NEŞE (Aile)

By ZeynepMmuslu

104K 5.4K 1.3K

Yetimhanede geçirebileceğim son bir haftam kaldığında aklımdan asla geçmeyecek bir şey oldu: Gerçek Ailem ben... More

TANITIM ~ Düzenlendi
1.Bölüm: Doğum Günü
2.Bölüm: Benzemek
3.Bölüm: Kavga
4.Bölüm: Künye
5.Bölüm: Doğum Lekesi
6.Bölüm: Evlatlık
7.Bölüm: İhtimal
8.Bölüm: Kaza
9.Bölüm: Hastane Hamburgeri
10.Bölüm: Aile
11.Bölüm: Ve Neşe Kaçar
12. Eren'den Neşe'ye
13.Bölüm: Neşe'yi ikna etmek
14.Bölüm: Eve dönmek
15.Bölüm: Eren'in Nefreti
16.Bölüm: Cevapsız Sorular
17. Yabancı Hissetmek
DUYURU- ÖNEMLİ

18.Bölüm: Yüzleşme

3.1K 253 37
By ZeynepMmuslu

Aradan uzun zaman geçti kopukluklar için özür diliyorum.

Bir sonraki bölüm içim öneri ve isteklerinizi, bu bölümle ilgili yorumlarınızı bekliyorum

CEREN'DEN

Bu zamana kadar tek kız çocuğu olmanın güzel yanları kadar kötü yanlarıda vardı. Başımda üç abi, bir de erkek kardeş olunca sizi zor günlerin beklemesi çokta süpriz bir durum değildi. Ama yine de dünyanın en iyi ailesine sahiptim. Ancak, sahip olduğum şeylerin kıymetini Neşe'nin, bir diğer yarımın aramıza katılması ile daha da farkına varmıştım. Aslında biz Neşe'yi, daha doğrusu Cemre'yi aramızdan hiç uzak tutmamıştık.

Eskiden her özel günde ziyaret ettiğimiz, hayaller kurduğumuz, dualar ettiğimiz bir mezarı vardı.. o günlerden bu güne gelmek hayal ettiğimden de güzeldi. Okulda çok fazla arkadaşı olan biri değildim. Eren ve onun grubu ile dolaşırdım. Kızlarla aramız iyi değildi. Belki ben fazla soğuk bir kızdım, belki de gereksiz samimiyeti sevmiyordum.

Benim hakkımda ne düşündüklerini de iyi biliyordum. Onlara göre Ceren; saf, inek ve ana kuzusuydu. Üzerime yapışan bu etiketlerin hiçbirinden rahatsız olmuyordum, alışmıştım. Saf bir kız olabilirdim. İnsanlar hakkında kötü düşünen biri olmamıştım, aksine elimden gelen yardımı ihtiyacı olana karşılık beklemeden yapardım.

Ders çalışıyorum, belki bu standart bir öğrenci için onlara fazla geliyor olabilir ancak benim ailem ve derslerimden başka kendi kafamı dağıtacak, insanların benim hakkımda konuştuklarını duymayı unutmak için yapacak başka bir uğraşım yoktu.

Yapmak istesem de buna el verecek bir vücudum yoktu. Fazlasıyla zayıf bir kızdım. İnsanlar yedikçe kilo almayan insanlara özenseler de kilo almanın vermekten daha zor bir eylem olduğunu bilmedikleri için böyle konuşmaları çok normaldi..

Hassas bir insan olmamın nedeni doğuştan kaynaklıydı. O zaman diğer kardeşlerime göre daha zayıf doğmuştum. Büyüdüğüm de annem buna bir çare bulmak, belki de çok hastalanmamın nedenini bulmak için doktor doktor gezse de bu tamamen bünye meselesiydi.

Her şeye, alışmıştım.

Ancak, bir süre sonra.. Neşe ile arkadaş olmak istediğimi ona söylemeden önce başıma gelen olaydan sonra artık eskisi gibi olmayacağını dair yeminler etmiştim. Bunu kimseye anlatamazdım. Eren'in değişken ruh hali beni bu kadar yorarken, ondan yardım istemek beni zarar üstüne zarara uğratmaktan başka bir işe yaramazdı.

Neşe'yi daha öncede görmüştüm. Bir sohbetimiz olmamıştı. Sadece Hilal ile konuşuyordu, bir de yanında başka bir erkek arkadaşı daha vardı.

O gün, Eren'in bahçede antrenmanı olduğu için onu izliyordum. Neşe'yi bahçede görmeyi beklemiyordum. Arkadaşları yanında olmadığı için fırsatını bulup onunla konuştum. Ama.. çok fazla sinirli ve tepkili biriydi. Haklıydı. Biri aniden gelip arkadaş olalım dese ben de şaşırırdım.

Sonrası ise, oldukça hızlı gelişti. Eren'in kafasına top attıktan sonra müdürün odasında kendimizi bulmamız, Neşe'nin kazası..

Ve şimdi de şuan içinde bulunduğumuz bu güzel an..

Neşe ve Emre abim için yemek yaparken biraz olsun onları baş başa bırakmak istemiştim. Yalnız kaldıklarında konuşmaya başladıklarını duyabiliyordum. Yine de çok kulak vermeden yemek işine devam ettim.

Bazı konularda iyiydim. Yemek yapmaktan, dans etmekten zevk alıyordum. Yeteneğimi kullanmak kafamı dağıtıyordu.

Yaşadıklarımızdan önce de bu böyleydi. Eren kendini spora vermişti. Ben ise derslere, geçmişte bizi eksik bırakan şeyleri unutmak için yapmamıştık elbette. Ancak sürekli aynı acıları anmak seni bir sonuca ulaştırmıyordu.

Düşünmeyi bırakmalıydım, artık zaman geçirmem gereken kardeşim vardı. Onla beraber yapacağımız, acısını çıkaracağız çok gün olacaktı.

Bir süre kadar sonra salona onlara bakmak için girdiğimde onları sarılırken görmek hızla harekete geçmeme neden oldu. Neşe'in itirazlarına rağmen güzel bir kare yakalamıştım.

Neşe'nin söylenmeleri devam ederken uyarısı ile hızla mutfağa koştum. Yemekten hiçte güzel olmayan gelen kokularla yüzümü buruşturdum. Ocağın altını kapatsam da yemeği kurtarmak için geç kalmıştım.

"İnanmıştım!" Gelen ses ile kapıya döndüm. Neşe abimden destek alarak mutfaktan içeri giriyordu. "Senin yemek yapmayı becerebileceğine inanmıştım!"

"Dalga geçmesene ya," dedim sahte bir sinirle.

"Hayır yani makarna yapmak ne kadar zor olabilir? Nasıl makarnayı yakmayı becerdin kızım sen?"

Ocağın üstünden tencereyi alarak kenara koydum.

"Ne bileyim ya, bir anlık dalgınlığıma geldi." Diyerek dudağımı büzdüm.  Abim gülerek yanıma geldi "Kıyamam ben sana!" Dedikten sonra "Dışarıdan bir şeyler söylerim ben şimdi. Siz geçip içeride bekleyin." Dedi.

Neşe burun kıvırarak "Yemek söyleyeceğim diye başka bir şey söylersin sen şimdi, bir güvenmedim. Aç kalmak istemiyorum ona göre!" Dedi.

"Abartmasan mı Neşe?"

"Yani gördüklerimden sonra bilemiyorum!"

"Laflara bak, yürü kız içeri kırarım bacaklarınızı!" Neşe elini beline koyarak "Pardon, sen dalga mı geçiyorsun benimle?" Dedi alçılı ayağını göstererek "Şu alçı bir çıksın, o zaman göstereceğim ben size."

Neşe'nin koluna girdim "Hadi daha fazla ayakta durup da yorma kendini," dedim.

Yoksa Neşe yine içimizden birine her an bir şey fırlatabilirdi.

Neşe benden destek ala ala, tek ayağının üstünde seke seke sesini çıkarmadan salona geldi. Onu yerine oturtup hemen yanına oturdum. Başımı koltuğun arkasına yasladım.

"Ne gündü ama.." Dedim derin bir nefes alarak.

"Gerçekten oldukça sıkıntılı bir ailesiniz," dedi Neşe yandan yandan bana bakarken. Kendini bizden biri olarak kabul etmesi zaman alacak olsa da ona bunu her zaman hissettirecektim.

"Niye böyle söyledin şimdi?" Dedim ağzından laf almak için.

"Niyesi mi var kızım? Sen evi yakarsın yakında, Eren desen psikolojisi bozuk uyurken birinizi doğrayabilir, Asaf desen doktor olmuş ama hiç güvenmiyorum ona en başından beri-" nefes almadan devam ediyorken onu durdurdum.

"Senin bizden eksik kalır bir yanın yok bence Neşe?"

"Ben görebileceğiniz en düzgün terbiyeli, oturup kalkmasını bilen mütevazi ve kibar bir kızım Cerenciğim."

Kaza günü aklıma gelirken Neşe'ye de bunu hatırlattım.

"Hah diyene bak, sen araba sana çarptığında bile küfür ediyordun!"

Neşe gözlerini kıstı "Bak yine o şerefsiz adamı hatırlattın bana!" Deyip durdu "Yani, şereften yoksun olan adam!"

"Al işte kabul et küfür etmeden duramıyorsun, çünkü senin damarlarında gezinen kan bizimkiyle aynı!"

Neşe homurdandı "Tamam anladık onu, normalde inanmam ama elinizde dna raporu var,"

"Sana baktığımda kendimi görüyorum." Dedim konuyu tamamen değiştirerek.

"Yok be," dedi omuz silkerek "Sen çok güzel bir kızsın.. neren bana benziyor?"

Neşe'nin saçları bana göre daha koyuydu, gözlerinin rengi de farklıydı ama ikimizi yan yana gören birileri bizim kardeş olduğumuzu anlardı.

"Kendine çok büyük haksızlık yapıyorsun Neşe, sen çok güzel bir kızsın!" Gevşeyen saçlarını serbest bırakarak elimle şekil verdim.

Açtığım saçlarına baktı. "Biliyor musun eskiden bu kadar çok uzatmazdım saçlarımı."

"Neden?"

"Çünkü saçlarımızla uğraşacak birileri yoktu. Kısacık olurdu saçlarımız ama kısa saçı hiç sevmezdim Ceren.. uzun güzel saçlı kızlara özenirdim."

Yüzüm, ciddi bir hal alırken ilkokula başladığım günlerde annemin uzun sarı saçlarıma verdiği şekiller aklıma gelince kalbimi sımsıkı tutan bir el hissetmiştim.

"Sen saçlarını hep böyle uzatır mıydın?"

Yalan söylemezdim.

"Uzatırdım," diye mırıldandım. "Ne güzel," dedi.

"Şşt! Niye asıldı yüzün hemen?!" Dedi kızarak.

"Üzülmedim!"

"Ayrıca insanın saçı kısa olunca bitlenme tehlikesi de olmuyor! Ne öyle çalı süpürgesi gibi uzun saçlar?" Neşe'nin bunları söylerken yüzü gülüyordu ama içinde o küçük kız bir yerlerde hüngür hüngür ağlıyordu.

Hissediyordum.

"Susmasana, yoksa sen hiç bitlenmedin mi?"

"Oo bitlenmez mi güzelim?" Bu sefer göz deviren taraf bendim. Boş boğaz abim yine sahalardaydı.

"Bir gün okuldan geldi böyle durmadan kafasını kaşıyor gizli gizli, güya biz görmüyoruz. En son annem fark etti bunu, oturttu önüne taradı bir güzel bir de ne göreyim beyaz çarşafın üzerinde bir sürü bit!"

Kırlenti alarak abime fırlattım. "Sussana be!"

"Sadece o bitlense iyi, evde hepimize bulaştırdı."

"Ceren şöyle bir uzaklaş lütfen!" Dedi eliyle beni iterek.

"Geçmiş zamandan bahsediyor abartmasana!" Neşe bozduğum saçlarını toplarken "Biraz önce de kaşıdı sanki kafasını, biz yine de dikkatli olalım." Dedi.

İkisi bana karşı bir olurken "Yazıklar olsun size!" Dedim onları kınayarak.

Abim çalan kapıya bakmak için kalkarken çok geçmeden dürüm poşetleri ile geri geldi.

"Oha! Dürüm mü aldın? Var ya adamsın sen adam!"  Neşe dürüm kağıdını yırtıp bir ısırık alırken "Hem de Adana!" Dedi sevinçle.

"Seçimlerimin ne kadar doğru olduğunu görüyorsunuz, Neşe'nin acılı sevdiğini nasılda bildim ama? Ceren senin ki acısız," dedi ayran kutularını sırayla bize fırlatırken.

Neşe ise yorum yapmadan hatta nefes almadan dürümünü yemeye devam ediyordu.

Ben de birkaç ısırık aldıktan sonra dürümü bıraktım. Ayranı içerken Neşe dürümünü birkaç dakika içinde bitirip benim yemediğim dürümüme baktı.

Uzanıp aldım dürümü "Ucundan azıcık aldım miden bulunmazsa eğer yiyebilirsin?"

"Yok bulanmaz benim midem ver sen yerim ben," dürümü çekip elimden aldı.

Yemek yedikten sonra biraz sohbet etmiştik, vakit gece yarısı olduğunda abim Neşe'yi kucağına alarak odasına çıkarmıştı. Ona ilaçlarını verdikten sonra yanıma gelerek bana iyi geceler dilemişti. Annemler muhtemelen bugün de gelmezdi.

Telefonumu kontrol ederken gözüme çarpan tarih beni yeniden derin düşüncelere daldırdı. Yarın doğum günümüzdü. Normal bir zaman olsa yine aile arasında kutlar geçiştirirdik ama bu üçümüz yan yanayken kutlayacağımız ilk doğum günü olacaktı.

Ve Neşe için bir hediye almam gerekiyordu.

Sabaha kadar bolca vaktim olacaktı düşünmek için. Öyle de yaptım. Aklıma bir çok fikir gelse de Neşe'nin böyle sıradan şeylerden hoşlanan biri olmadığını birkaç gün içinde anlamıştım. Manevi değeri yüksek olan bir şeyler olmalıydı. Sanırım bulmuştum da.

Sabah olduğunda iki saatlik bir uyku ile duruyor olsam da erkenden kalkmayı başardım. Bir ara anne ve babamın eve geldiğini, odamın kapısını açarak beni kontrol ettiklerini duymuştum. Ardından da Neşe'nin yanına geçmişlerdi. Neler konuştuklarını merak etsem de odadan çıkmadım.

Rahat bir elbise giydikten sonra sessizce evden çıktım. Onlara haber vermek istesem de yorgun olduklarını bildiğim için kimseye dokunmamıştım. Sırt çantamı taktıktan sonra otobüs durağına yürürken karşıma Hilal çıkmıştı.

"Hayırdır Ceren, kardeşin yok mu?" Yediği dayaktan sonra benle iletişime geçmek istemesi ayrı bir komikti.

Ona cevap vermeden yürümeye devam ettim.

"İki günlük kız için, kaç senelik arkadaşınla kavga ettin Ceren farkında mısın?"

Durdum.

"Ne saçmalıyorsun Hilal sen? Bizim neler çektiğimizi bilmiyormuş gibi kardeşim için iki günlük kız diyorsun! Ne dediğinin farkında mısın sen?"

"Gayet farkındayım! Neşe gibi sert bir kız seni anca parmağında oynatır! Aman dikkat et de anne ve babanın, biricik abilerinin gözünden düşme!"

Üzerine doğru yürüdüğüm de sertçe ittim.

"Bir daha!" Dedim bağırarak "Ailemden biri hakkında konuşursan, o sessiz zannettiğin kızın altında yatan kişiyi gören ilk ve son kişi olursun! Duydun mu beni?"

Yüzüne haykırışım onun ağzının kocaman açılmasına neden oldu. Uğradığı tek şey büyük bir şoktu.

Arkamı dönüp yolumda ilerledim.

*

Gergin bir şekilde yurdun önünde duruyordum. Neşe'nin koskoca on yedi senesi burada geçmişti. Neler yaşamıştı, başından neler geçmişti bilmiyordum ama ona güzel anlar yaşatan bir yer olmadığı çok belliydi. Birkaç çocuk bahçede koşturuyordu. Ve benim buraya ilk gelişim değildi. Elimde ki adres yanlış değildi. Eren ile birlikte okul gezisi için buraya gelmiştik.

Stres tüm bedenimi kaplarken derin bir nefes aldım. Güvenlik noktasına gelince adama seslendim.

"Pardon, bakabilir misiniz?"

Adam kulübenin camından başını uzattı.

"Buyur kızım?"

"Burada bir arkadaşım var, adı Neşe. Onu görebilir miyim?"

Kardeş konusundan şimdilik kimseye bahsetmeyecektim.

"Neşe mi? Neşe kızım kaç gündür gelmiyor buraya, duyduğuma göre kazadan sonra ailesini bulmuş."

"Öyle mi? O zaman onda olan bir emanetim vardı benim, ona nasıl ulaşabilirim?"

Adam düşündükten sonra cevap verdi.

"Kızım ben de ulaşmak istedim ama müdire hanım hiç bir bilgi vermedi Neşe kızım hakkında, senin onda olan eşyan özel eşya mi?"

Hemen başımı salladım.

"Bilemedim kızım, zaten Neşe kızımın da eşyaları burada odasında duruyor. Olmadı sen geç odadan eşyaları al."

Bu fırsatı geri tepemezdim.

"Tabii ben ona bir şekilde ulaşırım." Adam kapıyı açarak kenara çekildi.

İçeri girdiğimde çocukların bakışları altında koridorda yürümeye başladım. Yaşları Neşe ile aynı olan kızı görünce hemen ona odayı sordum.

"Sen de kimsin?" Diye sordu kızlardan biri.

"Neşe'nin bir arkadaşıyım. Bana kaldığı odayı gösterir misin? Eşyalarını almak için geldim."

Kızın Neşe'nin adını duyması ile yüzü aydınlandı.

"Neşe ablam gerçekten de ailesini buldu mu? Sen Cerensin değil mi?"

"Evet de, sen nereden biliyorsun bunları?"

Kız bana Neşe ile arasının ne kadar iyi olduğunu Neşe'nin burada sadece onla konuştuğundan bahsetti. Ve bir şey daha..

"Neşe olmasaydı, ben buradan asla çıkmazdım. Onu evlatlık almak isteyen bir aileyi benim için ikna etmiş, bu iyiliğini karşılığı olarak o gerçek ailesine kavuştu. Ona ne kadar minnettar olduğumu söyler misin?"

Duygulanmamak çok zordu.

"Tabii ki söylerim İdil," dedim.

İdil daha sonra odaya götürdüğünde Neşe'nin eşyalarını toplamaya başladım. Bir orta boy valiz vardı. Biraz eskiydi ama Neşe'nin bu küçük valizi dolduracak kadar bir eşyası yoktu.

Kendi dolabımda ise her çeşit kıyafetim vardı.

Ben..

Ona haksızlık yapmış sayılır mıydım?

İdil ile eşyaları topladıktan sonra onla vedalaştım. Prosedürler tamamlandığı için o da yakında buradan gidecekti. Onun adına sevinirken diğer çocuklar içinde aynı şeyi dilemekten başka elimden bir şey gelmiyordu.

İdil bana hediye konusunda yardımcı olurken, Neşe'nin zaman geçirdiği birkaç küçük çocukla zaman geçirerek hediyemin ilk aşamasını tamamlamıştım. Vakit ilerlerken telefonum çalsa da meşgule atarak işime devam etmiştim.

Valizi koridor da sürüklemeye devam ederken, önünden geçtiğim odada tanıdık bir sima görmek, başımı çevirip odada duran kadına dikkatle  bakmama neden olmuştu.

Olabilir miydi?

Annemin sakladığı, daha sonra çöpe atarken gördüğüm bir gençlik fotoğrafı vardı. O fotoğraf da bizim doğumumuzdan bu yana görüşmediği teyzem de vardı. Ve bu gördüğüm kadın ona çok benziyordu. Aralık kapıdan başımı uzattım.

Kadın ile göz göze geldiğimde bundan emin oldum. Bu o kadındı.

Teyzem.

"Ceren?" Dediğinde o benim ona baktığım gibi bakmıyordu. Gördüğü kişiyi tanıdığına emin bir şekilde bakıyordu.

Valizi bıraktım. Birkaç adım attım.

"Siz?" Dedim "İçeri gel." Dedi.

Karşısına geçip durdum. Olanları algılamak için düşünmem gerekiyordu ama düşünmeyecek kadar ne yapacağımı bilmiyordum.

"Sen burada..." Dedim kelimeler kesik kesik ve anlamsız olarak çıkıyordu ağzımdan. "Neşe, burada.."

Söylediklerimin onda bir karşılığı vardı.

"Artık öğrendiniz demek ki, açıkçası seni ya da sizden birini görmeyi daha erken bekliyordum."

Kanım dondu.

Abimlerin konuştukları geldi aklıma.

Eren, dediler Eren yurda gittikten sonra çok değişti.

Ama dedim, orada ne olabilirdi ki Eren değişecek?

Eren ne yaşayabilir de alt üst olur?

"Sen ne yaptın?"

"Üzerinden oldukça uzun zaman geçti Cerencim. Ama yine de sana anlatayım, geç otur karşıma?"

"Kes sesini!" Dedim sertçe "Benimle düzgün konuş, ne saçmalıyorsun sen? Neşe ile ne bağlantın olabir senin?!"

"Anlamamazlıktan gelmeyi bırak Ceren."

Telefonum defalarca çalmaya devam ediyordu.

"Konuş!" Dedim Lafı uzatma!"

Anlattıkları ile yerimde titremeden durmaya çalışmak için güçlü durmam gerekiyordu.

"Neşe burada benim gözümün önünde büyüdü, annen onun yokluğu ile sınanırken o burada benim yanımdaydı!"

Birkaç adım attım.

"Sen nasıl böyle bir gaddarlığı yaparsın! İnsan kardeşine, yeğenine bunu yapar mı!"

"Yapar, o kadın bunu hak etti."

"Seni maf ederim, seni perişan ederim!"

"Perişan olmak mı? Olur benim için sorun değil." Dedi rahat bir şekilde.

Ve yine o cinnet anı geldi.

Masasını dolanarak oturduğu koltukta boynuna yapıştım.

"Yemin ederim öldürürüm seni!" Ellerimi itmeye çalışırken tırnaklarını bileklerime bastırdı.

"Nasıl yaparsın! Nasıl?! Annem acı çekerken! Biz kardeşimizi kaybettiğimizi zannederken arkamızdan nasıl iş çevirirsin sen Allahın belası!" Kolumdan beni ittiğinde bir iki adım geriledim.

"Yaptım! On yedi sene bunu çok iyi ilerlettim. Hadi ama kabul et bu kadar sene nasılda hiçbir şeyden haberiniz olmadı?"

Bu kadını yaşatmak istemiyordum. İnsanın, bir ailenin hayatını perişan eden bu kadın nefes almamalıydı.

"Yaptıklarının bedelini ödeyeceksin, dışarıda geçirdiğin son dakikalar bunlar!" Telefonuma gelen çağrıyı meşgule attım.

Hızla polisin numarasını tuşladığımda yeniden konuştu.

"Eren'in haberi vardı."

Üç kelime.

Bir cümle.

Olayın başrolü Eren. Eren her şeyi biliyordu. Eren bu yüzden değişmişti.

"Eren'in haberi olsaydı," dedim sanki başka bir ihtimalmiş gibi "Bunu bizden saklamazdı."

"Sakladı," dedi "Bir sene boyunca gayet güzel sakladı. Hadi ama birlikte gayet idare ettik. Birkaç  yalan sözüme inandı ve kardeşinin yaşadığını sizden sakladı, hadi kabullen artık."

Ellerim titremeye başlamıştı. Eren'in Neşe'ye olan nefret dolu bakışları, ona katlanamamasının nedeni buydu. Eren en başından beri kardeşimizin yaşadığını biliyor ve bizden gizliyordu.

Nasıl yapardı? Nasıl bu düzenbazlığa ortak olurdu?

Beraber göz yaşı döktüğümüz kardeşimizin yaşadığını bizden nasıl saklardı?!

"Seni yaşadığına pişman edeceğim," dedim gözlerinin içine bakarak "Ben bunun için zaten pişmanım." Dedi geri adım atmazken.

"Güneşe," dedim "İyi bak çünkü bir daha gökyüzünü göremeyeceksin. Bizi mahkum ettiğin karanlık artık bizim üzerimizden kalktı ve senin üzerinden asla eksik olmayacak."

Yutkundu.

Hali hazırda açılan bir dava vardı.

"Söylediklerimin hepsinin mantıklı bir açıklaması var, inkar ederim ve sen hiçbir şeyi kanıtlayamazsın!" Dedi

"Sen öyle san," dedim açtığım ses kaydını ona dinletirken "Bunlar bize yeterli olacaktır, gerçi bunlara gerek kalmayacak. Artık yolun sonuna geldin!" Dedim.

"Yapamazsın!" Diye bağırdı. "Neşe'nin sizden haberi vardı ve o sizi istemedi, ben bir şey yapmadım."

Eren gerçekten bu yalanlara inanmış mıydı?

"O kadar zavallı ve çaresizsin ki.." Dedim alay ederek "Bu yalanını sen mahkemede söyle olur mu? Belki bir inanan çıkar."

Odadan hızla çıktığımda valizi almayı unutmadım. Hiçbir eşyasının burada kalmasına asla müsade etmeyecektim.

Ne olacaktı? Nasıl diyecektim şimdi onlara Neşe'nin başına gelenlerin tüm suçlusu teyzemiz miş diye? Ya da her şeyi Eren'in bildiğini onlara nasıl söyleyecektim? Beni bu kadar bitiren haber Neşe'yi nasıl ayakta tutardı!

Eren'in numarasını çevirdim yurttan çıkar çıkmaz ilk çaldığında açılmasa da birkaç kez tekrar denedim. Sonunda açtı.

"Efendim Ceren?"

"Nerdesin?" Onun eve gelmeyeceğini biliyordum.

"Dedemlerin burada ki evindeyim," cevabı ile yüzüne kapattım.

Diğer arayanların sayısı artarken hiçbirine cevap verecek gücü kendimde hissetmiyordum. Hızlı olmak için bu sefer bir taksiye binerek adresi verdim. Herkesten önce benim Eren den hesap sormam gerekiyordu.

Takside geçen süre bana bir ömür gibi gelmişti. Teyzem ne kadar suçlu ise Eren de onun suçuna ortaktı, şimdi o kadından ne farkı vardı?

Annem..

Onlar bunu öğrenince ne olacaktı? Neşe'yi bu saatten sonra kim durdurabilirdi?

Arabadan iner inmez, dedemlerin bahçe kağısını hızla açarak bahçeye adımımı attım. Arka tarafa dolanarak evin kapısına ulaşacaktım ama buna gerek kalmadı. Arka bahçedeydi Eren. Ayaklarımın altında ezilen yaprağın sesi ile arkasını döndü. Hastaneden çıktığı ve hayatına son vermek isteyen biri olarak halsiz görünüyordu.

"Ne oluyor? Ne bu telaş? Öğüt dinleyecek ya da başka bir konuşma yapamayacak kadar yorgunum Ceren."

Alaycı bir gülümseme ile ona baktım. Ben ikizimi, diğer yarımı tanıyamıyordum. Ailem sürekli olarak onun neden değiştiğini merak ediyordu. Ben de öyle. Ancak öğrendiklerim hala onun bu hareketlerinin nedenini açıklamaya yetmiyordu.
"Eskiden olsa bu dediklerini yapmayı ben de çok isterdim Eren. Çünkü bu aralar buna çok ihtiyacın var. Ama sen bundan da anlamazsın."

Söylediklerimden bir anlam çıkaramadı "Ne diyorsun Ceren?" Dedi.

"Yanına gelmeden önce bir yere uğradım."

"Nereye uğradığını merak etmiyorum-" Derken cümlesini ağzına tıkarak "Neşe'nin kaldığı yetiştirme yurdundan geliyorum." Gözlerini kırpmadan bana bakmaya başladı.

"Ne işin vardı orada?!" Diyerek sesini yükseltti. "Bir daha oraya gitmeyeceksin!"

"Neden?!" Dedim sertçe "Neden oraya gitmememi istemiyorsun?!" Verecek cevabı yoktu. Ancak Eren'in artık kaçacak ya da başka bahanelerin arkasına saklanma lüksü de yoktu.

"Neşe'yi bu kadar seveceğini düşünmemiştim. Bu kadar mı meraklıydın ona?" Demesi ile geçmişte bir an canlandı gözümde.

Altı yaşındayken, okulun ilk günü annemin yüzünde acı bir tebessüm vardı bizi okula bırakırken.. bir yanı hep eksikti. Tıpkı bizim gibi. Ancak canlanan anı bu değildi. Eren, öğretmen ondan kendisini tanıtmasını istediğinde üçüz olduğumuzdan bahsetmişti. Öğretmen, bir kardeşimizin daha olduğunu bilmediği için şaşırmıştı. Eren'e onun nerede olduğunu sorunca, Eren ile annemizden ayrı bir gün geçireceğiz diye değilde kardeşimiz yok diye tüm gün ağlamıştık. Annem bize onun yokluğunu hiç hissettirmemişti. Neşe ölmüştü belki ama her anımızdaydı. Ve şimdi o küçük çocuğun Neşe'ye olan nefretini görmek geçmişimize bir ihanetti.

"Seni tanıyamıyorum.." dedim acı ile. "Bu benim kardeşim olan Eren değil! Sana ne oldu? İçinden nasıl biri çıktı senin! Neden bir yabancıdan bahseder gibi bahsediyorsun? Eren! Neşe sana ne yaptı?!"

"Git Ceren," dedi arkasını dönüp eve doğru yürümeye başlarken "Daha fazla konuşmak istemiyorum."

Koşar adım giderek önüne geçtim. Onu sertçe göğsünden ittim.

"Gerçekleri bildiğin için kaçıyorsun Eren!" Diye bağırdım. "Sen kardeşimizin yaşadığını da biliyordun Eren!"

Gözlerim bu gerçekle bir kez daha doldu.

"Bunu bize nasıl yaparsın!" Bunu kendine nasıl yaparsın Eren?

Nefes alışverişleri hızlandı. Göğsünde ki ellerimi çekmeden bir kez daha ittim onu.

"Ne geçti eline saklayarak? Öğrenemeyiz mi zannettin?! O kadın ile plan yaparken daha ne kadar bizi aptal yerine koyacaktın Eren? Psikolojinin bozuk olması falan bunların hepsi bir saçmalıktan ibaretmiş! Sen bize çok güzel bir oyun oynamışsın Eren! Ama artık bitti!"

Cevap vermesi en azından inkar etmesi gerekiyordu.

"Eren bir şey söyle! Yalan söylemiş o kadın desene! İnkar etsene Eren! Böyle bir alçaklığı yapmam desene!"

Ağlamaya başladığımda gücümün çekildiğini hissediyordum. Çok bile dayanmıştım.

"O kadın yalan söylemiyor Ceren, her şeyi sizden önce öğrendim." Dedi donuk bir ifade ile. Sesi bile titrememişti.

Kabul edemiyordum başımı iki yana salladım.

"Neden sakladın?" Diye sorabildim.. "Ne oldu sakladın, eline ne geçti?"

"Hiçbir şey."

Eren'in söylemediği bir şey olmalıydı.

"Bana düzgün cevap ver! Ne oldu o gün orayı ziyarete gittik, her şeyi öğrendin! Ne oldu da sakladın! Ne oldu da kendini böyle bir işin içine soktun Eren!"

Gözlerini benden kaçırdı. "Bunu öğrenmek istemezsin. Neşe gözünde bu kadar mükemmel biriyken, bırak gözünde ben kötü bir kardeş olayım.." dedi.

"Zaten öylesin! Bunu yaparak sana olan sevgimin kaldığını mı düşünüyorsun Eren!" Acımam yoktu. Çünkü Eren bize acımamıştı.

"Bak Ceren bir şey bildiğin yok, daha fazla ileri gitme!"

"Ne olur ileri gidersem? Konuyu değiştirmeye çalışma! Bana cevap ver! Hiçbir şey bunu bize söylememen için bahane olamaz Eren."

Bağırmaktan ses tellerim acıyordu. Boşa kürek sallıyor gibi hissediyordum.

"Tamam olmaz, rahat bırak beni!" Dedi önünden çıkmam için beni kenara ittiğinde güçsüzleşen vücudum, bu hareketi ile sendeleyerek yere düştü. Ellerimin üzerine düştüğümde hemen önümde eğildi. Kaldırmak istediğinde ellerini ittim.

"Sen bu değildin Eren. Sen bize zarar vermezdin!" Dedim ağlayarak. "Neden bu kadar canımızı yakıyorsun?"

"Çünkü benim de canım yanıyor Ceren! Olanları kabul edemiyorum! Neşe'nin bize olan nefretini kabul edemiyorum!"

"Neşe'nin bizden nefret ettiği falan yok! Ne yapmasını bekliyorsun, gelip hiçbir şey olmamış gibi yapmasını mı? Kız bizi tanımıyor Eren!" Biz de onu tanımıyorduk ama Neşe bizden nefret etmiyordu.

"Sen öyle zannet Ceren! Neşe de her şeyi biliyordu. Eğer bir oyun oynanıyor ise bu oyunda ki tek başrol ben değilim."

Güm.

Eren'in bomba etkisi yaratan cümlesi karşısında ne yapacağımı bilemedim bir an. Gerçek olabilir miydi? Neşe'nin de bundan haberi olabilir miydi?

Gözlerimden akan yaşlara kezat olarak kahkaha atmaya başladım.

"Sen gerçek bir sahtekar olmuşsun Eren! Ama ben seni çok iyi tanıyorum, bana sakın daha fazla yalan söyleme.. daha da dibe batıyorsun."

"Yalan söylediğim falan yok Ceren! O kadın bana Neşe'nin her şeyi bildiğini söyledi!" Kalkmam için destek olacak eli hala bana uzatılı duruyordu. Görmezden gelerek kendi başıma ayağa kalktım. Bundan sonra olacak buydu. Eren, belki de bu yanlışından sonra asla benim hayatımda olmayacaktı.

"Ve sen buna inandın Eren.." Dedim çaresizce. "Senden nefret ediyorum Eren." Dudaklarımdan ona karşı dökülen son cümle bu olmuştu.

Bu sefer arkasını dönüp giden ben olurken Eren'in ağlama sesini duymak ne kadar canımı yaksada arkamı dönüp ona bakmayacaktım.

"Sana yalan söylemiyorum!" Dedi defalarca "Özür dilerim sizden bunu gizledim ama Neşe bizi istemiyordu Ceren." Buna benzer bir çok cümle kursa da kapıdan çıkıp gittim.

Bu hikayede Eren'e kötü bir rol düşmüş, o da bunu layığı ile yerine getirmişti.

Eren, üçümüzün doğum gününde bizi yeniden iki kişiye düşürmüştü. Eren de tıpkı Neşe'nin bir zamanlar olduğu gibi benim için yaşarken ölmüştü.

Continue Reading

You'll Also Like

1.9M 70.4K 59
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
1.1M 59.3K 34
İclal Akbulut sosyal medyada "Foxy" nickiyle bilinen yayıncı Berkay Kurnaz'a bakmayacağını düşünerek mesajlar atar. #1 - gençkızedebiyatı [16.08.2023...
1.1M 15.7K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
1.2M 87.1K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...