Mardin'e Tutsak.

By Jutenya_

11.6M 570K 434K

18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve... More

Mardin'e Tutsak 1🕯️
Mardin'e Tutsak 2
Mardin'e tutsak 3
Mardin'e tutsak 4
Mardin'e Tutsak 5
Mardin'e Tutsak 6
Mardin'e Tutsak 7
Mardin'e Tutsak 8
Mardin'e Tutsak 9
Bölüm 10
11. Bölüm
12. Bölüm
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
24. Bölüm (Özel bölüm)
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
Zayda Mirşah
Küçük Zerya
Zerya 19 yaşında
Gelecek bölümden alıntı
37.Bölüm
38.Bölüm
39. Bölüm
40.bölüm
bölüm alıntısı
41. Bölüm
Yeniden Doğmak
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
Benim Özelim 2
Herkes Öldürür Sevdiğini
Alıntı
Bilinmezlik
Büyük karar (alıntı)
Bilinmezlik (Part 1)
Bilinmezlik (Part 2)
Bilinmezlik (Part 3) Büyük Karar
Yoktan Var Olmak (alıntı)
Yoktan Var Olmak
Pişmanlık
Bir Daha Asla (Part 1)
Bir Daha Asla (Part 2)
Bir Daha Asla (Part3)
Yeniden...
Küçük Bir Anlaşılmazlık 1
Küçük Bir Anlaşılmazlık 2
Yoktan Var Oluş
Yeniden Berdel
Yeniden Berdel 2.
Zahr...
Mecburiyetten AŞK'A
Mecburiyetten AŞK'A 2
Açıklama
Canıma And
Elbise
Bilinmeyen Hesaplar
Doğum Günü Etkinliği
Bilinmeyen Sırlar
Bilinmeyen Sırlar Part2
Varis
İlk Defa Babam Gibi
İlk Defa Babam Gibi (part 2)
İlk Defa Babam Gibi Part 3
küçük bir bedel
Başı buyruk işler

Zahter Gibi

146K 7.7K 8.6K
By Jutenya_

Evet Cimri keklerim yine ben.

Vote vermeyen arkadaşlar lütfen geriye dönüp bölümleri oylarlarsa çok mutlu olacağım.

Bölüm sınırı 5000 vote 7000 yorum bundan sonra sınır dolmadan bölüm gelmeyecek.

Keyifli okumalar.

Yeni gün,

Yeni bilinmeyenler (di)

Canhıraş bir bilinmezliğin geçmişte kalmış izlerine gebeydi. Kimin ne olduğu ve ne getireceği bilinmiyordu.

Kimsesizlik ve geçmişin ağır yükü vardı. Adım adım bilinmeyen gerçekler gün yüzüne çıkıyordu. İnsanoğlunun acımazlığı çığlık çığlığa ortaya çıkıyordu. Keșmeșk bir durum vardı.

İsyanlar ve ahlar gizli kapılar arkasında fırsat bekliyordu.

Mehmet elinde ki kağıtla karşısında ki kadına bakıyordu. Pişmanlık urganı düğüm düğüm boğazını sıkıyordu.

Rima!

Güzeller güzeli Rima,

Báxt reș Rima,

Acılara gebe iftiraya uğramış itilmiş Rima...

Bunları hak etmiş miydi?

Hayır yaşadığı hiçbir şeyi hak etmemişti.

Ve birde Azad onun deyimi ile Azad Affan onun iki ismini bir arada kullanan tek kişi, daha küçücük yaşında tüm acıların sancısını çeken Azad.

9 yaşında ki acılarına annesizliği de ekleyip yüklenen Azad.

Mehmet karısına oğluna yaptıkları ile yüzleşiyordu. Bu yüzleşmeye o kadar geç kalmıștı ki zihnindekilere takadi bile yoktu.

Lakin geçmiş saklandığı kapılar arkasından hepsine göz kırpıyordu. Pervin geçmişi ile yüzleşmemek için kahkaha atıyordu lakin vakti geldiğinde o da geçmişin acı yüzü ve yaptıkları ile yüzleşecekti.

Mehmet kara irislerini karşısında ki kadında sabitleyip boğazında ki acı yumruyla inler gibi "neden" dedi bu bir hesaplaşma değil zerdeniști.

Pervin gülümsedi. Bu soruyu sormak için çok geç kalmıştı. Pervin'in dudakları kenara kıvrıldı. Artık bir şeyleri saklamanın nedeni yoktu. Çenesini kaldırıp "senin yüzünden" sesinde o kadar emin bir tını vardı ki Mehmet irkildi.

Onun yüzünden.

Keskin bakışlarını kocasından çekmiyordu. Onun yüzünden kötülük ilmek ilmek damarlarına sızıp bugünlere gelmişti. O ruhunu şeytana satmamıştı çünkü şeytanın ta kendisiydi. Solukları dengeli değildi. Tenin rengi soluktu elbette ona ne yapıldığını biliyordu. Lakin zihnindekilerin önünü alamıyordu.

Aklında Havin vardı ve ona ne olacağı evet bir B planı sürekli vardı. Yüzünde ki şeytani sırıtıșla fısıldayarak "sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim gerekirse kısas yaparız"

Mehmet onu inceliyordu.

Ne demişti " senin yüzünden! "

Mehmet'i zihni geçmişe gidiyordu. Pervin senin yüzünden diye sayıklıyordu, yapılan ne onun yüzündendi. Sevmediği kadını istememiş, sevdiği kadında onu istememiști.

Ona göre insanoğlu şaşarda beșerde, peki ya yanan Rima ömrü hiç olan. Genç yaşta kara toprağa alınan.

Oğlu,

Yaşananlar.

Pişmanlık bir zehir gibi damarlarından kanına karışıyordu. Beyninde duran fonksiyonlar şimdi devrede gibiydi. Mehmet bey göğsünün sıkıldığını hissediyordu. Pervin yarım kalan aklıyla kahkaha atıyordu. Bakışları Hacer'i buldu, onu konağa Pervin sokmuştu. Mehmet Rima çok sıkılıyor yengemler kadına nefes bile aldırmıyor. O zaman ona uzatılan yardım elini memnuniyetle kabul ederek minnet duyuyordu.

Peki niye hiçbir art niyetin olacağını düşünmemişti.

Rima için değmezmiydi.

Pervin ile mutlu olabilmiş miydi?

Günün belirli saatlerin de bağlı olduğu zincirler gevșiyordu. O anda Pervin'i boğmak istiyordu lakin Pervin daha atik davranarak aldığı bir kaç darbeden sonra kaçıyordu. Bazen aynı şeyi Pervin yapıyordu.

Hacer sadece izleyici gibiydi. Lakin kesin olan bir şey varsa onunda cezasını çekeceğiydi.

İçeri girip onlara işkence edenlerin ne kadın nede erkek olduğu belliydi. Ağızlarından tek bir kelime çıkmıyordu. Sadece yapacaklarını yapıyor ve gidiyorlardı.

Pervin deli gibi sallanıp deli bakışlarıyla "senin yüzünden" diye bağırdı.

Deli bakışlarını Mehmet'e sabitleyip "Havin ölmeyecek babası izin vermez."

Mehmet'i bulunan zihninde "babası izin vermez" cümlesi dönüp duruyordu. Peki o niye oğluna yapılan her şeye izin vermişti.

İyi bir eş değildi tamam niye iyi bir baba değildi.

"seni öldüreceğim" diye ayağa fırladı. Pervin'in saçlarını eline doladı ama bağlı olduğu zincirler daha fazlasına izin vermiyordu. Ellerini zorlukla onun boğazına uzattı onun nefesini kesmek istiyordu.

Can tatlıydı. Pervin tırnaklarını Mehmet'in boynuna geçirdi ve boydan boya çizdi. Mehmet boynunda hissetiği acıyla geri çekilip elini boynuna attı. Pervin kahkaha atarak "hadi ama kocacığım bunu ilk defa yaşamıyorsun hem karın aldatıldığını ilk bu şekilde öğrenmedi mi?"

Mehmet hatırladığı bir adım sendelendi. Pervin kollarını göğsünün altında çapraz bir şekilde bağlayıp bir elini çenesinin altına koydu. Kısa bir süre düşünüyormuș gibi yaparak" evet sırtında ki tırnak izlerinden anladı."

Mehmet'in gözlerine bakarak" gelip bana nasıl ağladı "

Ellerini uzatıp" sevișirken sırtını çizen ellerim karını teselli etti"

Mehmet'in boğazında kocaman bir yumru ve yutkunamıyordu. Pişman bakışlarını mahcup bir şekilde geri çekti. Rima sadece yazıklar olsun demişti. Bunca şeyden sonra yazık olduğunu o da anlıyordu. Kalktığı yere oturup başını elleri arasına alıp dizlerine gömdü. O zamanlar Pervin'e kapıldığını bilmiyordu. Rima'nın çaresiz bakışları isyanları hani beni sevdin madem böyle yapacaktın niye hayatımı alt üst diyen sözleri hepsi üstüne üstüne geliyordu.

Mehmet boğulduğunu hissediyordu. Boğazında kocaman bir yumru oturmuş yutkunamıyor gibiydi. Hayır bu olanları kabul edemiyordu.

Ellerini kafasına vurup sesli bir şekilde ağlamaya başladı.

Çok geç kalmıştı.

Pervin onun bu haliyle yüzünü buruşturup "Korkma benim bir B planım sürekli vardır. Elimde bizi kurtaracak bir koz var Azad öğrendiğinde ona karşı bizi kendi eliyle bırakacak"

Mehmet öfkeyle ona döndü be demek kurtulmak. Kurtulmak isteyen kimdi. Kendisi ölmek istiyordu...
*
*
*
Yeni gün,

Yeni mutluluklardı.

Azad hayatın getirileri yüzünden sert bir mizaca sahipti ve sevdiklerini karşı takıntılıydı. Güne her zaman olduğu gibi boynunda ki nefesle uyandı. Elini uzatıp Așir'in saçlarını karıştırdı. Küçük çocuk babasının boynuna sardığı kollarını çözüp yüzünü somurtarak arkasını döndü. Bu hareketle yüzünde ki tebessüm büyüdü. Bakışlarını karısının uyuduğu yere çevirince karısının erken uyandığını anladı.

Uykuyla aşk yaşayan karısı anne olduktan sonra değişmiști. Ona yardımcı olması için Samira ve Serap vardı lakin çoğu zaman uyandığın da karısı yatakta yoktu. İşaret ve orta parmaklarını Așir'in bedenin de hareket ettirip oğlunu gıdaklamaya başladı. Așir'in uyku mahmuru haliyle gülümsemesiyle dudaklarını yanağına bastırıp "hadi uykucu daha seninle işe gideceğiz"

Așir üzgün mahmur bakışlarla "hayır ben gelmiyom" dedi ve arkasını dönüp kafasını yastığın altına koydu. Onun bu hali Azad'ın yüzünde gülümseme oluşturdu. Onu ayaklarından tutup kendisine çekti ve parmaklarıyla küçük çocuğu gıdıklıyordu. Așir'in gülüşleri odayı dolduruyordu. Kısa bir süre sonra Azad'ın parmaklarının yerini bu sefer dudakları yerde oğlunu boynunda ve karnından öperek onunla uğraşmaya devam ediyordu.

Zerya yatak odasına girdiği gibi gelen gülüşmeleri ile dudakları kenara kıvrıldı. Baba oğulun gülüşleri arasında yatağa ilerledi. Baba oğul dünyadan soyutlanmıș bir şekilde bir birleri ile kahkahalar arasında debeleșiyordu. Komidine ki telefonunu alıp kısa bir süre onların bu halini çekti ve yatağa oturup gülümseyeek elini babasından kurtulmaya çalışan Așir'in saçlarına daldırdı. Dudaklarını kahkaha atan çocuğun yanağına bastırıp "Azad oğlumu rahat bırak" dedi ve Așir'i kolları arasına çekti. Așir yüzünde ki gülümseme ile ellerini annesinin boynuna sarıp yüzünü boynuna gömdü. Adamın hayran kaldığı bir tabloydu. Tek kaşını kaldırıp "Hálin oğlum deyip çocuğu niye sahipleniyorsun, sanki tek başına yapmış gibi"

Zerya şaşkın bir şekilde pes der gibi gözlerini irice açıp "şimdi de buna mı takıldın"

Azad'ın kıskançlık seviyesi her seferinde başka bir level atlıyordu. Ona seni anlamıyorum bakışları attı. Azad keyifli bir şekilde ona doğru yaklaştı dudaklarını karısının boynuna bastırıp efsunlu bir tınıyla fısıldayarak "Ben sadece buraya takılıyorum" dedi dudaklarını boynuna bastırdı.

Zerya boynunda hissettiği dudaklarla gözlerini kapadı, dudakları kenara kıvrıldı. İlk evlendiklerinde kocası boynuyla aşk yaşıyordu ve bu hala devam ediyordu. Azad karısının bu haliyle dişlerini onun tenine geçirdi ve geri çekildi. Vereceği tepkiyi biliyordu.

Zerya boynunda hissetiği acıyla bakışlarıyla oğlunu gösterip "bazen çok dikkatsizsin"

Azad omzunu omursuzca sallayıp "oğlum annene de günaydın sporu yaptıralım mı?"

Zerya kaşlarını çatıp anlamayan bakışlarla ona baktı. Azad tek kaşını kaldırıp onu ayaklarından tuttuğu gibi yatakta yatar hale getirdi. Așir halinden memnundu keyifli bir şekilde annesinin üzerinde doğruldu ve küçük elleriyle onu gıdıklamaya başladı. Zerya karnında hissetiği küçük parmaklarla gıdıklanmasada oldukları duruma kahkaha attı.

Azad dudaklarını oğlunun yanağına bastırıp "babanı izle"

Zerya'nın bacak arasına girip hareketlerini sınırlandırdı. Sinsi bir sırıtışla ellerini uzattı Zerya bedeninde hissetiği ellerin hareketiyle kahkaha atmaya başladı. Așir'le babasına eşlik ediyor, kadının kahkahaları yatak odasında yankılanıyordu. Azad bakışlarını küçük oğluna çevirip "baba birazdan senide ham yapacak"

Aşir masum masum babasına bakarak arka arkaya emekleyerek geri gitti ve minik ayaklarını yataktan bırakıp aşağı indi. Azad ve Zerya dikkatli bir şekilde oğullarını izliyorlardı. Aşir ikisine bakmadan arkasını döndü ve bir kaç adım attı sonra hatırladığı detayla geri dönüp komodin de bulunan emziğini aldı ve geri dönüp minik adımlarla yatak odasından çıktı.

Azad giden oğlunun arkasından kısa bir süre bakıp bakışlarını yatakta ki karısına çevirdi. Tek kaşını kaldırıp kuruyan dudaklarını ıslattı ve alayvari bir tınıyla  " oğlun seni bana bıraktı bakalım şimdi nasıl kaçacaksın "

Zerya gözlerini kısıp şakrak bir sesle "kahvaltı " dedi ve gülümsedi.

Azad onu kısa bir süre süzüp "ben bugün kahvaltı mı yatakta yapmak istiyorum."

Zerya kaşlarını çattı kısa bir süre düşünüyormuş gibi ona baktıktan sonra"tamam kalk sen hazırlanıncaya kadar bende gidip sana kahvaltını  getireyim."

Azad'ı üstünden itip yataktan kalkı ve kapıya doğru ilerledi. Şaşkın bir şekilde karısına bakıyordu, bakışları önce yanıp sönen telefonuna gitti sonra da yataktan fırlayıp giden karısını yakaladı.

Zerya beline sarılan kollarla beraber kendisini bir anda Azad'ın kolları arasında buldu. Karısının bedenini hızlı bir şekilde çevirdi ve kapıya dayadı. Onun şaşkın bakışlarıyla elini önce bir bacağına attı. Etli parmakları kadının teninde geziniyordu, Zerya sesli bir şekilde yutkunup "ne yapıyorsun" diye fısıldadı.

Azad parmaklarını dolaştırdığı bacağı beline sardı ve keyifli bir şekilde diğer bacağı da beline doladı. Bu hareketle Zerya'nın gözleri irice açıldı çünkü gidişat hiç iyi yerlere gitmiyordu. Azad halinden memnun bir şekilde "sabah kahvaltısı güzelim."

Zerya onu onaylamaz bir şekilde "Azad çocuklar aşağı da"

"Serap biz onlarla ilgileniriz siz keyfinize bakın diye mesaj atmış."

Zerya başına gelecekleri biliyordu. Yukarı da kalırsa aşağıda alay konusu oluyor Serap ve Samira gün içinde akşama kadar imalı cümlelerle ona takılıyorlardı.

"Gece geç geldin ben gidip çocuklarla ilgileneyim sen de dinlen "

Karısının mavi harelerine eğlenir bir şekilde bakıyordu. Dudaklarını ıslatıp"Serçe ve Murat'a gittim. Olaylar yüzünden ikisini ihmal etmek istemedim."

Zerya'nın dudakları kenara kıvrıldı, ikisini çok özlemişti, sesinde özlem olan bir tınıyla "keşke söyleseydin beraber giderdik, ikisini çok özledim. Hem çocuklarda abi ve ablasını görmüş olacaktılar. "

Azad dudaklarını onun boynuna bastırıp burnunu onun teninde gezdirdi. Adamın hasreti sesine yansıyordu, gerçi onun hasreti bu kadına hiç bitmiyordu, zihninde yaşadığı anda sadece karısı vardı. Boğuk çıkan sesiyle "bende seni özledim." Zerya adamın yaptıklarına sesinde olan isteğe kapılmak üzereydi. Yutkunarak  "rezil olacağız" sesinin titremesinin önüne geçemiyordu. Duyduğu kilit sesiyle gözlerini açtı. Azad'ın koyulașmıș gözleri isteğini açığa veriyordu.

Azad onun kollarını yukarı kaldırıp dudaklarını boynuna bastırdı. Zerya ona daha fazla yer açmak istercesine boynunu yana yatırdı.







(bu ikisinin görsellerini özlemişim)

Azad'ın sesinde istediğini alacağının memnuniyetiyle "benden kaçışın olmadığını biliyorsun değil mi " dedi ve onu tutup yatağa götürdü. Zerya dirayetini kaybetmek üzereydi. Zihninin olumlu düşünen tarafı aşağı indiğinde seni zor bir uğraş bekliyor diyor ve direnmek istiyordu. Diğer tarafı zaten çoktan Azad'a kapılacaktı. Aldığı nefes bile titriyordu. Kuruyan dudaklarını ıslatıp adamın koyulașmıș gözlerinde keșisen bakışlarıyla "Samira'nın diline düşeceğiz"

Karısının bu hali onu daha keyiflendiriyordu. Dudaklarını teninde gezdirip "seninle her şeye varım" adamın seninde efsunlu bir tını vardı ve onu her zerresine kadar istiyordu. Elleri karısının tişörtüne gitti ve eteğinden tutarak yukarı çekti. Pürüzsüz tenini kutsanmıș değerli bir varlık gibi hayranlıkla bakıyordu. Onu herkesten her gözden kıskanıyordu çocuklarıyla bile paylaşmak ona zor geliyordu. Sanki şımarık bir erkek çocuğuydu ce en değerlisi sadece oydu ve kimseyle paylaşmamak için gizli kapılar arkasına gizlemek istiyordu.

Bir kaç dakika içinde üstlerinde ki kıyafetlerden kurtulmuşlardı. Azad'ın dudakları karısının teninde öpülmedik yer bırakmıyordu ve her seferinde ona olan hasreti büyüyordu. Sanki ruhundan kalbine kan sızıyor ve kalbinde ki aşkı daha büyüyordu.

Hayır bu öyle basit bir şey değildi. Canhıraş bir özlem keşmekeş bir hasretti. Hangi kapıyı açsa sadece aşık olduğu kadın vardı.

Zaten tüm kapılar ona çıksın, tüm kapıları ona o açsın istiyordu.

Yatak odasında ikisinin bedenlerinin birleşimi ahenkle dans eder gibi uyumluydu. Azad'ın elleri her seferinde karısını yeniden keșfeder gibi hareket ediyordu. Dudaklarını aşık olduğu tende gezdirip kulağına fısıldayarak "güzelsin çok güzelsin haddinden bile çok güzelsin ve sadece bana özelsin"

Zerya'nın terli bedeni adamın koyulașmıș gözleri, bir adam bir kadını ne kadar çok sevebiliyorsa adam o kadar çok seviyordu. Arzu dolu sesiyle "seninim" dedi ve onundu.

Bu sadece aitlik değildi. Bir çiftin bir birine adadıkları biattı...

*
*
*
Azad kolları arasında ki kadına özlemi bitmiyordu. Elini usulca onun omzunda gezdirip sesizce "bazen uyandığımda olmamamdan çok korkuyorum"


Zerya gözlerini yorgunluktan kapatmak üzereydi, duyduklarıyla bedenini onun kolları arasında döndürüp elini kaldırdı ve parmaklarını yüzünde dolaştırdı. Saçlarının bazı yerlerinde beyazlar vardı.

Azad'ın dudakları yüzünde gezinen parmaklarla kıvrıldı. Karısının elini tutup dudaklarını onun avuç içine bastırıp "3.5 yıl boyunca her sabah aynı yatakta uyanmanın umuduyla uyandım, sensiz aldığım her nefes çiğerlerimde yarımdı."

Zerya gülümsedi onun kollarına daha çok sığınıp başını göğsüne koydu. Aynı umudu taşımasa ölürdü. Dudaklarını Azad'ın göğsüne bastırıp "seninle geçirdiğim her vakte şükür."

Adamın teninde hissettiği dudaklar yüzünde ki gülümseme sebebiydi. Kadın inkar etmiyordu. Onunla olduğu her an şükür sebebiydi.

Azad dudaklarını onun saçlarına bastırdığında, Zerya parmağını onun göğsünde gezdirip "çocuklar nasıldı bizi hiç sordular mı?"

Zerya ikisini de gerçekten çok özlemişti ve olmadığı zamanda kendisi hakkında ne düşündüklerini merak ediyordu. Sonuçta arada baya zaman vardı ve onu görmek istememelerinden korkuyordu. Buna belki de konuşurken Murat'ın mesafeli duruşu buna en büyük etkendi.

Azad elini uzatıp komodinde bulunan telefonunu aldı. Büyük bir nefes alıp "Serçe miniklerle tanışmak için çıldırıyor gibi açıkçası bilmiyorum onların tepkileri falan beni korkuyordu ama öyle olmayacak gibi," elinde olan telefonun galerisinde girip çocuklarla geçirdiği vakitten ölümsüzleștirdiği birkaç pozu ve videoyu karısına gösterdi.

Zerya kocasının kolları arasında keyifli bir şekilde gülümsedi. Serçenin Murat'la somurtması Azad'la giydiği Fenerbahçe forması hayranlıkla bakıyordu. Dudaklarını Zerya'nın omzuna bastırıp "Serçe Murat'ı çok uğraştırıyor, çocuk sürekli peşinde koşuyor."

İki kardeşin izlediği her hareketi yüzünde tebessüme sebep oluyordu. Azad elinde ki telefonu karısına uzatıp șortunu giydi ve ayağa kalktı. Odada bulunan kutulara doğru ilerleyip istediğini aldı ve geri döndü.

Zerya elinde ki telefona çocukların videolarına bakıyordu. Bir kaç fotoğrafa daha bakıp Azad'ın kullandığı diğer uygulamalara girdi.

Gördüğü uygulama kaşlarını çattı ama kahkaha da atmak istiyordu. Yatakta doğrulup telefon uygulamalarında gezinmeye devam etti. Gördükleri onu daha çok meraklandırıyordu.

Azad yatağa oturduğu gibi karısının yüzünde ki değişikliği görüyordu . Zerya bakışlarını ona çevirip meraklı bir tınıyla "sen watpad mi indirdin?"

Karısının şaşkın haliyle elinde ki kutuları yatağa bıraktı ve onu kolları arasına alıp parmağını tuttu. Dudaklarını boynuna bastırarak bakışlarını telefon ekranına çevirdi ve büyük bir nefes aldı.

Zerya gördüğü Azad Saruhan profili ile kahkaha attı. Kütüphaneye baktığında gülümseyerek "bunlar benim okuduğum kitaplar"

Onun okuduğu kitaplardı.

Azad'ın bakışları onun heyecanlanarak konuşması ve kıvrılan dudaklarındaydı, boğazını temizleyip "evet senin okuduğun kitaplar" Zerya başını döndürüp mavi irislerini onun kara hareleriyle buluşturup"niye sen bu türleri okumuyorsun ki!"

İnsanın umudu biterse pes etmesi daha kolaydı. Pes etmemek için çok fazla mücadele vermişti ve vermeye devam ediyordu.

Sesli bir nefes verip dudaklarını onun boynuna bastırdı. Bağımlısı olduğu teni koklayarak efsunlu bir tınıyla " Hálin çünkü 3.5 yıl Boyunca belki bir umut aynı kitabı okur, aynı satırlardan etkileniriz, Kim bilir belki de aynı yorumda denk geliriz diye bekledim."

Zerya Azad'ın söyledikleri ile ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Komidinde olan telefonunu aldı ve watpad uygulamasını tekrar telefonuna indirdi. Eski hesabına girip önce Azad'ın watpad hesabını takibe aldı daha sonra orada okuduğu en son bölümün altına Azad seni seviyorum yazdı.

Azad'ın dudakları kenara kıvrıldı ve karısının yorumunun altına "èz jite hezdıkım jinamın" yazıp dudaklarını karısının saçlarına bastırdı. Zerya gözlerini kapadı hiç olmadık şekilde bir araya gelmişlerdi ve çok zor zamanlar yaşamıșlardı. Lakin yinede çok güzellerdi.

Zerya oldukları andan sıyrılmak için "biraz daha aşağı inmezsek gün boyunca Serap ve Samira'nın dilinden kurulamayacağız."

Azad saatte baktığın da gülümseyip "daha erken bir şey söyleyemezler" Bunu söylemesi ve telefon ekranına mesajların düşmesi de aynı anda oldu.

İkisi kaşlarını çatıp telefonlarına bakıp aynı anda "Hilal ve Rojawan" dediler.

Karı koca yine WhatsAp guruplarına sarmıştılar.

Azad dudaklarını memleketim dediği yere basıp "çocuk gibiler"

Zerya kahkaha attıp "çok eğlenciler şuanda ikisi favori çiftim" dedi ve bakışlarını telefona çevirdi.

"Dedikodu Tim"

"Hilal: keçeler Roj baş"

"Cimriler kralı: keçeler???"

Azad okuduğu mesajla erkeksi bir kahkaha attı ve birazdan gelecek olanı beklemeye başladı. Gurupta erkekler vardı ve sessiz kalacaklarını hiç sanmıyordu.

"Cimriler kralı: biri şuna beni guruba aldığını hatırlatsın lütfen"

"Hilal: şuna derken???"

"Cimriler kralı: yer elmam pardon"

"Hilal: Allah belanı vermesin Rojawan boyuma laf etmekten vazgeç"

"Cangül: karı koca kavgaları başladı."

"Karan: yenge keçeler gerçekten ayıp olmuş"

"Sis: bizi guruba alıp gösterdikleri muamele bak"

"Harran: yönetim istifa"

"Cimriler kralı: abi abartmayın"

"Sis: hanımcılık kazandı beyler"

Azad konuşmanın uzayacağını bildiği için elinde ki telefonla cevap yazıp gönderdi.
"Azad Saruhan: kızlar gurupta olduğu için yazmıyorum siz biliyorsunuz"

"Karan: sabah sabah sizi cin mi sik**** demek istiyor."

Karan'ın cevabıyla Azad dudakları arasında sessizce küfür etsede Zerya kahkaha attı.

"Ali Asaf : Karan sansür koymasaydın daha iyi olacaktı gibi"

"Duru : biz kadınlara çok konuşuyorsunuz dedikodu yapıyorsunuz diyenler lütfen buraya"

"Hilal: bunların tuzu kuru keçe"

"Zeynep: herkes kendi kocası adına konuşsun"

"Samira: biz kocası olmayanlar ne yapalım"

Zerya yüzünde ki sinsi sırıtıșla,

"Hálin Saruhan: gurupta bekar olanları baş göz edelim"

"Karan: süper fikir"

"Harran: Ben varım"

"Ali Asaf: Allah ne muradın varsa versin"

Cangül kişisi guruptan ayrıldı.

Sis kişisi guruptan ayrıldı

Duru kişisi guruptan ayrıldı

"Cimriler kralı: yaprak dökümü yaşıyoruz"

"Zeynep: fikri beğenmediler galiba"

"Serap: konu ne"

"Hálin Saruhan: senin ve Karan'ın düğünde ne giyeceğimizi konuşuyorduk"

Azad'ın kulağına çok fenasın demesiyle kahkaha attı.

"Serap : ne diyorsun be"

"Karan: dekolteye Azad abim kızar"

Karısına mesajı gösterip "abisini tanıyor aferin kardeşime" Zerya bakışlarını Azad'a çevirip biraz önce küfür ediyordun. Azad keyifli bir tınıyla " o biraz önceydi"dedi ve bakışlarını tekrar telefona çevirdi.

" Hilal: Ben giyerim Rojawan'la kendisini yer"

Azad ve Zerya ikisi aynı anda "yapar" dediler ve gülümsediler.

"Samira: Ben nedime olacağım"

"Hálin Saruhan : Azad mavi seviyor ben mavi giyeceğim"

"Azad Saruhan: maviyede siyah yakışır Hebunamın"

Zerya'nın yüzünde ki tebessüm büyüdü.

"Karan: Ben bile eridim"

"Zeynep : Ben ne giyeceğim."

"Kadir: sen ne giysen yakışır"

"Hilal: öküz kocacığım arkadaşlarını örnek al"

"Harran: o şuanda giyeceğin kıyafetin parasını düşünüyor"

"Cimriler kralı: benim Allah belamı versin"

"Hilal : otur şükret benim gibi karın var"

"Cimriler kralı: Diyarbakır'lıların dediği gibi sana bakınca keyfim geliyor"

"Hálin Saruhan: saan bakınca keyfim geliyo Olacaktı"

"Azad Saruhan: kime bakınca orkide"

Zerya cevap yazıp bakışlarını Azad'a çevirdi.

"Hálin Saruhan: sana meremın"

Azad okuduğu mesajla bakışlarını kolları arasında ki karısına çevirdi. Dudaklarını onun anlına bastırdı ve tenini koklayarak "bu adam sana aşık" dedi ve bakışlarını mavi harelere çevirdi.

İkisi gelen bildirim sesiyle bakışlarını telefona çevirdi.

"Karan : abi sadece karına cevap verdiğini fark etmedik sanma"

"Ali Asaf: görmemişin birinin karısı olmuş sadece ona cevap yazarmıș"

"Samira : kınayalımda başımıza gelsin"

"Hilal: benim ki anca Allah cezanı versin Hilal desin."

"Cimriler kralı: aşk olsun yer elmam"

"Harran: abi kız Selvi gibi niye boyuna laf ediyorsun"

"Karan: laf söyleyenler utansın "

"Cimriler kralı: kıskananlar çatlasın"

"Samira: Serap kına başına gelsin hayatına renk gelir"

"Serap: sus be "

"Karan: Ben cimri değilim "

"Azad Saruhan: Hálin güzelim o telefonu bırak ve benle ilgilen "

Zerya bakışlarını kocasına çevirdiğinde Azad onun elinde ki telefonu alıp komidine indirdi.

"Samira : evde flörtleșiyorlar yetmiyor birde burada"

"Karan: olan var olmayan var"

"Serap:aşağı inmeyi düşünmüyorlar"

(Mardin'e Tutsak texting'ten geldi burası okumak isteyenler profilime göz atabilirsiniz)

Son bildirimleri okuyup "dağılın" yazdı ve gönderdi. Elindeki telefonu komidine indirip bakışlarını kolları arasında ki çıplak karısına çevirip,

"Hejane çawé min"
(gözümün değerlisi) dedi ve karısını yavaş bir şekilde öpmeye başladı.

Azad onu öperken her seferinde farklı bir hitap farklı bir sözcük kullanıyordu ve Zerya her seferinde mest oluyordu. Adam için karısıyla geçirdiği her dakika çok kıymetliydi...
*
*
*
Azad beline sardığı havluyla banyodan çıktı. Karısı yüzüne koyduğu yastıkla hala yatakta uzanıyordu. Keyifli bir şekilde ıslık çalarak adımlarını yatağa yönlendirdi.

Yatağa oturup yastığı çekmeye çalıştığın da Zerya iki eliyle yastığı tutup boğuk çıkan sesiyle "git başımdan"

Karısının bu halleri çocuksu tavrı çok hoşuna gidiyordu. Dudaklarını ıslatıp yastığın bir ucunu tutup kafasını eğdi ve sakin ve arzulu bir tınıyla "öğlen olmak üzere ama istersen devam edip akşama kadar odada kalabiriz."

Zerya yüzünde ki yastığı atıp çattığı kaşlarıyla "hayır zaten rezil oldum Serap ve Samira akşama kadar bana takılacaklar. Yok o kadar saat ne yaptınız yok şurana damgasını bastırmış yok bilmem neler."

Karısının telaşlı haliyle erkeksi bir kahkaha attıp "Hálin yalan mı söylüyorla iftira mı atıyorlar."

Zerya elindeki yastığı onun yüzüne vurup "hepsi senin yüzünden"

Azad onun üstüne eğilip "bakıyorum kocaya yine şiddet uygulamaya başlamamışız."

Zerya boynunu gösterip "bu izlerle karakola gitsem sana 6 ay evde uzaklaștırma verirler."

Azad dudaklarını onun boynuna bastırıp keyifli bir şekilde "öpeyim de iyileşsin"

Zerya boynunda hissetiği dudaklarla onu hızlıca itip "sen niyeti yine bozdun bu hızla devam edersen 9 ay 10 gün sonra bu sefer nur topu gibi beșizleri kucağıma alırım."

Karısının söyledikleri ile onu dikkatli bir şekilde süzüp tek kaşını kaldırarak "beșiz yapabilir miyiz?"

Zerya dikkatli bir şekilde ona baktı. Ciddi olup olmadığını gerçekten çok merak ediyordu. Öyle bir niyeti varsa yatak odasına girmemeye dikkat edecekti. Boğazını temizleyip "Azimli sıçan duvarı deler eğer öyle bir niyetin varsa aramıza mesafe koyup set ürelim."

Azad ona anlamayan bakışlarla baktığında Zerya aldığı "beşiz güzel fikir" cevabıyla "uzak dur benden" dedi ve çarşafı bedenine sarıp hızlı bir şekilde yataktan kalkıp banyoya fırladı.

Karısının bu hali kahkaha atmasına sebep olmuştu. Yataktan kalkıp önce yatağı topladı sonra adımlarını giyinme odasına yönlendirip giyinmeye başladı. Kısa bir süre sonra Zerya'da bedenine sardığı havluyla giyinme odasına girdi. Azad bileğine saatini takarken bakışları karısındaydı. Zerya yüzüne kremlerini sürerken Azad onun kafasına sardığı havluyu çözüp saçlarını kurutmaya başladı. Saçları biraz uzamış omuzlarının altına geliyordu. Bakışları aynada kesiștiğinde Azad onu belinden tuttu ve bedenini bedenine yasladı. Dudaklarını onun çıplak omzuna bastırıp "o kadar güzel ve nazlısın ki şairin; bakarken kıyamamak mı?
Yoksa baktıkça doyamamak mıdır aşk? Mısraları senin için yazılmış gibi."

Zerya gülümsedi. Bir insan her seferinde aşık olabilirmiydi. Bu kadın bu adama her seferinde yeniden aşık oluyordu.

Gözleri kapalı yüzünde ki tebessümle" Ben benim için yazılmış şiiri aşık olduğum adamın yazmasını ve sesinde ki aşk tınısıyla okumasını isterdim."

Azad dudaklarını onun teninde yol alır şekilde ilerletip çenesine geldiğinde boğuk çıkan sesiyle" bu adam sana hiç yazılmamış mısralarla ve dile hiç dökülmemiș cümleler gelebilir. Gerekirse yeni kelimeler üretip yeni bir dil bulabilir ama adam bencil ve kıskanç senin için yazılan tek bir kelimeyi başkasının okuyup dile dökmesine tahammül edemez. Ben senin  için yazdığım bir mısranın başkasının aşkına eşlik etmesine katlanamam."

Karısının tenini koklayıp" sen her şeyinle sadece bana özel kalmalısın."

Adamın sert yapısının altında duran ince düşüncelere hayrandı. Gözlerini açıp onu koyu kara irislerine baktı. Aşkı inkar edilmeyecek kadar güzeldi. Elini onun saçlarına uzattı ve başını çevirip dudaklarını adamın boynuna bastırdı. Onun hareket eden adem elmasından tepkisini anlıyordu. Fısıldayarak "hep senindim" dedi ve kolları arasından çıkıp elbise dolabına ilerledi. Azad giyinen karısına dönüp "Hálin seni Așir’le paylaştığım gerçeğini unutamıyorum."

Onun bu haline Zerya kahkaha atıp "beșiz isteklerine ne oldu. Biraz önce o istekle gözlerinden kalp çıkıyordu. Onlarla da paylaşma gerçeğine ne olacak."

Azad duyduklarıyla yüzünü somurtup "böyle söyleyince kulağa hiç güzel gelmiyor."

Zerya giyeceği elbiseyi bacaklarından geçirip askıları kollarından geçirdi ve Azad'a doğru ilerleyip sırtını döndü. Karısının dönen sırtıyla elbisenin fermuarını yavaşça çekip dudaklarını sırtında ki  dövmeye bastırdı. Balıkların biri siyah biri maviydi. Azad'a göre biri Azad'ın siyahı diğeri Hálin'in mavisiydi ve siyaha sadece mavi yakışıyordu. Azad'ın siyahına sadece Hálin mavisi.

Zerya hafif bir makyaj yapıp takacağı takıları taktı,eklem yüzükleri vazgeçilmezleriydi. Zerya hala boş olan yüzük parmağına kısa bir süre baktı, hastane de utandığında parmağında yoktu ve geri döndüğün de Azad geri vermemişti. O da yerine başka bir yüzük ne takmış ne de Azad'a yüzüğün bahsini açmıştı. Tıpkı resmi nikah gibi gerçi resmi nikahta ortaya çıkacak olan gerçeklerden biraz korksada başka bir çıkış yolu olmadığı için mecbur kalmıştı. Bulduğu ilk fırsatta Azad'a açıklama yapmayı kafasına not aldı ve makyaj aynasında ki parfümünü alıp sıktı.

Azad onu dikkatli bir şekilde izliyordu. Karısının bakışlarının kısa bir süre yüzük parmağına gittiğini fark ediyordu lakin ona göre her şeyin bir zamanı vardı ve ona bir gün bana aşık olursan kendi isteğinle giyeceğin bir gelinlik sözü vardı.

"sen yokken kullandığın parfümü çok aradım ama kokunun hangi marka olduğunu bir türlü bulamadım."

Zerya gülümseyerek ona dönüp "bu zaten özel üretim anneannemin Halfeti'de ki siyah güllerinden yapılıyor. Biliyorsun Eslem sultan at ve siyah güller yetiştiriciliğinde kendince bir marka öyle herkese de üretim yapmıyor. Siyah güllerinden yaptığı parfümü de bize özel ve formülü gizli kişiye özel üretim biz torunları ve kızlardan başka şuanda sadece İngiliz kraliyet ailesi ve bir Arap haneden ailesine üretim yapıyor."

Azad anladığını belirtir bir şekilde kafasını sallayıp" tahmin etmeliydim."dedi ve Zerya'nın önünde eğilip ayakkabısını giydirdi ve ayağa kalktı. Uzatılan eli anında sıcak bir avuçla doldu. Bu hareket bile adamın içini sımsıcak ediyordu.

Beraber aşağı indiklerinde karşılaștıkları görüntü ile kahkaha atacaklardı.

Azad dudaklarını bir birine bastırıp ciddi bir tavırla "Siz ne yapıyorsunuz."

Sis ona dönüp somurttur bir şekilde "Așmi'nin günü varmış bizi davet etti."

Zerya ona bakmamaya çalışarak kafasını eğdi lakin sarsılan omuzlarından bunda pek başarılı olduğu söylenemezdi.

Yere büyük bir örtü serilmiş, Sis ve Karan yan yana oturuyordu. Sis'in saçlarında bir kaç cimcime ve taç takılmıştı, Karan aynı durumdaydı ve Așmi parmaklarına oje sürüyordu. Selim ve Cemil kafalarında yazma ellerin de Așmi'nin oyuncak kahve fincanları, yerde tabaklar oyuncak çatal ve kaşıklar.

Samira elindeki tabakları masaya bırakıp yüzünü buruştururak "benim hayallerim pert oldu kalan yarışmacı adaylarına başarılar."dedi ve tekrar mutfağa geri döndü.

Cemil ve Selim kendini izledikleri Mașa ve Koca ayıya kaptırmıșlardı. Cemil ekrana bakıp" küçük kız çok tatlı "diye yorumda bulundu, Selim onu onaylar bir şekilde" ama çok yaramaz" diye cevap verdi.

Așmi eğlenir bir tonda "amca pembe  sürelim" diyince Karan parmaklarından taşmış ojelere bakıp "kırmızı daha yakışır" parmaklarını Sis'e doğru uzatıp "sence de öyle değil mi?"

Sis Karan'ın tırnaklarını inceleyip "kırmızı olsun 3 kuruş fazla olsun bence de kırmızı"

Serap elinde bardak tepsisiyke geri döndüğün de dudaklarını bir birine bastırıp kısık bir tonla "bunları gören yeri gelince korkudan yeri titrettiklerine hayatta inanmaz."

Samira yanında durup "ama iyi baba olur bunlardan."

Sis gözlerini kısıp "benden olmaz ama Karan'da çok iyi eş çok iyi baba olur." kısa bir süre düşünüyormuș gibi yapıp "örnek olarak abisi Azad Saruhan'ı rahatlıkla göstere bilirim."

Onların atışması bitmeyecek gibi görünüyordu. Azad kafasını olumsuzca sallayıp saatine baktı. Dudaklarını karısının saçlarını bastırıp adımlarını kızına yönlendirdi. Așmi'yi kucağına alıp "babasının prensesi amcaları ile beraber gün mü yapıyor."

Zerya kızlara doğru ilerleyip onları hayranlıkla izmeleye başladı.

Așmi sanki büyük bir işi başarmış gibi gururlu bir edayla etrafını göstererek "Ben yaptım"

Kızının bu halleriyle aşk yaşıyordu. Yanaklarını öpüp burnunu boynuna götürdü mis gibi kokusuyla ciğerleri bayram ediyordu. Büyük bir nefes alıp "güzelim baba işe gidecek sende amcalarınla oynamaya devam et ve unutmadan Sis amcanın mavi gözlerine kırmızı çok yakışacak."

Sis dehşete düşmüş gibi ikiliye bakıp parmaklarını arkasına saklayarak "bende seninle geliyorum katılmam gereken önemli bir toplantı var." tabi ayağa kalmadan Azad'ın sert bakışlarıyla yerine oturdu. Yüzünü somurtup fısıldayarsk "şansımı sikeyim kurdu kuzuya teslim ediyor lakin bu kuzu kurdu yiyecekmiș gibi bakıyor ve ben ilk defa bir kızdan çekiniyorum."

Söylediklerini kimse duymamıştı lakin Samira'nın ilgisinden rahatsız olduğunu her halükarda gösteriyordu.

Azad kızını yere bırakıp" Așir nerede "

Karan eğlenir bir tonla" seni protesto ediyor."

Azad anlamaz bir şekilde ona bakınca" çocuk odasında ve seninle işe gelmek istemiyor."

Azad anladığını belirtir bir şekilde kafasını sallayıp" oğluma bakıp geliyorum "dedi ve adımlarını Așir'in odasına çevirdi.

Kısa bir süre sonra kucağında oğluyla geri dönüp" babacığım sen benimle gelmek istemiyormusun."

Așir kafasını olumlu anlamda sallayınca salonu Azad'ın erkeksi kahkası doldurdu çünkü odada sözde onu ikna edip gelmişlerdi. Oğlunu annesinin kucağına bırakıp" Hálin ben gidiyorum erken dönmeye çalışacağım bir sorun olursa ararsın."

Zerya'nın" tamam "deyip onu yanağından öpmesiyle çiftlik evinden çıktı. Sis ve Cemil gelmek istesede kızının oyunu bozmak istemiyordu.

Onların keyiflerini kazanç için bozacak biri değildi. Bindiği arabayı kendisi sürüyordu ve iki araba ona eşlik ediyordu.

Şirkete geldiğinde arabayı park edip aşağı indi. Yukarı çıktığı gibi odasına girdi. Dün gece gittiği İstanbul'da karısının ilk gittiği hastaneden tut her şeyi yeniden gözden geçirmişti. Artık gözden kaçacak tek bir şeye veya ihmal karlılığa katlanmazdı. Canının canından olan iki evladı vardı ve onlar için daha dikkatli olması gerekiyordu. Gün içinde dedesine gitmesi gerekiyordu.

Yaşananlar yüzünden Mahi'yi öldürmemek için kendisini zor tutmuştu, daha doğrusu Agah buna izin vermeyip araya gitmişti. Bir insan dost bildiği birinin katili olur mu?

Evet olabilirdi çünkü dün salisye kala vazgeçmişti. Yüzünü sıvazlayıp büyük bir nefes aldı. Erdem içeri girdiği gibi atılacak imzaları halledip şirketten çıktı.

Bir yandan Bahoz Saruhan diğer taraftan Mirhan Mirşah ısrarlı bir şekilde görüşme talep ediyordu. Gerçi Mirhan bir adım öne geçip Cımhat yani aşiret toplantısı isteyip ağalara ve aşiret büyüklerine haber göndermişti. Tarih belliydi ne olacağını ne talep ettiğini bilmiyordu. Azad'a göre Havin'den boşanıp yoluna devam etmeliydi.

Araba Ciwan Saruhan konağının önünde durduğunda kendinden emin adımlarla aşağı indi ve adamlarına bagajda getirdiklerinin çıkarılmasını işaret edip konağa girdi. Üst kata çıktığı gibi dedesi ve amcası ayağa kalıp onu karşıladılar. Azad hiç bozuntuya vermeden amcasının ve dedesinin elini öperek sedirlere geçip oturdu.

Bahoz ağa yaşananlar yüzünden mahçuptu kafasını eğip kısık bir sesle "hoş geldin oğul"

Azad elini dedesinin ayağına üst üste vurup "hoş buldum dede" ve arkasına yaslandı. Adamların merhaba yukarı çıkıp elinde ki paketleri önlerine bırakması ile paketleri açıp sesli bir şekilde "Fatiha" dedi ve ellerini açıp dua etmeye başladı.

Bahoz ağa ve Ciwan bey başta şaşırsalarda onlarda ellerini açıp ona eşlik ettiler. Ne olduğunu tahmin ediyorlardı.

Azad duasını bitirip ellerini indirdi önünde ki paketlerden bir kutu helvayı alıp yanında ki çatalla yemeye başladı. Daha sonra  dedesine dönüp "Allah rahmet etmesin ateşi bol olsun oğlun diye demiyorum hiç iyi bir adam değildi."

Bahoz ağa titreyen gözleriyle torununa baktı. Elini göğsüne kaldırıp sıkışan göğsünü okşamaya başladı. Babası olduğu için merhamet eder öldürmez diye düşünmüştü lakin Azad'ın tavrı ortadaydı.

Ciwan bey ne söyleyeceğini bilmiyordu. Neden bile diyemiyordu çünkü yapılanlar ortadaydı. Kısa bir süre Azad'la göz göze geldi ve utanarak bakışlarını çekti. Azad elini yanında oturan amcasının dizine koyup "amca sen başını eğmeye o adamdan çok senin hakkın benim üzerimde var ama ben senin için olsa bile onun yaşamasına izin veremezdim."

Ciwan bey yaşananlardan sonra diyecek tek bir söz bulamıyordu. Yeğenin haksız olmadığını biliyordu ve elden bir şey gelmiyordu. Bakışlarını yaşlı babasına çevirdiğin de onunda aynı halde olduğunu gördü.

Büyük bir nefes alıp" Pervin ile kuzeniz Allah var rahmetli Rima benim için Zümrüt ve Hüsna'dan farklı değildi. Mehmet onu kuma alacağını söylediğin de karşı çıktım ve iki yıl o konağa adım bile atmadım. Rima abi senin suçun yok seni biliyorum arada siz konağa geldiğinizde nefes alıyorum dediğinde konağa geldim lakin yaşananlar hiçbir zaman aklıma gelmedi. Karşımda bir cinayet işleniyordu ve ben sadece izleyicimișim ben bu vicdan azabının altından nasıl kalkacağımı hiç bilmiyorum."

Azad elini amcasının dizine koyup" sen değil amca bize yapılanlara kör sağır olanlar düşünsün malum herkesin bir ayağı çukurda mahşer var verilmeyecekler hesaplar var."

Ciwan ona minnetle baktı, Bahoz ağa başını kaldırıp titreyen gözleriyle" Ben bilmiyordum."

Azad anladığını belirtir bir şekilde kafasını sallayıp" dede hiç mi gözüne batan bir şey olmadı. O zaman ki çocuk akımla çoğu şeyi düşünemiyordum lakin şimdi ortaya çıkan gerçeklerle her şeyi yeniden gözden geçiriyorum. Annem ilk kadındı üstüne kuma gelen Pervin'i lakin annemin konu ortadaydı. Babaannem beni severdi ama annemin oturma odasına bile girmesine tahammül edemezdi. Sen bunları hiç mi görmedin. Sofrada yediği yemek boğazına dizilirdi. Çoğu zaman kendi odasında tek başına yada benimle yiyordu."

Bahoz ağa sadece susabildi verecek bir cevabı yoktu. Azad bunun bilinçindeydi. Ayağa kalkıp" neyse ben dedeme baş sağlığı için geldim malum oğlu ve gelinini kaybetti, acısı büyük yanında olmam gerekiyordu."

Bir kaç adım attıp" helvalar ev yapımı yaptırırken hiçbir masraftan kaçınmadım bana baba olmadı ama sana evlat oldu sende hiçbir masraftan kaçınma taziyesini Saruhan'lılara yakışır şekilde yaptır. Cesedi sana teslim edilecek mezarı annemin yanında olmasın."dedi ve adımlarını dışarıya yönlendirdi. Konaktan çıktığı gibi büyük bir nefes aldı. Ona onlardan  kimse aile olmamıştı. Önce Serçe ve Murat daha sonra aşık olduğu kadın. Şimdi de çocukları artık kocaman bir ailesi vardı ve onlardan başka hiç kimseye ihtiyaç duymuyordu. Belki Pervin ve Mehmet daha ölmemişlerdi, zaten onlar için öyle rahat bir ölüm istemiyordu. Ölümü isteyeceklerdi ama o üçü için ölüm olmayacaktı.

Arabasına binip tekrar şirkete dördü, daha katılması gereken bir toplantısı vardı. Arabayı gün içinde ikinci defadır şirketin önüne park ediyordu.

Şirkete girdiği gibi Erdem onu karşılayıp toplantı odasına yönlendirmiști. İki saat süren bir toplantıdan sonra yorgun bir şekilde odasına girdi ve masasına geçip oturdu. İşlerini erken bitirip eve gitmek için hızlı olmaya çalışıyordu. Telefonu eline alıp Erdem'den sert bir kahve istedi ve kapattı.

Kısa bir süre sonra çalınan kapı sesiyle gel dedi lakin kafasını kaldırıp kim olduğuna bakmadan "kahveyi masaya bırakıp dışarı çık" dedi ve incelediği dosyaya bakmaya devam etti.

Masaya bırakılan kahve burnuna gelen kokuyla tek kaşını kaldırdı lakin kafasını kaldırıp bakmadı. Boynuna dolanan kollarla dudakları kenara kıvrıldı eğlenir bir tonda "Ben evli bir adamım ve çalışanlarla laubali olmayı doğru bulmuyorum"

Duyduğu kıkırtı ile dudaklarını ıslatıp önünde ki dosyaya bakmaya devam etti. Boynunda hissetiği nefes onu zor durumda bıraksada oturuşunu bozmadı. Omzunda ki ellerin önce üstünde ki ceketi omuzlarından aşağı indirmesini sonra boynuna doğru yol alıp masaj yapmasıyla gözlerini kapatıp başını kaldırdı ve koltuğun arkasına dayadı. Gözlerini açmıyor gelecek tepkiyi bekliyordu. Tabi kısa bir süre sonra boynunda ki dokunușlar sertleşmeye hızlı alıp verilen  soluklarla doğru yolda olduğunu anladı.

Zerya'nın sinirli bir şekilde "sen her çalışanın sana bu kadar yaklaşmasına izin veriyor musun?"

Azad'ın gözlerini açıp keyifli bir tınıyla "her çalışan böyle düşünceli olmuyor bu ilkti."

Zerya'nın ateş saçan gözlerle ona öfkeyle bakmasıyla erkeksi kalın sesiyle kahkaha atıp onu kolundan tuttuğu gibi kucağına çekti. Zerya'nın isyan edip debelenmesiyle yüzüne dağılan saçlarını kenara verip "güzelim sen içeri girdiğin gibi kokundan sen olduğunu anladım hem Erdem'in içeri girip bana masaj yapacağını hiç düşünmedim."

Zerya onun kara harelerine bakıp "sekreterlerden veya çalışanlardan biri olabilirdi."

Onun isyan dolu sesi ve kıskançlık yapması Azad'ın keyfini yerine getirmişti. Karısının mavi harelerine bakıp "Erdem'den başka hiç kimse odama giremez ve sen benim kendime yardımcı olarak kadın sekreter hiçbir zaman çalıştırmadığı mı iyi biliyorsun."

Kısa bir süre karısını süzüp "kaldıki benim gözüm senden başka tüm kadınlara kör."

Kocasının söylediklerinin doğruluğunu biliyordu kısa bir süre düşünüp "tamam haklısın biraz fevri davrandım."

Azad'ın kucağından kalkmak için hareket edince Azad belinde olan kollarını sıklaştırıp kalkmasına izin vermedi. Bakışlarını yüzüne çevirip "kal böyle" dedi ve masadaki kahvesinden bir yudum alıp "kocasına kendi eliyle kahvede yaparmış."

Zerya mavi irislerini ondan çekmeden tek kaşını kaldırıp keyifli ve gururlu bir edayla "çok becerikli bir karın olduğu doğrudur."

Azad karısının elini tutup dudaklarına götürdü ve "bu adam bu kadın daha bir yumurta bile kıramadan da ona aşıktı."

Zerya başını onun boynuna gömüp "ellerim yanıyor diye biberleri bütün olarak tencereye atıyordum."

Azad hatırladığı detayla "ette kokuyor diye kesmiyordun."

Boğuk çıkan sesiyle "buldun fırsatını beceriksizliğimi yüzüme vur."

Karısının bu halleri o nazlanması bazen küçük bir kız çocuğu gibi davranması her hareketini özlemişti. Dudaklarını onun saçlarına bastırıp "seni buraya hangi rüzgar attı. Yoksa oğlumuzu getirmedin diye bana bir ödül mü vermeye geldin."

Zerya bakışlarını ona çevirip "çocukları bizimkilere bıraktım ve alışveriş için çıkıyorum deyip sana geldim."

Azad tek kaşını kaldırıp onu süzerek "çok iyi yaptın bunu güzel bir şekilde değerlendire biliriz."

Zerya ona şaşkın bir şekilde bakıp hızlıca kucağından kalktı ve "pes" deyip kapıya doğru söylene söylene ilerledi.

Attığı her adım da "Ben gelip kocamla vakit geçirmek isteyeyim, o şirket fantazisi düşünsün hata benim neden geldim ki?"

Azad söylene söylene giden karısını belinden tuttuğu gibi kolları arasında döndürdü ve dudaklarını boynuna bastırıp "sana kaçma benden demedim mi?"

Onun dokunușlarına her seferinde kapılıyordu. Sesli bir nefes alıp iradesini korumaya çalışarak "kaçmıyorum" dedi ve daha sonra sesinin titremesine şükretmeyi kafasına not aldı. Zira kocasına yakın olduğu anlarda bu çok zordu.

Azad ellerini onun sırtında gezdirip "Hálin ben 33 yıllık ömrümün senden önce olan 29 yılına sen yoksun diye küskünüm, sende beni arsızlıkla suçla"

Adamın sesinde bile hasretin tınısı vardı. Karısının kolları arasına alıp "sen böyle hep olmadık zamanda çık gel zaman mekan fark etmesin kalbim hep sana açık"

Zerya kollarını onun bedenine sarıp "vazgeçmem deyip, yine beni bırakmandan korkuyorum lütfen beni bir daha sensiz bırakma"

Azad'ın bedeni kaskatı kesildi. Karısının bazı şeyleri hala tek başına yaşadığını ve içine attığını biliyordu. Bazen sırf açılsın içindekileri döksün diye bilerek üstüne gidiyordu. Hayata küskün bir karısı vardı ve bu küskünlüğü sadece kendisine değildi. Dudaklarını acısını çekmek ister gibi saçlarına bastırıp "gidip bir yerlerde yemek yiyelim, sonrada sinema falan"

Zerya olumlu anlamda kafasını sallayınca beraber el ele şirketten çıktılar ve onu bekleyen araça bindiler. Önce güzel bir mekanda yemek yediler sonra elele tutuşup alıșveriș yapmaya başladılar. Çocuklar için beraber ilk defa bir şeyler alıyorlardı ve ilk defa bu kadar keyif alıyorlardı.

Hava kararıp akşam olunca yorgun bir şekilde arabaya bindiler. Zerya yorgun bir şekilde başını Azad'ın omzuna koyunca Azad kolunu uzatıp onu kendisine çekti ve dudaklarını saçlarına bastırıp arabayı sürmeye devam etti.


Çiftliğe geldiklerinde Zerya yorgun düşüp uyumuştu, Azad kolunu çekip sesizce arabadan indi ve diğer tarafa geçti. Aynı sessizlikte onu kollarına alıp içeri girdi ve üst kattaki yatak odasına taşıdı. Uykusu şimdi hafiflensede eskiden çok ağırdı. Yorgun düştüğü için yine derin uyuyordu. Yavaşça üstünü soyup dolaptan kendi tişörtünü giydirdi ve banyoya girip elini yüzünü yıkayıp rahat bir şeyler giyip aşağı indi. Şimdi gidip çocuklarıyla vakit geçire bilirdi...
*
*
*
Mirhan babasından aldığı haberle yerinden duramıyordu. Her şeyi tam anlamıyla öğrenmek için Diyarbakır'a gitmişti lakin babası onu yine eve almayıp üstü kapalı olayları anlatıp arkasında bırakarak içeri girmişti.

Mirhan o an pişmanlıkla boğulmaya başladı. Hiç değmeyecek biri için hayatını karartmıștı. Urfa'ya döndüğünde Havin inkar edip kendisine iftira atıldığını öne sürüp tüm suçlamaları red ediyordu.

Mirhan yaşadıklarına katlanamıyor ve bu saçma evliliğe son vermek istiyordu. Havin'in diretmesi üzerine DNA testi yaptırıp sonuçlarını beklemeyi kararlaştırmıșlardı.

Tabi çıkan sonuçlarla Mirhan Havin'i öldürmemek için kendisiyle savar vermişti. Karşısındaki kadın yüzsüzce "seni sevdiğim için yaptım" diyordu.

Mirhan kafasında ki soruları ölçüp tartıyordu. Peki ya onun sevdiği aşık olduğu kadın ona ne olacaktı.

Mirhan düşünmek bile istemiyordu. Çocuğu kendi oğlu gibi seviyor ve onu sahipleniyordu. Ayrılsalar bile elini çocuğun üzerinden çekmeyecekti.

Tabi can tatlıydı ve olan olmuştu.

Ondan alınan 5 yıl vardı. Sevdiği kadınla bir olurlarî olabilirdi. Belki şimdi kendi çocuğuma  baba olacaktım "diyen düşünceler kafasını kemiriyordu.

Günler sonra cımhat ve aşiret toplantısı isteği kabul edilmişti. Mirhan suçlu bir evliliğe mecbur kalmıştı.

Mirhan hiçbir şeyi umursamadan Havin'i arabaya bindirdi. Havin başına gelecekleri bildiği için arabaya binmemek için çaba sarf ediyordu.

Gün geceye gece de güne hasretti. 
Mirhan aşiret günüün sabah erken kalkıp aynanın karşısında hazırlanıp dışarı çıktı. Bir kat aşağı indiğinde Havin ve oğlunun sesiyle adımlarını o odaya yönlendirdi. Bugün bu saçmalık bitecekti. İçeri girdiğinde oğlunu giydirmeye çalışan Havin'le kaşlarını çattı. Yüzünü asıp "çocuğu ben giydiririm sen kendin hazırlanmana bak" dedi ve kollarını açıp "baba" diyen çocuğu kucağına aldı.

Havin ona minnetle baktı. 4 yıl boyunca onu baştan çıkarmaya çalışmıştı lakin Mirhan dönüp bir defa bile ona bakmamıştı. O zamanlar da yüzüne vurmasalarda, olacaklar belliydi.

Mirhan çocuğun üstünü değiştirip elini tutarak odadan çıktı. Çocuğun şimdilik yaşananlardan etkilenmemesi için onu evde bırakacaktı. Sonra da bir psikologla görüşüp durumu ona göre açıklayacaktı. Küçük çocuk ona baba diyordu ve aralarında baba oğul ilişkisi vardı.

Yukarı çıktığın da Havin gelmek istemediğini söyledi lakin Mirhan artık yaşananları sindirecek durumda değildi. Kolundan tuttuğu gibi onu evden çıkardı ve arabaya bindirdi. Yol boyunca yaşadıklarını düşünmeye başladı. Nasıl bu kadar saf olabilmiști.

Havin’in ağlamaklı sesiyle öfkeyle ona dönüp "kes sesini" diye bağırıp yola geri döndü. Havin’e hiçbir zaman ilgi duymamıştı, o gün sevdiği kızı bir erkekle görüp içmeye gitmişti. Ne olmuştu ise orada olmuştu yanına gelen Welat'la daha fazla içmeye başlamış ve sabahı Havin'i yatağında gözlerini açmıştı.

Havin ağlayarak onu odaya çıkarmaya çalışırken zorla deyip göz yaşı dökmüștü. O anlarda kendinden tiksindiğini hiç unutmuyordu. Havin'le istersen seninle evlenirim dediğinde yaşadıklarımızın telafisi yok ama bir birimizi sevmiyoruz evlilik ikimiz içinde cehennem olacak deyip kestirip atmıştı. Sonrada arayıp ağlayarak ben hamileyim bebeği aldırtamam eğer aldırtırsam bir daha anne olmam çok zor diye yalvarmıștı. Gerçi masum bir cana kıymak Mirhan'a göre bir şeyde değildi.

Sonrasın da Pervin Hanımın söyledikleri Azad'la kardeş gibisiniz. Kimse duymadan çözelim aile şerefi bizi bu hale sokmanı kabul edemeyiz. Hamileliğinden tut yüzlerce bahane en son kaçıracaksın ben berdel olmasına izin vermem olursada Zerya ve Karan sadece kağıt üzerinde evlenirler. Kız kardeşin istediği zamanda Karan'a boşanırlar.

Mirhan hatırladığı her şeyde pişmanlığın dibini yașıyordu. Sonra kız kardeşinin ilk gün ahım sana diye feryadı.

Ahı tutmuştu.

Mirhan kimsesiz bir hayata mecbur kalmıştı. Mirhan'ın zihni bir kaç gün öncesine gidiyordu. Olanlar Mardin ve çevresinde hızlı bir şekilde yayılmıştı.

Bekir Mirşah oğlunu affetmese de doğruları bilmek hakkı deyip ona haber yollamıştı. Mirhan bazı şeyler duysada bu kadarına olanak vermiyordu.  Diyarbakır’a gittiğinde yine kapıdan kovulup geri gönderilmişti.

Bekir bey yüzüne bakıp “Beni nedenler değil sonuç ilgilendiriyor. Sen kız kardeşini bilerek ateşe attın mı attın. Gözümde kardeş katilinden farkın yok” demişti.

Kız kardeşini bilerek ateşe attın. Küçük kardeşi aklına geldiği her an vicdanı sızım sızım sızlıyordu. Hele intihar ettiğini duyduğu anda soluğu nasıl Mardin'de aldığını hatırlamıyordu. Babası orada da kendisini tepkisini gösterip hastaneden içeri girmesine izin vermemişti.

40 gün ömründen ömür gitmişti. Pişmanlık denizinde kulaç atıyor boğulmamak için çaba sarf ediyordu.

40. Gün Azad gelip kardeşin iyi yoğun bakım ünitesinden çıktı demişti. O an nasıl bir nefesti ciğerlerini doldurmuştu ki kardeşinin aldığını nefesle onunda ciğerleri bayram etmişti. Babası tarafından asla affedilmeyeceğinin bilincinde omuzları çökmüş bir şekilde Urfa’ya geri döndüğü anki yaşadığı umutsuzluk çaresizlik anlatılamazdı. Anneannesi dayıları ve teyzeleri annesi sayesinde destek çıkmışlardı. Babası duyduğunda anneanesiyle kavga etsede anneannesi kimse torunum için ne yaptığıma karışamaz deyip kestirip atmıştı o an Bekir beyin hiçbir konuda sana destek olmam kendi sorunun kendi çöz, bundan sonra ne ben senin babanım nede sen benim evladımsın. Mirhan'ın gözlerine bakıp Yakup değilim kardeşlerini kuyuya atan evladımı affederim.

Günlerce bu cümle kafasında dönüp dolaşmıștı.

Mardin tabelasını gördüğün de dudakları kenara kıvrıldı gitmeden aşiretlerin Sancaktar konağında toplanmasını istemişti. Cımhat kurulacak karar ona göre verilecekti. Madem ortada kaçırılan bir kız yoktu. Berdel olması için bir gerekçede yoktu.

Madem kardeşini kuyuya o atmıştı. Kuyudan çıkarma zamanı da gelmişti.

Bir kaç gün önce Havin’le ilk konuştuğunda başta ret etse de yaptığı DNA testiyle olanları anlatmaya mecbur kaldı. Olanları așiretlere bildirmişti. Mirhan, arabada ağlayan Havin’e tiksinir gibi  bakıp yüzünü buruşturdu. Evliliklerinden önce ona dokunduğunu sanıp kendisine lanet ediyordu lakin evlenseler de yatağına asla girmemişti. Bu onun şükür sebebiydi. En azından şimdi kendisini her şekilde aklayabilirdi. Onun gözünde sadece evladının annesiydi ve başka hiçbir şey olamazdı. Şimdi mutluydu en azından sevdasına ihanet etmemişti. Yüzü ak bir şekilde karşısına çıkabilirdi.

Araba Mardin'in dar sokaklarına girdi ve Sancaktar konağının önünde durdu. Havin’le konuştukları ve  öğrendikleri ile yerinde duramıyordu.  Mardin’de dar olan nefesi Mardin'de rahatlayacaktı. Arabadan indiği gibi yüzünü sıvazlayarak elinden tuttuğu sözde karısıyla konağa girdi ve merdivenleri arşınlıyordu. İçine düştüğü durumu ona oynanan oyunu bir türlü sindiremiyordu.

Havin ve annesinin yaptığı şeytanın aklına gelecek şeyler değildi. 4 yıldan fazla bir zamandır yüreğinde ki vicdan azabıyla yaşıyordu. Kardeşi ayrı sevdiği için ayrı acı çekiyordu. İkisi için de vicdanı ayrı sızlıyordu. Yukarı çıktığın da büyük aşiretlerin ileri gelenlerinin hepsi toplanmıştı. Aşiret toplantısını o istemişti şimdi de yapılması gerekeni yapacaktı.

Bakışlarını etrafında kısa bir süre gezdirip önce babası Bekir beyin sonrada eskiden en yakın dostu sandığı Azad Saruhan ile göz göze geldi. Çenesini kaldırıp omuzlarını dikleștirdi. Elinden tuttuğu Havini ortaya savurup “olanlar ortada berdelin bozulmasını istiyorum” diye öfkeyle bağırdı.

Havin’i boşamak istemesi beklenen bir olaydı. Lakin berdelin bozulması olacak şey değildi. Gerçi Azad berdel kararını beklemeden harekete geçip kendi bildiğini okumuştu.

Azad gür sesiyle “benim karımı sakın ola ortaya atma bedelini çok kötü ödersin”

Mirhan Azad'ın karşısında durup kendinden emin bir tonda "Ben de sana kardeşimi karıștırma dedim sen dinledin mi?"

Azad dişlerini sıkarak öfkeyle " bu aynı şey değil."

Mirhan için bu pekte önemli değildi. Bakışlarını etrafında gezdirip "sen değil miydin ağa bensem hüküm benim diyen, şimdi ne oldu hükmü kendin için vermek sana zor mu geldi?"

Azad bu aralar fazla sabırlı olduğunu düşünüyorsu. Mirhan'ı yakasından tutup "sakın Mirhan sakın karımı ağzına almaya çalışma zira ben konu karım olduğunda kimseyi tanımam keserim nefesini."

Mirhan gözlerini ondan çekmeden öfkeyle bakıyordu. Evet inkar etmemesi gerekiyordu ki Azad'ı uzun zamandır tanıyordu ve onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordu. Ellerini yakasında ki ellerin üstüne koyup Azad'ın elinden kurtulmaya çalıştı lakin Azad onun kıpırdamasına izin vermiyordu.

Mirhan büyük bir nefes alıp "senin karın benim kız kardeşim, ben senin kardeşini kaçırmadım yaptıkları ortada lakin sen benim kardeşimi kaçırdın ve ben berdelin bozulup seninde cezanı çekmeni istiyorum."

Mirhan'ı ağzından çıkanlar ile ortalıkta fısıldamalar ve çalkantı halinde sesler çıkıyordu. Çoğu kişi Mirhan'ı haklı buluyordu.

Azad onu sirkeleyip" sen buna karar veremezsin."dedi ve yakasını itip bıraktı.

Lakin Mirhan'ı dedikleri yalan değildi. Azad hükmü beklemeden Mirşah kızını alıp nikah kıymıștı.

Ortalıkta uğuldamalar devam ediyordu. Bekir Mirşah oğlu ve damadını dikkatli bir şekilde izleyip dinliyordu. Ellerini dizlerine koyup ayağa kalktı. Heybetli bir şekilde ilerleyip "Mirhan senin bizimle bir alakan yok bu hükmü isteyecek en son kişi böle değilsin kaldı ki yaptığın ortada bu kararı verecek olan benim ve ben berdel bozulsa bile kızımı Azad'a veriyorum."

Azad beklemediği tepkiyle Bekir Mirşah'a döndü. Kısa bir süre kayınbabasına bakıp yüzünü somurtarak tekrar önüne döndü. Onan medet umacak değildi. Omuzlarını dikleștirip" Mirşah ailesinin istediği kadar mal veya mülkü onlara karımın başlığı olarak vermeye hazırım."

Mirhan kollarını göğsünün altında birleştirip. Damat ve kayınbabayı izlemeye başladı. Takdire șayan bir görüntü idi. Ellerini kaldırıp alkışlayarak" Beni tek hatanda şölen babam kızının ölümüne sebep olan adamın yanında duruyor." bakışlarını babasına çevirip" herkese adaletli olan babam beni affetmen bu kadar zor mu! "

Bu kadar mı zordu!

Onlar baba oğuldu bir kere de oğlunu affetse kıyamet kopmazdı ya?

Bekir Mirşah ellerini arkasında birleştirip" seni kardeşin ne zaman affetti, o zaman da ben affetmesem bile yaptığını görmezden geleceğim."

Mirhan'ı içine kısa süreliğine umut tohumları ekildi. Lakin o tohumlar anında soldu. Çünkü kız kardeşi konağa ilk geldiği anda" Azad'ı affetsem bile seni affetmeyeceğim "demişti.

Biliyordu affetmezdi.

Kısa bir süre sonra tartışma büyüdü. Araya aşiretlerinde girmesiyle daha zorlaştı. Azad mevzu bahis olarak karımın adının geçtiği hiçbir konuşmayı kabul etmiyorum deyip kestirip atıyordu.

Mirhan karar senin kararın lakin karımın adını bir daha ağzına alırsan bir daha bu kadar sabırlı olmam diyordu. Konağın içinde bağrıș çağrıșlar küçük bir kıyamet kopuyordu.

Mirhan berdel bozulmalı deyip direniyyordu. Azad duyduğun da öfkelenmiști. Ortada berdel yada berdel yapılacak kız yok denilmesiyle Hivda ortaya çıkıp "Ben abim için berdel olmayı kabul ediyorum."

Azad "hayır olmaz ben kabul etmem" diye bağırınca Hivda Azad'ın bedenine sarılıp " abi dur bir kezde senin için bir şey yapmamıza izin ver."

Orada ki herkese göre doğru karar buydu. Azad kız kardeşinin yüzünü iki eli arasına alıp "benim için her zaman kardeşimdin. Yaşanan hiçbir şey bunu değiştiremez."

Mirhan iki kardeşe bakıyor ve nefesinin kesildiğini hissediyordu. Büyük bir nefes alıp boş bir yere oturdu. Ne yapacağını bilmiyordu. Sözde buraya berdel bozulsun diye gelmişti. Kafasını kaldırdığında babasının öfkeli gözleriyle kafasını eğdi. Şimdi ne olacağını hiç bilmiyordu.

Bilmeden kendisini yine ateşin içine atıyordu.

Küçük bir kıyamet kopacaktı ve iki aşiret bir birine girecekti...

Continue Reading

You'll Also Like

203K 10.2K 40
Tên Truyện: Khế Ước Nhân Duyên Tác giả: A.Jan Thể loại: BH, Cổ Đại, Xuyên Không, Oan gia.... Nhân vật: Mời vào truyện sẽ rõ. Tình trạng: Đang viết ...
128K 4.3K 70
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
63.8K 7.8K 31
safkan alfa jungkook, kırık bir kalple ㅡ jimin ile karşılaşır.