ASYA (TAMAMLANDI)

By bencena12

42.1K 3.4K 402

~aşk gerçekten her şeyi affedecek kadar güçlü bir duygu muydu? ~ ~~~~~ "bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım sa... More

KARAKTERLER
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58- +18
59- +18
60
61- +18
62
63
64
65- +18
66
67
68
69
70
71
72 - +18
73
74
75
76
77 - +18
78
79
80/+18
81-Final Part I/+18
81 Final Part II
DUYURU

34

377 42 1
By bencena12

Burada olup hikayeme şans veren, oylayan, yorumlayan, yanımda hissettiren herkese kocaman sevgiler keyifli okumalar 🎀

"hala inanmıyorum babamın bu kadar erken ikna olmasına ya. Ben daha çok süründürür bizi diye düşünmüştüm.

Yatağın kenarında oturmuş minenin cıvıl cıvıl şakıyarak hazırlanmasını izliyordum. O akşam sabah 7'ye doğru eve gelmiş kendimi minenin yanına atmıştım. Kalktığımızda sabahın 7' sinde eve gelmemi sorgulamıştı ama onu geçiştirmiştim. En mutlu günlerini yaşayacağı günleri olaylarımı anlatarak mafetmek istememiştim. Daha sonra da dayım 3 gün içinde nişan olacak demesiyle havalara uçarken biranda dayımın bu derece nasıl döndüğünü sorgulamaya başlamıştı ama hazırlıklar başlayınca bunu düşünmeyi de bırakmıştı.

"bu bilmiyor mu kız senin dayına şart koştuğunu" sedatın kulağıma fısıldamasıyla başımı hayır anlamında salladım.

"olayları öğrenip moralini bozmak istemedim. Bunlar onun en mutlu günleri. Gölge yapmak istemedim"

"daha ulaşmadı mı o titan sana" demesiyle yine başımı sallamıştım. Geçen 3 günde demirden hiçbir ses çıkmamıştı. Ne bir arama ne bir mesaj ne de bir konuşma çabası. Bu konuyu düşünmemeye çalışıyordum çünkü düşündükçe modum düşüyordu ve mineyle linaya belli etmemek için canım çıkıyordu.

"karısı izin vermemiştir"

"salak salak konuşma" diye kızdı bana sedat. Gözlerimi devirdim ona. Bu demir aşkını anlayamıyordum.

"senin benden daha sinirli olman gerekmiyor mu. Ne bu polyanna tavrın"

"dinlemeden infaz etmek istemiyorum. Demiri seviyorum. Sana değer verdiğini seni sevdiğini de görüyorum."

"aynen o yüzden 3 gündür kapımda köpek oldu açıklama yapmak için dimi"

"siz ne fısıldaşıyorsunuz orda." minenin sesiyle bakışlarımı sedattan alıp ona döndüm. Nehir dikkatle minenin makyajını yaparken o da aynadan bize ne oluyor bakışı atıyordu.

"güzel oldu orospu diyorduk" diyip güldü sedat. Ben de zorla güldüm.

"nasıl oldum" lina odaya dalarken konunun dağılacağı için sevinmiştim.

"yine ve yine tam bir orospuya benzemişsin" diyip güldü sedat. Lina sedatın bu lafı üstüne seni takmıyorum dercesine şuh bir kahkaha attı.

"üff kıskanç. Nazar ediceksin şu gözlere bak. Kem akıyor resmen"

"o değil benden güzel olmuşsun kaşar. Beni gölgede bırakma hainliğini nasıl yaparsın" diye minede atıldı.

"ayy napiyim Allah hepinizden daha çok bana güzellik verdiyse. Bu benim suçum değil ki" diyip yanımıza geldiği gibi sedata yapışarak oturdu. "dimi kız sedoş" demesiyle hepimiz gülmüştük. Onların arasında olmak cidden bana iyi geliyordu.

Minenin üç kuzeni daha odaya girerken selamlaşma faslını geçtik. Her zaman minenin diğer kuzenlerini kıskanmıştım. Aslında kıskanmaktan ziyade onların minenin etrafında olmasına katlanamıyordum çünkü mine sadece benim kuzenim olsun istiyordum. Garibim mine sürekli onları sevmiyorum seni seviyorum diye çocuk kandırır gibi teselli ediyordu bu durum karşısında beni ama yine de ikna olamıyordum. Şuan da minenin etrafında benden daha cıvıl bir şekilde dönüp durmalarına sinir olmuştum. Keyfim olsaydı meydanı onlara bırakmazdım ama şuan keyifsizlilten sessizce oturuyordum.

"sen de ne var ne yok asya nasılsın" adımı duymamla düşüncelerimden sıyrılıp ince tiz sesiyle bana bu soruyu soran yelize döndüm sahte bir gülüşle. Minenin en sevmediğim kuzeni yelizdi çünkü sürekli benimle bir yarış halindeydi.

"iyim yeliz sen" diyip geçiştirdim.

"iyi bende nolsun. Geldik bebeğimin nişanına işte" demesiyle gözlerimi devirmiştim. Cidden onunla uğraşacak halim yoktu.

"iyi yapmışsın. Seninkini de görmek nasip olur umarım"

"bulamadım daha yakışıklı birini" diyip güldü. "sende var mı birşeyler yoksa hala tek tabanca takılmaya devam mı"

"beni hakedecek birini bulamadım daha yeliz" dememle bir kahkaha attı. Aşırı salağa benziyordu ve birkez daha ona neden sinir olduğumu anlamıştım. Salak insanlara tahammülüm yoktu.

"oyy benim bal ablamın tırnağını hakedecek biri var mı ki şu dünyada" lina boynuma kollarını dolarken gülümsedim.

"öyle tabi prenses asyayı haketmek zor"

"öyle tabi yelizcim. Köle takımı bunu anlamaz" diyip yelizi iğneleyince lina, sedatın gülmesi üzerine yelizin lafı ağzında kalmıştı. Linaya memnuniyetsiz bir bakış atıp mineye döndü.

"kız mine gelenler arasında bekar yakışıklı birşey var mı" demesiyle ben kasılırken nehir "yok" diye öyle atılmıştı ki yeliz ve ben hariç herkes güldü.

"belli oldu yakışıklılardan biri çoktan nehir tarafından kapılmış" nehir yelizin dediğini duymamazlıktan gelip işine tekrar geri döndü.

"işte bitti. Hadi herkes laklakı bıraksın da hazırlansın birazdan gelirler" nehir elindeki far paketini konsolun üstüne bırakırken biran nefesim tıkandı. Demir gelicek miydi acaba. Gelirdi herhalde çünkü mineyi onun istemesi gerekirdi. Kalbim biranda hızla çarparken sedata baktım. O da bana sakin ol dercesine bir bakış atmıştı.

"ayy aynen zaten yaman mesaj atmış. Demir havaalanına yeni inmiş. Otele geçip üstümüzü giyinicez en geç 1 saate oradayız diye. Balım aşkım" demesiyle nefesimi tuttum. Günler sonra ondan haber almıştım. O da mine sayesinde.. "ay sen zaten biliyorsundur demir yamandan önce yazmıştır sana. Hanımcı demir" diyince mine, nehirle lina da gülmüştü ama benim gözlerim doldu. Kızlara belli etmemeye çalışmak o kadar zordu ki.

"hani seni hak eden biri yoktu asyacım" yeliz tiz bir sesle araya girerken mine dudağını dişledi pot kırdım dercesine.

"kızlar bu konu burda kalıyor" diye durumu toparlamaya çalıştı. Birşey olmaz dercesine omuz silktim.

"nazar değdirme diye söylemedik anacım. Ay bu kızı ben hiç sevmedim. Gözlere bak fıldır fıldır" sedat fenalık geçirircesine araya girip olayı kendi stilinde dağıtırken hızla ayağa kalktı kimseye konuşma fırsatı vermeyerek. Dalgınca onu izleyen benim koluma asılmasıyla ayağa kaldırdı beni de. "Sende benimle gel kıyafet için yardıma ihtiyacım var" peşinden beni çekerek kapıya yönelirken sadece ona ayak uyduruyordum.

"Allah aşkına abiye mi giyiceksin de giyinmek için ablama ihtiyacın var zilli" diyen linaya cevap vermeden odadan çıktık. Beni evdeki kendi odama sürüklerken gözümden akan yaşı sinirle sildim. Ağlamıcaktım.

"iyi misin"

"iyiyim. Sorun yok. Cidden" dememle yanıma gelip kocaman öptü beni.

"o zaman şimdi hiçbir şeyin seni yıkamayacağını göstereceksin ona. Onu umursamadığını sana bu olayın etki etmediğini göstereceksin. Aslansın sen kaplansın. Yaparsın" diye gazladı beni. Güldüm bu haline..

"becerebilir miyim"

"aşkım kendine gel sen yeri geldiğinde buzların kraliçesi olabiliyorsun. Git şu aldığın kıyafeti giy hadi" yavaşça dolaba doğru itti beni. Kendi de giyinmek için soyunurken bu rahatlığına gülmüştüm. Onun bizim tarafımıza kayan tercihini bencilce seviyordum.

Ben de odadaki hasır giyinme paravanının arkasına geçip üstümdeki elbiseyi ve sütyenimi çıkardım. Mineyle dün aldığımız bedenimi saran mini siyah elbiseyi giydim. Sevmiştim bu elbiseyi.

"ohh maşallah" paravanının arkasından çıkmamla sedatın bağcılar apaçisi gibi ıslık çalmasıyla gülümsemiştim. Tam bir şebekti. "çok seksi gözüküyorsun yavrum" diyip göz kırptı.

"teşekkür ederim sedoşum. Sen de harika gözüküyorsun" Aynanın önüne geçip hafif bir makyaj yapmaya başladım. İşimizi bitirip minenin odasına geçtiğimizde hepimiz birbirimizi yağlayıp ballamıştık.

Minenin kuzenlerinin bize attığı kıskanç bakışları görmezden gelirken nehirin "ne senin bu suratının hali geldiğimden beri bir şeyler saklamaya çalışıyormuş gibi" demesiyle yavaşça ona döndüm.

"sonra" başka bir şey sormasın diye yanından ayrılıp minenin yanına gittim.

"o kadar güzel oldun ki" mineye sıkıca sarılırken o da beni sarmıştı.

"bebeğim işler düzeldiğinde senin de bu bugünlerini görücez" demesiyle içime taş oturmuştu. Bu dediği çok zordu.

"ayy geldiler" lina camın önünden bağırarak çekilirken kalbimin heyecandan ve stresten biran atmayı bıraktığını düşündüm. Bu günü atlatabilecek miydim cidden merak ediyordum.

"ayy ölücem" mine de cıvıl cıvıl bir sesle bağırınca kızlar gülüp tek tek odadan çıktılar.

"yürü hadi. Saklanmak yok"

"hayır yok" diyip sedatla birlikte çıktım odadan. Kalbim ağzımda merdivenleri inerken üç basamak kala onu görmüştüm. Onun da gözleri beni anında bulurken sanki dünya durmuştu da sadece biz kalmıştık..

Masmavi gözleri öyle yorgun bakıyordu ki. Neden ulaşmamıştı bana. Bir açıklama yapmak bu kadar zor muydu. İçime taş otururken zorlukla çektim gözlerimi ondan. Ona bakmaya dayanamıyordum. Kalbimin onu gördüğünde yerinden çıkacakmışcasına çarpmasına dayanamıyordum.

Demirde olan odağımı dağıtmak için gözlerimi, dayımla tokalaşan yaşlıca adama sonra da onun arkasından gelip dayımın elini öpen yamana çevirdim. En azından birileri için işlerin yolunda gittiğini görmek mutlu etmişti beni. Diklenip elindeki çiçeği ağzı kulaklarına varan mineye verdi.

"asya"

"hoş geldin yaman" dememle gülümsemişti. Merte giderken gözlerim hızla çektim. Ona da kırgındım. Her şeyi bile bile gözümün içine bakmıştı. Bu olayda onu da suçlu buluyordum. Mertin arkasından demir demirin arkasından da 2 adamla 1 kadın girmişti. Onların tanımıyordum. Sanırım demirlerin yakın dostlarıydı. Kapı ağzındaki uzun selamlaşma faslı biterken herkes salona geçti. Nişanı evde kendi aramızda yapmayı uygun görmüştü mine.

"gel hadi" sedat koluma girip kalan merdivenleri benimle birlikte indi. Salona geçip boş olan sandalyelere otururken karnım ağrıyordu. Nedense o kadar stresli hissediyordum ki.. Elim hızla çarpan kalbime gitti. Kontrole gitmeyi yine unutmuştum ve bu sefer cem cidden beni kesecekti çünkü şu son 3 günde ne doğru düzgün ilaçlarımı almıştım ne de bunu umursamıştım.

"tekrar hoş geldiniz" dayımın boriton sesi odaya yayılırken irkilerek kendime geldim. Herkes tekrardan hoş bulduk derken ortamın gerginliği beni daha da geriyordu.. "siz kim oluyordunuz" dayım yaşlı adama dönerken ben de merakla ona döndüm.

"ben Ömer Sipahi yamanın dedesiyim" demesiyle bu sefer demirin yanındaki adama döndü dayım.

"ben Mirza Kılıçaslan" demirin yanında oturan adama baktım ben de bu sefer. Çok yakışıklı bir adamdı. Yanındaki dehşet güzel kadına dönüp sevgiyle baktı ve elini tuttu. "eşim Eva Kılıçaslan, bu da kardeşim Karan Kılıçaslan" dedi. En son yamanın yanında oturan adam kendini tanıtırken demirin tek sevdiğimiz kuzenimiz diye tanıttığı Marcusun olmasına şaşırmıştım. Bu aile cidden özene bezene yaratılmıştı ona emin olmuştum.

"Mirza çok yakın dostumuzdur" diyen demirin sesini duymamla nefesimi tuttum. Öyle özlemiştim ki onu.. Hem ona çok kızgındım hem de deli gibi ona sarılmak istiyordum. Beni böyle arafta bıraktığı için, bana bir açıklama bile yapmaya tenezzül etmediği için aynı zamanda da ondan deli gibi nefret ediyorum. Tüm duyguları bir arada yaşarken biran önce buradan kaçıp gitmek istiyordum sadece. Ne kadar güçlü durucam desem de onu görmem kendimi küçük savunmasız bir kız çocuğu gibi hissettirmişti bana. Ne ara ben bu kadar güçsüzleşmiştim. Ortamda, sanki dayım ve demir arasında sorun yokmuş, dayım sanki yamanı alı koymamış gibi hoş bir sohbet başlarken boğuluyormuşum gibi hissediyordum.

"kız asya şu damadın abisiyle diğer ikisi bekar mı." minenin en küçük teyzesi böğrümü çürütmek istercesine dirseğini bana vurup sessizce fısıldadığında irkilerek kendime geldim. Sorduğu soru karşısında sinirle bedenim gerildi. Minenin teyzesini şuana kadar severdim ama şuan tüm sevgim bitmişti ona karşı.

"sizin kızlarınıza bakmaz onlar" dememle memnuniyetsiz bir bakış attı bana..

"pardon da ne varmış bizim kızlarımızda" diye çıkıştı.

"hiç birşey yok sorunda o" dememle daha fazla konuşmaması ve sinirlerimi daha fazla germemesi için başımı çevirdim. Her ne kadar demirle şuan aram kötü olsa da, bu ilişki bitme noktasına gelse de bu onu kıskanmayacağım anlamına gelmiyordu. Kafamı bu düşünceden uzaklaştırmak için yamanla mineye baktım. Gülen yüzleri biraz olsun rahatlamıştı beni.. .

Ama Bir yandan minenin teyzeleri bir yandan eniştesi, dayısı, demiri, Mirzası, toprak ağası dedesi, her ağızdan çıkan konuşmalar derken daha fazla dayanamayıp en sonunda yerimden kalktım. Biranda tüm gözler bana dönerken keşke daha sakin hareket etseydim diye kızmıştım kendime.

" kahveleri yapalım" diye atıldım. Aklıma başka bir şey gelmemişti.

"siz geçin yapın kızım" aslı yengemin söylediğiyle odadan çıkarken kızlarda peşimden gelmişti.

"bunlar ne kızım hepsi birbirinden yakışıklı" minenin kuzeni Berna ağzından sular akarak mutfağa girerken gözlerimi devirdim.

"aman demire ve merte sulanmayın yoksa asya ile nehir yolar bizi. Elde kaldı bir Karan ve Marcus kim kaparsa" diye berra araya girerken "kesin saçmalamayı" diye uyardı onları mine..

"sen de az değilsin he kapmışsın taş gibi güzelim adamı" yeliz gülerek omzuma omzunu vurduğunda ters ters baktım ona. Gülüp kahveyi elimden aldığı gibi ocağın başına gitti.

"asya neler oluyor ne bu demirle senin suratlarınızın hali. Birbirinize selam bile vermediniz." mine beni kenara çektiğinde sıkıntıyla bir nefes almıştım.. Gözünden kaçmayacağını biliyordum ama şuan bunun hiç sırası değildi.

"bazı sorunlarımız var"

"ne oldu. neden benim haberim yok. Bana neden anlatmadın."

"mine sırası değil. Şu günü güzelce atlatmak istiyorum sadece"

"sen bu haldeyken bu günün önemi mi var. Demir kendi köşesinde çökmüş sen kendi köşende. Ne oldu böyle biranda"

"sonra dedim mine" diye çıkışmamla konuşmayacağımı anlayınca bir süre suratıma kızgınca baktı sonra da seninle sonra görüşeceğiz dercesine başını salladı.

Kızlar hızla kahveleri yapıp salona geçerken bende geçip kalktığım yere oturdum. Sedat elimi tutmuştu. Gülümsedim iyiyim dercesine..

"ee sadede gelelim artık" minenin dayısının sözüyle gözüm demire gitti.

"sebebi ziyaretimiz belli Akif bey" Ömer beyin boriton sesi odaya yayılırken yutkundum. Sis bulutu içinde olup biteni izlerken isteme faslı geçmiş sıra yüzük takmaya gelmişti.

"asya al kızım" aslı yengemin elime tutuşturduğu tepsiye baktım boş boş. Mineyle birbirimize söz vermiştik bir gün evlenirsek birbirimizin nişan tepsilerini tutucaz diye ama şuan hiç sırası değildi. Başım dönüyor midem aşırı bulanıyordu. Kalbim ağzımda atarken cidden bunu başaramayacağımı düşünüyordum. Ama tepsiyi bırakamazdım. Şuan bu kadar insanın içinde kendimi bırakamazdım. Zorlukla minelerin yanına yürüdüm. Demirde ayağa kalkmış yamanın yanında duruyordu. Gözümü biran bile tepsiden kaldırmasam da demirin tüm bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"şöyle dur da düzgün resim çekelim asya" biranda minenin ortanca teyzesinin beni kolumdan çekip demirin yanına itmesiyle dengemi koruyamayıp sendeler gibi olunca belimde hissettiğim elle tüm bedenim kasıldı.

"çek o elini" diye sinirle tısladım. Ateşe değmişcesine teması anında kesildi. Demirin o güzel kokusu hele de belimde hissettiğim eli tüm bedenimi germişti. Onun temasına bu kadar muhtaç olduğumu fark etmem sinirden ağlamama sebep olacaktı az daha. Derin bir enfes aldım sakinleşmek için ama koku daha yoğun gelince yaptığımın yanlış olduğunu anlamıştım.

Başım dönüyordu. Mideme stresten kramplar girerken zorlukla tepsiyi yamanın dedesine uzattım. Yüzükler takılıp kurdele kesildiği anda daha fazla dayanamayıp tepsiyi minenin kuzenine verdiğim gibi hızla çıktım odadan. Kusmamak için ağzımı kapatırken elime bulaşan kanla paniğe kapılmıştım.

"asya" sedatın arkamdan bağırışına aldırmayıp hızla banyoya girdim. Kendimi klozetin başına zor atarken içimde ne varsa çıkarmaya başlamıştım. Vücudum ortamım bende yarattığı strese daha fazla dayanamamıştı.

"asya noluyor. Aman allahım burnun, burnun kanıyor" sedat panikle saçlarımı toplarken hala kusuyordum.

"abla"

"asya" nehir ve linanın banyoya girmesiyle titremeye başlamıştım.

"abla. Noldu. Sedat git mineyi çağır" lina yanıma gelip beni tutarken "iyi değilim" diye zorla inledim. İçimde ne varsa çıkarmaya devam ediyordum ve cidden bunun sonu gelmeyecek diye düşünmeye başlamıştım.

"mine, asya iyi değil buraya gel" sedatın panik dolu çığlığı evde yankılanırken kendimi tükenmişcesine linanın kollarına bıraktım. Bu hale nasıl gelmiştim. Bu hale kendimi getirene kadar aklım neredeydi.

"nehir peçete ver burnuna bastıralım. Niye böyle oldun" linanın panik dolu sesini duymamla onu sakinleştirmek istemiştim ama hiçbir şeye gücüm kalmamıştı. Nehir yanıma gelip peçeteyi burnuma bastırırken banyonun kapısısın açılıp duvara gürültüyle çarpmasıyla bulanık gören gözlerim içeri dalan demiri farketmişti.

"asya" hızla yanıma gelip bedenimi linanın kolları arasından kendi kolları arasına aldı. O an tüm sinirlerim boşaldı ve ağlamaya başladım. "asya güzelim. Yok birşey burdayım" demesiyle hızla beni kucağına aldığında "senden nefret ediyorum" diye kalan son gücümle fısıldadım.

"burnu kanıyor" diye biri çığlığı bastı.

"asya"

"ne oldu asyaya" sesler birbirine karışırken en son "açın şu kapının önünü" diye kükreyen demirin sesini duymuştum.

#########

"kendine geliyor"

"abla" gözlerimi açmamla beyaz ışık gözüme vururken tekrar kapadım. Kendimi berbat hissediyordum. Kendimi tükenmiş ve dibe batmış gibi hissediyordum..

"doktoru çağırın"

"asya bebeğim buradayız. Nasıl hissediyorsun kendini" minenin sesini duymamla tekrar gözlerimi açtım. "bebeğim"

"gününü mafettim" dememle kaşları anında çatıldı.

"salak salak konuşma valla kemiklerini kırar buradan röntgene yollarım seni" demesiyle zorla gülümsemiştim.

"abla iyi misin"

"iyiyim bebeğim sorun yok" dememle doktor odaya girdi. Gözüm doktorun arkasındaki dayıma ve yamana giderken en son demir girmişti odaya. Hızla gözlerimi çektim ondan.

"buyurun hocam sonuçlar" yaşlı doktor eline aldığı raporları okurken dayım yanıma gelip saçlarıma bir öpücük kondurmak isteyince kafamı yana çevirip temas etmesini engelledim. Onun yüzünden bu haldeydim ve sanki masummuş gibi davranmasına dayanamıyordum..

"çok korkuttun beni"

"iyiyim ben"

"durumu ne doktor" demirin sesi odaya yayılırken göz ucuyla baktım ona. Dağılmış gözüküyordu. Kravatını çıkarmış üsten üç düğmesini açmıştı. Gömleğindeki kan lekesine giderken gözlerim beni o şekilde aciz gördüğü için kendime kızmıştım. Tam bir aptaldım.

"testlerde bir sorun yok. Bir şeye çok stres yapmışsınız ya da üzülmüşsünüz diye düşünüyorum. O da bir süre sonra vücudunuzu olumsuz etkilemiş. Aynı zamanda besin değerleriniz düşük. Sanırım yemek yemeği unutmuşsunuz." demesiyle birşey demedim. Ne diyebilirdim ki..

"evet 3 gündür ağzına doğru düzgün bir şey koymadı. Zaten hal-"

"mine lütfen"

"ama doktor bilmeli ki ona göre tedavi uygulansın bebeğim"

"tamam şuan için yemek yemesinden başka zaten uygulanacak bir tedavi yok. hakan serum bağla. Serum bitince çıkabilirsiniz" demesiyle çıktı odadan. Diğer doktor seruma iğne yaparken iyiyim dercesine elimi tutan linaya baktım.

"bize biraz izin verir misiniz" demirin söylediğiyle linanın elini daha çok sıkmıştım. Ne oluyor dercesine bana baktı.

"sonra" diye fısıldadım.

"şimdi" diye diretti. Onunla yüzleşmek için kendimi hazır hissetmiyordum.

"sonra diyorsa sonra demir" diye sinirle çıkıştı dayım. Onun hala bu olaya karışmaya yüz bulması sinirimi germişti.

"sen istersen bu olaya daha fazla burnunu sokma" diye demirde sinirle çıkışınca ben de "yeter kesin" diye çıkıştım. İkisinin atışmasını çekecek durumda değildim hiç.

"ne oluyor size" diye mine araya girerken yaman yanına gelip "sen gel hayatım biz dışarı çıkalım" diyip kolunu tuttu.

"bir yere gitmiyorum. Neler olduğunu, asyanın neden bu hale geldiğini, demirin babamla neden böyle konuştuğunu öğrenmek istiyorum. Ne dönüyor burada" demesiyle "bende" diye atıldı lina. Başım ağrımaya başlamıştı.

"akif amca burda biraz sakin mi olsak" diyen nehirin lafı üstüne "her şeyden haberim var benim" diye söylendi dayım.

"nasıl yani" minenin affallamış sesini duymamla olaya müdahale etmem gerektiğini anladım.

"yeter bu kadar. Demirle bana biraz izin verin"

"asya"

"dayı izin ver" diye çıkıştım. Odadaki herkes birbirine olayı anlamak istercesine bakarken hepsi en sonunda tek tek çıktılar odadan.

İşte en sonunda baş başa kalmıştık. Sakinleşmek için derin nefesler alırken kendimi yukarı çekip sırtımı yatağın başlığına dayadım. Yavaşça yanıma gelip yatağa oturdu. Parmaklarıma indirdiğim bakışlarımı kaldırıp ona bakamıyordum çünkü kontrolümü kaybetmekten korkuyordum.

"ne olur bana bak" diye acıyla fısıldadı.

"ne anlatacaksan anlat demir uzamasın daha fazla bu mesele"

"bu kadar soğuk olmana dayanamıyorum" demesiyle hayretle ona baktım.

"sen benimle dalga mı geçiyorsun. Ne bekliyorsun boynuna atlayıp beni metresin yaptığın için teşekkür etmemi mi" diye çıkıştım. Gergince yüzünü sıvazladı.

"asya güzelim yemin ederim öyle bir durum yok. Olaylar sandığın gibi değil" demesiyle başımı camlara doğru çevirdim. Boğuluyor gibi hissediyordum. O kadının kocacım diyen sesi kulaklarımda çınlarken sinirle ellerimi yumruk yaptım.

"olayın üstünden 3 gün geçti ve tek kelime etmedin. Ne bir arama ne bir mesaj. Şimdi konuşmana ne sebep oluyor? Yaralandığını saklayamadığım ruhum mu. O kadar mı aciz gözüküyorum" diye sinirle söylendim.

"sen aciz değilsin sen benim gördüğüm en güçlü kadınsın güzelim ne olur kendini böyle sıfatlandırma ezme beni daha fazla. Gelemedim çünkü işler karıştı AISE bırakmadı beni" demesiyle yandan ona bir bakış attım. Samimi gözüküyordu.

"anlat" diye fısıldadım en sonunda. Ne olduğunu sormayacakdım çünkü umurumda değildi neden İtalyanlar tarafından alındığı.

"onunla geçerken evli değiliz" diye lafa girdi. "yemin derim parmağımın ucunu bile dokunmadım ona" demesiyle gülmüştüm.

"evet gördüm belini vantuz gibi sarmıştın sonuçta parmak ucu değildi o" dememle elini çeneme koyup başımı çevirmek istedi ama sinirle ittim elini "sakın bana dokunma. O kadına dokunduğun ellerinle sakın bana dokunma" dememle yüzü allak bullak oldu. Omuzları çökerken yine cama dönmüştüm..

"bundan 2. 5 ay önce onunla bir anlaşma yaptık. Onun babası da italyanın en güçlü mafyalarından biri ve antonionun yerinde gözü olan biri. İkimizde çıkarı aynıydı. Antonionun ölmesi.. Onunda gücünü arkama alıp İkimizin de amacı olan şeyi yapıp erkenden bu olaydan kurtulmak istedim. Heranın babasıyla oturup konuştum o da evlenmemiz şartıyla güçlerimizi birleştireceğini söyledi. Aile bağı italyada her şeydir ve o da kendini bu yolla sağlama almak istedi. İtalyan istihbaratıyla bunun en doğru ve hızlı yol olduğuna karar verdik.. Aileleri birleştirip aradaki buzların erimesini istediğimizi düşündürtmek istedim. Aileler bu isteğime sıcak baktı ve biz evlendik" demesiyle son söylediği cümle üstüne gözümden bir damla yaş düştü. Sevdiğim, hayatımın sonuna kadar elini tutmak istediğim adamın ağzından evlendim lafını duymak çok ağır gelmişti.. Göğsüm titrek bir nefesle dolarken kendimi sıktım ağlamamak için..

"ama yemin ederim değil ona dokunmak gözünün içine bile bakmadım. Yemin ederim senden başka hiçbir kadına kadın gözüyle bakmadım."

"2.5 aydır da santranç oynadınız sanırım" dememle gülmüştüm. "kimi kandırıyorsun sen. Yetmedi mi beni salak yerine koyman demir" sinirle öne atılıp sertçe yüzünü yüzüme çevirdim. "2.5 aydır benimleyken orada da onunlaydın. Benim gözlerimin içine bakıp seni seviyorum derken o kadın senin gözlerinin içine bakıp sana kocam diyordu" diye tısladım.

"onun benim için bir önemi yok"

"ama benim için var. Seni orda öylece kadının belini tutarken, kadın sana kocacım derken, inanın asya hanım luciano ile hayat sanki akmıyor derken benim ne hissettiğimi düşündün mü" diye bağırdım. "bir benim yerime koysana kendini demir. Bir adam bana sarılmış, bedenine beni yapıştırarak gözlerimin içine bakıp karım dese sen ne hissedersin he" diye çıkıştım. Bedeni öyle kasılmış, boynundaki damarlar öyle şişmişti ki. . Ama umurumda değildi. Sinirle ayağa kalkıp odanın içinde volta atmaya başladı. Kontrolünü kaybetmemek için kendini tutmaya çalışıyordu belliydi..

"böyle konuşma" diye fısıldadı kendini kontrol etmeye çalışarak "o orospunun yaptığı şovdan başka bir şey değildi asya. O aptal kadın onu sevmediğimi bile bile benimle evlendi. İkimizinde çıkarları vardı ve o bir imza kadar değeri olduğu fikrini gururuna yediremediği için öyle konuştu" diye açıkladı.

"bunun bir önemi yok demir" dememle bana döndü." Her şeye göz yumdum. Karakterimi çiğnedim her şeyi görmezden geldim. Değer asya dedim çünkü seni seviyordum. Babama rest çekip.." gözümden düşen yaşlara engel olamazken "senin elini tuttum" diye fısıldadım. Yanıma gelip ellerini kollarıma koydu. Yüzü çaresizlikle kasılmış gözleri dolmuştu.

"yemin ederim formaliteden başka bir şey değil. Yemin ederim bir kez bile ona dokunmadım yemin ederim menfaat imzasından başka bir şey değil bu. Bu olaylar bitince sana gelmeliydim. Seni bu duruma sokmamalıydım ama senden uzak kalamadım. Seni seviyorum. Tüm her şeyimle seni seviyorum. En kısa zamanda bunu bitiricem en kısa zamanda her şeyi halledip önüme bakıcam yemin ederim. Ne olur benden bu kadar kolay vazgeçme" demesiyle acıyla gözlerimi yumdum.

"tek bir şey istiyorum demir" dememle saçlarımı okşadı.

"ne istersen güzelim ne istersen yaparım ne olur bana böyle bakma. Hiçmişim gibi pislikmişin gibi bakma." demesiyle yaşlı gözlerimi çaresizlikle parlayan gözlerine diktim.

"ya bu işi hemen bitir ya da hayatımdan çık" dememle keskin bir nefes çekti içine. Karar onundu. Sevgi bir şeylere göz yummak için bir yere kadar yetiyordu..  

Continue Reading

You'll Also Like

377K 20.7K 46
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
150K 4.3K 37
"Sabrımı zorlama sabırlı bir adam olmadığımı çok iyi biliyorsun." Zeynep de ona yaklaştı, aralarındaki mesafeyi neredeyse kapatmıştı. Dudakları yukar...
14.9K 1.3K 57
Karanlık bir geçmişi olan bir adamın sevdiği kadını geçmişinden uzak tutmak için neler yapar sizce... Mesela kapısına bir papatya koyar... Küçük bir...
643K 18.9K 26
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...