Blood ties of spirits | Hyunl...

By DyShawVin

179K 18.7K 23.1K

Kanın tadı güzeldi, özellikle kokusunda aşk varsa. More

En hissiz avcı
Savunmasız
Tereddüt
Bitmeyen dava
Biz aşık olmayız
Hayatına dahil olacağım
kadın cesedi
Uzun bir zaman
Umarım bir daha karşılaşırız
Onun için
Gizem
Sessiz şahitler
Ölmeyeceksin
Güzel öpüşüyorsun
İmkansız
Tehlike
Saçmalık
Efendimiz
Seni öldürmek istemiyorum.
Kayıp
Bana aitsin
Ait olduğun yer
İnsan değil
Canını yakmayacağım
Her şey mümkün
Paradoks
Bir umut var
Her şey yeni başlıyor
Sonuçlar
Dünyanın sonu
Araf
Korku
Tüm hayatını bitiririm.
Kin
Savaş
İhtimal
İyi olacaksın
Mutluluk
Sadece aşk böyle acıtabilir
Başka Bir Evren
His
En acılı ölüm
Senin bedeninle
Dünya'nın en mutlu insanı
Her şeyden çok
Yaşamak için ölmek
Krallık
Final

Söz Veriyorum

2.4K 269 412
By DyShawVin

"Hey. Söz veriyorum sana bu kolyeyi geri getireceğim."

Karşımdaki çocuk üzgün gözlerle elimdeki kolyeye bakıyordu. Normalde hayatta vermeyeceği kolyeyi sırf önemli bir şey olduğunu sezdiği için vermişti. Bana güveniyordu ve bu hoşuma gidiyordu.

"Sen hayatımı kurtardın ve bana yeni bir hayat verdin. Bunun senin için önemli olduğunu fark ediyorum. Alabilirsin."

Elimde tuttuğum kolyeyi tutup avcumun içine yerleştirdi ve parmaklarımı üzerine kenetleyip küçücük elleriyle elimi tuttu.

"Bir sorun olduğunu hissediyorum ve bunu halledebileceğini biliyorum."

Karşımdaki çocuğa hayranlığımı belli eden bakışlar gönderiyordum. Hayatımda gördüğüm en olgun ve soğuk kanlı çocuktu. Önemli bir soydan geldiği çok açık ortadaydı.

Boylarımızı eşitlemek için diz çöküp kollarımı ona sarınca o da bana sarıldı.

"Güvenini boşa çıkarmayacağım."

Hafifçe kendimden uzaklaştırıp kollarını tutarak gözlerine baktım.

"Söz veriyorum."

***

"Eğer bu konuşulanlar Junwoo'nun kulağına giderse hepiniz sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız. Onun egemenliği altında köle gibi yaşamak isteyen varsa şimdi söylesin."

Julietin sözünün üzerine söz ekleme cesaretini kimse gösteremezdi. Topladığımız soylulardan oluşan konseyden kimse Junwoo'nun tarafında olacağını belirtmemişti ama önemli olan konsey değildi. Önemli olan savaş başlarsa korkup Junwoo'nun tarafına geçmeleriydi.

Arkamdan gelen alaycı alkış sesleriyle tanıdık koku burnuma doldu. İçimde biriken öfke ve her şeyin boşa çıkmış olması korkusu bedenimi sarmıştı bile.

"Vay vay vay. Güzel plan. Benim güzeller güzeli kraliçeme de bu yakışırdı zaten."

Arkamı dönüp o nefret ettiğim yüze baktım. Doğrudan Juliet'e odaklanmıştı.

Minhoya baktığımda çaresiz bir şekilde başını iki yana salladığını gördüm. Etrafta ölüm sessizliği vardı ve soyluların gerildiğini hissediyordum.

"Ama yanlış kişiye oynanan bir oyun. Ben hepinizin efendisiyim. Bunu unuttun herhalde."

Juliet'e doğru bir adım attığında hızlı bir şekilde onun önüne geçtim. Kim olursa olsun ona asla zarar veremezdi.

"Ah Hyunjin. Çocukken de böyleydin Juliet'e her vurmaya kalktığımda onun önüne geçer ve benden iyi bir dayak yerdin. Ne o hala küçük bir çocuk musun yoksa?"

Alaycı bir şekilde gülüp gözlerimin kırmızıya dönmesini sağladım. Dişlerim belirginleşmiş ve damarlarım ortaya çıkmıştı.

"Junwoo. Unutma ki ben maalesef senin soyundan geliyorum. Sen gençtin, ben çocuktum. Sen büyüdün ve güçlendin, ben gençleştim."

Altın kaplama sandalyenin üzerindeki sadece soylulara özel olan bordo pelerini taktım ve normal zamanlarda asla başıma geçirmediğim gücünü temsil eden işlemeli tacı başıma geçirdim. Junwoo sadece ne yaptığımı izlemekle yetiniyordu.

"Şimdiyse sen yaşlanıyor ve güçsüzleşiyorsun. Bense bütün bu alemin efendisi olmaya başlıyorum. Şimdi söyle bana hangimiz daha korkutucuyuz?"

Junwoo söyledilerimi dinledikten sonra tekrar derin bir sessizlik oluştu. Vampirlerin hızlı alıp verdikleri nefesler artık kulağımı rahatsız ediyordu.

"Evet belki de haklısın Hyunjin. Birkaç yıl sonraki senden korkmalıyım. Bütün bu alemin efendisinden. Evet korkmalıyım ama şu an, bugün ve yarın. Sıra benim. Eğer ben izin verirsem senin bu dediğin gerçekleşir."

Üzerime eğilip kötü bir gülümsemeyle kokumu içine çekti.

"Fakat maalesef üzerinizdeki bu insan kokusu sizin kuralları çiğnediğinizi gösteriyor. Kuralları çiğnemenin suçu nedir biliyorsun değil mi?"

Burnumdan soluyarak baktığım yüzü bir anda o kadar keyiflenmişti ki sinirden kafayı yemek üzereydim.

"MAHZENE GÖTÜRÜN! HEPSİNİ!"

Soylular tereddüt etseler de ona karşı gelmediler. Bundan bahsediyordum işte. Bizim yanımızda olmak istiyorlardı ama korkularına yenik düşüyorlardı.

Gözüm kapının yanındaki Chris'e kaydığında gözlerimle kaçmasını işaret ettim. Bizi bırakmak istemese de kapının yanında olduğu için şu an buradan çıkma şansı olan tek kişi oydu. Onun sayesinde kurtulmayı başarabilirdik.

Şu an istesem Junwoo dahil buradaki herkesi parçalara ayıracak bir sigma gücüm vardı ama bunu yapmam faydasız. Binlerce vampir Junwoo ya itaat ediyordu ve muhakkak hepsi üzerimize saldıracaktı. Şu an sakin bir şekilde teslim olursak savaşma şansımız olur. Özellikle Chris dışarıdayken ama eğer direkt saldırıya geçersek... Hepimiz ölürüz.

Chris kimseye çaktırmadan odadan çıktığında etrafı kolaçan ettim. Onu gören kimse yoktu ve sessiz kaldığı için Junwoo nun gözünden kaçmış olmalıydı.

"Karşı gelmeyin."

Minho ve Juliet bir bildiğimin olduğunu anlamışlardı ki sadece susmakla yetinmişlerdi.

"Aferin oğlum. Sonunda babana karşı gelmemeyi öğrendin değil mi?"

Kıkırdayıp yüzüne alaycı bir gülümsemeyle baktım.

"Sikim bile senden daha çok saygıyı hak ediyor. Emin ol senden daha iyi işler başardı."

Minho kahkaha atmaya başlayınca soylular bileklerimize vampirler için özel tasarlanmış ve kırmanın imkansız olduğu bir kelepçe geçirip bizi mahzene götürmeye başladılar.

Son söylediğim şeyden sonra Junwoo öyle bir sinirlenmişti ki soylular emir almayı bile beklememişlerdi.

"Korkaklığınız ve ezikliğiniz yüzünden hala bu salak şeyin emri altında olacak kadar kendinize saygınız yok. Sırtınızdaki pelerine bir saygınız olsun en azından."

Yanımda kelepçelenmiş bir şekilde başka bir soylu tarafından mahzene taşınan Juliet'i işaret ettim.

"Biz her ne olursa olsun sizden üstünüz ve o sizin efendiniz. Muhakkak kendimizi buradan çıkaracağız ve eğer siz de yaşamak istiyorsanız efendinize nazik davranın. Unutmayın şu an biz istediğimiz için bu yaşanıyor. Her şey bizim seçimlerimiz doğrultusunda oldu. Bunu seçmeseydik hepiniz şu an parçalara ayrılarak ölmüştünüz. Ona göre davranın."

Yanımdaki soylu başını öne eğdiğinde gülümsedim. Junwoo Juliet falan filan. Hwang Hyunjin devri yakında başlayacaktı. İşte o zaman herkes ayağını denk almayı öğrenecekti. Az kaldı. Çok az.

Mahzene girdiğimizde zincirler ve asılı olacağımız tahta ile karşılaştım. Umursamaz bir şekilde ilerleyip merdivenle yuvarlak tahtanın önüne çıktım.

Soylu önce ayaklarımı tahtaya zincirledi. Boş bakışlarla Minhoya baktım. O da aynı şekilde karşı gelmeden duruyordu.

Önüme döndüğümde soylunun elindeki çivi ve çekiçi görünce göz devirdim.

Tek elimi havaya kaldırıp tahtaya sabitledi. Yapmadan önce gözlerime baktı.

"E-efendim."

"Yap şunu."

"Yapamam."

Göz devirip karşımda çaresizce elindeki çekiç ve çiviyi izleyen vampire baktım.

"Bu bir emirdir."

Çiviyi elimin ortasına yerleştirip çekiçle arkasına vurdu ve birkaç hamlede elimi tahtaya sabitledi.

Alnımdan ter akıyordu ama ben hala ifadesiz bir şekilde karşımdaki karanlık duvarı izliyordum. Julietin acıya dayanıklı olması içimi rahatlatıyordu.

Diğer elimi de tahtaya sabitlediğinde önümde eğilip kenara çekildi.

Ne kadar komikti öyle değil mi? Tahtaya sabitlenip acıyla idam edilecek bir mahkumun önünde eğiliyordu.

Üzerimizde değişik işkence yöntemleri uygulayacaklardı. Acıdan ölene kadar. Bu vampilere özgü bir idam yöntemiydi.

Felix... Umarım Junwoo kokunu herhangi bir yerde tanımaz ve umarım Chris her şeyi anlattığında panikleyip saçma sapan bir şey yapmazsın.

Boşuna korkuyordum. Felix asla saçma bir şey yapmazdı. O konu her ne olursa olsun ne yapacağını düşünüp tartar ve sonra harekete geçerdi. Gördüğüm en zeki insandı. Zekası onu soylu vampirlerden bile üstün kılıyordu.

Zaten en çok bu yönüne aşıktım. O bu dünyadaki en özel ve güzel şeydi. Bu durum için muhakkak bir çıkış yolu bulacaktır.

Gülümseyip gözlerimi kapattım ve Felixin yüzünü hayal ettim. Bir gün bu Dünyadaki bütün vampirlerin efendisinin eşi olacaksın Felix. Söz veriyorum.

Bir avcı ve bir vampirin aşkı tarihe öyle bir geçecek ki... Kimse unutmaya cesaret edemeyecek.

***

Selam aşkolarr izlemeyenler panomda linki olan bu fic için yapılmış editi izlesin acil! Umarım bölümü beğenmişsinizdir yazım ve noktalama hatası görürseniz lütfen haber verin vote ve yorum atarsanız sevinirim öptüm hepinizi kocaman muah 😘💋

Chris

Minho

Continue Reading

You'll Also Like

54K 2.9K 29
Gece yarısı sokakta karşısına çıkan evsiz bir kediyi evine alan bir kız en fazla kediyle ne yaşayabilirdi? "ben aslında evine aldığın kediyim, " ger...
70.3K 7.9K 38
Doktor minho ve onun komşusu aşçı jisung *Oyun odama hoş geldin büyük çocuk*
47.9K 4.6K 32
[Danganronpa au] On iki kişi ve bir kazanan olması gereken bir oyundaydık. Hayır, buna kesinlike bir oyun denemezdi, bir katliamın içindeydik. Kapakt...
23K 290 20
Şahsıma kurulan şeytani bir kumpas sebebiyle ayak kölesi oldum. Bu durumdan nasıl kurtulacağım (Şantaj Kölesi hikayesinin 2.sezonudur. 35 bölümden de...