Sahibim

Από AnormalEylul

10M 279K 29.6K

**Bazen birşeye sahip olduğumuzu sanırız. Ama yalnızca 'sanırız'** "Herşey yoluna girecek!" "..." "Herşeyi un... Περισσότερα

Dikkat!
S~10~
S~11~
S~12~
S~13~
S~14~
S~15~
S~16~
S~17~
S~18~
S~19~
S~20~
S~21~
S~22~
S~23~
S~24~
Hımm
S~25~
S~26~
S~27~
S~28~
S~29~
S~30~
S~31~
Yazanın İsyani!!
S~32~
S~33~
S~34~
S~35~
S~37~
S~38~
S~39~
Hatırlatma..
S~40~
S~41~
S~42~
S~43~
S~44~
S~45~
S~46~
S~47~
Geçmişin İki Yüzü
S~48~
S~49~
S~50~
Duyuru
S~51~
S~52~
S~53~
2. Kitap?
~Final~
Özel Bölüm & Teşekkür ?
Merhabalar...

S~36~

181K 5.2K 470
Από AnormalEylul

Medya-Damla&Demir-



-Damla Tunalı-

"Damla.. Hadi uyan artık" diye gelen sesi duymazdan gelerek uyumaya kaldığım yerden devam etmek istiyordum. Uyku beni öylesine sarmıştı ki, gözlerimi açmak bana dünyanın en zor şeyiymiş gibi geliyordu. Üstümdeki ağırlığı anlatmaya ise kelimeler yetersiz kalırdı.

"Uyan, hastaneye geç kalacaksın"

Zorla gözlerimi aralayabildim. Güç bela yataktan doğrulup oturur pozisyona geçtim. Bedenimin yorgunluğuyla esnememe engel olmazken kendime gelmek için yüzümü sıvazlayıp bakışlarını bana diken Demire baktım.

Üzerini giyinmiş, karşımda hazır duruyordu. Yaz renkleri ona uğramamış gibiydi. Seçimlerini hep koyu renkten yana yapmıştı. Gerçi onu tanıdım tanıyalı hep öyle giyiniyordu. Her zamankinin aksine bu sefer oldukça rahat kıyafetler giyinmişti. Genelde ya takım ya da keten pantolon giyiniyordu. Bu sefer seçimini koyu jeanden yana kullanmıştı. Ve sanırım traş olmayı sevmiyordu. Onu hiç tam traş olmuş görmemiştim. Hep az da olsa kirli sakalı vardı. Bu yönden Özgür ağabeyime benziyordu. O da genelde öyle gezerdi. Doğan ağabeyimin pürüzsüz, bebeksi yüzüne ise korkunç duruyordu. Şimdiye kadar bir kez onu kirli sakallı görmüştüm. Daha sonra ise her sabah pürüzsüz yüzle oturmuştu masaya. Belki de yaşından dolayıydı yakıştırmamam. Özgür ağabeyimin yaşına göre yakışıyordu kendisine.

Gerçi bunun yaşla ne tür bir ilişkisi varsa. Belki de sadece göz alışkanlığıydı. Efenin yaşına göre oldukça pürüzsüz görünüyordu yüzü Demirin aksine. Bildiğim kadarıyla Efe 29 yaşlarındaydı. Ama Demirin yaşını hatırlamıyordum. Söylemiş olabilirlerdi ama hatırlamıyordum.

Gözlerim uykunun tatlılığıyla kapanmaya çalışırken zorla açık tutmaya çalışarak saate baktım. Daha yeni 7:30 oluyordu. Bu kadar erken değildi ki randevu. Neden bu kadar erken kaldırmıştı beni? Saat 10 da olmalıydı.

Yüzümdeki memnuniyetsizliği saklayamazken "Daha erken değil mi?" diye sordum. Durumumu ses tonumda destekler gibiydi. O kadar uyumama rağmen sanki hiç uymamış gibiydim. Sanırım içimde dinmek bilmeyen bir açlık oluşmuştu.

Bir kez daha kapanan gözlerimi kapanmaması için ovalarken Demir "Sabah doktoru aradım" dedi.

Elimi yüzümden çekerken yatağa dayayıp konuşmasına devam etmesi için ona bakmaya devam ettim.

O da ayni şekilde bana bakarak "Randevuyu biraz erkene aldım" dediğinde kaşlarım çatıldı. Yüzümde anlamsız boş bir ifade oluşurken, benim soru dolu bakışlarımı anlamış olacak ki "Eski ailenin" dediği anda ona sinirle baktım.

Her ne kadar aksini iddia etsede beni herşeyden soyutlamaya çalışıyordu. Belki de böyle yaptığının farkında bile değildi ama öyle yapıyordu.

Belki de hala içinde Doğan ağabeyim ile ilgili şüpheleri devam ediyor, bir yerlerde o kadını haklı görüyordu. Tabi bu bir olasılıktı. Sadece kıskanç bir bencil olma ihtimali daha yüksekti.

"Ablan gelmişti, kahvaltıya gidecektik" dediğinde bunu yeni hazırlamıştım. Böyle bir şeyi nasıl unuta bildiysem.

"Doktor ilk seni alacak bu yüzden hemen hazırlansan çıkarız. Anca yetişiriz zaten" dedi.

"Tamam" dedim yerimden kalkarken güç bela dolabın karşısına geçtiğimde gün arasında sıcaklığın yüksek olma ihtimaline karşı koyu bir kot ve üzerime beyaz penye t-shirt aldım.

Banyoya gidip kısa bir duş aldıktan sonra üzerini giyinip ıslak saçlarına doladigim havluyla banyodan çıktım. Kurutma makinesini yanıma alamamıştım.

Odaya girdiğimde yatak toplanmış, Demir üzerinde oturuyordu.

Dolaptan aldığım kurutma makinesini prize takıp saçlarımı kurutmaya başladım. İnce saçlarım kısa sürede kururken saçların doğal kıvırcık halini almaya başlamıştı bile. Bunu çok sevmiyordum. Ne adam akıllı kıvırcıktı ne de tam düz.

Aynada kendime baktığımda saçlarımın uzattığını fark ettim. Uzun saçı çok sevmezdim. Kullanması zordu ve temizlenmesi de..

Aynada Demirle gözlerimiz kesiştiğinde dikkatle bana baktığını fark ettim. Onun bakışlarını yakalamama rağmen bundan rahatsız olmadan bakışlarını benden çekmemişti. Bende bir süre baksam da pes edip bakışlarını kaçıran ben olmuştum.

Saç kurutma makinesini dolapta yerine koyduktan sonra üzerime ince bir hırka alıp Demire döndüm. "Hazırım ben çıkabiliriz" diyerek odadan çıktım. Mutfağa baktığımda Aras ve Efe kahvaltı yapıyorlardı. Bende açlığımı fark edip onlara doğru ilerledim.

Aras bizi görmesiyle "Çıkıyor musunuz?" diye sordu. Başımla onaylarken masadan bir tane poğaça aldım.

Ama daha yiyemeden Demirden gelen sesle geri bıraktım.

"Doktor aç gelmeni söyledi" üzülerek poğaçamı geri bırakırken Aras ve Efeye "Görüşürüz" diyerek evden çıktık.

Arabaya doğru ilerlerken Demirde arkamdan geliyordu. Arabaya geçip kemerimi bağladığımda Demirinde arabaya binmesiyle hastaneye doğru yol aldık.

Özgür ağabeyim bir de 'Hastane eve o kadar da uzak değil' diyordu 30 dakika yol gittik!

Hastaneye geldiğimizde otoparka arabaya bırakırken asansöre doğru ilerledik. Demirin gelip elimi tutmasıyla birkaç saniye duraksasam da sesimi çıkarmayıp yürümeye devam ettim.

Kadın Doğum katına çıktığımızda bizim gibi birkaç kişi bekliyordu ama daha klinikler açılmamıştı. Bizde uygun bir yere gidip oturarak beklemeye başladık.

Yaklaşık 10 dakika kadar oturup bekledikten sonra nihayet doktorlar gelmeye başlamıştı. Bir süre daha sıkıntı ile oturduktan sonra nihayet doktorun sekreteri çıkmış "Damla hanım sizi kan alma bölümüne alalım hemen" demişti. Bunu en başında da yapabilirdik. Boşuna burada oturup beklemiştik.

Kene gibi yapışıp elimi bırakmayan Demirle beraber kan alma bölümüne geçmiştik.

"Aç geldiniz değil mi?" diye soran sekreteri başımla onayladım. Beni koltuğa oturttuklarında iki tüp kan alınmıştı.

Kanları laboratuara gönderirken "Yarım saate sonuçlarınız çıkar" dedi.

Açlığım kendini gösterirken daha fazla dayanamayacaktım en azından az da olsa mideme bir şeyler girmeliydi.

Hemşireye "Bir şeyler yiyebilir miyim artık?" diye sordum.

Daha önce böyle değildim. Şimdiye kadar hiç kendimi bu kadar aç hissetmemiştim. Sanırım şimdiden yaşam tarzım değişiyordu.

Hemşire gülümseyerek "Tabi ki işimiz bitti zaten" dedi.

Demir "Hadi kantine geçelim" diyerek beni bir kat aşağıya indirdi merdivenlerden.

Elimi bırakıp belimden tutup beni bir masaya yönlendirerek "Sen geç ben bir şeyler alıp geliyorum" dedi. Masaya geçip oturdum. Bir kaç dakika sonra elinde sabah ki masada olan poğaça vardı. Gerçekten canım çekmişti.

Yediğim bir tane küçük poğaça şimdilik açlığımı bastırırken başka bir şey istemedim. Sonuçta ailemin yanına kahvaltıya gidecektim. İştahımı oraya saklamalıydım.

Demir ısrarla "Bir tanenin yeterli olduğuna emin misin?" diye sormaya devam ediyordu.

"Şimdilik yeterli, zaten buradan çıkışta kahvaltıya gideceğiz" dedim.

"Öyle olsun bakalım. Yukarı çıkalım mı? Yarım saat dolmak üzere" dediğinde başımla onaylayıp ayağa kalktım.

Yukarı çıktığımızda sonuçlarımız çıkmıştı bile. Hemen doktorun yanına girdik. Doktor kan sonuçlarını inceledikten sonra bize dönüp "Her hangi bir sorun görünmüyor. Her şey yolunda" içime serin sular serpilirken doktor "Damla hanım siz arkaya geçin isterseniz, hazırlanın birde ultrasonda görelim" dedi.

"Tamam" diyerek hızla yerimden kalktığımda Demirde "Dur yavaş ol!" diyerek peşimden geldi. Yatağa uzanırken pantolonumun düğmesini açarak azıcık aşağı çektiğimde Demirde beyaz ince örtüyü çıplaklığın başladığı yere kadar örtmüştü. T-shirtümü biraz yukarı kaldırarak beklemeye başladım.

Doktorda geldiğinde karnıma yine o yapış yapış şeyi sürüp monitörün yanından bir şeyi alıp karnımda gezdirirken " Bakalım bebekler nasılmış" dedi.

İyi de ben yattığımdan hiç bir şey göremiyordum. Biraz doğrulmaya çalıştığımda doktor bunu fark etmiş olacak ki ekranı azıcık bana doğru çevirdi.

Ekranda bebek mebek yok sadece iki nokta vardı. Çok tuhaf ama onlar şekillenip bebek haline alacaktı. Fasulyeye benzerlerken; fasulye zamanla kabuktan çıkıp elleri, kolları, bacakları, küçük kulakları, minik minik parmakları olacaktı.

Demir biraz eğilip "Bu kara şeyler mi bebek?" diye sordu. İnanılacak gibi değildi ki. Doktor gülerek "Evet" dediğinde bir düğmeye bastığında odada bir ses yankılandı. Daha doğrusu iki farklı ses..

Gözlerim dolmuştu. Sesim titrerken "Bu sesler.." diyebildim. Daha fazla konuşursam kendimi tutamayacaktım.

Doktor monitörü kapatırken "Evet kalp atışları. Gayet sağlıklı görünüyorlar. Yavaş yavaş oluşmaya başladılar" dedi.

Karnımı silmemem için baba kağıt havlu uzatırken yine benden önce Demir alarak bu işlemi üstlenmiş gibi kendi halletmişti. Pantolonun Fermuar ve düğmesini kapatarak oturma pozisyonuna geçerken Demirde doktorla aramdan çekilip yanımda durmaya başladı.

Doktor gayet ciddi bir şekilde "Beslenmenize dikkat etmelisiniz, Şuan 2 kilo almışsınız. Normal bir hamilelik için idealdir ama siz iki bebek bekliyorsunuz. Bu da her şeyi ikiye katlıyor. Sizin her ay için en az 1.5, 2 kilo almanız gerekiyor. ." gibi birkaç şey daha söyleyerek tavsiyelerde bulundu. Dediklerini dikkatle dinledikten sonra makineden bebeklerin ultrason resimlerini çıkartıp verdi; daha sonra odadan çıkmıştık.

-

Arabaya bindiğimizde "Saat kaç?" diye sordum Demire.

"10 a geliyor, size geçiyoruz değil mi?"

"Evet" diye mırıldanırken aklımda Elalar vardı. Batuhan ile ikisi evde yalnızdı. Onların da evde canı sıkılabilirdi. En iyisi onlarında bizimle gelmesiydi.

Demire çevirdim bakışlarımı. Dikkatle arabaya odaklanmış yola bakıyordu. Kafasında neler dolanıyordu bilmiyordum ama her neyse pek benim hoşlanacağım bir şey olmadığını kavrayabiliyordum. Ama şuan düşüncelerine odaklanacak halim yoktu. Sakince "Ela ile Batuhanı da alıp öyle geçsek?" diye sordum.

Dikkatini yoldan alıp bakışlarını bana çevirirken kaşları çatıldı "Neden?"

"Evde kimse yok. Kaçta döneriz o bile belli değil. Hem Elaya da değişiklik olur. Ne yapacaklar tüm gün evde tek Batuhanla" dediklerim kafasına yatmış olacak ki "Tamam" dedi.

Hemen sonra da "Gitmeyiz ama ararız gelirler. Batuhan evi biliyor zaten.." dedi.

Telefonunu çıkarıp bana uzattığında alıp evi aradım.

"Alo" telefonu açan Elaydı.

"Canım ben Damla, kahvaltı yaptınız mı?"

"Hayır, birazdan yapacağız. Geliyor musunuz?" ohh yapmamışlardı.

"Yok canım gelmiyoruz ama sen Batuhana diyorsun hazırlanıp bizim eve kahvaltıya geliyorsunuz" sözümü bitirdikten sonra karşıdan bir cevap bekledim ama bir ses çıkmamıştı.

"Ela?" dedim tekrardan.

"Sizin ev derken?" dedi. Ela resmen paniklemişti. Gülme isteğimi bastırıp alt dudağımı ısırdım. Kesin aralarında bir şeyler geçmişti. Ve ben bunu öğrenmek için meraktan ölebilirdim.

"Ailemin evi. Ablamla yeğenim gelmiş. Hep beraber kahvaltıya gideceğiz. Sizde hazırlanıp hemen geliyorsunuz"

"Şey.. biz gelemeyiz" dediğinde kaşlarım çatılmıştı.

"Neden gelemiyorsunuz?" dediğimde Demirde bana sorar gibi bakıyordu. Bakışlarını görmezden gelerek önüme döndüm.

"Biraz halsizim evde kalsam daha iyi" dediğinde bende hemen "Bir şeyin yok değil mi? O zaman biz hemen eve geliyoruz" dedim.

Karşıdan panikli gelen ses "Yok, yok.. gerek yok. Önemli değil" diyen Elayı anlamaya çalışıyordum. "Hem Batuhan ağabey beni dışarı çıkaracak" dediğinde derin ve rahat bir nefes aldım. Hiç bir şeyi yoktu. Ve görünen o ki ağabeyimden kaçıyordu.

"Elaya bir şey mi olmuş?" diyerek araya giren Demire başımı olumsuz anlamada salladım. 'Sadece ağabeyimden kaçıyor' diyemeyeceğimden sessiz kaldım.

"Öyle mi? Ne güzel. Gelin sonra beraber çıkarız. Kahvaltı için uğraşmayın"

"Ama şey.." dediğinde "Hemen çıkın" diyerek telefonu kapattım. Yoksa bahanelerin arkasına sığınacaktı. Telefonu Demire uzatırken "Geliyorlar" dedim.

--

Bizim evin yakınlarına geldiğimizde "Gitmeden bir şeyler alalım" dedi. Eli boş gitmemiş olurduk. "Tamam" dedim yolda başka bir yerden alacağımıza bizim köşedeki pastaneden bir şeyler alsak daha iyi olurdu. Oranın ürünlerini seviyordum. "Bizim orada bir pastane vardı, oradan alırız" dediğimde "Olur" dedi.

Birkaç dakika içerisinde pastanenin önüne geldiğimizde Batuhan Demiri aramış 10 dakikaya orada olacaklarını söylemişti. Demir yine yanıma gelip elimden tutarak yürümeye başladığında adımlarım ona eşlik ediyordu.

Pastaneye girecekken telefonumun çalmasıyla durmak zorunda kaldık. Demir elimi bırakmazken diğer elimle telefonu açtım. Arayan Özgür ağabeyimdi!

"Alo"

Ne bir selam, ne bir merhaba.. Direkt "Geliyor musunuz?" diye sordu.

"Evet, birazdan orada oluruz" dedim.

"Hastaneden direkt mi buraya geliyorsunuz?" dediğinde gülmemek içten içe kendimi tembihliyordum.

"Hı hı.."

"Neyse artık. Kapatıyorum" giyerek telefonu kapattı. Kızgın mıydı ne?

Gülerek yürümeye başladım. Kızmışsa da Elayı görünce geçerdi siniri. Benim deli dolu ağabeyim nasıl böyle bir duruma gelmişti hala anlıyor değildim. Belki de geçici bir şeydi ya da her neyse bunu zaman gösterecekti..

İçeri girdiğimizde Salih amca bizi görüp yanımıza geldi. Bana olan bakışları değişikti. Bir an gerçekten kendimi kötü hissettim. Ne oluyordu ki?

"Damla kızım hoş geldiniz. Uzun süredir göremiyorduk seni." dedikten sonra yanımda elimi tutan Demiri göz ucuyla süzdü. Tekrar bana dönüp "Nerelerdeydin?" diye sordu. Her kelimesi her sözcüğü kullanışından ima akıyordu.

Gülümsemeye çalışarak "Zaman olmadı" dedim.

"Siz?" dedi Demire bakarak. Salih amca ne zamandan beri bu kadar meraklı olmuştu.

Belli ki bir şeyler duymuştu ve hiç çekinmeden bunu irdeleyebiliyordu. İnsanlar ne zaman bu kadar duygusuz olmaya başlamıştı. Bunca sene hep buradaydım da bu yüzden mi benimle böyle konuşmaya cüret edebiliyordu.

İmali bakışlar iğrençti..

"Eşiyim ben.." dedi ses tonunda karşısındakini buz edebilecek soğukluk gizliyken.

Şaşkın şaşkın bana dönerek "Evlendin mi sen?" dediğinde bir şey demeyip başımla onaylarken "Biz şey duymuştuk.." dediğinde yutkunamadım bile. Ben kendime zor hakim olmaya çalışıyorken Demir ise böyle bir çaba içerisine girmemişti bile.

"Karım hakkında dedikodu mu yapılıyor?!" diye sesini yükselttiğinde ben dahil herkes ürkmüştü.

Salih amaca ne diyeceğini bilemez halde "Şey, insanlar işte. Bilmeden konuşur" dediğinde Demir "Sizin gibi.." diyerek noktayı koymuştu. İlk defa dediklerine kızmadım. Doğru ya da yanlış bir konuda bir insanın arkasından konuşmak çok iğrençti. O insana savunma hakkı bile vermiyordu. O kişinin ne yaşadığını bilmeden yargılamak ne de kolaydı..

"Başkalarının arkasından konuşmak yerine kendi işinize bakmalısınız. Her neyse aile ziyaretine geldik..." dedikten sonra yüzüne iğrenir bir ifade takınıp "Merakınız giderildiyse alacağımız alıp çıkalım" dediğinde içim azda olsa rahatlamıştı.

Salih amca yüzündeki bozulmayı saklayamazken "Buyurun ne istersiniz.." demişti.

"Ne alalım sevgilim" dediğinde Salih amcanın yanında bozuntuya vermeyip pasta çeşitlerine bakmaya başladım. Gözüme renkli makaronlar takılırken Demire onları işaret ederek "Bunlar olsun" dedim.

-

Pastaneden çıkıp evin önüne geldiğimizde Batuhan ve Ela bizi bekliyordu. Hep beraber kapıya geldiğimizde zili çalıp açılmasını bekledik. Kapıyı Doğan ağabeyim açınca ilk onunla görüşüp içeri girdik.

Heyecanla salonu es geçip mutfağa girdim. Tahmin ettiğim gibi Derin ablam tamda buradaydı.

"Ben geldim!" diyerek kendimi kollarına attım. Gözümü sımsıkı kapatırken, sıcaklığını hissetmeye o kadar derinden ihtiyacım vardı ki.

Bir abladan çok anne gibi kokuyordu. İnsana bütün yaşadığı kötülükleri unutturabilirdi sevgisiyle. Her insanın hayatında en az bir tane Derin olmalıydı!

Ablamda bana sımsıkı sarılırken elleri saçımı okşuyordu "Ah benim çilli kuzum gelmiş" dedi saçlarımdan öperken.

Bir süre öyle kalırken daha sonra yavaşça ellerimi gevşetip ayrıldım. Mutfakta çevreye baktığımda diğerleri burada değildi. Sanırım salona geçmiş olmalıydılar.. Ablamla oturup havadan sudan biraz sohbet ettik. Onunla konuşmak bir başkaydı. Evet ağabeylerim şimdi yanımdaydılar ama asla abla gibi olamıyorlardı. Bir kızın halinden en iyi bir kız anlardı.

"Yardım edebileceğim bir şey var mı?" dedim beni bırakıp ocaktaki çaya ilgisini veren ablama.

Bana dönüp sıcacık gülümserken "Yok çilli kuzum benim. Sen geç içeri otur ben de çay olunca alıp geleceğim" dedi.

Salona geçtiğimde Özgür ağabeyim yoktu. Sadece Doğan ağabeyim vardı. İkili koltukta oturan Elanın yanına oturduğumda ağabeyime dönüp "Özgür ağabeyim nerede?" diye sordum.

"Odasına çıktı. Sonra inecekmiş.." dediğinde salonun girişinde küçük bir 'çığırma' yaşandı.

"Oleyyy teyzem gelmişşşş" diyerek kucağıma atladı Elif.. Daha 6 yasında altın sarısı saçı olan mini minnak çocuktu.

"Teyzesinin bitanesi de mi buradaymış?" dedim kollarıma alıp öpmeye başlarken. Ablamın en büyük şansıydı Elif. Harika bir çocuktu. Tam bir neşe kaynağıydı.

Bazı insanlar doğuştan şanslı olurlardı, Derinde onlardandı. Gerek okulda, gerek işte, gerekse de aşkta; hiç tökezlememişti. Şimdiyse Elif annesinin şansı kendine geçmişti.

Umarım benim şansımda bebeklerime geçmezdi. Şayet yaşananlar göz önünde bulundurulursa çok da şanslı olduğum söylenemezdi.

"Hadi masaya geçelim" diyen ablamın sesiyle ayaklanarak masaya geçtik. Biz yemeye başladıktan kısa bir süre sonra Özgürde inmişti. Masadaki herkese baktığında şaşırdığı belliydi; tabi bu şaşkınlığın nedeni de belliydi.

Kahvaltıda biz kardeşler sohbete koyulurken Ela, Batuhan ve Demir sessiz kalmışlardı. Tabi yanımızdan gidip Demirin kucağına oturan Elifi göz ardı edemezdik. Gitmiş ve kucağına tırmanarak "Burada herkes sarıyken sen neden karasın?" diye sormuş herkesi güldürmeyi başarmıştı. Sonrası ise çocukça bir hayranlıkla bakmaya devam etmişti. Belli ki annesinin aksine, esmer erkeklerin peşinden gidecekti..

-

Akşama kadar bizde dururken ablamların gitmesinden sonra bizde akşam dışarıya çıkmaya karar vermiştik. Bu Batuhanın fikriydi; Ağabeylerimin istemeyeceğini anlık olsa da düşensem bile Özgür ağabeyimin onayıyla Doğan ağabeyimde buna uyum sağlamıştı. Biliyordum onunla aynı ortamda olmayı sevmiyordu ama elden ne gelirdi ki..

Bir eğlence mekanın gitmiş büyük bir masaya kurulmuştuk. Daha sonra Aras ve Efenin de bize katılmasıyla gecenin ilerleyen saatlerine kadar orada takılmıştık. Erkekler alkollü bir şeyler içerken biz Ela ile meyve suyu içmiştik.

Ela hareketli müzikte Dans etmek istediğini söylediğinde el mecbur bende onunla ortaya çıkmıştım. Pek dans etmeyi becerenlerden olamamıştım.

Ortada Ela dans etmeye başladığında ne kadar güzel dans ettiğini fark etmiştim. Her şeyin en harikası üzerinde toplanmış gibiydi. Sesi, yüzü, gözü, vücudu ve dansı.. Her şeyi güzeldi. Eğer bir erkek olsam ilk ve tek tercihim olurdu. Bu yüzden Özgür ağabeyime hak vermiştim. Çevremizden şimdiden çok kişinin ilgisi üzerinde toplanmıştı bile. Onunla olan çok şanslı bir erkek olacaktı.

Ela "Lavaboya gidelim mi?" dediğinde bir şey demeyip elinden tutarak lavabonun oraya doğru ilerlemeye başladım. Lavabonun önüne geldiğimizde onu içeri yönlendirirken bende dışarıda beklemeye başladım.

Omzuma konulan elle arkaya döndüğümde ağabeyimi karşımda görmeyi beklemiyordum.

Elayı kast ederek "Sen geç içeri ben beklerim" dedi.

"Gerek yok, birazdan çıkar" dediğimde "Biraz önce ortada yeterince tepindiniz! Şimdi de ayakta dikilme, hamilesin" diyerek elini sırtıma koyarak içeri doğru hafif ittirdi. Çaresiz içeri doğru giderken masaya gitmek yerine açık balkona çıkıp hava almaya çıktım.

Serin hava tenime çarpıp geçerken eşsiz manzarayı izliyordum. Şehir ayaklarımın altında gibiydi. Bütün evlerden yansıyan ışık renga renk bir görünüm oluşturuyordu.

Biraz da yalnız hissettiriyordu..

Havanın serinliği vücudumda bir titreşim oluştururken üzerime bırakılan hırka ile bir an korkup titrememe engel olamadım. Demirim arkamdan çekilip yanıma gelmesiyle biraz kendimi toparladım.

"Burada ne arıyorsun?"

"Sadece biraz temiz hava almak istedim, içerisi gürültülü"

Tekrar arkama geçip kollarını bana sardığında "Üşüyeceksin" dedi.

Bedenini bedenimde hissettiğimde yok olmak istedim. Sanırım bunu hiç atlatamayacaktım. "Üşümem.." dedim kısık sesimle..

Eli yavaşça karnıma indiğinde "Belli olmaya başladı" dedi.

İstemsizce gözlerim karnıma gittiğinde sanki hamile değil de göbekli gibi durduğunu gördüm. Az çok belli olduğunu hissediyordum. Hele de iki tane olunca kendilerini daha da belli ediyorlardı.

Cevap vermek yerine sessiz kalmayı tercih etmiştim. Derin bir nefes alırken, sanki imkânsızlıktan bahseder gibi "Sen ve ben.." dedi aldığı nefesi verirken "İmkansız gibi ama buradayız; dördümüzde.."

Tam resmi göremiyordu aslında o kadar uzaktık ki, göz yanılması gibi yakın görünüyorduk. Bir birinden tamamen farklı; batı ve doğu gibi.. Yine sessiz kalıp bir şey demedim. Desem de beni anlamayacağını biliyordum..

"Hava iyice soğudu içeri girelim üşüyeceksiniz" dediğinde kollarını benden ayırmıştı.

"İçerisi gürültülü" dedim biraz daha gürültüden uzaklaşmak istiyordum.

"O zaman eve gidelim" dediğinde sessizce onayladım. İçeriye doğru adım atacakken elimden tutup dış kapıya yönlendirdi.

"İçeridekiler.." dediğimde "Sonra gelirler" dediğinde sessizce takip ettim.

-

Yolu hafif uyuklar geçirdikten sonra eve gelir gelmez yorgunlukla bir duş alıp üzerimi giyinerek hemen yatmıştım. Benden sonra Demirde duşa girdiğinde uykuya dalmak üzereydim. Ama sanki inatla kapanmıyordu bilincim; uykuya dalamıyor gibi arafta kalmıştı ruhum. Ne kadar daha böyle kalmıştım bilemiyordum. Tek hissettiğim belime sarılmış bir çift kol ve "Bugün sizinle uyumak istiyorum" gibi bir şey mırıldanan nefesti. Başka hiçbir şey algılayamamış arafta olan ruhum uyuma için çoktan kapanmıştı.


Ela

İçimde ki tarifsiz korku benliğimi ele geçirirken hislerimi kontrol edemiyordum. Bu kahvaltı ve akşamına da beraber bir şeyler yapmak da nereden çıkmıştı! O adamın varlığını hissetmek istemiyordum. Hele de dünden sonra..

Dün iş yerine döndüğümüzde her şey yolundaydı. Damla daha gelmemişti ve ben sadece biraz uzanıp gelmesini bekleyecektim. Ama bir anda Özgürün dibime girmesi ve beni öldürmeye çalışmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım.

Dudaklarıma yapışıp yemeye! başlamasıyla -evet öpmek değil resmen yemekti!-nefessizlikten ölecektim neredeyse! Uzaklaşmak istediğimde buna izin vermemiş aksine üzerime çıkararak neredeyse uzanır duruma gelmişti!

Ağzımın içindeki başkasına ait olan ıslaklığı hissederken nefessizliğime kalbimin düzensizliği de eklenmişti. ilk kez yaşadığım bu deneyim beni allak bullak ederken her şey bir birine girmiş bir curcuna oluvermişti. Bütün organlarım faaliyetlerini unutmuş, serbest yaşama dönmüş gibilerdi!

Tam ayrıldığında nefesimi kontrol altına almaya çalıştığımda ise Damla gelmişti. Neyse ki bir şey anlamamıştı.

Bugün ise yalnız kalma gibi bir olasılığımız olmadığı için mutluydum. Yoksa ne olacak hiçbir fikrim yoktu.

Lavabodan çıkıp elimi yıkadığımda birinin arkamdan beni sarmasıyla çırpınıp bağırmaya başladım. Anında bir el ağzımı kapatırken hala çırpınmaya devam ediyordum.

Kulağımın arkasında hissettiğim nefesle korkum daha da artarken duyduğum sesle az da olsa rahatlamıştım. Oysa bu daha korkutucuydu.

"Bakın burada kimler varmış" dedi arkadan gelip bana sarılırken. İçimin bir an buz tuttuğunu sanmıştım. Nasıl oluyor da birden böyle buz kesilebiliyordum.

Şuan kadınlar tuvaletinde Özgürleydim. Ne kadar da harika!

Nasıl olmuştu da elini kolunu sallayarak girebilmişti buraya. Dışarı da Damla yok muydu? Ya kuzenlerim görse ne olacaktı.

"Senin burada ne isin var. Biri görecek git" dedim sesimdeki korku hissedilmeyecek gibi değildi.

Kalbim üç buçuk atarken o çok rahat davranıyordu. Korkmuyordu!! Boynumda dolanan öpücüklerle irkildim. Korku ve panikle kekelememe engel olamadım "se sen ne yapıyorsun."

"Her sevgilinin yaptığı şeyi." Delirmiş olmalıydı..

Çırpınarak "Bırak" dediğimde sanki bir şey dememişim gibi " Biraz sessiz ol" diyerek hiçbir dediğime aldırış etmemişti.

Özgür '. Sürekli başında dırdır eden biri..' demişti. Sanırım Özgürün yolundan gidecektim. Kesinlikle sevgililik bana göre bir şey değildi. 'Sürekli başında her fırsatta öpmeye çalışan biri..;'


ÜZGÜNÜM BİRAZ GECİKTİ. YAZIM HATALARI VARDIR AFFINIZA SIĞINIYORUM. BÖLÜMLER BİRAZ GEÇ GELEBİLİR ÇÜNKÜ DAHA UZUN YAZIP 45. BÖLÜMDE BİTİRMEYİ DÜŞÜNÜYORUM. BÖLÜM ARASI YİNE BU KADAR UZUN OLURSA ARADA ALTINTI PAYLAŞIRIM BU YÜZDEN TAKİPTE KALIN.

VE NOT: BİLDİRİM GELMİYOR DİYEN KARDEŞLERİM KÜTÜPHANEDE EKLİYSE BİLDİRİM GELİR...

Συνέχεια Ανάγνωσης

Θα σας αρέσει επίσης

1.3M 29.3K 42
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
4.5M 334K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
472K 15K 24
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
45.5K 157 11
Bir gün Şeker iş bulamadığı için aklına şey gelir. vücudu güzel ve çoğu erkeği etkilediğinden paralı Sex yapmaya karar verir. Her zaman aylık parasın...