Autumn | Yoonmin

By agustd_park

777 132 121

"Gerçek değilsin diyorlar sevgilim. Ama ben alıyorum ya senin sonbahar kokunu. Görüyor, dokunuyorum ya sana... More

1
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15 -FİNAL-

2

58 8 10
By agustd_park

-Anlamamak

Kapalı gözlerimi kamaştıran gün ışığı parlaktı. Gözlerimi açmak ve açmamak arasındaki soru işaretinde kalmıştım. Karar vermem fazla uzun sürmeden gözlerimi araladım ve açık mavi perdelerde göz gezdirdim. Bulanık görüşümü netlestirmek adına yumruklarını gozlerimi ovaladıktan sonra başımı yana çevirdim. Yoktu. Yoongi burada yoktu.

Dün gece ona sarıldığım ve güvende hissettiğim anı hatırlarken derin bir iç çektim ve bir daha ne zaman geleceğini düşündüm. Son zamanlarda çok nadir geliyordu ve ben uzun zamandır ilk defa iyi bir uyku uyudum.

Hayat öyle inişli çıkışlı olur ki bazen, hergun gördüğün, sarıldığın, sohbet ettiğim birini, birkaç hafta aralıklarla görmeye baslarsın. Veya hergün tedirgi ve korkuyla, başınızda bekleyip sizi izleyen korkunç birini görürken, bir anda yapayalnız kalabilirsiniz. Bir taraftan iyi bir taraftan kötü şeyler yaşarken kendinizi karmaşada hissedersiniz. Kafa karışıklığı en büyük utanç olabilir.

Ama her ne olursa olsun... Yoongi yanımda değildi. Yoongi'm burada yoktu ve bir daha ne zaman geleceğini bilmiyorum. Yoongi'm burada değildi.

***

Bahçe oldukça büyüktü. Yürümek için birebir. Burada kalıcı olarak geldiğim zaman bu ağaçlar daha küçüktü. Şimdi ise büyük ağaçlar oldular. Tıpkı onlarda olan değişiklik gibi bende de büyük değişiklikler vardı. Hoşuma gidiyor mu gitmiyor mu bilemiyorum sanırım her ikisi de.

Yanımda benimle beraber yürüyen bay Namjoon bugün çok sakin görünüyordu. Normalde her zaman biraz stresli olurdu ama bugün değildi. "Bugün iyi görünüyorsun Jimin. Ama sanki biraz moralin yok."

Önce ona sonra tekrar önüme baktım ve hafifçe tebessüm ettim. "Dün gece Yoongi'yle beraber uyuduk. Yani uykumu aldım. O yüzden galiba."

"Ama moralin de yok."

"Sabah kalktığımda yanımda değildi çünkü." İç geçirdim ve alt dudağımı dişledikten sonra omuz silktim. "Son zamanlarda çok nadir yanıma geliyor oldu. Bu beni endişelendiriyor."

Kaşlarını çattı ve bana baktı. "Jimin son zamanlarda hiç tuhaf bişeyler yaşadın mı?" Kayan gözlüğünü işaret parmağıyla düzeltti.

"Birkaç haftadır hiç tuhaf bişey yaşamadım ve bu çok tuhaf. Başımda durmadan bekleyen biri yok, benimle konuşan biri yok, aynaya baktığımda benimle kavga eden biri yok ve bu çok tuhaf."

Tebessüm etti hafifçe. "Bu çok güzel bir haber Jimin."

Göz devirdim. "Bilemiyorum ama Yoongi'yi özlüyorum. Daha dün akşam ona sarıldım, omuzunda ağladım ve uyudum. Sabah gözlerimi açtığımda ise yoktu. Onu gerçekten özlüyorum."

"Bence" deyip duraksadı Bay Kim. Sessizliği uzun sürmeden konuşmaya devam etti. "Bence onsuz yaşamaya alışmalı sın. Çünkü tamamen iyileşince onu bir daha görmeyeceksin."

Göz devirdim sadece. Konuşacak binlerce kelime vardı zihnimde ama konuşmuyordum. Sadece susmayı tercih ediyordum. Artık hasta olduğumu inkar etmiyordum bile.

"Baksana" dedi sevinçle. "Buraya ilk geldiğin zamanlar sana 'iyileşmek' kelimesini kullandığımızda çıldırırdın. Ama artık sessiz kalıyorsun. Bu çok iyi. Birkaç aya, belki de daha kısa bir sürede iyileşeceksin. Sosyal hayata karışmak istemez misin?"

Sosyal hayat. Her zaman, hayatım boyunca uzaklaştığım sosyal hayat. Hiç olmayan sosyalliğim. Balık de bu yüzden bu psikolojik rahatsızlığa kapılmışımdır. Hatırlıyorum; daha orta okul üçüncü sınıftaydım. Hiç arkadaşım yoktu. Zihnimde oluşturduğum, görmediğim iki arkadaşım vardı. Onları görmüyordum, duymuyordum ama onlarla konuşuyordum. Onların cevaplarını da kendim veriyordum. Yani bebeklerle oynamak gibi. Hepsini kendim konuşturuyordum. Ama sonra onları görmeye başladım. Ne olduğunu bile anlamadan buraya yatırıldım. Şizofren diyorlar şimdi bana.

"Sanırım diğer insanlardan korkuyorum Bay Kim." Dedim boğuk sesimle. Gülümsedim. "Sanırım kitaplar ve hayvanlar benim en iyi dostlarım."

Gülümsedi ve elini omzuma koyup hafifçe sıktı. "Sana inanıyorum Park." Dedi. Sana inanıyorum. Bu cümleyi duymak istediğim tek kişi babamdı. Ama bir kere bile onun ağzından duymadım. Ve bana bunu söylemeden defolup gitti dünyadan. Boğazıma yumru oturdu. Konuşmadım. Sadece susup tebessüm ettim Bay Namjoon'a. Keşke babam o olsaydı. Belki şimdi bu durumda olmazdım.

***

"Jimin-shi! Yemeğini yemelisin. Oynama o bezelyelerle."

Adımı doymamla irkildim ve yanımda oturan Jungkook'a baktım. Göz devirdim. "Canım istemiyor. Pek aç değilim."

"Yalan söyleme. Sabah ta bişey yemedin."

Göz devirdim ve tabağıma bakmaya devam ettim. "Ne yani illa ben mi sana yedireyim?"

Ben tam başını cevirip ona baktığım sırada hızla gelen biri önümdeki tepsiye çarptı ve tepsi hızla yere düştü. Zaten moralim yoktu ve şimdi o herif yemeğimi dökmüştü. "Önüne baksana aptal!"

Sesim tüm yemekhanede yankılanırken o bana döndü. Sanırım onu tanıyorum. Evet onu daha önce görmüştüm. Durmadan benimle uğraşan ucube, Chan. "Bana mı dedin?"

"Sana dedim. Gözlerin olmadan mi yürüyorsun?"

Bana tamamen dönüp birkaç adım attı ve "bana bak bücür." Dedi. Ayağa kalktım ve gözlerinin içine baktım. Benden birkaç cm kısaydı. Bu göz temasını kesmiyordu. "Haddini aşma yoksa..."

"Yoksa?"

Jungkook aramıza girip ona yukardan baktı. Gerçekten uzun boyluydu. "Naparsın? Saçlarını mı yolarsın yoksa?" Güldü. Jungkook gerçekten bu durumlarda beni koruyan biriydi. Boks yapmayı bildiğinden çok iyi dövüşürdü.

Chan sesli şekilde güldü. "Ay abisi nasıl da koruyo kardeşini yaa! Bak gözlerim doldu." Dedi gülerek.

"Haddini aşma" dedi Jungkook ve saniyeler sonra Jungkook'un sesi kesildi ve ben ne olduğunu bile anlamadan Jungkook yere yığıldı. Çatık kaşlarımla ona baktığımda karnına saplanmış bıçağı gördüm. Dehşetle bağırıp yardım istedim ve başına eğildim. "Jungkook? Jungkook iyi misin? Gözlerini kapatma lütfen bende kal." Gözyaşlarım dökülürken Chan beni yakamdan tutup ayağa kaldırdı. İttirmeye çalışıyordum ama çok güçlüydü. Jungkook kan kaybediyordu ama ben bişey yapamıyordum. Ve o sert yumruk yüzüme çarptığında kendimi yerde buldum.

Canım çıkacakmış gibi acırken sadece ağlıyordum. O güçsüz bedenim yine hiçbir işe yaramıyordu. Yine.

Chan bana doğru adımlar atarken birden, birinin onu kolundan tutup çevirdiğini ve suratına sert bir yumruk geçirdiğini gördüm. Dolu gözlerim şaşkınlıkla aralanırken Yoongi'yi gördüm. Chan'ı sırt üstü yatırmış yumruklarını ardı ardına vuruyordu. Chan çırpınıyordu ama kurtulmuyordu. Yoongi Chan'ın karinina oturup yerini rahatlaştırdıktan sonra daha sert yumruklar vurmaya başladı. Ağzından kanlar akarken yüzüne vurulan her yumruğu ben sebepsizce yüzümde hissediyordum.

Chan'ın çırpınan kolları yere serilince yoongi nefes nefese üzerinden kalktı ve boncuk boncuk terleri döküldü. Bana döndü ve hemen yanıma geldi.onumde çöktü ve yüzümü elleri arasına aldı. "Jimin" dedi. "Jimin iyi misin miniğim? Sana bisey yapmadı değil mi?"

Gözyaşlarım dökülmeye devam ederken kollarımı boynuna sardım. "Yoongi" dedim hıçkırıklarım sıralanırken. "Yoongi çok korktum." Sonbahar kokusunu içime çekerken sanki kaçacak mış gibi ona sımsıkı sarılmıştım.

Sarılmayı bırakıp ona baktığımda gözlerim kararıyor du. "Jimin" diyordu. "Jimin bende kal." Sesi uzaklaşıyor, gözlerim kararıyor du. Sesi git gide uzaklaşırken o güzel yüzü yerini karanlığa bıraktı.

"Jimin."

"Sanırım uyanıyor."

"Jimin beni duyuyor musun?"

"Bana bak bu kaç?"

"Gerizekalı cocuk daha gözlerini tam açmadı bile."

"Uyanıyor."

Başımın üzerindeki beyaz ışık gözlerimi kamaştırıyordu. Duyduğum sesler netleşiyor ama bakışlarım netleşmemekte ısrar ediyordu. Yinede yavaş yavaş açılan gozlerim başımda durup benimle konuşan Bay Namjoon ve yanındaki tanımadığım adamı gördü.

Bakışlarım tamamen netleştiğinde başımı çevirip etrafına bakmayı denedim ama boynum ve yüzüm parçalanıyor gibiydi. Yüzümdeki oksijen maskesine elimi götürdüm ve indirdim. Dudaklarımı nemlendirdim hafifçe. "Su" diyebildim ama sesimin onlara gidip gitmediğinden emin değildim.

Beni duyduklarını bana bir şişe su uzattıklarinda gördüm.

"Aptal mısın kendi nasıl içsin? Ver bana." Bay Namjoon şişeyi adamın elinden alıp bana biraz dhaa yaklaştı. Elini boynuma koyup biraz kaldırdı ve şişeyi dadaklarıma getirdi. Beklemeden suyu yudumlardım ve yeterli olduğunu hissedince başımı hafufce kaldırdım. Bay Namjoon geri çekildi ve yatağa oturduktan sonra sorularını bana yönlendirdi. "İyi misin? Çok canın acıyor mu?"

Başımı iki yana salldım. Hareket etmediğim sürece canım acımıyordu sadece ölmüş gibi hissediyordum. Jungkook geldi aklıma. Direk gözlerimi açtım ve "Jungkook" dedim. "O iyi mi?"

Bay Namjoon başını hızlıca salladı ve "evet gayet iyi." Dedi. "Hafif bir yaraydı, bıçak fazla derine saplanmamış."

Derin bir nefes aldım ve "Yoongi nerde?" Diye sordum. Bay Namjoon başını hafifçe omzuna eğdi ve "Jimin" dedi. "Ne Yoongi'si?"

Kaşlarımı çattım hemen. Yoongi daha demin beni kurtarmıştı. Ne Yoongi'si ne demek?

"Daha az önce beni kurtardı o şerefsizin elinden. Bana söyler misiniz Yoongi nerede ve ben sadece bir yumrukla bu hale nasıl geldim?"

İç geçirdi bay Namjoon. "Jimin. Sen sadece bir yumruk yemedin ki." Kaşlarım çatıldı şaşkınlıkla. O da ne demek oluyor şimdi?

"Chan Jungkook'u bıçakladıktan sonra seni yere itti ve yumruklama ya başladı. Güvenlik yetişene kadar sen çoktan bayılmıştın."

Ben anlama veremeyerek ona bakarken kafamın karışmaması için "her neyse" dedi. "Gerçekten iyiysen Jungkook'u görmeye gidelim mi?"

***


Saatler gece iki buçuğu gösterirken ben hala uyuyamıyordum. Hastane odasında alışık olmadığım bir yerde uyumam pek kolay değildi. Başımda durup beni izleyen biri yoktu ama gözüme giren bir uyku da yoktu. Sadece pencereden dışarıya bakıyor, Yoongi'nin beni kurtardığı anı düşünüyordum.

Dalgınlığımı gideren şey omzunda hissettiğim el oldu. İrkilerek arkamı döndüğümde onu gördüm. Geldi! Yoongi'm geldi! Gözlerindeki yaşları silmeye özen göstermeden bana bakıp gülümseyen sevgilime sıkıca sarıldım. Onun kolları da belimi sıkıca kavrarken soğuk teni bana cennet gibi geliyordu. Süt beyası boynuna öpücüklerimi bırakırken kokusunu çekmeyi unutmuyordum.

O sonbahar kokusu herşeye bedeldi. Yağmuru hatırlatan soğuk teni herşeyden iyi hissettiriyordu ve o ormanları taşıyan gözleri ayrı bir dünya gibiydi. Turuncu tutanlar bana kurumuş yaprakları hatırlatırken o belli belirsiz çilleri yıldızlara benziyordu. Bunu sürekli söylediğimi biliyorum ama yoongi benim için cennetti. Dünyadaki cennet.

"Yoongi" dedim boğuk bir sesle. "Beni kurtaranın sen olmadığını söylüyorlar. Sendin değilmi? O aptallar hiçbir şey bilmiyor."

"Miniğim" dedi o her duyduğumda beni yerden yere vuran sesiyle. "Bunları düşünmesek? Ben seni çok özledim."

Gözyaşlarım usulca süzülürken "ben daha çok özledim" diyordum. Boynundaki ellerim omuzlarına gidiyordu. Onun elleri de belimi biraz daha sıkı kavrayıp kendine çekiyordu. Aramızda mesafe kalmamıştı. Nefeslerimiz birbirine karışırken Yoongi bir elini de başımın arkasına götürüyor, parmaklarını saçlarımın arasina naifce geçirip kendine çekiyordu.

Ve dudaklarımız birbirine uzun süre sonra ilk temaslarını gerçekleştirdi. Gerçekten haftalardır hasret kaldığım dudaklara sonunda kavuşuyordum. Daha fazla dayanamayıp hızla Yoongi'nin üst dudağını dudaklarımın arasına sıkıştırıp usulca emmeye başladım. O'da çok beklemeden alt dudağımı ele geçirmişti bile. Bu öpücük gerçekten çok yavaş ilerliyordu ve ben yanan dudaklarımı daha fazla durduramıyordum. Onu çok özlemiştim. Dişlerimi bir anlık yükselmeyle Yoongi'nin dudağına geçirdiğim zaman boğuk bir inleme sesi doldurdu kulaklarımı. Bu beni daha çok etkilerken iki kolumu daha sıkı boynuna sardım ve işe dillerimizin de karıştığını fark bile etmedim. Dudaklarımız kendi arasında bir kavga ederken benim gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Bu bir özlem öpücüğü müydü yoksa şehvet öpücüğü müydü bilmesem de... Onu çok seviyordum. Yüreğimin alacağı kadar veviyordum.

İkimizin de nefesi bitince dudaklarımız hafif bir şapırtıyla ayrılıyordu ve ben ne ara geldiğimizi bilmediğim yatakta üst üste, nefes nefese uzanıyorduk. Hızlı hızlı nefes aldığımız için inip kalkan göğüslerimiz birbirine çarparken duraksayıp önce etrafa sonra Yoongi'nin morarmış dudaklarına baktım ve sebepsizce bir gülme tuttu. Sessiz kıkırdamalar kendini kahkahalara bırakırken Yoongi'de gülmeye başladı.

Gülmekten karnım ağrırken kendimi yatakta yuvarladim ve sırtüstü uzandım. İkimiz de kahkahalarla gülerken Yoongi'nin o beyaz dişetleri beni daha çok güldürüyordu. Gülüşlerimiz yavaş yavar dururken Yoongi bana biraz yaklaştı. "Niye güldük şimdi biz?" Bunu şoylerken bile gülüyordu ve kısılmış gözleri çok güzeldi. Cevap vermeden sadece gülüyor, ona bakıyordum ve kanım birden kaynadı ve üzerine atladım.

Yanaklarını, göz kapaklarını, burnunu kaşlarını boynunu dudağının kenarını heryerini öpücüklerle sarıyor, yanaklarını sıkıyordum. "Bu kadar tatlı olma" diye bağırıyordum ona ve yanaklarına hafif ısırıklar bırakıyordum. Sanki bir bebek sever gibi seviyordum onu çünkü O' da bir bebek gibiydi. "Jimin" diyordu aynı zamanda gülerken. "Bebeğim iyi olduğuna emin misin?"

"Bebek olan sensin" diyordum yanaklarını sıkmaya devam ederken. "Bu kadar sevimli olmasana!"

Alt dudağını dişlemesi ve belimden kavradığı gibi beni sırtüstü yatırması bir oldu. Üzerimde azanıyor gözlerime bakarken "birde bu açıdan bak" diyordu. Dudağımın kenarı kıvrılırken ellerimi hızla boynunun arkasında birleştirip kendime çektim ve dudaklarımızı tekrar bireştirdim. Orada dakikalarca sadece bir saniye nefes araları verip öpüşmüştük. Yaklaşık bir saat boyunca. Dudaklarımız kanayana kadar ayrılmamıştık. Bir saatin sonunda yorulmuş sarılıp uzanıyorduk.

"Bu çok iyi geldi" diyordu hala gülümserken. "Uzun zaman oldu."

"Gerçekten" dedim iç çekerken. "Daha sık gelirsen bu kadar uzun sürmez."

"Elimde değil Minnie."

"Evet biliyorum. Bay Kim bana iyileşmeme az kaldığını ve seni görmemeye alışmamı söyledi. Umarım böyle bişey olmaz."

Derin bir iç geçirdi Yoongi. Yüzünün düştüğünü görmesem de hissettim. Başımı göğsüne gömmüş kokusunu çekiyordum ve canımı sıkan meseleleri anlatıyordum.

"Miniğim" dedi sıkıntılı bir sesle. "Herşeyin bir sonu vardır. Ne kadar uzulsem ve istemesem de bizim hikayemizin de bir sonu alacak. Hayat tospembe değildir." Kaşlarımı çatıp başımı kaldırdım ve gözlerine baktım. "O da ne demek öyle?"

İç geçirdi ve "siktir et bebeğim" dedi. Biz birbirimizin yanındayken ve şu an mutluyken sonrası kimin umurunda?" Diyerek dudaklarıma bir öpücük kondurdu.

Gülümsedim. Çenesine ve boynuna öpücüklerimi bıraktıktan sonra yüzümü boynuna daha çok gömdüm ve burnum boynuna değerken, onun eli sırtımı sıvazlarken ölmek istedim. O an öleyim ki daim mutluluk benim olsun. Uyumayayım ki gitmesini engelleyeyim. Ama olmadı. Onun o gusel kokusu ve insanı kendine kaybeden beyaz teni beni öylece uyutuverdi. Ve bu sanırım şimdiye kadar en huzurlu uykumdu. Umarım bu uykudan uyandığımda yanımda Yoongi'yi görürüm. Ama sadece umuyordum. Başka bir şansının olmaması çok acı.

***

Merhabalarr uzun bir süre sonra beraberiz. Üzgünüm pek ilham gelmiyo şu sıralar ve bu bölümü de yazıp yazıp sildim en sonunda azda olsa içime sindi. Umarım sizde begenmişsinizdir. Sizlerden bolca yorum ve oy bekliyorum hepinizi seviyorum sizde ficimi sevin. Çok teşekkürler Yoonmin ile kalın hoşca kalın <33

Ay bide ilk defa öpüşme anı yazım çok utanıyorum kötü yazdıysam özür dilerim İmanlı gacıyım ben anlamam böyle şeylerden djdbdj okuduklarimdan ne ogrendiysem onu aktardım orda. Neyse bb<33


(Üstteki fotoğrafa aşırı yükseldim aq sjdnkdndn)

27.11.2022

Continue Reading

You'll Also Like

5.5K 649 35
Homofobik ailesi yüzünden herkesten gay olduğunu saklayan Jungkook arkadaşı Taehyung' a aşık olur texting çiftler Taekook Namjin Yoonmin
214K 21.4K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
439K 36K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
200K 21K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️