap ver" dememle kesik bir nefes aldı.

"yanına tabi bırakmayacaksın ama her şeyin bir zamanı var. İlk asyayı geri kazan sonra evrenin ağzını burnunu götüne sokarız." demesiyle güldüm. Şuan tek istediğim şeydi o. "Hem sen de onun seni sevdiğini biliyorsun. Başka bir erkek ya da farklı bir şey bunu değiştirmez. Asyanın o gözlerinin senden başkasına bakmayacağına kalıbımı basarım. O yüzden bir süre buna tutun ve sakin ol" demesiyle susmuştum. Şuan bana bakan o soğuk amansız gözlerine rağmen tek tutunduğum şey, hala bana karşı birazcıkta olsa kaldığını düşündüğüm sevgi kırıntılarının varlığıydı. 

"iyi dövdüm seni he" konuyu değiştirirken alayla bana döndü.

"Sen o suratına bir bakda ondan sonra konuş. Yaşlandın olum. Kurtluğun kalmamış senin. Çocuk oyuncağı gibiydi seni dövmek"

"siktir lan. Hala seni ona katlarım ben" yerden kalkıp elimi ona uzattım. Tutup kalktığında ikimizde hafif sekerek rinkten inmiştik.

"ikimizde birbirimizi iyi benzetmişiz tüm kaslarım ağrıyor. Ben de uzun zamandır idman yapmıyordum. Artık düzene sokiyim şu idmanları."

"valla benimde her yerim sızlıyor. Ama iyi oldu. Daha sakinim şimdi."

"he valla biraz tipimiz kaydı ama cidden iyi geldi" demesiyle gülerken kendimi duşa atıp hızlı bir duş aldım ve üstümü giyindim.

"nereye geçiyoruz abi"

"Troyaya sür" dememle hızla yola koyulduk. Yarım saat sonra restorandaydım.

"ahu odama gel" odamdan içeri girerken asistanımda talimatımla peşimden geldi.

"buyurun demir bey"

"Bu gece tüm rezervasyonları iptal et"

"ama efendim imkansız. 2 tane özel toplantı rezervasyonu var ve diğer rezervasyonlar da daha şimdiden full" koltuğuma kendimi atarken alayla ona baktım.

"ahu buranın sahibi sen misin ben mi"

"sizsiniz efendim ama y.." elimi kaldırıp susturdum onu.

"ben sen sana dediğim gibi her şeyi iptal et. Büyük salonu boşaltın ve ortaya sadece tek bir masa bırakın. Her yerde mum ve yerlerde de kırmızı güller istiyorum. Ama gülü başka yerde kullanmayın diğer tüm çiçekler papatya olsun" dedim. En azından daha sağlıklı bir affettirme için asyamın istediği normal flört aktivitelerinden romantik bir ortamla başlamanın iyi olacağını düşünmüştüm.

"başka bir şey istiyor musunuz peki" hızla not alırken başımı salladım.

"sadece piyano sesi istiyorum. Kamer Timler 'a teklif götürün o çalacak bu akşam. Gelmesi için ne kadar teklif ederse kabul edin. Gelmemesini kabul etmediğimin de altını çiz" dememle hızla başını salladı. İsteklerimi not alıp çıktığında başımı koltuğuma yaslamıştım.

Vücudum ağrıyordu ama vücudumdan daha çok kalbimdi ağıran. Asya nasıl dayanmıştı buna. Ben bu kafamla onun dediği gibi neler başarmış ne olaylar çevirmiştim de bir kadının kalbini düşünmeyi nasıl başaramamıştım. Bu olayın sonunu nasıl görememiştim. 

Hayatımda annemden sonra değer verdiğim tek kadın asyaydı ve ben bir kadının kalbini düşünmekte çok acemiydim. Bu bir bahane değildi ama acemiliğim, kalbi kırık bir kadın yaratmama sebep olmuştu. Hem de sevdiğim kadının kalbinde böyle bir bozguna uğramıştım. Şimdi düşünüyordum da cidden ben hangi kafayla onları yapmıştım. Hangi kafayla bu yaptıklarımı bu kadar basit görmüştüm.

Sinirle gözlerimi açıp yüzümü sıvazladım. Geçmişin bir telafisi yoktu ama geleceğin vardı ve asyamın kalbini onarmak için ne gerekiyorsa yapacaktım. Hızla koltuğumdan kalkıp aşağıya indim. Hazırlıklar hemen başlamış büyük salon boşaltılmaya yaklaşmıştı .

"bir arzunuz mu vardı efendim" restoran müdürü önünü ilikleyerek yanıma geldiğinde hayır anlamında kafamı salladım.

"her şey istediğim gibi ilerliyor dimi"

"evet efendim. Ahu hanımın ilettikleri doğrultusunda randevular tek tek iptal ediliyor ortam da istediğiniz şekilde düzenleniyor"

"güzel. Bu arada aşçıya söyle tatlı olarak profiterol yapsın" dememle çıktım oradan. Asyanın en sevdiği tatlıydı ve tatlı onu biraz daha yumuşatırdı. Yani en azından ben öyle düşünüyordum. Hızla arabama binip eve geçtim. Gece için hazırlanmalı Asya mı mutlu etmek için planımı devreye sokmalıydım.

Akşam 7'de elimde Asyanın en sevdiği çiçek olan papatyalarla kapısına geldiğimde tam kapıyı çalacaktım ki biranda kapı açıldı. Elim havada kalırken karşımda harika bir elbisenin içimde duran güzeller güzeli sevdiğimi görmüştüm. Ne kadar güzel olmuştu da nereye gidiyordu ki bu halde..

"demir ne işin var burada" demesiyle havada kalan elimi indirip şaşkınlığımdan sıyrıldım. Gözleri ilk kucağımda ki kocaman papatya buketine sonra da yüzüme çıktı. "yüzüne ne oldu"

"seni ye.." sözümü kesen arkamdan gelen korna sesiydi. Asyanın bakışları o yöne kayarken bende omzum üstünden baktım ve arabadan gülerek inen evreni gördüm. O an sinirime mukayyet olabilmek için cidden tüm gücümü kullanıyordum. Yavaşça asyaya döndüm.

"seni yemeğe çıkarmaya gelmiştim"

"evrene sözüm var" diyince elimdeki çiçek buketi ellerimin arasında can çekişmeye başladı. Sakin ol taşkınlık yapma sakın desem de kanım çağlanmaya başlamıştı bir kere.

"iptal etsen"

"farkındaysan evren burada. Emrivaki yapan sensin kusura bakma ama onu ekemem. Çiçekler güzelmiş umarım başka zaman" demesiyle kapıyı kapatıp  yanımdan geçip gitti. 

Olduğum yerde kaskatı kalırken hayatımda hiç bu kadar zor bir an yaşadığımı hatırlamıyordum. Az önce sevdiğim kadın tarafından başka bir erkek için terk edilmiştim. Elimde buket olan kolumu yere doğru indirirken yavaşça arkamı döndüm. Evren dalga geçer gibi kornaya basarak bana selam verip gaza bastığı gibi asyayı uzaklaştırdı benden. O an tüm gözüm kararmıştı. Hırsla çiçeği kapının önüne atıp arabama bindim. O benimdi ve ben bu kadar pasif bir adam değildim. Asla değildim.

Arkalarından sürüp ana yola çıkmamızla gaza bastığım gibi evrenin arabasının önüne kırdım direksiyonu. Ellerim öyle titriyor vücudum benden bağımsız öyle tepki veriyordu ki kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum. Hırsla arabadan inip onların arabasının önünde durdum. İkisi de yavaşça indi arabadan.

"demir ne yapıyorsun" diyen Asyayı takmayıp evrene yönelmemle Asya hızla önüne geçti.

"çekil. Çekil çünkü yeterince dayandım. Yeterince kendimi pasifleştirdim ama buna daha fazla müsaade etmicem" diye tısladım.

"eğer tek bir hamle yaparsan tüm her şeyi burada bitirirsin" gözlerine bakmamla gördüğüm o kararlılık beni bozguna uğratmıştı. "sana verdiğim tek bir şansı ellerinle yok edersin" diye o da  tısladı. Onun o aman vermez hali yüreğime hançer gibi saplanıyordu. Görmüyor muydu? Beni ne hale getirdiğini görmüyor muydu gerçekten?

Peki sen görmüş müydün? İçimdeki ses kulaklarımda yankılanırken elimi kulaklarıma kapayıp o siktiğimin sesini kesmek istedim.

"onunla gitmene, beni onun için ardında bırakmana göz yumamam"

"ben nelere göz yumdum demir. Emin ol bu hiçbir şey. Şimdi çekil önümüzden ve sakın gecemizi mafetme"

"geceniz" Sevdiğim kadının ağzından çıkan bu sahiplik eki tüm sinir sistemimi boşaltmıştı. Geceleri.. Onların gecesi..

"evet demir gecemiz. Bu gece evrenle bir plan yaptık ve onunla olucaz. Görüyorum ki sen de kafana göre bir şey yapmışsın ama emrivaki yapmamayı öğrenmen gerekiyor. Bu gece başka bir adama söz verim ve onu görmezden gelip seninle olacağımı sanman beni hiç tanımamışsın anlamına gelir"

"Bana bir şans daha verdin ve onun için çabalıyorum"

"sana bir şans vermem sürekli senin yapacaklarına ayak uyduracağım anlamına gelmiyor demir. Bu yaptığını şimdilik görmezden geliyorum. Derhal arabanı çek önümüzden" demesiyle gözlerimi sıkıca yumup açtım. Onun gözlerindeki o soğuk bakış tüm irademi kırıyordu. Bir şey demedim. Diyemedim. Çünkü dersem beni bir kalemde sileceğini çok güzel hissettirmişti bana. Onu nasıl bu hale getirmiştim. Gerçekten aklım almıyordu. Bunu nasıl başarmıştım ben.

Arkasını dönüp Evrenin kolunu tuttu ve onu arabaya sürükledi. "Troyada seni beklicem. Sabaha kadar. İstersen günlerce. Sen ne zaman gelirsen o zamana kadar" diye bağırdım ama bir tepki vermeden evrenin ardından o da arabaya bindi.

İkimiz de birbirimize kitlenmiş bakarken evren arabayı sağa kırıp yanımdan hızla geçip gitti ya işte o an yaşadığım o kalp kırıklığını hayatım boyunca unutamayacağımı anlamıştım.

~~~~~~

"çok sert olmadı mı. Sertliğin karşısında ağzımı açıp tek kelime bile edemedim" arabanın sessizliğini evren hayretle bozarken yolu izleyen boş bakışlarımı ona döndürmüştüm. Ben de aynı fikirdeyim ama onun her canı istediğinde beni yanında görebileceğini sanmasından, her istediğinde onun peşinden sorgusuz gideceğimi sanmasından sıkılmıştım. Artık böyle olmadığını anlaması gerekiyordu.

"her zaman beni yanında bulamayacağını, her istediğinde onun peşinden gitmeyeceğimi anlaması gerekiyordu. Bunu zamanında yapmam gerekiyordu ama yapamadım. Şimdi ise akıllandım ve ona göre hareket ediyorum"

"sana ne yaptı bu kadar Asya" diye merakla sordu. Ağzımı açıp bir şey demedim. Yaptıklarını konuşmak istemiyordum. Her ne kadar ona bir şans versem de istediği an avucunda beni bulamayacağını bilmesi lazımdı.

Ama o son bakışını asla unutamayacaktım. O kadar yaralı ve kırıntı ki.. Tıpkı benim bir zamanlar hissettiğim gibiydi.. Ne hissettiğimi anlaması için bu yaptığımı sürdürecektim ama bu salak kalbim bana ihanet ediyordu. Onu acıtayım derken ben de onunla birlikte acıyı hissediyordum. Ama geç kalınmış bir eylemdi bu yaptığım ve bundan geri durmayacaktım. Hissettiklerimi hissetmeden bizim aramız düzelmedi. Eğer ona hissettiklerimi hissettirmezsem yine empati yapamayacak ve belki de yine düşünmeden beni kıracaktı. O yüzden bu ona dersti ve ben de o kadar yufka yürekli olmamalıydım.

"geldik" evrenin sesiyle kendime geldim. Arabadan inip benim tarafıma gelmesiyle kapımı açtı ve nazikçe inmeme yardım etti. Koluna girip beni de peşinden sürüklemesine müsaade ettim.

Cidden ben gelene kadar Troya da bekleyecek miydi? Merak etmiştim doğrusu.

"ne yiyelim"

"bilmem ki sen seç" dememle peki o zaman dercesine kafasını sallayıp seçimleri yaptı. İşi bittiğinde bana dönerken ben de gözlerimi boğazdan alıp ona döndürdüğümde ellerini çenesinin altında birleştirmiş sevgiyle bana bakarken bulmuştum onu.

"Bana aşık olmuyorsun dimi evren" diye takıldım ona. Yüzü hoş bir gülümsemeyle aydınlandı. Aramızda böyle bir şey olmayacağını bildiğim için bu takılmam onu da güldürmüştü.

"her erkek senin peşinde koşmuyor ukala güzellik. Hem ben senin bildiğin erkeklerden değilim o kadar kolay sana aşık olmam" demesiyle minik bir kahkaha attım. Gerçekten burada olması bana iyi geliyordu.

"cidden Türkiye'ye döndüğün için çok mutluyum"

"ben de bunu duyduğum için çok mutluyum. Sorulardan kaçmaya çalıştığını biliyorum ama cidden seni bu kadar yaralayan hikayeyi merak ediyorum.. Bir erkek olarak kendimi demirin yerine koyunca şuan onun yerinde olmamak için her şeyimi vereceğim üzerine kalıbımı basardım. Biz erkeklerin yediremediği en büyük şey başka bir erkeğin bize tercih edilmesidir. Ama eğer sen böyle bir şey yapmışsan da haklı sebebin vardır. Çok özel değilse anlat da ben de biliyim" demesiyle suyumdan bir yudum aldım.

"aslında hiç bu konulara giresim yok ama belki bir erkek görüşü bana iyi gelir. Objektif olacaksın ama."

"erkek sözü" diyerek güldü. Yemekler önümüze gelene kadar başlamadım bölünmesin diye. Yemekler gelip biraz yedikten sonra her şeyi anlatmıştım. Sözlerimi bitirdiğimde geri yaslanmış şarabını yudumlayan evrene bakmıştım.

"tipik erkek düşüncesizliği."

"nasıl yani"

"şöyle ki güzelim biz erkekler tek hücreli asalaklarızdır. Bizim için doğrular tektir. Bu sebeple siz gibi bizim aksimize milyonlarca hücreye sahip kadınlar karşısında korkunç bir bakış açımız vardır. Biz dümdüz bakarken siz neredeyse başınızın arkasını görecek kadar geniş bir perspektifte hayata bakarsınız. Demir de bunun kurbanı. Yaptıkları savunulacak şeyler değil ama erkek beyni, kapana kısılınca hayatında en yanlış kararları veren beyindir. Kesin çözüm isteriz. Hatayı yaparız hata olduğunu da biliriz ama o kadar düz kafayızdır ki günü kurtarmaya odaklanır günü kurtardıktan sonra da kendimizi affetirebileceğimize çok güvenirizdir. Görüyorum ki demir de öyle düşünmüş ama sert bir kayaya tosladığını yeni fark etmiş" keyifle bir yudum daha aldı şarabından.

"sert bir kayaya yeni toslamadı sadece ben ona karşı sürekli yenildim. O bu seferde öyle olacağımı sandığı için tosladı. Peki ne yapıcam."

"bu yaptığına biraz daha devam et. Ama tavsiyem çok da uzatma çünkü iş istenmeyen yerlere varabilir. Ve tabi beni kullanmaya da devam edebilirsin" demesiyle ikimizde güldük. " Kendimi ve ırkımı çok yeriyorum ama biz erkeklerin empati duygusu çok yoktur. Anca yaptığımız şey bize yapılınca ne yaptığımızı anlarız. Senin içini göremez bunu bekleme çünkü bu kadar başarılı varlıklar değiliz. Ona içini tıpkı bu şekilde ona aynılarını yaşatarak göster. Anca o zaman anlar "

"böyle iyi yani"

"çok iyi. Çünkü onun gözlerine bakınca artık yapabildiği empatinin onda yarattığı sarsıntıyı görüyorum." demesiyle gözlerim denize gitti. "onun için üzülme biz anca böyle akıllanırız" demesiyle gülmüştüm. Bir süre daha oturup konuştuk. Saat 11e gelirken kalkmıştık ve beni eve bırakmıştı. Vedalaşıp gittiğinde kapıya gelmemle yerdeki papatyaları gördüm. Kocaman beyaz papatyalar. En sevdiklerimdi..

Yavaşça basamaklara oturup çiçekleri elime aldım. Bu akşam benim için bir şey yapmıştı ve ben ona ders vermek için onu geri çevirmiştim. Ona karşı birazcıkda olsa kalan dirayetime teşekkür etsem de çiçekleri böyle yerde görünce yüreğime oturmuştu. Gözlerinde okunan o kırgınlığı yüreğime gerçekten taş gibi oturmuştu.

Elimdeki çiçeklerle birlikte ayağa kalktım. Arabamın anahtarını çantamdan çıkarırken gerçekten Troyada beni bekleyip beklemediğini görmek istemiş yarım saat sonra da troyanın karşı kaldırımında durarak ona bakmıştım.

İçeriden sadece mumların aydınlattığı loş bir ışık geliyordu ve demir masada tek başına oturmuş elindeki bardaktan ağır ağır içkisi içiyordu. Gözü kıpırtısız denizdeydi ve onu izlediğim şu beş dakikada tek bir kez bile kırptığını görmemiştim.

Bu gece ona gerçekten çok koymuştu. İçim bu görüntüyle burkulurken ona kıyamayıp kaldırımdan troyaya gitmek için indim ama sonra yarı yolda durdum. Madem bir şey yapıyordum tam yapmalı her defasında salak gibi yufka yüreğimin kurbanı olmamalıydım. Cezasını tam çekmeli ve beni gerçekten anlamalıydı. Adımlarımı geri atıp arabama bindim ve onu orada bırakıp eve geldim..

~~~~

"asyaağğ" ışığımın yanmasıyla irkilerek kendime gelirken sinirle kapıya döndüğüm de yine birinin ağzını gere gere Asyağğ diye bağırdığını duymuştum.

"ne oluyor ya gece gece"

"anacım ne olacak bir kapımıza içkili herif dadanmadıydı o da oldu tam oldu" diye sedat gülerek konuştu. Lina da arkasından odama girerken hızla cama gitmiş pencereyi açarak aşağıya bakmıştı.

"demir abi"

"linoğğ ablan nerdeğğ" diye feryat etti demir. Hızla üstümdeki yorganı kenara atıp linanın yanına giderken sedatta gelmiş linanın üstüne abanarak aşağıya bakmıştı.

"lan ezildim"

"napiyim görmüyorum"

"bi susun ya. Demir napıyorsun gecenin bir vakti kafayı mı yedin" diye kısıkça bağırdım.

"he kafayı yedim. Kafayı yedirttin lan bana. Sadece bir günde lan bir bir" diye bağırdı. Bu çıkışı üstüne lina ve sedat gülerken ikisinin de kolun vurdum kesin şunu dercesine.

"bağırma insanları uyandıracaksın"

"aşağı gelmezsen herkesi buraya toplarım asyaağ" diye bir kez daha kükremesiyle sinirle camdan çekilip üstüme hırkamı aldım ve odadan çıktım. Lina ve sadatta arkamdan gelirken "size de eğlence çıktı he" diye söylendiğim gibi kapıyı açtım. Sokağa çıkmamla yalpalanan demirin yanına gittiğimde üstüme atılıp sıkıca kollarını etrafıma sardı.

"Asya aşkım. Benim biricik sevgilim.. bebeğim.. Ruhumun ilacı"

"demir bir dur Allah aşkına ya. Siz de yardıma gelin çok ağır" kapıya dönmemle linayı elinde telefonla yakalarken sinirle baktım ona. "lina napıyorsun"

"eğlenceyi kayıt altına alıyorum. Koskoca adamın düştüğü hale bak. Ben buna Bi 10 sene gülerim" diyip kahkahayı bastı. Lina diye sinirle bağırsam da beni takmamış kayda devam etmişti. Onunla sonra görüşecektim.

"asyağğmm"

"sedat gel gir şunun koluna. Off demir ya" diye kızdım ona. Yüzünü bana doğru eğip üstüme daha da çullandığı gibi dudaklarını yanağıma bastırdı.

"söyle güzelim. Söyle içimin yangını. Söyle benim amazonum. Söyle yapıyım. Söyle sadece ben ne yapıyım" demesiyle kendimi tutamayıp bende güldüm. Cidden onu böyle göreceğimi kırk yıl düşünsem aklıma getirtemezdim ve cidden bu hali sinirimi bozsa da aşırı komikti. Sedatın diğer koluna girmesiyle hala asyam diye bağıran adamı zorla içeri sokup merdivenlerden çıkardık. Eşşek ölüsü gibi olmuş bedenini yatağıma yatırdığımızda cidden belim kopmuştu.

"anam ne ağırmış bu titan. Hem ne olmuş bunun suratına ağzına sıçmışlar" sedat belini tutarken dediğiyle kızgınca baktım ona. Gülüp omuz silkti. Hala gülerek çekim yapan linaya dönmemle elinden telefonu almak için hamle yaptım ama nafileydi. Gülerek geri kaçtığı gibi telefonu en sonunda indirdi.

"senle sonra görüşücez lina hanım"

"kusura bakma bu anı kaçıramazdım" demesiyle demire memnuniyetsiz bir bakış attı.

"ne yapacaksın bununla"

"ne yapabilirim lina. Yatağa sokup uyumasına devam ettiricem. Sabaha kendine gelir" dememle "asyam sevgilim" diye bağıran demire döndüm. Elini kaldırmış yarı baygın gözleriyle beni kendine davet ediyordu. Yavaşça yanına gittim.

"bağırma lütfen demir başım şişti"

"böğürme desen daha doğru olur bence" sedatın dediğiyle iki salakta sanki çok komikmiş gibi gülerken göz devirmiştim.

"ne bu halin demir Allah aşkına ya. İçip kapıma dayanmak ne ergen misin sen"

"ben ne yaptığımı biliyor muyum sanki. Kafam yerinde mi sanki benim he. Sen gittiğinden beri değil. Sen yokken hiç yerinde değil." ağzı dolanarak zorla bunları söylerken başımı iki yana salladım.

"siz de çıkın hadi dışarı eğlence bitti." sedatla linayı odadan kovup demirin yanına geldim ve yatağa oturdum. Elimi tutup saçlarına koydu.

"Asya güzelim buradasın" diye mırıldanmasıyla gözlerimi tavan dikip derin bir nefes aldım. Cidden bu hale geldiğine inanamıyordum. "neden gelmedin. Ben seni bekledim"

"sana bekle demedim"

"evet ama ben bekledim" diyip güldü. Şaşkınca bu haline bakarken ben de gülmeye başlamıştım. Cidden şaka gibiydi. "çok bekledim. İçim yana yana bekledim. Senin gelmediğin her saniye kalbim öyle ağrıdı ki biran durdu bile sandım. Bana tercih ettiğin başka bir erkekle seni düşündükçe düşünen o kafamı koparmak istedim. Şuan kafam yerinde olmayabilir ama inan çok düşündüm. Sana ne yaptığımı gördüm. Sen bu acıya, bu kıskançlığa nasıl dayandın ne olur bana akıl ver yoksa kafayı sıyırıcam sen beni süründürürken" demesiyle derin bir nefes almıştım.

"hadi gel yatıralım seni ayılınca konuşuruz"

"hayır şimdi. Bana akıl ver. Asya ben dayanamıyorum. Ne yapacağımı da bilmiyorum. Çok acemiyim. Bana yardım et" yanından kalkıp ayakkabılarını çıkardım ve ayaklarını yatağa koydum.

"asyam"

"buradayım demir"

"ne olur gitme. Ona gitme. Burada kal. Ne olur" elimi tutup yan dönerken dengemi sağlayamayıp üstüne düştüm.

"tamam gitmicem elimi bırak"

"hayır bırakırsam o piçe gidersin" diyip yüzünü buruşturdu.

"hayır gitmicem demir."

"söz ver"

"söz veriyorum" dememle elimi bıraktı ama daha diklenemeden yine çekti. Bir kez daha üstüne düşerken sinirle demir diye bağırdım ama beyefendi hiç takmadı beni.

"asyam"

"hay senin asyana. Efendim demir."

"allah benim belamı versin dimi asyam. Kahretsin beni dimi. Ben seni hiç haketmiyorum dimi. Terk ediceksin beni dimi" biranda yanaklarından yaşlar süzülürken şaşkınlıkla ona baktım. Konumumuza ve saçmalıklarına gülsem mi yoksa ağladığı için üzülsem mi cidden büyük ikilemde kalmıştım.

"demir neden ağlıyorsun"

"ben sana kendimi nasıl affettiricem. Ben bilmiyorum. Her boku bilirken bunu bilmiyorum. Ben sensiz yapamam ki. Sen olmazsan ben neden oliyim ki"

"demir tamam ben buradayım." elim yanağına giderken yavaşça gözlerini açtı.

"buradasın"

"evet buradayım hadi beni bırak"

"yanımda yatıcak mısın"

"demi.."

"valla bırakmam billa bırakmam ölürüm de bırakmam. Yanımda yat" demesiyle gözlerimi yumup açtım. Farkında olmadan bileğimi öyle tutuyordu ki canım yanmaya başlamıştı..

"tamam bırak"

"söz mü" demesiyle çığlık atıcaktım az daha.

"söz hadi" dememle bu sefer bıraktı. Ayağa kalkmamla derin bir nefes alırken hala asyam asyam diye inliyodu. Ellerimi belimin iki yanına koyup tepeden ona baktım.

"asyam" diye biranda yine bağırmasıyla korkuyla yerimde sıçrarken yan odamda yatan lina sertçe duvara yumruğunu geçirdi.

"yeter anasını satiyim ya gelip şimdi o asyam diye bağıran ses tellerini kesicem he" diye biranda bağırmasıyla daha fazla kendimi tutamayıp kahkahayı bastım. Linanında yan odadan gülmeleri gelirken demir sırt üstü dönüp bana baktı.

"çok komik ve aciz gözüküyorum dimi. Olsun senden gocunmam ki ben"

"Heh bir küçük Emraha bağlamadığın kalmıştı onu da yaptın tam oldu. İçince ne kadar çekilmez bir adam oluyormuşsun sen demir"

"demir diyen ağznı yiyim lan ben. Demir kurban olsun kızım sana" diye inledi. Bi hasbinallah çektim. Elini yine bana doğru uzatırken bu sefer o hataya düşmedim çünkü yine beni üstüne çekeceğini biliyordum.

"söz verdin"

"evet verdim"

"gelmelisin. Ne olur gel yalvarırım. Sana sarılmaya ihtiyacım var. Sana sarılmazsam ölecekmişim biliyor musun" demesiyle bu şapşal haline kendimi tutamayıp güldüm. Daha fazla ortalığı ayağa kaldırmasın diye yatağın diğer tarafına geçtim. Sırtımı başlığa dayamamla anında üstüne çullanıp kafasını iki göğsümün arasına koyduğu gibi kollarını da gitmeden korkarcasına sıkı sıkıya belime sardı. Derin bir enfes alıp elimi saçlarına daldırdım.

Bu gecelik ona birazcık müsamaha gösterebilirim ne de olsa sabaha hatırlamazdı.

"asyam"

"demir uyu hadi" diye kızdım ona.

"seni seviyorum. Köpek gibi seviyorum. Seni geri kazanmak için her şeyi yapıcam"

"her şeyin sonu böyle zil zurna bitecekse yapma lütfen"

"hayır hayır güzelim. Bu gece sadece benim için çok ağırdı. Ama biliyor musun anladım. Seni anladım. Sana ne yaptığımı anladım. Bu bana çok büyük bir ders oldu. Ben buna bir gün bile dayanamazken sen nasıl dayandın" demesiyle yorum yapmamıştım. Nasıl dayandığımı cidden ben bile bilmiyordu ve hatırlamakta istemiyordum.

"uyu hadi" dememle "ölürsem üzülür müsün" diye mırıldandı. Kalbime büyük bir ağırlık çökerken diğer yanımda duran elimi sırtına koydum. Ona bir şey olma düşüncesi bile hayatını altüst ediyordu. "üzülmez misin" diye bastırdı. Resmen çocuğa dönmüştü.

"üzülürüm demir."

"ne kadar ama. bir gün mü yoksa on gün mü. Yoksa çok mu" diye mızmızlandı. Cidden şuan beş yaşında bir çocuktu kollarımdaki adam..

"Çok üzülürüm demir oldu mu"

"oldu sevgilim. Ben sensizken yavaş yavaş ölüyorum ne olur beni öldürme." dedi bir daha da sesi çıkmadı. Elim yavaşça saçlarında gezerken cidden bu adamla ne yapacağımı düşünüyordum.  

Bölüme bakış açım:)) 

Umarın keyifli bir bölüm olmuştur .. Burada olan herkese kocaman sevgiler.. ❤

Continue Reading

You'll Also Like

5.8K 813 37
Ruhumu bedenimden azat etmek istiyordum, nefes sayım bitsin ve bir an önce melekler beni başka bir dünyaya taşısın istiyordum. Artık yaşamak denen şe...
380K 19.5K 35
Saman sarısı saçları rüzgara meydan okurken gözyaşları da gözlerine meydan okuyordu.Kırgındı üzgündü mutsuzdu.En çok da kalbindeki aşka kırgındı. Onu...
204K 8K 59
Yıllɑr vɑr ben onu hiç unutmɑdım. O beni sorɑr, hɑtırlɑr mı ki? Ben imkansız aşklar için yaratılmışım, Ne kavuşmayı bilirim ne unutmayı, Kayboldum ku...
5.7K 429 33
Bir çift aşık... Bir çift umut... Bir çift huzur... Aşklarının nereye gideceğini bilmeden seviyorlar onlar... Peki ya düşünelim ? Aşkları nereye gid...